Antik Dönemlerde Müzikle Tedavi
Müzikle tedavi tarihi, tıp tarihi kadar
eskiye gitmek- tedir. Çünkü
insanlar,
tedavi araçlarını çoğu kez bir
arada kullanmışlardır. Eski Yunan mitolojisinde güzel lir çalmasıyla tanınan Apollon, hem müziğin hem de hekimliğin tanrısı sayılmış ve lir çalarak
insanların sı- kıntılarını gidermiştir. Eski Yunanlılarda müzik, her türlü erdemin esası olup ruhun
eğitimi ve arınmasın- da büyük bir etmen olarak
kabul edilmiştir.
Filozof ve matematikçi
Pisagor, umutsuzluğa düşen kimseleri veya çabuk öfkelenen hastaları belirli
melo- dilerle tedavi edebilme
imkanını araştırmıştır. Seslerin
harmonisinin bir sonucu olan müzik, Pisagor’
a göre vücuttaki
harmoninin bozulduğu durumlarda en
et- kili devadır. Tıbbın babası sayılan Hipokrat, bazı hastaları teda- vileri için ilahilerle
tapınağa götürmüştür. Hipokrat’a göre tıbbın diğer vasıtalarının faydasız kaldığı hasta- lıklarda müziğin denenmesi önemlidir. Sokrat’ın öğrencisi Platon (Eflatun) M.Ö. 400 yılların- da müziğin ahenk ve ritmle ruhun derinliklerine etki ederek kişiye
bir hoşgörü ve rahatlık
verdiğini belirt-
miştir. Antik Yunan’da müziğin
epilepsi, depresyon, sıla hastalığı-melankoli, mani, cinnet, somnambulizm, letarji, katatoni, histeri, felç, afazi, tarantizma, korea,
gut, ateşli hastalıklar, romatizma,
çeşitli ağrılar, veba, kızamık, kuduz
gibi hastalıkların tedavilerinde kulla- nıldığına dair veriler vardır. M.Ö. 9. yüzyılda yaşamış olan Homeros’un
yazdığı
Odyssiea’da müziğin kanamaya
iyi geldiği iddia edilir
(kan basıncı regülasyonu?).Anatomi ve fizik bilgini Gallen,
müziğin akrep ve bö- cek sokmalarına karşı bir panzehir olduğunu söyler. Athennoaops, hasta bölgenin
üzerinde çalgı çalarak ağrı tedavi etmiştir (vibrasyon etkisi?). Aristidis, Teofrates,
Platon, Asclepiades, Xenokrates,
Cicero ve Celsus musiki ile
akıl hastalıklarını tedavi etmişlerdir.
Aurelianus, kronik
hastalıkların tedavisinde Frigya usulü obua çalmayı önermiştir. Aynı amanda Frig-
ya usulü müzik, Pisagor’a göre,
cinsel sorunların
te- davisinde de faydalıdır. Çeşitli kaynaklara
göre, Batı Anadolu’da yüksek bir medeniyet
kuran
Frigyalılar, müzikle tedavinin başlangıcında önemli bir mihenk taşı
oluşturmaktadır. toprak, su, hava ve ateşten ibâret dört unsur Osmanlı döneminde yazılmış olan Türkçe müzik yazmalarında önemli bir yer tutmaktadır. XVIII. yüzyıla kadar pek çok kuramsal
çalışmada çalgı telleri, makam, şu’be
ve âvâzelerle hava, su, ateş ve toprak arasında bir takım bağlantılar kurulmuştur. Bu bağlantılar İlkçağ Grek, Ortaçağ İslâm ve Hıristiyan
felsefelerinde canlı ve cansız varlıkların esasının toprak, su, hava ve ateşten ibaret
olduğuna
dâir
eski
bir
inanış olan dört unsur nazariyesinin yansımalarıdır.
Bu çalışmada, dört unsur nazariyesinin eski Grek felsefesi
ve müziğinde ortaya çıkışı, El-Kindî ve
İhvânu’s-Safâ gibi yazarlarla Ortaçağ İslâm dünyasına geçişi
ve Osmanlı dönemi Türkçe
müzik yazmalarındaki etkileri ele alınmaktadır.
2. ESKİ GREKLERDE DÖRT UNSUR
Dört unsur anlayışı İslâm
felsefesine eski Greklerden
geçmiştir. Grek filozofları evrenin
yaradılışı hakkında değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. M.Ö. VI. Yüzyılda
Milet ekolünden üç önemli filozof Thales,
Anaximander ve
Anaximenes’in kâinatın varoluşuna dâir ortaya attıkları modellerde toprak,
su, hava ve ateş
büyük önem taşımaktadır (Christianson 1978: 33-39). Thales (M.Ö. 634-548),
maddî ve manevî
her şeyin aslını oluşturan aslî
maddenin (arche) su olduğunu düşünmüştür. Su hayatın ve canlılığın temel kaynağı olup, üstü yarım küre şeklinde bir gök kubbe ile çevrili dünya suların üzerinde yüzmektedir
(Robin, 1996: 58). Anaximander’e
(M.Ö. 610-545) göre ise belirlenebilen her şeyin bir de zıddı olduğundan aslî unsurun, sıcaklık, soğukluk, ıslaklık ve kuruluk gibi özellikler taşıyan toprak, su, hava ve ateş olması mümkün değildir. Anaximander her şeyin aslını oluşturan esas madde olarak sınırsız ve belirsiz
bir sonsuzluk olan aperion’u kabul etmiştir. Zıt özellikler taşıyan
dört unsur hiçbir sıfata sahip olmayan aperion’dan meydana gelmiştir.
Önce toprak, hava ve ateş ayrılmış,
daha sonra toprakla ateşin birleşmesinden hayatın kaynağı olan su ortaya
çıkmıştır. Suyun
ateşi parçalara ayırmasıyla gök cisimleri
oluşmuştur. Güneş toprağı
kurutup çatlatmış, sıcaklığın tesiriyle oluşan
hava hareketlerinden rüzgarlar meydana gelmiştir. (Birand,
1987: 14, Johansen, 1998: 23-27). Milet’li Anaximenes (M. Ö. 570-500)
aslî unsur olarak hava’yı (pneuma) ele almıştır. Anaximenes’e göre bütün cisimler havanın yoğunluğunun çeşitli
derecelerde artması veya
azalması sonucu meydana
gelmektedir. Hava sıkıştıkça sırasıyla
rüzgar, bulut, yağmur, su, buz, çamur, toprak ve taş haline gelmektedir.
Havanın yoğunluğunun azalması sonucunda
ise ateş oluşmaktadır (Birand, 1987:
15). Panteist görüşlere sahip Colophon’lu Xenophanes (570-475) ise ana unsur olarak
toprağı ele alıp, her
şeyin topraktan çıkıp, yine ona döndüğünü ileri
sürmüştür (Birand, 1987: 17-18, Johansen, 1998: 45-46). Efes’li Heraklitus
(M. Ö. 540-480) evrende her şeyin değiştiğini ve sıcaklık, soğukluk, yaşlık
ve kuruluk gibi zıtlıkların
sürekli olarak birbirini takip ettiğini düşünmüştür.
Heraklitus’a göre, âlemde
meydana gelen her bir oluşum,
belli bir şeyin kendi zıddına
dönmesinden ibarettir. Değişmeden
aynı
kalan tek şey ise her şeyi
düzenleyen ve bütün değişimleri idare eden logos adı
verilen evrensel akıldır. Heraklitus, evrenin
logos’u olarak ateşi kabul
ederek, aynı zamanda her şeyin aslını oluşturan ana madde saymıştır. Her şey
ateşten çıkıp ateşe dönmektedir. Ateşin
sıkışmasından
toprak,
toprağın gevşeyip
erimesinden de
su meydana gelmektedir. Hava ise sudan çıkan buharlardan oluşmaktadır.
İnsan ruhu da, evrenin ruhu olan aslî ateş logos’tan
geçici olarak ayrılan ve ona tekrar dönecek
olan bir ateş parçasıdır. Bu ateş ne kadar kızgın olursa, insan da o kadar
hareketli
ve canlı olmaktadır (Birand, 1987: 19; Luce, 1992: 40-48). Acragas’lı Empedokles
(M.Ö. 490- 430), toprak,
su, hava ve ateşin hepsini birden bütün varlıkların temelini meydana getiren
aslî unsurlar olarak ele
alarak dört unsur nazariyesine yeni bir şekil
vermiştir. Empedokles’e göre bu unsurlar
çeşitli şekillerde
bir araya gelerek diğer
varlıkları meydana getirmektedirler. Dört unsurun bir araya gelmesinde veya ayrılmasında sevgi ve nefret gibi iki zıt güç etkendir.
Sevgi bu unsurları
bir araya getirmeye nefret ise ayırmaya çalışmaktadır. Dört unsurun sevgi yoluyla bir araya gelmesi
varolma ve doğuşu, nefret yoluyla ayrılması ise ölüm
ve yok oluşu ifade etmektedir. Bir cismin meydana gelmesi bu sonsuz küçük parçaların belli oranlarda birleşmesiyle, yok oluş ise
o cismi meydana getiren unsurların ayrılmasıyla gerçekleşmektedir. Dört ana unsurun toplam miktarında bir değişme olmaksızın bu birleşme ve ayrılmalar hem
insan vücudunda hem de kâinatta sürekli bir biçimde devam etmektedir (Johansen, 1998:
60:64; Luce, 1992:59-65).
Eski Grek filozofları o dönemde matematik, geometri, din ve astronomiyle
iç içe olan müzik yardımıyla evrenin ve varoluşun sırlarını
araştırmaya çalışmışlardır.
Eski
Greklere göre bütün evren, yıldızlar ve gezegenler, dünyadaki müzikle aynı düzen
ve oranlara sahip dev bir çalgı gibidir (West, 1992: 234). Müziğin içerisindeki kurallar
insan ve evrendeki her şey için de geçerlidir. Anaximander, Parmenides, Pythagoras, Plato ve Aristides Quintilianus gibi bir çok Grek filozofu evren, insan ve
müziğin yapısı arasında benzerlikler ve bağlantılar kurmuşlardır (Comotti, 1989: 47). Müziğin yanı sıra,
insan ve kâinattaki her şeyi içine alan uyuma harmony adı verilmiştir. Pythagoras ve
onu izleyenlere göre müzik, insan ve evren arasındaki bu uyumu
sayılarla ifade edebilmek mümkündür (West, 1992: 234). Bu çerçevede
evrenin temel yapı taşlarını oluşturan toprak, su, hava ve ateşle, müzik, insan ve kâinatın çeşitli
unsurları arasında benzerlik ve bağlantılar kurulmuştur. Bu benzerlik
ve bağlantıların çeşitli kaynaklardan derlenen bir listesi Tablo 1’de görülmektedir
(Tablo 1), (Anderson, 1994; Barker, 1984; Christianson, 1978; Godwin, 1986; Godwin, 1993; Godwin, 1995). Farklı düşüncedeki
Grek filozofları zaman içinde değişik teoriler geliştirdiklerinden, bu gruplamalarda belli
bir
birlik olmayıp, tablodakilerin dışında
da çeşitli yaklaşımlar mevcuttur.
Tablo 1 Eski Greklerde Dört Unsur
Unsur
|
Ateş
|
Hava
|
Su
|
Toprak
|
Aralık
Lirde Nota
Ritm
Mod Tanrı Evren Burç Sayı Harf
Geometri
Şekil Mevsim Özellik
Hayat Evresi GünÇeyrekleri Bitkiler
Toplum Gezegen Ay
Evresi
Zihinsel Güç
Duygu, his... Renk
Yön
Hılt
|
Oktav (2:1)
Nete (e) Iambus
Doryen,Miksolidyen Hades
Güneş
Koç, Aslan,
Yay
1
Omega
Nokta Piramit İlkbahar Sıcak Çocukluk Sabah Tohum İnsan Jüpiter
I.
Çeyrek
Akıl Sezgi Sarı Güney Safra
|
Sesdeş (1:1)
Paramese
(b) Dactyl
Hipolidyen, Lidyen
Zeus
Gökyüzü Yengeç,Aslan,Başak
2
Eta Çizgi Oktahedron Yaz
Yaş
Gençlik Öğle
Boyda büyüme
Köy
Venüs
II.
Çeyrek
Bilgi His Beyaz
Doğu Kan
|
Beşli (3:2)
Mese
(a) Paeon Frijyen,Hipodoryen Nestis,Persephone
Deniz
Terazi, Akrep, Yay
3
Alpha
Düzlem İcosahedron Sonbahar
Soğuk Olgunluk Akşam
Ende büyüme
Şehir
Satürn
III. Çeyrek Fikir
Duygu Siyah Kuzey Balgam
|
Dörtlü (4:3)
Hypate (E) Epitrit Hipofrijyen Hera Yeryüzü
Oğlak,Kova,Balık
4
Epsilon
Üç
boyutlu cisim
Küp Kış Kuru Yaşlılık
Gece
Zayıflama
Ulus
Mars
IV.
Çeyrek Algı Düşünce Kırmızı Batı
Sevdâ
|
3. ORTAÇAĞ
İSLÂM DÜNYASI MÜZİK TEORİSİNDE DÖRT UNSUR
Ortaçağda İslâm
dünyasında VIII. ve XIII. yüzyıllarda gelişerek Endülüs'ten Çin'e ve Orta Afrika'dan Kafkaslara kadar geniş bir alanda yaygınlaşan uluslararası
müzik
sisteminde teorik yapı
başlangıçta büyük ölçüde eski Grek
mirası üzerine kurulmuştur.
Grek müziğinin İslâm
dünyasındaki etkilerini, Kindî ve İhvânu’s-Safâ, İbn-i Sinâ
ve Fârâbi gibi en eski kaynaklardan
başlayarak görmek mümkündür.
Eski Grek müzik
teorisine ait bilgilerin Ortadoğu’ya yayılmasında MÖ IV. Yüzyıl’da Büyük İskender’in Doğu seferi sırasında kurulan İskenderiye (MÖ
332) başta olmak üzere Antakya, Harran ve
Urfa gibi İlkçağ’ın önde gelen Grek bilim merkezlerinin büyük rolü olmuştur.
(Fakhry, 1994: 18). İslâmiyet’in bölgedeki yayılmasından sonra
İskenderiye’nin (MS
641)
yanı sıra Anadolu, Suriye, Irak
ve
İran’da birçok Grek
bilim merkezi müslümanların eline geçmiştir. 750 ve 1258 yılları arasındaki Abbasiler döneminde eski Greklere ait birçok bilimsel eser tercümeler yoluyla İslâm dünyasına girmiştir. Harun Reşid
zamanında Bağdat'ta
bir kitaplık ve akademi kurulmuştur.
Eski Greklere ait bilimsel eserlerin
Arapça’ya çevrilmesine büyük önem veren Me'mun (813-833) çeşitli ülkelere heyetler göndererek kitaplar getirtmiş
ve bir tercüme
evi açmıştır.
Bu
çevirilerle İslam dünyası müzik nazariyatçıları,
eski Grek müzik teorisinde karşılaşmış
oldukları bazı unsurları Arapça isimler vererek olduğu gibi almışlar,
bazılarını da İslâm felsefesine adapte etmeye çalışmışlardır. Arapçaya
çevrilmiş olan Aristoxenus, Euclid, Ptolemy ve Nicomachus gibi nazariyatçıların eserleri İslâm
dünyasında müzik teorisi
alanında yazılan ilk eserlerin
temel kaynağını
oluşturmuştur.
Eski Grek müziğindeki dört unsur nazariyesinin Ortaçağ
İslâm dünyası müziğindeki ilk
yansımalarından birini El Kindî’nin (796-874) mûsikî risâlelerinde görmek mümkündür. Her ne kadar müzik teorisini gösterim
sazı olarak eski Greklerdeki "lir" ve "kitara"nın yerini udun alması gibi bazı yenilikler mevcut
olsa
bile, bu eserler
büyük ölçüde eski Grek
müzik yazmalarının Arapça çevirilerinden ibarettir.
Kindî’nin felsefe, matematik ve astronomiyle iç içe olan müzik teorisinde
eski Greklerde olduğu gibi
dört unsur nazariyesi geniş yer tutmaktadır. Kindî’ye göre o sıralarda dört telli olan ud’da en tiz
tel olan zîr ateşe, ikinci tel mesnâ havaya, üçüncü tel mesles suya ve en pest tel olan bam
ise toprağa uygundur. Kindî her biri bir unsurun karşılığı olan bu dört telle kâinatın çeşitli unsurları arasında bir çok ilişki kurmuştur (Tablo 2) (Turabi, 1996: 97; Farmer
1986:
443-452).
|
El-Kindî’ye Göre Dört Unsur
Eski Grek müziğindeki dört unsur nazariyesinin Ortaçağ İslâm
dünyası müziğindeki başka bir yansıması
İhvânu’s-Safâ risâlelerinde görülmektedir. X. Yüzyılda Basra’da
ortaya çıkmış organize bir topluluk
olan İhvânu’s-Safâ’nın dinî, felsefî, siyâsî ve ilmî düşünceleri toplam 52 risâleden oluşan Resâilü İhvânu’s-Safâ’da anlatılmıştır. Bu risâlelerin müziğe ayrılmış olan bölümlerinde dört
unsur
nazariyesi geniş
yer tutmaktadır. İhvânu’s-Safâ risâlelerinde dört unsurla, udun dört
teli olan zîr, mesnâ, mesles ve bam arasında bağlantılar kurulmuştur. İhvânu’s-Safâya göre en tiz zîr teli,
ateş, mesnâ hava, mesles su ve bam da toprak unsuruna uygundur (Tablo 3), (Shiloah,
1993:
61).
Tablo 3 İhvânu’s-Safâ’ya Göre Dört Unsur
Unsur
|
Hava
|
Ateş
|
Toprak
|
Su
|
Tel
Ritim
Tat Burç Yön Rüzgâr
Mevsim
Ayın Günleri
Hılt ÖmürÇeyrekleri Özellik
Renk
Koku
Gün Çeyrekleri
|
Mesnâ
Sakîl-sânî
Tatlı Koç,Boğa,İkizler Güney
Güney
İlkbahar
1-7
Kan Çocukluk Yaş-Sıcak
Karanfil Menekşe
Gündüz ilk6Saat
|
Zîr
Mâhûrî
Acı Yengeç,Aslan,Başak Doğu
Doğu
Yaz
7-14
Safra Gençlik Kuru-Sıcak
Sarı ve kırmızı Misk
ve yasemin Gündüz son 6 saat
|
Mesles
Sakîl-evvel
Ekşi Terazi,Akrep,Yay Batı
Batı
Sonbahar
14-21
Sevdâ Olgunluk Kuru-Soğuk Siyah, gri
Gül ,
sarısabır
Gece ilk
6 saat
|
Bam
Hezec, remel
Yağlı ve tatlı
Oğlak, Kova, Balık
Kuzey Kuzey Kış
21-28
Balgam
Yaşlılık
Yaş-Soğuk
Yeşil
Nergis
Gece son 6 saat
|
4. TÜRKÇE MÜZİK YAZMALARINDA
DÖRT UNSUR
Osmanlı döneminde dört unsur nazariyesinin etkilerine XV.
yüzyıla âit en eski Türkçe müzik kitaplarından itibâren rastlamak mümkündür. Bu dönemde yazılan eserlerde ele alınan müzik teorisi eski Greklerdeki gibi matematik, astroloji, kozmoloji ve felsefeyle
iç içedir. Bedr-i Dilşâd, Hızır bin
Abdullah, Kırşehirli Nizamoğlu Yusuf, Seydî
ve Lâdikli Mehmet Çelebî gibi yazarların bildirmiş oldukları makam sınıflamaları büyük ölçüde kozmofilozofik
mâhiyettedir.
Bu
çerçevede
müzikteki
oniki
makam
oniki burcun, yedi âvâze yedi yıldızın, dört şu’be de dört unsur olan toprak, su hava ve ateşin karşılığı olarak gösterilmiştir. Bedr-i Dilşâd tarafından II. Murat
adına yazılan Murâdnâme (1430) isimli manzum ansiklopedik eserden alınan aşağıdaki şiir müzikteki
yegâh, dügâh, segâh ve çargâh’dan ibâret dört şu’be ile dört unsur arasındaki ilişkiyi
ortaya koymaktadır (Bedr-i Dilşâd:
34 Bl.)
İşit imdi Fârâbî
sözüni de Diyeyim göresin ki sözü
nide On iki makâma asıldur didi Hem âvâzeleri
ol itdi yidi
Yine şu’beyi dört idüpdür hemin
Bu kutlu işe ol olaldan emîn
Ki on iki burca yedi yılduza
Bu dört unsura hep mukâbil düze
...
Bu dört şu’beyi dahı direm sana Ola kim ‘atâlar idesin bana Evvelkisi yegâh ikinci dügâh Üçüncü segâh oldı pes çargâh
Yûsûf bin Nizâmeddin Kırşehrî, Risâle-i Mûsikî (1410) adlı çalışmasında mûsikî ilminin kurallarını ortaya koyan kişi olarak Safiyuddin’i
göstererek dört şu’be ve dört
unsur hakkında şu bilgileri vermiştir. Safiyuddin Abdülmümin cemi
ulûmun nihâyetine ermiştir ve bu ilm-i mûsikîde dahi sâhib-i
kemâl idi. Bu ilmi
ol ihyâ eyledi. Bu fende bunca tasnîfler eyledi ve dahi edvâr-ı bünyâd ondan oldu. ...Oniki burçtan oniki makam tasnîf eyledi, yedi yıldızdan yedi âvâze
aldı. Dokuz türlü felekten
dokuz türlü darb usûlü peydâh eyledi. Her makâmın aslını âvâzeden
fark eyledi. Gördü
ki dört nev’idir. Bu dört nev’i dört anâsıra mukâbil
eyledi ki ateş, havâ, mâ ve hâkîdir.” (Kırşehrî: 2a). Aynı şekilde
Matla’ (1504) isimli eserin yazarı Seydî’ye göre de mûsikî
ilmi Safiyuddin Abdülmümin tarafından riyâzet yardımıyla düzenlenmiş olup, on iki
burcun sesinden on iki makâm, yedi yıldızın sesinden yedi avâze ve anâsır-ı
erbaa denilen dört unsurdan da dört şu’be bulunmuştur (Seydî:6b). XV. ve XVI. yüzyılllara
âit müzik yazmalarında çoğunlukla su yegâh, hava dügâh, toprak segâh, ateş ise çargâh şu’besinin karşılığı
olarak gösterilmiştir (Lâdikli
a: 96b, Hızır: 68b, Seydî: 21b)
Eski Greklerden başlayıp, Kindî ve İhvânu’s-Safâ risâleleri gibi kaynaklarda
devam eden çalgı telleriyle dört unsur arasında bağlantı kurma geleneğine XV ve XVI. yüzyıl
teorisyenlerinde de rastlamak mümkündür.
Lâdikli
Mehmet
Çelebî Fethiyye
adlı
eserinde eski udun (ûd-ı kadîm) dört teliyle
dört unsur arasında
Tablo 4’de görüldüğü
gibi
bağlantılar kurmuştur (Lâdikli
a: 87b).
Tablo 4 Lâdikli Mehmet
Çelebî’ye Göre Dört Unsur ve Ud Telleri
Tel
|
Unsur
|
Hılt
|
Özellik
|
Zîr
Mesnâ Mesles Bam
|
Ateş
Hava
Su Toprak
|
Safra
Kan Balgam Sevda
|
Sıcak-Kuru
Sıcak-Yaş
Soğuk-Yaş Soğuk-Kuru
|
Osmanlı döneminde XV. ve XVI. yüzyıllara âit müzik yazmalarında
şu’belerle olduğu gibi makâm
ve âvâzelerle de dört unsur arasında bağlantılar kurulmuştur (Kırşehri
3b, Hızır: 67b, Lâdikli b: 71b, Seydî: 20a). Tablo 5’de Lâdikli Mehmet Çelebî’nin
Zeynü’l- Elhân adlı eserine göre oniki
makâmın burç ve dört unsur karşılıkları görülmektedir.
Tablo 5 Lâdikli Mehmet Çelebî’ye Göre Dört Unsur, Burçlar
ve Makamlar
Makâm
|
Burç
|
Unsur
|
Râst
Irâk
Isfahân Zirefkend Büzürk Zengûle Râhevî Hüseynî
Hicâz Ebûselik Nevâ Uşşâk
|
Koç
Boğa
İkizler Yengeç Aslan Başak Terazi Akrep Yay Oğlak Kova Balık
|
Ateş
Toprak
Hava Su
Ateş
Toprak
Hava Su
Ateş
Toprak
Hava Su
|
Tablo 6’da ise âvâzelerle dört unsur ve o dönemin yedi gezegeni arasındaki bağlantılar
yer almaktadır (Lâdikli b, 95b, Seydî:
20b)
Tablo 6 Lâdikli Mehmet Çelebî ve Seydî’ye Göre
Dört
Unsur
Yedi
Gezegen
ve
Âvâzeler
Âvâze
|
Gezegen
|
Unsur
|
Özellik
|
Geveşt
Nevrûz
Selmek Şehnâz Mâye Gerdâniye Hisâr
|
Satürn
Jüpiter Mars
Güneş Venüs Merkür Ay
|
Toprak
Hava Ateş Ateş Su
Karışık
Su
|
Soğuk-Kuru
Soğuk-Yaş
Sıcak-Kuru Sıcak-Kuru Soğuk-Yaş
-
Soğuk-Yaş
|
XVI. yüzyıldan sonra müzik nazariyâtı daha çok icrâsal ihtiyaçları
karşılamaya yönelik bir
hâle gelmiş astroloji, felsefe
ve kozmografya
ile ilgili unsurların ağırlığı iyice azalmıştır. Kantemiroğlu (1673-1723) gibi yazarlar makam
sınıflamalarında
yeni arayışlara girmişler, dört şu’be, yedi âvaze ve oniki makâm
şeklindeki sınıflamaların eskilere âit
olduğunu vurgulama ihtiyacı duymuşlardır
(Kantemiroğlu: 68). XVIII. Yüzyıla âit Kutb-i Nâyî Osman Dede’nin (ö. 1729) Râbt-ı Tabirât-ı Mûsikî’si ve Abdülbaki Nâsır Dede’nin (1765-1821) Tedkîk u Tahkîk’i
gibi eserlerde ise dört
şu’be, yedi âvaze, oniki makâm ve dört unsura hemen hiç rastlanmamaktadır (Erguner,
1991:
101-145, Abdulbâkî
Nâsır Dede: 1b-47a,
Fonton, 1987). Hızır Ağa
tarafından yazılan Tefhîmü’l-makâmât fî tevlîdi’n-nagâmât adlı eserde ise oniki makâm
ve yedi âvâzenin olan dört unsur karşılıkları Tablo 7 ve Tablo 8’deki gibi verilmekle birlikte,
herhangi bir ayrıma gidilmeden 61 makâm târif edilmiştir (Hızır Ağa: 4b, 5a).
|
Tablo 7 Hızır
Ağa’ya Göre Dört Unsur Burçlar Aylar Hayvanlar ve Makamlar
Tablo 8 Hızır Ağa’ya Göre Dört Unsur
Gezegenler Metaller ve Makamlar
Âgâzat
|
Gezegen
|
Unsur
|
Özellik
|
Metal
|
Güvâşt
Nevrûz
Selmek Şehnâz Hisâr
Segâh-Mâye
Gerdâniye
|
Satürn
Jüpiter Mars Güneş Venüs Merkür Ay
|
Toprak
Hava
Ateş Ateş Su
Karışık
Su
|
Soğuk-Kuru
Soğuk-Yaş
Sıcak-Kuru Sıcak-Kuru Soğuk-Yaş
Değişken Soğuk-Yaş
|
Kurşun
Kalay Demir Altın Bakır Civa Gümüş
|
5. SONUÇ
Eski Greklerde Thales (M.Ö. 634-548), Anaximander (M.Ö.
610-546), Anaximenes (M. Ö. 570-500), Heraklitus (M. Ö. 540-480) ve son olarak Acragas’lı Empedokles
(M.Ö.
490-430) gibi filozoflar tarafından geliştirilen
dört unsur nazariyesi çeviriler yoluyla Ortaçağ İslâm dünyasına geçmiş ve başta Kindî ve İhvânu’s-Safâ risâleleri olmak üzere
bu döneme âit bir çok önemli kaynakta
derin tesirler bırakmıştır. Dört unsur nazariyesine Osmanlı devletinde ilk defa XV. yüzyılda
yazılmaya başlanan ilk Türkçe
müzik
kitaplarında da geniş yer
verilmiştir. Ancak zamanla kozmolojik unsurların müzik teorisindeki ağırlığının azılmasına bağlı olarak dört unsur nazariyesi de önemini
kaybetmiş, XVIII. Yüzyıl’a
gelindiğinde büyük ölçüde unutulmuştur.
KAYNAKLAR
Abdülbâkî Nâsır
Dede,
Tedkîk
u
Tahkîk,
Süleymaniye Kütüphanesi, Nafiz Paşa
Bölümü, No: 1242,
İstanbul.
Anderson, W.D., 1994, Music and Musicians in Ancient
Greece, New York. Barker, A., 1989, Greek Musical Writings, v. II, Cambridge.
Bedr-i Dilşâd, Muradnâme, Milli Kütüphane, No: Y.340, Ankara. Birand, K., 1987, İlkçağ Felsefesi Tarihi, Ankara.
Christianson, G.E., 1978, The Wild Abyss, The Story of the Men Who Made Modern
Astronomy, New York.
Comotti, G., 1989, Music in Greek and Roman Cultures,
London.
Erguner, S., 1991, Kutb-ı Nâyî Osman Dede ve Rabt-ı
Ta’birât-ı Mûsikî (Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi),
Marmara Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Fakhry, M., 1994, Philosophy, Dogma and the Impact of
Greek Thought in Islam,
Washington.
Farmer, H.G., 1986, Studies in Oriental
Music, Frankfurt.
Fonton, C., 1987, 18. Yüzyılda Türk Müziği, Çev. Cem Behar, İstanbul.
Godwin, J., 1986, Music, Mysticism and Magic: A
Sourcebook, Arkana.
Godwin, J., 1993, The Harmony of the Spheres:
A Sourcebook of the Pythagorean
Tradition in Music, Vermont.
Godwin, J., 1995, Harmonies of Heaven and Earth: Mysticism in Music from Antiquity
to the Avant-Garde, Vermont.
Haşim Bey, 1864, Müezzinbaşı
Hacı, Haşim Bey Mecmuası, İstanbul.
Hızır Ağa, Tefhîmü’l-Makâmât fî
Tevlîdi’n-Nagâmât,
Topkapı
Sarayı Müzesi
Kütüphanesi, Hazîne Kitapları, No:1793.
Hızır bin Abdullah, Kitâb-ı Edvâr, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revân Y. No:
1728, İstanbul.
Johansen, K.F., 1998,
A
History
of
Ancient
Philosophy,
From
the Beginnings to
Augustine, New York.
Kantemiroğlu, D., Kitâb-ı 'İlmü'1 Mûsikî 'Alâ Vechi'1 Hurûfât, İstanbul
Üniversitesi
Türkiyat Enstitüsü
Kütüphanesi (Y. 2768).
Kırşehrî, Yûsûf bin Nizâmeddin, Risâle-i
Mûsikî, Ankara, Millî Ktp., Adnan Ötüken
Kolleksiyonu, No:
131/1.
Lâdikli Mehmet Çelebî (a), Er-Risâletu’l-Fethiyye, İstanbul
Belediyesi, Taksim Atatürk
Kütüphanesi, No: K.23.
Lâdikli Mehmet Çelebî (b), Zeynü’l-Elhân, Taksim Atatürk Kütüphanesi, No: K.23,
İstanbul.
Landels, J., 1999, Music in Ancient
Greece and Rome, London.
Luce, J.V., 1992, An Intoduction to Greek Philosophy, Thames & Hudson,
London. Robin, L., 1996, Greek Thought,
New York.
Seydî,
El-Matla’, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, III. Ahmet Yazmaları, No:
3459, İstanbul.
Shiloah, A., 1993, The Dimension of Music in Islamic and Jewish Culture, Norfolk.
Turabi, A.H., 1996, el-Kindî’nin Mûsikî Risâleleri,
Marmara Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul (Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi). West, M.L., 1992, Ancient
Greek Music, New York.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder