Şaman inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir.
Türk destanlarında kırk sayısı çok yer alır ve kırk yiğitler, kırk
kızlar epeyce geçer. Manas destanında olduğu gibi, Dede Korkut
hikâyelerinde kırk yiğitler görülmektedir. Kırgız türeyiş efsânesinde
de, Sağan Han’ın bir kızı ve otuz dokuz hizmetçisi ile kırk kız bir
gölün kenarına giderek sudan gebe kalmışlardı. Oğuz’un verdiği şölende,
diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğunda idi. Hikâyelerde ve
masallarda kırk gün ve kırk gece düğünler, kırk haremiler, kırk satır ve
kırk katır çok geçer. Bazı ejderhalar vardır ki onlar yenilmez ve
ölmezler, ancak bunların tılsımları bozulursa ölürler. Bu gibi
ejderhaların kırk günlük bir uyku zamanı vardır. İşte bu zamanda
ejderhanın yanına gidilir, üzerinden kırk tâne kıl koparılır, ateşe
atılarak yakılırsa ejderha da ölür.
40 sayısı da totemcilik döneminden kalma bir inanıştır. Semâvî dinler dâhil tüm dinlerde 40 sembolizmasının görülmesi dinlerin evrim süreci konusunda fikir vermektedir. İslâmiyet'te ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra Kur'an ve Mevlit okutma âdetlerinin, Musa'nın Tanrı'nın buyruklarını Tur dağında 40 gün 40 gecede almasının, eski Mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının, Hıristiyanlar'ın paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının, Ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütununun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde o devirlerden kalma şaman veya totem gelenekleri yatar.
Kırklar, Türk halk inancında Kırk Evliya demektir. Hıristiyan Türklerde 40 Aziz kavramı vardır. Onlar için 40 mum yakılır. Kırklara karışan erenler veya yiğitler de bir daha görünmezler. Hastaların şifa için gittiği “Çilten Ocağı” Asyada farklı yörelerde mevcuttur. Kırk Çilten veya Kırk Eren adıyla da anılırlar. Kışın ardından baharda yeniden dirilmeye hazırlık süreci olarak kışın doğadaki üç kez ölüp dirilmeyi ifade eden ve ilki kırk gün süren üç dönemin adı Çille şeklinde geçer. Büyük Çille 40, Küçük Çille 20, Boz Çille ise Nevruz’a kadar gider. Nevruzda nihai diriliş gerçekleşir.
Annemarie Schimmel, Sayıların Gizemi adlı kitabında hazırlama ve tamamlama başlığı altında kırk sayısını incelemiştir. Kırk sayısının büyük sayılar
arasında en büyüleyicisi olduğunu
düşünen yazar, sayının Orta Doğu ve
Türkiye’de yaygın biçimde kullanıldığına
dikkat çekmiştir. Bu kadar kullanılmasının ayın geçtiği 28 nokta ile 12 burcun bileşimiyle de
açıklanabileceğini, Stonhenge11 ’deki 40 büyük taş sütunun
40 basamak çapında
kutsal bir daire içinde düzenlenmiş olmasının bu kültürün astronomik kökenli olma ihtimalinin düşünülebileceğini belirtmiştir.12 Sayı sisteminde kendisinden sonra gelen bütün sayılardan küçük
olan kırk sayısının neden çokluk belirtmek için
kullanıldığı dikkat
çekicidir. Neden kırk
sayısı yerine kendisinden daha büyük değerleri ifade eden elli, altmış ya da daha yüksek değerdeki bir sayının
çokluğu ifade etmek için kullanılmadığı sorusunun cevabı kırk sayısının dinsel ya da mitolojik
geçmişinde aranmalıdır.
Kırk sayısı, bekleme süresi, çokluk
ve tamamlama ifade eden görevlerde
kullanıldığı için tasavvufta
da önemli bir yere sahiptir.
Köprülü, hadislerdeki
açıklamalara dayanarak Abdalların adedi hakkında
çeşitli yorumlar yapmış ve bu husustaki en eski ananelerin Abdalın
sayısını kırk
olarak gösterdiğini belirtmiştir.
Bunların 22’sinin Şam’da 18’inin Irak’ta ya da 22’sinin
erkek 18’inin kadın olduğuna dair bazı rivayetlerin
olduğuna değinmiştir.36 Alevilik ve Bektaşilik
geleneğinde dört kapı ve
kırk
makamla kulun Tanrısına yaklaşacağı inancı
vardır. İnanışa göre bu kırk makamdan
birisi dahi eksik olursa ibadet tam olmaz.37 Hacı
Bektaşi Veli, şeyhinin
dergâhında üç yıl hizmet ettikten
sonra, şeyhinden emanetleri ve icazeti alır. Şeyhi ona kırk yıl hüküm verir
ve onu Anadolu’ya
yollar.38 Yunus Emre, Taptuk Emre’ye 40 yıl hizmet etmiştir.39 Abdal Musa, Kaygusuz Abdal’ı kırk neferle Mısır’a ve Hacc’a göndermiştir.40 Kırk sayısının
“erbain”, “çile” gibi tasavvufi terimlerle de değeri artmış ve bu anlamlarıyla
şiirlerde sıklıkla kullanılmıştır.
Özellikle dünyayı idare eden ve kırklar olarak bilinen halk erenleri tasavvufta
bir hayli anılmaktadır. Alevi
Bektaşi inanışına göre, Hz. Ali kırklar meclisinin başındadır ve kırklar meclisi, kırklar şerbeti
kırklar meydanı gibi deyimler hep bu kaynağa aittir.41 Bilindiği üzere kırkın karşılığı Arapçada “erbain”, Farsçada “çihil”dir. Kırk sayısının Arapça ve
Farsçadaki karşılığı olan bu kelimler bekleme süresini işaret eden anlamlar
yüklenmişledir. Bunlar derviş adayının nefis terbiyesi ve ibadet için bir odada
geçirdiği zamanın gün sayısı şeklindeki ifadesidir. Yine Alevi-Bektaşi inancına
göre, Tanrı’nın ruhları yarattığında
yaratılan her devir ve zamanda yeryüzünde bulunduklarına inanılan kırk ermiş kişiye kırklar denir ve bunlar Hz. Ali’yle beraber kırklar ceminde toplanan
kırk ulu kişidir.42 Ayet ve hadislerden seçmeler hep kırk üzerinedir
ki bunun sebebi de Peygamber’in “Her kim benim hadislerimden kırk tanesini
belleyip başkalarına da öğretirse,
kıyamet gününde Allah onu bilginler ve fakihler
arasında diriltsin” mealindeki hadisidir.43 Ayrıca tasavvufta kırk budak töreni için kırk kollu şamdan kullanılır. 27 Kasım’dan 5
40 sayısı da totemcilik döneminden kalma bir inanıştır. Semâvî dinler dâhil tüm dinlerde 40 sembolizmasının görülmesi dinlerin evrim süreci konusunda fikir vermektedir. İslâmiyet'te ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra Kur'an ve Mevlit okutma âdetlerinin, Musa'nın Tanrı'nın buyruklarını Tur dağında 40 gün 40 gecede almasının, eski Mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının, Hıristiyanlar'ın paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının, Ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütununun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde o devirlerden kalma şaman veya totem gelenekleri yatar.
Türk kültüründe 40 sayısı
Kırk, Türk, Altay, Orta Asya ve Ortadoğu mitolojilerinde ve halk kültüründe ayrıca İslam inancında Kutsal Sayıdır. Gırk, Kırh, Kırn olarak da söylenir. İslam’ın etkisiyle önemi artmıştır. Kırk eren tarafından veya kırk şaman tarafından korunan kutlu kişilere Kırklı adı verilir. Burla Hatun’un savaşçı Kırk Kız yardımcısı vardır. Yeni doğum yapmış bir kadının yanına bir iki kişi hariç kırk gün boyunca kimse girip çıkmaz. Bu durumun sağlık gerekçeleriyle bir bağlantısı olduğu açıktır. Ayrıca bu süre çocuğun kırkının çıkması anlamına da gelir ki, bu anlayışa bağlı gelenekler vardır; dua okunması, yemek verilmesi vs. gibi. Ölünün kırkının çıkması da yine benzer biçimde dualarla ve helva yapılarak gerçekleştirilir. Bu anlayışın temelinde ruhun yaşadığı evi kırk gün sonra terk ettiği inancı vardır. Kırgızistan bayrağında Güneşin etrafında kırk Kırgız boyunu simgeleyen kırk ışın vardır. Dede Korkut Hikayeleri, Manas Destanı, Kırgız Türeyiş Efsanesi’nde Kırk Kız vardır. Oğuz Han’ın verdiği şölenlerde diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğundadır. Hikâye ve masallarda “kırk gün, kırk gece” düğünler yapılır. Cezalandırılanlar için “Kırk katır veya kırk satır” şeklinde bir uygulamadan bahsedilir. Ejderhalar kırk gün veya kırk yıl uyurlar. Ejderhadan kırk kıl koparılır ve ateşte yakılır, ejderha ancak o zaman ölür. İslamiyet'te ise ölümün ardından kırk gün sonra mevlit ve Kuran okunur. Musa Peygamber, Tanrı’nın buyruklarını Turdağı'nda kırk gün kırk gecede almıştır. Kırk erenlerin sonsuza kadar yaşayacağına inanılır. Göze görünmezler, Tanrı tarafından seçilmişlerdir. Bektaşilerde dört kapı kırk makam anlayışı yer alır. Kırk sayısının Çuvaşçadaki söyleyiş biçimi olan Hereh’in kurban anlamıyla bağlılığı dikkat çekicidir.Kırklar, Türk halk inancında Kırk Evliya demektir. Hıristiyan Türklerde 40 Aziz kavramı vardır. Onlar için 40 mum yakılır. Kırklara karışan erenler veya yiğitler de bir daha görünmezler. Hastaların şifa için gittiği “Çilten Ocağı” Asyada farklı yörelerde mevcuttur. Kırk Çilten veya Kırk Eren adıyla da anılırlar. Kışın ardından baharda yeniden dirilmeye hazırlık süreci olarak kışın doğadaki üç kez ölüp dirilmeyi ifade eden ve ilki kırk gün süren üç dönemin adı Çille şeklinde geçer. Büyük Çille 40, Küçük Çille 20, Boz Çille ise Nevruz’a kadar gider. Nevruzda nihai diriliş gerçekleşir.
“Sayı isimleri dillerin temel kelimeleri arasında yer alırlar ve bir millete ait dilin varoluşuyla sayıların oluşumu hemen hemen aynı zamana denk geldiği için sayılar, o dili konuşan milletlerin inançlarından, sosyal ve coğrafi çevrelerinden, etkileştikleri
kültürlerden, bütün tarihî olaylarından, gelenek ve
göreneklerinden izler taşırlar. Bu yüzden sayılar, dillerin millî özelliklerini
yansıtan kelimelerdendir.”1 Kültür,
milletlerin
oluşumunda önemli bir rol
oynayan dille beraber
gelişir ve yayılır. Kültür ve dil, uzun bir zaman dilimi içinde sürekli farklı kültürlerle etkileşime girerek
gelişimine devam eder. Bu
gelişim sürecinde belli bir birikime sahip olan sayılar, çeşitli anlamlar
yüklenerek farklı amaçlarla kullanılırlar. Kültürün önemli bir parçası olan edebiyat, mitolojik
dönemlerden günümüze
kadar
geçen
süre
içinde
gelişerek
içinden
çıktığı
toplumu tanıtan bir kimliğe sahip olur. Edebiyat,
toplumun maddi ve manevi bütün değerlerini
yansıtan bir aynadır ve bu değerleri yansıtmak
için çeşitli kaynaklardan yararlanır. Halk kültürü ve edebiyatı, bu kaynaklardan biridir.
Her toplum, kültürel
tarihi içinde çeşitli nesnelere, kelimelere ya da kavramlara
değerler yükleyerek
onlara simgesel özellikler
kazandırır. Sayı sisteminden
sıyrılan bazı sayılar matematiksel işlemlerin yanı sıra yüklendikleri
simgesel değerlerle
kültürel birer unsur hâline gelirler.
Özel anlamlar
yüklenen bu sayıların günlük yaşamdaki sık kullanımları,
halk edebiyatı ürünlerindeki kullanımlarını da doğal olarak etkiler. Halk
edebiyatı ürünlerinde formülistik motif olarak değerlendirilen çeşitli
sayılar vardır. Kırk sayısı bu sayılardan biridir.
Bu sayı, deyimler, atasözleri, efsane, masal, halk hikâyesi ve şiirlerinde olduğu kadar ritüel törenler ve yer adlarında
da kullanılır. Bütün bunlara ek olarak günlük yaşamda bekleme süresi olarak
gösterilen ve çabukluk bildirmek amacıyla kullanılan kırk, yuvarlama sayısı
olarak da karşımıza çıkar.
Kırk Sayısının Yüklendiği Değerlerin Kaynakları
Halk edebiyatından tasavvufa, deyim ve atasözlerinden
halk inançlarına kadar birçok alanda kullanılan
kırk sayısı, bu yönüyle araştırmacıların
dikkatini çekmiştir. Sayının niçin yaygın bir şekilde kullanıldığı sorusunun
cevabı olarak akla ilk gelen düşünce, dinsel
inanışlara bağlı olan
ya da başka bir ifadeyle dinsel
değerler yüklenen sayı ve simgelerin
hayata yansımasıdır. Bu inanışlar insanların
günlük yaşamda yaptığı birçok pratikle
hayata geçer.
Bir işi yapmakta nazlanan
ya da o işi yapmak istemeyen kişiye “kırk dereden su getirdin”
denir. Zamanını kendi evinden çok başkalarının evinde geçirene “kırk evin kedisi” benzetmesi
yapılır. Bir iş için çok kimseyle görüşülürse
“kırk kapının ipini çekmek” deyimi kullanılır. Bir şeyin defalarca
yapıldığını
ifade etmek için
yine kırk sayısı
imdada yetişir.
Bir
kimsenin
acınacak hâlde, güç koşullar
altında olduğunu belirtmek için
“kırk öksüzle bir mağarada mı kaldı” ya da eldeki paranın çok az olduğunu açıklamak için “kırk
parasız”, “kırk param yok” gibi deyimler kullanılır. Birbirinden farklı birçok işle uğraşanlara “kırk tarakta bezi olmak”, bir zaman diliminin uzunluğunu belirtmek
için “kırk yılda bir”, “kırk
yıl”,
“kırk saat”, “kırk yılın başı”
gibi
tanımlar kullanılmaktadır. Bu kullanımlara daha da fazla
örnek vermek mümkündür.
Kutadgu Bilig’te kırk sayısı insanın olgunluk yaşı olarak gösterilmiş ve bu yaşla ilgili
uyarılarda bulunulmuştur.
Kiming kırkta geçse tiriglik
yılı Kimin yaşı kırkı geçerse
Esenleşti erke yigitlik tili
Gençlik insana “Allaha ısmarladık” der.2
Yaşıng kırkta keçse kün ay erse küz
Yaşın kırktan
fazla ve mevsim sonbaharsa,
isig neng bile sen özüng
tabı tüz
doğanı sıcak şeylerle düzenle.3
Kişi kırk yaşap öz tadu bilmese
İnsan kırk yaşına gelir ve
kendi doğasını bilmezse,
tükel yılkı ol bu neçe sözlese
nutuk sahibi olmasına rağmen o tam bir havyadır.4
Divanü Lugati’t
Türk’te “qırq” maddesinde kırk sayısının zamanın uzunluğunu anlatan
bir atasözünde kullanıldığını görüyoruz. “qırq yılda bay
çıgay tüzlinür: kırk yıla kadar zengin ile yoksul bir olur çünkü ya ölüm gelecek ya
da zaman değişecektir.”5
Halk inanışlarında
da kırk sayısının çeşitli kullanış şekilleri
mevcuttur. Doğumdan sonra
anne ile çocuğun kırkını çıkması beklenir. “Kırk gün dolduktan sonra
kırklama töreni yapılır:
çocuğun ve anasının, yerine göre değişen ayrıntılı
birtakım kurallara uyularak yıkanmalarıdır bu. Örneğin: kırk hamamında çocuk, son kurna suyuna bir altın, ya da bir anahtar kırk defa batırıldıktan sonra
yıkanır.”6 Başka bir inanışa göre
kırklı iki çocuk yan
yana getirilirse “kırk
basması”
olur
ve
kırk basması olan çocuk
çelimsiz kalır.7 Bir
şeye nazar
değmesin diye “kırk
bir kere maşallah” ya da “kırk bir buçuk kere maşallah”
deyimleri kullanılır. Yine doğumdan
ya da ölümden sonra “kırk mevlidi” uygulaması yapılır, beklenen kırk günün geçmesine
“kırk uçurma” denir. Ölümden sonra ölünün kırkının çıkması beklenir ve sonunda kırk aşı verilir.
Boratav, yas süresinin çeşitli yörelere göre değiştiğini;
fakat en yaygın olanının
40 gün olduğunu belirtir.8 Orta ve Doğu Anadolu’da
ilkbahar ve yaz başlarında meydana
gelen yağışlara halk arasında
“kırk ikindi yağmurları” adı verilir. Bu yağışlar, tam kırk gün sürmez, öğleden
sonra yağdığı için ikindi kelimesini de alarak “kırkikindi” şeklinde anılır.
Sayıların halk inanışlarındaki
bir diğer önemli yeri ise büyülerde
kullanılmasıdır. Kırk sayısının kullanımı burada da yaygındır. “Büyücülükte sayıların rolü büyüktür. Öyle ki, büyüsel
bir pratikte belli
bir sayı adedinin yerine getirilmemesi başarısızlığın nedeni olarak ileri sürülür.
Hemen hemen her batıl inancın ve büyüsel pratiğin bünyesinde yer alan değişik değerde sayılar
vardır: örneğin “üç kere tükürmek”, “dört yol ağzına gömmek”, “yedi evden
iplik toplamak”, “kırk gün yıkamak” gibi… Genellikle 3, 7, 9, 40, 41, 99 gibi
sayılarda büyüsel ve mistik bir güç olduğuna inanılır.”9 Halk arasında çeşitli amaçlarla ziyaret edilen türbe, ziyaret gibi kutsal sayılan yerlerin etrafında
tutulan dileğin gerçekleşmesi
için kırk defa dönme ya da bir şeyin kırk defa
söylendiğinde gerçekleşeceğine dair inanışlar
vardır. Yağmurun yağması ve fazla yağan yağmurun kesilmesi için yapılan ritüellerde kırk sayısı kullanılmaktadır. Kuru bir dereden kırk adet taş toplanır, toplanan taşlar okunarak
torbaya konur. Bu torba dere veya çayda suya atılırsa yağmur yağar. Yağmur çok yağarsa, çakıl
taşı torbasının sudan çıkarılması ile yağmur kesilir.
Başka bir törende uzunca bir
iplik alınır, her defasında
bir kelin adı söylenerek
bir düğüm atılır. Düğümler atılırken dua okunur. Kırk kelin adı sayıldıktan
yani
kırk düğüm atıldıktan sonra
iplik saklanmak üzere
sandığa konursa yağmur kesilir.10
Tarihî eser, yer, bölge adlarında
kırklı kullanımlar oldukça yaygındır. Kırk Kızlar Kümbeti
(Tokat/Niksar), Kırk Kızlar Türbesi (İznik,
Aksaray, Tokat, Kayseri, Kastamonu, Bursa) Kırklar
Ziyareti (Diyarbakır), Kırklar Mezarlığı
(Karaman, Bitlis/Ahlat), Kırk Kızlar Tepesi (Giresun,
Aksaray), Kırkağaç (Manisa), Kırklar Dağı (Diyarbakır),
Kırklareli, Kırk Geçit Bucağı
(Van/Gürpınar), Kırk Göz Hanı (Burdur)
vs. gibi örnekler verebiliriz.
Kırk beklemenin,
hazırlığın, denemenin ve cezalandırmanın sayısıdır. Kitabı Mukaddes’te kurtuluş
yolu boyunca büyük olaylar bu sayıya bağlanmıştır. O böylece beşeri olaylarda tanrının aracılığının karakteristik
bir özelliği olarak karşımıza çıkar. Olaylardan
sonra meydana gelecek olan bir diğer olayın işaretidir.13 Bu şekilde bir tamamlama söz konusudur.
Buradan hareketle
kutsal kitaplara baktığımızda kırk sayısının birçok
yerde
geçtiğini görürüz.
Kitabı Mukaddes’teki Eski ve
Yeni Ahit’te kırk sayısının
geçtiği yerleri gösterirsek: Saul gibi Davut (2 Samuel 5:4) ve Süleyman da (1
Kings 11:42) 40 yıl
saltanat sürmüştür. İsa öldükten sonra dirilerek 40
gün süreyle havarilerine göründü. (Acts 1:3) Tanrı İsraillileri 40 yıl çölde dolaştırdı.
(Numbers 32:13) Tanrı günahkâr
insanoğlunun 40 gün 40 gece yağmurla cezalandırılacağını söyledi (Genesis 7:4). İsa iblis tarafından götürüldüğü çölde
40 gün 40 gece oruç tuttu (Mathew 4:2).
Kur’an-ı Kerim’de ise kırk sayısı dört yerde geçmektedir.
Bakara Suresi’nin 51. ayetinde Hz. Musa’nın Sina Dağı’nda
kırk gün tutulduğu anlatılır, Maide Suresi’nin 26. ayetinde yoldan çıkmış bir kavme mukaddes yerlere
girmelerinin kırk yıl haram kılındığından bahsedilir, Araf Suresi’nin
142.
ayetinde Hz. Musa’ya Sina dağında verilen kırk
günlük süreye değinilir ve Ahkaf Suresi’nin 15. ayetinde ise kişinin
kırk
yaşına geldiğinde olgunlaşacağından
bahsedilmektedir. Müslümanlar arasında Hz. Muhammed’e 40 yaşında
peygamberlik verilmesi, O’na ilk bağlananların
40
kişi olması, kişinin malının kırkta birini zekât olarak vermesinden
dolayı kırk sayısı daha da önemli bir yere
sahip olmuştur. Schimmel’e göre İslami gelenekte 40’ın bir diğer önemi de Hz. Muhammed’in adının başında ve
ortasında bulunan “mim”
harfinin sayısal
değerinin 40 olmasıdır.14 Schimmel, Tanrı’nın Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna,
dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin 40 yıl yeryüzünde kalacağına, yeniden
dirilişte göklerin
40 gün boyunca dumanla kaplanacağına ve
dirilişin 40 yıl süreceğine inanan halkça tutulan gizemci geleneklerin
de var olduğuna dikkat
çekmiştir.15 Emine Gürsoy Naskali
ise Ülker
veya Süreyya
yıldız grubunun Mezopotamya’da
kırk gün süreyle gözden kaybolduğun hatırlatarak, bu kayboluşun Babil’de kırk sayısının endişe, beklenti ve sabır ile anılmasına sebep olduğunu dile
getirmiştir. Bu yüzden kırk günlük bekleme
süresinin Mezopotamya kültüründen kültürümüze geçmiş
olabilme
ihtimalini
ileri sürmüştür.16
R.F. Allendy’e göre 40 sayısı bir dönüşün tamamlanmasıdır. Her
nasılsa bu dönüş, kaldığı yerden
aynı
şekilde kolayca devam
ederek tamamlanmaz; fakat
köklü bir değişim
veya eylemin ya da yaşamın yeni
bir
seviyesine
geçişte sonlanır. Ona göre Hz. Muhammed
ve Buda’ya peygamberlik görevi böyle bir
süreçte gelmiştir. Bu süreç
büyük perhiz
dönemidir.17
Kırk Sayısının Halk Edebiyatı Ürünlerinde Kullanımı
Türk Mitolojisinde kırk sayısı 3, 7, 9, 16 sayıları kadar olmasa da bazı yerlerde geçmektedir. Güney Sibirya ve Altay Türk mitolojisinde
Ak Han’ın çocukları Demir dağa giderlerken
Katay-Han’ın kırk boynuzlu boğasını
öldürürler.18 Güney Sibirya’daki Minusinsk Tatarlarının anlattığı Kubayko adlı bir
kız ile onun erkek
kardeşinin başından
geçen maceralarını içeren metinde
kırk köşeli evden bahsedilmektedir.19 Kutsal bir kişi olan Er-Sogotoh’un evi kırk köşeli ve kırk pencerelidir.20 Er-töştük, şeytan Çoin-Kulak’ın ruhunun Al-Taiki
adlı yerde, bir altın pınarın içinde yaşayan bir balığın karnında bulunan gümüş
sandığın içindeki
kırk kuşun
ruhu olduğunu
öğrenir ve kuşu öldürür.21
Örneklerden de anlaşılacağı gibi kırk sayısı yine bir sayı motifi olarak fazla
yaygın olmasa da karşımıza
çıkmaktadır. Celal Beydili, Türk halklarının mitolojik görüşlerine göre sonsuza
kadar
yaşayacaklarına inanılan
varlıklar
olarak kırk erenler ya da kırkları gösterir.
Ona göre kırklar veya kayıp eren ruhlarının koruyuculuk
işlevi İslam öncesi çağların inançlarıyla ilgilidir ve son
zamanlarda bu varlıklar Müslümanlığın görünür kalıplarını kabul etmiş ve İslam
formlarına bürünmüştür.22 Şamanist inanca göre kişi ölünce
ruh bedenini kırk gün
sonra terk etmektedir. Günümüzde
ölünün kırkının çıkmasını beklemek bu inanışın yansımasıdır.
Sözlü anlatım
geleneğinin ve halk edebiyatının bir türü olan masallarda
anlatıcı masalın muhtelif
yerlerine sayı ve renk bildiren,
zaman ve yerle ilgili formelleri de ekleyerek ifadeye kuvvet kazandırmaya çalışır.
Saim Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları kitabında motif incelemelerinde masallardaki formülistik sayılar üzerinde durmuş ve kırk
sayısının geçtiği yerleri, ne ile alakalı olduklarını belirlemiştir.
Zamanla ilgili olanlar
(40 gün, 40 gece, 40 yıl), insanla ilgili olanlar (40 harami, 40 vezir, 40 şehzade, 40 kız, 40 cariye), para ile ilgili
olanlar (40 altın, 40 lira, 40 beşlik),
mekân ile ilgili olanlar (
40 oda, 40 göze, 40 basamak) eşya ile ilgili olanlar (40 cezve, 40 anahtar) şeklinde
tasnif etmiştir.23
Bilge Seyidoğlu’nun
Erzurum Halk Masalları Üzerine Araştırmalar adlı çalışmasının motif incelemeleri
bölümünde kırk sayısının masallardaki
yaygın
kullanımı dikkat çekmektedir ve kırk sayısı formülistik sayılar arasında gösterilmiştir.24 Ahmet Ali Arslan
Kuzey
Doğu Anadolu (Kars)
Türk masallarıyla Kuzey Britanya halk edebiyatlarındaki masalları karşılaştırdığı çalışmasında kırk
sayısının ne
kadar kullanıldığını
formülistik unsurları mukayese cetvelinde göstermiştir.25 Karşılaştırmada Kars masallarında on yerde
geçen kırk sayısı, İrlanda
masallarında sadece
üç yerde geçmektedir.
İnanç konusunu
işleyen ve halk tarafından gerçekten olmuş diye kabul
edilen olayların anlatıldığı efsane, kendine özgü bir üslubu, kalıplaşmış
kurallı biçimleri olamayan düz konuşma dili ile bildirilen bir türdür.26 Masal ve hikâye türlerinden bu özellikleriyle ayrılan efsanenin kalıplaşmış biçimleri olmasına rağmen
kırk sayısının kullanımı konusunda diğer türlerle ortak bir özelliğe
sahiptir. Türk dünyasında
ve
Anadolu’da anlatılan efsaneleri incelediğimiz zaman, binalar, evler, yer şekilleri ve tabi oluşumlarla ilgili efsanelerde
kırk sayısının yaygın olarak kullanıldığını
görürüz.
Erzurum’da
derlenen,
Kırk
değirmenler, Kırklar köyü, Kırkbirler Kalesi27 , Manisa’nın Demirci
ilçesine bağlı köylerde derlenen, Kırk Elif28 , Erzincan’da derlenen Kırklar, Kırklar
Tepesi I, Kırklar Tepesi
II,
Kırklar Tepesi
III,
Kırkgöz, Kızıldağda Kırk Kızlar29 efsanelerini Anadolu’da derlenenlere, Türk dünyasında derlenenlere ise Kırk Kız Ata, Kırklar, Kırk Kız Taşı, Taş Olan Kırk Kız, Kırk Yiğit, Kırk Kız (Azeri), Kırk Kız (Türkmen), Kırk Kız (Özbek), Kırk Kız (Kırgız)30 efsanelerini
örnek gösterebiliriz. Örneklerde de görüldüğü gibi efsanelerde kırk sayısı hem sayı motifi olarak kullanılmış
hem
de efsanelere bağlı olarak yer adlarını isimlendirmiştir. Kırk Kızlar Türbesi
(Bursa), Kırk Kızlar Kümbeti (Tokat), Kırk Kızlar Tepesi (Kayseri), Kırklar Dağı (Sivas)
gibi.
Kırk sayısı Türk destanlarında
da sıklıkla kullanılmıştır. Oğuz Kağan
Destanı’nda Oğuz kırk günde büyür
ve yürür. Verdiği ziyafette kırk masa ve kırk sıra yaptırır. Kırk gün kırk gece yenilir, içilir. Kendisine
itaat etmeyen Urum kağanını ortadan kaldırmak için Buzdağı eteklerine kırk gün sonra varır.
Kırgızların
oluşumunda kırk kızın rolü olduğuna inanılır. Sağın Han adlı Kazak
hükümdarının kızı, kırk cariyesiyle ırmağın kıyısında parmaklarını
suya daldırarak gebe kalırlar.
Hükümdar bunları mağaraya sürer. Orada çoğalarak
Kırgız budununu oluştururlar.31
Türk destanlarında çok yaygın olarak
görülen kırk yiğit ve kırk kız
motifi
Manas Destanı’nda,
Oğuz Destanı’nın parçalanarak hikâyeler biçimini
aldığı Dede Korkut
Hikâyeleri’nde, Çingizname’de, Köroğlu ve Saltuk Buğra Han Destanları’nda görmekteyiz. Destanlarda kırk yiğit ve kırk kız motifinden
başka kırk sayısının
farklı
kullanımları
da
dikkat
çekmektedir. Dede Korkut’ta
Boğaç’ın yarası kırk günde iyileşir,
şenlikler kırk gün kırk gece yapılır, kırk yerde otağ kurulur,
Emren’e kırk erce kuvvet verilir, Deli Dumrul köprüden
geçmeyenlerden
kırk akça alır.
Altay-Türk Destanı Maaday Kara’da da kırk sayısı çokluk bildiren anlamıyla kullanılmıştır. Destanda
yer alan Hayat Ağacı kırk ayı budağı altında,
kırk koyun sürüsü barınabilir
şeklinde tasvir edilerek ağacın büyüklüğü vurgulanmaya çalışılmıştır. Maaday Kara’nın olağanüstü büyüklüğü tasvir edilirken de onun iki kaşının arasında kırk koçun
durabileceğinden bahsedilir.32
Halk edebiyatının
bir diğer türü olan hikâyede de kırk sayısının
formülistik bir sayı olarak kullanıldığını görürüz. Ali Berat Alptekin,
Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı adlı eserinde
70 hikâyeyi incelemiştir. Alptekin,
eserinde hikâyelerin motiflerini incelerken çeşitli motif grupları başlığında içinde
40’ın da bulunduğu formülistik
sayıları ele almıştır.33 Yapılan bu incelemede
ele alınan 70 hikâyede kırk sayısının sıklıkla kullanıldığı tespit edilmiştir.
Saim
Sakaoğlu’nun
Gümüşhane ve
Bayburt
Masalları
adlı incelemesinde
kırk
sayısının hangi konularla
alakalı olduğunu
göstermek için izlediği yolu Alptekin
de bu
eserinde uygulamış, hikâyelerdeki kırk sayısının alakalı olduğu konuları maddeler hâlinde göstermiştir.
Alptekin, başka bir çalışması olan Kirmanşah Hikâyesi’nde ise hikâyenin formel yapısını incelerken kırk sayısının kullanıldığı yerleri eserin “sayılar” kısmında göstermiştir.34 Üvey annesinin
iftirası üzerine haksız yere şah babası tarafından
idam cezasına çarptırılan ve kırk gün boyunca her gün bir vezir tarafından savunulan
şehzadenin hikâyesinin anlatıldığı Kırk Vezir hikâyeleri de bu konuda
verilebilecek önemli
örneklerden biridir. Kırk
sayısı bu hikâyede kişi sayısı ve zamanla alakalı olarak kullanılmış ve hikâyeye ismini vermiştir.
Kırk sayısı,
âşıklar tarafından çeşitli amaçlarla kullanılmıştır.
Özellikle yüklendiği
kültürel ve manevi değerler,
sayının Âşık Edebiyatı’ndaki kullanımına da yön vermiştir. Alevi-Bektaşi âşıklar
Kırklar, Kırklar
Meclisi, Kırk Budak vb. gibi Alevi-Bektaşi kültürüyle alakalı kavramları şiirlerinde sıklıkla kullanmışlardır. Türk kültüründe sayıların çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Mehmet Yardımcı, inançların yaşam biçimini doğrudan etkilediğini ve bu etkinin edebiyatta, sanatta,
müzikte, halk oyunlarında kendini gösterdiğini
belirtir. Yardımcı, “Geleneksel Kültürümüzde Âşıkların Dilinde Sayılar” başlıklı
makalesinde âşıkların sıklıkla kullandıkları sayıları ele almıştır ve bu sayılardan
biri de kırk sayısıdır.
Yardımcı, bu çalışmasında Geda Muslu, Sersem Ali, Kul Hüseyin, Pir Sultan Abdal, Hatayi, Seyrani gibi âşıklardan örnekler vermiştir.35
Ocak’a kadar süren kırk gün, birtakım kötü ruhların çoğaldığı dönemdir. İmam
Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiği gün Muharrem’in onuncu günüdür, kırk gün
sonra safer ayının yirmisi,
şehit
edilişinin kırkıncı günüdür ve buna Erbain-i
Aşura denilir. Halvetiler’in kırk gün Erbain orucu tutukları da bilinmektedir.44
Hocam kaynakça yok nerden bakabiliriz
YanıtlaSilKırk dört un bir evvelini işaret eder.
YanıtlaSilKemal i simgeler icsellikte yaratılışın güzelleşmesi demektir. Kırk yaş kişinin ruh doğumu yaşadığı dünyanın ve içindekilerin önemini kaybettiği dolayısıyla ebediyete gözünü diktiği yaşı belirler. Bu yasa gelen kişi vahye yönünü döner veya arar.
Kırk demek insanın ahlaki değerlere yönelme yasıdır.
Nefs in kişi tarafından tanımlanıp terk etme dönemini işaret eder ayrıca peygamber efendimiz sas e de vahiy bu yaşta gelmiştir.
Gerisi tüm açıklamalar bu dönemin önemini anlatan izahlardir.
Tebrik ve teşekkür ederiz...