KADINLARIN ÖRTÜNMESİ
VE
YABANCI KADINLARA BAKMANIN HÜKMÜ
30- Mümin
erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve
ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temiz (bir harekettir).
Şüphesiz ki Allah, (kullarının ne) yapacaklarından hakkıyla
haberdardır.
31- Mümin
kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar. Zinetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen
kısım müstesna Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapayacak
surette) koysunlar. Zinet (mahal)lerini kendi kocalarından, yahut
kendi babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut kendi
oğullarından, yahut kocalarının oğullarından, yahut kendi
biraderlerinden, yahut kendi biraderlerinin oğullarından, yahut
kardeşlerinin oğullarından, yahut kendi kadınlarından, yahut kendi
ellerindeki memluketerden, yahut erkeklerden yana ihtiyacı olmayan
hizmetçilerden, yahut henüz kadınların gizli yerlerine muttali
olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri
zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allaha
tövbe edin ey müminler. Taki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail
olasınız.
Âyetlerin Lafzı
Tahlili
(Yaguddû):
Gad kökünden gelen bir fiildir. Gad. kirpiği kirpik üzerine koymaya
denir. Ayetteki manası ise, bakılması yasak olan birşeye bakmayarak
yere bakmaktır.
(fürûcehüm):
Müfessirlere göre bundan maksat zinadan korunmak ve avret yerlerini
örtmektir.
(Ezkâtehüm):
Kendiniz için daha temiz, dininiz için daha koruyucu olur.
(Habîrün bima
yesnaûn):
Habir, birşeyin dışyüzünü bildiği gibi iç yüzünü de bütün derinliği
ile bilen demektir. Yesnaûn ise, yaptıklarınız demektir. Buna göre
âyetin manası, «Allahu taala yaptıklarınızı içi ve dışıyla hakkıyla
bilendir.» olur.
(Ziynetehünne):
Ziynet iki kısımdır. Biri yaratılıştan olan ziynet, diğeri de
kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet yüz ve vücut
güzelliğidir. Kazanılan ziynet ise, kadınların giydikleri ve
kullandıkları süs eşyalarıdır.'
(İlki mâ zahare
rtılnhâ):
Örtülmesi, kapatılması mümkün olmayan yerler. Kadının dıştan giydiği
elbise ve örtündüğü örtü gibi.
(Bihumurihinne):
Humur, humar kelimesinin çoğuludur. Humar, kadının başörtüsüdür.
(Cüyubihinne):
Cüyub, kadınların gerdan ve göğüs kısımları.
(Meleket
eymanihünne):
Meleket. malik olma demektir. Eyman ise. köle ve cariyelerdir.
(Etİrbeti):
İhtiyaç.
(Etttfli):
Tıfl, küçük çocuk demektir.
(Lemyezherû):
Muttali olmayanlar demektir.
Allahu taala,
Resulullah (sav)'a şöyle buyurur: Sana uyan müminlere söyle,
gözlerini kapatsın ve kendilerine helal olmayan yabancı kadınlara
bakmasınlar. Ancak kendilerine mubah olan kadınlara bakabilirler.
Kendilerini zinadan korusunlar ve yabancıların görmemesi için avret
mahallerini örtsünler. Harama bakmamaları hem kalblerini temiz
tutar, hem de onları fuhşa düşmekten korur.
Harama bakmak
insanın kalbine şehvet tohumları eker. Şehvani bir arzuyu gayri
meşru bir şekilde tatmin etmek İnsanın uzun zaman acı çekmesine
sebeb olur. Şayet gözleri kasıtsız olarak haram birşeye değerse
hemen başlarını çevirsinler, bakmaya devam etmesinler. Zira Allahu
taala insanların her halini murakabe eder. Herşeylerine de
muttalidir, hiçbir şey O'ndan gizli değildir. Allahu taala, «(Allah)
gözlerin hain bakışını, göğüslerin gizleyeceği herşeyi bilir.»
(Mümin: 19) buyurmuştur.
Allahu taala bu
emri tekid ederek şöyle buyurur: Mümin kadınlar da yabancı erkeklere
bakmasınlar, gözlerini çevirsinler. Namuslarını korusunlar. Ancak
Allahu taala kadınlara erkeklerden fazla olarak ziynetlerini açığa
vurmayı da yasaklamıştır. Ancak kendi mahremleri olan erkekler
istisnadır. Kadınların zinetlerini gizlemeleri kendileri için daha
güzel, daha uygundur. Ancak bu zinetler kasıtsız ve art niyetsiz
olarak kendiliğinden açılırsa bir beis yoktur. Allahu taala çok
mağfiret ve rahmet edicidir.
Kadınlar cahiliyet
devrinde de şimdi olduğu gibi, erkeklerin dikkat nazarlarını
celbetmek için, göğüs ve gerdanları, bilekleri, erkekleri tahrik
edecek yerleri açıkta kalacak elbiseler giyer, saçlarını omuzlarına
döker, başörtülerini geriye atarlardı. Bu kılıkla erkekler arasında
gezerlerdi. İşte Allahu taala mümin kadınlara onlar gibi
yapmamalarını, önlerine bakarak yavaş yavaş yürümelerini
emretmektedir. Onların bu edeble yürümeleri, kötü kimselerin
fenalıklarından namus ve iffetlerini koruyacaktır.
Allahu taala," bu
emir ve yasakları hem erkeklere, hem de kadınlara emretmiştir. Bu
emir ve yasaklara uyan erkek ve kadınlar Allah (cc)'a yönelerek
yüksek derecelere ulaşırlar ve Allah (cc) katında azabtan
kurtulanlardan olurlar.
Âyetlerin Nüzul
Sebebleri
1-
İbni Mezdevî, Ali bin Ebi Talib (ra)'ten şöyle rivayet etmiştir: «Resulullah
(sav) zamanında Medine sokaklarında dolaşan bir kadınla bir erkek
karşılaştıklarında bakışmışlar Şeytan bu bakışlardan istifade
ederek onların bakışlarını birbirlerini beğenmeye çevirmiş. Adam
bir yandar yürüyor, bir yandan da kadına bakıyormuş. Başı hep
kadından tarafa çevrili olduğu İçin önüne çıkan bir duvara çarpmış
ve burnu kanamış. Bunun üzerine, «Allah (cc)'a yemin ederim ki gidip
Resulullah (sav)'a durumu anlatıncaya kadar burnumun kanını
yıkamayacağım.» diye yemin etmiş. Resulullah (sav)'ın yanına
gelerek hadiseyi anlattı. Resulullah (sav), «Burnunun duvara
çarparak kanaması günahının cezasıdır.» buyurdu. Bunun üzerine,
«Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan)
sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.»
[1]
2-
İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan'dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensarî'den
şöyle rivayet eder: «Esma binti Mirsed (ra)'in Beni Harise
mevkiinde bir hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden,
göğüsleri, saçları ve ayaklarındaki halhalları açık olarak
giderlerdi. Esma (ra), «Bu görünüşünüz ne kadar çirkin.» dedi.
Bunun üzerine, «Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama
bakmaktan) sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.»
[2]
Âyetlerin
Tefsirindeki İncelikler
Birinci
incelik:
Allahu taalanın «Gözlerin sakınılması»nı «Irzların korunmasından
önce zikretmesinin hikmeti şudur: Kadına bakmak zinanın elçisi ve
kötülüklerin öncüsüdür. Hemasî'nin de dediği gibi, «Bakışlar kalbin
elçisi olduğu için gördüğün manzaralar seni üzer. Zira her
gördüğünü yapamazsın, bazı gördüklerine de dayanamazsın.»
[3]
Zira bakışla müptela olmak çok mümkündür. Bundan korunmak da mümkün
değildir. Göz, herşeyi kalbe ulaştıran en büyük kapıdır. Bu sebeble
insan göz yoluyla birçok günaha düşer. Çünkü bakış tebessüme,
tebessüm selama, selam konuşmaya, konuşma anlaşmaya, anlaşma da
gayri meşru bir şekilde bir araya gelmeye vesile olur.
İkinci incelik:
Âyetteki «Gözlerini sakınsınlar» emri, herşey için değil, yanız
Allah (cc)'ın haram kıldıklarına aittir.
Üçüncü İncelik:
Âyetteki «Ziynetlerini açmasınlar» tabiri, ziynetlerin takıldığı
yerin, dolayısıyla ziynetlerin örtülmesini ifade eder.
Zemahşerî: «Âyette
ziynet yerinin zikredilmemesindeki hikmet, ziynet yerlerinin
korunması, örtülmesi icabettiğinin ifade edilmesidir. Çünkü Allahu
taala «Ziynetlerini açmasınlar» buyururken aslında ziynet yerlerinin
açılmamasını kasdetmiştir. Çünkü takılmayan ziynetlerin görülmesi
haram değildir. Bu yüzden ziynetlerin yasaklanmasına gerek yoktur.
Demek ki asıl yasaklanan ziynetlerin takıldığı yerlerdir.»
[4]
Dördüncü
İncelik:
Bazı alimlere göre, gözle zevk alındığı gibi kulakla da zevk
alınır. Bunun için Allahu taala kadınlara yürürken, «Gizleyecekleri
ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur.
Çünkü ayaklar yere vurularak yüründüğünde, o zaman, kadınların ayak
bileklerine taktıkları halhalların sesi duyulurdu. Bu ses; erkeklere
bir kadının geldiğini bildirir ve şehvani arzularını tahrik ederdi.
Bu sebeble âyet, bir evvelki âyette olduğu gibi, ziynet takılan
azaların —ayak bile olsa— açılmasının haram olduğuna delalet eder.
Hülasa, şehveti tahrik eden parfüm, esans, cazip yürüme şekli ve
konuşma yasaktır. Çünkü Allahu taala, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız
(size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde
maraz bulunanlar tamaa düşer.» (Ahzab: 32) buyurmuştur. Kadının
ziynetinin sesi yasaklanınca elbetteki kendi sesi de yasak
olacaktır.
Beşinci
incelik:
«Gözü sakınmanın birçok faydaları vardır:
1-
Allah (cc)'ın emri tutulmuş olur.
2-
Bir ok gibi kalbi yaralayan manzaralardan korunulmuş olunur.
3-
Kalb kuvvetlenir.
4-
Kalb kötü şeylerle meşgul olmaz, Allah (cc)'la meşgul olmaya
çalışkanlık peyda eder.
5-
Kalbe nur kazandırır.
6-
Kalbe feraset verir.
7-
Şeytanın giriş yolları kapatılmış olur.
Ayetlerdeki
Şer’i Hükümler
Birinci Hüküm ;
Yabancı Kadınlara Bakmanın Hükmü Nedir?
İslâm şeriati
yabancı kadınlara bakmayı kesin olarak yasaklamış, haram kılmıştır,
öyleyse insanın karısı ve mahremi olan kadınlardan başkasına
bakması haramdır.
Kasıt olmaksızın
ani olarak bir kadını görmekte bir vebal yoktur. Zira bu görüş
insanın iradesi dışında vaki olmuştur. Allahu taala gücümüzün
yetmediği şeyi bize emretmediği gibi yolda yürürken gözlerimizi
kapamamızı da emretmemiştir. Bu sebebte kasıtsız bakış muaheze
edilmez.
Nitekim Resulullah
(sav), Hz. Ali'ye, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde ikinci
defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir vebal
yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır.»
[5]
buyurmuştur.
Cerir bin
Abdullah'tan da şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav)'a ani
olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce
gözlerimi çevirmemi emretti.»
[6]
Yabancı bir kadını
ani olarak gören bir kimsenin ikinci defa bakması haramdır. Zira
ikinci bakış iradîdir, fitne ve fesada yol açar. Bu yüzden
Resulullah (sav) ikinci bakışı «göz zinası» olarak
vasıflandırmıştır.
Buhari ve
Müslim'in rivayetine göre Resulullah (sav), «Beni Ademe zina mutlaka
yazılmıştır. Bakmak gözün zinası, konuşmak dilin zinası, dinlemek
kulağın zinası, tokalaşmak elin zinası, yürümek ayağın zinasıdır.
İnsan nefsi bunları arzu eder. Namusu da ya bunu tekzib eder veya
tasdik eder.» buyurmuştur.
Gözünü sakınan
mümin sevap kazanır. Çünkü Resulullah (sav), «Bir müslüman bir
kadının güzelliğini gördükten sonra gözünü sakınırsa. Allahu taala
ona zevk alacağı bir ibadet nasib eder.» [7]
buyurmuştur.
Ebu Said el-Hudri
(ra)'den şöyle rivayet edilir: «Resulullah (sav), «Yollarda
beklemekten ve oturmaktan sakının.» buyurdu. Bunun üzerine, «Ya
Resulullah, yollarda ilerimizi konuşmak için duruyoruz.» dedik. «O
zaman yolun hakkını verin.» buyurdu. «Yolun hakkı nedir?» diye
sorunca da Gözleri sakınmak, kimseye eziyet vermemek, verilen selamı
almak, marufu emretmek ve münkeri nehyetmektir.» buyurdu.»[8]
İkinci Hüküm:
Erkek Ve Kadında Avretin Sınırı Nedir?
«Irzlarını
korusunlar.» âyeti avret yerlerinin örtülmesinin farz olduğuna
delalet eder. Zira bu âyet namusu korumayı emrettiği gibi
başkalarının gözlerinden avret mahallinin korunmasını da
emretmektedir.
Fakihler avret
yerlerinin açık olmasının haramlığında ittifak etmişlerdir. Ne var
ki avretin sınırları hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu husustaki
bütün görüşleri delilleri ile birlikte tafsilattı olarak izah etmeye
çalışacağız:
Erkek ve kadının
avret mahalleri, erkeğin erkeğe karşı, erkeğin kadına karşı,
kadının kadına karşı ve kadının erkeğe karşı avretleri başlığı
altında incelenmelidir.
1- Erkeğin
erkeğe karşı avreti;
Erkeğin erkeğe
karşı avreti, diz kapağından göbeğe kadar olan kısmıdır, öyleyse
bir erkeğin diğer bir erkeğin diz kapağı ile göbeği arasındaki
bölümüne bakması haramdır. Bu avret mahallinin dışındaki yerlere
bakılması haram değildir. Çünkü Resulullah (sav), «Bir erkek, diğer
bir erkeğin avret mahalline, bir kadın da, diğer bir kadının avret
mahalline bakmasın.» buyurmuştur.
Fukahanın
cumhuruna göre erkeğin avret mahalli yukarıda söylendiği üzere, diz
kapağı ile göbeği arasındaki kısmıdır. Bu birçok sahih hadisle de
tesbit edilmiştir.
İmam Malik (ra)'e
göre ise erkeğin uyluğu avret değildir.
Cumhur, uyluğun da
avret olduğunu aşağıdaki hadislerle isbat ederler:
Ashab-ı Suffeden
olan Cerhed el-Eslemî'den şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah
(sav)'ta birlikte oturuyorduk. Benim uyluğum açık idi. Bana,
«Uyluğunun avret olduğunu bilmiyor musun?» buyurdu.»
[9]
Rivayete göre
Resulullah (sav), Hz. Ali'ye, «Uyluğunu açma.» buyurmuştur.
[10]
Diğer bir rivayete göre de şöyle buyurmuştur: «Uyluğunu açma. Canlı
veya ölünün uyluğuna da bakma.»
[11]
Resulullah (sav), İnsanın soyunmasını ve avret mahallerini açmasını,
yanında kimse olmasa dahi yasaklamıştır. Zira, «Çırılçıplak
soyunmaktan kaçının. Zira öyle melekler vardır ki sizden ancak
tuvalette ve ailenizle temas halinde iken ayrılır.»
[12]
buyurmuştur.
2- Erkeğin
kadına karşı avreti
İster mahremi
olsun, ister namahrem, erkeğin kadına karşı avreti, erkeğe karşı
olduğu gibi diz kapağı ile göbeği arasıdır. Yalnız karı-koca
arasında avret mahalli yoktur. Zira Allahu taala, «(Öyle müminler)
ki, onlar ırzlarını koruyanlardır. Şuvar ki zevcelerine, yahut sağ
ellerinin malik olduklarına (kendi cariyelerine) karşı (olan
durumları) müstesnadır.» (Müminun: 5-6) buyurmuştur.
3- Kadının
kadına karşı avreti:
Kadınların
kadınlara karşı avreti de erkeklerde olduğu gibi diz kapakları ile
göbekleri arasıdır. Buna göre bir kadının diğer bir kadının diz
kapağı ile göbeği arasındaki kısma bakması haramdır. Avret mahalli
haricindeki yerlere bakması ise caizdir.
Zımmi ve kafir
kadınlar için özel bir hüküm vardır. Allah (cc) izin verirse bu
hükmü ileride açıklayacağız.
4- Kadının
erkeğe karşı avreti:
Sahih olan görüşe
göre, kadının erkeğe karşı avreti bütün vücududur. Şafii ve
Hanbelilerin görüşü de budur. Hatta İmam Ahmed bin Hanbel (ra) bu
hususta, «Kadının bütün vücudu avret olduğu gibi tırnakları dahi
avrettir.»
[13]
demiştir.
İmam Malik (ra) ve
İmam Ebu Hanife (ra)'ye göre ise kadının elleri ile yüzü hariç bütün
vücudu avret mahallidir.
Görüşlerin
kendilerine has delilleri vardır. Bunları kısaca açıklayalım:
Maliki ve
Hanefilerin delilleri:
Maliki ve
Hanefilerin yüz ve ellerin avret olmadığına dair delilleri
şunlardır :
1-
«Bunlardan görünen kısım müstesna.» âyeti. Yüz ve ellerin açık
olması zaruri olduğundan bu âyet buraların avret sayılmayacağına
İşaret eder. Bu görüş bazı sahabi ve tabiinden de rivayet
edilmiştir. Nitekim Said bin Cübeyr (ra), «Bunlardan görünen kısım
müstesna» âyetinden maksat yüz "ve ellerdir.» demiştir. Ata da
âyetteki istisnanın yüz ve eller olduğunu söylemiştir. Dahhak'tan da
buna benzer bir rivayet yapılmıştır.
[14]
2-
Hz. Ayşe'den rivayet edilen, «Ebubekir (ra)'in kızı Esma (ra), cok
ince bir elbise ile Resulullah (sav)'ın yanına geldi. Onu görünce
Resulullah (sav) yüzünü çevirerek, «Ey Esma, kadın buluğa erdimi,
(yüz ve ellerini işaret ederek) şu ve şunun haricinde kadının
vücudunun görünmesi haramdır.» buyurdu.»
[15]
hadisi.
3-
Namazda ve ihramda el ve yüzün acık bırakılması da bunların avret
olmadığına delalet eder. Eğer el ve yüz avret olsaydı namaz ve
ihramda açık bırakılmaları mubah olmazdı. Çünkü avret mahallinin
örtülmesi farzdır. Bu sebeble avret mahalli açık olarak namaz
kılınması namazın sıhhatini bozar.
Şafii ve
Hanbelîlerin delilleri:
Şafii ve
Hanbelilerin el ve yüzün avret olduğuna dair delilleri de şunlardır
:
1-
Kitaptan delilleri: «Ziynetlerini açmasınlar.» âyeti. Bu âyet-i
kerime ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır. Ziynet ise iki
kısımdır. Biri yaratılıştan olan ziynet, diğeri ise kazanılan
ziynettir. Yüz yaratılıştan olan bir ziynettir. Hatta güzelliğin
aslı, fitne ve fesadın kaynağıdır. Kazanılan ziynet ise giyilen
güzel elbise, takılan süs eşyaları, 'göze çekilen sürme ve ele
yakılan kına ve benzeridir. Âyeti kerime kayıtsız şartsız kadınlara
erkeklere karşı uzuvlarını ve ziynetlerini açmalarını yasaklayarak
haram kılmıştır.
Şafii ve
Hanbelilere göre âyetin, «Bunlardan görünen kısım müstesna»
ifadesinden maksat, kasıtsız olarak kendi kendine acılan kısımdır.
Mesela; rüzgarın kadının örtüsünü açması gibi. Buna göre âyetin
meali şöyle olmaktadır: «Kadınlar ziynetlerini kesin olarak
açmasınlar. Açtıkları takdirde muaheze edilirler. Ancak
ziynetlerinin kendiliğinden açılması veya rüzgâr gibi herhangi bir
sebeble kasıtsız olarak acılması halinde onlar muaheze edilmez.»
öyleyse yüz ve el de açılması haram olan ziynetlerdendir:
Kitaptan olan bir
başka delilleri de «Bir de onun zevcelerinden lüzumlu birşey
istediğiniz vakit perde ardından isteyin.» (Ahzab; 53) âyetidir. Bu
âyet saraheten yüze bakmanın haram olduğuna delalet etmektedir.
Gerçi bu âyet Resulullah (sav)'ın zevceleri hakkında nazil olmuştur.
Fakat, hükmü kıyas yoluyla bütün kadınlara teşmil olunur. Çünkü
âyetteki «perde ardından isteyin» ilahi emri, kadın oldukları
İçindir, öyleyse diğer kadınlardan da lüzumlu ve meşru birşey
istenileceği zaman ancak perde arkasından istenebilir.
Sünnetten olan
delilleri:
Birçok sahih
hadis, yüze ve ele bakmanın haram olduğuna delalet eder. Bunlardan
bazıları şunlardır:
1-
Cerir bin Abdullah'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav)'a
ani olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce
gözlerimi çevirmemi emretti.»
2-
Hz. Ali'den rivayet edilen, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde
İkinci defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir
vebal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için
haramdır.» hadisi.
3-
İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilir: «Bir kurban bayramı günü
Resulullah (sav) FazI bin Abbas'ı atının arkasına bindirmişti. Fazl,
beyaz tenli, güzel saçlı, yakışıklı bir delikanlı idi. Has'om
kabilesinden bir kadın Resulullah (sav)'ın yanına gelerek birşeyler
sormak İstedi. Fazl kadına, kadın da Fazl'a bakıyordu. Resulullah
(sav) Fazl'ın yüzünü diğer tarafa
çevirdi.»
Nakledilen bu
hadisler yabancı bir kadına bakmanın haram olduğunu İfade eder.
Şüphe yok ki, yüz de bakılması haram olan uzuvlardandır, öyleyse
yüz de avrettir.
Aklî
delilleri:
.
Fitneden kaçınmak
için yüze bakmamak icabeder. Çünkü yüze bakmaktaki fitne, dizden
aşağıya bakmaktaki fitneden daha büyüktür. Kadının saçına ve
ayaklarına bakmak ittifakla haramdır. Yüz güzelliğin aslı, fitnenin
kaynağıdır. Bu bakımdan haram olması daha evladır.
Kaldı ki, Şafii ve
Hanbelilerin âyeti tevil şekilleri ortaya çıkarıyor ki yüz avrettir.
Yüzün avret olmayacağına dair de hiçbir delil yoktur.
Maliki ve
Hanefilerin delil aldıkları Esma ile ilgili hadise gelince, bu
hadisin senetleri kopuktur. Birçok ravisinde de zayıflık vardır. Bu
hadis konusunda muhaddisler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir.
Hadis yalnız Ebu Davud'un süneninde olduğu halde Ebu Davud, «Bu
hadis mürseldir. Zira bu hadisi Hz. Ayşe'den rivayet eden Halid bin
Düreyk Hz. Ayşe'ye ulaşmamıştır. Hadisin senetlerinden olan Said bin
Beşir Ebu Abdurrahman el-Basrî, Şama yerleşen İbni Nesr'in
azadlısıdır. Ki onun hakkında birçok muhaddisin itirazı vardır.»
[16]
demektedir.
Bu hadis hakkında
tek ravisi olan Ebu Davud'un görüş ve düşünceleri böyle olunca, yüz
ve ellerin avret olmadığına dair delil olması ne derece uygun olur?
Bir an için hadisin sahih olduğunu farzetsek bile yine de delil olma
durumu şüphelidir. Çünkü hadisin hicap âyetlerinden önce varid
olması kuvvetle muhtemeldir. Eğer hicap âyetlerinden önce varid
olmuşsa, âyetlerle neshedilmiş demektir. Veya hadis ancak zaruret
hallerinde el ve yüze bakmanın caiz olduğunu ifade etmektedir.
Mesela; bir dünür, bir şahit veya bir kadı yüze bakabilir.
İbni Cevzi bu
hususta şöyle demektedir: «Bu âyet yabancı kadınlara özürsüz olarak
bakmanın haram olduğunu ifade eder. Fakat eğer zaruret varsa, mesela
bir erkek kadınla evlenmek İstiyorsa veya onun aleyhinde şehadette
bulunacaksa yalnız yüzüne bakabilir. Zaruret hallerinin dışında her
ne suretle olursa olsun yabancı kadına bakmak haramdır. Mademki yüz
ve eller avrettir, namazın şartlarından biri de setr-i avret
olduğuna göre, bunların açılması ile neden namaz bozulmuyor diye
sorulabilir. Bunun cevabı şudur: Namazda yüz ve ellerin
örtülmesinde meşakkat vardır.
Bu yüzden yalnız
namaza mahsus olarak yüz ve ellerin açılmasına müsade edilmiştir.»
El ve yüzün avret
olmadığını iddia eden alimler, yüz ve ellerde hiçbir ziynet
eşyasının olmamasını ve bunların açılmasının fitneye sebeb
olmamasını şart koşmaktadırlar. Bu sebeble zamanımızdaki kadınların
yüz ve ellerinde kullandıkları süs eşyaları ile erkekler arasında
gezmelerinin haram olduğunda hiçbir alimin şüphesi yoktur.
Yüz ve ellerin
avret olmadığını iddia eden alimlerin sözleri, yüz ve ellerin açık
olmasının farz olduğu, sünnet olduğu veya bunların örtülmesinin
bid'ad olduğu manasına gelmez. Çünkü böyle bir İddiayı müslüman bir
alim değil, sade bir müslüman bile öne süremez. Bunların sözlerinin
manası, zaruret hallerinde ve fitneye sebeb olmadığı takdirde
açılmalarında bir vebal olmadığıdır.
İçinde yaşadığımız
çağda şeytanın yardımcıları alabildiğine çok, fuhuş ve ahlaksızlık
alabildiğine yaygındır. Bu yüzden bugün hiçbir alim, hatta akıllı
bir insan yüzün açılmasının caiz olduğunu söyleyemez. Çünkü bu veba
hastalığına benzeyen ahlaksızlığın ümmet İçinde ve bilhassa yabancı
kadınları taklid eden kadınlar arasında hızla yayıldığını gören her
alim yüzün açılmasının haram olduğuna hükmeder. Çünkü bu devirde
fitne ve fesad muhakkaktır. Kötülüğe davet eden vasıtalar son
derece yaygındır. Ben bugünkü manada ilericilik taslayan hiçbir
toplum görmedim ki, Allahu taalanın. «Mümin erkeklere söyle:
Gözlerini sakınsınlar.» âyeti ile Resulullah (sav)'ın, «Gözünü
çevir.» buyruğunu duyan, dinleyen bulunsun. Hülasa böylesine bozuk
bir zamanda korunmak farzdır.
Allahu taala
isteyeni doğru yola iletsin.
Üçüncü Hüküm:
Açılması Haram Olan Ziynet Nedir?
«...Ziynetlerini
açmasınlar...» âyeti kadınların yabancı erkekler karşısında fitneye
sebebiyet vermemek için ziynetlerini açmalarının haram olduğuna
delalet eder.
Ziynet aslında,
kadının giydiği elbise, takındığı süs eşyası ve kullandığı makyaj
malzemesidir. Zira ziynet iki çeşittir. Birisi yaratılıştan olan
ziynet, diğeri kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet,
kadının teninin, boy ve endamının ve yüzünün güzelliğine denir. Her
ne kadar bazı alimler yaratılıştan olan güzelliğin ziynet olmadığını
iddia etmişlerse de kadının asıl ziynetinin yaratılıştan olan
güzelliği olduğu açıktır. Bu yüzden Allahu taala, «Başörtülerini
yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar.» buyurmuştur.
Allahu taala bu âyetle kadınların saç, göğüs gibi azalarının
örtülmesini emretmektedir, öyleyse bu âyet, «ziynet»ten kastın
yaratılıştan olan güzellikler olduğuna da delalet
etmektedir.
Açıktır ki,
elbise, küpe, gerdanlık gibi ziynetlere kadının vücudundan ayrı
olarak bakılması haram değildir. Haram olan, kadın vücuduna
takıldıktan sonra onlara bakmaktır. Kadına takılan ziynete bakmak
haram olursa tabiatıyla ziynetin takıldığı uzva bakmak da haramdır.
İbni Mes'ud (ra)'a
göre kazanılan ziynet, «Kadının dıştan giydiği güzel ve cazip
elbiseler.» Mücahid'e göre, «Elbise, küpe, gerdanlık, sürme ve
kına.»dır.
[17]
Said bin Cübeyr (ra) ise el ve yüzün de sayılanlar gibi zahir
ziynetlerden olduğu görüşündedir. Fakihlerin bu husustaki
görüşlerini yukarıda açıklamıştık.
İbni Atlyye bu
hususta şunları söyler: «Benim anladığıma göre âyet, kadınlara
ziynet denilen herşeyi erkeklere açmaktan mutlaka kaçınmalarını
emretmektedir. Ancak zaruret hallerinde örtülmesi mahzurlu olan yüz
ve el gibi azaların açılmasında bir mahzur yoktur.»
[18]
Dördüncü Hüküm:
Kadınların Önünde Ziynetlerini Açabilecekleri Mahremleri Kimlerdir?
Kur'an-ı kerim,
kadınların Önlerinde ziynetlerini açabilecekleri Kocalarının
dışındaki mahrem erkekleri umumi hükümden İstisna ederek teker teker
saymıştır. Bundaki hikmet de kadınların âyette belirtilen kimselerle
devamlı bir arada bulunmaları zaruretidir. Bu erkekler kadınla
akrabalık vesilesi ile bir arada yaşamaktadırlar ve bir fitne
uyanması da bahis mevzuu değildir.
Kadının mahremleri
şunlardır:
1-
Koca. Kocanın karısının bütün vücuduna bakması mubahtır. Ayette
İstisna edilen uzuv haricindeki bütün uzuvlarından da
menfaatlenebillr.
Kurtubî şöyle der:
«Kadının kocası ve cariyenin efendisi onun bütün vücuduna
bakabileceği gibi, bir istisna dışında bütün uzuvlarından da
istifade edebilir. Bunun İçin de Allahu taala kadının ününde
ziynetlerini açabileceği erkeklerin sayılmasına koca ile
başlamıştır.»
[19][117]
2-
Saba ve dedeler. Kadının anne ve baba tarafından dedelerinin hükmü
aynıdır.
3-
Kocanın babası.
4-
Kadının kendi oğullan, oğullukları ve torunları.
5-
Kadının kardeşleri. Bunlar ister anne baba bir kardeşleri olsun,
ister yalnız anne veya babadan kardeşi olsun farketmez.
6-
Kardeşlerinin oğullan.
Sayılanların
tamamı kadının mahremidir. Bunların önünde ziynetlerini açmaları
mubahtır.
Allahu taala bu
âyette amca ve dayılara ait hükmü beyan etmemiştir. Bütün fakihlere
göre amca ve dayıların hükümleri de mahremiyet bakımından yakınlık
dereceleri sayılan kimselerle aynıdır. Amca ve dayılar baba
hükmünde olduğu için âyette ayrıca sayılmamıştır. Zira çoğu kez
amcaya da baba denilmektedir. Nitekim Allahu taala, Yakup
aleyhisselamm sorusuna karşılık oğullarının şöyle dediklerini
bildirmektedir; «Senin Tanrına ve babaların İbrahimin, İsmallin,
îshakın birtek Tanrı olan Allahına İbadet edeceğiz.» (Bakara: 133)
Bilindiği gibi İsmail aleyhisselam, Yakup aleyhisselamın babası
değil, amcasıdır. Fakat amca, baba hükmünde olduğu için âyette baba
olarak zikredilmiştir.
Âyette sayılan
neseb yoluyla akraba erkekler kadının mahremi olduğu gibi süt
yoluyla olan aynı akrabalar da kadının mahremleridirler. Zira
Resulullah (sav), «Evlenmesi neseben haram olan kadınlar, süt
yoluyla da haramdır.» buyurmuştur.
Sayılan
kimselerden başka kadınların cariyeleri, kadına ihtiyaç duymayan
hizmetçileri ve kadınların gizli yerlerine muttali olmayan
çocukların hükümlerini de ayrı ayrı açıklayacağız.
Beşinci Hüküm:
Müslüman Bir Kadının Kafir Bir Kadına Karşı Avreti?
Fakihler bu
hususta ihtilaf etmişlerdir.
Bazı alimlere göre
âyetteki «kendi kadınları» ifadesinden maksat «müslüman kadınlar»dtr.
Selefin çoğunluğunun görüşü de budur.
[20]
Kurtubî şöyle der:
«Âyetteki, «kendi kadınları» ifadesinden maksat, «müslüman
kadınlaradır, öyleyse mümin bir kadının müşrik ve zımmî bir kafir
kadın karşısında vücudunun hiçbir yerini açması helal değildir.
Ancak cariyelerinin hükmü müstesnadır.
«Bazı alimlere
göre hıristiyan bir kadının müslüman bir kadını öpmesi veya
müslüman bir kadının müşrik bir kadına karşı olan avret mahallinin
dışındaki yerlerini göstermesi mekruhtur. Zira Hz. Ömer, Suriye
valisi Ebu Ubeyde bin Cerrah (ra)'a yazdığı mektupta, «Bana gelen
haberlere göre müslüman kadınlarla zımmî kadınlar aynı hamamda
birlikte yıkanıyorlarmış. Buna mani ol. Çünkü zımmi bir kadının bir
müslüman kadını çıplak olarak görmesi caiz değildir.» demiştir. Bu
mektubu alan Ebu Ubeyde (ra), halkı toplayarak, «Hangi kadın özürsüz
olarak sırf temizlenmek için zımmi kadınlarla hamama giderse, Allah
(cc) müslümanların yüzünü ağarttığı gün o kadının yüzünü karartır.»
demiştir.»
[21]
İbni Abbas (ra) da
şöyle der: «Müslüman kadınların yahudi veya hıristiyan kadınlara
vücudlarını göstermeleri haramdır. Zira onlar müslüman kadınların
vasıflarını gidip kocalarına ve erkeklerine anlatırlar.»
[22]
Bazı alimlere göre
de âyetteki «kendi kadınlarından maksat, müslüman veya zımmî bütün
kadınlardır. Alusî de Fahreddin Razi'den naklen, «Kadınlar'dan
maksat müslüman veya kafir bütün kadınlardır demektedir. Alusî,
Fahreddin Razİ'nin seleften şöyle naklettiğini zikreder: «Kadınlar'dan
maksat müslüman kadınlardır. Buna göre Müslüman olmayan kadınlar
karşısında müslüman kadının yabancı erkekler karşısında olduğu gibi
örtünmesi lazımdır.» görüşü, bu örtünmenin farz değil sünnet olduğu
şeklinde anlaşılır.»
[23]
Mevdudî, bu mesele
hakkında şunları yazmaktadır: «Allahu taala, «kadınlar» yerine,
«kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Şayet mutlak ifade ile
«kadınlar» deseydi, müslüman kadınların, kadının kadına karşı avreti
sayılan yerler dışındaki yerlerini, İster mümin ister kafir, ister
salihe ister fasıke olsun bütün kadınlara göstermeleri helal olurdu.
Halbuki Allahu taala âyette «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır.
Bu şekilde müslüman hür kadınlara ziynetlerini açmaları hususunda
bir sınır çizilmiştir.
«İşte bu özel
sınırın ne olduğu hususunda müfessirler ve fakihler arasında ihtilaf
vardır. Bazı alimlere göre, «kendi kadınları» tabiri yalnız müslüman
kadınları İfade eder. Bu, İbni Abbas (ra), Mücahid (ra) ve İbni
Cerir (ra)'nin görüşüdür. Bunlar görüşlerini Hz. Ömer'in Ebu Ubeyde
(ra)'ye yazdığı mektuba dayandırmaktadırlar.
«Diğer bir taifeye
göre «kendi kadınlarından maksat bütün kadınlardır. Fahreddin
Razi'ye göre bu en sıhhatli görüştür.
Bir başka taifeye
göre ise «kendi kadınlarından maksat, onlarla tanışan, konuşan ve
iş yapan kadınlardır. Bu kadınların müslüman olmaları ile olmamaları
arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Âyetteki «kendi
kadınları» ifadesi dışında kalan kadınlar tanınmayan, huyu ve
adetleri bilinmeyen kadınlardır. Din ihtilafı söz konusu değildir.
Öyleyse müslüman bir kadının tanıdığı iffetli, namuslu, güzel
ahlaklı bir hıristiyan kadına karşı ziynetlerini açmasında bir
mahzur yoktur. Fakat haya perdesi yırtılmış, ahlakına ve terbiyesine
güvenilmeyen, yabancı erkeklere karşı laubali davranan kadınlara
karşı ise (İsterse müslüman olsunlar) müslüman bir kadının
ziynetlerini örtmesi farzdır. Çünkü böylesi kadınların zararı
erkeklerden daha az değildir.»
[24]
Mevdudî'nin
zikrettiği üçüncü görüş daha mantıkî ve daha sağlamdır. Müslüman
kadınlar bu görüş doğrultusunda hareket ederlerse ahlaklarını daha
İyi korurlar, bugünkü batı taklitçisi kadınların şer ve iğvalarından
kendilerini kurtarırlar.
Altıncı hüküm:
Hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir mi?
Âyetteki, «kendi
ellerindeki memlukelerden» ifadesi köle ve cariyeleri içini
almaktadır. Buna göre hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini
açabilir. Bazı alimler böyle hükmetmişlerdir. Şafiilerin görüşü de
bu yoldadır. Zira İbni Hacer el-Heytemî Tuhfetü'l-Minhac isimli
eserinde, «Bir köle mahremine baktığı gibi hanımefendisinin
ziynetlerini de görebilir.» demektedir.
İmam Ebu Hanife (ra)
ve İmam Hanbel (ra)'e göre-köle hanımefendisi karşısında yabancı bir
erkek gibidir. Onun hanımının ziynetlerine bakması helal değildir.
Bunlara göre âyetteki «Kendi ellerindeki memlukelerinden maksat
bütün köleler değil, yalnız cariyelerdir.
Bu görüşlerini
Said bin Müseyyeb (ra)'ten bu âyetin tefsiri hususunda rivayet
edilen, «Nur Süresindeki âyete aklanmayınız, Zira o âyet yalnız
kadınlar içindir, erkekler için değit.»
[25]sözüne
dayandırırlar. Zira erkek köleler mahrem değildir. Onlarda kadın
arzusu da mevcuttur. Öyleyse hanımefendilerin erkek köleleri
karşısında ziynetlerini açmaları caiz değildir.
İmam Ebu Hanife (ra)
ve İmam Hanbel (ra)'e göre, âyette cariyelerin zikredilmesinin
sebebi, âyette yalnız mahrem olan hür erkekler zikredildiği için,
hür bir kadının cariyesi karşısında da ziynetlerini açmasının caiz
olmadığının sanılmasını önlemektir. Âyette «memlukeler» kelimesinin
zikredilmesi bu yanlış anlamayı ortadan kaldırmaktadır.
İbni Abbas (ra),
kölenin hanımefendisinin saçlarını görmesinde bir beis yoktur
demiştir. İmam Malik (ra)'in görüşü de budur.
İmam Şafii (ra)
yukarıdaki görüşünü Enes bin Malik (ra)'ten rivayet edilen şu hadise
dayandırmaktadır: «Resulullah (sav), Hz. Fatıma'ya hibe ettiği bir
köleyi ona götürdü. Hz. Fatıma'nın üzerinde kısa bir örtü vardı.
Saçlarını örttüğü zaman ayakları açık kalıyor, aşağıya indirdiği
takdirde de saçları açıkta kalıyordu. Bunu gören Resulullah (sav),
«Bunda bir beis yoktur. Çünkü bu senin hizmetçindir.» buyurdu.»
[26]
Yedinci Hüküm:
Ayetteki Kadın İhtiyacı Duymayan Erkekler Kimlerdir?
Âyeti kerime,
kadına ihtiyacı olmayan erkekleri erkeklik hükmünden istisna
etmiştir. Kadınlığın ne demek olduğunu bilmeyen ve kadına karşı
herhangi bir arzusu olmayan akılsız denilecek kadar ahmak erkekler
karşısında kadınların ziynetlerini açmasında bir vebal yoktur.
Çünkü bunlar kadınlara kötü bir gözle bakmazlar. Biz burada âyetten
sahih bir mana çıkarılması ve âyette kasdedilenin ne olduğunun
ortaya çıkması için bazı sahabi, tabiin ve müfessirlerin bu âyetin
tefsiri hususundaki görüşlerini nakledeceğiz.
İbni Abbas (ra)'a
göre, âyetteki «erkeklerden yana ihtiyacı olmayan» erkeklerden
maksat, kadına hiç ihtiyaç duymayan erkeklerdir.
Katade (ra)'ye
göre yalnız karnını doyurmak için eve gelen erkeklerdir.
Mücahid (ra)'e
göre midesinden başka hiçbir şey düşünmeyen ve kadının ne demek
olduğunu bilmeyen erkeklerdir.
Bu hususta daha
birçok görüş vardır. Bunların hepsi, âyetteki «Erkeklerden" yana
ihtiyacı olmayanlar»in ya erkeklik gücünü yitirmiş kimseler veya
cinsiyet konusunda hiçbir şey bilmeyen ahmaklar erkekler olduğunu
ifade eder.
Buhari ve diğer
muhaddisler Hz, Ayşe ve Hz. Ümmü Seleme'den şöyle rivayet ederler:
«Bir hünsa Resulullah (sav)'ın zevcelerinin yanına gider gelirdi.
Onlar da onu kadına karşı hiçbir ihtiyacı olmayan bir kimse
sayarlardı. Resulullah (sav) bir gün Ümmü Seleme (r.anhüma)'nin
odasında hünsa ile kardeşi Abdullah ibni Ebi Ümmiye (ra)'yi gördü.
Hünsa, Abdullah'a, «Eğer Allah (cc), Taif'in fethini nasib ederse
sen Gaylan'ın kızını al. Çünkü o dört kadına bedeldir.» dedi. Bunun
üzerine Resulullah (sav), «Ey Allah (cc)'ın düşmanı sen o kadına çok
bakmışsın.» diyerek Ümmü Seleme (r.anhüma)'ye döndü ve «Bu adam
bundan sonra odana girmeyecektir.» buyurdu.»
Mevdudî şöyle
demektedir: «Doğrusu bu hükmü ibadet kasdıyla okuyan bir hanım,
bugünkü evlerde, lokantalarda, kahvelerde, otel ve işyerlerinde
çalışan bütün genç erkeklerin bu hükmün kapsamına girmediğini
bilerek onlardan kaçınmalıdır.»
[27]
Sekizinci
Hüküm: Kadınların Karşılarında Örtünmeyecekleri Çocukların Yaşı Ne
Olmalıdır?
Ulema, âyetteki
«Henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklar»
ifadesinde ihtilaf etmişlerdir.
Bazı alimlere göre
âyetteki çocuklar henüz buluğa ermeyen çocuklardır.
Diğer bazı
alimlere göre ise, çocukluğundan dolayı kadının gizli yerleri ile
gizli olmayan yerlerini birbirinden ayırt etmeyen çocuklardır. Bu
ikinci görüş daha sahihtir. Zira âyetteki çocuklardan maksat,
şüphesiz kadınların vücudu, tavır ve hareketleri hususunda cinsî
bir şuura ulaşmayan küçük çocuklardır. Bu çocuklar yaş itibariyle on
yaşından aşağı olmalıdır. Kadınların gizli yerlerine muttali olan
çocuk, henüz buluğ çağına ermese dahi, kadınların ona karşı
ziynetlerini örtmesi daha uygundur.
Dokuzuncu
Hüküm; Kadının Sesi Avret Midir?
İslâm fitne ve
fesada sebeb olacak herşeyi haram kılmıştır. Hatta kadınların
yürürken ayaklarını yere sert vurmalarını bile yasaklamıştır. Çünkü
kadınların ayak sesleri erkeklerinkinden farklıdır. Bu bakımdan
erkeklerin kalbinde kadın arzusunu tahrik eder. Nitekim Allahu
taala «Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da
vurmasınlar.» buyurmuştur.
Hanefiler bu âyete
dayanarak kadının sesinin de avret olduğuna hükmetmişlerdir. Zira
bu âyet, kadınların ayaklarına taktıkları halhalların sesini
duyurmaları yasaklanmaktadır. Kadının sesi, elbetteki halhalin
sesinden daha caziptir. Bu yüzden de yasaklanması zarurîdir.
Cessas tefsirinde
şöyle demektedir: «Bu âyet kadının yüksek sesle konuşmasının haram
olduğuna delalet eder. Çünkü kadının sesi halhal sesinden daha çok
fitne uyandırır. Bunun içindir ki mezhebimiz kadının ezan okumasını
yasaklamıştır. Bu âyet kadının sesinin yasak olduğuna delalet ettiği
gibi, erkeklik hissini uyandırarak fitne ve şüphe doğuracağından
kadının yüzüne bakmanın da haram olduğuna delalet eder.»
[28]
Hanefiler, kadının
sesinin avret olduğuna hükmederken, «Cemaatle kılınan namazda imamı
ikaz etmek gerektiğinde erkekler tekbir getirirler, kadınlar ise sağ
ellerini sol elleri üzerine vururlar.» hadisini de delil
almaktadırlar.
İmam Şafii (ra) ve
diğer alimler ise kadının sesinin avret olmadığına hükmetmişlerdir.
Zira kadının alış-veriş yapması, şehadette bulunması caizdir. Zira
bu hallerde konuşması zaruridir.
Alusî bu hususta
şöyle der: «Şafiilerin muteber kitaplarında zikrolunan ve benim de
katıldığım görüş, kadınların sesinin avret olmadığıdır. Ancak
fitneye sebeb olursa o zaman elbetteki haramdır.»
[29]
Fitneden emin
olmak şartıyla kadınların sesi avret değildir. Zira Resulullah
(sav)'ın zevceleri erkeklerle konuşur ve hadis rivayet ederlerdi.
Şüphesiz konuştuğu ve hadis rivayet ettiği erkekler arasında onların
mahremi olmayan erkekler de bulunmaktaydı. Bunların konuşmalarına
hiçbir sahabi de itiraz etmemiştir.
İbni Kesir,
«Erkeğin arzusunu tahrik edecek herşey kadına haramdır. Bu yüzden
evlerinden çıktıkları zaman kadınların koku sürünmeleri ve bu kokuyu
erkeklere belli etmeleri yasaktır. Zira Resululiah (sav), «Harama
bakan her göz zanidir. Koku sürerek erkeklerin yanından geçen kadın
da...»
[30]buyurmuştur.»
demektedir.
Yine kadının
kolundaki bilezikleri, ellerini sallayarak belli etmesi haramdır.
Erkeklere düşen kadınların dar ve cazip renkli elbiselerle sokağa
çıkmalarına, sokağa çıkarken koku sürmelerine ve erkekleri
cezbedecek biçimde yürümelerine ve konuşmalarına mani olmaktır.
Çünkü Allahu taala, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız (size yabancı
olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde bir maraz
bulunanlar tamaa düşerler.» ve «(Vakar İle) evlerinizde oturun.
Evvelki cahiliyet (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini
göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin.» (Ahzab: 32-33)
buyurmaktadır.
Fesadın yayılması,
ahlakın bozulması, erkeklerin hareketsiz ve gayretsiz
kalmalarındandır. Namusunu kıskanmayan kimse müslüman olamaz. Zira
Resulullah (sav), «Üç sınıf insan vardır ki ne cennete girebilir,
nede cennetin kokusunu duyabilir. Kendisini erkeklere benzeten
kadınlar, devamlı içki içenler ve deyyuslar.» dedi. Ashab-ı kiram,
«Deyyus kimdir?» diye sorunca da, «Aile halkını erkeklerden
kıskanmayanlardır.» buyurdu.
Âyetlerden
Alınacak Dersler
1-
Kadına bakmak zinanın elçisi, fuhşun öncüsüdür. Müminlere
yakışan yabancı kadına bakmamaktır.
2-
Gözü sakınmak namusu korur, insanlığı fuhuş ve rezaletten temizler.
3-
Müslüman kadın ziynetlerini yalnız kocası ve diğer mahremlerine
gösterebilir.
4-
Müslüman kadın yabancı erkeklerin görmemeleri için başını, boyun ve
göğsünü örtmelidir.
5-
Çocukların ve kadınların cinsiyetini bilmeyen, erkeklik gücü
olmayan erkeklerin kadınların yanına gelmelerine bir mani yoktur.
6-
Erkeklerin bakışlarını üzerine celbedecek herşey müslüman kadına
haramdır.
7-
Mümin erkek ve kadınlar tövbe ederek Allah (cc)'a yönelmeli ve İslâm
adabı üzere yaşamalıdırlar.
8-
İslâmın getirmiş olduğu terbiye sistemi hem ailenin namus ve
şerefini, hem de İslâm toplumunu korur.
Âyetlerdeki
Teşri'i Hikmetler
Allahu taala
müminlere gözlerini namahreme bakmaktan sakınmalarını ve
namuslarını korumalarını emretmiştir. Kadınlara da, nefislerinin ve
cemiyetin fuhuş kirinden temizlenmesi, fesat ve ahlaksızlık çukuruna
düşmemesi için nefislerini iğfal edici her türlü sebebten
korumalarını emretmiştir.
İslâm, kadına,
daha temiz olabilmesi için, erkekten farklı olarak, kocası ve
mahremi erkeklerin dışındaki kimselere karşı ziynetlerini
açmamalarını emrederek fasık ve facir kimselerin hain gözlerinden
korunmaları için şer'i bir örtünme şekli ile örtünmeyi farz
kılmıştır.
Ziynetlerin
açılması, fitneye sebeb olarak içtimaî ahlakın bozulmasına yol açan
en mühim amillerden biridir. Bundan dolayı İslâm kadınlara yabancı
erkekler karşısında ziynetlerini açmamalarını tekiden emretmiştir.
Zira tesettür, fitnenin pencerelerini, fuhşun kapılarını kapattığı
gibi, zehirli bir ok gibi her iki tarafı da yaralayan hain
bakışlara perde olmaktadır. Harama bakmak beşeri arzuların elçisi,
fuhşun öncüsüdür. Bu hususta şair çok güzel söylemiştir: «Bütün
ahlaksızlığın kaynağı harama bakmaktır. Nitekim alevler de küçük
kıvılcımların birikmesinden meydana gelir. Başta görecek göz olduğu
sürece, şeriate uyulmadığı takdirde, o gözler güzel kadınlara bakar
durur. İnsan herne kadar bir kadına bakmakla sürur duyarsa da
kalbine zarar verir. Hemen arkasından büyük zararlar getiren sevinci
ne yapayım. Çünkü kadına yöneltilen bakış, sahibinin kalbini bir ok
gibi deler.»
Seyyid Kutub
Fizilat'de şöyle der: «İslâm, şehvani arzuların hiçbir şekilde
galeyana gelmeyeceği temiz bir toplum kurulmasını hedef edinmiştir.
Çünkü galeyana gelen bu duygular ancak söndürülmeyecek şehvani
arzuların tatmini ile sona erer. Hain bir bakış, heyecan veren bir
hareket, çıplak bir vücut, açık ve parlayan bir ziynetin yapacağı
tek şey, insanlardaki hayvanı hisleri uyandırmaktır, İşte İslâm,
temiz bir toplumun kurulabilmesi için kadın ile erkek arasında
gayri meşru birleşmeye vesile olan bütün kapı ve yolları kapamayı
gaye edinmiştir.»
Yüzü Açmak
Bid'attır
Günümüzde yeni bir
iddia ortaya atılmaktadır. Bu, kadının ev içinde kullandığı
başörtüsü ile dışarıya çıkabileceği iddiasıdır. Bunlara göre yüzün
örtülmesi şer'i değildir. Çünkü yüz, avret değildir. Bu iddiayı
ortaya atanlar, kendilerini Resulullah (sav)'ın haber verdiği her
yüz senede ortaya çıkacak mücedditlerden saymaktadırlar. Bunlar bu
iddiaları ile müctehid olduklarını, geçmişteki İslâm müctehidleri
ile yarışarak İctihadlarda bulunduklarını kabul ettirerek modernist
görüşlerinin benimsenmesini, kendilerine uyulmasını
istemektedirler. Bu görüşler bilhassa modernistler arasında
yaygınlık kazanmaktadır.
Şüphesiz bu
görüşün yaygınlık kazanması onların iddialarının doğruluğunu isbat
etmez. Bu, insanların hayvani hislerine hitap etmelerinin bir
sonucudur. Hayvani hisler de herzaman şehvanî arzularla beraber
yürür. Şehvet ise herkeste vardır. Öyleyse bu görüşün revaç
bulmasında hayret edilecek bir taraf yoktur.
Bu İddia sahipleri
görüşlerinin kitap ve sünnete uygun olduğunu, böyle bir Örtünmenin
müslüman kadına emredilen şer'İ örtünmeyi yerine getirdiğini
sanıyorlar. Böylece kendilerinin. «Hakikat indirdiğimiz o açık açık
âyetlerimizi ve doğruyu —biz kitapta İnsanlara onu pek aşikar bir
surette bildirdikten sonra— gizleyenler (yok mu?) İşte onlar(ın
hali:) onlara hem Allah lanet eder ve hem lanet etmek şanından
olanlar lanet eder.». (Bakara: 159) âyetinde ifadesini bulan İlmi
ketmenin günahından kurtulduklarım düşünüyorlar.
Ben onların hangi
günahtan kurtulduklarını bilmiyorum. Çünkü onlar kadının yüzünden
hicabını atmasını ve şehvani arzuların kaynadığı, kötülük
alevlerinin her yanı sardığı bir toplumda gezmelerini istiyorlar.
Bunlardan daha evvel, aynı görüşü bazı sapık fikirli şairler
savunmuştu. Nitekim bunlardan biri şöyle demişti: «O güzel başörtüsü
ile örtünen güzel kadına de ki, sen bu Örtüyü örtmekle ibadet ehil
takva kardeşinin dinini götürdün. Örtünün parıltısı ile senin
yüzünden doğan aydınlık bir araya gelince yüzünün yanıtlamasına
hayret ediyorum.»
Bu müceddit
taslaklarının İddia ve davaları, şer'i örtüyü atmış, İslâmi adaba
muhalefet ederek sokaklarda cahiliye devri kadınları gibi açılıp
saçılarak gezen kadınlara vücudlarını örtmelerini, buna karşılık
yüzlerini ' açmalarını teklif etmiş olsalar bir dereceye kadar
haklılık kazanabilir, hoş görülebilir. Çünkü İslâm kanunları da
tedrici olarak gelmiştir. Fakat bunlar davetlerini bunlara değil,
bilakis Allahın emrettiği şekilde her taraflarını kapattıkları gibi
yüzlerini de kapatan kadınlara yapıyorlar. Bu mümin kadınların da
yüzlerini açarak kadınlık vekarlarından soyunmalarını istiyorlar.
Bu husustaki tek
dayanakları da yüzün avret olmadığı görüşüdür.
Burada ben,
Resulullah (sav)'in savaşlarından birinde oğlu şehid olan bir mümin
kadının kıssasını hatırlatmak istiyorum: Kadın yüzü örtülü olduğu
"'halde cenazeler arasında şehid olan oğlunu arıyor. Ona, «Yüzündeki
bu "örtü ile oğlunu nasıl bulacaksın?» diyorlar. Bu söze karşı
kadın, «Çocuğu-" mu kaybetmem, hayamı kaybetmem kadar ağır
değildir.» cevabını veriyor.
Müslüman kadından
din namına yüzünü açmasını İsteyen bu İddia sahiplerine ve
benzerlerine hayret ediyorum. Bilhassa ahlaksız insanların çoğaldığı
ve ahlaksızlığın ortalıkta kol gezdiği günümüzde bunu nasıl
İsteyebilirler?
Bu müceddit ve
müctehid taslaklarına sesleniyorum: Siz, doğru yolu şaşırdınız.
İslâmı ve şeriatın hükümlerini doğru anlamıyorsunuz. Sizinle aklî ve
şer'î mantıkla konuşuyorum. Fakihlerden yüzün avret olmadığını
söyleyenler, fitneden emin olmak şartını öne sürüyorlar. Onlara göre
de eğer fitneden korkulursa yüzün açılması haramdır. Şimdi soruyorum
size, siz günümüzde fitneden emin misiniz?
islâm, kadına,
fitne korkusu ile yabancı erkekler karşısında avretinden herhangi
bir yerini açmasını haram kılmıştır. İslâm kadının saçlarını ve
ayaklarını örtmesini emrederken yüzünün ve ellerinin açılmasına
müsamaha etmesi düşünülebilir mi?
Ey modernistler!
Size diyorum! Erkekleri yüz mü yoksa ayaklar mı daha çok iğfal eder?
Aklınızı başınıza toplayın. Halka dini işlerde herhangi bir şüphe
sokmayın. O İslâm ki ayaklarındaki halhalların sesleri duyulmasın
diye kadınlara ayaklarını yere sert vurmayı yasaklamış,
ziynetlerinden herhangi birşeyin açılmasını haram kılmıştır. Nasıl
olur da güzelliğin esası ve fitnenin kaynağı olan yüzün açılmasına
müsade eder?
[31]
Mevzuyu
Mevdudi'nin Nur Suresi Tefsiri isimli kitabındaki âyetin «bunlardan
görünen kısmı müstesna» bölümü hakkındaki açıklamalarıyla
bitiriyorum :
«Âyet-i kerimedeki
bu cümle, kadınların ziynetlerini kasdi olarak açmalarının caiz
olmadığına delalet eder. Şu varki, kendi kasıtları olmadan
açılmaları hal) müstesnadır. Birde, dıştan giydikleri çarşaf ve
benzeri giysileri gizlemeleri mümkün değildir. İşte bu üstten
giyilen çarşaf ve benzeri giyeceklerin görünmelerinde bir beis
yoktur. Âyetin bu şekildeki tefsiri Abdullah İbni Mes'ud (ra) ve
Hasan-ı Basrî (ra) gibi kimselerden de rivayet edilmiştir.
«Başka bazı
kimseler ise âyetten yüz ve elin açılabileceği hükmünü çıkarırlar.
Bunlara göre âyetteki «görünen kısımdan maksat, insanın adet üzere
açabileceği kısımdır. Buna göre, kadının yüzü ve elleri
üzerlerindeki ziynetle birlikte açmak caizdir. Yani, kadının
gözünün sürmesi, yüzünün makyajı, kınası, yüzüğü, bileziği açık
olarak gezmesi caizdir.
«Bize göre
âyetteki «görünen kısım müstesna» ifadesinden bu mana ,ve sonucun
çıkarılması caiz değildir. Çünkü âyetteki ifade, kendi kendine
kasıtsız olarak görünen kısım anlamındadır. Kendiliğinden görünmekle
insanın kasdi olarak açıp göstermesi arasında açık bir fark vardır.
Zira âyet sarih olarak ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır. Ancak
kasıtsız olarak açılması halini istisna kabul etmiştir. Bu İstisnayı
genişleterek kastden açma haddine ulaştırmak Kur'ana ve Resulullah
(sav)'ûn rivayet edilen sahih hadislere muhalefet etmektir.
«Resulullah (sav)
zamanında kadınların yabancı erkeklere karşı yüzlerini açtıkları
tesbit edilmemiştir. Çünkü hicab emri yüzü de içine almaktadır. O
zaman yüzün örtüsü, kadının elbisesinin bir parçasıdır. Yalnız
hacda ihramda iken yüz ve ellerin açılması mubahtır. Kadınların yüz
ve elleri açık olarak yabancı erkekler karşısına çıkmalarını mubah
görenlere hayret ediyorum. Onlar yüz ve eller avret değildir
demektedirler. Halbuki hicabla setr-i avret arasında büyük bir fark
vardır. Avret, kocanın dışındaki mahrem erkekler karşısında da
açılması caiz olmayan şeye denir. Hicab ise setr-i avretin üzerine
giyilen örtüye denir.»
Kaynak: Muhammed Ali Sabuni
Ahkam Tefsiri (Nur Suresi
Tefsirinden)
[1]
Süyuti, Dürrül-Mensur, C. 5. S. 40.
[2]
İbni Kesir, age. C. 3. S. 283. Süyuti. age. C. 5. S. 104.
[3]
Mehasinü'd-Tevil, 12. Cüz
[4]
Zemahşeri, Keşşaf. C. 3. S. 230.
[5]
Tirmizl ve Ahmed.
[6]
Müslim, Tirmizi ve Ahmed.
[7]
İmam Ahmed. Müsned.
[8]
Buharı ve Müslim.
[9]
Ebu Davud ve Tirmizi.
[10]
Ebu Davud ve İbni Mace
[11]
Fahreddin Razİ, Tefsir.
[12]
Tirmizi.
[13]
İbni Cevzi. Tefsir. C. 6. S. 31.
[14]
Taberi. Tefsir. C. 18. S. 118
[15]
Ebu Davud, "Kurtubî, Tefsir. C. 12. S. 229.
[16]
Ebu Davud, Sünen, C. e, S. 58.
[17]
Kurtubi. age, C. 12. S. 228.
[18]
Kurtubî, age. C. 12, S. 229.
[20]
Fahreddin Razi, age, C. 23. S. 207. 174.
[21]
Kurtubi, age, C. 12, S. 233.
[22]
Kurtubi. age. C. 12, S. 233.
[23]
Alusi, age, C. 19, S. 143.
[24]
Mevdudi, Nur Suresi Tefsiri'nden özetle.
[25]
Alusi, age..C. 18, S. 144. Kurtubİ, age, C
12. S. 234.
[26]
Beyhaki ve Ebu Davud.
[27]
Mevdudî, Nur Suresi Tefsiri. 178
[28]
Cessas. age. C. 3. S. 393. 2ö
[29]
Alusi, age. C. 18, S. 146
[30]
Ebu Davud. Nesai ve İbni Kesir.
[31]
Bu husustaki tafsilat. Ahzah Suresi hicab âyetleri bahsinde
gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder