pante
19-11-2006, 11:50
Tesettür konusuna önce bilinen Kur'an ayetinden ve pek bilinmeyen Tevrat baplarından giriş yapalım.
Nur/31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
Yahudilerde Peçe:
Tekvin/24/64. Rebeka İshak`ı görünce deveden indi,
65. İbrahim`in uşağına, “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu. Uşak, “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü.
Yeşaya/3/ Yeruşalim Kadınlarına Uyarı:
16. RAB şöyle diyor: “Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar.
17. Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım.”
18-23. O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.
Dul giysisi-Fahişe giysisi
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
Ezgilerin Ezgisi/4/1.
Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!
Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi.
Siyah saçların Gilat Dağı`nın yamaçlarından inen Keçi sürüsü sanki.
Nur/31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
Yahudilerde Peçe:
Tekvin/24/64. Rebeka İshak`ı görünce deveden indi,
65. İbrahim`in uşağına, “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu. Uşak, “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü.
Yeşaya/3/ Yeruşalim Kadınlarına Uyarı:
16. RAB şöyle diyor: “Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar.
17. Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım.”
18-23. O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.
Dul giysisi-Fahişe giysisi
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
Ezgilerin Ezgisi/4/1.
Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!
Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi.
Siyah saçların Gilat Dağı`nın yamaçlarından inen Keçi sürüsü sanki.
pante
19-11-2006, 12:54
İncil'de başörtüsü:
1.Korintliler/11/4. Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür.
5. Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.
6. Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
7. Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı`nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
8. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
10. Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.
11. Ne var ki, Rab`de ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır.
12. Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrı`dandır.
13. Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı`ya dua etmesi uygun mu?
14-15. Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir.
16. Bu konuda çekişmek isteyen varsa, şunu bilsin ki, bizim ya da Tanrı`nın kiliselerinin* böyle bir alışkanlığı yoktur.
İncil'in yukarıdaki bölümünde Hristiyanlıkta kadının 2.sınıf olduğunu ve erkeğin kadına olan üstünlüğünü de görmüş bulunmaktayız.
1.Korintliler/11/4. Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür.
5. Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.
6. Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
7. Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı`nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
8. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
10. Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.
11. Ne var ki, Rab`de ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır.
12. Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrı`dandır.
13. Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı`ya dua etmesi uygun mu?
14-15. Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir.
16. Bu konuda çekişmek isteyen varsa, şunu bilsin ki, bizim ya da Tanrı`nın kiliselerinin* böyle bir alışkanlığı yoktur.
İncil'in yukarıdaki bölümünde Hristiyanlıkta kadının 2.sınıf olduğunu ve erkeğin kadına olan üstünlüğünü de görmüş bulunmaktayız.
pante
19-11-2006, 13:40
İlk yazımda Tekvin/38 deki dulluk giysisi üzerine kısa bir açıklama yapalım ki daha iyi anlaşılsın;
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?
Bu bölümde Tamar'la Yahuda'nın öyküsünü okuyabilirsiniz.
Öyküde Yahuda'nın oğlu ölüyor. Geleneğe göre gelinini ikinci oğluna veriyor. O da ölünce adam üçüncü oğluna almıyor gelinini. Buna kızan gelin dulluk elbisesini çıkarıyor. Yüzüne peçe takıp kendisini fahişe imiş görüntüsü veriyor. Kaynatası Yahuda tanıyamadığı ve fahişe sandığı gelini ile yatmak istiyor.Tamar yatma karşılığında kadın adamın mührünü, kuşağını ve değneğini istiyor. Kadın gebe kalıyor ve yatma karşılığı aldığı Yahuda'nın özel eşyalarıyla, çocuğun kaynatasından olduğunu kanıtlıyor.
Yahudi toplumunda fahişelerin örtündüğünü, yüzlerini peçe ile kapattıklarını Tevrat'ın bu bölümünde görmekteyiz.
Muazzez Ilmiye Çığ'ın geçenlerde Sümerlerde fahişelerin örtünmesiyle ilgili yazısı nedeniyle *yargılandığını biliyoruz.
Demek ki Sümerlerden Yahudilere bu konuda da bir dini, kültürel aktarım mevcut.
Sümer ve Babil döneminde topluma iyice yerleşen ve başlangıçta yalnızca yabancı erkeklere sunulmuş ‘kutsal fahişeler’, kutsal fahişe olmayan öteki kadınları yeni tür evlilik ilişki biçiminde bir bakıma özgürleştiren güçlerinden ötürü, baslangıçta toplumdan büyük destek görmüşlerdi. Süreç içinde de kendi içinde çeşitli kademelere sahip yasal hiyerarşilerini yaratmışlardı.
Eski yasalarda ve özellikle Hammurabi yasalarında, farklı tapınaklara adanmış ve daha o zamandan farklı düzeylere çoktan ayrışmış bir dizi kutsal fahişelik kurumuna rastlıyoruz.
Tapınak fahişeleri de denilen görevi bir anlamda cinsel eğitim olan bu rahibe fahişeler örtünürdü. ama asıl sokaktaki fahişelerle karıştırmamak gerek. Sokak fahişeleri örtünmezdi.
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?
Bu bölümde Tamar'la Yahuda'nın öyküsünü okuyabilirsiniz.
Öyküde Yahuda'nın oğlu ölüyor. Geleneğe göre gelinini ikinci oğluna veriyor. O da ölünce adam üçüncü oğluna almıyor gelinini. Buna kızan gelin dulluk elbisesini çıkarıyor. Yüzüne peçe takıp kendisini fahişe imiş görüntüsü veriyor. Kaynatası Yahuda tanıyamadığı ve fahişe sandığı gelini ile yatmak istiyor.Tamar yatma karşılığında kadın adamın mührünü, kuşağını ve değneğini istiyor. Kadın gebe kalıyor ve yatma karşılığı aldığı Yahuda'nın özel eşyalarıyla, çocuğun kaynatasından olduğunu kanıtlıyor.
Yahudi toplumunda fahişelerin örtündüğünü, yüzlerini peçe ile kapattıklarını Tevrat'ın bu bölümünde görmekteyiz.
Muazzez Ilmiye Çığ'ın geçenlerde Sümerlerde fahişelerin örtünmesiyle ilgili yazısı nedeniyle *yargılandığını biliyoruz.
Demek ki Sümerlerden Yahudilere bu konuda da bir dini, kültürel aktarım mevcut.
Sümer ve Babil döneminde topluma iyice yerleşen ve başlangıçta yalnızca yabancı erkeklere sunulmuş ‘kutsal fahişeler’, kutsal fahişe olmayan öteki kadınları yeni tür evlilik ilişki biçiminde bir bakıma özgürleştiren güçlerinden ötürü, baslangıçta toplumdan büyük destek görmüşlerdi. Süreç içinde de kendi içinde çeşitli kademelere sahip yasal hiyerarşilerini yaratmışlardı.
Eski yasalarda ve özellikle Hammurabi yasalarında, farklı tapınaklara adanmış ve daha o zamandan farklı düzeylere çoktan ayrışmış bir dizi kutsal fahişelik kurumuna rastlıyoruz.
Tapınak fahişeleri de denilen görevi bir anlamda cinsel eğitim olan bu rahibe fahişeler örtünürdü. ama asıl sokaktaki fahişelerle karıştırmamak gerek. Sokak fahişeleri örtünmezdi.
pante
19-11-2006, 13:49
Sümerlerde
aşk mabetlerinde tanrısıyla evli tapınak fahişleri giderek
kutsallaşırken, sokaktaki, eğlence yerlerindeki fahişeler ise giderek
aşağılanıyordu.
Bundan sonraki süreçte ise Asur yasaları karşımıza çıkar ve fahişelere kapanmayı tamamen yasaklar.
Assur yasalarının ilgili maddeleri şöyleydi:
“§ 40) - İster evli kadınlar, ister dul kadınlar, veya Assur'lu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmayacaklardır. Adamın kızları… ya bir şal, ya bir ... veya bir gulinu ile örtüneceklerdir.
Sahibi ile sokağa giden esirtu 'lar (cariye, esire) örtülüdürler.
Kocaya varan Kadiştu'lar, (bir ‘kutsal fahişe’ kategorisi) sokakta örtünmelidirler.
Kocaya varmamış Kadiştu'ların sokakta başları açıktır, örtünmemelidir.
Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler bulacak; onu saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan (sadece) elbisesini alacaktır. (Örtülü fahişeye) elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler.
Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. (Adamı) ihbar eden elbisesini alacak, (Adamın) kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlıyacaklar. Bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
Esire’ler örtünmeyecekler, örtülü esire’yi gören yakalayacak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır.
Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona(adama) elli sopa atacaklar. Kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
§ 41)- Eğer bir adam esire'sini(esirtu) örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek ''0 benim karımdır'' diyecek, 0, onun karısı olacaktır. (Başka) adamların önünde örtülmeyen ve kocası ''bu karımdır'' denmiyen esire, eş değildir. esirtu'dur.
Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa, esire'lerin evlatları, (öz) evlattırlar ve (mirastan) hisselerini alacaklardır.”
(Kadriye YALVAÇ-Mebrure TOSUN. Sümer, Babil, Assur Kanunları. TDK. Ankara)
Bundan sonraki süreçte ise Asur yasaları karşımıza çıkar ve fahişelere kapanmayı tamamen yasaklar.
Assur yasalarının ilgili maddeleri şöyleydi:
“§ 40) - İster evli kadınlar, ister dul kadınlar, veya Assur'lu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmayacaklardır. Adamın kızları… ya bir şal, ya bir ... veya bir gulinu ile örtüneceklerdir.
Sahibi ile sokağa giden esirtu 'lar (cariye, esire) örtülüdürler.
Kocaya varan Kadiştu'lar, (bir ‘kutsal fahişe’ kategorisi) sokakta örtünmelidirler.
Kocaya varmamış Kadiştu'ların sokakta başları açıktır, örtünmemelidir.
Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler bulacak; onu saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan (sadece) elbisesini alacaktır. (Örtülü fahişeye) elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler.
Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. (Adamı) ihbar eden elbisesini alacak, (Adamın) kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlıyacaklar. Bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
Esire’ler örtünmeyecekler, örtülü esire’yi gören yakalayacak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır.
Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona(adama) elli sopa atacaklar. Kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
§ 41)- Eğer bir adam esire'sini(esirtu) örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek ''0 benim karımdır'' diyecek, 0, onun karısı olacaktır. (Başka) adamların önünde örtülmeyen ve kocası ''bu karımdır'' denmiyen esire, eş değildir. esirtu'dur.
Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa, esire'lerin evlatları, (öz) evlattırlar ve (mirastan) hisselerini alacaklardır.”
(Kadriye YALVAÇ-Mebrure TOSUN. Sümer, Babil, Assur Kanunları. TDK. Ankara)
19-11-2006, 14:36
tevrat'ın
daha hoş mistik bir havası var bence, incil herneysede, kuran bir
ilkokul talebesinin elinden çıkmış gibi. bir ayette emrettiğini öbür
ayette yok sayıyor. neyse, ben islam dinindeki tesettur anlayışına
değinmek istiyorum.
islam dinide tesettür, muhammetin kendi şeytanlarını yaratması ile başlar.
bildiğiniz üzere kabe ay ve bereket tanrısı allat için inşa edilmişti, allat'ın
dışında kızları uzza ve mellat da arap tanrıçaları idi, uzza ve menat'ın heykelleri şu anki mekke deki şeytan taşlama yerlerinde idi, bunun dışında
birer küçük heykelleri de babaları allat ile kabe nin içindeydi, muhammet önceleri kureyş kabilesini kazanmak için "bunlar şefaatleri umulan yüce varlıklardır" der ve kureyş kabilesi ile bunlar secde eder, ancak daha sonra iyice güçlendiğinde uzza ve menat'ın heykellerini yerle bir eder onları şeytan ilan eder, yalnızca allat'ı kutsal sayar ve ona secde eder, muhammete göre allat tekdir ve onun ortakları olamaz, ortaklık iddasınaki kızları uzza ve menat kureyş kabilesin ve allatı kandırmış birer şeytandır.
heykelleri parçaladıktan sonra, parçalarını aynı yere gömüp uzerlerine
tahta kazığı *andıran birer uzun taş dikti.daha sonra halka, uzza ve menat'ın kadın kılığında erkekleri nasıl yoldan çıkardığını anlattı, ve bunun sonrasında ortaçağ avrupasındaki cadı avına benzer bir av başladı.
muhammet kadınlara, uzza ve menat'ın kendilerinden uzak durmaları için tamamen kapanmalarını araf suresi 27 ile emretti.
"Ey Adem Oğulları! şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın. Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları yaptık"
(Araf suresi 27)
dikkat edin araf 27 de ''şeytan' demez 'şeytanları' der, burada şeytan uzza
ve menat dır. uzza ve mellat dişi olduklarına göre en kolay kadınları kandırabilirlerdi. bu süreçten sonra muhammet ve taraftarları mekke'de içine şeytan girmiş kadın avına çıktılar, onlara göre avret yerleri görünen her kadının içine şeytanlar girmişti ve şeytanın çıkarılması gerekiyordu.
içine şeytan girdiğine inandıkları kadınları şuanki şeytan taşlama yeri olan
uzza ve mellat'ın mezarı başına getirip mezar taşlarına bağlayıp taşlamaya
başladılar. tabiki ayin sırasında ölenler içinden şeytan çıkmayanlar, sağ kalanlar ise içinden şeytan çıkanlar idi. *bu şeytan taşlama geleneği ve
recm bu hadiseden meydana gelmektedir.
islama göre örtünen kadın, kendini şeytandan yani uzza ve mellat tan korumuş oluyor
tamamen kapanmanın amacı budur.
islam dinide tesettür, muhammetin kendi şeytanlarını yaratması ile başlar.
bildiğiniz üzere kabe ay ve bereket tanrısı allat için inşa edilmişti, allat'ın
dışında kızları uzza ve mellat da arap tanrıçaları idi, uzza ve menat'ın heykelleri şu anki mekke deki şeytan taşlama yerlerinde idi, bunun dışında
birer küçük heykelleri de babaları allat ile kabe nin içindeydi, muhammet önceleri kureyş kabilesini kazanmak için "bunlar şefaatleri umulan yüce varlıklardır" der ve kureyş kabilesi ile bunlar secde eder, ancak daha sonra iyice güçlendiğinde uzza ve menat'ın heykellerini yerle bir eder onları şeytan ilan eder, yalnızca allat'ı kutsal sayar ve ona secde eder, muhammete göre allat tekdir ve onun ortakları olamaz, ortaklık iddasınaki kızları uzza ve menat kureyş kabilesin ve allatı kandırmış birer şeytandır.
heykelleri parçaladıktan sonra, parçalarını aynı yere gömüp uzerlerine
tahta kazığı *andıran birer uzun taş dikti.daha sonra halka, uzza ve menat'ın kadın kılığında erkekleri nasıl yoldan çıkardığını anlattı, ve bunun sonrasında ortaçağ avrupasındaki cadı avına benzer bir av başladı.
muhammet kadınlara, uzza ve menat'ın kendilerinden uzak durmaları için tamamen kapanmalarını araf suresi 27 ile emretti.
"Ey Adem Oğulları! şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın. Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları yaptık"
(Araf suresi 27)
dikkat edin araf 27 de ''şeytan' demez 'şeytanları' der, burada şeytan uzza
ve menat dır. uzza ve mellat dişi olduklarına göre en kolay kadınları kandırabilirlerdi. bu süreçten sonra muhammet ve taraftarları mekke'de içine şeytan girmiş kadın avına çıktılar, onlara göre avret yerleri görünen her kadının içine şeytanlar girmişti ve şeytanın çıkarılması gerekiyordu.
içine şeytan girdiğine inandıkları kadınları şuanki şeytan taşlama yeri olan
uzza ve mellat'ın mezarı başına getirip mezar taşlarına bağlayıp taşlamaya
başladılar. tabiki ayin sırasında ölenler içinden şeytan çıkmayanlar, sağ kalanlar ise içinden şeytan çıkanlar idi. *bu şeytan taşlama geleneği ve
recm bu hadiseden meydana gelmektedir.
islama göre örtünen kadın, kendini şeytandan yani uzza ve mellat tan korumuş oluyor
tamamen kapanmanın amacı budur.
pante
19-11-2006, 20:19
Görülüyor
ki MÖ. 1600 yıllarında Asurlularda yasalaşan örtünme zamanla tüm
Ortadoğu'yu etkisi altına almıştır. Asurlulardan Filistinlilere ve
İsrail'e, Zerdüşt Mazdaizminin hakim olduğu İran'a geçmiştir. Doğu
halklarında da kısmen görülen örtünme özellikle Hindularda yaygınlaşmış
olup günümüz sihlerinde erkeklerin türban taktığı bilinmektedir.
Türban yalnızca İbrahimi dinlerde değil, Hindistan'ın birçok kesiminde de kutsaldır. Örneğin 15. yüzyılda Kuzey Hindistan'da kurulan Sih dini de türbanı kutsal sayar. Sihler, Tanrının yaratma eylemine saygılarından saçlarını kesmezler, böylece uzayan saçlarını türbanla örterler, bu yüzden bu örtüyü kutsal sayarlar. Hindu dinine mensup Hintli erkekler ise, sınıflarını, kastlarını, mesleklerini veya dinsel mensubiyetlerini belirtmek için bir kimlik işareti olarak türban takarlar. Sahra çölündeki göçebeler de, kum ve güneşten korunmak için taktıkları türbanı bir kimlik unsuru haline getirmişlerdir.
Türbana Uzak Asya'da da sıklıkla rastlanmaktadır. Modernite öncesi Japonya, Çin ve Çin Hindi'nde, erkekler ve kadınları dinsel ve kimliksel nedenlerle türban takmışlardır. Örneğin Çin'deki sayısız köylü isyanlarından biri olan Jang Jue ayaklanmasına katılanların taktıkları sarı türbanlardan ötürü, bu ayaklanma tarihe sarı türban isyanı olarak geçmiştir.
Avrupa türbanı egzotik bir unsur olarak değerlendirmiştir. Bu kıyafet parçası özellikle Fransa'da zaman zaman moda olmuştur. Ama önce erkeklerde ve sonra onlara benzemek isteyen kadınlarda. Örneğin Jacques- Louis David'in 1793'te yaptığı ünlü "Marat'nın Ölümü" tablosunda, banyoda Charoltte Corday tarafından öldürülen ünlü devrimcinin başı türbanlıdır. Keza aynı Fransız Devriminin idama mahkum ettiği kral XVI. Louis, 1793'te giyotine giderken, hücresinde hep taktığı türbanını başka bir mahkuma vermiştir. Bu türban, 2004 yılında açık artırmayla 88 bin dolara satıldı.
Bugün İslamiyete tam uydukları iddiasındaki Talibanlar ile İranlı din önderlerinin dışında türban takan erkek Müslüman pek kalmamıştır. Oysa Osmanlı padişahı II. Mahmud 1826'da sarığı kaldırıp yerine fesi getirdiğinde büyük tepki almış ve kafirlikle suçlanmıştı. Hocalardan biri, "muhteşem sarığın yerine sefil bir ikame" demişti.
Türban yalnızca İbrahimi dinlerde değil, Hindistan'ın birçok kesiminde de kutsaldır. Örneğin 15. yüzyılda Kuzey Hindistan'da kurulan Sih dini de türbanı kutsal sayar. Sihler, Tanrının yaratma eylemine saygılarından saçlarını kesmezler, böylece uzayan saçlarını türbanla örterler, bu yüzden bu örtüyü kutsal sayarlar. Hindu dinine mensup Hintli erkekler ise, sınıflarını, kastlarını, mesleklerini veya dinsel mensubiyetlerini belirtmek için bir kimlik işareti olarak türban takarlar. Sahra çölündeki göçebeler de, kum ve güneşten korunmak için taktıkları türbanı bir kimlik unsuru haline getirmişlerdir.
Türbana Uzak Asya'da da sıklıkla rastlanmaktadır. Modernite öncesi Japonya, Çin ve Çin Hindi'nde, erkekler ve kadınları dinsel ve kimliksel nedenlerle türban takmışlardır. Örneğin Çin'deki sayısız köylü isyanlarından biri olan Jang Jue ayaklanmasına katılanların taktıkları sarı türbanlardan ötürü, bu ayaklanma tarihe sarı türban isyanı olarak geçmiştir.
Avrupa türbanı egzotik bir unsur olarak değerlendirmiştir. Bu kıyafet parçası özellikle Fransa'da zaman zaman moda olmuştur. Ama önce erkeklerde ve sonra onlara benzemek isteyen kadınlarda. Örneğin Jacques- Louis David'in 1793'te yaptığı ünlü "Marat'nın Ölümü" tablosunda, banyoda Charoltte Corday tarafından öldürülen ünlü devrimcinin başı türbanlıdır. Keza aynı Fransız Devriminin idama mahkum ettiği kral XVI. Louis, 1793'te giyotine giderken, hücresinde hep taktığı türbanını başka bir mahkuma vermiştir. Bu türban, 2004 yılında açık artırmayla 88 bin dolara satıldı.
Bugün İslamiyete tam uydukları iddiasındaki Talibanlar ile İranlı din önderlerinin dışında türban takan erkek Müslüman pek kalmamıştır. Oysa Osmanlı padişahı II. Mahmud 1826'da sarığı kaldırıp yerine fesi getirdiğinde büyük tepki almış ve kafirlikle suçlanmıştı. Hocalardan biri, "muhteşem sarığın yerine sefil bir ikame" demişti.
sosyalist18
19-11-2006, 21:01
Sayin
pante,neden bu dinlerde Kadin ikinci sinif insan yapilmaya
calisiliyor?Ortunmenin ve bunun mecburi duruma getirlmesinin sebebi
sadece kismanma duygusumudur? Eger oyleyse zeydin karisini muhammedin
almasi ve bazi muslumanlar arasindaki kadin takasi bir celiski
degilmidir?
Ortunme;dinlerin kadini;"sadece bir malzeme,erkegin ihtiyaclarini karsilayan bir kole" anlayisinin bir parcasidir.Kesinlikle ortunme bir ozgurluk olamaz!
DINLER var oldukca Kadinlarin hak ettigi yeri almasi mumkun degildir.
Ortunme;dinlerin kadini;"sadece bir malzeme,erkegin ihtiyaclarini karsilayan bir kole" anlayisinin bir parcasidir.Kesinlikle ortunme bir ozgurluk olamaz!
DINLER var oldukca Kadinlarin hak ettigi yeri almasi mumkun degildir.
pante
19-11-2006, 21:07
"muhammet kadınlara, uzza ve menat'ın kendilerinden uzak durmaları için tamamen kapanmalarını araf suresi 27 ile emretti.
"Ey Adem Oğulları! şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın. Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları yaptık"
(Araf suresi 27)
dikkat edin araf 27 de ''şeytan' demez 'şeytanları' der, burada şeytan uzza
ve menat dır. uzza ve mellat dişi olduklarına göre en kolay kadınları kandırabilirlerdi. bu süreçten sonra muhammet ve taraftarları mekke'de içine şeytan girmiş kadın avına çıktılar, onlara göre avret yerleri görünen her kadının içine şeytanlar girmişti ve şeytanın çıkarılması gerekiyordu.
içine şeytan girdiğine inandıkları kadınları şuanki şeytan taşlama yeri olan
uzza ve mellat'ın mezarı başına getirip mezar taşlarına bağlayıp taşlamaya
başladılar. tabiki ayin sırasında ölenler içinden şeytan çıkmayanlar, sağ kalanlar ise içinden şeytan çıkanlar idi. *bu şeytan taşlama geleneği ve
recm bu hadiseden meydana gelmektedir.
islama göre örtünen kadın, kendini şeytandan yani uzza ve mellat tan korumuş oluyor
tamamen kapanmanın amacı budur."
Gandalf;
Mesajındaki bilgilerin çoğu yanlış ve uydurma. Ellat, Uzza,Menat hakkında yazdıkların, Uzza ve Menat'ın şeytanlar oluşu, Ellat=Allah oluşu, şeytan taşlama, açık kadınların taşlanması, Recm hakkında yazdıklarını iyi incelemeni öneririm. Tarihi kaynağı ve belgesi olmayan, yorumlara, tahminlere, fikirlere dayanan bilgiler tutarsız ve geçersizdir.
Bu bilgileri internetten veya bir kitaptan edinmiş olabilirsin. Ancak her web yazısı ya da herhangi bir yazarın kitabındaki bilgi kaynak olarak kullanılamaz. O web sayfası ya da kitap yazarı da bilgisinin kaynağını belirtmek zorundadır.
Örneğin "Sümerlerde tapınak fahişeleri" konusu tabletlerle ispatlıdır. Sümer araştırmacıları bunun için bir kaynaktır. Recm olayı Muhammed'den asırlar önce Tevrat'ta yazılıdır. Tevrat bu konuda kaynaktır.
Yine örneğin, "Muhammed, uzza ve menat'ı şeytan olarak görüyordu" bilgisi için ya bir ayet ya da sağlam bir hadis şarttır. Verdiğin ayetin Uzza ve Menat'la ilgisi yoktur.
"Ey Adem Oğulları! şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın. Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları yaptık"
(Araf suresi 27)
dikkat edin araf 27 de ''şeytan' demez 'şeytanları' der, burada şeytan uzza
ve menat dır. uzza ve mellat dişi olduklarına göre en kolay kadınları kandırabilirlerdi. bu süreçten sonra muhammet ve taraftarları mekke'de içine şeytan girmiş kadın avına çıktılar, onlara göre avret yerleri görünen her kadının içine şeytanlar girmişti ve şeytanın çıkarılması gerekiyordu.
içine şeytan girdiğine inandıkları kadınları şuanki şeytan taşlama yeri olan
uzza ve mellat'ın mezarı başına getirip mezar taşlarına bağlayıp taşlamaya
başladılar. tabiki ayin sırasında ölenler içinden şeytan çıkmayanlar, sağ kalanlar ise içinden şeytan çıkanlar idi. *bu şeytan taşlama geleneği ve
recm bu hadiseden meydana gelmektedir.
islama göre örtünen kadın, kendini şeytandan yani uzza ve mellat tan korumuş oluyor
tamamen kapanmanın amacı budur."
Gandalf;
Mesajındaki bilgilerin çoğu yanlış ve uydurma. Ellat, Uzza,Menat hakkında yazdıkların, Uzza ve Menat'ın şeytanlar oluşu, Ellat=Allah oluşu, şeytan taşlama, açık kadınların taşlanması, Recm hakkında yazdıklarını iyi incelemeni öneririm. Tarihi kaynağı ve belgesi olmayan, yorumlara, tahminlere, fikirlere dayanan bilgiler tutarsız ve geçersizdir.
Bu bilgileri internetten veya bir kitaptan edinmiş olabilirsin. Ancak her web yazısı ya da herhangi bir yazarın kitabındaki bilgi kaynak olarak kullanılamaz. O web sayfası ya da kitap yazarı da bilgisinin kaynağını belirtmek zorundadır.
Örneğin "Sümerlerde tapınak fahişeleri" konusu tabletlerle ispatlıdır. Sümer araştırmacıları bunun için bir kaynaktır. Recm olayı Muhammed'den asırlar önce Tevrat'ta yazılıdır. Tevrat bu konuda kaynaktır.
Yine örneğin, "Muhammed, uzza ve menat'ı şeytan olarak görüyordu" bilgisi için ya bir ayet ya da sağlam bir hadis şarttır. Verdiğin ayetin Uzza ve Menat'la ilgisi yoktur.
pante
19-11-2006, 22:11
[quote:f4ce0ce496="Sosyalist18"]"Sayin
pante,neden bu dinlerde Kadin ikinci sinif insan yapilmaya
calisiliyor?Ortunmenin ve bunun mecburi duruma getirlmesinin sebebi
sadece kismanma duygusumudur? Eger oyleyse zeydin karisini muhammedin
almasi ve bazi muslumanlar arasindaki kadin takasi bir celiski
degilmidir?
Ortunme;dinlerin kadini;"sadece bir malzeme,erkegin ihtiyaclarini karsilayan bir kole" anlayisinin bir parcasidir.Kesinlikle ortunme bir ozgurluk olamaz!
DINLER var oldukca Kadinlarin hak ettigi yeri almasi mumkun degildir."[/quote:f4ce0ce496]
Semavi olarak tanımlanan dinlerde erkek egemendir. Bu dinlerin kutsal kitaplarında bu açıkça ifade edilir. Bu kitaplarda muhatap alınan erkeklerdir ve kadına erkeğin malı gözüyle bakılır.
Kıskançlık ve sahiplenme duygusu, kadını örtmeyi zorunlu kılmıştır. Kıskançlık bir Tanrı emridir aynı zamanda. Tevrat'a göre insan Tanrının suretindedir ve Tanrı da kıskançtır.
1. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın rab, kıskanç bir Tanrı`yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
Mısır'dan Çıkış 20:5
4. Kadını RAB`bin önünde durdurduktan sonra onun saçını açacak, anımsatma sunusu, yani kıskançlık sunusunu eline verecek. Kendisi de lanet getiren acı suyu elinde tutacak.
Çölde Sayım 5:18
http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?b=4&c=5
Verdiğim linkte kıskanç bir kocanın kuşku duyduğu karısı ile ilgili trajikomik işkence törenini okuyabilirsiniz.
Kıskançlık yaptırımları ise üç dinde de tek taraflıdır ve kadına yöneliktir. Kadının erkeğini kıskanması ile ilgili bir hüküm yoktur. Ayrıca cinsellik ve evlilik konularında Muhammedin de, Davudun da ve bazı diğer peygamberlerin de ayrıcalıklı olduğu açıktır.
Ahzap/50. Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Ortunme;dinlerin kadini;"sadece bir malzeme,erkegin ihtiyaclarini karsilayan bir kole" anlayisinin bir parcasidir.Kesinlikle ortunme bir ozgurluk olamaz!
DINLER var oldukca Kadinlarin hak ettigi yeri almasi mumkun degildir."[/quote:f4ce0ce496]
Semavi olarak tanımlanan dinlerde erkek egemendir. Bu dinlerin kutsal kitaplarında bu açıkça ifade edilir. Bu kitaplarda muhatap alınan erkeklerdir ve kadına erkeğin malı gözüyle bakılır.
Kıskançlık ve sahiplenme duygusu, kadını örtmeyi zorunlu kılmıştır. Kıskançlık bir Tanrı emridir aynı zamanda. Tevrat'a göre insan Tanrının suretindedir ve Tanrı da kıskançtır.
1. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın rab, kıskanç bir Tanrı`yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
Mısır'dan Çıkış 20:5
4. Kadını RAB`bin önünde durdurduktan sonra onun saçını açacak, anımsatma sunusu, yani kıskançlık sunusunu eline verecek. Kendisi de lanet getiren acı suyu elinde tutacak.
Çölde Sayım 5:18
http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?b=4&c=5
Verdiğim linkte kıskanç bir kocanın kuşku duyduğu karısı ile ilgili trajikomik işkence törenini okuyabilirsiniz.
Kıskançlık yaptırımları ise üç dinde de tek taraflıdır ve kadına yöneliktir. Kadının erkeğini kıskanması ile ilgili bir hüküm yoktur. Ayrıca cinsellik ve evlilik konularında Muhammedin de, Davudun da ve bazı diğer peygamberlerin de ayrıcalıklı olduğu açıktır.
Ahzap/50. Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
19-11-2006, 22:25
elbette
yanlış olabilir, gerçekten böyle olmamışta olabilir, ancak bu mantıkla
her bilgi yanlış olabilir, mesela siz tabletleri delil kabul
ediyorsunuz, bende size desemki yok canım o eski sümerlerden bir taş
ustasının canı sıkılmış
kendince birşeyler yazmış taşa. herkes sümerolog olmadığına göre bu
yazıktları çözdüm okudum diyen insanada inanmayabiliriz, nerden bilelim
gerçekten öyle yazıldığını.
kabe neden var, ne zaman ve ne için inşa edildi, sakın ibrahim inşa etti demeyin ibrahim mekke nin kenarından bile geçmemiştir, neden bir değilde üç şeytan. sanırım sorun şurda insanlar 2 milyara yakın insanı etkileyen bir dinin bu kadar basit temeller üzerine kurulu olduğuna bir türlü inanmak
istemiyor. ayrıca açık kadınlar hala taşlanıyor, ne yapsınlar alışkanlık işte,
insanoğlu kolay vazgeçemiyor :)
kendince birşeyler yazmış taşa. herkes sümerolog olmadığına göre bu
yazıktları çözdüm okudum diyen insanada inanmayabiliriz, nerden bilelim
gerçekten öyle yazıldığını.
kabe neden var, ne zaman ve ne için inşa edildi, sakın ibrahim inşa etti demeyin ibrahim mekke nin kenarından bile geçmemiştir, neden bir değilde üç şeytan. sanırım sorun şurda insanlar 2 milyara yakın insanı etkileyen bir dinin bu kadar basit temeller üzerine kurulu olduğuna bir türlü inanmak
istemiyor. ayrıca açık kadınlar hala taşlanıyor, ne yapsınlar alışkanlık işte,
insanoğlu kolay vazgeçemiyor :)
frodo
20-11-2006, 20:50
Sevgili pante:
* * * * Semavi dinlerde ortak olan adem ve havva hikayesinde
kadının "baştan çıkarıcı " rolü sanki kadının aşağılanmasının
başlangıcı olmuş gibi.Bir çeşit bedel ödetmeye benziyor.Cennetten
kovulmaya şeytan kadını aracı kılmış bu nedenle de erkek
egemen semavi dinler kadını aşağılıyor.En azından kurgu burdan
başlıyor gibi ne dersiniz?
* * * * Semavi dinlerde ortak olan adem ve havva hikayesinde
kadının "baştan çıkarıcı " rolü sanki kadının aşağılanmasının
başlangıcı olmuş gibi.Bir çeşit bedel ödetmeye benziyor.Cennetten
kovulmaya şeytan kadını aracı kılmış bu nedenle de erkek
egemen semavi dinler kadını aşağılıyor.En azından kurgu burdan
başlıyor gibi ne dersiniz?
pante
20-11-2006, 23:01
Sevgili Frodo;
Çok haklısın. Kadının aşağılanması Yaratılış sebebine kadar gidiyor. Erkek egemen toplum dinini oluştururken ve kutsal uydurmalarını yaratırken dahi kadının toplumda 2. sınıf oluşundan etkilenmiş ve yaratılış senaryosunda da kadının rolü buna göre oluşturulmuştur.
Kadının yani Havva'nın yaratılış sebebi Adem'e bir yardımcıya ihtiyaç duyulmasındandır.
Yasak meyvanın başlangıçta Havva ile ilgisi de yoktur. Daha Havva yaratılmamışken bu meyva Adem'e yasaklanmıştı.
Yaratılış/2/15. RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem`i oraya koydu.
16. Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu,
17. Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.
18. Sonra, “Adem`in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım.”
19. RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem`e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
20. Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.
21. RAB Tanrı Adem`e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
22. Adem`den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yaratarak onu Adem`e getirdi.
23. Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona `Kadın denilecek, Çünkü o adamdan alındı.”
Erkeğe yardımcı gerektiği için tasarlanan ve erkeğin kaburga kemiğinden yaratılarak daha başlangıçta 2.sınıf olan kadın, yasak meyva masalıyla da söz dinlemeyen, şeytan tarafından kolaylıkla aldatılabilen, nefsine yenik düşebilen, zayıf bir varlık olarak sunulmuştur.
Bu aşağılama Hristiyanlıkta ve İslam'da da sürmüştür.
Ne diyordu İncil'de;
1.Korintliler/11/8. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
Kur'an'dan da iki kadın şahit = 1 erkek şahit örneğini verebiliriz;
Bakara/282. Şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun.
Çok haklısın. Kadının aşağılanması Yaratılış sebebine kadar gidiyor. Erkek egemen toplum dinini oluştururken ve kutsal uydurmalarını yaratırken dahi kadının toplumda 2. sınıf oluşundan etkilenmiş ve yaratılış senaryosunda da kadının rolü buna göre oluşturulmuştur.
Kadının yani Havva'nın yaratılış sebebi Adem'e bir yardımcıya ihtiyaç duyulmasındandır.
Yasak meyvanın başlangıçta Havva ile ilgisi de yoktur. Daha Havva yaratılmamışken bu meyva Adem'e yasaklanmıştı.
Yaratılış/2/15. RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem`i oraya koydu.
16. Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu,
17. Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.
18. Sonra, “Adem`in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım.”
19. RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem`e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
20. Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.
21. RAB Tanrı Adem`e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
22. Adem`den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yaratarak onu Adem`e getirdi.
23. Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona `Kadın denilecek, Çünkü o adamdan alındı.”
Erkeğe yardımcı gerektiği için tasarlanan ve erkeğin kaburga kemiğinden yaratılarak daha başlangıçta 2.sınıf olan kadın, yasak meyva masalıyla da söz dinlemeyen, şeytan tarafından kolaylıkla aldatılabilen, nefsine yenik düşebilen, zayıf bir varlık olarak sunulmuştur.
Bu aşağılama Hristiyanlıkta ve İslam'da da sürmüştür.
Ne diyordu İncil'de;
1.Korintliler/11/8. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
Kur'an'dan da iki kadın şahit = 1 erkek şahit örneğini verebiliriz;
Bakara/282. Şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun.
Birisi
20-11-2006, 23:48
güzel
bir çalışma ancak başörtüsü gibi kadınlara özel bir konunun biz
erkekler tarafından bu kadar irdelenmesi ne kadar mantıklı bunu da bir
başka açı olarak görmek gerekiyor.. tamam bizler de yorumda bulunacaz
ancak bakıyoruz günümüzde bayanlardan ses seda yok varsa bile çok az :)
20-11-2006, 23:51
güzel
bir çalışma ancak başörtüsü gibi kadınlara özel bir konunun biz
erkekler tarafından bu kadar irdelenmesi ne kadar mantıklı bunu da bir
başka açı olarak görmek gerekiyor.. tamam bizler de yorumda bulunacaz
ancak bakıyoruz günümüzde bayanlardan ses seda yok varsa bile çok az :)
Birisi,
İlk olarak hoş geldin aramıza.
Uzun süredir benim de dikkatimi çeken bir konudur. Örtünme ile ilgili tartışmalar, yanında ya da karşısında olsun çoğunlukla erkekler arasında sürüp gitmekte. Kadınlar bu konuda çok daha pasif kalmakta. İyi bir noktaya değindin bence
neutrino
Birisi,
İlk olarak hoş geldin aramıza.
Uzun süredir benim de dikkatimi çeken bir konudur. Örtünme ile ilgili tartışmalar, yanında ya da karşısında olsun çoğunlukla erkekler arasında sürüp gitmekte. Kadınlar bu konuda çok daha pasif kalmakta. İyi bir noktaya değindin bence
neutrino
Birisi
20-11-2006, 23:57
hoşbulduk neutrino;
başörtüsü ile ilgili çeşitli siteler ve forumlar mevcut burada başörtülü olduklarını söyleyen bayanlar çeşitli yorumlarda bulunuyorlar ancak bunlar genel olarak kapanmayan kızları kötülemekle ilgili mesajlar yani çözümle ilgili bir girişimleri yok..
başörtüsü ile ilgili çeşitli siteler ve forumlar mevcut burada başörtülü olduklarını söyleyen bayanlar çeşitli yorumlarda bulunuyorlar ancak bunlar genel olarak kapanmayan kızları kötülemekle ilgili mesajlar yani çözümle ilgili bir girişimleri yok..
pante
21-11-2006, 20:25
Özellikle inancı gereği başörtüsünü savunan bayanların konu hakkında yorumları faydalı olurdu.
Örtünmesinin sebebinden ziyade, örtünmenin kökeni, faydaları, kutsal kitaplardaki kadın ve örtünme ayetleri konusundaki düşüncelerini öğrenmek isterdik.
Kutsal kitaplara göre örtünme ilk insanlardan, Adem ile Havva'dan beri vardır. İlk utanma duygusunu da yaşayan onlardır.
Tevrat/Yaratılış/2/25. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
3/6. Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
3/7. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Tevrat, yasak meyvayı yedikten sonra Adem ile Havva'nın gözlerinin açıldığını, çıplaklıklarından utanarak incir yapraklarından önlük yapıp örtündüklerini yazıyor.
Tabi, bu örtünme sadece cinsel organlarını kapsıyor.
Örtünme nedenleri ise çıplaklıklarından utanmaları.
Peki ama kimden utanıyorlar? İnsan olarak sadece ikisi varken.
İslami kaynaklara göre görünmeyen diğer varlıklardan. Yani, Allah'tan, meleklerden ve cinlerden.
Nitekim İslam'da avret yerlerinin Allah'dan, meleklerden dahi saklanması inancı vardır.
Kütüb-i Sitte/Hadis No: 2665
Tanım: Bir gün Hz. Peygamber'e sorarak) dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi avretimizi açıp, hangi avretimizi örtelim?" "Zevcen ve sağ elinin sahip oldukları dışında herkese karşı avretini koru!" cevabını verdi. Ben tekrar: "Ey Allah'ın Resulü, erkekle olursa?" dedim, "Gücün yeterse avretini kimseye gösterme!" dedi. "Kişi tek başına olursa?" dedim. "Kendisine karşı haya edilmeye Allah daha layıktır" dedi.
Örtünmesinin sebebinden ziyade, örtünmenin kökeni, faydaları, kutsal kitaplardaki kadın ve örtünme ayetleri konusundaki düşüncelerini öğrenmek isterdik.
Kutsal kitaplara göre örtünme ilk insanlardan, Adem ile Havva'dan beri vardır. İlk utanma duygusunu da yaşayan onlardır.
Tevrat/Yaratılış/2/25. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
3/6. Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
3/7. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Tevrat, yasak meyvayı yedikten sonra Adem ile Havva'nın gözlerinin açıldığını, çıplaklıklarından utanarak incir yapraklarından önlük yapıp örtündüklerini yazıyor.
Tabi, bu örtünme sadece cinsel organlarını kapsıyor.
Örtünme nedenleri ise çıplaklıklarından utanmaları.
Peki ama kimden utanıyorlar? İnsan olarak sadece ikisi varken.
İslami kaynaklara göre görünmeyen diğer varlıklardan. Yani, Allah'tan, meleklerden ve cinlerden.
Nitekim İslam'da avret yerlerinin Allah'dan, meleklerden dahi saklanması inancı vardır.
Kütüb-i Sitte/Hadis No: 2665
Tanım: Bir gün Hz. Peygamber'e sorarak) dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi avretimizi açıp, hangi avretimizi örtelim?" "Zevcen ve sağ elinin sahip oldukları dışında herkese karşı avretini koru!" cevabını verdi. Ben tekrar: "Ey Allah'ın Resulü, erkekle olursa?" dedim, "Gücün yeterse avretini kimseye gösterme!" dedi. "Kişi tek başına olursa?" dedim. "Kendisine karşı haya edilmeye Allah daha layıktır" dedi.
pante
21-11-2006, 21:25
İslam'da tesettüre verilen önemi ve sebeblerini daha iyi anlayabilmek açısından aşağıdaki hadisler numuneliktir:
Peygamber Efendimizin kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ- buyurdu ki:
“-Kadınlar için ne daha iyidir? (En hayırlısı nedir?)”
Peygamber Efendimiz de:
“-Hiçbir erkeğin onları görmemesi.” diye cevap verdi.( İmam-ı Gazali, a.g.e., sh: 197)
İhtilât (Kadın-Erkek Birlikte Durmak)
Tesettürü yaralayan, zedeleyen davranışların en zararlılarından birisi de kadın-erkek ihtilâtıdır, yani karışık olarak aynı yerde bulunmalarıdır.
İmam-ı Gazâlî hazretleri diyor ki:
“Birçok kadınlar için büyük zararlar, erkeklerin arasında bulunmalarından doğar. Fitne korkusu olan her yerde kadının gözünü korumak lâzımdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) ' in evine bir kör adam geldi. Hazret-i Âişe ve diğer hanımları oturuyorlardı, kalkmadılar ve gelen kimse için:
“-Kördür, bizi görmez!..” dediler. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdu:
“-Onun gözleri görmüyorsa, sizinkiler de mi görmüyor?” (İmâm-ı Gazâlî, a.g.e., sh: 197)
İhtilâtın sebeplerinden birisi de iş yerlerindeki durumdur. Maalesef “...Çağımızda kadınlarla erkekler arasında sun'î bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış, hanımlık ve annelik meziyetlerini za'fa uğratmakta ve âileyi yaralamaktadır. Hanımların ev tanzimi ve salih bir nesil yetiştirmek yolunda, evlâdlarının ahlâkî yapıları ile meşgul olmaları yerine, hanımlıklarına, müstesnâ fıtratlarına zıd işlere yönlendirilmeleri, mantık, iz'ân ve îmana sığmaz. Çünkü âiledeki huzur ve saadet, kadındaki ve erkekteki istîdatların yerli yerince kullanılması ve korunmasıyla elde edilebilir. ( Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, sh: 249)
İslam bu temeller üzerine kurulmuştur. "Avret yerlerinin Allah'tan, meleklerden dahi saklanması (Yalnızken dahi örtünülmesi)", "Kadınlar için en hayırlısının hiçbir erkek tarafından görülmemeleri", " Gözleri görmeyen birinin yanında dahi örtünmek ", " Kadının çalışmasının akla, mantığa, imana uygun olmaması "
Bunların Kur'an'da yazmadığıyla ve uydurma olduğuyla kendini avutan arkadaşlar ise bilsinler ki İslam bunlarla şekillenmiş, biçimlenmiştir ve bugünün İslam'ı budur.
Peygamber Efendimizin kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ- buyurdu ki:
“-Kadınlar için ne daha iyidir? (En hayırlısı nedir?)”
Peygamber Efendimiz de:
“-Hiçbir erkeğin onları görmemesi.” diye cevap verdi.( İmam-ı Gazali, a.g.e., sh: 197)
İhtilât (Kadın-Erkek Birlikte Durmak)
Tesettürü yaralayan, zedeleyen davranışların en zararlılarından birisi de kadın-erkek ihtilâtıdır, yani karışık olarak aynı yerde bulunmalarıdır.
İmam-ı Gazâlî hazretleri diyor ki:
“Birçok kadınlar için büyük zararlar, erkeklerin arasında bulunmalarından doğar. Fitne korkusu olan her yerde kadının gözünü korumak lâzımdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) ' in evine bir kör adam geldi. Hazret-i Âişe ve diğer hanımları oturuyorlardı, kalkmadılar ve gelen kimse için:
“-Kördür, bizi görmez!..” dediler. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdu:
“-Onun gözleri görmüyorsa, sizinkiler de mi görmüyor?” (İmâm-ı Gazâlî, a.g.e., sh: 197)
İhtilâtın sebeplerinden birisi de iş yerlerindeki durumdur. Maalesef “...Çağımızda kadınlarla erkekler arasında sun'î bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış, hanımlık ve annelik meziyetlerini za'fa uğratmakta ve âileyi yaralamaktadır. Hanımların ev tanzimi ve salih bir nesil yetiştirmek yolunda, evlâdlarının ahlâkî yapıları ile meşgul olmaları yerine, hanımlıklarına, müstesnâ fıtratlarına zıd işlere yönlendirilmeleri, mantık, iz'ân ve îmana sığmaz. Çünkü âiledeki huzur ve saadet, kadındaki ve erkekteki istîdatların yerli yerince kullanılması ve korunmasıyla elde edilebilir. ( Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, sh: 249)
İslam bu temeller üzerine kurulmuştur. "Avret yerlerinin Allah'tan, meleklerden dahi saklanması (Yalnızken dahi örtünülmesi)", "Kadınlar için en hayırlısının hiçbir erkek tarafından görülmemeleri", " Gözleri görmeyen birinin yanında dahi örtünmek ", " Kadının çalışmasının akla, mantığa, imana uygun olmaması "
Bunların Kur'an'da yazmadığıyla ve uydurma olduğuyla kendini avutan arkadaşlar ise bilsinler ki İslam bunlarla şekillenmiş, biçimlenmiştir ve bugünün İslam'ı budur.
pante
21-11-2006, 21:54
Yazdığımız
konuları tartışmaya pek yanaşmasalar da İslamcılar, tesettürü süslü
cümlelerle savunur ve toplumdaki ahlaki çöküntüyü engelleyici bir unsur
olarak görürler. Bir örnek;
İslam'da tesettürün faydaları: ( Bir İslami siteden)
Kadının süs ve güzelliklerini örtecek, onu terbiyesiz ve serserilerin, hayvani şehvetlere bulanmış kimselerin göz tacizinden ve şeytani haletlerden koruyacak bir şekilde örtü veya hicap Kur’ani bir emir, ilahi bir kanun, insani bir teklif ve ahlaki bir programdır.
En iyi türü çarşaf olan İslami örtü ve hicap, Fatımat’üz Zehra (a.s) gibi bir iffet ve ismet kaynağının hatırası olan çarşaf, ilim elde etmek, gelişmek ve kadının kemali için hiç bir engel teşkil etmemektedir. Hatta onu bir çok tehlikelerden ve hayvan sıfatlı kimselerin güzel yüzlü kızların ve genç kadınların yoluna döşedikleri tuzaklardan korumakta ve eşi için veya evlenememişse müstakbel kocası için iffet, esenlik, haya ve temizliğini korumaktadır.
Kadın gibi değerli ve güzel bir cevher, hicabın ilahi örtüsünde yer aldığı zaman, hırsızların, yağmacıların günah bataklığına gömülmüş kimselerin saldırısından korunmaktadır.
Güzel yüzlü genç kızlar ortada görülmedikleri zaman, onların temiz ve masum yüzleri halkın gözleri önünde olmadığı zaman, heva ve heves ateşleri, istek ve içgüdü alevleri bir milletin temizliğini yakmaya ve bir memleketin manevi binasını bozmaya kalkışamaz.
Genç erkekler, kız ve kadınların süs ve ziynet cevherini, nazını ve işvesini, sokak, pazar, park, cadde, mağazalar, hastaneler, idareler ve ticari merkezlerde görmedikleri zaman; namahreme bakma, heves ve kız peşinde koşma, insanların namusuna tecavüze yeltenme, geri zekalılık, sinirleri bozma, erken buluğa erme, mastürbasyon, eşcinsellik, zina, dağınık düşünceler, hüzün, endişe, ders okumaya rağbet göstermemek, aşk peşinde koşmak, ruhsal hastalıklar ve nihayette de insani güçlerin heder olmasına maruz kalmazlar.
Bu esas üzere söylemek gerekir ki, kadın cinsi için örtü ve hicap farz bir emirdir ve kesin bir görevdir. Şüphesiz bunu inkar eden bir kimse, örtünün İslam’ın zaruriyattan olduğunu ve Allah’ın Kur’an'daki bir emri olduğunu bildikleri takdirde kafirdir ve İslam'ın çizgisinden çıkmış sayılır.
Bu özelliklerle hicab ve tesettürü inkar eden bir genç, Müslüman bir kızla evlenemez. Zira bu evlilik batıldır. Onlar arasında okunan nikah akdi faydasızdır, bu kadın ve erkeğin ilişkisi iki namahrem insanın ilişkisidir. Çocukları nameşrudur ve amelleri de zinadır.
Bu özelliklerle hicap ve tesettürü inkar eden bir kız da Müslüman bir gençle evlenemez. Zira aynı hükümler onun hakkında da caridir.
Hicapsızlığın, kötü örtünmenin, kadının özgür bırakılmasının sayılamayacak kadar bir çok zararları vardır.
Şimdiye kadar kadının örtüsüzlüğü ve tesettürsüzlüğü, milyonlarca erkeğin sapmasına, başkalarının günaha düşmesine, ailelerde boşanma canavarının ortaya çıkmasına, erkeğin evli kadına aşık olmasına, meşru olmayan ilişkilerin doğmasına sebep olmuştur. Yahudi ve Hıristiyanların istediği gibi bir çok kadın ve erkeklerin İslam'ın melekuti alanından ve dindarlıktan uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Örtüsüzlüğün temelini atanlar bile bu konudan usanmış durumdadır ve bu örtüsüzlüğün etkilerinin son asrın uğursuz etkilerinden olduğunu dile getirmişlerdir. İran’da aile düzeni oldukça sağlam, güçlü, haya, iffet, vakar, edep, iman, takva üzere kuruludur ve de çok azı dışında boşanmayı ortadan kaldırmıştır.
İslam'da tesettürün faydaları: ( Bir İslami siteden)
Kadının süs ve güzelliklerini örtecek, onu terbiyesiz ve serserilerin, hayvani şehvetlere bulanmış kimselerin göz tacizinden ve şeytani haletlerden koruyacak bir şekilde örtü veya hicap Kur’ani bir emir, ilahi bir kanun, insani bir teklif ve ahlaki bir programdır.
En iyi türü çarşaf olan İslami örtü ve hicap, Fatımat’üz Zehra (a.s) gibi bir iffet ve ismet kaynağının hatırası olan çarşaf, ilim elde etmek, gelişmek ve kadının kemali için hiç bir engel teşkil etmemektedir. Hatta onu bir çok tehlikelerden ve hayvan sıfatlı kimselerin güzel yüzlü kızların ve genç kadınların yoluna döşedikleri tuzaklardan korumakta ve eşi için veya evlenememişse müstakbel kocası için iffet, esenlik, haya ve temizliğini korumaktadır.
Kadın gibi değerli ve güzel bir cevher, hicabın ilahi örtüsünde yer aldığı zaman, hırsızların, yağmacıların günah bataklığına gömülmüş kimselerin saldırısından korunmaktadır.
Güzel yüzlü genç kızlar ortada görülmedikleri zaman, onların temiz ve masum yüzleri halkın gözleri önünde olmadığı zaman, heva ve heves ateşleri, istek ve içgüdü alevleri bir milletin temizliğini yakmaya ve bir memleketin manevi binasını bozmaya kalkışamaz.
Genç erkekler, kız ve kadınların süs ve ziynet cevherini, nazını ve işvesini, sokak, pazar, park, cadde, mağazalar, hastaneler, idareler ve ticari merkezlerde görmedikleri zaman; namahreme bakma, heves ve kız peşinde koşma, insanların namusuna tecavüze yeltenme, geri zekalılık, sinirleri bozma, erken buluğa erme, mastürbasyon, eşcinsellik, zina, dağınık düşünceler, hüzün, endişe, ders okumaya rağbet göstermemek, aşk peşinde koşmak, ruhsal hastalıklar ve nihayette de insani güçlerin heder olmasına maruz kalmazlar.
Bu esas üzere söylemek gerekir ki, kadın cinsi için örtü ve hicap farz bir emirdir ve kesin bir görevdir. Şüphesiz bunu inkar eden bir kimse, örtünün İslam’ın zaruriyattan olduğunu ve Allah’ın Kur’an'daki bir emri olduğunu bildikleri takdirde kafirdir ve İslam'ın çizgisinden çıkmış sayılır.
Bu özelliklerle hicab ve tesettürü inkar eden bir genç, Müslüman bir kızla evlenemez. Zira bu evlilik batıldır. Onlar arasında okunan nikah akdi faydasızdır, bu kadın ve erkeğin ilişkisi iki namahrem insanın ilişkisidir. Çocukları nameşrudur ve amelleri de zinadır.
Bu özelliklerle hicap ve tesettürü inkar eden bir kız da Müslüman bir gençle evlenemez. Zira aynı hükümler onun hakkında da caridir.
Hicapsızlığın, kötü örtünmenin, kadının özgür bırakılmasının sayılamayacak kadar bir çok zararları vardır.
Şimdiye kadar kadının örtüsüzlüğü ve tesettürsüzlüğü, milyonlarca erkeğin sapmasına, başkalarının günaha düşmesine, ailelerde boşanma canavarının ortaya çıkmasına, erkeğin evli kadına aşık olmasına, meşru olmayan ilişkilerin doğmasına sebep olmuştur. Yahudi ve Hıristiyanların istediği gibi bir çok kadın ve erkeklerin İslam'ın melekuti alanından ve dindarlıktan uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Örtüsüzlüğün temelini atanlar bile bu konudan usanmış durumdadır ve bu örtüsüzlüğün etkilerinin son asrın uğursuz etkilerinden olduğunu dile getirmişlerdir. İran’da aile düzeni oldukça sağlam, güçlü, haya, iffet, vakar, edep, iman, takva üzere kuruludur ve de çok azı dışında boşanmayı ortadan kaldırmıştır.
K.C.
22-11-2006, 09:19
Teşekkürler sevgili Pante,
Üstteki alıntılarınız için söylenecek çok şey var. Müsait oldukça kendi yorumlarımı yazmayı düşünüyorum, izninizle..
üstte dikkatimi çeken bir yorum var. İslami site demiş ki:
Bu özelliklerle hicab ve tesettürü inkar eden bir genç, Müslüman bir kızla evlenemez. Zira bu evlilik batıldır. Onlar arasında okunan nikah akdi faydasızdır, bu kadın ve erkeğin ilişkisi iki namahrem insanın ilişkisidir. Çocukları nameşrudur ve amelleri de zinadır.Bu özelliklerle hicap ve tesettürü inkar eden bir kız da Müslüman bir gençle evlenemez. Zira aynı hükümler onun hakkında da caridir.
Bu yorumları Kur'anla tamamen çelişmektedir. Zira biliyoruz ki ehli kitap olan diğer dinlere mensup kızlarla -ki tesettürü inkar ettikleri açıktır- müslüman erkeklerin evlenmesini Kur'an meşru saymıştır. Kur'anın evlenmeye izin verdiği bu kişiler için bunların ilişkisi namahremdir, nikahları geçersizdir, çocukları gayrımeşrudur, yaptıkları zinadır demek Allah'ın buyruğuna tamamen zıt bir fetva vermek olur.
Kur'anı bilmeden bu tür yorumlar okuyanlar da gerçekliklerine ne yazık ki inanıyorlar ve onlar da aynı şekilde çevrelerine ve evlatlarına öğretiyorlar.
İmam-ı Gazali de yorumunu bir noktada çarpıtmış gördüğüm kadarıyla. Hadiste kadının da kör bile olsa bir erkeğin yanından uzaklaşması istenmiş ve peygamber açıkça kadınların erkeği görmemesi için böyle bir söz sarfetmişken, az sonraki yorumunda kadınların körlerin yanında bile örtünmesi gerektiğini söylemiş. O hadisten böyle bir mana çıkmıyor. Erkek gördüğünüz yerde, erkek kör bile olsa gidin, savuşun, erkeği görmeyin ki kalbiniz bulanmasın gibi bir anlam çıkarmak daha sağlam bir yorum olur.
Görüyoruz ki örtünmek salt kadınların kendilerini korumaları amaçlı bir hüküm değil. Aynı zamanda kadınların erkekleri görmemeleri amacına da bir şekilde hizmet eden bir hüküm. Kadınlara büyük bir güvensizlik zaten kuranda da hadislerde de alenen görünüyor. Üstteki yormlarda erkekler de çok kötü tasvir edilmiş, erkeklere de bir güvensizlik var. Ancak tüm bunların yükü sadece kadınların omzuna yüklenmiş. Kadının kapanmasıyla tüm sorunların çözüleceği gibi bir hayal üzerine kurulmuş sistem. Erkeğe yönelik nefsi terbiye amaçlı bir yorum yapmamışlar. Kur'an da getirmemiş zaten. Sanki tek yönlü (sadece kadına yönelik) bir terbiyeyle zina, tecavüz, sarkıntılık, şu bu suçları ortadan kalkacakmış gibi hayalleri tatmin eden ama mantıkla bağdaşmayan sonuçlar çıkarmışlar.
Oysa dünyadaki gerçeğe bakmaları bile bu tezlerini anında çürütmeleri için yeter de artar bile. İşte asıl mühürlüler bu mantık dışılıklara gerçekdışı ve mantıkdışı gerekçeler üretenlerdir.
Üstteki alıntılarınız için söylenecek çok şey var. Müsait oldukça kendi yorumlarımı yazmayı düşünüyorum, izninizle..
üstte dikkatimi çeken bir yorum var. İslami site demiş ki:
Bu özelliklerle hicab ve tesettürü inkar eden bir genç, Müslüman bir kızla evlenemez. Zira bu evlilik batıldır. Onlar arasında okunan nikah akdi faydasızdır, bu kadın ve erkeğin ilişkisi iki namahrem insanın ilişkisidir. Çocukları nameşrudur ve amelleri de zinadır.Bu özelliklerle hicap ve tesettürü inkar eden bir kız da Müslüman bir gençle evlenemez. Zira aynı hükümler onun hakkında da caridir.
Bu yorumları Kur'anla tamamen çelişmektedir. Zira biliyoruz ki ehli kitap olan diğer dinlere mensup kızlarla -ki tesettürü inkar ettikleri açıktır- müslüman erkeklerin evlenmesini Kur'an meşru saymıştır. Kur'anın evlenmeye izin verdiği bu kişiler için bunların ilişkisi namahremdir, nikahları geçersizdir, çocukları gayrımeşrudur, yaptıkları zinadır demek Allah'ın buyruğuna tamamen zıt bir fetva vermek olur.
Kur'anı bilmeden bu tür yorumlar okuyanlar da gerçekliklerine ne yazık ki inanıyorlar ve onlar da aynı şekilde çevrelerine ve evlatlarına öğretiyorlar.
İmam-ı Gazali de yorumunu bir noktada çarpıtmış gördüğüm kadarıyla. Hadiste kadının da kör bile olsa bir erkeğin yanından uzaklaşması istenmiş ve peygamber açıkça kadınların erkeği görmemesi için böyle bir söz sarfetmişken, az sonraki yorumunda kadınların körlerin yanında bile örtünmesi gerektiğini söylemiş. O hadisten böyle bir mana çıkmıyor. Erkek gördüğünüz yerde, erkek kör bile olsa gidin, savuşun, erkeği görmeyin ki kalbiniz bulanmasın gibi bir anlam çıkarmak daha sağlam bir yorum olur.
Görüyoruz ki örtünmek salt kadınların kendilerini korumaları amaçlı bir hüküm değil. Aynı zamanda kadınların erkekleri görmemeleri amacına da bir şekilde hizmet eden bir hüküm. Kadınlara büyük bir güvensizlik zaten kuranda da hadislerde de alenen görünüyor. Üstteki yormlarda erkekler de çok kötü tasvir edilmiş, erkeklere de bir güvensizlik var. Ancak tüm bunların yükü sadece kadınların omzuna yüklenmiş. Kadının kapanmasıyla tüm sorunların çözüleceği gibi bir hayal üzerine kurulmuş sistem. Erkeğe yönelik nefsi terbiye amaçlı bir yorum yapmamışlar. Kur'an da getirmemiş zaten. Sanki tek yönlü (sadece kadına yönelik) bir terbiyeyle zina, tecavüz, sarkıntılık, şu bu suçları ortadan kalkacakmış gibi hayalleri tatmin eden ama mantıkla bağdaşmayan sonuçlar çıkarmışlar.
Oysa dünyadaki gerçeğe bakmaları bile bu tezlerini anında çürütmeleri için yeter de artar bile. İşte asıl mühürlüler bu mantık dışılıklara gerçekdışı ve mantıkdışı gerekçeler üretenlerdir.
pante
16-11-2007, 22:25
Örtünmenin sebebini sorduğunuzda "Dini inancım gereği" ya da "Kur'an böyle emrediyor" yanıtı alırsınız.
Peki ama Kur'an'da neden örtünme emri vardır?
Başörtüsünden ziyade komple örtünmeyi kastederek soruyorum.
O dönemin müslüman kadınlarına;
Ahzap/ 59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.
ayetiyle neden örtü şart koşulmuştur?
Peki ama Kur'an'da neden örtünme emri vardır?
Başörtüsünden ziyade komple örtünmeyi kastederek soruyorum.
O dönemin müslüman kadınlarına;
Ahzap/ 59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.
ayetiyle neden örtü şart koşulmuştur?
17-11-2007, 09:17
"bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar."
Bundan dolayı sevgili pante.
Medinedeki ilk günlerde Müslüman kadınların "İhtiyaç gidermek" için dışarı çıktıklarında "Elle ve dille sarkıntılık"lara uğradıkları ve bunun üzerine de,sarkıntılığı yapanların yakalandıklarında : "Biz onların Hür kadınlar,Müslüman kadınlar olduğunu bilmiyorduk" savunmalarını kırmak için "Tanınmak vasıtası ile" bu durumun son bulması adına bu ayetin indiği söylenir.
60.61.ayetlerde de "Bu işi yapanlar,yaptıklarından vazgeçmezlerse,seni onlara musallat ederiz" denilerek yeni yeni kurulan "İslam devleti"nin gücüne de atıf vardır.
Karşımızda büyük bir kalabalık olduğunu düşünelim. Hepsi de normal günlük giysiler içinde olsun. Bizlere "Bunların içinden "Subay-doktor-hemşire-pilot-zabıta" hangileri diye sorulsa,onları da tanımıyor isek hangimiz bu durumu bilebiliriz ?
Ama aynı kalabalığın içinde onları ;,Mesleklerini ayırd edici "Tanınmalarını sağlayıcı" "Üniformaları" üzerlerinde olursa ilkokula giden bebeler bile tanıyabilir,ayırd edebilir.
Üstelikte dini anlamda bakıldığında Nur 31 de *"Göğüs açıklığının kapatılması "Amir" hükmünden "Başörtü" hükmü çıkarabilenler,her ne hikmetse buradan hiç bir şey çıkarmamışlardır.
İlginçtir.
Oysa bu ayetten çıkması gereken soru bellidir."Müslüman kadının "Üniforması" nedir ?
"Başörtü" sü olmadığı "Güneş" kadar açık.
Eğer,Müslüman kadının "Üniforması" varsa ki açık bir şekilde var.
O halde neden giyilmemektedir.
Yoksa "Allah'a ve Resulüne itaat" olgusu;(Şimdi bazıları ama bu ayet Yahudiler hakkında şeklinde herzaman ki gibi itiraz edecekler.Oysa her ayet,örnek olması gereken bir ikazdır.) :
"Bakara 85. Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir."
Bazı arkadaşların bu tür konularda,anlayışlarını yansıttıkları yazılarını okuduğumda hep gülümserim ve sorarım "Müşrik,Yahudi,Hıristiyan"ların yaptıklarını anlatırken "Arslan" kesilen Allah "Müslümanların" yaptıkları karşısında kedi ve "Gafil" mi diye ?
Ben öyle olmadığını biliyorum da,bunu arkadaşlara anlatabilmek bizim sevgili Cemal'in devesi "Bekkir"in hendek atlamasından çok ama çok daha zor görünüyor.
"Ben yaptım oldu" anlayışı kadar berbat bir anlayış olduğunu sanmıyorum yaşamda.
Biraz konu dışı ama işin içinde "Kadın" olunca aklıma geldi.
"Cennet anaların ayaklarının altında" denilecek.
Bu dinin hayata geçişindeki ilk "Mümin" bir "Kadın" olan Hatice olacak.Bu kişi ki servetini,mevkisini,sevgisini hasredecek.Çocukların anası olacak.
Ama ne yazık ki "Cennetle müjdelenmiş 10 kişi" den biri olamayacak.
Ne kadar garip *:roll:
Bu Hadislerde bir karışıklık var ya .Nedir bir türlü çıkaramadım *:)
Bundan dolayı sevgili pante.
Medinedeki ilk günlerde Müslüman kadınların "İhtiyaç gidermek" için dışarı çıktıklarında "Elle ve dille sarkıntılık"lara uğradıkları ve bunun üzerine de,sarkıntılığı yapanların yakalandıklarında : "Biz onların Hür kadınlar,Müslüman kadınlar olduğunu bilmiyorduk" savunmalarını kırmak için "Tanınmak vasıtası ile" bu durumun son bulması adına bu ayetin indiği söylenir.
60.61.ayetlerde de "Bu işi yapanlar,yaptıklarından vazgeçmezlerse,seni onlara musallat ederiz" denilerek yeni yeni kurulan "İslam devleti"nin gücüne de atıf vardır.
Karşımızda büyük bir kalabalık olduğunu düşünelim. Hepsi de normal günlük giysiler içinde olsun. Bizlere "Bunların içinden "Subay-doktor-hemşire-pilot-zabıta" hangileri diye sorulsa,onları da tanımıyor isek hangimiz bu durumu bilebiliriz ?
Ama aynı kalabalığın içinde onları ;,Mesleklerini ayırd edici "Tanınmalarını sağlayıcı" "Üniformaları" üzerlerinde olursa ilkokula giden bebeler bile tanıyabilir,ayırd edebilir.
Üstelikte dini anlamda bakıldığında Nur 31 de *"Göğüs açıklığının kapatılması "Amir" hükmünden "Başörtü" hükmü çıkarabilenler,her ne hikmetse buradan hiç bir şey çıkarmamışlardır.
İlginçtir.
Oysa bu ayetten çıkması gereken soru bellidir."Müslüman kadının "Üniforması" nedir ?
"Başörtü" sü olmadığı "Güneş" kadar açık.
Eğer,Müslüman kadının "Üniforması" varsa ki açık bir şekilde var.
O halde neden giyilmemektedir.
Yoksa "Allah'a ve Resulüne itaat" olgusu;(Şimdi bazıları ama bu ayet Yahudiler hakkında şeklinde herzaman ki gibi itiraz edecekler.Oysa her ayet,örnek olması gereken bir ikazdır.) :
"Bakara 85. Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir."
Bazı arkadaşların bu tür konularda,anlayışlarını yansıttıkları yazılarını okuduğumda hep gülümserim ve sorarım "Müşrik,Yahudi,Hıristiyan"ların yaptıklarını anlatırken "Arslan" kesilen Allah "Müslümanların" yaptıkları karşısında kedi ve "Gafil" mi diye ?
Ben öyle olmadığını biliyorum da,bunu arkadaşlara anlatabilmek bizim sevgili Cemal'in devesi "Bekkir"in hendek atlamasından çok ama çok daha zor görünüyor.
"Ben yaptım oldu" anlayışı kadar berbat bir anlayış olduğunu sanmıyorum yaşamda.
Biraz konu dışı ama işin içinde "Kadın" olunca aklıma geldi.
"Cennet anaların ayaklarının altında" denilecek.
Bu dinin hayata geçişindeki ilk "Mümin" bir "Kadın" olan Hatice olacak.Bu kişi ki servetini,mevkisini,sevgisini hasredecek.Çocukların anası olacak.
Ama ne yazık ki "Cennetle müjdelenmiş 10 kişi" den biri olamayacak.
Ne kadar garip *:roll:
Bu Hadislerde bir karışıklık var ya .Nedir bir türlü çıkaramadım *:)
17-11-2007, 10:07
Aşağıdaki
hadis'i başka bir başlık altında thunderpoint de gündeme getirmişti.
Bence bu hadis'in önemi, Ahzap 59 Muvafakat-ı Ömer ayetlerinden kabul
edilmediği halde aslında bu hadis'e göre öyle olması gerektiğini
gösteriyor olması. Haremlik-selamlık uygulamasına temel teşkil eden
Ahzap 53 sahih hadislere dayanarak Muvafakat-ı Ömer ayetlerinden kabul
edilmekteyken aynı muamele 59'a neden yapılmamış bilinmez. Daha ne kadar
sahih olacak, ravi Aişe, kaynak Buhari.
Herhalde büyük islam alimleri "Bu da mı?" diye düşünüp yeter arrtık demişler.
Alkol'ün yasaklanması, hicap, tesettür, haremlik-selamlık, kıble'nin değişmesi, ezan okunurken Muhammed'in isminin de zikredilmesi............
Hepsi Ömer'in etkisi ile olmuş. Kulakların çınlasın sargon.
Kaynak: Buhari
Fasil: KİTÂBÜ`L-VUDÛ`
Konu: Örtünmek
Ravi: Ümmü`l-mü`minîn Âişe
Hadis:
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in zevcât(-ı tâhirât)ı, geceleyin kazâ-yı hâcete çıktıklarında (Medîne`nin kenarında kâin) Menâsı` (nâm-ı mahall)a kadar giderlerdi. (Menâsı` denilen yer ise) açık bir yerdir. Ömer (radiya`llâhu anh) Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e: "Kadınlarını kapa (yâni evden dışarıya çıkmaktan men` buyur.)" derdi de Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (onun dediğini vahye intizâren) yapmıyordu. (Nihâyet) Ümmehât-ı Mü`minîn`den ... bir gece Yatsı namazı vaktinde çıktı. (Sevde radiya`llâhu anhâ) uzun boylu bir hâtun idi. Ömer, hicâb (yâni tesettür-i nisvân) emrinin nâzil olmasına o kadar harîs idi ki, ona: "Yâ Sevde, bilmiş ol ki biz seni tanıdık." diye bağırdı. Bundan sonra Allâhu Teâlâ hicâb (Âyetin)i inzâl etti.
Hadis No: 120
Herhalde büyük islam alimleri "Bu da mı?" diye düşünüp yeter arrtık demişler.
Alkol'ün yasaklanması, hicap, tesettür, haremlik-selamlık, kıble'nin değişmesi, ezan okunurken Muhammed'in isminin de zikredilmesi............
Hepsi Ömer'in etkisi ile olmuş. Kulakların çınlasın sargon.
Kaynak: Buhari
Fasil: KİTÂBÜ`L-VUDÛ`
Konu: Örtünmek
Ravi: Ümmü`l-mü`minîn Âişe
Hadis:
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in zevcât(-ı tâhirât)ı, geceleyin kazâ-yı hâcete çıktıklarında (Medîne`nin kenarında kâin) Menâsı` (nâm-ı mahall)a kadar giderlerdi. (Menâsı` denilen yer ise) açık bir yerdir. Ömer (radiya`llâhu anh) Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e: "Kadınlarını kapa (yâni evden dışarıya çıkmaktan men` buyur.)" derdi de Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (onun dediğini vahye intizâren) yapmıyordu. (Nihâyet) Ümmehât-ı Mü`minîn`den ... bir gece Yatsı namazı vaktinde çıktı. (Sevde radiya`llâhu anhâ) uzun boylu bir hâtun idi. Ömer, hicâb (yâni tesettür-i nisvân) emrinin nâzil olmasına o kadar harîs idi ki, ona: "Yâ Sevde, bilmiş ol ki biz seni tanıdık." diye bağırdı. Bundan sonra Allâhu Teâlâ hicâb (Âyetin)i inzâl etti.
Hadis No: 120
pante
17-11-2007, 17:24
Sevgili Psiko'nun değindiği gibi Ahzap-59 ayetinin içinde sorunun yanıtına ışık tutuluyor.
Ayetten yola çıkarak sonuca varmaya çalışalım:
* bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ----(Abdülbaki Gökpınarlı)
* onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. (Ali Bulaç)
* bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. (Diyanet)
* Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. / Diyanet Vakfı)
* Bu, onların (erdemli kadınlar olarak) tanınıp hakarete uğramamaları için daha elverişlidir.(E. Yüksel)
* Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. (Elmalılı)
* Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. ( Ömer Nasuhi)
* bu, onların [temiz kadınlar olarak] tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. M. Esed)
* Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. (Suat Yıldırım)
* onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. (Süleyman Ateş)
* Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. (Şaban Piriş)
Bu meallerdeki parantez içlerini ve mealcinin kendi yorumunu dikkate almazsak:
Örtünmeye duyulan gereksinme, Tanınmaları ve incitilmemeleri içindir.
Tanınmak için örtünmek ve tanındıkları için tacize uğramamak.
Ne diye tanınacaklar ve kimler tarafından tacize uğramayacakları peki?
Hür kadınlar olarak tanınacaklardı ve tacizci hür erkekler tarafından incitilmeyeceklerdi.
Çünkü cariyeler açık giyiniyordu.
Cariyeler gibi açık saçık giyinen hür kadınlar da cariye zannedilerek tacize uğruyorlardı.
Hür kadınların tacize uğramaması için örtünme şartı getirildi.
Yani ana sebep cariyelerdir. Örtünme Köleci toplum düzeninden kaynaklanmıştır.
Cariye için namus kavramı geçerli değildir. Cariyeye kıskançlık da duyulmaz.
Cariyeye örtünme şartı da gelmemiştir. Cariye hür erkekle evlense, zina yaptığında dahi cezanın yarısı uygulanır. Hür kadın 100 sopa yiyorsa, cariye 50 yer. Zaten cariye olduğu için şikayet de olmaz belki onu da yemez.
Sonuç olarak örtünme, sınıf farkını belirtmek için bir işaret olarak getirilmiştir. Cilbab yerine, beline kuşak bağlama şartı da getirilebilirdi. Bu devirde cariye de olmadığı için kuşak takmaya gerek kalmazdı.
Ama zamanla örtünme, iffetlilik gereği olarak görülmeye başladı. Bugün de o gözle bakılıyor.
Ayetten yola çıkarak sonuca varmaya çalışalım:
* bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ----(Abdülbaki Gökpınarlı)
* onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. (Ali Bulaç)
* bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. (Diyanet)
* Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. / Diyanet Vakfı)
* Bu, onların (erdemli kadınlar olarak) tanınıp hakarete uğramamaları için daha elverişlidir.(E. Yüksel)
* Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. (Elmalılı)
* Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. ( Ömer Nasuhi)
* bu, onların [temiz kadınlar olarak] tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. M. Esed)
* Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. (Suat Yıldırım)
* onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. (Süleyman Ateş)
* Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. (Şaban Piriş)
Bu meallerdeki parantez içlerini ve mealcinin kendi yorumunu dikkate almazsak:
Örtünmeye duyulan gereksinme, Tanınmaları ve incitilmemeleri içindir.
Tanınmak için örtünmek ve tanındıkları için tacize uğramamak.
Ne diye tanınacaklar ve kimler tarafından tacize uğramayacakları peki?
Hür kadınlar olarak tanınacaklardı ve tacizci hür erkekler tarafından incitilmeyeceklerdi.
Çünkü cariyeler açık giyiniyordu.
Cariyeler gibi açık saçık giyinen hür kadınlar da cariye zannedilerek tacize uğruyorlardı.
Hür kadınların tacize uğramaması için örtünme şartı getirildi.
Yani ana sebep cariyelerdir. Örtünme Köleci toplum düzeninden kaynaklanmıştır.
Cariye için namus kavramı geçerli değildir. Cariyeye kıskançlık da duyulmaz.
Cariyeye örtünme şartı da gelmemiştir. Cariye hür erkekle evlense, zina yaptığında dahi cezanın yarısı uygulanır. Hür kadın 100 sopa yiyorsa, cariye 50 yer. Zaten cariye olduğu için şikayet de olmaz belki onu da yemez.
Sonuç olarak örtünme, sınıf farkını belirtmek için bir işaret olarak getirilmiştir. Cilbab yerine, beline kuşak bağlama şartı da getirilebilirdi. Bu devirde cariye de olmadığı için kuşak takmaya gerek kalmazdı.
Ama zamanla örtünme, iffetlilik gereği olarak görülmeye başladı. Bugün de o gözle bakılıyor.
vartor
17-11-2007, 20:09
Uniformalarla
bir gurubun uyesi oldugunu temsil etme, insanlarin farkinda olmadan,
hatta dusunmeden kabul ettikleri, veya etmeye zorlandirildigi bir olay.
* Ortodoks Yahudilerin giysileri geldi aklima; tepeden tirnaga siyah elbise, lule kivrik saclar, siyah sapkalar...Dusunuyorum da en fanatik tevratci sayilan bu gurup, Musa donemine hic uymayan, bu giysileri bir sembol haline nasil getirdi?
* Turban bundan da tuhaf bir sey, basinda sac gorulmemek uzere kapatilmis ama kici acik dolasabilen tipler. Hani din ogretisi desek degil, moda desek o da degil, peki nedir? Bir nevi uniforma midir?
* Ortodoks Yahudilerin giysileri geldi aklima; tepeden tirnaga siyah elbise, lule kivrik saclar, siyah sapkalar...Dusunuyorum da en fanatik tevratci sayilan bu gurup, Musa donemine hic uymayan, bu giysileri bir sembol haline nasil getirdi?
* Turban bundan da tuhaf bir sey, basinda sac gorulmemek uzere kapatilmis ama kici acik dolasabilen tipler. Hani din ogretisi desek degil, moda desek o da degil, peki nedir? Bir nevi uniforma midir?
asmara
17-11-2007, 20:59
güzel
bir çalışma ancak başörtüsü gibi kadınlara özel bir konunun biz
erkekler tarafından bu kadar irdelenmesi ne kadar mantıklı bunu da bir
başka açı olarak görmek gerekiyor.. tamam bizler de yorumda bulunacaz
ancak bakıyoruz günümüzde bayanlardan ses seda yok varsa bile çok az :)
Birisi,
İlk olarak hoş geldin aramıza.
Uzun süredir benim de dikkatimi çeken bir konudur. Örtünme ile ilgili tartışmalar, yanında ya da karşısında olsun çoğunlukla erkekler arasında sürüp gitmekte. Kadınlar bu konuda çok daha pasif kalmakta. İyi bir noktaya değindin bence
neutrino
kadınlar pasif değil aslında,
kadınların çoğu erkeğinin tuttuğu takımı tutar.
havva mı ademi kandırdı,
adem mi havvayı şüphedeyim.
Birisi,
İlk olarak hoş geldin aramıza.
Uzun süredir benim de dikkatimi çeken bir konudur. Örtünme ile ilgili tartışmalar, yanında ya da karşısında olsun çoğunlukla erkekler arasında sürüp gitmekte. Kadınlar bu konuda çok daha pasif kalmakta. İyi bir noktaya değindin bence
neutrino
kadınlar pasif değil aslında,
kadınların çoğu erkeğinin tuttuğu takımı tutar.
havva mı ademi kandırdı,
adem mi havvayı şüphedeyim.
ozgur_beyin
17-11-2007, 21:18
Yahu şu Pigmeler, Amazon yerlileri ne kadar ''ahlaksız'' heryerde cıscıbıldak dolaşıp duruyorlar.
Bu kafirlere! ''örtünme'' ayetlerini uygulatacak bir ehli-iman yok mu?
Belkide, bu kadar ''belalar'' onların yüzünden' başımıza geliyor.
Bu kafirlere! ''örtünme'' ayetlerini uygulatacak bir ehli-iman yok mu?
Belkide, bu kadar ''belalar'' onların yüzünden' başımıza geliyor.
spartacus
17-11-2007, 21:35
Demek
ki Pigmeler de namus kavramı henüz beyinde, ortaçağın sakat bacak
arasında değil. Bu neye benziyor, kedinin pisliğini örtme telaşına. Bir
şey söyleyim mi gözü kaşı kapatarak vs işte örtünmek utançtır.
kedinin pisliğini örtmesi gibi yaratan'da örtünün demiş. Eksik yerlerini, böyle perde ile kapatıyor O'da. Ama birisi pisliğini örtüyor ya diğeri(tanrı)
kedinin pisliğini örtmesi gibi yaratan'da örtünün demiş. Eksik yerlerini, böyle perde ile kapatıyor O'da. Ama birisi pisliğini örtüyor ya diğeri(tanrı)
K.C.
18-11-2007, 10:06
Ayet yanlış cinsiyeti muhatap almış ve gereksiz yere uzamış bu sebeple.
Direkt erkekleri muhatap alıp hür veya köle kadınları hiç bir şekilde incitmeyin diye amir bir hüküm getirmiş olsaydı onlar da karılarını kapatacaklarına dürtülerini baskılamayı öğrenselerdi...
Hatta kadınların hacet yolunda incitilmemesi için tuvalet, hamam gibi faydalı bazı buluşlar yapmayı düşünebilselerdi keşke.
Bu kitabın yazar(lar)ının erkek olduğu öyle bariz ki :!:
Direkt erkekleri muhatap alıp hür veya köle kadınları hiç bir şekilde incitmeyin diye amir bir hüküm getirmiş olsaydı onlar da karılarını kapatacaklarına dürtülerini baskılamayı öğrenselerdi...
Hatta kadınların hacet yolunda incitilmemesi için tuvalet, hamam gibi faydalı bazı buluşlar yapmayı düşünebilselerdi keşke.
Bu kitabın yazar(lar)ının erkek olduğu öyle bariz ki :!:
vartor
18-11-2007, 18:04
KC
kitabin yazarinin erkek oldugunu cumle alem biliyor zaten. Anlamasi zor
olan, kadinlarin bu kitaba olan bagliliklari, her tarafinda
asagilayici, ikinci sinif insan oldugu hatirlatilan kadin, kendine huzur
ve adalet duygusu veren ne buluyor icinde merak ediyorum.
pante
14-02-2008, 22:50
Bu kitabın yazar(lar)ının erkek olduğu öyle bariz ki
Kitabın yazarı tek kişiyse ya erkek olacaktır ya kadın.
Önemli olan erkek olması değil erkekçi olması.
Kutsal olduğuna inanılan tüm kitaplar da erkekçi.
Çünkü dönemleri erkek egemen toplum.
Kadın ne yapsın, nasıl karşı koysun?
Silah erkekte, fiziksel güç erkekte, siyasi iktidar erkekte, ordu erkekte.
Yapısal olarak kadın onbinlerce yıllık süreçte bağlılığa ve teslimiyetçiliğe alıştırılmış.
Üstüne üstlük tek umutları olan öbür dünyanın, cennetin sahibi de
"Kadını erkeğe yardımcı olarak yarattık" " Hakim olan erkektir" diyorsa ne yapabilir kadın?
Hele çuvala, çarşafa girmeye direndiğinde yüzüne, vücuduna kezzap atılarak yakılıyorsa?
http://img99.imageshack.us/img99/6281/womensrightsviolencepaggp7.th.jpg (http://img99.imageshack.us/my.php?image=womensrightsviolencepaggp7.jpg)
Bizde de başladı yavaş yavaş. İlerde yaygınlaşırsa şaşırmayalım:
Tesettür konusuna önce bilinen Kur’an ayetinden ve pek bilinmeyen Tevrat baplarından giriş yapalım.
Nur/31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
Yahudilerde Peçe:
Tekvin/24/64. Rebeka İshak`ı görünce deveden indi,
65. İbrahim`in uşağına, “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu. Uşak, “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü.
Yeşaya/3/ Yeruşalim Kadınlarına Uyarı:
16. RAB şöyle diyor: “Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar.
17. Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım.”
18-23. O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.
Ezgilerin Ezgisi/4/1.
Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!
Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi.
Siyah saçların Gilat Dağı`nın yamaçlarından inen Keçi sürüsü sanki.
İncil’de başörtüsü:
1.Korintliler/11/4. Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür.
5. Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.
6. Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
7. Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı`nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
8. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
10. Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.
11. Ne var ki, Rab`de ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır.
12. Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrı`dandır.
13. Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı`ya dua etmesi uygun mu?
14-15. Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir.
16. Bu konuda çekişmek isteyen varsa, şunu bilsin ki, bizim ya da Tanrı`nın kiliselerinin* böyle bir alışkanlığı yoktur.
İncil’in yukarıdaki bölümünde Hristiyanlıkta kadının 2.sınıf olduğunu ve erkeğin kadına olan üstünlüğünü de görmüş bulunmaktayız.
Dul giysisi-Fahişe giysisi
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?
Bu bölümde Tamar’la Yahuda’nın öyküsünü okuyabilirsiniz.
Öyküde Yahuda’nın oğlu ölüyor. Geleneğe göre gelinini ikinci oğluna veriyor. O da ölünce adam üçüncü oğluna almıyor gelinini. Buna kızan gelin dulluk elbisesini çıkarıyor. Yüzüne peçe takıp kendisini fahişe imiş görüntüsü veriyor. Kaynatası Yahuda tanıyamadığı ve fahişe sandığı gelini ile yatmak istiyor.Tamar yatma karşılığında kadın adamın mührünü, kuşağını ve değneğini istiyor. Kadın gebe kalıyor ve yatma karşılığı aldığı Yahuda’nın özel eşyalarıyla, çocuğun kaynatasından olduğunu kanıtlıyor.
Yahudi toplumunda fahişelerin örtündüğünü, yüzlerini peçe ile kapattıklarını Tevrat’ın bu bölümünde görmekteyiz.
Muazzez Ilmiye Çığ’ın geçenlerde Sümerlerde fahişelerin örtünmesiyle ilgili yazısı nedeniyle *yargılandığını biliyoruz.
Demek ki Sümerlerden Yahudilere bu konuda da bir dini, kültürel aktarım mevcut.
Sümer ve Babil döneminde topluma iyice yerleşen ve başlangıçta yalnızca yabancı erkeklere sunulmuş ‘kutsal fahişeler’, kutsal fahişe olmayan öteki kadınları yeni tür evlilik ilişki biçiminde bir bakıma özgürleştiren güçlerinden ötürü, baslangıçta toplumdan büyük destek görmüşlerdi. Süreç içinde de kendi içinde çeşitli kademelere sahip yasal hiyerarşilerini yaratmışlardı.
Eski yasalarda ve özellikle Hammurabi yasalarında, farklı tapınaklara adanmış ve daha o zamandan farklı düzeylere çoktan ayrışmış bir dizi kutsal fahişelik kurumuna rastlıyoruz.
Tapınak fahişeleri de denilen görevi bir anlamda cinsel eğitim olan bu rahibe fahişeler örtünürdü. ama asıl sokaktaki fahişelerle karıştırmamak gerek. Sokak fahişeleri örtünmezdi.
Sümerlerde aşk mabetlerinde tanrısıyla evli tapınak fahişleri giderek kutsallaşırken, sokaktaki, eğlence yerlerindeki fahişeler ise giderek aşağılanıyordu.
Bundan sonraki süreçte ise Asur yasaları karşımıza çıkar ve fahişelere kapanmayı tamamen yasaklar.
Assur yasalarının ilgili maddeleri şöyleydi:
“§ 40) – İster evli kadınlar, ister dul kadınlar, veya Assur’lu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmayacaklardır. Adamın kızları… ya bir şal, ya bir … veya bir gulinu ile örtüneceklerdir.
Sahibi ile sokağa giden esirtu ‘lar (cariye, esire) örtülüdürler.
Kocaya varan Kadiştu’lar, (bir ‘kutsal fahişe’ kategorisi) sokakta örtünmelidirler.
Kocaya varmamış Kadiştu’ların sokakta başları açıktır, örtünmemelidir.
Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler bulacak; onu saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan (sadece) elbisesini alacaktır. (Örtülü fahişeye) elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler.
Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. (Adamı) ihbar eden elbisesini alacak, (Adamın) kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlıyacaklar. Bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
Esire’ler örtünmeyecekler, örtülü esire’yi gören yakalayacak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır.
Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona(adama) elli sopa atacaklar. Kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
§ 41)- Eğer bir adam esire’sini(esirtu) örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek ”0 benim karımdır” diyecek, 0, onun karısı olacaktır. (Başka) adamların önünde örtülmeyen ve kocası ”bu karımdır” denmiyen esire, eş değildir. esirtu’dur.
Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa, esire’lerin evlatları, (öz) evlattırlar ve (mirastan) hisselerini alacaklardır.”
(Kadriye YALVAÇ-Mebrure TOSUN. Sümer, Babil, Assur Kanunları. TDK. Ankara)
Görülüyor ki MÖ. 1600 yıllarında Asurlularda yasalaşan örtünme zamanla tüm Ortadoğu’yu etkisi altına almıştır. Asurlulardan Filistinlilere ve İsrail’e, Zerdüşt Mazdaizminin hakim olduğu İran’a geçmiştir. Doğu halklarında da kısmen görülen örtünme özellikle Hindularda yaygınlaşmış olup günümüz sihlerinde erkeklerin türban taktığı bilinmektedir.
Türban yalnızca İbrahimi dinlerde değil, Hindistan’ın birçok kesiminde de kutsaldır. Örneğin 15. yüzyılda Kuzey Hindistan’da kurulan Sih dini de türbanı kutsal sayar. Sihler, Tanrının yaratma eylemine saygılarından saçlarını kesmezler, böylece uzayan saçlarını türbanla örterler, bu yüzden bu örtüyü kutsal sayarlar. Hindu dinine mensup Hintli erkekler ise, sınıflarını, kastlarını, mesleklerini veya dinsel mensubiyetlerini belirtmek için bir kimlik işareti olarak türban takarlar. Sahra çölündeki göçebeler de, kum ve güneşten korunmak için taktıkları türbanı bir kimlik unsuru haline getirmişlerdir.
Türbana Uzak Asya’da da sıklıkla rastlanmaktadır. Modernite öncesi Japonya, Çin ve Çin Hindi’nde, erkekler ve kadınları dinsel ve kimliksel nedenlerle türban takmışlardır. Örneğin Çin’deki sayısız köylü isyanlarından biri olan Jang Jue ayaklanmasına katılanların taktıkları sarı türbanlardan ötürü, bu ayaklanma tarihe sarı türban isyanı olarak geçmiştir.
Avrupa türbanı egzotik bir unsur olarak değerlendirmiştir. Bu kıyafet parçası özellikle Fransa’da zaman zaman moda olmuştur. Ama önce erkeklerde ve sonra onlara benzemek isteyen kadınlarda. Örneğin Jacques- Louis David’in 1793’te yaptığı ünlü “Marat’nın Ölümü” tablosunda, banyoda Charoltte Corday tarafından öldürülen ünlü devrimcinin başı türbanlıdır. Keza aynı Fransız Devriminin idama mahkum ettiği kral XVI. Louis, 1793’te giyotine giderken, hücresinde hep taktığı türbanını başka bir mahkuma vermiştir. Bu türban, 2004 yılında açık artırmayla 88 bin dolara satıldı.
Bugün İslamiyete tam uydukları iddiasındaki Talibanlar ile İranlı din önderlerinin dışında türban takan erkek Müslüman pek kalmamıştır. Oysa Osmanlı padişahı II. Mahmud 1826’da sarığı kaldırıp yerine fesi getirdiğinde büyük tepki almış ve kafirlikle suçlanmıştı. Hocalardan biri, “muhteşem sarığın yerine sefil bir ikame” demişti.
İlk Örtünme
Kutsal kitaplara göre örtünme ilk insanlardan, Adem ile Havva’dan beri vardır. İlk utanma duygusunu da yaşayan onlardır.
Tevrat/Yaratılış/2/25. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
3/6. Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
3/7. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Tevrat, yasak meyvayı yedikten sonra Adem ile Havva’nın gözlerinin açıldığını, çıplaklıklarından utanarak incir yapraklarından önlük yapıp örtündüklerini yazıyor.
Tabi, bu örtünme sadece cinsel organlarını kapsıyor.
Örtünme nedenleri ise çıplaklıklarından utanmaları.
Peki ama kimden utanıyorlar? İnsan olarak sadece ikisi varken.
İslami kaynaklara göre görünmeyen diğer varlıklardan. Yani, Allah’tan, meleklerden ve cinlerden.
Nitekim İslam’da avret yerlerinin Allah’dan, meleklerden dahi saklanması inancı vardır.
Kütüb-i Sitte/Hadis No: 2665
Tanım: Bir gün Hz. Peygamber’e sorarak) dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Hangi avretimizi açıp, hangi avretimizi örtelim?” “Zevcen ve sağ elinin sahip oldukları dışında herkese karşı avretini koru!” cevabını verdi. Ben tekrar: “Ey Allah’ın Resulü, erkekle olursa?” dedim, “Gücün yeterse avretini kimseye gösterme!” dedi. “Kişi tek başına olursa?” dedim. “Kendisine karşı haya edilmeye Allah daha layıktır” dedi.
İslam’da tesettüre verilen önemi ve sebeblerini daha iyi anlayabilmek açısından aşağıdaki hadisler numuneliktir:
Peygamber Efendimizin kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ- buyurdu ki:
“-Kadınlar için ne daha iyidir? (En hayırlısı nedir?)”
Peygamber Efendimiz de:
“-Hiçbir erkeğin onları görmemesi.” diye cevap verdi.( İmam-ı Gazali, a.g.e., sh: 197)
İhtilât (Kadın-Erkek Birlikte Durmak)
Tesettürü yaralayan, zedeleyen davranışların en zararlılarından birisi de kadın-erkek ihtilâtıdır, yani karışık olarak aynı yerde bulunmalarıdır.
İmam-ı Gazâlî hazretleri diyor ki:
“Birçok kadınlar için büyük zararlar, erkeklerin arasında bulunmalarından doğar. Fitne korkusu olan her yerde kadının gözünü korumak lâzımdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘ in evine bir kör adam geldi. Hazret-i Âişe ve diğer hanımları oturuyorlardı, kalkmadılar ve gelen kimse için:
“-Kördür, bizi görmez!..” dediler. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdu:
“-Onun gözleri görmüyorsa, sizinkiler de mi görmüyor?” (İmâm-ı Gazâlî, a.g.e., sh: 197)
İhtilâtın sebeplerinden birisi de iş yerlerindeki durumdur. Maalesef “…Çağımızda kadınlarla erkekler arasında sun’î bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış, hanımlık ve annelik meziyetlerini za’fa uğratmakta ve âileyi yaralamaktadır. Hanımların ev tanzimi ve salih bir nesil yetiştirmek yolunda, evlâdlarının ahlâkî yapıları ile meşgul olmaları yerine, hanımlıklarına, müstesnâ fıtratlarına zıd işlere yönlendirilmeleri, mantık, iz’ân ve îmana sığmaz. Çünkü âiledeki huzur ve saadet, kadındaki ve erkekteki istîdatların yerli yerince kullanılması ve korunmasıyla elde edilebilir. ( Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, sh: 249)
İslam bu temeller üzerine kurulmuştur. “Avret yerlerinin Allah’tan, meleklerden dahi saklanması (Yalnızken dahi örtünülmesi)”, “Kadınlar için en hayırlısının hiçbir erkek tarafından görülmemeleri”, ” Gözleri görmeyen birinin yanında dahi örtünmek “, ” Kadının çalışmasının akla, mantığa, imana uygun olmaması ”
Bunların Kur’an’da yazmadığıyla ve uydurma olduğuyla kendini avutan arkadaşlar ise bilsinler ki İslam bunlarla şekillenmiş, biçimlenmiştir ve bugünün İslam’ı budur.
Örtünmenin Nedeni
Örtünmenin sebebini sorduğunuzda “Dini inancım gereği” ya da “Kur’an böyle emrediyor” yanıtı alırsınız.
Peki ama Kur’an’da neden örtünme emri vardır?
Ahzap/ 59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.
ayetiyle neden örtü şart koşulmuştur?
Ayetten yola çıkarak sonuca varmaya çalışalım:
* bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar —-(Abdülbaki Gökpınarlı)
* onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. (Ali Bulaç)
* bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. (Diyanet)
* Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. / Diyanet Vakfı)
* Bu, onların (erdemli kadınlar olarak) tanınıp hakarete uğramamaları için daha elverişlidir.(E. Yüksel)
* Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. (Elmalılı)
* Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. ( Ömer Nasuhi)
* bu, onların [temiz kadınlar olarak] tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. M. Esed)
* Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. (Suat Yıldırım)
* onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. (Süleyman Ateş)
* Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. (Şaban Piriş)
Bu meallerdeki parantez içlerini ve mealcinin kendi yorumunu dikkate almazsak:
Örtünmeye duyulan gereksinme, Tanınmaları ve incitilmemeleri içindir.
Tanınmak için örtünmek ve tanındıkları için tacize uğramamak.
Ne diye tanınacaklar ve kimler tarafından tacize uğramayacakları peki?
Hür kadınlar olarak tanınacaklardı ve tacizci hür erkekler tarafından incitilmeyeceklerdi.
Çünkü cariyeler açık giyiniyordu.
Cariyeler gibi açık saçık giyinen hür kadınlar da cariye zannedilerek tacize uğruyorlardı.
Hür kadınların tacize uğramaması için örtünme şartı getirildi.
Yani ana sebep cariyelerdir. Örtünme Köleci toplum düzeninden kaynaklanmıştır.
Cariye için namus kavramı geçerli değildir. Cariyeye kıskançlık da duyulmaz.
Cariye, hür erkekle evlense, zina yaptığında dahi cezanın yarısı uygulanır. Hür kadın 100 sopa yiyorsa, cariye 50 yer. Zaten cariye olduğu için şikayet de olmaz, belki onu da yemez. Cariyeye örtünme şartı gelmediği gibi örtünmesi de yasaklanmıştır.
Halife Ömer bir gün başını örten bir cariyeye vurup “defari o başörtüsünü çıkar. Yoksa hür kadınlara mı benzemek istiyorsun?” deyip cariyelere başörtüsünü yasaklamıştır. (Kurtubi C.14 s.244 Hidaye c4 s.86)
Sonuç olarak örtünme, sınıf farkını belirtmek için bir işaret olarak getirilmiştir. Cilbab yerine, beline kuşak bağlama şartı da getirilebilirdi. Bu devirde cariye de olmadığı için kuşak takmaya gerek kalmazdı.
Ama zamanla örtünme, iffetlilik gereği olarak görülmeye başladı. Bugün de o gözle bakılıyor. Ama herhalde saçın örtülmesi olarak değil. Saçın iffetle zerre kadar ilgisi yok. Hele cinsel organların yanında hiç önemi yok.
İlk Şeyhülislam Molla Fenari’nin tesettür meali
Osmanlı’nın ilk şeyhülislam’ı ve Molla Fenari olarak bilinen Muhammed bin Hamza ilk Türkçe meali yapan olarak bilinir. Ve onun mealinde Nur 30 ve 31 ayetleri şöyle çevrilmiştir:
“Eyit mu’minlere: Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasunlar ferçlerini; ol arurakdur anlara.”
Yani; “Söyle (erkek) inananlara: Gözlerini sakınsınlar (haramdan) ve cinsel organlarını saklasınlar; bu onlar için daha temiz davranıştır.”
“Dakı eyit mu’mine avratlara: Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasınlar ferçlerini. Dakı göstermesinler bezeklerini. Dakı bıraksunlar derinceklerini göncükleri üzre.”
Yani; “Ve söyle inanan kadınlara: Gözlerini sakınsınlar haramdan ve saklasınlar cinsel organlarını. Ve göstermesinler ziynetlerini. Ve yakaları üzerine bıraksınlar örtülerini.”
(Muhammed bin Hamza, “Kur’an Tercümesi, Birinci Cilt, sa. 283-284)
Görüldüğü gibi Molla Fenari ayetteki furuj’u ferc sözcüğünün çoğulu olarak almış. Ferc sözcüğü cinsel organ anlamında kullanılırmış. Ayette başı örtmek geçmiyor. Örtü ile örtülmesi istenen saçları değil, göğüsleri-memeleri. Molla Fenari mealinde açık açık cinsel organlar diye yazabilmiş. Ama günümüz mealcileri onun kadar yürekli değil.
Yazımıza noktayı Araf 26 ile koyalım:
Araf 26. Ey Adem oğulları, size ayıp yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah’ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar.
Demek ki neymiş: Aslolan cinsel uzuvların örtünmesiymiş. Ama bundan daha önemlisi ve hayırlısı takva elbisesiymiş. Yani, erdemli, faziletli olmakmış..
Kitabın yazarı tek kişiyse ya erkek olacaktır ya kadın.
Önemli olan erkek olması değil erkekçi olması.
Kutsal olduğuna inanılan tüm kitaplar da erkekçi.
Çünkü dönemleri erkek egemen toplum.
Kadın ne yapsın, nasıl karşı koysun?
Silah erkekte, fiziksel güç erkekte, siyasi iktidar erkekte, ordu erkekte.
Yapısal olarak kadın onbinlerce yıllık süreçte bağlılığa ve teslimiyetçiliğe alıştırılmış.
Üstüne üstlük tek umutları olan öbür dünyanın, cennetin sahibi de
"Kadını erkeğe yardımcı olarak yarattık" " Hakim olan erkektir" diyorsa ne yapabilir kadın?
Hele çuvala, çarşafa girmeye direndiğinde yüzüne, vücuduna kezzap atılarak yakılıyorsa?
http://img99.imageshack.us/img99/6281/womensrightsviolencepaggp7.th.jpg (http://img99.imageshack.us/my.php?image=womensrightsviolencepaggp7.jpg)
Bizde de başladı yavaş yavaş. İlerde yaygınlaşırsa şaşırmayalım:
Tesettür konusuna önce bilinen Kur’an ayetinden ve pek bilinmeyen Tevrat baplarından giriş yapalım.
Nur/31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.
Yahudilerde Peçe:
Tekvin/24/64. Rebeka İshak`ı görünce deveden indi,
65. İbrahim`in uşağına, “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu. Uşak, “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü.
Yeşaya/3/ Yeruşalim Kadınlarına Uyarı:
16. RAB şöyle diyor: “Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar.
17. Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım.”
18-23. O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.
Ezgilerin Ezgisi/4/1.
Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!
Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi.
Siyah saçların Gilat Dağı`nın yamaçlarından inen Keçi sürüsü sanki.
İncil’de başörtüsü:
1.Korintliler/11/4. Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür.
5. Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.
6. Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
7. Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı`nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
8. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
10. Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.
11. Ne var ki, Rab`de ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır.
12. Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrı`dandır.
13. Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı`ya dua etmesi uygun mu?
14-15. Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir.
16. Bu konuda çekişmek isteyen varsa, şunu bilsin ki, bizim ya da Tanrı`nın kiliselerinin* böyle bir alışkanlığı yoktur.
İncil’in yukarıdaki bölümünde Hristiyanlıkta kadının 2.sınıf olduğunu ve erkeğin kadına olan üstünlüğünü de görmüş bulunmaktayız.
Dul giysisi-Fahişe giysisi
Tekvin/38/14. Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı`nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
15. Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?
Bu bölümde Tamar’la Yahuda’nın öyküsünü okuyabilirsiniz.
Öyküde Yahuda’nın oğlu ölüyor. Geleneğe göre gelinini ikinci oğluna veriyor. O da ölünce adam üçüncü oğluna almıyor gelinini. Buna kızan gelin dulluk elbisesini çıkarıyor. Yüzüne peçe takıp kendisini fahişe imiş görüntüsü veriyor. Kaynatası Yahuda tanıyamadığı ve fahişe sandığı gelini ile yatmak istiyor.Tamar yatma karşılığında kadın adamın mührünü, kuşağını ve değneğini istiyor. Kadın gebe kalıyor ve yatma karşılığı aldığı Yahuda’nın özel eşyalarıyla, çocuğun kaynatasından olduğunu kanıtlıyor.
Yahudi toplumunda fahişelerin örtündüğünü, yüzlerini peçe ile kapattıklarını Tevrat’ın bu bölümünde görmekteyiz.
Muazzez Ilmiye Çığ’ın geçenlerde Sümerlerde fahişelerin örtünmesiyle ilgili yazısı nedeniyle *yargılandığını biliyoruz.
Demek ki Sümerlerden Yahudilere bu konuda da bir dini, kültürel aktarım mevcut.
Sümer ve Babil döneminde topluma iyice yerleşen ve başlangıçta yalnızca yabancı erkeklere sunulmuş ‘kutsal fahişeler’, kutsal fahişe olmayan öteki kadınları yeni tür evlilik ilişki biçiminde bir bakıma özgürleştiren güçlerinden ötürü, baslangıçta toplumdan büyük destek görmüşlerdi. Süreç içinde de kendi içinde çeşitli kademelere sahip yasal hiyerarşilerini yaratmışlardı.
Eski yasalarda ve özellikle Hammurabi yasalarında, farklı tapınaklara adanmış ve daha o zamandan farklı düzeylere çoktan ayrışmış bir dizi kutsal fahişelik kurumuna rastlıyoruz.
Tapınak fahişeleri de denilen görevi bir anlamda cinsel eğitim olan bu rahibe fahişeler örtünürdü. ama asıl sokaktaki fahişelerle karıştırmamak gerek. Sokak fahişeleri örtünmezdi.
Sümerlerde aşk mabetlerinde tanrısıyla evli tapınak fahişleri giderek kutsallaşırken, sokaktaki, eğlence yerlerindeki fahişeler ise giderek aşağılanıyordu.
Bundan sonraki süreçte ise Asur yasaları karşımıza çıkar ve fahişelere kapanmayı tamamen yasaklar.
Assur yasalarının ilgili maddeleri şöyleydi:
“§ 40) – İster evli kadınlar, ister dul kadınlar, veya Assur’lu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmayacaklardır. Adamın kızları… ya bir şal, ya bir … veya bir gulinu ile örtüneceklerdir.
Sahibi ile sokağa giden esirtu ‘lar (cariye, esire) örtülüdürler.
Kocaya varan Kadiştu’lar, (bir ‘kutsal fahişe’ kategorisi) sokakta örtünmelidirler.
Kocaya varmamış Kadiştu’ların sokakta başları açıktır, örtünmemelidir.
Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler bulacak; onu saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan (sadece) elbisesini alacaktır. (Örtülü fahişeye) elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler.
Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. (Adamı) ihbar eden elbisesini alacak, (Adamın) kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlıyacaklar. Bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
Esire’ler örtünmeyecekler, örtülü esire’yi gören yakalayacak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır.
Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona(adama) elli sopa atacaklar. Kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.
§ 41)- Eğer bir adam esire’sini(esirtu) örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek ”0 benim karımdır” diyecek, 0, onun karısı olacaktır. (Başka) adamların önünde örtülmeyen ve kocası ”bu karımdır” denmiyen esire, eş değildir. esirtu’dur.
Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa, esire’lerin evlatları, (öz) evlattırlar ve (mirastan) hisselerini alacaklardır.”
(Kadriye YALVAÇ-Mebrure TOSUN. Sümer, Babil, Assur Kanunları. TDK. Ankara)
Görülüyor ki MÖ. 1600 yıllarında Asurlularda yasalaşan örtünme zamanla tüm Ortadoğu’yu etkisi altına almıştır. Asurlulardan Filistinlilere ve İsrail’e, Zerdüşt Mazdaizminin hakim olduğu İran’a geçmiştir. Doğu halklarında da kısmen görülen örtünme özellikle Hindularda yaygınlaşmış olup günümüz sihlerinde erkeklerin türban taktığı bilinmektedir.
Türban yalnızca İbrahimi dinlerde değil, Hindistan’ın birçok kesiminde de kutsaldır. Örneğin 15. yüzyılda Kuzey Hindistan’da kurulan Sih dini de türbanı kutsal sayar. Sihler, Tanrının yaratma eylemine saygılarından saçlarını kesmezler, böylece uzayan saçlarını türbanla örterler, bu yüzden bu örtüyü kutsal sayarlar. Hindu dinine mensup Hintli erkekler ise, sınıflarını, kastlarını, mesleklerini veya dinsel mensubiyetlerini belirtmek için bir kimlik işareti olarak türban takarlar. Sahra çölündeki göçebeler de, kum ve güneşten korunmak için taktıkları türbanı bir kimlik unsuru haline getirmişlerdir.
Türbana Uzak Asya’da da sıklıkla rastlanmaktadır. Modernite öncesi Japonya, Çin ve Çin Hindi’nde, erkekler ve kadınları dinsel ve kimliksel nedenlerle türban takmışlardır. Örneğin Çin’deki sayısız köylü isyanlarından biri olan Jang Jue ayaklanmasına katılanların taktıkları sarı türbanlardan ötürü, bu ayaklanma tarihe sarı türban isyanı olarak geçmiştir.
Avrupa türbanı egzotik bir unsur olarak değerlendirmiştir. Bu kıyafet parçası özellikle Fransa’da zaman zaman moda olmuştur. Ama önce erkeklerde ve sonra onlara benzemek isteyen kadınlarda. Örneğin Jacques- Louis David’in 1793’te yaptığı ünlü “Marat’nın Ölümü” tablosunda, banyoda Charoltte Corday tarafından öldürülen ünlü devrimcinin başı türbanlıdır. Keza aynı Fransız Devriminin idama mahkum ettiği kral XVI. Louis, 1793’te giyotine giderken, hücresinde hep taktığı türbanını başka bir mahkuma vermiştir. Bu türban, 2004 yılında açık artırmayla 88 bin dolara satıldı.
Bugün İslamiyete tam uydukları iddiasındaki Talibanlar ile İranlı din önderlerinin dışında türban takan erkek Müslüman pek kalmamıştır. Oysa Osmanlı padişahı II. Mahmud 1826’da sarığı kaldırıp yerine fesi getirdiğinde büyük tepki almış ve kafirlikle suçlanmıştı. Hocalardan biri, “muhteşem sarığın yerine sefil bir ikame” demişti.
İlk Örtünme
Kutsal kitaplara göre örtünme ilk insanlardan, Adem ile Havva’dan beri vardır. İlk utanma duygusunu da yaşayan onlardır.
Tevrat/Yaratılış/2/25. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
3/6. Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
3/7. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Tevrat, yasak meyvayı yedikten sonra Adem ile Havva’nın gözlerinin açıldığını, çıplaklıklarından utanarak incir yapraklarından önlük yapıp örtündüklerini yazıyor.
Tabi, bu örtünme sadece cinsel organlarını kapsıyor.
Örtünme nedenleri ise çıplaklıklarından utanmaları.
Peki ama kimden utanıyorlar? İnsan olarak sadece ikisi varken.
İslami kaynaklara göre görünmeyen diğer varlıklardan. Yani, Allah’tan, meleklerden ve cinlerden.
Nitekim İslam’da avret yerlerinin Allah’dan, meleklerden dahi saklanması inancı vardır.
Kütüb-i Sitte/Hadis No: 2665
Tanım: Bir gün Hz. Peygamber’e sorarak) dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Hangi avretimizi açıp, hangi avretimizi örtelim?” “Zevcen ve sağ elinin sahip oldukları dışında herkese karşı avretini koru!” cevabını verdi. Ben tekrar: “Ey Allah’ın Resulü, erkekle olursa?” dedim, “Gücün yeterse avretini kimseye gösterme!” dedi. “Kişi tek başına olursa?” dedim. “Kendisine karşı haya edilmeye Allah daha layıktır” dedi.
İslam’da tesettüre verilen önemi ve sebeblerini daha iyi anlayabilmek açısından aşağıdaki hadisler numuneliktir:
Peygamber Efendimizin kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ- buyurdu ki:
“-Kadınlar için ne daha iyidir? (En hayırlısı nedir?)”
Peygamber Efendimiz de:
“-Hiçbir erkeğin onları görmemesi.” diye cevap verdi.( İmam-ı Gazali, a.g.e., sh: 197)
İhtilât (Kadın-Erkek Birlikte Durmak)
Tesettürü yaralayan, zedeleyen davranışların en zararlılarından birisi de kadın-erkek ihtilâtıdır, yani karışık olarak aynı yerde bulunmalarıdır.
İmam-ı Gazâlî hazretleri diyor ki:
“Birçok kadınlar için büyük zararlar, erkeklerin arasında bulunmalarından doğar. Fitne korkusu olan her yerde kadının gözünü korumak lâzımdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘ in evine bir kör adam geldi. Hazret-i Âişe ve diğer hanımları oturuyorlardı, kalkmadılar ve gelen kimse için:
“-Kördür, bizi görmez!..” dediler. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdu:
“-Onun gözleri görmüyorsa, sizinkiler de mi görmüyor?” (İmâm-ı Gazâlî, a.g.e., sh: 197)
İhtilâtın sebeplerinden birisi de iş yerlerindeki durumdur. Maalesef “…Çağımızda kadınlarla erkekler arasında sun’î bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış, hanımlık ve annelik meziyetlerini za’fa uğratmakta ve âileyi yaralamaktadır. Hanımların ev tanzimi ve salih bir nesil yetiştirmek yolunda, evlâdlarının ahlâkî yapıları ile meşgul olmaları yerine, hanımlıklarına, müstesnâ fıtratlarına zıd işlere yönlendirilmeleri, mantık, iz’ân ve îmana sığmaz. Çünkü âiledeki huzur ve saadet, kadındaki ve erkekteki istîdatların yerli yerince kullanılması ve korunmasıyla elde edilebilir. ( Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, sh: 249)
İslam bu temeller üzerine kurulmuştur. “Avret yerlerinin Allah’tan, meleklerden dahi saklanması (Yalnızken dahi örtünülmesi)”, “Kadınlar için en hayırlısının hiçbir erkek tarafından görülmemeleri”, ” Gözleri görmeyen birinin yanında dahi örtünmek “, ” Kadının çalışmasının akla, mantığa, imana uygun olmaması ”
Bunların Kur’an’da yazmadığıyla ve uydurma olduğuyla kendini avutan arkadaşlar ise bilsinler ki İslam bunlarla şekillenmiş, biçimlenmiştir ve bugünün İslam’ı budur.
Örtünmenin Nedeni
Örtünmenin sebebini sorduğunuzda “Dini inancım gereği” ya da “Kur’an böyle emrediyor” yanıtı alırsınız.
Peki ama Kur’an’da neden örtünme emri vardır?
Ahzap/ 59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.
ayetiyle neden örtü şart koşulmuştur?
Ayetten yola çıkarak sonuca varmaya çalışalım:
* bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar —-(Abdülbaki Gökpınarlı)
* onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. (Ali Bulaç)
* bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. (Diyanet)
* Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. / Diyanet Vakfı)
* Bu, onların (erdemli kadınlar olarak) tanınıp hakarete uğramamaları için daha elverişlidir.(E. Yüksel)
* Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. (Elmalılı)
* Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. ( Ömer Nasuhi)
* bu, onların [temiz kadınlar olarak] tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. M. Esed)
* Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. (Suat Yıldırım)
* onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. (Süleyman Ateş)
* Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. (Şaban Piriş)
Bu meallerdeki parantez içlerini ve mealcinin kendi yorumunu dikkate almazsak:
Örtünmeye duyulan gereksinme, Tanınmaları ve incitilmemeleri içindir.
Tanınmak için örtünmek ve tanındıkları için tacize uğramamak.
Ne diye tanınacaklar ve kimler tarafından tacize uğramayacakları peki?
Hür kadınlar olarak tanınacaklardı ve tacizci hür erkekler tarafından incitilmeyeceklerdi.
Çünkü cariyeler açık giyiniyordu.
Cariyeler gibi açık saçık giyinen hür kadınlar da cariye zannedilerek tacize uğruyorlardı.
Hür kadınların tacize uğramaması için örtünme şartı getirildi.
Yani ana sebep cariyelerdir. Örtünme Köleci toplum düzeninden kaynaklanmıştır.
Cariye için namus kavramı geçerli değildir. Cariyeye kıskançlık da duyulmaz.
Cariye, hür erkekle evlense, zina yaptığında dahi cezanın yarısı uygulanır. Hür kadın 100 sopa yiyorsa, cariye 50 yer. Zaten cariye olduğu için şikayet de olmaz, belki onu da yemez. Cariyeye örtünme şartı gelmediği gibi örtünmesi de yasaklanmıştır.
Halife Ömer bir gün başını örten bir cariyeye vurup “defari o başörtüsünü çıkar. Yoksa hür kadınlara mı benzemek istiyorsun?” deyip cariyelere başörtüsünü yasaklamıştır. (Kurtubi C.14 s.244 Hidaye c4 s.86)
Sonuç olarak örtünme, sınıf farkını belirtmek için bir işaret olarak getirilmiştir. Cilbab yerine, beline kuşak bağlama şartı da getirilebilirdi. Bu devirde cariye de olmadığı için kuşak takmaya gerek kalmazdı.
Ama zamanla örtünme, iffetlilik gereği olarak görülmeye başladı. Bugün de o gözle bakılıyor. Ama herhalde saçın örtülmesi olarak değil. Saçın iffetle zerre kadar ilgisi yok. Hele cinsel organların yanında hiç önemi yok.
İlk Şeyhülislam Molla Fenari’nin tesettür meali
Osmanlı’nın ilk şeyhülislam’ı ve Molla Fenari olarak bilinen Muhammed bin Hamza ilk Türkçe meali yapan olarak bilinir. Ve onun mealinde Nur 30 ve 31 ayetleri şöyle çevrilmiştir:
“Eyit mu’minlere: Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasunlar ferçlerini; ol arurakdur anlara.”
Yani; “Söyle (erkek) inananlara: Gözlerini sakınsınlar (haramdan) ve cinsel organlarını saklasınlar; bu onlar için daha temiz davranıştır.”
“Dakı eyit mu’mine avratlara: Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasınlar ferçlerini. Dakı göstermesinler bezeklerini. Dakı bıraksunlar derinceklerini göncükleri üzre.”
Yani; “Ve söyle inanan kadınlara: Gözlerini sakınsınlar haramdan ve saklasınlar cinsel organlarını. Ve göstermesinler ziynetlerini. Ve yakaları üzerine bıraksınlar örtülerini.”
(Muhammed bin Hamza, “Kur’an Tercümesi, Birinci Cilt, sa. 283-284)
Görüldüğü gibi Molla Fenari ayetteki furuj’u ferc sözcüğünün çoğulu olarak almış. Ferc sözcüğü cinsel organ anlamında kullanılırmış. Ayette başı örtmek geçmiyor. Örtü ile örtülmesi istenen saçları değil, göğüsleri-memeleri. Molla Fenari mealinde açık açık cinsel organlar diye yazabilmiş. Ama günümüz mealcileri onun kadar yürekli değil.
Yazımıza noktayı Araf 26 ile koyalım:
Araf 26. Ey Adem oğulları, size ayıp yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah’ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar.
Demek ki neymiş: Aslolan cinsel uzuvların örtünmesiymiş. Ama bundan daha önemlisi ve hayırlısı takva elbisesiymiş. Yani, erdemli, faziletli olmakmış..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder