24 Haziran 2015 Çarşamba

"YUMHİL VE LA YUHMİL"




.





"YUMHİL VE LA YUHMİL"
ALLAH İMHAL EDER (MÜHLET VERİR)  İHMAL ETMEZ....
Allâh mühlet, zaman verir (ama) ihmal etmez, boşvermez, anlamındadır. herşeyin cezası, mükafatı geç de olsa verilir anlamında da kullanılır.
 “Eğer Allah insanları yapmış oldukları kötülüklerden dolayı hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde tek canlı bırakmazdı. Ama O, onları belli bir süreye kadar ertelemektedir. Bununla birlikte onlar, süreleri geldiğinde, onu ne bir an erteleyebilirler, ne bir an önce alabilirler.” (Nahl Sûresi: 61)
“Sakın, Allah’ın, zalimlerin yaptıklarından habersiz olduğunu sanma! Çünkü O, korkudan gözlerin donup, bakakalacağı bir güne kadar, onlara bir süre veriyor.” (İbrahim Sûresi: 42)
“Zalimler asla felah bulmazlar.” (Enam Sûresi: 21)
“Zalimlere en ufak meyil göstermeyin, yoksa size de ateş dokunur.” (Hûd Sûresi: 113)
De ki: "Hamd O Allah’a olsun ki size er geç alâmetlerini gösterecek siz de onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir."   (Neml Sûresi: 93)
“İnkar edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz, onlar için hayırlıdır. Biz onlara mühlet veriyoruz ki, günahlarını artırsınlar ve onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Ali İmran Sûresi: 178)
“Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onun karşılığını görecektir.” ( Zilzal Sûresi: 7)
 “Her kim de zerre kadar kötülük yapmışsa o da onu görecektir.” ( Zilzal Sûresi: 8)
*
Allah insanlara mühlet verir. Şu dünyayı bir imtihan ve ‘sınanma’ yeri olarak yaratmıştır; ve şu dünyada, insanlık tarihinin iki ana akımını bu ‘mühlet’in içinde sınar. Ölüm ötesinde hakikatin mutlak hükümranlığı vardır; ama imtihan gereği, şu dünyada, ‘günler döndürülür.’ Hakikat nurları kâh her tarafı kaplar, kâh gizlenir. Kâh gündüz olur, kâh gecenin karanlığı çöker insanlığın üzerine. Kâh baharlar ve yazlar yaşanır, kâh güzler ve kışlar. Bu gelgitler ve dalgalanmalar hengâmında, insanlar sınanırlar: O’na teslim olanlar veya nefsine teslimiyeti tercih edenler, O’na itaat edenler veya isyan edenler, O’nun emrine uyanlar veya emrine başkaldıranlar, O’nu tanıyanlar veya O’ndan gafil olanlar, O’nu bilenler veya unutanlar... şu dünya hayatının akışı içinde, bu dalgalanmalarla ayrışır durmaksızın.
Müminler, bu ‘mühlet’in şuuruyla, ne zafer anlarında ‘gurur sarhoşu’ olur; ne de ucu cehenneme uzanan ateş ırmaklarının yolcularının galebe çalıyor gözüktüğü anlarda ümitsizliğe kapılırlar. Aksine, böylesi anlarda sabır, teslimiyet, tövbe, tevekkül, tefekkür, dua, tezekkür, iltica, istiğfar,.. gibi bir dizi ubudiyet (Kulluk) haliyle donanırlar. Gerçi dünyanın onlara dar geldiği, her şeyin çıkmaz gözüktüğü, Kıyameti çok yakınlarında hissettikleri anlar bile yaşanır. İbrahim (a.s.) ateşe atılır. Musa (a.s.) önünde deniz, ardında Firavun ordusu; bir an kalakalır. İsa (a.s.) için ölüm tezgâhları kurulur, bütün kavim Lût’un (a.s.) kapısına dayanır. Mağaradaki Nebî (a.s.m.) ile müşrikler arasında üç adımlık bir mesafe kalır. Bedir’de müminler üç kat güçlü bir orduyla karşılaşır.

 Ama Allah asla terk etmez. O, ‘imkânsız’ın onun için ‘imkânsız’ olduğu bir Kadîr-i Mutlak’tır. O her şeye Kâdir’dir; hiçbir şey, hiçbir sebep ona karşı duramaz. O Latîf’tir; sebeplerin sukut ettiği’ sanılan noktada dahi, her şeye nüfuz eder ve aşılmaz sanılan engelleri aşarak lütfüyle müminleri sevindirir. O Habîr’dir; kapalı kapılar ardında alınan ‘gizli’ kararların hiçbiri O’ndan saklanabilmiş değildir. O Azîz’dir; her türlü sebebin üstündedir, ve emrine dil uzatarak izzetine sataşanları, cümle âleme zelil ve maskara eder. O Cebbar’dır; her şeye boyun eğdirir. O Müheymin’dir; kullarını koruyup gözetir. O Muğîs’tir; ‘her şey bitti’ sanılan anlarda dahi, kullarını alıp kurtarır. Ve, eğer hikmeti iktiza ederse, Serîü’l-Hisab’dır; gerekirse, hesabı çabucak görür.
Hem, Hakîm’dir de. Hikmeti gereği, şu dünyayı bir ‘meydan-ı imtihan’ olarak yaratmıştır tâ ki, elmas ruhlar ile kömür ruhlar tanınsın ve bilinsin. Zaten o yüzden mühlet verir. Ne ki, kimileri bu mühleti, ne yaparsak yanımıza kâr kalıyor şeklinde yorumlar; duruma hâkim’ oldukları zannına kapılırlar. İnananlar ise, Allah’ın kimilerine verdiği mühleti, eğer her gün ve her saat O’nun güzel isimlerini teneffüs etmekte ihmale düşerlerse, “Acaba terk mi edildik?” korkusuyla karşılarlar.
Hayır! Allah  (c.c) İMHAL eder ancak asla İHMAL etmez.Yani bizlere mühlet verir; ama asla terk etmez.


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder