21 Şubat 2015 Cumartesi

KIRIM HANI ŞAHİN GİRAY (ö. 1787) ve “GAZEL-İ MÜDEVVER”İ





KIRIM HANI ŞAHİN GİRAY (ö. 1787) ve “GAZEL-İ MÜDEVVERİ




ÖZET
Osmanlı dil ve edebiyatı Türk islam dünyası üzerinde derin etkilere sahipti. Bunun bir örneği de m Türkçesi ve edebiyatı üzerindeki etkisidir. Başta Kırım hanları olmak üzere
1427’den 1783’e kadar Kırımın siya olarak bağ olduğu Osmanlıya, kültürel açıdan da bağ oldunu gösteren örneklerden biri şiir olmtur.
Pek çok Kırım hanının Osmanlı şiiri etkisinde manzumeler yazdıkları, hatta divanlar
düzenledikleri bilinmektedir. Şahin Giray, daha da ileri giderek şimdilik rkiye nırları içerisinde bugüne kadar bir örneği verilmemiş olan, sanatlı Osmanlı şiiri etkisinde, sanat gösterisinin farklı bir boyuttaki örneği olan müdevver gazel”i yazmıştır.
Burada  Kırım  edebiyatının  rk  İslam  edebiyatına  katkısı  çerçevesinde,  Şahin Girayın tarihî ve edebî kişiliği söz konusu edilmiştir. İlk olarak Kırım Hanı Şahin Giray ve Kırım Hanğı ile ilgili bilgiler hatırlatılmış sonra da Şahin Girayın “Çember gazel” olarak adlandırabileceğimiz “Gazel-i müdevver”i üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Giray, Kırım, Osmanlı, şiir, gazel.

SUMMARY
Ottoman language and literature had been a deep effects on Turkish Islamic eras. One example of this was literature and language of Crimean. The poetry is one of the examples to show that Crimean khans first of all related to the Ottomans from 1427 to 1783 not only economically but also literary.
It is known that many khans of Crimea had written not only poetries but also made up divans under the impact of Ottoman poetry. Shahin Giray had gone further and wrote a kind
of poem that not one example of it known in the Ottoman poetry called “gazel-i müdevver” by
now (The circle lyric) that shows the most artifical side of Ottoman poetry.
It is mentioned here about the contribution of crimean literature to the Ottoman literature in the context of Shahin Giray’s literary and historical identity. First of all the knowledges are reminded about Shahin Giray Khan of Crimean and his khanate, then worked on the Circle lyric of his.
Keywords: Giray, Crimea, Ottoman, peotry, lyric.



Kırım Hanlığı ve Şahin Giray
Halim Giray’ın Gülbün-i Hanan adlı eserinde anlattığına göre 1427 ile 8 Nisan 1783 arasında 3567  yıl küm süren Kırım Hanğı Osmanlıya bağ bir Türk kırallığı idi. Yılmaz Öztuna’nın verdiği bilgiye göre Kırım Hanlığı, Cengiz Hanın ölümünden 192 yıl sonra, İstanbul’un  fethinden  34  yıl  önce  Çelebi  Mehmet  devrinde  kurulm ve  Fatih  devrinde Osmanlıya tabi olmuştu. Kırım Hanğı 16. yy.’da o kadar güçlü idi ki Polonya ve Rusya Krallığını vergiye bağlamıştı.
Cengiz’in   geniş   imparatorluğu   dağılınca   Rusya’nın   güney   yarısı   bağımsız
hükümdarlıklar  hâline  gelmiş ve  üç  hanlığa  ayrılarak  hanlar  tarafından  yönetilmiştir.  Bu hanlıklar Kazan, Astrahan ve Kırım olarak bilinir.
Kırım  hanları,  Şahin  Girayın  adında  da  oldu  gibi  yüzyıllar  boyunca  Giray
soyadıyla anılmışlardır. Bunun nedeni şu şekilde anlatılır:




Kırım  hanlarının,  çocuklarını  küçük  yaşlardan  itibaren  iyi  bir  savaşçı  olarak yetişmeleri için göçmen kabilelerin yanına ndermeleri bir gelenekti. Giray adlı bir kabile tarafından yetiştirilen hanlardan biri, Mekke’den dönmekte olan sütbabasıyla karşılaşır ve bu zatın ısrarı üzerine kabilesini onurlandırmak için yeni doğan çocuğuna Giray adını koyar; bununla da kalmaz, bundan sonra ailede doğacak her veliahdın bunu soyadı olarak taşıması emrini verir. ylece “Giray unvanı, Kırım hanlarınca bir gelenek olarak kullanılagelir.
İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Kırım hanları kendilerini Osmanlıların tebası ilân ederler. Rusya tarafından işgal edilecekleri, hanlıklarının ve halklarının özgürlüğüne son verileceği yakın zamana kadar da Osmanlının tebası olarak kalmışlardır.
Cengiz’in oğlu Cuci’nin neslinden olan hanların taht şehirleri, önceleri Kırk-Yer iken
15. yy.’dan sonra Kırk-Yer yakınlarındaki Bahçesarayı’na nakledilmiştir. Resmen tayin edilen veliahda Kalgay deniyordu. Kalgaylık 1466’da ihdas edilmiştir. Kalgay, taht şehrinde değil, ülkenin en büyük şehri olan Akmescidde (Rus. Simferopol) otururdu(Öztuna 1996: 533)8.
Şahin Giray’a gelince; II. Devlet Giray’ın oğlu Topal Ahmet Giray’ın ullarından olan Han, biraderi Sahip Giray zamanında Kalgay oldu. Bir süre Petersburg’da bulunmuş, sefahet ile karışık bir terbiye görmüş; şık, hafif-mizaç bir ruha sahipti. Petersburgda iken Katerinanın yaverlik hizmetinde bulunmuştur. Rusların oyuncağı ve Rus medeniyetinin hayranı  olarak  üç  kere  han  olmuştur.  Petersburg’da  gördüklerini  sarayda  uygulamaya blamış, birtakım yeniliklere girişmiş; Rus ordusunu, âdetini, giysisini taklit etmiştir. Toplumun gelenek ve göreneklerini değiştirmek isteğiyle masada yemek yiyen, çatal bıçak kullanan Şahin Giray’la halkın arası zamanla açılmış; Rus casusları da halkı ona karşı kışkırtmış; nihayet ulema onun öldülmesi için fetva çıkarmıştır. Bahadır Giray ve Arslan Giray da bundan yararlanarak doğruca saraya yürümüşler, fakat Şahin Giray bu tertipten daha önce haberdar olduğu için gemi ile Yenikale’ye kaçıp Ruslara iltica etmiştir.
Nihayet Osmanlı Devleti, 13 Temmuz 1771’de Rusların Kırımı işgal etmesi üzerine
21 Temmuz 1774’te Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Kırımın istiklâlini kabul etmek zorunda kalmış, çok geçmeden de Ruslar Kırımı kendi topraklarına katmıştı9. Osmanlı, Rusların Kırımı işgal plânlarına müdahale edememişti; çünkü Ruslar Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra ordularını çok güçlendirmişlerdi. Osmanlının bu zayıflığından istifadeyle ve ajanların da aldatmasıyla Şahin Giray, Osmanlının atadığı son han olan Devlet Giray’ı 1777de devirip yerine geçti10.
Son  derece  kabiliyetli  ve  yetenekli  olduğu  anlaşılan,  ancak  siyasî  öngörüden bütüyle yoksun olan son Kırım Ha11  Şahin Giray’ın oynaması gereken çok zor bir oyun vardı ve o, bunu çok köoynadı. Ruslar daha sonra zorla ve hile ile Kırıma girmişlerdi. Onların ordularının Türkler üzerinde muzaffer oldunu gören Han, ajanlarının da istemesi ve aldatmasıyla çok aptalca ve yanlış olarak eski dostlarına bağlılıktan vazgeçtiğini, bundan sonra Katerina’nın tebaası olduğunu ilân etmişti. Ancak bu ihaneti, Osmanlıdan önce sanki Ruslar tarafından cezalandırılmıştı. Tabiiyet ilânından sonra alelacele tahttan indirildi ve Rusyaya gönderildi. Ülkesi ise resmen Rusyaya ilhak edildi. ylece Tatar özgürlüğünün son ışıltısı, Rus askerlerince katledilen erkek, kadın, çocuk 30.000. kişinin kanında boğulup gitti.
Katerina, Şahingiray’a yıllık sekiz yüz ruble maaş bağladı. Fakat ilişkiler her geçen gün soğuyordu. Çevresindeki insanları da her geçen gün azalyorlardı. Nihayet buna daha fazla  dayanamadığı  anlaşılan  Şahin  Giray,  Türkiyeye  gitmek  istediğini  yleyince  izin verildi.
Önce İstanbul’un, sonra da Petersburg’un himayesine giren Kırım hanlarına yapılan muamele  de  Ruslar  ve  Türkler  arasındaki  farkı  göstermektedir.  Kendilerine  söz  verilen


ikametgâh verilmediği gibi istilacıların çok kötü muamelelerine maruz kalan Şahin Giray İstanbul’a geldi. Ancak ülkesini terk etmek ve halna ihanet etmek, Osmanlı padişahı için affedilmeyecek kadar büyük bir suçtu. Talihsiz Han, Rodos adasına gönderildi ve orada 1787
Temmuzunda Babıâlînin emriyle, Sadrazam Koca Yusuf Paşa tarafından bir vatan haini olarak, boğdurulmak suretiyle idam edildi. Katerina aynı sıralarda Kırıma gelip ayân ve ulemayı hediyelere gark etmiştir12.
                           Kırım Hanlığı ve  Şahin Giray ve Şiiri
Sicill-i  Osmânî’de  Şahin  Giray  adında  b  kişiden  söz  edilir.  Bunlardan  ilki  II. Mehmet Giray Hanın oğlu olup 1608’de Nureddin olmuş ve 1640’ta vefat etmiştir. İkincisi Selâmet Giray’ın kardeşinin oğludur. 1699’da Nureddin iken vefat etmiş. Üçüncüsü Selâmet
Giray Han oğlu Safâ Giray-zâde Tohtamış Girayın ludur ve şairdir. Dördüncüsü Hacı
Selim Giray Han’ınludur. Bu da şair olup Şâhî mahlasını kullanmış, 1512’de vefat etmiştir13. Belig Tezkiresinde bu Şahî’nin bir gazeli nakledilir. Sonuncusu ise bahse konu olan Şahin Giray olup, Selim Giray Han’ın en büyük oğlu II. Devlet Giray’ın lu olan Ahmet Girayın oğludur14.
Belig Tezkiresinde, Şâhî mahlaslı 4. Şahin Giray’a ait olarak nakledilen ve Osmanlı
edebiyatının Kırım edebiyatı üzerindeki etkisini gösteren güzel örneklerden biri olan gazel
şudur:
Dökülmüş zülf-i müşgînün o gül-ruhsâra besbelli Perîşanlık budur gülşende sümbülzâra besbelli Gözüm hep kanlı yaşın mâcerâsın yâra arz itdi Nihân tut sen gerekse derdüni ol yâra besbelli Gidüp murg-ı dilüm eglendi kaldı zülfi bâgında Tolaşmışdur şikenc-i turre-i tarrâra besbelli Güzeller mâil-i agyâr u güller mübtelâ-yı hâr Budur bâis-i figân Şâhi-i gam-hâra besbelli15

Ne yazık ki Şahin Girayla ilgili olarak kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Gülbün-i Hanan’da belirtildiği ve yukarıda da işaret edildiği üzere Şahin Girayın çok iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.
Kırım devleti kurulduğu zaman Hanedan Moğolcayı unutmuş, çoktan Türkçeyi anadili gibi konuyordu. Bu, Tatarca denen bir Kuzey-batı Türk lehçesidir ve Kazan’da konuşulan Türk lehçesinin bir şivesidir. Ancak Osmanlı edebî ve halk lehçelerinin çok ağır tesirine maruz kalmıştır ve Kırım’da yazılan kitaplarla Kazan’da yazılan kitapların Türkçelerinin karşılaştırılmasından kolayca anlaşılacağı üzere, Osmanlı lehçesine ve İstanbul diline çok yaklaşmıştır. Hatta Kırım edebî dili tamamen klâsik Osmanlı Türkçesiyledir. Nitekim Kım han ve han-zadelerinin şiirleri, mektupları ve kitaplarının incelenmesi bunu açıkça gösterecektir. (Öztuna 1996: II, 533).
Şahin Girayın müdevver gazeli Kırım Türkçesinin, Osmanlı edebî diline ne kadar bağ oldunun en güzel örneklerinden biridir.
Şahin Giray’a ait olan buraya aldığımız şiiri, “Gazel-i Müdevver”i, Redhouse tarafından Journal of Royal Asiatic Society (c.XVIII, Yeni Seri, 1861)’de çok zekice ve ustaca olduğu söylenerek tanımlanmaya çalışılan; Gibb’in de Otoman Poems adlı eserinde iç kapak tezyinatı olarak kullandığı bir çember gazeldir16.
Bilindiği üzere İslamî dönem Türk edebiyatında şairler yeteneklerini; çok kullanılan gazel, kaside gibi nazım şekillerinin yanı sıra, oluşum biçimleri dolayısıyla özel adlar alan


akrostiş, şatranç vb. türden ya da müdevver”, müşeccer”, murabba” vb. gibi şiirler yazarak göstermeye çalışmışlardır. Müdevver, dairesel olarak yazılan şiirlere; müşeccer, ağ şeklinde yazılan şiirlere; murabba ise dört köşe/kare şeklinde yazılan şiirlere denmektedir. Bu şiir şekilleri, özellikle Osmanlı şiirinin sanatlı yleyişte en üst noktaya ulaştıktan sonra işlenmeye başlanan, görsel ve zihinsel sanat anlayışını gösteren şekillerdir. Gazel-i müdevver ise bizi, yeni arayışlar içerisinde olunduğu, şiirin içeriğinin yanı sıra şekil olarak da ulaştığı ama konusunda somut olarak bilgilendiren bir örnektir.
Aşağıda nakledilen gazeli müdevver şu şekilde oluşturulmaktadır:
Dairesel  olarak,  bir  gül  ya  da  papatyayı  andıran  şekilde  düzenlenen  gazelin ortasındaki harf, her dizenin ilk ve son harfidir. Her beytin son kelimesi tersinden okunmak suretiyle diğer beytin ilk dizesinin ilk kelimesini oluşturur. Kesen kısımlardaki kelimeler, her kesişen dizede ortaktır. Gazel, yukarıya doğru açılan çember boyunca ortada başlar ve ortada biter. Ancak bunu Lâtin harfleriyle yeniden yazabilmek ve aynı şekilde gösterebilmek son  derece  güçtür.  Bu  nedenle  burada  gazelin  aslı,  önce  düzenlendiği  şekliyle,  sonra  da Türkiye Türkçesi ile verilmiştir.
 Gazel-i Müdevver
(fâilâtün/fa‘ilâtün/fa‘ilâtün/fa‘lün)

Yâr gelip âşıgın menzilini kılsa cây Etmeye mi gün yüzün dîdesini rûşenây Yanaşıp ol mâh ya hançer-i ser-tîz gibi Eyleye agyârımın sînesini hemçü nây
Yan verip ey meh-likâ kaçma bu gam-hordan
Âteş-i ışkın ile yanmaga görme revây


Yâver olursa eger lutf-ı Hudâ bir kula Bir pula muhtâc iken dehre olur pâdişây Yaş şüp dîdeden rûyun eder arzû
Kudret ile gün yüzün olmada şebnem-rubây
Yap reh-i tecrîdde âkıl isen bir ribât
Kâfile-i ehl-i ışk eyleye kârbân-serây
Yâr-i ser-fiz-ı men sende o göz kaş ki var
Katli için âşıgın ya ne gerek ok u yay Yayıp o kâküllerin gün zün kıldın nikâb Menzil-i akrebde ya münkesîf olmuşdur ay Yâr deler ise eger sînemizi kâiliz
Tek bizi ol meh-likâ lutfuna görsün sezây
Yaz semender gibi yanmaga tâlib kim
Ey kalem arz et eger diler ise ol Humây
Ya meh-i rahşende mi dehre ziyâ-bahş olan
Tal’at-i rûyun mudur âleme viren cilây Yâ lec edip müddaî gün yüzün inkâr eder Eyleridi ol gabî âkıl ise zerre ra’y
Yâra ider ehl-i ışk durmayıp arz-ı hüner
Nevbet-i arz-ı hüner sende mi Şâhin Girây




KAYNAKÇA
Gibb, E.J.W. (1882), London. Ottoman Poems.
Halimgiray Sultan (1327), İstanbul. lbün-i Hânân Yahut Kırım Tarihi. Kılıç, Abdullah (1999), İstanbul. Osmanlılar Ansiklopedisi, YKY Yay.
Kurnaz, Cemal - Çeltik, Halil (2000), Ankara. Osmanlı Dönemi Kırım Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yay.
Levend, Agâh Sırrı (1988), Ankara. Türk Edebiyatı Tarihi Giriş, TTK Yay. Mehmet Süreyya (1996), İstanbul. Sicill-i Osmânî, Tarih Vakfı Yurt Yay.
Öztuna Yılmaz (1996), Devletler ve Hanedanlar. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., (?), (1995), Şahin Giray”, Ankara. Türk Ansiklopedisi Milli Eğt. Yay.,


Doç. Dr. Ali ÇAVLU
 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder