KIRIM HANI ŞAHİN GİRAY (ö. 1787) ve “GAZEL-İ MÜDEVVER”İ
ÖZET
Osmanlı dil ve edebiyatı Türk islam dünyası üzerinde
derin etkilere sahipti. Bunun bir
örneği de Kırım Türkçesi ve edebiyatı üzerindeki etkisidir.
Başta Kırım hanları olmak üzere
1427’den 1783’e kadar Kırım’ın siyasî olarak bağlı olduğu Osmanlıya, kültürel açıdan da bağlı olduğunu gösteren
örneklerden biri şiir olmuştur.
Pek çok Kırım hanının Osmanlı şiiri etkisinde manzumeler yazdıkları, hatta divanlar
düzenledikleri bilinmektedir. Şahin Giray, daha da ileri giderek
şimdilik Türkiye sınırları içerisinde bugüne kadar bir örneği verilmemiş olan, sanatlı
Osmanlı şiiri etkisinde,
sanat gösterisinin farklı
bir boyuttaki örneği olan “müdevver
gazel”i yazmıştır.
Burada
Kırım
edebiyatının Türk İslam edebiyatına
katkısı
çerçevesinde, Şahin Giray’ın tarihî ve edebî kişiliği söz konusu edilmiştir. İlk olarak Kırım Hanı Şahin Giray ve Kırım Hanlığı ile ilgili bilgiler hatırlatılmış sonra
da Şahin Giray’ın “Çember gazel” olarak
adlandırabileceğimiz “Gazel-i müdevver”i üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Giray, Kırım, Osmanlı, şiir, gazel.
SUMMARY
Ottoman language
and literature had been a
deep effects on Turkish Islamic eras. One example of this was literature and language of Crimean. The poetry is one of the examples to
show that Crimean khans first of all related to the Ottomans from 1427 to 1783 not only
economically but also literary.
It
is known that many khans of Crimea had
written not only poetries but also made up divans under the impact of Ottoman poetry. Shahin Giray had gone further and wrote a kind
of
poem that not one example
of it known in the Ottoman
poetry called “gazel-i müdevver”
by
now (The circle lyric) that shows the most artifical side of Ottoman poetry.
It is mentioned
here about the contribution
of crimean literature to the Ottoman
literature in the context of Shahin Giray’s literary and historical identity. First of all the
knowledges are reminded about Shahin Giray
Khan of Crimean and his khanate, then worked
on the Circle lyric of his.
Keywords: Giray, Crimea, Ottoman, peotry, lyric.
Kırım Hanlığı ve Şahin Giray
Halim Giray’ın Gülbün-i
Hanan adlı eserinde
anlattığına göre 1427 ile 8 Nisan 1783
arasında 3567 yıl hüküm süren Kırım Hanlığı Osmanlıya bağlı bir Türk kırallığı idi. Yılmaz Öztuna’nın verdiği bilgiye göre Kırım Hanlığı, Cengiz Han’ın
ölümünden 192
yıl
sonra, İstanbul’un fethinden
34 yıl önce Çelebi Mehmet devrinde
kurulmuş ve Fatih
devrinde
Osmanlıya tabi olmuştu. Kırım Hanlığı 16. yy.’da o kadar güçlü idi ki Polonya ve Rusya Krallığını vergiye bağlamıştı.
Cengiz’in
geniş imparatorluğu dağılınca Rusya’nın
güney yarısı bağımsız
hükümdarlıklar hâline gelmiş ve üç hanlığa ayrılarak hanlar
tarafından yönetilmiştir. Bu hanlıklar
Kazan, Astrahan ve Kırım olarak bilinir.
Kırım hanları,
Şahin
Giray’ın adında
da
olduğu gibi
yüzyıllar boyunca
“Giray”
soyadıyla anılmışlardır. Bunun
nedeni şu şekilde
anlatılır:
Kırım hanlarının, çocuklarını küçük yaşlardan
itibaren
iyi bir savaşçı
olarak
yetişmeleri için göçmen kabilelerin yanına göndermeleri bir gelenekti. Giray adlı bir kabile tarafından yetiştirilen hanlardan biri, Mekke’den
dönmekte olan sütbabasıyla
karşılaşır ve bu zatın ısrarı üzerine kabilesini onurlandırmak için yeni
doğan çocuğuna Giray adını
koyar; bununla da kalmaz, bundan sonra ailede doğacak her veliahdın bunu soyadı olarak taşıması
emrini verir.
Böylece “Giray” unvanı,
Kırım hanlarınca bir gelenek olarak
kullanılagelir.
İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Kırım
hanları kendilerini Osmanlıların tebası
ilân ederler. Rusya tarafından
işgal edilecekleri, hanlıklarının ve halklarının özgürlüğüne son verileceği yakın zamana
kadar da Osmanlının tebası olarak kalmışlardır.
Cengiz’in oğlu Cuci’nin neslinden
olan hanların taht şehirleri, önceleri
Kırk-Yer iken
15. yy.’dan sonra Kırk-Yer
yakınlarındaki Bahçesarayı’na nakledilmiştir. Resmen tayin edilen
veliahda Kalgay deniyordu. Kalgaylık
1466’da ihdas edilmiştir. Kalgay, taht şehrinde
değil, ülkenin en büyük şehri
olan Akmescid’de (Rus.
Simferopol) otururdu(Öztuna 1996: 533)8.
Şahin Giray’a
gelince; II. Devlet Giray’ın oğlu Topal Ahmet Giray’ın oğullarından
olan Han, biraderi Sahip Giray zamanında Kalgay oldu. Bir süre Petersburg’da bulunmuş, sefahet ile karışık bir terbiye görmüş; şık, hafif-mizaç bir ruha sahipti.
Petersburg’da iken
Katerina’nın yaverlik hizmetinde bulunmuştur. Rusların oyuncağı ve Rus medeniyetinin
hayranı olarak üç kere han olmuştur.
Petersburg’da
gördüklerini
sarayda uygulamaya başlamış, birtakım
yeniliklere
girişmiş; Rus ordusunu, âdetini, giysisini taklit etmiştir. Toplumun
gelenek ve göreneklerini değiştirmek
isteğiyle masada yemek
yiyen,
çatal bıçak kullanan Şahin Giray’la
halkın arası zamanla açılmış;
Rus casusları da halkı ona
karşı kışkırtmış; nihayet
ulema onun öldürülmesi için fetva çıkarmıştır.
Bahadır Giray ve Arslan Giray da bundan yararlanarak doğruca saraya yürümüşler, fakat Şahin Giray bu
tertipten daha önce haberdar
olduğu için gemi ile Yenikale’ye kaçıp Ruslara iltica etmiştir.
Nihayet Osmanlı Devleti,
13 Temmuz 1771’de Rusların Kırım’ı işgal etmesi üzerine
21 Temmuz 1774’te Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Kırım’ın istiklâlini
kabul etmek zorunda kalmış, çok geçmeden de Ruslar Kırım’ı kendi topraklarına katmıştı9. Osmanlı, Rusların Kırım’ı
işgal plânlarına müdahale edememişti; çünkü Ruslar Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra ordularını
çok güçlendirmişlerdi. Osmanlının bu zayıflığından istifadeyle ve ajanların da
aldatmasıyla
Şahin Giray, Osmanlının atadığı son han olan Devlet Giray’ı 1777’de devirip yerine geçti10.
Son derece
kabiliyetli ve yetenekli olduğu
anlaşılan, ancak
siyasî öngörüden bütünüyle yoksun olan son Kırım Hanı11 Şahin Giray’ın oynaması gereken çok zor bir oyun vardı ve o,
bunu çok kötü oynadı. Ruslar daha sonra zorla ve hile ile Kırım’a girmişlerdi. Onların ordularının Türkler üzerinde muzaffer
olduğunu gören Han, ajanlarının
da istemesi ve aldatmasıyla çok aptalca ve yanlış olarak eski dostlarına bağlılıktan
vazgeçtiğini, bundan
sonra Katerina’nın tebaası olduğunu ilân etmişti. Ancak bu ihaneti, Osmanlıdan önce sanki Ruslar tarafından cezalandırılmıştı. Tabiiyet ilânından sonra alelacele tahttan indirildi ve Rusya’ya gönderildi. Ülkesi
ise resmen Rusya’ya ilhak edildi.
Böylece Tatar özgürlüğünün
son ışıltısı, Rus askerlerince katledilen erkek, kadın,
çocuk 30.000. kişinin kanında boğulup
gitti.
Katerina, Şahingiray’a yıllık sekiz yüz ruble maaş bağladı. Fakat ilişkiler
her geçen gün soğuyordu. Çevresindeki insanları da her geçen
gün azaltıyorlardı. Nihayet buna daha
fazla dayanamadığı anlaşılan
Şahin Giray,
Türkiye’ye gitmek
istediğini söyleyince izin verildi.
Önce İstanbul’un, sonra da Petersburg’un himayesine giren
Kırım hanlarına yapılan
muamele de Ruslar ve Türkler arasındaki
farkı göstermektedir. Kendilerine söz verilen
ikametgâh verilmediği gibi istilacıların çok kötü muamelelerine maruz kalan
Şahin Giray İstanbul’a geldi. Ancak
ülkesini terk etmek ve halkına ihanet etmek,
Osmanlı padişahı için affedilmeyecek kadar büyük bir suçtu. Talihsiz Han, Rodos adasına gönderildi ve orada 1787
Temmuzunda Babıâlî’nin emriyle, Sadrazam Koca Yusuf Paşa tarafından bir vatan haini olarak, boğdurulmak suretiyle idam edildi. Katerina aynı sıralarda
Kırım’a gelip ayân ve
ulemayı hediyelere gark etmiştir12.
Kırım Hanlığı ve Şahin
Giray ve Şiiri
Sicill-i
Osmânî’de
Şahin
Giray
adında
beş kişiden söz edilir. Bunlardan ilki
II.
Mehmet Giray Han’ın oğlu olup 1608’de Nureddin olmuş ve 1640’ta vefat etmiştir. İkincisi Selâmet Giray’ın kardeşinin oğludur. 1699’da Nureddin
iken vefat etmiş. Üçüncüsü Selâmet
Giray Han oğlu Safâ Giray-zâde Tohtamış Giray’ın oğludur ve şairdir.
Dördüncüsü Hacı
Selim Giray
Han’ın oğludur. Bu da şair olup Şâhî mahlasını kullanmış, 1512’de vefat etmiştir13. Belig Tezkiresinde bu Şahî’nin bir gazeli nakledilir. Sonuncusu ise bahse konu olan Şahin Giray olup, Selim Giray Han’ın en büyük oğlu II. Devlet Giray’ın oğlu olan Ahmet
Giray’ın oğludur14.
Belig Tezkiresinde, Şâhî mahlaslı 4. Şahin Giray’a ait olarak nakledilen ve Osmanlı
edebiyatının Kırım edebiyatı
üzerindeki etkisini gösteren
güzel örneklerden biri olan gazel
şudur:
Dökülmüş zülf-i müşgînün
o gül-ruhsâra besbelli
Perîşanlık budur gülşende sümbülzâra
besbelli Gözüm hep kanlı
yaşın mâcerâsın yâra arz itdi Nihân tut sen gerekse
derdüni ol yâra besbelli Gidüp murg-ı dilüm eglendi
kaldı zülfi bâgında Tolaşmışdur şikenc-i
turre-i tarrâra besbelli
Güzeller mâil-i agyâr u güller
mübtelâ-yı hâr
Budur bâis-i figân Şâhi-i gam-hâra
besbelli15
Ne yazık ki
Şahin Giray’la ilgili olarak kaynaklarda
fazla bilgi yoktur. Gülbün-i Hanan’da belirtildiği ve yukarıda da işaret edildiği üzere Şahin Giray’ın çok iyi bir eğitim
gördüğü anlaşılmaktadır.
Kırım devleti kurulduğu zaman Hanedan
Moğolcayı unutmuş, çoktan Türkçeyi anadili gibi
konuşuyordu.
Bu, Tatarca denen bir Kuzey-batı Türk lehçesidir ve Kazan’da konuşulan
Türk lehçesinin bir şivesidir. Ancak Osmanlı edebî ve halk lehçelerinin çok ağır tesirine maruz kalmıştır ve Kırım’da yazılan kitaplarla Kazan’da yazılan kitapların Türkçelerinin karşılaştırılmasından kolayca anlaşılacağı üzere, Osmanlı
lehçesine ve İstanbul diline çok yaklaşmıştır. Hatta Kırım
edebî dili tamamen klâsik Osmanlı Türkçesiyledir. Nitekim Kırım han ve han-zadelerinin
şiirleri, mektupları ve kitaplarının incelenmesi bunu açıkça gösterecektir. (Öztuna
1996: II, 533).
Şahin Giray’ın müdevver
gazeli Kırım Türkçesinin, Osmanlı
edebî diline ne kadar bağlı olduğunun en güzel örneklerinden biridir.
Şahin
Giray’a ait olan buraya aldığımız şiiri, “Gazel-i Müdevver”i, Redhouse tarafından Journal of Royal Asiatic Society (c.XVIII, Yeni Seri,
1861)’de çok zekice ve ustaca olduğu
söylenerek tanımlanmaya çalışılan; Gibb’in de Otoman
Poems
adlı
eserinde iç kapak tezyinatı olarak kullandığı bir çember gazeldir16.
Bilindiği üzere
İslamî dönem Türk edebiyatında şairler yeteneklerini; çok kullanılan
gazel, kaside gibi nazım şekillerinin yanı sıra, oluşum biçimleri dolayısıyla özel adlar
alan
akrostiş, şatranç vb. türden ya da “müdevver”,
“müşeccer”, “murabba” vb. gibi şiirler
yazarak göstermeye çalışmışlardır. Müdevver, dairesel olarak yazılan şiirlere; müşeccer, ağaç şeklinde
yazılan şiirlere; murabba ise dört köşe/kare
şeklinde yazılan şiirlere denmektedir. Bu
şiir şekilleri, özellikle Osmanlı şiirinin
sanatlı söyleyişte en üst noktaya ulaştıktan
sonra işlenmeye başlanan,
görsel ve zihinsel sanat anlayışını
gösteren şekillerdir. Gazel-i müdevver
ise bizi, yeni arayışlar içerisinde olunduğu, şiirin içeriğinin yanı sıra şekil olarak da ulaştığı aşama konusunda somut olarak
bilgilendiren bir örnektir.
Aşağıda nakledilen gazeli müdevver şu şekilde oluşturulmaktadır:
Dairesel
olarak,
bir
gül ya da papatyayı
andıran
şekilde
düzenlenen
gazelin
ortasındaki harf, her dizenin ilk ve
son harfidir. Her beytin
son kelimesi tersinden okunmak suretiyle diğer beytin ilk dizesinin ilk kelimesini oluşturur.
Kesişen kısımlardaki kelimeler, her kesişen dizede ortaktır.
Gazel, yukarıya doğru açılan
çember boyunca ortada başlar ve
ortada biter. Ancak bunu Lâtin harfleriyle yeniden yazabilmek ve aynı şekilde gösterebilmek son
derece güçtür.
Bu nedenle burada
gazelin aslı, önce düzenlendiği şekliyle, sonra da Türkiye Türkçesi ile verilmiştir.
Gazel-i Müdevver
(fâilâtün/fa‘ilâtün/fa‘ilâtün/fa‘lün)
Yâr gelip âşıgın menzilini
kılsa cây Etmeye mi gün yüzün dîdesini
rûşenây Yanaşıp ol mâh
ya hançer-i ser-tîz gibi Eyleye agyârımın sînesini
hemçü nây
Yan verip ey meh-likâ kaçma bu gam-hordan
Âteş-i ışkın ile yanmaga görme revây
Yâver olursa eger lutf-ı Hudâ bir kula Bir
pula muhtâc iken dehre
olur pâdişây Yaş düşüp dîdeden
rûyun eder arzû
Kudret ile gün yüzün olmada şebnem-rubây
Yap reh-i tecrîdde
âkıl isen bir ribât
Kâfile-i ehl-i ışk eyleye kârbân-serây
Yâr-i ser-firâz-ı men sende o göz kaş ki var
Katli için âşıgın ya ne gerek ok u yay Yayıp o kâküllerin gün yüzün kıldın nikâb
Menzil-i akrebde ya münkesîf olmuşdur ay Yâr deler ise eger sînemizi kâiliz
Tek bizi ol meh-likâ
lutfuna görsün sezây
Yaz semender gibi yanmaga tâlib kim
Ey kalem arz et eger diler ise ol Humây
Ya meh-i rahşende
mi dehre ziyâ-bahş olan
Tal’at-i rûyun mudur âleme viren
cilây Yâ lec edip müddaî
gün yüzün inkâr eder Eyleridi ol gabî âkıl ise zerre ra’y
Yâra ider ehl-i
ışk durmayıp arz-ı hüner
Nevbet-i arz-ı
hüner sende mi Şâhin Girây
KAYNAKÇA
Gibb, E.J.W. (1882), London. Ottoman Poems.
Halimgiray Sultan
(1327), İstanbul. Gülbün-i Hânân Yahut Kırım Tarihi. Kılıç,
Abdullah (1999), İstanbul.
Osmanlılar Ansiklopedisi, YKY Yay.
Kurnaz, Cemal
- Çeltik, Halil
(2000), Ankara. Osmanlı Dönemi
Kırım Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yay.
Levend, Agâh Sırrı (1988),
Ankara. Türk Edebiyatı Tarihi
Giriş, TTK Yay. Mehmet Süreyya (1996), İstanbul. Sicill-i Osmânî, Tarih Vakfı Yurt Yay.
Öztuna Yılmaz (1996), Devletler
ve Hanedanlar. Ankara: Kültür
Bakanlığı Yay.,
(?), (1995), “Şahin Giray”, Ankara.
Türk Ansiklopedisi Milli Eğt. Yay.,
Doç. Dr. Ali ÇAVUŞOĞLU
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder