Mahyaların Tek Parti dönemde durumu maalesef günümüzdeki kadar "romantik" değildi.



Ramazan’ın gelmesiyle beraber “camilerin gerdanlığı” olarak tarif edilen kandiller ışıl ışıl yanmaya başladı. Bu sene İstanbul’da bizleri, “Ramazan Paylaşmaktır”, “Oruç Tut Sıhhat Bul”, “Hoş Geldin On Bir Ayın Sultanı”, “Merhaba Ya Şehri Ramazan” gibi mahyalar karşılıyor. Fakat geçmişte özellikle Tek Parti döneminde durum maalesef bu kadar "romantik" değildi.

450 yıllık bir Osmanlı geleneği olan ve özellikle İstanbul’un camilerini süsleyen mahyaların zamanında iktidarların topluma vermek istediği mesajlar içerdiğini, hem dönemin fotoğraflarından hem de araştırmacılarımızdan öğreniyoruz.

Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Kara katıldığı bir televizyon programında mahyaları 1830’lara kadar götürüyor. Kuş, lale, fıskiye, top arabası, kız kulesi gibi şekilli mahyalardan çok yazılı mahyaların kullanılmaya başlamasıyla birlikte, mahyaların siyasetle direkt bağlantısını da görebildiğimizi söyleyen Kara, özellikle Tek Parti döneminde iktidarın mahyaları kullanarak topluma vermek istediği mesajları yoğun bir şekilde ilettiğini söylüyor.

CILKI ÇIKTI



Prof. Dr. İsmail Kara, Cumhuriyet dönemiyle mahyalarda işin “cılkının çıktığını” ifade ediyor ve camilere asılan mahyaların, “Bize Cumhuriyet Yakışır”, “Yaşasın Cumhuriyet”, “Müslümanlar Cumhuriyet Perverdir”, “Yerli Malı Al”, “Para Biriktir” gibi seküler ifadelerden oluştuğunu söylüyor.

MAHYALAR POLİTİK DİLE ALET EDİLDİ

Cumhuriyet döneminde birçok konuda olduğu gibi mahyaların da fütursuzca kullanıldığını kaydeden Kara, Müslümanların ibadet mekânı camilerde özellikle 1940’lı yıllarda, “İçki kötüdür”, “Faiz malı eritir” gibi mahyaların asılmasının kabul edilemez olduğunu vurguluyor.

AMAÇ TOPLUMU SIKIŞTIRMAK

Mahyalarla ilgili tüm bu yaşananları, “Toplumu sıkılaştırma, toplum içeri çekme” durumu olarak okuyan Prof. Dr. Kara, konuyu “Bu sembolik anlatımlı bir dilin, doğrudan anlatımla ifade edilmesidir. Top arabasıyla verilmek istenen mesaj, yazıyla direkt verilebiliyor” cümleleriyle özetliyor.

SON MAHYA USTASI

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kapsamında bir mahya ustası istihdam edilmesi zorunluydu. Ancak bu alanda herhangi bir kadro açılmaması nedeniyle son mahya ustası elektrikçi kadrosunda yer aldı!

KARNE DÖNEMİNDE “PARA BİRİKTİR”



1945 II. Dünya Savaşı’na girmeyen Türkiye’nin şükranlarını göstermek için, “Varol İnönü” mahyası kullanılırken ekmeğin karneyle verildiği dönemde ise“Para Biriktir” mahyası asıldı.

MAHYALARDA ORDU DÖNEMİ



Tarihçi Mustafa Armağan “28 Şubat Mahyaları” adlı yazısında, hâlâ Tek Parti dönemindeki anlayışın devam ettiğini vurguluyor. Mahya anlayışı gibi yazılan Harbiye Askeri Orduevi’nin caddeye bakan tarafına asılmış olan afişte “Orduya sadakat şerefimizdir” yazılı olduğunu hatırlatıp, “Eğer bir şeyler yazılması gerekiyorsa ‘Millete sadakat şerefimizdir’ şeklinde olması lazım” diyor.

DIŞ POLİTAKIMIZ DA MAHYALARA YANSIDI

Mahyaların Tek Parti dönemde durumu maalesef günümüzdeki kadar "romantik" değildi.  Mahyalar tarihimizde en acı veren olay ise, 1946’da İstanbul Dolmabahçe Camii’nde yaşanıyor. Eski ABD Büyükelçimiz Münir Ertegün'ün savaş esnasında getirilemeyen naaşı, Missouri adlı ABD gemisiyle Türkiye’ye getiriliyor. İktidar tarafından gün gün takip edilerek büyük bir sevinç ile karşılanan bu olayda, ABD gemisi Dolmabahçe Camii’ne yazılan “Welcome” ışıklı mahyası ile karşılanıyor!

Bu durum ilk bakışta, ABD gemisine yapılan hoş bir karşılama gibi görülse de durum tamamen farklı. Asıl amaç Amerika’ya yaranmak ve Türkiye’de görülmeye başlanan Sovyetler Birliği'ne gözdağı vermek. Bu dönemde “Welcome” yazısı pek çok kuleye hatta Kızkulesi'ne de asılmıştı.