6 Temmuz 2015 Pazartesi

Manisa - Akpınar - Taş Suret Ana Tanrıça Kabartması

    
         Mount Sipylus gets its name from the name of old mother Goddess of Anatolia, Kybele (Spilene). Spilene is the mother of all the gods and goddesses as well as the blessing godess of plants, wild animals and human beings on the earth. The relief of Her on stone in the Akpınar Region is on Mount Sipylus.

                                       Akpınar / Sipylos Monument

The large, almost statue like, relief is about 8 meters in height and 4.5 meters in width and located in Sipylus Mountain (Spilos, Sipil) near Manisa in the locality of Akpınar. The badly worn out relief appears to be a seated figure, carved into a large niche. For a long time it was thought to be a seated goddess (cf. the 3rd picture below). However the recent consensus among several scholars is that the figure is a male with a beard, possibly a Hittite mountain god representation. There are two inscriptions by the relief/statue, one to its right and one to the left. The one on the left, which is a relief-type inscription, is read by Bossert as Ku(wa)lanamuwa or Ku(wa)lamuwa. This name also appears in Gezbeli and İmamkulu monuments, although it is less likely to be a reference to the same person. About 3 meters to the right of the head is a second inscription carved into the rock. First part might be read Zu(wa)-wa/i-ni EUNUCHUS2 (Hawkins), possibly followed by a city name. There is not a way to date the monument to a certain time but 14th or 13th century BCE is generally accepted. Although originally a Hittite monument, it was also a popular attraction in the later ages and was believed to have been a representation of the goddess Kybele. It is known that in Lydian times religious ceremonies were conducted by the monument. 



 Akpınar / Spil Dağı Anıtı
Manisa yakınlarında Akpınar mevkiindeki Spil (Spylus, Spilos) dağında yer alan heykel benzeri dev rölyef yaklaşık 8 m. yüksekliğinde ve 4.5 m. genişliğindedir. Geniş bir niş içerisine oyulmuş, oldukça yıpranmış durumdaki rölyef oturmuş bir figür gibi görünmektedir. Daha önce oturur pozda bir tanrıça figürü olduğu düşünülmüşse de (bkz. 3ncü resim), son zamanlardaki ortak görüş anıtın muhtemelen bir dağ tanrısını temsil eden sakallı bir erkek figürü olduğu yönündedir. Rölyef-heykelin sağında ve solunda iki yazıt vardır. Soldaki yazıt kabartma olarak yazılmıştır ve Bossert tarafından Ku(wa)lanamuwa veya Ku(wa)lamuwa olarak okunmuştur. Bu isim Gezbeli ve İmamkulu anıtlarında da görülmekle beraber aynı kişiye ait olması ihtimali düşüktür. Baş hizasının 3 m. sağındaki ikinci yazıt kayaya kazıma yöntemiyle işlenmiştir. Ilk sütun Zu(wa)-wa/i-ni EUNUCHUS2 ("Saray görevlisi/hadım(?) Zuwani") diye okunabilir (Hawkins); ikinci sütun muhtemelen bir sehir ismidir. Kesin tarihleme mümkün olmamakla birlikte M.Ö. 14. veya 13. yüzyıla ait olduğu kabul edilebilir. Aslında bir Hitit anıtı olmasına rağmen sonraki çağlarda da ilgi odağı olmuş ve bir dönem Tanrıça Kibele anıtı olarak adlandırılmıstır. 





Manisa Spil Dağı Akpınar TAŞ SURET Ana Tanrıça Kabartması: Tarihin her döneminde pınarlar,tatlı ve temiz su kaynakları olarak insanoğlunun ilgi ve saygısına sahip oldular.Özellikle bol sulu pınarlar daha fazla insanın gereksinmesine cevap verdikleri için kutsallıkları da o denli yüksek oldu.Manisa'nın birkaç metre doğusunda ,Antik SPYLOS(SPİL)Dağının hemen ayağının dibinden fışkıran Akpınar da halen Manisa'yı(Eski SPYLOS MAGNESİA'sı) besleyen bir su kaynağı olarak antik dönemde de saygı gördü.
Akpınar'ın hemen üzerindeki kayalık yamaçta yer alan 9 metre yüksekliğinde,
oldukça aşınmış durumdaki tanrı veya tanrıça kabartmasının da Akpınar ile ilişkisi olmalıdır.Bu Ana Tanrıça(MAGNA MATER)kabartmanın İÖ.2.binin ikinci yarısında yapıldığını söylemek olasıdır.
İÖ.1500 ile 1200 yılları arasında Hitit İmparatorluğu'nun siyasi ve askeri baskısı altında olduğunu bildiğimiz Assuwa ve daha sonraları Seha nehri ülkesi sınırları içinde yer alan bu bölge Karabel Anıtının da gösterdiği gibi kültürel alanda da Hitit etkisi altındaydı.Ana Tanrıça figürünün yanında Luvi hiyeroglfleri de vardır.Taş Suret'le ilgili Daha başka,ayrıntılı örnekleri önümüzdeki mesajlarda daha geniş aktaracağımı belirtmeliyim.
TAŞ SURET ile ilgili Kaynaklar:
Hatti ve Hitit  Uygarlıkları-Prof.Dr.Ekrem AKURGAL-1995(63)
Paleolitik Çağdan Türk Fethine Kadar İzmir'in Smyrna'sı-Prof.Dr.Ersin DOĞER-İletişim yayınları -2006
Lydia-Prof.Dr.Bilge UMAR-İnkilap yayınları-2001
Taşsuret Anatanrıça Kabartması ile ilgili digital öncesi çekilmiş iki fotoğraf yüklüyorum..


İşte Spil dağındaki Akpınar'da bulunan Ana Tanrıça kabartması,Ege bölgesinde Luvi Hitit Uygarlığının Tunç Çağı kültürlerinin en güzel,örnekleri olarak hala gezilip,görülmeyi bekliyorlar..

 Bilinen en eski Ana Tanrıça kabartması ,Manisa'dan Turgutlu'ya giden yol üzerinde,Manisa'nın 7km.kadar güneydoğusunda,Manisa kenti su tesislerinin bulunduğu Akpınar'da , yolun sağında  ve hemen yanındaki dağ yamacının biraz yukarı bölümündedir.Kabartma,kaya yüzeyine,insan boyundan daha büyük  boyda oyulmuştur ve oturan bir kadın görünüşündedir;uzmanlarca İÖ.13,yüzyıl 2.yarımına tarihleniyor,Taş Suret,üzerine işlendiği kayanın biraz gevşek olması nedeniyle,binyıllar boyunca pek aşınmıştır,ayrıntıların tümü yok olmuştur.
Akpına'daki Kybele kabartmasının yanıbaşında kaya yüzeyindeki bazı çıkıntıları inceleyenlerden kimi,onları,Luvi hiyeroglifi simgeleri saydılar,hatta Bossert ,o çıkıntıların EXERCITUS-Mu(wa)diye okunmasını önerdi.Ancak başka uzmanlar kendisi de bir filolog ve epigrafya uzmanı olan Prof.Bean,orada yazı bulunmadığını iddia ettiklerinden ,Sipylos anıtında Luvi Hiyeroglifil var mı yok mu konusu tartışmalı kalmıştı.
Yakın zamanda ,Hans Güterbock R.LAlexander,bu anıtın 3m. kadar solunda kendilerinin Sipylos'daki ikinci yazıt diye adlandırdıkları bir yazıtın varlığını ,bilim dünyasına duyurmuş daha doğrusu hatırlatmışlardır.Bu yazıtta Luvi hiyeroglifi simgeleri ,kayaya 2-3mm.derinliğinde çizgiyle işlenmiştir ve kayanın o bölümü,yukarıdakibir çıkıntı nedeniyle güneş görmediğinden simgeler,onları arayan yani çevrede yazıt arayan ,Luvi yazısı simgelerini tanıyan uzman bir kişinin bile gözüne kolayca çarpmıyorlar;Luvi yazısı simgeleri üzerine bilgisi olmayan kişinin ise oradaki çizgileri görse bile,bir yazıtla karşılaştığını anlaması beklenemez.Simgeler burada,yukarıdan aşağıya dizilerek yazılmışlardır;iki sütun halindedirler ve sütunların her birinde 4-5 işaret vardır.Güterbock sağındaki sütunda yukarıdan aşağı ilk üç işareti ZU -WA-LA diye okumuştur.Hitit belgelerinin birinde ,Zuwala diye biri gerçekten anılıyor ve böylece ,Zuwala'nın kişi adı olduğunu anlıyoruz.Aynı sütunda bunlardan sonra gelen son işaret ise,Luvi yazısında (Henüz aydınlatılamamış)bir makamı,bir görevliyi belirtiyor.Demek ki yazıtta adı geçen  Zuwala,o işaretin gösterdiği makamın sahibidir.İkinci sütunda bulunan simgelerin kimi fazla siliktir,belirsizdir,bu nedenle Güterbock diğer sütunu okuyamamıştır.,
Güterbock ile Alexander ,bu yazıtı görmekle önemi kuşku götürmeyecekbir buluş yapmanın sevincini yaşamışlardı.Sonradan,o yazıtı ilk kez Eduard Gollob'un 1882 'de Viyana'da yayınlanan bir yazıyla bilim dünyasına duyurduğunu ve L.Messerschmidt'in de ona gönderme yaparak1900'de çıkan bir yazısında aynı konuyu işlediğini öğrendiler.Ancak Luvi'lerin adının bile bilinmediği o yıllarda bu yazıtın bulunuşunun önemsenmeyişi,unutuluşu doğaldır.Bugün ise Batı Anadolu Tarihinde Luvi Halkının ne kadar önemli yeri bulunduğunu biliyoruz.Hele Troia kazı başkanıProf. Korfmann 'ın Troia'da,Prof.Recep Meriç'in de Torbalı/Metropolis /Puranda'da Luvi yazısı simgeleri bulunan birer mühür bulmasından sonra o tarihi aydınlatmak için o kültürden kalma yazılı ,yazısız belgeler aranıyor.
Böyle bir zamanda  Ana Tanrıça'nın yanıbaşındaki yazıtı yeniden bulup hatırlatmanın değeri ,1882'de oradaki yazıtı ilk kez görmüş olmanın değerinden eksik değildir.
Kaynak:LYDİA-Prof.Dr.Bilge UMAR. 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder