GÜNEŞİN DOĞDUĞU YER
“Nihayet (Zülkarneyn) Batıya ulaştığında, güneşi adeta kara bir balçıkta batar vaziyette buldu.Orada yerli bir halk bulunuyordu. Biz: “Zülkarneyn!” dedik, “ister onlara azab edersin, ister güzel davranırsın”(Kehf, 18/86).
‘Güneşin Doğduğu Yer’ ile İlgili Yorumlar
Allah
Teâlâ buyurur ki: “Sonra Zülkarneyn bir başka yola koyuldu.” Güneşin
battığı yerden dönüp “doğduğu yere doğru yürüdü” demektir. Müfessirler,
karşılaştığı milletleri Allah’a (CC) ibadete davet ettiğini onların da
ya kendisine itaat ettiklerini veya mağlup olduklarını söylemişlerdir.[1]
Âyette geçen, “Güneşin üzerlerine doğduğu kavim” ile güneşin en evvel onlar üzerine doğduğu kastedilmektedir.[2]
Bu bölgenin gece olmaksızın uzun bir süre gündüz olan kutup bölgesi de
olması mümkündür. Aynı şekilde gündüz olmaksızın uzun bir süre gece
devam eder. Güneş dolayısıyla
devamlı olarak üzerlerinde durmaktadır. Bu zaman süresince kendilerine
örtü olan geceleri yok demektir. Bu sebeple âyet, “onlara örtü[3] kılmadığımız” şeklindedir.[4]
“Güneşe
karşı kendilerine engel kılmadığımız” âyetine göre; Zülkarneyn Doğuya
doğru arka arkaya ülkeler fethederek ilerlerken medeni hayatın sona
erdiği ve daha ötede ne çadır ne de bina gibi hiçbir barınakları olmayan
barbar insanların yaşadığı bir ülkeye ulaşmıştır.[5]
Yani o yer, bina tutmayan bir özelliğe sahip olabileceği gibi orada
yaşayanların yer üstünde değil de yer altını kendilerine ev edinmeleri
kast edilmiş olabilir.[6]
İbn el-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebû Şeyh; ‘سترا’
kelimesinin, güneşin hararetinden insanı koruyan şey demek olduğunu
söylemişlerdir. Yani orada hiçbir bina olmadığından güneş doğduğu zaman
yer altındaki izbelere giren, güneş doğduktan sonra çıkan bir toplum
olduğu söylenmiştir.[7]
O halde bulundukları yerde dağ ve ağaç türünden hiçbir engelin olmadığı
veya arazi bina inşasına elverişli olmayan bir yerde yaşdıkları kabul
edilmektedir.[8]
Bu sebeple güneşin hararetine karşı ya suya dalmak ya da tünellere
girmek suretiyle hayatlarını idame ettirdikleri ileri sürülmüştür.
[1] İbn Kesir, İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, C.3, s.103.
[2] el-Kurtubî, C.11, s.50.
[3] Zira Kur’ân geceyi örtü olarak nitelendiriyor. Bkz. K. (25) Furkan 47.
و هو الذي جعل لكم ا ليل لباسا و النوم سباتا و جعل النهار نشورا
“O, geceyi sizin için elbise, uykuyu dinlenme, gündüzü de kalkıp çalışma zamanı kıldı” Yine ( و جعلنا اليل لباسا) “Geceyi (karanlığı sizi bürüyen) bir elbise yaptık.” buyurulmuştur. K. (78) Nebe 10.
[4] Bkz. M. Muhammed et-Tayr, “Zülkarneyn Yeftehu’l-Meşriga ve Yebnî Sedde Ye’cûc ve Me’cûc, Mecelletü’l-Ezher, C.57, sayı 9, Kahire, 1979, s.2042; Ahmet Tekin, Kur’ân’ın Anlaşılmasına Doğru, s. 304.
[5] Mevdûdî, C.3, s.195.
[6] Beydâvî, C.3, s.520.
[7] el-Âlûsî, C.16, s.36.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder