24 Haziran 2015 Çarşamba

Ü Z K Ü R U L L A H



.
Ü Z K Ü R U L L A H (Allah'ı anın, zikredin, hatırlayın)
 hattat: mahmûd cibr, ta'lîk (h. 1434)

*
Zikir kelime olarak; anmak, hatırlamak ve yâd etmek anlamlarına gelir. Dini bir kavram olarak da; Allah'ı anmak üzere söylenmesi ve yapılması tavsiye edilen bütün söz ve davranışlarımızdır. Zikir; Rabbimizi dost edinmenin yolu, ilahi aşkın vesilesi, ruhun gıdası ve kalbin cilasıdır. Zikretmek mutluluktur. Dinimizin emri, dilimizin virdi, gönlümüzün miracıdır. Yüze nur, yuvaya huzur verir. Allah’ı zikretmek ruh ve hayat, unutmak ise, yok oluş ve ölümdür. Hazreti Ali (r.a.)’nin ifadesiyle Allah’ı zikretmek; ganimetlerin en faziletlisi, Yüce Allah’a aşık olanların ahlakı, takva ehlinin neşesidir. Kalbin nuru, imanın koruyucusu ve şeytan karşısında bir siperdir.
Zikir, kalp, dil ve beden ile olmak üzere üç kısımdır. Kalp ile zikir, Allah’ı gönülden çıkarmamak ve O’nu tefekkür etmektir. Dil ile zikir, Mevla’mızı güzel isimleriyle anmak, O’na hamdetmek, tesbihte bulunmak, Kur’an okumak ve dua etmektir.  Beden ile zikir ise, bütün organlarımızla Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır.
Her ibadetin makbul ve sahih olabilmesi için birtakım şartlar vardır. Fakat zikir için hiçbir şart yoktur. Ayakta, oturarak ve hatta uzanmış halde iken bile Allah'ı anmak caiz olup, keraheti de yoktur. “Ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah’ı zikredin.”  Ayeti buna işaret etmektedir. Ayrıca;  Zikir yaparken Rabbimiz’in:“ Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma.”  Emrine de uymalıyız.
Dünya meşgalesi bizi Mevla’mızın zikrinden alıkoymamalıdır. Rabbimizin şu uyarılarına kulak verelim: “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.”  ”Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.”  “Allah’ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun!”  Sevgili Peygamberimizin: “Dilin hep Allah’ın zikriyle meşgul olsun.” , “Rabbini zikredenle zikretmeyenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.”  “Kimsenin bulunmadığı bir yerde Allah’ı anıp gözyaşı döken kimseye, Allah kıyamet gününde rahmet edecektir.”  ”Her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası da Allah’ı zikirdir.”  Hadis-i şeriflerini de asla unutmayalım.
Şunu iyi bilelim ki, “Kalpler sadece Allah’ın zikri ile huzur bulur.”   Allah’ın zikri ile huzur bulmanın yolu ise O’nun emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmaktan geçmektedir. Katı ve kurak kalpler, paslanmış isyankâr diller, Rabbine isyanla yıpranmış bedenler zikrin tadından mahrum olurlar. Maddi zevklerin peşinde koşuşturup da, zikirden yüz çevirmenin neticesini Yüce Rabbimiz şöyle bildiriyor: “Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.”
 “Yedi gök, yer ve bunların içindekilerin hepsi Allah’ı tesbih ederler. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız.”  Ayet-i kerimesinin sırrına vakıf olarak, mahlûkatın tesbihine ortak olalım. Dilimiz, kalbimiz ve bedenimizle yaptığımız ibadetlere devam edelim. Allah’ı hiçbir zaman hatırdan çıkarmadan, zikrimizi, Yüce Rabbimizin kitabı ve Peygamber Efendimiz (sas)’in haber verdiği şekilde samimi ve sürekli yapmaya gayret edelim. Mevla’mız bizleri layıkıyla zikreden ve şükredenlerden eylesin.
Ey Ramazan’a erişen ve bu rahmet ayına ömrü kifayet eden insan! Unutma ki, Allah seni bu aya eriştirmek ve bu ayın rahmet rüzgârlarını teneffüs ettirmekle sana büyük bir lütufta bulunmuştur.
Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrası olan bu Ramazan ayında çağrılı olduğumuz bu ruh şöleninden istifade edenlerden olmak dileğiyle. Allah’a emanet olunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder