18 Haziran 2015 Perşembe

ÂLEMİN YARATILIŞI BÖLÜMÜ Cehennemin Teneffüsü Ne Demektir?



Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor." Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu yaz nefesi, en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de kışta en şiddetli bulduğunuz soğuktur." Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).

Copy and WIN : http://ow.ly/KNICZ
 
Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor." Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu yaz nefesi, en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de kışta en şiddetli bulduğunuz soğuktur." Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).

Copy and WIN : http://ow.ly/KNICZ

Cehennem Senede İki Kez Nefes Alır

ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, kendisi Ebu Hurayra (r.ânh)'dan, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Cehennem ateşi, Rabbine şikayet arzetti: -Ya Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor (yani ben, kendimi yiyorum, izin ver), dedi.
Allah da, onun iki defa nefes almasına izin verdi.
Nefesin biri kışın, diğeri yazın.
En şiddetli hissettiğiniz sıcak ile sizi en çok üşüten zemherir (işte budur).
(Sahih-i Buhârî, Kitabu Bed'i'1-Halk, B.10, Hds.69, Kitabu Mevakiti's-Salat, B.9, Hds.14; Sahih-i Muslim, Kitabul-Mesadd, B:32, Hds.185-187; Sunen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu'l-Cehennem, B.8, Hds. 2719; Sunen-i İbn Mace, Kitebu'z-Zuhd, B.38, Hds. 17, 4319; Sunen-i Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.119, Hds.2848)

Ebû Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cehennem 'bir kısım bir kısmımı yiyip bitiriyor' diye Allah’a şikayette bulundu. Allah’ta ona iki sefer nefes almasını takdir etti. Kışın bir nefes, yazın bir nefes; kışın aldığı nefesten dolayı soğuklar ve zemheri meydana geldi. Yazın aldığı nefesten dolayı baskın sıcaklar ve sâm yeli ortaya çıktı.”
(Muslim, Mesacid: Bab 27, 32, Hadis no. 185- 186 (617); İbn Mâce: Zuhd: 17, Tirmizi, Cennet, bab 9, Hadis no : 2592)

Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ebû Hurayra’dan değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. Mufaddal b. Salih hadisçilere göre hafız değildir.


(...) Bana Harmeletu'bnu Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti . (Dedi ki) : Bize Hay ve haber verdi. Dedi ki: Bana Yezîd b. Abdillâh b. Usâmete'bni Had, Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hurayra'dan, o da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)''den naklen rivayet etti ki şöyle buyurmuşlar :

«Cehennem, dedi ki: Yâ Rab! Kendi kendimi yedim. Bana izin ver de bir nefes bari alayım!
Bunun üzerine Allah ona iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (alır.) İşte mâruz kaldığınız soğuk, yâhud zemherir cehennemin nefesîndendir. Mâruz kaldığınız sıcak yahut harûr da cehennemin nefesîndendir.»
(Muslim, Mesâcid, bab 32, hadis no : 187)
Bu hadîsi Buhari, «Mevâkitu's - Salât» bahsinde; Nesâî «Kitâbu's - Salât» da tahrîc etmişlerdir.

Cehnnemin, Rabbine şikâyeti, biri hakikat, diğeri mecaz olmak üzere iki vecîhle tasavvur edilebilir.
Kaadî İyâz hakikat olduğuna kaaildir.

Kurtubî dahî: «Bu sözü hakîkata hamletmek imkânsız değildir. Çünkü muhbir-i sâdık olan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haddi zâtında caiz bir şeyi haber vermesi te'vîle muhtaç değildir. Binaenaleyh bu sözü hakîkata hamletmek evlâdır.» demişdir.

Nevevî de buna benzer sözler söyledikden sonra: «Doğru olan hareket bu sözü hakîkata hamletmekdir.» diyor.
Bu husûsda Aynî de şunları söylemişdir: «Allah'ın kudreti büyükdür. Zîrâ Suleyman (Aleyhisselâm)'in, hudhud'une ilim ve idrâk halk eden Allah,, cehenneme de konuşma âleti halk edebilir. Nitekim hudhud'a ilim halk ettiğini kitâb-ı kerîminde haber vermiş. Cehennemin de «Daha var mı?» diyeceğini hikâye etmişdir.»

Dâvûdî: «Bu hadîs cehennemin düşünüp, anladığına delildir. Filhakika cennetle cehennemden daha çok işiten hiç bir şey olmadığına dâir hadîs vârid olduğu gibi, cehennemin Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşacağına keza mu'minle de konuşarak «Geç ey mu'min! Gerçekten nurun alevimi söndürdü.» diyeceği rivayet olunmuşdur. Bu bâbda daha başka sözler de söylenmişdir.

İkinci veçhe göre cehennemin şikâyeti lisân-ı hâl iledir. Kaadî Beyzâvî bu şikâyeti mecaza hamletmiş: «Cehennemin şekvası, galeyanından mecaz olduğu gibi kendi kendini yemesi de cuz'lerinin sıkışıp birbiri üzerine yığılmasından; nefes alması dahî görünen kısmın dışarı çıkmasından mecâzdır demişdir.

«Cehennemde sıcakla, soğuğ'un bir arada bulunması imkânsızdır. Çünkü soğukla sıcak biribirine zıddır; denilemez. Çünkü bâzı hadîslerde vârid olduğuna göre cehennemin bâzı taraflarında ateş, bâzı taraflarında da zemherîr vardır. Zemherîr, şiddetli soğuk demekdir. Sıcakla soğuğun bir yerde bulunması imkânsız değildir, zîrâ Teâlâ Hazretleri iki zıddı bir araya getirmeye muktedirdir. Bir de cehennem, âhiret umûrundandır. Âhiret umurunu, dünyâdakilere kıyâs etmek doğru değildir. Mamafih Arabistan'ın sıcağı; kutupların soğuğu düşünülürse soğukla sıcağın dünyada da bir yerde bulunduğu anlaşılır.

Harûr: Gece ve gündüz devam eden şiddetli sıcakdır. Yalnız gündüz devam edip geceleyin kesilen sıcağa semûm derler. «Harr» sâdece sıcak demekdir. Hadîs-i şerif de: «Ma'rûz kaldığınız harr yahut harûr da cehennemin nefesindendir» denilmişdir. Burada yâ Rftvt şekk etmişdir. Yahut Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu şekilde söylemişdir. Bu takdirde «Ev» kelimesi şekk değil, taksim ifâde etmiş olur.

Sahîh haberlerden anlaşıldığına göre, dünyâ ateşi de cehennem ateşinden yaratılmışdır. Yalnız İbni Abbâs (Radiyallahû anh)'ın beyânına göre üzerine yetmiş defa su serpilmişdir. Zîrâ böyle yapılmasa mahlûkâtın ondan istifâde etmesine imkân kalmazdı. Teâlâ Hazretlerinin ateşi yaratması dünyâ umuru onunla tamam olduğu içindir. Ateş, bize âhireti de hatırlatır. Bizi Allah'ın azabından korkutur.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Yazın sıcaklar şiddetlenince öğle namazım hava biraz serinleyinceye kadar geciktirmek mustehabdır.
2- Cehennem hâlen yaratılmışdır. Bu hadîs «Cehennem kıyamet gününde halk edilecekdir.» diyen Mu'tezile taifesi aleyhine delildir.
3- Şikâyet hayvanlarla, cansız şeylerden de tesavvur olunabilir. Nitekim Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mucizelerinden olmak üzere hurma kütüğünün ve devenin şikâyetde bulundukları rivayet olunmuşdur.
4- Hadîsde serinliğe te'hîr edilmesi emir buyurulan namaz; öğle namazıdır.


 1656 - İmran İbnu Husayn (R.a) anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah (S.a.v)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada) Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:
"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen:
"Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-mâlden) iki kere bağış yap!" diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah (S.a.v)'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber (S.a.v)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:
"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (S.a.v), mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:
"Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı."
Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.
1657 - Ebu Rezîn el-Ukeylî (R.a) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, mahlukatını yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi?" Bana şu cevabı verdi:
"el-Amâ'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu söyledi: el-Amâ, yani "Allah'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."
irmizî, Tefsir, Hud (3108).
1658 - Târık İbnu Şihâb (R.a) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb dedi ki: "(Birgün) Resûlullah (S.a.v) aramızdan doğrularak mahlükatın ilk yaratılışından başlayarak (geçmiş olan gelecek olan bütün safaları) cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı öğrendi, bir kısmı unuttu."
Buharî, Bed'ul-Halk 1.
1659 - İbnu Mes'üd (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri aklı yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlükâtın en sevgilisi olana bindireceğim."
Rezin ilavesi.
1660 - Hz. Câbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bana: "Allah'ın meleklerinden olan Arş'ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivâyette bulunmam için bana izin verildi" dedi ve ilâve etti: "Onun kulak yumuşağı. ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesâfedir"
Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4727).
1661 - Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib (R.a) anlatıyor: "Bathâ nâm mevkide, aralarında Resûlullah (S.a.v)'ın da bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut geçti. Herkes ona baktı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.
"Evet bu buluttur!" dediler. Resûlullah (S.a.v):
"Buna müzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet müzn de denir" dediler. Bunun üzerine Resülullah (S.a.v) :
"Anân da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet anân da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (S.a.v):
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.
"Hayır, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.
"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki sema(nın uzaklığı da) böyledir."
Resûlullah (S.a.v) yedi semayı sayarak her biri arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilâve etti:
"Yedinci semânın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabâni keçi (süretinde melek) var. Bunların sınnakları ile dizleri arasında iki semâ arasındaki mesafe gibi uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisirıde Arş var, Arş'ın da alt kısmı ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe var. Allah, bütün bunların fevkindedir."
Tirmizî, Tefsir, Hâkka, (3317); Ebû Dâvud, Sünnet 19, (4723); İbnu Mâve, Mukaddime 13, (193).
Bir rivâyette şu açıklama yer alır: "Bu hadisi Câmiu'1-Usül sâhibi, Kütüb-i Sitte'ye dâhil kitaplardan hiçbirine nisbet etmemiştir."
Katâde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şöyle: "Resûlullah (S.a.v) ashabıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar geçmişti:
"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân (denen buluttur), bu arzımızın sakasıdır. Allah Teâlâ bunu kendisine hiç ibâdet etmeyen bir kavme göndererek (su ihtiyaçlarını görür)" dedi. Bir müddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir tavandır. Bunun üstünde diğer bir sema vardır" dedi ve böylece üst üste yedi semanın olduğunu söyledi. Sonra konuşmasına devamla:
"İkisi arasında ne (kadar uzaklık) var biliyor musuzıuz?" diye sorduktan sonra "Beş yüz yıl!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Arş var. Allah, Arş'ın fevkindedir. Ademoğlunun ef'âlinden hiçbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi arasında beş yüz yıl var. Böylece yedi arzın varlığını birer birer saydı" hadisi zikretti."
1662 - Abdullah İbnu Mes'ud (R.a)'dan yapılan rivayette, Resûlullah (S.a.v)şöyle buyurmuştur: "Allah yedi semayı yarattı. Her birinin kalınlığı beş yüz yıl yürüme mesafesidir. "
Derim ki: "Tirmizî'nin Câmi'inde yer alan Katâde hadisi, bazı takdim ve te'hirler, ziyâde ve noksanlarla Hasan Basri an Ebî Hüreyre tarikinden merfu olarak gelmiştir.
Allahu a'lem.
1663 - Cübeyr İbnu Mut'im (R.a) anlatıyor. "Resûlullah (S.a.v)'a bir bedevî gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, (kuraklıktan) insanlar meşakkate düştüler. Aile efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için Allah'a dua et, su göndersin. Zîra biz Allah'a karşı senin şefaatini, sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah (S.a.v) adama şu mukabelede bulundu:
"Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin ? Sübhanallah!"
Resûlullah (S.a.v) sübhanallahları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah (S.a.v) sözüne şöyle devam etti:
"Yazık sana, mahlukatından hiç kimseye karşı Allah şefaatçi kılınmaz. Allah'ın şânı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen Allah'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı, semavatının' şöyle üzerindedir.-Parmaklarıyla işaret ederek- tıpkı üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelâl sebebiyle inleyip ses çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi. "
Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4726).
1664 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:
"Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı."
Müslim, Sıfatu'1-Kıyâme 27, (2789).
1665 - Hz. Ebu Zerr (R.a) anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah (S.a.v) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(Yâsin 38).
Buhârî, Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin, (4225).
1666 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki.: "Güneş ve Ay kıyamet günü sarılırlar."
Buhâî, Bed'ül-Halk 4.
1667 - İbnu Abbâs (R.a) anlatıyor: "Yahudiler, gök gürültüsünün ne olduğunu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den sordular:
"Bulutlara müvekkel olan melektir. Berâberinde ateşten kamçılar var. Bununla bulutları Allah'ın dilediği yere sevkeder"diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular:
"Ya şu işitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutların istenen yere gitmeleri için onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Doğru söyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub (A.s)kendisine haram kıldığı şey nedir onu söyle?" dediler. Resûlullah (S.a.v):
"Hz. Yakub (ırku'n-nesâ denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa kadar inen. bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sütü dışında kendine uygun gelen (ne yiyecek, ne içecek) münâsip bir şey yoktu. Bu sebeple o da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin" dediler."
Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).
1668 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu (yaz nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de (kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur."
Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).
1669 - Katâde (rahimehullah) anlatıyor: "Bu yıldızlar üç maksatla yaratıldı:
1- Allah onları semaya zinet (ve süs) kıldı.
2- Şeytanlara atılacak taş kıldı.
3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri sürerse (kendi ilâve ettiği) hissesinde hataya düşer, nasibini kaybeder, mânasız bir yükün altına girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. Allah'a yeminle söylüyorum: Allah hiç kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de ölümünü herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. (Aksini iddia edenler) Allah hakkında yalan söyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibâresine kadar olan kısmı, Buhârî, Bed'ül-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmiştir.
1670 - Ebu Mûsa (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v)'ı dinledim, şunu söyledi: "Allah Teâlâ hazret1eri, Adem'i, yeryüzünün bütün (cüzler)inden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta (renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis (kötü kalbli), bir kısmı iyi kalblidir."
Ebu Dâvud, Sünnet 17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).
1671 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Allah Teâla, Hz. Âdem (A.s)'ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdülillah diyerek, izni ile Teâla'ya hamdetti. Rabbi de ona:
"Ey Âdem, yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden şu oturan gruba git ve "Esselâmu aleyküm" de!" dedi. (Hz. Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler):
"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!" diye karşılık verdiler. Sonra Âdem (A.s) Rabbine döndü. Rabbi ona:
"Bu cümle senin ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır" dedi.
Allah Teâla hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:
"Dilediğini seç!" dedi. Hz. Âdem:
"Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir" dedi. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri sağ elini açtı. İçinde Hz. Âdem ve onun zürriyeti(nin emsâlleri) vardı. Hz. Âdem (A.s):
"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb Teâla:
"Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Her insanın iki gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:
"Ey Rabbim ! Bu kimdir?" dedi. Rabb Telâla hazretleri:
"Bu senin oğlun Dâvud'dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim" dedi. Âdem aleyhisselam:
"Ey Rabbim onun ömrünü uzat!" talebinde bulundu. Rabb Teâla:
"Bu ona takdir edilmiş olandır!" deyince, Âdem:
"Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim"diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb Teâla:
"Sen ve bu (talebin berabersiniz)." buyurdu.
Sonra Âdem cennete yerleştirildi. Allah'ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten (arza) indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be-yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Âdem (A.s) ona:
"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti!" dedi.
Melek:
"İyi ama sen oğlun Dâvud a altmış senesini verdin" dedi. Ne var ki O bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de unuttu. "
Resûlullah (S.a.v) ilâve etti: "O günderı itibaren yazma ve şahidlik emredildi."
Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf süresinin tefsirinde geçti. Orada son cümle yoktur.
1672 - Hz. Aişe (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar, cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan yaratıldı. "
Müslim, Zühd 60, (2996).
1673 - İbnu Ömer (R.a) anlatıyor: "Hayır, Allah'a kasem olsun Resûlullah (S.a.v), Hz. İsa'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu söyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'ı tavafediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.
"Bu kim?" dedim.
"Meryem'in oğlu!" dediler.
Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.
"Bu kim?" dedim.
"Bu, Deccâl !" dediler.
İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbnu Katan'dı."
Zührî der ki: "İbnu Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzâalı bir kimseydi."
Buhârî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libâs 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).
1674 - Hz. Câbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler (aleyhimusselam) arzedildiler. Hz. Musa zayıfca bir erkekti. Sanki Şenûe kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. İsa (A.s)'yı da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen Ürve İbnu Mes'üd idi. Hz. İbrahim (A.s)'i de gördüm, gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı -yani kendisini kastediyor- Hz. Cebrail (A.s)'i de gördüm. Gördüklerimden ona en ziyâde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."
Müslim, İmam 271, (167); Menâkıb 27, (3651).
1675 - Semure İbnu Cündüb (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdu ki: "Sâm, Arapların babasıdır.Yâfes, Rumların babasıdır. Hâm Habeşîlerin babasıdır."
Tirmizî, Tefsîr, Sâffât, (3229), Menâkıb, (3927).
1676 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Zekeriyya (As) marangoz idi."

Müslim, Fedâil 169, (2379).

Benim sadık kulum sadık niyetle dua ediyor, kalbi tertemiz, “Ya rabbi diyor. Ben de ona “Buyur” derim ve hacetini karşılarım. (İBN KESİR CİLT III/S.720)
Dikkat edin ben sadece bir insanım. Bana bir davacı gelir. Belki de içinizden bir kısmınız delilini çok daha güzel bir dille ifade eder ve ben onun LEHİNE HÜKÜM VERİRİM. Kimin için bir müslümanın aleyhinde hüküm vermişsem o ateşten bir parçadır. Ya onu taşısın ya da atsın. (İBN KESİR CİLT III/S.741)
Zikrimle meşgul olup benden istemeye vakit bulamayanlara isteyenlerden daha çok veririm. (İHYAU’-ULÜMİ’D-DİN CİLT I/S.850)
Her sanatın ehlini bulunuz ve ondan yardım dileyiniz. (FETHU’R- RABBANİ /S.366)
Cehennem dünyayı çevreliyor. Cennet de onun ardındadır. Bunun için cehennem üzerindeki köprü cennet yolu olmuştur. ( RAMUZÜL EHADİS/ 3399)
Nevvas b. Sem’an (r.anha)  anlatıyor:
Resulullah (sav)’ı, ‘’Kıyamet günü Kur’an ve onunla dünyada amel eden Kur’an ehli, mahşer yerine getirilirler de Bakara ve Al-i İmran sureleri (şefaatçı olmak için) birbirleriyle mücadele ederek, bu sureleri okuyanların önlerine geçmeye çalışırlar’’ buyururken işittim. (MÜSLİM)
Hz. Ebu Hureyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı: "Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı." (KÜTÜB-İ SİTTE /1664)
Hz. Ebu Hureyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu (yaz nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de (kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur." (KÜTÜB-İ SİTTE /1668)
Ebu Mûsa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim, şunu söyledi: "Allah Teâlâ hazretleri, Adem'i, yeryüzünün bütün (cüzler)inden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta (renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis (kötü kalbli), bir kısmı iyi kalblidir." (KÜTÜB-İ SİTTE /1670)


1661 - Hz.Abbas Ibnu Abdilmuttalib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Batha nam mevkide, aralarinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in da bulundugu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut gecti. Herkes ona bakti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Bunun ismi nedir bileniniz var mi?" diye sordu.
"Evet bu buluttur!" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Buna muzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet muzn de denir" dediler. Bunun uzerine Resulullah(aleyhissalatu vesselam) :
"Anan da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet anan da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasindaki uzaklik ne kadardir?" diye sordu.
"Hayir, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladilar.
"Oyleyse bilin, ikisi arasindaki uzaklik ya yetmis bir, ya yetmis iki veya yetmis uc senedir. Onun ustundeki sema(nin uzakligi da) boyledir."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yedi semayi sayarak her biri arasinda bu sekilde uzaklik bulundugunu soyledi. Sonra ilave etti:
"Yedinci semanin otesinde bir deniz var. Bunun ust sathi ile dibi arasinda iki sema arasindaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabani keci (suretinde melek) var. Bunlarin sinnaklariile dizleri arasinda iki sema arasindaki mesafe gibi uzaklik var, sonra bunlarin sirtlarinin gerisiride Ars var, Ars'in da alt kismi ile ust kismi arasinda iki sema arasindaki uzaklik kadar mesafe var. Allah, butun bunlarin fevkindedir."
Tirmizi, Tefsir, Hakka, (3317); Ebu Davud, Sunnet 19, (4723); Ibnu Mave, Mukaddime 13, (193).
Bir rivayette su aciklama yer alir: "Bu hadisi Camiu'1-Usul sahibi, Kutub-i Sitte'ye dahil kitaplardan hicbirine nisbet etmemistir."
Katade ve Abdullah'dan yapilan bir rivayet soyle: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ashalbiyla birlikte otururken bir kisim bulutlar gecmisti:
"Bunun ne oldugunu biliyor musunuz? Bu, el-anan (denen buluttur), bu arzimizin sakasidir.Allah Teala bunu kendisine hic ibadet etmeyen bir kavme gondererek (su ihtiyaclarini gorur)" dedi. Bir muddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Durulmus bir dalga, korunmus bir tavandir. Bunun ustunde diger bir sema vardir" dedi ve boylece ust uste yedi semanin oldugunu soyledi. Sonra konusmasina devamla:
"Ikisi arasinda ne (kadar uzaklik) var biliyor musuziuz?" diye sorduktan sonra "Bes yuz yil!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne oldugunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Ars var. Allah, Ars'in fevkindedir. Ademoglunun ef'alinden hicbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altinda bir diger arz var, ikisi arasinda bes yuz yil var. Boylece yedi arzin varligini birer birer saydi" hadisi zikretti."

1662 - Abdullah Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)'dan yapilan rivayette, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)soyle buyurmustur: "Allah yedi semayi yaratti. Her birinin kalinligi bes yuz yil yurume mesafesidir. "
Derim ki: "Tirmizi'nin Cami'inde yer alan Katade hadisi, bazi takdim ve te'hirler, ziyade ve noksanlarla Hasan Basri an Ebi Hureyre tarikinden merfu olarak gelmistir.
Allahu a'lem.

1663 - Cubeyr Ibnu Mut'im (radiyallahu anh) anlatiyor. "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir bedevi gelerek:
"Ey Allah'in Resulu, (kurakliktan) insanlar mesakkate dustuler. Aile efradi zayiata ugradi. Hayvanlarimiz da helak oldular. Bizim icin Allah'a dua et, su gondersin. Zira biz Allah'a karsi senin sefaatini, sana karsi da Allah'in sefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) adama su mukabelede bulundu:
"Yazik sana, soyledigin seyin idrakinde misin ? Subhanallah!"
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) subhanallahlari o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'in yuzunden okunmaya basladi. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozune soyle devam etti:
"Yazik sana, mahlukatindan hic kimseye karsi Allah sefaatci kilinmaz. Allah'in sani boyle bir sey yapmaktan cok yucedir. Bak hele! Sen Allah'in (azametinin) ne oldugunu biliyor musun? O'nun Ars'i, semavatinin' soyle uzerindedir.-Parmaklariyla isaret ederek- tipki uzerinde bir kubbe gibi. Ars Zat-i Zulcelal sebebiyle inleyip ses cikarir, tipki suvarisi sebebiyle atin ses cikarmasi gibi. "
Ebu Davud, Sunnet 19, (4726).

1664 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun elimden tuttu ve su aciklamayi yapti:
"Allah topragi cumartesi gunu yaratti. Ondaki daglari pazar gunu yaratti; agaclari pazartesi gunu yaratti. Mekruhlari sali gunu yaratti. Nuru carsamba gunu yaratti ve onda hayvanlari persembe gunu yaydi. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma gunu ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasindaki gunduz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yaratti."
Muslim, Sifatu'1-Kiyame 27, (2789).

1665 - Hz. Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Gunes batarken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Gunes nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resulu daha iyi bilirler!" dedim.
"Ars'in altina secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyecegi, izin isteyip, izin verilmeyecegi zamanin (kiyametin) gelmesi yakindir. O vakit kendisine: "Geldigin yere don!" denir. Boylece battigi yerden dogar. Bu durumu Cenab-i Hakk'in su sozu haber vermektedir. (Mealen): "Gunes, duracagi zamana dogru yuruyup gitmektedir. Bu aziz ve alim olan Allah'in takdiridir"(Yasin 38).
Buhari, Tefsir Ya-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Muslim, Iman 250, (159); Tirmizi, Tefsir, Ya-sin, (4225).

1666 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki.: "Gunes ve Ay kiyamet gunu sarilirlar."
Buhari, Bed'ul-Halk 4.

1667 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Yahudiler, gok gurultusunun ne oldugunu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den sordular:
"Bulutlara muvekkel olan melektir. Beraberinde atesten kamcilar var. Bununla bulutlari Allah'in diledigi yere sevkeder"diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular: "Ya su isitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutlarin istenen yere gitmeleri icin onlara yapilan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Dogru soyledin. Simdi de Israil'in Yakub (aleyhisselam)kendisine haram kildigi sey nedir onu soyle?" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) :
"Hz. Yakub (irku'n-nesa denen) uyluk mafsalindan baslayip dize, topuga kadar inen. bir agridan muzdarib idi. Deve eti ve sutu disinda kendine uygun gelen (ne yiyecek, ne icecek) munasip bir sey yoktu. Bu sebeple o da bunlari haram etti" dedi. Yahudiler: "Dogru soyledin" dediler."
Tirmizi, Tefsir Ra,d, (3116).

1668 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine sikayet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kismim diger kismimi yiyor. " Bunun uzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kista, bir nefes de yazda. Iste bu (yaz nefesi), en siddetli sekilde hissettiginiz hararettir. Oburu de (kista) en siddetli buldugunuz soguktur."
Buhari, Bed'ul-Halk 10; Muslim, Mesacid 185, (617); Tirmizi, Sifatu Cehennem 9, (2595); Ibnu Mace, Zuhd 38, (4319); Muvatta, Yukutu's-Salat 27, (1,15).

1669 - Katade (rahimehullah) anlatiyor: "Bu yildizlar uc maksatla yaratildi:
1- Allah onlari semaya zinet (ve sus) kildi.
2- Seytanlara atilacak tas kildi.
3- Geceleri istikamet tayin etmede isaretler kildi. Kim yildizlar hakkinda bunlar disinda bir te'vil ileri surerse (kendi ilave ettigi) hissesinde hataya duser, nasibini kaybeder, manasiz bir yukun altina girer ve hakkinda bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte aciz kaldiklari bir seye burnunu sokmus olur. Allah'a yeminle soyluyorum: Allah hic kimsenin ne hayatini, ne rizkini, ne de olumunu herhangi bir yildizla irtibatli kilmamistir. (Aksini iddia edenler) Allah hakkinda yalan soyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezin ilavesidir. Ancak, (hakkinda bilgisi olmayan) ibaresine kadar olan kismi, Buhari, Bed'ul-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmistir.

1670 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim, sunu soyledi: "Allah Teala hazret1eri, Adem'i, yeryuzunun butun (cuzler)inden almis oldugu bir avuc topraktan yaratti. Adem'in ogullari da arzin kisimlarina gore vucuda geldi. Bir kismi beyazdir, bir kismi kizildir, bir kismi siyahdir. Bunlar arasinda orta (renkliler) de var. Ayrica bir kismi uysaldir, bir kismi hasindir, bir kismi habis (kotu kalbli), bir kismi iyi kalblidir."
Ebu Davud, Sunnet 17, Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2948).  


2394 – Amr İbnu Abese es-Sülemî (radıyallâhu anh) anlatıyor:”Bir gün Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a:
Ey Allah’ın Resülü! dedim, Allah’a biri diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır
-veya- Allah’ın zikri taleb edilen daha yakın bir saat var mıdır?”

Evet, dedi, vardır. Allah’ın kula en yakın olduğu zaman gecenin son kısmıdır. Eğer bu saatte Aziz ve Celil olan Allah zikredenlerden olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya kadar (meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Çünkü güneşşeytanın iki boynuzu arasından
doğar ve bu doğma ânı kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir mızrak boyunu
buluncaya ve
(sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı bırak.
Bundan sonra namaz -güneş gün ortasında mızrağın tepesine gelinceye kadar- yine (meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneşin tepe noktasına gelme saati, cehennem
kapılarının açıldığı ve cehennemin coşturulduğu bir saattir; namazı
(eşyaların gölgesi) doğu tarafa sarkıncaya kadar terkedin.
Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar- meleklerin beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneş, batarken de bu beraberlik ve şehadet kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu
arasında kaybolur. O sırada yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir
.”
Ebü Dâvud, Salât 299, (1277); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 279, 280); Müslim, Müsâfırîn 294, (832)
 *
2370 – Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Biz bir sefer sırasında Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Müezzinimiz öğle namazı için ezan okumak istedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona:
Serinlemeyi bekle!” dedi. Bir müddet geçince müezzin ezan okumak istemişti, yine ikinci ve hatta üçüncü defa: “Serinlemeyi bekle!” dedi. (Bekledik), hatta tümseklerin (doğu cihetindeki) gölgelerini gördük.
O zaman aleyhissalâtu vesselâm: “Şiddetli hararet cehennemin bir kabarmasıdır.
Öyleyse, hararet şiddetlenince öğle namazını (vakit) serinleyince kılın” dedi.
Buhârî, Mevâkît 9,10, Ezân 18; Bed’ü’l-Halk 10; Müslim, Mesâcid 184, (616);
Ebü Dâvud, Salât 4, (401); Tirmizî, Salât 119, (1, 58)

 *
2369 – İmam Mâlik in bir rivayetinde (Resülullah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir):
Cehennem, Rabbine (ey Rabbim! bir kısmım, diğer bir kısmımı yiyor diye) şikayet etti. Bunun üzerine
Rab Teâlâ ona yılda iki kere teneffüs etmesine izin verdi: Kışta bir nefes, yazda bir nefes.
(İşte, hararetten en şiddetli hissedilen ve soğuktan en şiddetli hissedilen şey bu soluklardır).”

Buhârî, Mevâkît 8; Muvatta, Vuküt 27, (1,15)

*
2368 – Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Hararet şiddetlenince namazı (vakit) biraz serinleyince kılın.
Çünkü, şiddetli hararet cehennemden bir kabarmadır.

Buhârî, Mevâkît 9, Bed’ü’l-Halk 10; Müslim, Mesâcid 180, (615); Muvatta, Vüküt 28, (1,16); Ebü Dâvud, Salât 4,
(402); Tirmizî, Salât 7, (157); İbnu Mâce Salât 4, (677); Nesâî, Mevâkit 5 (1, 248-249).

2403 – Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor:
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) cuma günü hariç, gün ortasında (nısfu’n-nehâr) namaz kılmayı mekruh addederdi ve derdi ki: “Cehennem, cuma dışında (her gün o vakitte) coşturulur.
Ebü Dâvud, Salât 223, (1083).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder