Gazeteci ve belgesel yapımcısı Coşkun Aral, “benim dedem Osmanlıcayı
uzun bir dönem kullanmış. Niye bir anda yerin dibine sokulsun ki” dedi.
CNN Türk’te Enver Aysever’in programına katılan Aral, “Harf devrimini
eleştiriyorsunuz. Diyorsunuz ki harf devrimi bir devrim değil,
kopuştur?” şeklindeki soruya, “Bize öyle anlatılmıştı. Arap alfabesi zor
olduğu için Latin alfabesine geçtik. Latin alfabesine geçmesini ben çok
isterim, çok güzel, kullanıyorum ama niye bin yıllık kültürün
birikimini bir anda hiç anlaşılmayan bir dil haline getirip, beton
dökmek…” şeklinde cevapladı.
Osmanlıca eserlerin ve dökümanların dünyanın her tarafında bulunduğunu belirten Aral, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran’da bugün herkes Farsçayı Arap alfabesiyle okuyup yazıyor. İsrail de Yunanistan da Rusya da kendi alfabeleriyle okuyup yazıyorlar. Latin alfabesinin ilk uygulanışı bizim cumhuriyet tarihinde değil. 1918’de Yön gazetesi çıkarılıyor Lenin’inin isteğiyle Azerbeycan’da. İlk uygulama orada. Yani bir ilk değil. Ben aşağı yukarı Roma döneminden, Bizans döneminden devralınmış bir uygarlığa ilişkin izin, kayda geçmiş envanterini niye başkalarının tercümesinden okuyayım.
“İki sene önce Yemen’e gittiğimde bakanlıktan biri ‘gel seni, sizin kütüphaneye götüreyim’ dedi. ‘Biliyor musunuz, burada sukortodaki balıklara ilişkin çok güzel kitaplar var’ dedi. Bir kitap çıkardı içi muhteşem minyatürlerle dolu çok muhteşem bir kitap… ‘Okusana’ dedi. ‘Okuyamam’ dedim. ‘Türkçe’ dedi. ‘Yok bu Arap alfabesiyle yazılmış Türkçe, ben bunu okuyamıyorum’ dedim. Sizin böyle bi hazineniz var, Afrika’da iziniz var oysa siz tercümelerle suyunun suyunun suyunu okuyorsunuz. Ben kivi meyvesiyle kivi kuşu arasındaki ayrımı öyle bir kitaptan öğrendim. Yapı Kredi bastı hem İngilizcesini hem Osmanlıcasını. Bırakın orada kivi meyvesiyle kuşu arasındaki farkı size herşeyi veriyor. Evet benim dedem Osmanlıcayı uzun bir dönem kullanmış. Niye bir anda yerin dibine sokulsun ki. Ben yeni Osmanlıcı falan da değilim.”
Osmanlıca eserlerin ve dökümanların dünyanın her tarafında bulunduğunu belirten Aral, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran’da bugün herkes Farsçayı Arap alfabesiyle okuyup yazıyor. İsrail de Yunanistan da Rusya da kendi alfabeleriyle okuyup yazıyorlar. Latin alfabesinin ilk uygulanışı bizim cumhuriyet tarihinde değil. 1918’de Yön gazetesi çıkarılıyor Lenin’inin isteğiyle Azerbeycan’da. İlk uygulama orada. Yani bir ilk değil. Ben aşağı yukarı Roma döneminden, Bizans döneminden devralınmış bir uygarlığa ilişkin izin, kayda geçmiş envanterini niye başkalarının tercümesinden okuyayım.
“İki sene önce Yemen’e gittiğimde bakanlıktan biri ‘gel seni, sizin kütüphaneye götüreyim’ dedi. ‘Biliyor musunuz, burada sukortodaki balıklara ilişkin çok güzel kitaplar var’ dedi. Bir kitap çıkardı içi muhteşem minyatürlerle dolu çok muhteşem bir kitap… ‘Okusana’ dedi. ‘Okuyamam’ dedim. ‘Türkçe’ dedi. ‘Yok bu Arap alfabesiyle yazılmış Türkçe, ben bunu okuyamıyorum’ dedim. Sizin böyle bi hazineniz var, Afrika’da iziniz var oysa siz tercümelerle suyunun suyunun suyunu okuyorsunuz. Ben kivi meyvesiyle kivi kuşu arasındaki ayrımı öyle bir kitaptan öğrendim. Yapı Kredi bastı hem İngilizcesini hem Osmanlıcasını. Bırakın orada kivi meyvesiyle kuşu arasındaki farkı size herşeyi veriyor. Evet benim dedem Osmanlıcayı uzun bir dönem kullanmış. Niye bir anda yerin dibine sokulsun ki. Ben yeni Osmanlıcı falan da değilim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder