Daha önceki zamanlarda ve daha sonraki zamanlarda diğer pek çok
toplumda olduğu gibi, pek çok Yunan ve Romalı, rüyaların geçmiş, bugün hatta gelecek
ile ilgili bilgi vereceğine
inanmışlardı.
Yorumlanması gerektiğinde hangi rüyaların yanlış rüyalar
olduğunu belirlemek için
rüyayı yorumlayanın
hangilerinin doğru hangilerinin yanlış olduğuna karar verebilmesi gerekir.
Bunu gerçekleştirmiş olduğuna inanılan Penolope’ye göre gerçek
rüyalar bilincimize cilalanmış bir boynuzdan yapılmış bir geçitten,
yanıltıcı rüyalar ise dünyamıza fildişi bir geçitten
ulaşır. Gerçek rüyalar ise yalancılardan ayırmak için gereken araç, bu durumda hangi rüyanın hangi kaynaktan
geldiğini bulmak gereklidir.
Rüyalar bir tanrı, bir hayalet,
bir iblis gibi kaynaklardan köken alabileceği
gibi, rüyayı görenin kendi ruh hali, uyanırken ki olaylar veya fizyolojik
durum etkili olabilir. Platoya göre rüyalar tanrıların
insanlığa ulaşmasının yollarından biridir. Ancak ona göre başka sebeplerde mevcuttur; vücudun iç düzeninin koşulları veya diğer doğal sebepler de rüyaların nedeni olabilir.
Antik filozofların, yazarların yada teorisyenlerin rüyaların doğru
– yanlış, hangi kaynaktan olduklarına ait bu temel görüşleri
insanlığı uzun süre etkilemiştir.
Antik dönemde pek çok kişi için rüyaların
en büyük fonksiyonu geleceği tahmin
etmekti. Burada en önemli nokta hangi rüyaların tanrıların
gönderdiği veya doğru olduğunu belirlemektir. Aristo rüyaların bir kehanet
aracı olduğuna karşı agnostik
(bilinmezci) tavır takınmıştır. (Rüyalar Üzerine 462 b 12- 17) ve
Aristo’nun bu tavrı genel kuralın dışındadır.
Bu genel tavrın dışında olan bir başka kişi Epiküros’tur “Rüyalar herhangi bir tanrısal
karakterden veya kehanet gücünden değil imajların
duyular üzerindeki etkisinden köken almaktadır.”
(Epicurus, Vatican sayings 24 ).
Tıp yazarları tanrısal ve doğal rüyalar üzerinde bir ayrım yapmaya çaba sarf
etmişlerdir. Bunun yanı sıra doğal kaynaklardan ve gerçek
nedenlerden kaynaklanan rüyalarla
ilgilenmişlerdir. Bu rüyalar ilk bakışta bir hasta ile ilgili gözden kaçan ve vücudun içinden kaynaklanan sebepler hakkında
bir hekime bilgi verebilir. Rüyalar bir hekime direk gözlemlerin yanı sıra
pek çok fikir ve ip ucu sağlayabilir.
Rüyalar üzerinde Yunan
geleneği hakkında
en
erken
tıbbi
çalışma
Hipokratik
geleneğin dördüncü kitabı olan “On Regimen” Rejim Üzerine’dir. ve M.Ö. 4.yy’ın başına aittir. Bu uygulamanın yazarı
kendisini tanrısal rüya yorumcularından
farklı bir alan içinde tanımlamıştır.
“ Rüyalar tanrısal veya toplumlar hakkında iyi veya kötü şeyleri haber veren nitelikte olduklarında bunları yorumlayan, bu sanatı bilen kişiler vardır.
Ancak bir maddenin eksikliği, fazlalığı vs.---‘dan kaynaklanan ve doğal durumun,
doğal olmayan bir duruma dönüşmesi nedeniyle ruhun haber verdiği
rüyalar hakkında da bu konuların yorumcuları mevcuttur.
Ancak bu kişiler bazen doğru yorumları yapabilirlerse de bazen doğru
noktayı, işareti kaçırırlar.” (Regimen 4. 87 )
“On Regimen
4” Ün yazarı rüyaların
fizyolojik olayları
haber verdiği hakkında bir iddiada bulunmaktadır. Bu doğal rüyaların sebepleri ve anlatmaya çalıştıkları
anlamları da ifade etmektedir.
Bu rüyaların sebepleri
hakkında “On Regimem
4” antik tıp literatüründen faklılık göstermektedir. Tıp yazarlarının ve okullarının büyük bir kısmı, Galen hariç,
rüyaların mekanizmaları ile ilgilenmezler. Onlar rüyaların
oluşumunun fizyolojik gerçeklerle olan
bağıyla ve bu bağın açıklamasıyla ilgilenmeden rüyaları teşhis ve tedavide bir araç olarak
kullanırlar. Hastanın rüyası, hekimin uygulayacağı tedavi
için bir araçtır.
Modern araştırmacılar, Galen’den
sonra, Roma tıbbında üç veya daha çok
tıbbi ekolden
bahseder; dogmacılar,
empirikler (doğrudan
gözlemciler) ve metodistler.
Bazıları, Galen’in
kendisinin en büyük temsilcisi
olduğu eklektikçiler ekolünden de bahsetmektedirler. Ancak bu ekoller arasında
en belirgin ve kendi kendini tanımlamış olanı metodistlerdir.
Ve medikal (Tıbbi) teori hakkında lider ve belirgin bir tarza sahiptirler. “Dogmacılar” ve “Empirikler” Amerikan politikasındaki “liberal”
ve “muhafazakarlar’a benzetilebilir.
Ancak rüyaları yorumlamakta
bu iki ekol de metodistlerden farklıdır. Ve onlarla karşılaştırıldığında tıp
hakkındaki uygulama ve tedavileri konularında birbirlerine daha çok benzemektedirler.
Galen’e göre, metodistler
rüyaları veya diğer tanrısal
olayları teşhis ve tedavi
için belirteç olduğu
düşüncesini reddetmişlerdir. Empirik hekimler bütün tıp teorilerini reddetmiş ve bütün uygulamalarını deneyim ve
daha önceki uygulamalardan
alınan derslere dayandırmışlardır. Empirikler
(Ampirikler) rüyaları
da tedavide bir fırsat olarak değerlendirmişlerdir. Dogmacıların
tıbbi rüyalar hakkındaki
eğilimleri üzerine bir belirteç
günümüze ulaşmamakla beraber onlarında
rüyaların kullanımını
reddettiklerine inanmak için hiçbir
neden yoktur.
Tanrısal rüyalar da başka bir konudur.
Asklepios veya diğer tedavi
edici tanrılardan gelen rüyalar özellikle Yunan ve Roma tıbbında
belirgin bir role sahiptir. Bu rüyalar, hasta kişilerin
Pergamon’da veya Ephesos’da olduğu gibi tapınaklarda,
tanrının gönderdiği ve doğru
olan bir doğaya sahipti. Ve hekimlerin yorumlamaya çalıştıkları rüyalardan çok farklıydı. Sıradan bir hasta için, iyileştirici (sağaltıcı) bir tanrıda
gelen mesajlar pek çok
tıbbi bilgi
kaynağından biriydi. Retorikçi (Rhetorician) Aelius Aristides
(M.S. 2 yy.) tarafından yazılan
Hieroi Logoi (Kutsal Hikayeler) çok eğitimli
bir hastanın iyileştirici rüyalar ile nasıl iyileştiğine ait mükemmel örnekler içerir. Benzeri iyileşme kayıtları Epidauros’ta Asclepios tapınağındaki
yazıtlarda mevcuttur.
Bu yazıtlar
tapınakta “stelae”
adı
verilen
bir
yerde
tabletler
olarak saklanmıştır.
Bunlardan 6 tanesi Pausanias tarafından M.S. 2.yy’da görülmüştür. Tabletler Asklepios tarafından gerçekleştirilen mucizevi tedavileri tarif etmektedir. Bütün tedaviler rüyalarla gerçekleşmekteydi.
Bir seferinde konuşamayan bir oğlan adakta bulunduktan
sonra iyileşmiş, boynunda
bir sıkıntısı bir oğlanın boynu tapınağın
köpeği boynunu yaladığında hemen
geçmiştir.
Ancak bunlar istisnai durumlar olup
iyileşmenin büyük bir kısmı tapınaktaki uykudan sonra gelen rüyalarla
olur. Bu uygulamaya “incubation”
inkübasyon adı verilir.
Bazı Epidauros ziyaretçileri bir “vizyon” opsis görürlerken diğerleri “uykuda vizyon” (enhypnion)
görebilir. Enhypnion
kelimesini Galen
de
kullanmıştır. Bazıları ise tanrı ile
doğrudan yüzleşmiştir.
Euhippus tanrı ile karşılaşmasından sonra çenesine saplanan bir mızrak
ucu ile altı yıl yaşamayı
başarmıştır.
“Tapınakta
uyurken tanrı mızrak ucunu çıkardı ve
onun eline verdi. Sabah olduğunda Euhippus
iyileşmişti ve elinde mızrak ucunun tutuyordu.
Bazı durumlarda hasta tapınakta uyur, iyileşir ama
herhangi bir rüya yada vizyon görmez.
Sonuç olarak şu ayrımı yapmak mümkün değildir.
Tanrısal rüyalar
tanrısal iyileştiricilerin, doğal
sebepli rüyalar rasyonel
(akılcı) hekimlerin işidir.
Diyemiyoruz. Tanrısal ve doğal
rüyalar arasında uygulamadaki farklılığı
Yunan – Roma dünyasında görmek pek mümkün değildir.
Galen dahi Pergamon’daki Asclepius tapınağına gelen zengin bir hastanın
Asclepius tarafından gösterilen bir rüya ile iyileştirildiğinden bahsetmektedir ve kendi tedavi
gücünün de tanrının ellerinde olduğunu söylemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder