2 Şubat 2015 Pazartesi

GALENOS VE DİYETZİNDELİK, BESİNLER VE HİJYEN

                                             GALENOS VE DİYETZİNDELİK, BESİNLER VE HİJYEN


Hippokrates’ten sonra tıp; diyet, farmakoloji ve cerrahi olmak üzere üç dala ayrılmıştır. Bu üç bölümlü sistem, Ege tıbbından Roma tıbbına dek uzun bir geçmişe dayanıyordu. Diyet, bugünkünden daha geniş anlam taşıyordu ve yalnızca yeme-içme düzenini değil, egzersiz, banyo,gevşeme ve ilaçları da kapsıyordu. Ege’de oyunlar için çalışan atletlerin gereksinimlerine yanıt olmak üzere ortaya çıkmıştı. Ancak kısa sürede, hastaların tedavisinde önemli bir yöntem haline geldi ve ardından da koruyucu hekimlik adına sağlıklı kişilere de uygulandı.Koruyucu hekimlik, doktorun işinin önemli bir kısmıydı, çünkü terapötik yaklaşımlar tam güvenilir sayılmazdı. Ancak bazı zengin hipokon- driyaklar diyeti aşırı ciddiye alırlar ve diyet kuralları her türlü normal yaşamı engelleyici düzeyde zaman alan doktorların düzenli bakımına girerlerdi. Bu tip bir diyete ancak zenginler uyabiliyordu, ama diyet uygulayan doktorlar, halkın fakir kesiminde de çok tutuluyorlardı. Bu durum özellikle Roma’da M.Ö. l. yüzyılda Asklepiades tarafından savunulan tıp için geçerliydi. Plinius’a göre Asklepiades’in beş temel uygulaması vardı: ‘Gıdalardan uzak kalma, şaraptan kaçınma, masaj, yürüme ve çeşitli araba gezintileri.’ Bu kurallar, onun geliştirdiği organizmanın ‘fiziksel kuramı’ ile uyumluydu. Önceki kuramları yeniden canlandırıp uyarlayarak, vücudun, sürekli hareket eden atomların bir araya gelmesinden oluş- tuğunu ve pneuma ve vücut sıvılarının geçebileceği gözle görülemeyen gözeneklerle dolu olduğunu ileri sürdü. Bu elemanların durumu ve miktarına bağlı olan sağlık, diyet yoluyla kontrol edilebilirdi.
BESLENME VE DİYET
Diyet, Antik çağda yaşam tarzı (diaita) anlamına geliyordu. Epikuros ve Pythagoras gibi filozoflar, daha sonraları Galenos gibi doktorlar, vücut üzerinde etki yapan bir “sürekli güçler dengesini” savundu. Buna göne, her aşırı uç zararlıydı. Hatta o dönemde yalnızca zengin kesimde görülen gut hastalığı, bu durumun önemli kanıtlarından biri olarak gösteriliyordu. Gut hastalığı, yıllar geçtikçe, diyetle ilgili farklı beslenme önerilerini gündeme getirmeye başladı. O yıllardan bu güne, değişen yaşam alışkanlık- ları tartışmaların içeriğini değiştirse de diyet her zaman güncelliğini koruyan, önemli bir konu oldu.Eski rejimlerin genel amacı vücuttan bazı maddelerin atılmasını sağla- maktı. Celsus’un ‘eksiltme’ amacıyla önerdiği yollar arasında, kan akıtma, barsakları boşaltma, kusma, egzersiz, ovma ve sallama vardır. ‘Beslenme’ doğal bir yoldur, yiyecek ve içecekler yalnızca hastalıkta değil, sağlığı korumada da önemli rol oynarlar; yiyecek ve içeceklerin tüm özellik- lerinin bilinmesi, insanların sağlığı için onları kullanabilmesinin en önemli koşuludur.Besinin gücü ayrıca, hayvanın yaşı ve büyüklüğüne, kesiliş yöntemine, ürünlerin yetiştiği toprağın tipine, balığın yakalandığı suyun niteliğine, besinin tazeliğine, pişirilme yöntemine ve bazı başka etkenlere de bağlıydı. Bu sınıflama ve belirlemeler, hekime, bilgi ve becerisini sağlıklı ya da hasta, her bireye uygun olan diyeti seçme yoluyla ortaya koyabileceği karmaşık bir çatı sağlıyordu. ‘Bu nedenle’ der Celsus, ‘verilen gıdaların niteliği hastanın gücüyle uyumlu olmalı, miktarı da niteliği ile uyum sağlamalıdır. Güçsüz hastalar hafif yiyecekler; orta güçteki hastalar için orta güçlü besinler, güçlü hastalar içinse en güçlü besinler uygundur.’Apicius’unki gibi Roma’da yazılmış yemek kitapları, diyet reçeteleri ve tıbbi reçeteler de içeriyorlardı. Plautus’un Pseudolus’unda, bir aşçı Romalıların aşırı baharat kullanmaya meraklı olduklarını anlatır. Başka aşçılar, bitkileri başka bitkilerle karıştırarak sunarlar. Ağır ve sindirimi güç yemeklere yardımcı olmak amacıyla kullanılmaları büyük bir olasılıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder