KELAMDA KADER ANLAYIŞININ İNSAN DAVRANIŞLARINI BELİRLEMEDE ROLÜ
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ...................................................................................................................V
GİRİŞ ...................................................................................................................
VI Tezin Konusu ve Amacı....................................................................................... VI
BİRİNCİ BÖLÜM:
KAZA VE KADER KAVRAMLARININ ANALİZİ ........................................VII
A. KADER KAVRAMI......................................................................................VII
1. Kader Kavramının
Anlamı ve İçeriği .......................................................VII
2. Kaza Kavramının
Anlamı ve Mahiyeti ................................................... VIII
3. Kaza ve Kader Kavramlarının
Kelam Disiplininde Anlamları ................... X
4. Kur’an-ı
Kerim’de Kader Kavramı............................................................ X
5.
Kur’an-ı Kerim’de Kaza Kavramı .......................................................... XIX B.
KUR’AN-I KERİM’DE KADER
ANLAYIŞIYLA İLGİLİ OLDUĞU İDDİA EDİLEN DİĞER AYETLER..............................................................................XX
1. Allah’ın Sıfatları .......................................................................................XX
2. İnsana Ait Fiiller ...................................................................................XXIII
3. İnsanın Hür Olduğuna İşaret
Eden
Ayetler.......................................... XXVI
C. KELAMDA KADER TARTIŞMALARININ ORTAYA
ÇIKIŞI VE
KADER ANLAYIŞLARI...........................................................................................XXVIII
1. Kader Probleminin
Ortaya Çıkışı.......................................................XXVIII
2. Kader Anlayışının,
Yapılanları
Meşrulaştırmak İçin Kullanılması
ve Emevi
Örneği ........................................................................................................XXX
3. Hasan
el- Basri’nin Kader Risalesi ..................................................... XXXII
4. Kelam İlminde Kader Problemi ile İlgili Temel Yaklaşımlar ............ XXXV
5. Kader Anlayışlarının Değerlendirilmesi ................................................ XLV
İKİNCİ BÖLÜM:
KUR’AN-I KERİM’DE
KADER ANLAYIŞI VE İNSAN OLGUSU ......... XLIX A. İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ ................................................................ XLIX
1.İnsan
Tabiatının Tasviri ......................................................................... XLIX
B. İNANMAYANLARIN KADER
ANLAYIŞI KARŞISINDA GÖSTERDİĞİ
TEPKİLER.........................................................................................................LIX
1. Cahiliye Dönemi Kader Anlayışı .............................................................LIX
2. İnanmayanların Kader Anlayışı ...............................................................LXI C. İNANANLARIN KADER
ANLAYIŞI KARŞISINDAKİ
TUTUMLARI LXII
1. İnananların Tutumları ............................................................................ LXII
2. Seçilmiş İnsanlar .................................................................................... LXV
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
HADİSLERDE KADER ANLAYIŞI.......................................................... LXXIII
1. Kader İnancının İman Esaslarından Sayıldığı
Rivayetler .................. LXXIII
2. Kader Anlayışının
Tanımlandığı
Rivayetler ...................................... LXXIV
3. Allah’ın Bilgisinin Geleceği
Belirlediğini İma Eden
Rivayetler ....... LXXVI
4. Kader İnancı İle Ameller Arasında ki İlişki......................................LXXVII
5. Kur’an ve Hadislerde Kader Anlayışı İle İlgili
Farklılıklar ..............LXXXII
SONUÇ............................................................................................................LXXXIII BİBLİYOGRAFYA.........................................................................................LXXXVI
Bir adam İmam Ebû Hanîfe'ye gelerek onunla kader hususunda tartışmaya koyuldu. Ona şunları söyledi:
"Sen kader üzerinde düşünen kimsenin güneşin kendisine bakana benzediğini ve güneşe baktıkça şaşkınlığının da arttığını bilmiyor musun?" (Kalâidu Ukudi'l-lkyan, vr. 77
İmam Ebû Hanîfe diyor ki:
"Yüce Allah, daha var olmalarından önce ezelden beri eşyayı biliyordu." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302, 303)
Dedi ki:
"Yüce Allah var olmayanı var olmama halinde yok olarak bilir. Onu varedeceği takdirde nasıl olacağını da bilir. Yüce Allah var olanı varlığı halinde var olarak bilir. Onun nasıl yok olacağını da bilir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302-303)
İmam Ebû Hanîfe diyor ki:
"Onun kaderi Levh-i Mahfuzdadır." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)
Dedi ki:
"Yüce Allah'ın kaleme yazmasını emrettiğini, kalemin: Neyi yazayım Rabbim dediğini, Yüce Allah'ın: "Kıyamet gününe kadar olacak olan her şeyi yaz" dediğini ikrar ve kabul ederiz. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"İşledikleri her şeyde defterlerdedir. Küçük büyük herşey satır satır yazılıdır." (Kamer, 54/52 53) (el-Vasiyye (şerhi ile) s. 21)
İmam Ebu Hanife dedi ki:
"Dünyada da ahirette de o dilemedikçe hiçbir şey olmaz." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)
İmam Ebû Hanîfe diyor ki:
"Yüce Allah eşyayı yokken var etti." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)
Dedi ki:
"Allah varlıkları yaratmadan önce de hâlık (yaratıcı) idi." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 304)
Dedi ki:
"Bizler kulun amelleriyle ikrar ve marifetiyle de mahluk olduğunu kabul ve ifade ederiz. Fail (işi yapan) fiilleriyle yaratılmış olduğuna göre fiillerinin de yaratılmış olması öncelikle söz konusudur." (Vasiyye -şerhi ile- s. 14)
Dedi ki:
"Kulların hareket ve sükûn türünden bütün fiilleri onların kesbi (kazanması)dır. Yüce Allah da onların yaratıcısıdır. Hepsi de onun meşieti (dilemesi), ilmi, kaza ve kaderi iledir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 303)
İmam Ebû Hanîfe dedi ki:
"Kulların hareket ve sükûn (hareketsizlik) gibi bütün fiilleri gerçek anlamıyla onların kesbleri (kazanımları)'dir. Yüce Allah da onların yaratıcısıdır. Hepsi onun meşieti (dilemesi), ilmi, kaza ve kaderi iledir. İtaatlerin tamamı da Allah'ın sevmesi, rızası, ilmi, meşieti, kaza ve kaderi ile ve onun emri ile vacibtir. Bütün masiyetler de onun ilmi, kazası, takdiri ve meşieti ile olmakla birlikte; onları sevmesi, onlardan razı olması ve onları emretmesiyle değildir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 303)
Yine dedi ki:
"Yüce Allah insanları küfür ve imandan azade olarak yaratmıştır." (Doğrusu şöyle olmalıdır: "Yüce Allah insanları İslam fıtratı üzere yaratmıştır." Nitekim Ebû Hanîfe bunu bundan sonraki sözleriyle açıklayacaktır.)
Sonra onlara hitapta bulundu, onlara emirler verdi, yasaklar koydu. Kâfir olan kendi fiili, inkârı ve hakkı reddetmesi, Yüce Allah'ın da onu yardımsız bırakmasıyla kâfir olur. İman eden kimse de kendi fiiliyle, ikrarıyla Yüce Allah'ın tevfiki ve ona yardım etmesi ile iman eder." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302-303)
Dedi ki:
"Adem'in soyundan gelecek olanları sulbünden zerrecikler şeklinde çıkardı. Onlara akıl verdi, onlara hitab etti. Onlara imanı emretti, küfrü yasakladı. Onlar da onun rububiyyetini kabul ettiler. Bu onların iman etmeleri demekti. İşte onlar bu fıtrat üzere doğarlar. Bundan sonra kâfir olanlar ise değiştirmiş ve değişiklik yapmış olurlar. İman edip tasdik edenler ise o ahid üzere sebat etmiş ve devam etmiş olur." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)
Dedi ki:
"Eşyayı takdir edip onların hakkında hükmünü veren odur. Dünyada da, ahirette de onun meşîeti (iradesi), ilmi, kazası, kaderi ve Levh-i Mahfuzda yazması ile olmadıkça hiçbir şey olmaz." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)
Dedi ki:
"Yarattıklarından hiçbir kimseyi kâfir olmaya ya da iman etmeye mecbur etmez. Onları şahıslar halinde yaratmıştır. İman ve küfür kulların fiilidir. Yüce Allah kâfir olanı küfür halinde kâfir olarak bilir. Bundan sonra iman edecek olursa onu mü'min olarak bilir ve onu sever. (Bütün bunlar sebebiyle de) ilminde herhangi bir değişiklik söz konusu olmaz." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 303)
ÖNSÖZ
Kader, üzerinde epey
çalışılmış ve halen çalışılıyor olan bir konudur.
Muhtemelen bu konuya ilgi, ileride de muhafaza edilecek ve bir çok disiplinle
bağlantılı olarak araştırılacaktır. Kaderin ne olduğuna dair varolan
bu ilgi ve merakın en önemli sebebi, genelde
Allah ile mahlukat ve özelde de Allah ile insan
arasındaki ilişkiyi
belirleyen merkezi bir kavram
olmasıdır. İnsanın kendi güç ve yeteneklerini anlayabilme ve
Allah’ı tanıyabilme açısından kader kavramı kilit bir
noktada bulunmaktadır. Çünkü kader anlayışına
paralel olarak
Allah’ın mahiyetine
dair verdiğimiz cevaplar, kendi alanıyla sınırlı
kalmayacak,
insanın yapabilme yetisini ve gücünü belirleyecektir.
Sahabe
döneminden itibaren tartışılan kader konusuna, iki yönden
yaklaşılmaktadır. Bunlardan birincisi, her şeyin mutlak ve
tek
yaratıcısı Allah
olduğu için insan fiillerinin de Allah
tarafından yaratıldığını öne sürmektedir. İkincisi ise
insanların Allah tarafından uyarılmalarına, insanlara vahiy gönderilmesine ve insanların ceza ya da mükafatla karşılaşılacak
olmalarına
dikkat çekerek,
insanların fiillerini kendi yarattığını
iddia etmektedir.
Bu kader
anlayışlarının
oluşmasında
etkili olan unsurları incelediğimiz
çalışmamızda aynı zamanda kader anlayışının gündelik hayatta ne
kadar var olduğunu da sorguladık. İnsanların bir karar alırken veya bir işe başlarken kader konusunu göz önünde
bulundurup bulundurmadıklarına işaret ettik.
Bu çalışmanın ortaya çıkış sürecinin her aşamasında, bana yardımcı olan, yönlendirmeleriyle ve
tashihleriyle her anlamda danışmanlık yapan saygı
değer Hocam, Yrd. Doç. Dr. Hadi ADANALI’ya, çalışmamızda yaptıkları
eleştirilerle yönlendirici olan
Doç. Dr.
İlhami
GÜLER
ve Yrd.
Doç. Dr.
Gürbüz DENİZ Hocaya teşekkürlerimi
sunarım.
GİRİŞ
Tezin Konusu ve Amacı
Biz bu çalışmamızda, en yaygın tanımıyla “Allah’ın olacak her şeyin
ne zaman ve ne şekilde olacağını, ezelde tespit ve tayin etmesi”1 şeklinde
ifade edilen kader anlayışının İslam dinine uygun olup olmadığını araştırmayacağız. Burada çalışmayı hedeflediğimiz konu,
mevcut kader
anlayışımızın
oluşmasında nelerin
etkili
olduğunu tespit
etmek,
kader
anlayışının insan davranışlarını belirlemede nasıl bir etkiye sahip olduğu ve bu konuyla ilgili
olarak Kur’an-ı Kerim ve Hadislerin işaret ettiği noktaları ortaya çıkarmak, kelamcıların söz konusu mevzuya yaklaşımlarını göstermektir.
Tezin Alanı ve Yöntemi
Çalışmamızda sadece bir ilke ve kavramı değil, dinin bütünlüğünü gözeterek, kader
inancı ile davranışlarımız arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya
çalışacağız. Ayrıca
bu
çalışmamızda
din
dilinin kendine
has yapısını göz
önüne alacağız; yani bir yandan Tanrı’nın kâdir, âlim, mûrid, hâlık olduğunu bildiren metinlerle,
diğer yandan
insanın
sorumluluğuna işaret eden ayetleri bir
arada değerlendireceğiz. Bunun yanı sıra nüzul ortamını göz önünde bulundurarak ayetlerde anlatılmak
istenen manayı yakalamaya çalışacağız.
Bu çalışmamızda öncelikle söz konusu anlayışı
ifade eden, kaza ve kader kelimelerinin incelemesini yaptık. Kavramların sözlük anlamlarını verdikten sonra,
Kur’an-ı Kerim’de ne anlamda kullanıldıklarını gösterdik.
Daha sonra kaderle
ilgili tartışmaların nasıl başladığını ve
konuyla
ilgili temel
yaklaşımları özetledik. Bir sonraki bölümde inananların ve
inanmayanların
kadere yaklaşımlarını açıklayan ayetleri inceledik. Böylece Kur’an-ı Kerim’de
bahsi geçen
kader anlayışlarını ortaya koymayı hedefledik. Hadisler ile ilgili bölümde ise, hadis rivayetlerinde gerek sorulan sorularla gerekse bu sorulara verilen cevaplarla ortaya çıkan, insanların
ulaştıkları kader anlayışını
tahlil etmeye çalıştık.
İlgili kelimelerin analizlerinde, temel olarak ilk döneme ait sözlüklere bakmaya dikkat ettik. Kader
konusuyla ilgili tartışmaları ve temel yaklaşımları izah ederken,
öncelikle Eş’ârî’nin,
Makalat ve İbane’sine;
Maturîdî’nin
Kitabü’t Tevhid’ine baktık. Hak ve sapık mezhepleri açıklamak üzere kaleme
alınmış olan, Şehristanî’nin el- Milel ve’n Nihal
kitabı ile Bağdadi’nin el-Fark beyne’l Fırak kitaplarından da
sıkça faydalandık. Kur’an-ı Kerim’de geçen kader anlayışlarını incelediğimiz bölümde
ise tefsir kitapları bize çok fazla yardımcı olmadı. Çünkü onlar konuyu bizim
yaklaşımımızla ele almamaktadırlar. Bununla birlikte mealler arasında
Muhammed Esed’in
Kur’an Mesajı meal-tefsir’i ile
Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın Hak
Dini Kur’an Dili adlı tefsirinden faydalandık. Hadislerde geçen
kader anlayışı
ile ilgili
yaklaşımı incelerken
de, Kütüb-i Tisa’ya öncelik verdik.
BİRİNCİ BÖLÜM:
KAZA VE KADER KAVRAMLARININ
ANALİZİ
A. KADER KAVRAMI
1. Kader Kavramının Anlamı ve İçeriği
Kader kelimesinin sözlüklerde anlamları şu şekilde verilmektedir:
1. Bir şeyin
ölçüsü miktarı.2
2. Kaza ve hüküm.3
1 Nureddin Sabûnî, Mâturîdîyye Akaidi,
Çev. Bekir Topaloğlu, D.İ.B. Yayınları, Ankara-1991, s. 194.
2 Ebü’l-Feyz Zebidî, Tacu’l Arus Fi Şerhi’l-Kamus, Daru’l Fikir Yayınları, Beyrut-1994, VII, s. 370. Bkz. Ebu Cemaleddin İbn-i Manzur, Lisanu’l Arab, 10.baskı, Sadr Matb., Beyrut-tsz., V, s. 74.
3 Zebidî, a.g.e., s. 74.
3. Güç, güç yetirmek.
‘Kadere aleyhi’, gücü yetmek anlamındadır.4
4. Bölüştürmek,
paylaştırmak. ‘Ve
kaderal rızka’, ifadesi
ise
rızkı bölüştürmek, paylaştırmak demektir.5
5. el-kadru kelimesi, fetha ve sükûnle kolaylık, zenginlik yada servet
anlamlarına gelir. Kelime güçten kaynaklanan bir
kolaylığı ifade eder. “Kudratin” ve “makdurate”
kelimeleriyle aynı
anlamda olup ‘Ve- racülün
zü kudretin’ demek
‘zengin adam’ anlamındadır.6
6. El-Kadru
kelimesinin diğer bir anlamı da daraltmak,
sıkıştırmaktır.
7. El-kadru
kelimesi
ta’zim etmek ululamak manasını da ifade eder.7
8. Sözlükler, bize el-kadru kelimesinin bir şeyi bir şeye kıyas etmek
anlamını da verir.8
9. Kelime küçük yada büyük arası orta anlamına da gelir.9
Kaddera kelimesi ise; enine boyuna
düşündü, düzenleme yaptı
manasındadır.10
Bütün bu sözlüklerde, kader kelimesi
ve
türevlerinin Kur’an-ı Kerim’de kullanımlarına da işaret edilmiştir. Biz kader
kelimesinin Kur’an-ı
Kerim’deki kullanımlarını ayrı bir başlıkta inceleyeceğimiz için, burada bu
örneklendirmeleri
vermeyeceğiz.
2. Kaza Kavramının Anlamı ve
Mahiyeti
Kaza kavramı, Allah’ın mahlukata dair hususları tayin ve tespit ettiği
anlamında, çoğunlukla kader
kelimesiyle birlikte kullanılmaktadır. Ve sözlüklerde kelimenin şu anlamları verilmektedir:
1. Karar, hüküm, karar verme.11
2. Kadılık makamı ve
memuriyeti.12
4 İbn Manzur, a.g.e., V, s. 76.
5 a.g.e., V, s. 76.
6 a.g.e., V, s.
76; Bkz. Zebidî, a.g.e., VII, s.
371.
7 Zebidî, a.g.e., VII, s.371. Bkz. İbn Manzur, a.g.e., V, s. 77.
8 İbn Manzur, a.g.e., V, s. 76. Bkz. Zebidî, a.g.e., VII, s. 372.
9 Zebidî, a.g.e., VII, s. 372,373. Bkz. Ebu Tahir Muhammed Firuzabadi; Kamusü’l-Muhit, Çev. Asım
Efendi, Bahriye matb. ,
İstanbul-1305, II, s. 619.
10 Zebidî, a.g.e., VII, s.
373.
11Zebidî, a.g.e., XX, s. 84; bkz. D.B. Macdonald, “Kaza” , İslam Ansiklopedisi, 3.Baskı, M.E.B.
Yayınları, İstanbul-1977, VII, s.
493.
12 Macdonald, a.g.m., VII, s.
493.
3. Kadı’nın
hükmü.13
4. Bildirmek,
haber vermek.14
5. Emretmek.15
6. Yaratmak, yapıp
bitirmek.16
7. Daha önce ihmal
edilen dini sorumlulukların yerine getirilmesi.17
8. Tanrısal akılda varolan karar ve hükümler18 veya Allah’ın ebedi ve
külli takdiri.19
9. Ölüm,20 ani ölüm.21
Maturîdî ise kelimenin hüküm verme ve karar anlamlarının yanı sıra, bir
şeyin layık
olduğu
sonucu belirlemek anlamına da geldiğini,
söylemektedir. Ve kelimenin bu anlamına binaen, kaza kavramının nesne ve olayları yaratma anlamını da taşıdığını söyler. Çünkü Maturîdî’ye göre
yaratmak, her
şeyin yaratılışına
en
uygun düşecek nitelikte
bulunmasını sağlamaktır.22
Kaza
kelimesinin anlamları verilirken, din tarafından geliştirilen anlamlarına da işaret edilmiştir. Kelimenin öz anlamı ilk üç maddede
verdiklerimizdir.
Diğer anlamlar Kur’an-ı Kerim’den
örneklerle sözlüklerde
izah edilen gelişmiş anlamlardır. O halde, Kaza kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de
farklı bağlamlarda
değişik manalara gelecek şekilde
kullanılmıştır. Kelimenin kavramsal çerçevesinin,
orijinal anlamından sapma gösterebileceği ifade edilmektedir. 23
13 Kaldy Nagy, “Kada”, Encyclopedia of Islam, New Edition, Leiden-1978, IV, s. 364.
14 Zebîdî, a.g.e., XX, s. 84. Bkz. Ebu Mansur el-Maturîdî, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, Çev. Bekir
Topaloğlu, İSAM Yayınları, Ankara- 2002, s. 391.
15 Zebîdî, a.g.e., XX, s. 84. Bkz. Maturîdî, a.g.e., s.
392.
16 Zebîdî, a.g.e., XX, s.
84,85. Bkz. Maturîdî, a.g.e., s.
392.
17 Nagy, a.g.m., IV s.
364. Bkz. Macdonald, a.g.m., VII, s. 493.
18 Nagy, a.g.m., IV, s. 364.
19 Macdonald, a.g.m., VII, s. 493.
20 Zebîdî, a.g.m., XX, s.
84.
21 Nagy, a.g.m., IV, s. 364.
22 Maturîdî, a.g.e., s. 391.
23 Nagy, a.g.m., IV, s.
364.
3. Kaza
ve Kader Kavramlarının Kelam Disiplininde Anlamları
Kaza kelimesinin ıstılah anlamı, “ezelden ebede kadar olagelen ahval
ve hadisatta hakim olan külli ilahi hükümdür” 24 şeklinde
anlaşıldığı gibi
“Allah’u Tealanın iradesinin belirli zaman ve belirli sebeplere istinaden
eşyalara taalluk
etmesidir,” 25 anlamında da tanımlanmaktadır. Bu tanımlar, tüm
kelam ekollerinin üzerinde mutabık olduğu tanımlar değildir.
Bazen kaza
ve kader
kavramları aynı anlamda anlaşılırken, kimi zaman da araları
tefrik
edilerek, kavramlara farklı
manalar verilmiştir. Maturîdîler
kazayı “ezelde takdir ve
tayin edilen şeylerin zamanı gelince, ezelde takdir
edildiği şekilde, Allah
tarafından meydana getirilmesi”
olarak tanımlarken,
Eşariler, Maturîdîlere nispetle kadere kaza, kazaya kader manası verirler.26
Benzeri
bir tanımlama Cürcânî
tarafından da
yapılmaktadır: “Kaza
tüm
mahlukatın Levh-i Mahfuz’da toptan bir şekilde varolmasıdır.
Kader
ise hâdiselerin ferd ferd şartlar yerine geldikten sonra oluşmasıdır.” Bu tanımlamaların yanı sıra bu kavramlara, Allah’ın tabiata dair tespit ettiği kurallar, kanunlar şeklinde anlamlar verildiğine de şahit olmaktayız. Ragıb el-
İsfehani ise, Allah’ın varlıklara dair taktirinin iki noktaya işaret ettiğini söyler. Bunlardan birincisi yarattığı nesnelere güç vermek, diğeri ise mahlukatı nihai
özellik ve
şekillerine kavuşturmaktır.27
Kader kavramı genelde şu şekilde
de
anlaşılmaktadır: Kâinatta yaratılan her varlığın kendine
has
bir kaderi vardır. İnsanın kaderi ise, ona
akıl
ve irade verilmesi nedeniyle iyilik ve
kötülük işleyebilecek nitelikte yaratılmış olmasıdır.28
4. Kur’an-ı Kerim’de Kader Kavramı
Kur’an-ı Kerim’de ‘kader’ kelimesinin gerek ‘birinci dereceden’29 anlamları, gerekse ‘Allah’ın eşyaya dair hususları önceden belirlediği’ şeklinde Kelam literatüründe kullanılan anlamı geçmektedir.
24 Macdonald, a.g.m., VII, s. 41.
25 Seyyid Şerif Ali B. Muhammed B.Ali Cürcânî, Tarifat, Osmaniye Matb. , İstanbul- tsz.
, s. 116 .
26 Sabuni, a.g.e., s. 194.
27 Hüseyin b. Muhammed Ragıb İsfehani, El-Müfredat Fi Garibi’l-Kur’an, Haz.Safvan Adnan Davudî,
Daru’ş-Şamiyye Matb. ,
Beyrut-1992, III, s. 658.
28Ahmet Akbulut, “Allah’ın Takdiri-Kulun Tedbiri” A.Ü.İ.F.D., XXXIII, s. 130.
29 ‘birinci
dereceden’ anlamlar
ifadesi ile kastettiğimiz, kader
kelimesinin,
bir önceki başlıkta
verdiğimiz: güç
yetirme, ölçü, miktar, kudret, kaza, hüküm, rızkı daraltma, büyük ile küçük arası orta,
şeklinde verdiğimiz lügat anlamlarıdır.
Kur’an-ı Kerim’de ‘kader’
kelimesi, otuzu aşkın yerde ya bir insanı ya
da bir nesneyi
tanımlarken
kullanılmıştır.
Şimdi
bunları görelim:
1. Ölçü, (rızık) miktar(ı) , hacim, süre:
...kristal benzeri, [ama] gümüşten-ve hacimlerini yalnız kendileri tespit edecek. (76. İnsan: 16) 30
2. Allah’ı gereği gibi değerlendirmek, Allah hakkında doğru bir anlayışa sahip
olmak, kavramak, düşünüp
hesaplamak:
Nitekim onlar, “Allah insana hiçbir şey vahyetmemiştir!” derken Allah’ı gereği gibi kavramadıklarını göstermişlerdir...(6. En’am: 91) 31
3. Güç ve güç yetirmek, malik olmak, egemen olmak, yapabilmek edebilmek,
elde etmek:
Ve geçmiş vahiylerin mensupları bilsinler ki Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçleri yoktur;...(57. Hadid: 29)32
4. Bir yerde ise ‘kazanlar’ anlamında bir kullanım geçmektedir.33
Kader kelimesinin,
‘kâdirun, kâdirune, kâdirine, kadîr, kaddera, kadren,
muktedir’ şeklinde gelen türevleri ise Allahu Tealanın isimleri ve
sıfatlarıdır. Kur’an-ı Kerim’de, yüzü aşkın yerde Allah, ‘kadera’ fiilinin
ve bu fiilin türevlerinin öznesi olarak kullanılmıştır. Söz konusu kelime ve
türevleri şu
anlamlara
gelmektedir:
1. Ölçü, miktar,
ölçmek, ölçülü
ve idareli vermek:
RIZKI dilediğine
bolca, dilediğine sınırlı ölçüde veren Allah’tır. Hal böyleyken,
[bol rızık verilenler] dünya hayatıyla sevinirler; oysa, ahiret hayatı yanında dünya hayatı yalnızca geçici bir doyumdan, bir avuntudan ibarettir.(13. Rad: 26) 34
30 Çalışmamız da kullandığımız ayetlerin mealleri şu çeviriden alınmıştır: Muhammed Esed; Kur’an
Mesajı meal-tefsir, Çev. C. Koytak, A. Ertürk, İşaret Yayınları, 1999;
bkz. 32. Secde: 5; 70. Mearic:
4; 13. Rad: 17; 65. Talak: 7.
31 Bkz. 22. Hac: 74; 39. Zümer: 67; 48. Fetih: 21; 74. Müddesir: 18-20.
32 Bkz. 16. Nahl: 75,76; 5. Maide: 34; 10. Yunus: 24; 76. İnsan: 16; 2. Bakara: 236,264; 14. İbrahim:
18; 34. Sebe: 11; 68. Kalem: 25; 97. Kadir: 1-3: Kadir gecesi ile ilgili bu ayetler, dipnotta verilen
açıklamalarda ‘haşmet gecesi’ olarak çevrilmiştir. ; 68. Kalem: 25 .
33 34. Sebe: 13.
34 Bkz. 17. İsra: 30; 28. Kasas: 82; 29. Ankebut: 62; 30. Rum: 37; 34. Sebe: 36,39; 39. Zümer: 52; 42.
Şura: 12; 89. Fecr: 16; 15. Hicr: 21; 23. Mü’minün: 18; 42. Şura: 27 (gereği kadar) ; 43. Zuhruf:
11(gerekli miktarda) ; 54. Kamer: 49; 65. Talak: 3; 73. Müzemmil: 20 ( “Gecenin ve gündüzün
ölçüsünü koyan Allah...” anlamında kullanılmıştır.) ; 77. Mürselat: 22 (önceden belirlenmiş bir süre).
‘Ölçme’ kelimesinde şöyle bir anlam da mündemiçtir: AllAllah, mutlak, sonsuz, ölçen sıfatlarına sahip olup, yaratılmışların hepsi ise ölçülme vasfına haizdirler. Böylece kader kelimesine verilen ölçme anlamıyla, Allah’tan başka bütün varlıkların ölçülen oldukları bu nedenle de sonlu ve sınırlı olduklarına dikkat çekilmektedir.35
2. Allah’ın yarattığı büyük kozmik düzen içerisinde her şeye belli bir mahiyet
ve belli yasalar dahilinde iş
görebilme yetisi
vermesi:
O ki, göklerin ve yerin egemenliği O’na aittir; soy- sop edinmemiştir; egemenliğinde
herhangi bir ortağı yoktur; çünkü her şeyi yaratan ve her şeyi belli bir yasalar örgüsüne göre düzene koyan O’dur. (25. Furkan: 2). 36
3. Güç, kudret, gücü yetmek,
kadir olmak:
...insan, kimsenin kendi üzerinde güç sahibi olmadığını mı zannediyor? (90. Beled: 5)
37
4. Eşit bir şekilde paylaştırmak,38 (seyahati)
kolaylaştırmak,39 emretmek,40
35 Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, 6.baskı, Ankara Okulu Yayınları, Ankara –2000, s.
59.
36 Bu ayetlere ‘bir
ölçüye göre düzenleyen’ anlamları da verilmektedir. Biz
yukarıda verdiğimiz
çevirinin –ki bu çeviri Muhammed Esed’e aittir- daha açık ve net olduğunu düşünüyoruz. Bkz. 87.
Ala:
3; 13. Rad: 8 (ayette geçen ‘bi-mikdarin’ kelimesiyle ilgili olarak şu açıklama yapılmaktadır: “ yaratıldığı özel amaca, var olmasının gerektirdiği şartlara ve Allah’ın yaratma planında oynaması
öngörülen role uygun olarak.”
İfade bu anlamda kullanılmıştır. Esed, a.g.e., s. 486.) 80. Abese: 19
Ayetin tercümesi, Esed: “Bir sperm damlasından yaratır ve sonra onun tabiatını oluşturur.” krş.
Rahbar: “sonra ona yetki verir.” Palmer: “ ...ve onun alınyazısını
belirler.” : Daud Rahbar, God Of
Justice A Study In The Ethical Doctrine Of The Qur’an, Leiden-1960, s.
114;
54. Kamer:12.
37 Bkz. 77.
Mürselat: 23;
21.
Enbiya: 87; 6. Enam: 37,65; 17. İsra: 99; 36. Yasin: 81; 46. Ahkaf: 33; 75.
Kıyamet: 4,40; 23. Mü’minun: 18 ,95; 70. Mearic: 40; 2. Bakara: 20,106,109,148,259,284; 3. Ali
imran: 26,29,165,189; 5.
Maide: 17,19,40,120; 6.
En’am: 17;
8. Enfal: 41: ‘kadir’ kelimesinin anlamı,
“Allah’ın her şeyi irade etmeye gücü yeter” şeklinde irade kelimesiyle ilişkilendirilerek verilmiştir. ;
9. Tevbe: 39: “Allah’ın her şeyi irade ve takdir etmeye gücü yeter.” ; 11. Hud: 4; 16. Nahl: 70,77; 22. Hac:
6,39; 24. Nur: 45; 29. Ankebut: 20; 30. Rum: 50,54; 35. Fatır: 1; 41. Fussilet: 39; 42. Şura:
9,29,50; 46. Ahkaf: 33; 57. Hadid: 2; 59. Haşr: 6; 60. Mümtehine: 7; 64. Tegabün: 1; 65. Talak: 12;
66. Tahrim: 8; 67. Mülk: 1; 4. Nisa: 133,149; 25. Furkan: 54; 33. Ahzab: 27; 35. Fatır: 44; 48. Fetih:
21; 6.
En’am: 96; 36. Yasin: 38; 41. Fussilet: 12; 43. Zuhruf: 42; 54. Kamer: 42,55; 86. Tarık: 8.
38 41. Fussilet: 10. Muhammed Esed, ‘kaddera’ yı “eşit bir şekilde paylaştırdı.” şeklinde yaptığı çeviri için
şu açıklamayı yapmaktadır: “yani, ilahi adalet ilkelerine göre, yoksa beşeri “eşitlik” ya da
“ihtiyaç” kavramlarına göre değil.”
Bu ayeti, Rahbar ise, Esed’in yaptığı çeviriye benzer bir şekilde
şöyle tercüme eder: “ölçerek dağıttı,
paylaştırdı.”: Rahbar, a.g.e., s. 113.
39 34. Sebe: 18.
40 56. Vakıa: 60 : “ölümün sizin aranızda [her zaman geçerli] olmasını emrettik: ama hiçbir şey Bizi alıkoyamaz.” Rahbar, ayette geçen “kadderna” kelimesini bu şekilde anlaşılmasını yanlış bulur.
Bunun yerine şöyle bir çeviriyi önerir: ‘allotted’-ayırmak- ‘apportioned’ –bölüştürmek-: a.g.e., s.
113-114.
safhalardan geçirmek,41 evreler koymak,42 iradenin tecelli etmesi,43 şeklinde
ifadelendirilen
Allah’ın fiilleri
hakkında kullanılmıştır.
5. Öngördük, karar verdik ve takdir ettik şeklinde geçen kullanımlar: Burada
incelemeyi düşündüğümüz pasajların
ilki Lût’un karısıyla ilgilidir.
Ve bunun üzerine Biz de o’nu ve ailesini kurtardık –yalnızca- karısının geride
kalanlar arasında olmasını gerekli gördük. (27. Neml: 57)44
Dr. Montgomery
Watt,
bu
pasajı
kutsal egemenliğin görünüşünün
ifadesi, insan sorumluluğunun elinden alınması, insanın gücünü tamamen yitirişinin
göstergesi
olarak sunmaktadır.45 Halbuki
Rahbar onun bu anlayışının müslüman
teolojiye
işaret eden
yönüne
dikkat çeker. Bununla birlikte
kaza
ve
kader kavramlarına
cebir anlamının
sonradan
kelamcılar tarafından ilave edildiğini iddia eder. Ve Lût’un Karısıyla ilgili diğer ayetlere
bakmayı
önerir.
Rahbar
burada
geçen
‘kaddernaha’ ifadesini “...karısının geride
kalanlardan olması
konusunda yaklaşık
bir
hükümde
bulunduk.” şeklinde tercüme etmektedir.46 Bu şekilde
yapılan bir çeviri bize
isabetsiz görünmektedir. Çünkü özne, Tanrı
olduğu
zaman yüklemin,
tahmini ve yaklaşık bir anlam ifade etmesi uygun düşmemektedir. Rahbar’ın ifade etmek istediği anlam, “Lût’un karısının kendi yaptığı tercihten ötürü geride
kalanlardan olması” hiç kimsenin kolaylıkla itiraz edemeyeceği bir husustur. Ancak
hedeflenen bu anlam, uygun olmayan
bir
çeviriyle şekillenmiştir. Bazen, kelimenin sözlük anlamına, sıkı bir şekilde
bağlı kalmanın, verilmek istenen anlamı kaçırdığını düşünüyoruz. Elbette ki kelimenin sözlük anlamı, bizim vazgeçilmez başlangıç noktamız olacaktır. Ancak kimi zaman ifadeleri sözlükte
geçen
karşılıklarla birebir
tercüme etme
çabası,
anlam açısından problemli bir görüntü ile karşılaşmamıza sebep olmaktadır.47 Muhammed Esed
ise Lût’un karısıyla ilgili Kitab-ı Mukaddes’te sadece ‘istemeyerek arkasına
41 36. Yasin: 39.
42 10. Yunus: 5.
43 33. Ahzab: 38.
44 Lût’un karısıyla ilgili olarak bkz. 15. Hicr: 58-60: Bu ayeti Mâturîdî, “Lût’un Karısı müstesna biz onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.” şeklinde anlam vermektedir: Mâturîdî, a.g.e., s. 393. ;
7. Araf: 83; 11. Hud: 81;
66. Tahrim: 10 ; ‘Karar vermek’ şeklinde geçen kullanımla ilgili olarak
bkz. 18. Kehf: 45.
45 W. Montgomery Watt, Free Will and Predestination in
Early Islam, London-1948, s. 14.
46 Rahbar, a.g.e., s. 114-115. Metinde çevirisini verdiğimiz ayet Rahbar’da şu şekilde geçmektedir:
“that God estimated her to
be
of those who deserved to remain behind.”
baktı’
şeklinde yapılan
açıklamaların
aksine
Kur’an’ın Lût’un karısı
için,
‘Sodom’un günahkar halkıyla birlik olup kocasının
davetine
sırt çevirdiğini ve
böylece bilerek, isteyerek geride kaldığı’ noktasına dikkat çeker.48 Esed, bu açıklamaları şu
ayetlere istinaden yapmaktadır:
[Bunun üzerine
melekler:] “Ey Lût, bak, biz senin Rabbinin
elçileriyiz! (Korkma,)
[düşmanların]sana asla ilişemeyecekler! Artık, ailenle beraber gecenin bir vaktinde
yola
çık; aranızdan kimse arkasına
bakmasın, karının dışında [ailenden kimse arkada kalmasın]:
çünkü, bil ki, onların başına gelecek olan onun da başına gelecek.Onlar için
belirlenmiş vakit tam da (bu) sabah; eh, sabah da zaten yaklaşmadı mı? (11. Hud: 81).
Hakikati inkara
şartlanmış olanlara gelince, Allah, Nuh’un karısı
ile
Lût’un karısını[n kıssalarını]örnek getirmektedir: onlar iki dürüst
ve erdemli kulumuzun
nikahı altında idiler, ama kocalarına ihanet etmişlerdi; ve
bu iki kadına [Hesap Günü]: “Haydi bütün öteki [günahkar]lar
ile
birlikte ateşe girin!” denildiğinde iki
[kocanın]da onlara bir faydası dokunmayacaktır! (66. Tahrim: 10)
Bu maddede incelediğimiz Kur’an-ı Kerim’de ‘öngördük, karar verdik, takdir
ettik’, şeklinde geçen kullanımlar kaçınılmaz olarak yalnız Allah’a izafe
edilen bir eyleme de işaret eder.
Allah’ın bir günahkarın günah işlemesini veya hakikate kulağını tıkamasını, öngörmesi, takdir etmesi, onun koyduğu psiko- sosyal
ilkelerin temsili
bir ifadesidir. Bu
ilkede kastedilen,
batıl inançlara
inatla sarılan ve hakikatin sesine
kulağını tıkayan kişilerin, artık
hakikati
anlama ve görme yeteneklerini
kaybedecek olmalarıdır.49
Hz. Musa ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de geçen şu ayette kader kavramının nasıl anlaşıldığıyla ilgili karşımıza anlamlı bir tablo çıkarmaktadır. Öncelikle Esed’in mealine bakalım:
Kız kardeşin [Firavun ailesine] gidip de onlara: ‘Ona
bakabilecek birini size göstereyim mi?’dediği zaman [bunun böyle olmasını Biz takdir etmiştik]. Ve böylece seni yeniden annene kavuşturduk ki onun yüzü gülsün ve [artık] üzülmesin. Ve
[büyüyüp belli bir yaşa vardığın zaman] birini öldürmüştün: Fakat Biz seni (bu
yüzden içine gömüldüğün)
tasadan kurtarmış
ve
seni çeşitli sınamalardan geçirmiştik.
(Bu olaydan) sonra yıllarca Medyen halkı arasında yaşadın; ve sonunda,
47 Bu açıkladığımız noktayı, bize Rahbar’ın ‘Kadir Gecesi’ ile ilgili tercümesi de göstermektedir.
Rahbar ayeti şu şekilde tercüme etmektedir: “hesaplama gecesi”: a.g.e., s. 119.
48 Esed, a.g.e., I, s. 289.
49 Esed, a.g.e., II, s. 522. Bkz. a.g.e. ,
II,
s. 5; Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, s.
54.
[Benim] takdir(im)e uyarak işte [buraya] geldin ey Musa: çünkü, Ben seni kendime
(elçi olarak) seçmiştim. (20. Taha: 40-41)
Burada
‘kader’ kelimesinin, Allah’ın, Musa’nın hayatında yaptığı belirlemeler anlamında tercüme
edildiğini
gördük. Elmalılı
M.
Hamdi
Yazır da Ayette
geçen kader kelimesine
benzeri bir
anlam vermektedir:
O vakit kız kardeşin gezinip, “Size, ona iyi bakacak birini buluvereyim mi? diyordu.
Böylece seni annene döndürdük ki, onun gözü aydın olsun da hüzne
düşmesin.
Hem sen bir
adam öldürmüştün de
biz seni gamdan kurtarmıştık. Ve seni
türlü sıkıntılarla imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra bir kaderle geldin,
ey Musa! Ben seni kendim için seçip yetiştirdim.
Ancak söz
konusu kelime şu şekilde de çevrilmektedir:
Kız kardeşin Firavun’un sarayına giderek:
‘Ona bakacak birini size gösrereyim
mi?’diyordu. böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye seni ona iade etmiştik. Bunun için
Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra muayyen vakitte dönüp geldin.
Seni kendim için yetiştirdim.50
Başka bir mealde ise ilgili yer yine aynı şekilde vakit süre anlamında çevrilmekle beraber, bu kullanımda kelime Hz.
Musa’yı nitelemiştir:
...Medyen halkı arasında yıllarca
kalmıştın. Sonra ey Musa peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa gelince dönüp geldin. 51
Kelimenin
ölçü anlamından ayrılmak
istemeyen Rahbar ise ifadeyi,
...hesaplanmış bir ölçüye geldin. 52 şeklinde
tercüme etmektedir.
Hz. Musa’nın hayatındaki
gelişmelere
baktığımızda,
Allah’ın müdahalesi dikkati çeker. Firavun tarafından erkek çocuklarının öldürüldüğü
bir dönemde
hayatının
kurtulması,
ailesiyle
mecburi
bir ayrılık
yaşadıktan sonra onlara tekrar kavuşması bu müdahale çerçevesinde düşünülebilir. Bu
nedenle, ilgili ayetlere
ister, ‘Allah’ın varlıklar üzerindeki takdiri’, şeklinde anlam verelim; isterse
‘ölçü, vakit’ anlamlarını verelim, Allah’ın Musa’nın hayatı üzerindeki
belirleyiciliği, apaçık bir gerçek olarak
karşımıza çıkar. Bu
sebeplere istinaden Hz. Musa’nın hayatıyla ilgili diğer pasajları da göz önünde bulundurarak, kelimeye yaygın şekilde
kullanılan anlamıyla, Allah’ın olaylar üzerindeki, nüfuzu manasını ifade etmek üzere kader anlamı vermenin uygun
50 Hüseyin Atay,
Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, D.İ.B. Yayınları, Ankara-1973.
51 Hüseyin Atay-Yaşar Kutluay, Kur’an-ı Kerim ve Meali, D.İ.B. Yayınları, Ankara- 1983.
52 Rahbar, a.g.e., s. 118.
olduğunu düşünüyoruz. Çünkü O’nun bütün yaşamı bir kadere gittiğini veya bir kaderle ilerlediğini göstermektedir. Bu nedenle
Esed ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın
çevirileri, uygun görünmektedir.
İşaret ettiğimiz bu pasajlar, Allah’ın varlıklar üzerindeki egemenliğini
ifade etmektedir. Bu ise, kader kavramının kelam ilmindeki kullanımını
hatırlatmaktadır. Ve kader
kelimesine
kaçınılmaz olarak ‘takdir etti’ ‘belirledi’
şeklinde anlamlar vermeyi zorunlu kılmaktadır.
Bu ayetler kelam ilminde yapılan tartışmalarda sık sık gündeme
gelmektedir. Özellikle
insan fiillerinde ilahi takdirin olduğunu düşünenler bu
ayetleri delil olarak göstermektedirler. Oysa ki Kur’an-ı Kerim’de çok daha fazla tekrarlanan şu ayetler de geçmektedir.
“Allah
fasıklardan başkasını saptırmaz” (2. Bakara: 26); “Allah (bile bile) zulüm
işleyen toplumu hidayete
erdirmez.” (2. Bakara: 258) “... zira Allah hakikati reddeden bir
toplumu hidayete erdirmez.” (2. Bakara: 264); “...hakikati inkar etmeyi seçen bir halkı
Allah nasıl doğru yola ulaştırır.” (3.
Ali imran: 86)53
Bu ayetlerden de anlaşılmaktadır
ki
insan
hidayette olmayı ve de delalete sürüklenmeyi hak edecek bir şeyler yapmaktadır. Bu konuda
ölçü, insanın gösterdiği gayrettir. İnsan hangi yönde gayret gösterirse Allah da ona bu yönde kapılar açmaktadır.54
Bununla birlikte, Kur’an’da ‘k-d-r’ kelimesine verilecek anlamla ilgili olarak
şu
değerlendirme
de
yapılmaktadır: Kur’an’da
‘k-d-r’ kelimesine
Tanrı’yı nitelediği
zaman, ‘tayin etmek, kanun koymak’ gibi anlamlar
verdiğimizde ‘kadera’ nın tüm önemli noktaları dile getirilmiş olmamaktadır.
‘Kanun koymak’, ‘tayin etmek’ gibi anlamlar, keyfi olmayı ifade ederken, ‘k- d-r’ tam
aksi bir noktaya -keyfi olmamak- dikkat çekmektedir. ‘k-d-r’ ve
türevlerinin en temel anlamı, ölçme sebebiyle şeyleri düzenlemek olup, bunun da keyfi ve rastgele yapılmadığıdır. Kelimeye anlam
verirken bu yönü ihmal
etmemek gerekir.55
53 Bkz. 2. Bakara: 88; 4. Nisa: 115; 5. Maide: 16, 51,67, 108; 6. Enam: 49, 110; 7. Araf: 88, 144; 8.
Enfal: 53; 9. Tevbe: 19, 21, 37,80, 109; 12. Yusuf:52;
13.
Rad: 11,27; 16. Nahl: 37,
107; 28. Kasas:
50; 39. Zümer: 3; 40. Mümin: 28; 42. Şura: 13; 46.Ahkaf: 10; 61. Saf: 5,7; 62. Cuma: 5; 63.
Münafikun: 6.
54 Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, s.
46,53,55,58.
55 Rahbar, a.g.e., s.
109-110.
56 Rahbar, a.g.e., s. 109.
56 Rahbar, a.g.e., s. 109.
‘Kader’ kelimesine verilecek olan anlamla ilgili bu değerlendirme çok
da tutarlı görünmemektedir. Zira kelimeye verilecek olan, ‘kanun koymak’
‘tayin
etmek’
gibi
anlamlar ile keyfilik arasında nasıl
doğrudan bir ilişki
olabilir? ‘Kanun koymak’ ve ‘tayin etmek’ gibi anlamlar bilakis, sebeplere
dayalı ve gerekçeli bir davranışı da ifade ediyor olabilir. Erdemli, aklı başında bir
insanın bile ‘kanun koymak’ ve
‘tayin etmek’ işlerini
rasgele ve keyfi
yaptığı düşünülemez. Bilakis bunların belli sebeplere
istinaden gerçekleştiği bilinir. İnsanların, adil olmaları,
haksızlık yapmamaları salık verilir. Aksi takdirde
insanlar yaptıkları neticesinde yerilirler.
Bütün bunlar ortadayken,
nasıl olurda tayin etmek ve kanun koymak
ifadeleri Allah için kullanıldığında keyfiliği ifade ettiği düşünülebilir? İyi bir insana yakıştırılamayan bir davranış,
iyiliğin kaynağı olan Yaratıcı için uygun görülebilir? Veya iddia edildiği gibi
ölçme sebebiyle şeyleri düzenlemek anlamından nasıl olurda hiç tereddütsüz
rasgelelik ve
keyfilikten uzak bir mana çıkarılabilir? Ölçülen nedir? Ve
nasıl
ölçülmektedir?
Soruları, özne Tanrı
olduğu
zaman nasıl cevaplanabilir?
O
halde kelimeye
gerek ‘kanun koymak’
‘tayin etmek’ anlamları
verelim, gerekse ‘bir ölçüye göre
şeyleri düzenlemek’ anlamları verelim, verdiğimiz bu
anlamlar tek başlarına keyfi olmak yada rasgelelikten uzak olunduğu sonucunu doğurmaz.
Bu anlamların zihnimizde netleşmesi
için nasıl
bir Tanrı’ya
inanılıyor olunduğu
tespit edilmelidir.
‘Kader’
kelimesine
ve türevlerine, özne
Allah olduğu zaman verilen anlamlarla, özne insan veya nesne olduğu zaman Kur’an’da verilen anlamları
inceledik. Özne Allah olduğu zaman verilen bazı anlamların dini düşünce
tarafından geliştirilen anlamlar olduğu ifade edilmiştir.56 Söz konusu bu anlamlar, ‘öngördük, takdir ettik, belirledik, karar verdik’
şeklinde bu bölümde
daha önce işaret
ettiğimiz anlamlardır. Ancak özneye dayalı olarak gerçekleşen bu anlam
genişlemesinin belli noktalarda kaçınılmaz olduğunu
kabul etmeliyiz. Çünkü faile verdiğimiz niteliklerle kelimelere
verilen anlamlar arasında ilişki vardır.
Kur’an’da belirtilen Allah’ın niteliklerini
hatırlarsak konu, daha çok aydınlanacaktır. Kur’an’da Allah “her
şeyin Rabbi”
“kudret ve hikmet sahibi”57, “bütün bir yaratılış
ve
tüm
buyurma, yasama
kudreti kendisine ait olan yüce ve ulu olan Allah”(7. Araf: 54), “gizliyi de açığa vurulanı
da
bilen” (36. Yasin: 76),58 “yoktan
var eden ve her
türlü yaratma eyleminin bilgisine
sahip olan” (36. Yasin: 79), “her şeyin üstünde tasarruf sahibi olan” (36. Yasin: 83), “kendisine
muhtaç olunan ancak kendisi
hiçbir şeye
muhtaç olmayan” (35. Fatır:
15), “halim, çok
bağışlayan” (35.
Fatır: 41)
olarak
tanımlanmaktadır. Allah’ın Kur’an’da
bütün dile getirilen
nitelikleri, hiç şüphesiz, yüce olan ‘tek’
olan benzersiz, bir varlığı tanımlarken
kullanılmaktadır.
Amaç doğru bir Allah anlayışı oluşturmak, mevcut
olan yanlış inanışları yok etmektir. Allah hakkındaki pasajlar değerlendirilirken, bu anlatım tarzını
vazgeçilmez kılan ortam unutulmamalıdır.
Bütün bu ayetleri dikkate
alarak söyleyebiliriz ki, kader kelimesi ve
türevleri Kur’an-ı Kerim’de ‘ölçme’ anlamı dışında
‘Allah’ın eşyaya dair hususları önceden takdir ettiği’ şeklinde
de kullanılmıştır. Bu anlam, kelam
literatüründeki ile hemen hemen özdeş bir durumdadır. Her ikisi
arasındaki fark, verilen anlamın günümüzde
anlaşılması noktasında ortaya çıkar. Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen mana, Allah’ın
tabii kanunlar ile insan tabiatının dayandığı
temel
psiko-sosyal
ilkeleri belirlediğidir. Kelam
disiplininde yer alan tanımlamalar ‘insanın, neticesinden sorumlu olduğu fiillerde
Allah’ın müdahale ettiği’ noktasına kadar gelmiştir. Aynı zamanda kader kelimesine
verdiğimiz ‘takdir etmek’ ‘kanun koymak’ anlamlarında
bir ‘keyfilik’ veya ‘rasgeleliğin’ olduğu da söylenemez. Halbuki Kur’an-ı Kerim’de yer alan bu
manadaki pasajlar, konuyu Allah’ın gücü açısından ele almakta, Allah’ın tabii
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder