“Es-Salâtü’l-Vustâ”
Kavramının Rivayet ve Dirayet
Ağırlıklı
Tefsirler Bağlamında Metodolojik Tahlili
Bakara suresi
238. Ayette zikredilen “es-Salâtü’l-Vustâ” gibi bazı ifadeler bir hikmete matuf
olarak, Kur’an’da müphem bırakılmıştır. Müfessirlerimiz Hz. Peygamber’den gelen
rivayetlerle ayeti açıklığa kavuşturmaya çalışmışlardır. “Orta namaz”ın
mahiyetini tayin etme hususunda, Rivayetler arası farklılıkların varlığı,
meseleyi sadece rivayet üzerinde çözmeyi zor bir hale getirmiş ve yirmiye yakın
görüş ortaya çıkmıştır. Tefsir gelene- ğimizin iki ana omurgasını oluşturan,
Rivayet ve Dirayet tefsirle- ri bağlamında, konuya metodolojik anlamda yaklaşım
tarzlarını ortaya koymak, farklılıkları tahlil
etmek ve “es-Salâtu'l- Vustâ”nın mahiyetini biraz
daha açıklığa kavuşturmak istedik.
Anahtar
kelimeler: Vusta, namaz, rivayet, dirayet, müphem
“ES-SALÂTÜ'L-WUSTA”
ANALYSIS IN THE CONTEXT OF THE ACCOUNTS AND ACUMEN GLOSSES”
Baqara, 238
Referred to in the verse “al-Salâtü'l-Wusta” aiming wisdom as well as some
expressions, the Koran is left müphem. Commentators Verse from the Hadith of
the Prophet tried to be clarified. "Wusta prayer" regarding the
nature of the determination, the existence of differences between the narrati-
ons, making it difficult to resolve the matter only on rumor and opinion have
emerged close to twenty. Narrated exegesis and tradition form the backbone of
the two main methodological sen- se approaches to the issue in the context of
Acumen interpretati- ons put forward to analyze the differences and
"es-salâtu'l- Wusta" We wanted to clarify the nature of the bit.
Abstract: Wusta,
prayer, narrated, acumen, müphem
Giriş
Kur’an’ın
kendine has bir üslubu vardır. Onun âyetlerinin bir kısmı, kendisiyle neyin
kastedildiği açık olmasına rağmen diğer bir kısmında müteşabih ayetler, müphem bırakılan
hususlar, garip kelimeler ve tahsisi murat edilen umumi hükümler vardır.1Bundan
dolayı da Kur’an’ın anlam dünyası hiçbir zaman tüketilemeyecek-
tir.
Kur’an, yer
zaman, şahıs isimlerini ön plana çı- karmaz. Onun bu anlatım tarzını, sadece
Kur’an’ın az sözle çok derin ve zengin manaları dile getirme özelliği olan
mucizliğine hamletmek doğru olur. Bunun da öte- sinde Kur’an’ın çoğunlukla
teferruat olarak kabul edilebi- lecek bu tür ayrıntılara girmemesinin asıl
hikmeti, onun fonksiyonel tarafının ağır basmasıdır. Kur’an teoriyle pra- tiği
birlikte düşünen ve varlık âlemini tümüyle kuşatan, insanlara kendi
zihniyetinin boyasını vurmak isteyen bir kitap olarak öncelikle mesajın
iletilmesini gaye edinmiş-
tir.2
İşte bu tür
hikmetlere dayanarak zaman zaman bazı hususlar müphem lafızlarla ifade
edilmiştir. Bunlar- dan birisi de Bakara suresi 238. Ayette zikri geçen “es-
Salâtü’l-Vustâ” ifadesidir. Ama bu durum
Kur’an’ın an- laşılmasına mani değildir. Esasında sözlerde açıklık ve
kapalılık dilin normal
yapısıdır. Bazı müphemler Kur’an’ın bizzat kendisi
tarafından, bazıları Hz. Peygam- ber tarafından açıklığa kavuşturulmuştur.
1 Bkz.
es-Suyuti,Celaleddin, el-Itkan
fi Ulûmi’l- Kur'an,
Dar-u İbn-i Kesir, Dımesk 1993,
I/640, Demirci, Muhsin,Kur’an’ın Müteşabihleri Üzerine,
Birleşik yayıncılık, İstanbul 1996,s.36-39.
2 Albayrak, Halis,
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine,
Şule Yayınları, İstanbul 1996,
s.107
Esasında
müphematın açıklığa kavuşturulması nakle dayalı bilgi olmadan neredeyse
imkânsızdır.3 Bura- da özellikle Hz. Peygamberin Kur’an’ı tefsir fonksiyonu
önem kazanmaktadır. Çünkü Hz. Peygamber, Kur’an’ın yalnızca bir mübelliği değil
aynı zamanda onun açıklayı- cısıdır.4
“Hz. Peygamber'in tefsiri, Kur'ân’ın mücmel olan ayetlerini tafsil,
umumî hükümlerini tahsis, müşkilini tavzih, neshe delâlet etme, müphem olanı
açıklama, garip kelimeleri beyan etme, tavsif ve tasvir ederek müşahhas hale
getirme, edebî incelikleri ihtiva eden ayetlerin mak- sudunu bildirme gibi
belli başlı kısımlara taalluk eder”.5
Peygamberimizin
bir kısım beyan ve tefsirleri üm- metten hiçbir kimsenin üzerinde söz
söyleyemeyeceği açıklamalardır ki bunlar daha ziyade O’nun gaybî husus- lara,
ibadât, muamelât ve ukubâtla ilgili pratiğe ait konu- lara, medlülleri anlaşılamayan
bazı ifadelere dair beyan- lardır. “es-Salâtu'l-Vustâ” da Hz. peygamberin
beyanı olmaksızın anlaşılması zor belki de imkânsız ifadelerden kabul
edilmiştir.6
Bununla
beraber “es-Salâtü'l-Vustâ” ile ilgili
bir- den fazla ve delalet ettiği mana itibariyle farklı neticelere ulaşmayı
imkan dahilinde kılan rivayetler bulunmakta- dır. Bu farklı rivayetlerin
varlığı, ayetin farklı şekillerde yorumlanmasına kapı aralamıştır.
es-Salâtü’l-Vustâ hu- susunda ortaya çıkan ihtilafın nedeni esasında çok da net
değildir. İhtimal ki Hz. Peygamber döneminde, saha- be, aslında burada
kastedilen manayı anlamışlardı, son- radan başka ihtimallerin ortaya çıkmasıyla
görüş ayrılı-
3 Bkz. Cerrahoğlu, İsmail. Tefsir usulü, TDV.
Yayınları, Ankara 1985,
s.186
4 Nahl,16/44.
5 Yıldırım,
Suat, Peygamberimizin Kuranı Tefsiri, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1983,
s 31.
6 Albayrak, a.g.e., s.139.
ğına düştüler
veya o dönemde sahabe bütün namazları muhafaza etme konusunda hassastı fakat
dinlerini daha iyi öğrenme isteklerinden kaynaklanan bir ihtilaf söz ko- nusu
olmuş ve bu öğrenme istekleri bir anlamda onları meraka sevk etmiş, merak da
zorlama yorumlara neden olmuş olabilir.7
Hz. Peygamber hayatta iken bu namazın hangisi olduğu konusunda
peygambere soru sorulduğu- na dair sağlam bir rivayetten söz etmek söz konusu
ol- madığı gibi, o dönemede bir tartışmanın yaşandığına dair net bir bilgiden
de bahsedemeyiz.8 Sadece Said b. Müsey- yib’den nakledilen “ashab-ı rasulullah
‘es-Salâtu'l-Vustâ’ hususunda -ellerini birbirine kenetleyerek- böyleydi” şek-
linde bir söz nakledilir.9 Buna rağmen
Klasik tefsir gele- neğinde yirmiye yakın farklı görüşün ortaya çıkmış olma- sı
bu konu üzerine, gerek metodik anlamda, gerekse “orta namaz”ın mahiyeti
hakkında araştırma yapma gereğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca
“es-Salâtu'l-Vustâ” ifadesi üze- rine yapmış olduğumuz tefsir okumalarında
“İkindi Na- mazı” neticesinin ağırlı bir görüş olsa da tamamen müsel- lem bir
durum olmadığını fark ettik. Klasik geleneksel tefsir geleneğinde dahi erken
dönem yorum kırılmalarının yaşandığını görmemiz “es-Salâtu'l-Vustâ” ifadesinin
ma- hiyetini çözme arzumuzu perçinlemiştir.
Tefsir
geleneğimiz iki ana omurgasını oluşturan Rivayet ve Dirayet tefsirleri
bağlamında konuya metodolo- jik anlamda yaklaşım tarzlarını ortaya koymak ve bu
farklılıkları tahlil etmek istedik. Maksadımız metodolojik anlamda konuya
yaklaşım tarzlarını ortaya koymanın yanında “es-salâtu'l-Vustâ”nın mahiyetine
dair tahlilleri
7 İbn Aşur,
et-Tefsîru't-Tahrîr ve't-Tenvîr, II,467.
8 Heyet, Kuran
Yolu, DİB, I/261.
9 et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b.Cerir,
Câmiu’l-Beyân an Te’vîli’l- Kur’ân,Mektebetu İbn Teymiye,Kahire t.y.,V/169.
ortaya koyarak,
konuyu biraz daha açıklığa kavuşturma-
ya matuftur.
Kavramsal
Çerçeve
Bakara suresi
238. Ayette “es-Salâtü’l-Vustâ” ifa-
desi şu şekilde
zikredilir.
{ﲔَ ِﺘِﻧﺎَﻗ ﻪِﱠﻠِﻟ اﻮﻣُﻮُﻗوَ ﻰَﻄﺳْ ﻮُْﻟا ِة َﻼﺼﱠ ﻟاوَ تِ اﻮََﻠﺼﱠ
ﻟا ﻰَﻠﻋَ
اﻮُﻈِﻓﺎﺣَ } “Namazla-
ra, hele
‘es-Salâtü’l-Vustâ’ya dikkat edin ve kalkıp huşû ile Allah’ın huzurunda
durun.”. “es-Salâtü’l-Vustâ” beş vakit namazdan biri olduğu halde ayrıca
zikredilmiş ve ihti- mam gösterilmesi istenmiştir. Ayetin lafzından hareket ettiğimizde beş
vakit namazdan her birinin ve Cuma na- mazının
“es-Salâtü’l-Vustâ” olma ihtimali mevcuttur. “Orta namaz” şeklinde
tercüme etmemiz mümkün olan “es-Salâtü’l-Vustâ”
ifadesinin marife olması, bu namazın farz namazlardan birisinin olmasını
da gerektirmekte- dir.10 Ayrıca Atıf tegayur (başkalık) gerektireceğinden “es-
Salâtü’l-Vustâ” “es-Salavât” tan yani bilinen namazlardan başka bir namaz gibi
görünse de aslında “es-Salat” es- Salavât’a dâhil olduğundan bu atıf hassı âmma
(özel ola- nı- genel olana) atıf cinsindendir.11
( ﻂﺳو) Vasat kavramı, kök olarak Arapça “v-s-t” fiili- nin
mastarıdır.Ele aldığımız ayette ise ( ﻰﻄﺳو ) “Vusta”, Evsat’ın müennesi olarak ism-i tafdildir ki orta veya en
faziletli demektir.12 Kelime olarak: iki eşit tarafı olan şeyin ortası13 anlamına gelir. Sıfat olarak ise; en üstün en
ha-
10 İbn Âşûr,
Muhammed et-Tâhir, Tefsîru't-Tahrîr ve't-Tenvîr, ed-Dâru't-
Tunûsiyye, Tunus
1984, II,467.
11 Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini
Kur’ân Dili, Azim yayı- cılık t.y., II,124.
12 İbn Manzûr,
Lisânü'l-Arab, Dâr-u Sadr, Beyrut t.y., VII, 426.
13 et-Tahanevî, Keşşafu
Istılahati'l-Fünûn,
Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,
Beyrut
1998,IV,321.
yırlı, en adil, en
faziletli14 anlamlarında
kullanılır. Hz. Peygamber’in vefatından sonra es-Salâtü’l-Vustâ’nın hangisi
olduğu konusunda farklı yorum ve tespitler orta- ya çıkmıştır. Yorum yapanların
bir kısmı ya “Vusta” ke- limesinin “en
üstün” ﻰﻠﻀﻔﻟا manasından
hareket etmiş ya da bu kelimenin “iki şeyin ortasında” manasından sonuç
çıkarmaya çalışmışlardır. İhtilafların çoğunluğu da, esa- sında, yorumların bu
tür itibari(değişken) vasıflar üzerine bina edilmesinden kaynaklandığını
söyleyebiliriz.
Konuya İlişkin
Hadis Kaynaklarında Geçen Ri- vayetler
Her ne kadar Hz.
Peygamber hayatta iken bu na- mazın hangisi olduğu konusunda peygambere soru
so- rulduğuna dair sağlam bir rivayet olmasa da “Orta na- maz’’ın mahiyetine
dair değişik rivayetler vardır.
es-Salâtü’l-Vustâ’yı
tayin etme hususunda en önemli rivayet hiç şüphesiz Ahzab (Hendek) hadisi
olarak meşhur olan Hz. Ali'den (r.a.) gelen
ﺖﺑﺎﻏ
ﱴﺣ ﻰﻄﺳﻮﻟا
ةﻼﺼﻟا ﻦﻋ
ﺎﻧﻮﻠﻐﺷ
ﺎﻤﻛ
ارﺎﻧ
ﻢﺗﻬﻮﻴﺑو
ﻢﻫرﻮﺒﻗ
ﷲا ﻸﻣ
ﺲﻤﺸﻟا
"Onlar bizi
güneş batıncaya kadar es-Salât-ü Vus- ta'dan meşgul edip alıkoydukları gibi,
Allah onların kabir- lerini ve evlerini
ateş doldursun." 15
Rivayetidir. Ebû
14 ez-Zebîdî,
Tâcu'l-Arûs,Daru’l-Hidaye y.y, XX,
167; İbn Manzûr, a.g.e , VII, 426.
15 Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail,
el-Camiu's-Sahîh, Dar-
u İbn-i Kesir,
Dımesk, Deavât, 58,cihad,
98, K. Tefsir,
44, Müslim, Ebu'l-Hüseyin Müslim
b. el-Haccac (v.261/875), el-. Câmiu's-sahih,(Sahih-u Müslim),Dar-u
Taybe, Riyad 2006, Mesacid,
204. Nesâi, Ebû
Abdurrahman b. Şuayb, Sünen, müeessetetü’r- Risale, Beyrut
2001,Salât,22 (356), İbn Mâce, Ebû Abdillah el- Kazvînî, Sünen,mektebetu’l-Mearif,Riyad
t.y., Salât, 684; Müslim’de Hz. Ali’den gelen diğer rivayette ise (Mesacid,
204) anlam açısından
Dâvud, Ahmed b.
Hanbel ve Nesei’in rivayetinde hadîsin
şekli şöyledir: ﻢﺗﻬﻮﻴﺑ ﷲا ﻸﻣ ﺮﺼﻌﻟا ةﻼﺻ ﻰﻄﺳﻮﻟا ةﻼﺼﻟا ﻦﻋ ﺎﻧﻮﻠﻐﺷ ارﺎﻧ ﻢﻫرﻮﺒﻗو
"Bizi
es-Salâtü’l-Vusta’dan -ikindi namazından- meşgul edip
alıkoydular..."16 İbn Mace’deki
rivayette bu ilave yoktur.17 Müslim’in
iki rivayetinden biri bu şekilde-
dir.18
İbn Mes'ûd
(r.a.) dan gelen bir rivayet ikindi nama- zına daha net bir şekilde işaret
etmektedir. “Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, " es-Salâtü’l-Vusta ikindi
namazıdır" bu- yurdu.”19 Semure'den
rivayete göre Resûlullah şöyle de- miştir : «es-Salâtu'l-Vustâ, ikindi
namazıdır.»20 bu ve benzeri, Taberi’de “Orta namaz”ın ikindi namazı olduğu- na
dair 64 rivayet vardır.21
“Orta namaz”ın
mahiyetini tayin etme hususunda, Rivayetler arası farklılıkların varlığı,
meseleyi sadece riva- yet üzerinden çözmeyi,
oldukça zorlaştırmaktadır. Bu
aynı olsa da şu
şekilde geçmektedir.( "Bizi
bizi güneş batıncaya kadar es-Salât-u vüsta ikindi
namazı'ndan alıkoyup meşgul ettiler; Allah onların içlerini ve kabirlerini
ateşle doldursun.) Buhari deki rivayetin birinde olmamasına rağmen, diğerinde
hadisin sonunda (Deavât, 58) “O ikindi namazıdır” şeklinde bir ilave vardır.
16 Nesâi, sünen,Salât,22 (358),
Ahmed b. Hanbel,
el-Musned, Müeessetü’r-Risale,y.y 1999, 2/240, Ebu Davud, Süleyman b.
Eş'as b. İshak el-Ezdi,
Sünen, Beytü'l-Efkâri'd-Düveliyye, Riyad
t.y., Salât, 5.
17 İbn Mâ ce,
Sünen, Salât, 684.
18
Müslim,mesacid,205.
19 Et-Tirmizî,
Ebu İsa b.
İsa, Sünen, Dar-u İhya'i't-Turasi'l-Arabî, Beyrut t.y., K.
et-Tefsîr.;2985
20 Et-Tirmizî, K. et-Tefsîr.;2983 Ahmed b.
Hanbel, el-Musned, 2/240
Semure hadîsini
Tirmizi hasenlemiştir. Aynı zamanda tefsir bölümünde sahih olduğunu
kaydetmiştir.
21 Bkz.
et-Taberî, Câmiu’l-Beyân, V/168-173
rivayetlerin bir
kısmı Hz. Peygamber’den merfû’22 olarak nakledilmediği için yukarıdaki
rivayetler gibi güçlü kabul edilmemiştir. Bunlar daha ziyade sahabenin kavil,
fiil ve benzeri durumlarına dair rivayet edilen haber niteliğin- dedir.23 Mesela; Berâ' b. Azıb (r.a.)'den yapılan
rivayette, demiştir ki: "Namazlara, özellikle ikindi namazına dikkat
edin..." âyeti indi, biz de onu
Allah'ın dilediği kadar oku- duk. Sonra o âyeti neshetti ve "Namazlara
özellikle orta namaza dikkat edin..."
âyeti indi. O zaman bir adam şöy- le dedi: O takdirde, es-Salâtu'l-Vustâ
ikindi namazıdır”24
Bu rivayetin
dışında başka bir rivayet daha var ki yine
meseleyi başka bir boyuta taşımaktadır. Rivayete göre Hz. Aişe’nin azadlı kölesi Ebu
Yunus diyor ki:"Aişe (r.anh.) bana, kendisi için bir Kur'an nüshası
yazmamı emretti ve dedi
ki: "Namazlara ve
orta namaza dikkat edin." âyetine gelince onu bana
bildir." Ben de o âyete ge- lince ona haber verdim. O da bana:
"Namazlara, orta na- maza ve ikindi namazına dikkat edin." şeklînde
yazdırdı ve dedi ki: "Ben bunu Rasulullah (a.s.) dan duydum.25 Bu
rivayetin zahiri esas alındığında, “orta namaz’ın” ikindi namazının dışında bir namaz olması
katilik ifade ediyor. Aynı rivayetin bir de atıf vavı’nın olmadığı bir rivayet
da- ha var ki Aynî ikinci rivayetin daha sıhhatlı olduğunu delilleriyle
zikretmiştir.26
22 Hz peygambere izafe edilen söz,fiil ve
takrire merfû’ denir.(Salih, Subhi, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, (terc.
Kandemir, Yaşar), DİBY, Ankara 1988,s.181.
23 Bu hadislere
mevkuf denmektedir.( Salih, Subhi,a.g.e.,s.175)
24 Müslim,
Mesâcid ,208.
25 Müslim,
Mesâcid ,207. et-Tirmizî, K. et-Tefsîr.; 2982, Nesei, Sünen, Salat, 24 (365),
Ebu Davud, Salât, 5. Hz. Aişe’nin yazdırdığı rivayet edilen bu kısım, ilk
bakışta ayet gibi de anlaşılabilir, oysa Kur'ân âyetleri tevatür yoluyla sabit
olmuştur. Buradaki ilavenin tefsir kabilinden bir rivayet olduğu açıktır.
26 Aynî
“vav”ın zaid olmadığını
farzetsek dahi “es-salatu’l-Asr”
Bunlara ilaveten
bir de es-Salâtu'l-Vustâ’ın öğle namazı olduğuna dair sebeb-i nüzul rivayeti
var; Üsâme b. Zeyd (r.a.)'den yapılan rivayette es-Salâtu'l-Vustâ hak- kında
şöyle demiştir: "O, öğle namazıdır.
Rasûlullah (a.s.) Efendimiz öğle namazını gün ortasında iyice sıcakta kılar- dı
da arkasında ancak bir veya iki saf cemaat bulunurdu. İnsanların çoğu sıcaktan
gölgeliğe çekilmiş ve ticaretiyle meşgul bulunurlardı. Bunun üzerine Allah,
Bakara sûresi
238. âyeti
indirdi."27
Bu rivayetlerin
hiçbirisi Hendek savaşında Hz. Peygamber’den gelen rivayet kadar güçlü ve
sıhhatli ka- bul edilmemiştir.28 Bu rivayetlerin herbirini destekler mahiyette,
rivayet tefsirlerinde geçen başka rivayetler de mevcuttur. Yeri geldikçe
müfessirlerin konuya yaklaşım tarzlarını ifade bağlamında bunları zikredeceğiz.
Yukarıda zikrettiğimiz rivayetler es-Salâtu'l-Vustâ’ ın tayini husu-
ifadesinin
te’kid ve tebyin için geldiğini
dolayısıyla bu rivayetin de es-Salâtu'l-Vustâ ın ikindi namazı olduğuna delalet
ettiğini belirtir.( el-Aynî,
Bedreddin “Umdetü'l-Kari
Şerhu Sahihi'l-Buhârî” Daru’l- Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2001,
XVIII/168), İbn Hacer ve Şevkani de hadisler üzerinde yaptıkları tahlillerde burada geçen atıf vav’ın zaid olduğunu
delilleriyle zikrederler.(Bkz. Şevkanî, Neylu'l-Evtar,Daru’l-
Kutubi’l-İlmiyye,Beyrut,I/335; İbn Hacer,
Fethu'l-Bârî, Daru’l- Ma’rife,Beyrut 1379, VIII/198)
27 Ebu Davud, Salât, 5; Nesâi, Sünen,Salât,22
es-Salâtu'l-Vustâ ile ilgili zikredilen bu rivayetin, âyetin iniş sebebi
olduğuna dair üzerinde ittifak yoktur.
Zira Vahidi’nin “Esbâbu'n-Nuzûl”.ve
Suyuti’nin
“Lubabu’n-Nükûl”’ünde bu rivayete değinilmemiştir.
28 İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, II/70;
en-Nevevî, Ebu Zekeriya Yahya İbnu
Şeref, el-Minhâc fi Şerhi Sahîh-i Müslim İbni'l-Haccâc, Dar-u İhya'i't-
Turasi'l-Arabî, Beyrut t.y.V/129; Azimabadi, Ebu't-Tayyib Muhammed
Şemsü'l-Hakk, Avnu'l-Mabud Şerhu Süneni Ebi
Davud,Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,Beyrut1415,II/59; Mübarekfürî, Ebû'l-Alâ Muhammed
b. Abdurrahman, Tuhfetü'l- Ahvezî, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut
t.y.,I/456; Muğlatay, Alâuddin,
El-İ'lâm Şerhu Süneni İbni Mâce,Mektebetu’l-Nezzar,Riyad
1999,I/1012.
sunda en önemli
rivayetler mesabesindedir.
Rivayet
Ağırlıklı Tefsirlerin Konuya Yaklaşımı
Rivayet
tefsirine “me'sûr” veya “menkûl” tefsir adı da verilir. Bu nevi tefsir,
Kur'ân'ın Kur'ân ile Kur'ân'ın, Hz. Peygamber’in sünnetiyle tefsirini veya
sahabenin âyetler hakında Allah'ın muradını beyân etmeye matuf nakillerini
ihtiva eder.29
Özellikle de Hz.
Peygamber bir ayete açıklık getir- mek amacıyla söz söylemiş veya söylediği söz
âyetin açık- lanmasında kilit konumunda ise, işte onun bu tefsirini nakleden
müfessir rivayet tefsiri yapmaktadır.30
Rivayet
tefsirleri bağlamında «es-Salâtu'l-Vustâ” ya yaklaşımları üç kategoriye
ayırabiliriz, rivayetleri zikret- mekle yetinenler, tercihte bulunanlar ve
rivayetleri tenki- de tabi tutarak tercihteki vurguyu kuvvetli bir şekilde
yapanlar.
Rivayetleri
zikretmekte yetinenlere İbn Ebi Hatim ve Suyuti’yi misal olarak verebiliriz.
İbn Ebi Hatim tefsi- rinde “Orta Namaz”a ilişkin rivayetler üzerinden beş
farklı görüş zikreder; öğle, ikindi, akşam, sabah ve bütün na- mazların
muhafazası. İkindi namazı ile ilgili görüşü ser- dederken "Onlar bizi güneş batıncaya kadar
es-Salâtü’l- Vustâ'dan meşgul edip alıkoydukları gibi, Allah onların kabirlerini
ve evlerini ateş doldursun." rivayeti yerine sa- dece "Bizi güneş
batıncaya kadar es-Salâtü’l-Vustâ ikindi namazı'ndan alıkoyup meşgul ettiler;
Allah onların içlerini ve kabirlerini ateşle doldursun.” rivayetini
zikretmiştir. Tefsirinde her bir görüşe delil teşkil edecek rivayet ve gö- rüşleri sıralamakla
yetinmiştir. “Haddizatında
Müellifin bu çalışmasında kendisine ait bir değerlendirme tercih,
29 Cerrahoğlu,
İsmail, Tefsir Tarihi, Fecr Yay., Ankara 2010, s. 524.
30 Bkz.Pak,
Zekeriyya,(Editor:M.Akif Koç) Tefsir,s.176.
yorum ve
açıklamaya hiç yer verilmemiştir. Tefsirindeki gaye Hz. Peygamber, sahabe,
tâbiûn ve daha sonrakilerin naklettikleri sözleri bizlere kadar ulaştırmaktır.
Belki tef- sirinin en orijinal yönü de nakledilen sözleri peşin bir ön fikre
sahip olmaksızın ve te’vilsiz olarak nakletmesidir. Daha çok yaşadığı dönemin
saf ve temiz anlayışını akset- tirmesi bakımından önemlidir.”31 Suyuti de sadece riva- yetleri sıralamış ve
tefsirindeki metoduyla tutarlı bir yol izlemiştir. Kendisinin tefsirdeki
maksadı rivayetlerin ko- runması ve nakledilmesidir. Konuya ilişkin bütün riva-
yetleri zikretmesi tefsirini ansiklopedik bir tefsir konu- muna getirmiştir.
“Orta namaz”ın mahiyetine dair riva- yetlerin yanında, her bir namazın
muhafazasının önemi- ne dair Hz. Peygamberden gelen bütün rivayetleri derle-
miştir. Tefsirinde sabah, öğle ve ikindi ile ilgili rivayetlerin tamamını,
akşam ve yatsıya dair ise birkaç rivayeti zik- retmiştir.32 Suyuti “Orta Namaz”a ilişkin rivayetlere baş- lamadan
önce, yukarıda zikrettiğimiz Said b. Müsey- yib’den gelen, sahabenin bu konuda
ihtilaf içinde oldu- ğuna dair rivayetini zikrederek başlaması, görüşler arası
tercihin, esasında ne kadar zor olduğuna vurgu niteliği taşımaktadır. En son
zikrettiği görüşün de “Bütün na- mazların muhafazası” olması konunun başıyla sonu ara- sında bir
uyum meydana getirmiştir.
Tercihte bulunanlara misal olarak Taberi ve
Sa’lebi’yi sayabiliriz. Taberi “Orta Namaz”la ilgili bütün rivayetleri zayıf
güçlü demeden tefsirinde derlemiştir. Tef- sirindeki metodu zaten bunu
gerektirmektedir. Taberi rivayetleri
senetleriyle zikrederek sorumluluğu
bir an-
31Cerrahoğlu,
İsmail, İbn Ebi Hatim Tefsiri,
A.Ü,İlahiyat Fakültesi
Dergisi– 1972,
cilt XVIII. S.38–39.
32 Bkz.Suyuti,
Celaleddin, Ed-Dürrül-Mensur Fit-Tefsir
Bil-Me’sur,
Merkezu’l-Hicr,
Kahire 2003,III,91-94.
lamda rivayetle
karşı karşıya gelene yüklemektedir. Ayrı- ca Taberi zikrettiği bütün
rivayetleri doğru kabul etme- mektedir zira kaydettiği rivayetler arasında
tercihte bu- lunmuş ve dirayetini ortaya koymuştur.33 Ele aldığımız “orta namaz”da Taberi tercihini
ikindi namazı olarak be- lirtir ve şu şekilde izah eder. "Zikrettiğimiz bu
görüşler içerisinde doğru olanı, hakkında Resulullah’tan birbirini destekleyen
çokça haberler zikredilenidir. O da ikindi namazıdır.” Taberi bu tercihinin
haklılığını destekleme babında ikindi namazının faziletini ortaya koyan şu
riva- yetleri de zikreder:
Ebu Basra el-Ğifari
diyor ki:"Resulullah ‘Muhammas’ denen yerde bizlere ikindi namazını
kıldırdı. Sonra buyurdu ki: ‘Bu namaz, sizden öncekilere arzedilmişti. Fakat
onlar bunu zayi ettiler. Kim bu
namaza devam edecek
olursa onun için
iki kat mükâfaat vardır. Şahit
doğuncaya kadar bu namazdan başka namaz yoktur. (Yani başka namaz kılınmaz)
Şahit ise yıldızdır. Resulullah (s.a.v.) ikindi namazını geçiren kimse için ‘O
adam, ailesi ve malı helak edilmiş gibidir”.34
Taberi, Hz.
Peygambere ulaşan sahih rivayetleri, isnadlarında ihtiyatlı davranmayı
gerektiren bir sorun yoksa bağlayıcı görür.35
İkindi namazını tercihindeki en önemli saikin bu olduğu kanaatindeyiz.
Yukarıda işaret
ettiğimiz gibi Taberi dirayetini or- taya koyan bir rivayet müfessirdir. Ancak
tercihlerini ıs- rarla dayatan bir
tefsir tasavvuruna sahip
değildir.36 “Orta namaz” konusundaki tefsirinde de bunu net bir şekilde
görmek mümkündür.
33 Bkz: Koç,Mehmet Akif,, Taberi Tefsirini
Anlamak Üzerine, Ankara
Üniversitesi
İlahiyat Fak.Dergisi,51:1 (2010). s.81.
34 et-Taberî,
Câmiu’l-Beyân, V/168-228.
35 Bkz. Koç,
a.g.m, s.90.
36 Koç, a.g.m ,
s.90.
Birbirini
destekler mahiyetteki rivayetlerin çoklu- ğunu “orta namazı” ikindi namazı
olarak tercih sebebi olduğunu belirttikten sonra, tercihini gerekçelendirme
adına dirayetini şu şekilde ortaya koyar;
"Diğer
vakitler arasında, özellikle ikindi namazına de- vam edilmesinin emredilmesi,
şu hikmete binaen olma- lıdır. Akşam yatsı ve sabah namazları insanların çoğu-
nun işlerini bıraktıkları ve dinlendikleri vakitlerde oldu- ğu için onları
kılmaları kendileri için bir zorluğa sebep olmaz. Öğle namazı da sıcağın
şiddetli anına rasgeldi- ğinden, insanların istirahata çekilme anlarında
kılınır. Bu da onlar için zor değildir. İkindi namazı ise; insanla- rın
çalışmalarının yoğun olduğu bir zamana rastlar. Bu bakımdan onu ihmal etme
durumu daha çoktur. Bu se- beple Allah Teâlâ bütün namazlara devam edilmesini
emrederken, özellikle ikindi namazına da devam etmele- rini emretmiştir. İkindi
namazına "Orta namaz" denme- sinin sebebi ise, kendisinden Önce iki
vakit kendisinden sonra iki vaktin bulunması ve kendisinin beş vakit na- mazın
tam ortasında bulunmasındandır.37
Rivayet
ağırlıklı tefsir geleneğinde ikindi namazı dı- şında bir görüşü tercih eden ilk
müfessir Sa’lebi’dir. Bir yönüyle de ilk kırılma noktasıdır. Sa’lebi
Salâtü’l-Vustâ’yı tayin etme noktasında altı görüş serdetmiştir. Beş vakit
namazın her biri ile ilgili rivayetleri tercihte bulunmadan zikrettikten sonra
altıncı görüşün en sıhhatli olduğunu belirtmiştir. Tercih ettiği görüş; hiçbir
namazı ismen tayin etmeden beş vakit namazdan biri olarak anlamaktır. Gö- rüşü
delillendirmede şu argümanları kullanır: “Rebi b. Heysem’e Salâtü’l-Vustâ’nın
hangisi olduğu sorulur: Öğ- rendiğin takdirde onu muhafaza edip diğerlerini
ihmal etmeyi mi istiyorsun? Cevaben; Hayır der. Rebi ise ona
37 Taberi, a.g.e
, V/226.
şöyle der:
Hepsini muhafaza edersen onu da (Salâtü’l- Vustâ) muhafaza etmiş olursun.
Sa’lebi Ebu Bekr el- Var- rak’ın şu sözünü de nakleder: ‘Allah isteseydi
‘Salâtü’l- Vusta’yı tayin ederdi, fakat O, kulları bütün namazları muhafaza
konusunda canlı tutmak istedi”. Sa’lebi yuka- rıdaki her iki yorumun da güzel
olduğunu belirtir ve şöyle devam eder; “Şüphesiz ki Allah nasıl ki
tasarrufundaki hikmet ve yarattıklarına olan merhametinin gereği olarak,
duaların kabul edildiği vakti Cuma namazı içinde, ism-i âzamı isimleri içinde,
Kadir gecesini Ramazan içinde giz- lediyse
‘Orta namazı’da farz namazlar içinde, onu (es- Salâtü’l-Vustâ) yakalama
arzusu ile bütün namazları muhafaza etmesi için gizlemiştir”.38 Sa’lebi’yi bu yoruma sevkeden
amilin, ayetin tefsiri bağlamındaki görüşlere geçmeden önce Said b.
Müseyyeb’den nakledilen “Ashab-ı rasulullah ‘es-Salâtu'l-Vustâ’ hususunda
-ellerini birbiri- ne kenetleyerek- böyleydi” şeklindeki sözünü naklederek
başlaması olduğu kanaatindeyiz. Yani rivayetler arasın- daki farklılıklar ve
dolayısıyla tercih imkânının zor olması Sa’lebiyi böyle bir tercihte bulunmaya
sevketmiş görün- mektedir.
Rivayetleri
tenkide tabi tutarak tercihteki vurguyu kuvvetli bir şekilde yapanlar arasında
İbn Kesir ve Şev- kani’yi zikredebiliriz.
İbn Kesir, Taberî gibi rivayetlerin tamamını yer yer senet tahlilleri yaparak
zikretmiştir. Tercihini ise ikindi namazı yönünde kullanmıştır. “Orta namaz”ın
ikindi namazı olduğuna dair özellikle Hendek savaşında Hz. Peygamber’den
rivayet edilen “"Güneş ba- tıncaya kadar bizleri ‘orta namaz’ı kılmaktan
alı- koyduklarından dolayı Allah da onların kabirlerini de evle-
rini de ateş
doldursun. " hadisinin bu konuda en güçlü
38 Sa'lebi, Ebu İshak, El-Keşf ve'l-Beyan, Dar-u
İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut 2002, II/197.
delil olduğunu,
hatta başka bir namaz olma ihtimalini ortadan kaldırdığını belirtmiştir.39 İbn Kesir’in bu terci- hinde etkin olan
unsurların, bu rivayetin senedindeki sıhhat, bu konuda yani hendek savaşında
zikredilen ri- vayeti destekler mahiyette birçok farklı rivayetin olması ve
diğer rivayetlerin gerek senet yönünden illetli olması ve gerekse bazı
rivayetlerin tek kalması olduğunu,40
söyle- yebiliriz.
İbn Kesir
tefsire hadis usulünün bilgilerini tatbik etmiştir. Tefsirdeki rivayet merkezli
problemlere hadis ilminin ışığında çözümler
üreten bir müfessirdir.41
Me’sûr
malzemenin temel unsuru olan senedlerin tahlili- ni İbn Kesîr’in tefsirinde
sıkça görmekteyiz. “Orta na- maz”ın
öğle namazı olduğuna dair Zeyd b. Sabit’ten Se- beb-i nüzul rivayeti olarak
zikredilen "Allah'ın Rasûlü (sa)
öğle namazını günün ortasında sıcağın şiddetli olduğu za- manda kıldırırken
arkasında ya bir, ya iki saf olurdu. Bu- nun üzerine ‘Namazlara ve orta
namazına dikkat edin...’ âyeti nâzîl oldu” rivayetinin senedindeki Zeberkan’ın
sa- habeye kavuşmayan biri olduğunu, bunun da bu rivaye- tin sıhhatini
zayıflattığını belirtmiştir.42
İbn Kesir yapmış
olduğu bu tahlilleri kendi görü- şünü destekleme babında değil de kendisinin mudakkik
ve muhaddis bir müfessir olması bağlamında değerlen- dirmenin daha sıhhatli
olduğu kanaatindeyiz, zira kendi tercihini destekler mahiyetteki aşağıdaki
rivayetin “garib” olduğunu söylemiştir. Rivayetin esasında orta namazın
mahiyetini bizzat efendimizden
öğrenmeye yönelik bir
39 İbn
Kesîr,
Tefsirü"l-Kur"âni"l-Azim, Kahraman Yayınları, İstanbul,
1992, I/427.
40 İbn Kesîr,
a.g.e ,I/429-432.
41
Bkz.Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, s.584-589.
42 İbn Kesîr,
a.g.e ,I/428.
tarafı ve orta
namazın ikindi namazı olduğuna dair sarih ifadeli bir içeriği olsa da İbn
Kesir’e göre bir karine ifade etmemektedir. Rivayetin metni ise şu
şekildedir. “İbra- him b. Yezit
ed-Dımeşkî diyor ki: "Ben Abdulaziz b. Merva- nın yanında oturuyordum. O
bir adama: ‘Ey filan, falan adamın yanına git ve ona de ki: ‘Sen Resulullahtan
orta namaz hakkında ne işittin? Bunun üzerine orada oturan bir adam şöyle dedi:
Ben, küçük bir çocuk iken Ebubekir ve Ömer, orta namazın ne demek olduğunu
sormam için beni Resulullaha gönderdiler. O benim, serçe parmağımı tuttu; İşte
sabah namazı budur’ Sonra serçe parmağımın yanındaki parmağı tuttu; ‘Öğle
namazı da budur.’ dedi. Sonra baş parmağımı tuttu; ‘Akşam namazı budur."
dedi. Daha sonra onun yanmdakini (şehadet parmağını) tuttu ve
‘Yatsı namazı
budur’ dedi. Sonra da "Hangi parmağın kal- dı?" dedi. Dedim ki: ‘Orta
parmağım.’ Dedi ki: Hangi na- maz kaldı? Dedim ki: ‘İkindi namazı.’ dedi ki:
İşte orta namaz budur."43
İbn Kesir’in bu
rivayetin dışında “Orta namaz”ın ikindi dışında bir namaz olduğunu ortaya koyan
en güçlü rivayeti de ele aldığını görmekteyiz. Daha önceden de zik- rettiğimiz
bu rivayet “Hz. Aişe’nin azadlı kölesi
Ebu Yu- nus diyor ki: ‘Aişe (r.anh.) bana, kendisi için bir Kur'an nüshası
yazmamı emretti ve dedi ki: ‘Namazlara ve orta namaza dikkat edin’ âyetine
gelince onu bana bildir. Ben de o âyete gelince ona haber verdim. O da bana:
‘Na- mazlara, orta namaza ve ikindi namazına dikkat edin.’ şeklînde yazdırdı ve
dedi ki: Ben bunu Rcsulullah (s.a.v.)dan
duydum”. şeklindedir.
Bu rivayeti
değerlendiren İbn Kesir; bu rivayetin
43 İbn Kesîr,
a.g.e ,I/431.
haber44
niteliğinde olduğunu yani hadis olmadığını ve Müslim’de sadece tek bir
rivayetin bulunduğunu ve hadi- sin haberden daha sıhhatli ve güçlü bir delil
olduğunu vurgular. Ayrıca hadiste geçen “salatu’l-Asr’ın” önündeki “vav’ın” da
zaid olma ihtimali olduğunu söyler. Bu görü- şünü gerek Kur’an’dan âyetler ve
gerekse şiirle delillen- dirmiştir.45
İbn Kesir, İbn
Ebi Hatim’in İbn Ömer’e dayandıra- rak rivayet ettiği “bütün namazların
muhafazası” şeklin- deki görüşün isabetli olmadığını ayrıca bu görüşün ona
nispetinin şüpheli olduğunu belirtir. Ayrıca bu görüşü tercih eden, hadis
konusunda ilim deryası olarak nite- lendirdiği İbn Abdi’l-ber’e46 de hayret ettiğini, zira bu gö- rüşü
destekler mahiyette Kitap ve Sünnet’te hiçbir delilin olmadığını belirtir.47
Konuya aynı
minvalde yaklaşanlardan biride Şev- kani’dir. İbn Kesir’in kullandığı
argümanları kullanır ve “orta namaz”ın ikindi namazı olduğunu aksinin ihtimal
harici olduğunu özellikle vurgular. Sebeb-i nüzul rivayeti
44 Hadisçiler
arasında Haber, Hz. Peygamberin söz ve fiillerinden iba- ret olan hadis’in
müradifi olarak kullanılmıştır. Bununla beraber, haber’in hadis’e nispetle daha
geniş bir manası vardır ve Hz.Peygamber’in hadislerine söylendiği gibi, sahabe
ve Tabiinden gelen rivayetleri de içine alır. Bu bakımdan, haberle hadis
arasında umum-husus farkı vardır: Her hadise haber denir; fakat her haber,
hadis değildir. (Koçyiğit, Talat,
Hadis Istılahları, Ankara
1980,s.118).
45 İbn Kesîr,
a.g.e ,I,432.
46 İbn Abdi’l-ber; (v.978 ),Künyesi, Ebu Ömer
Cemalüddin Yusuf bin Abdillah bin Muhammed
bin Abdilberr en-Nemerî
şeklindedir. Hadis alimi, edebiyatçı, tarihçi ve münekkit (tenkitçi) bir
kişiliğe sahip olup, Maliki fakihlerindendir
Büyük İslam alimlerinden olan Celaleddin Suyutî onu, hıfz ve itkan
(sağlam kılma; emin olma) açısından zamanın önde gelen hadis alimi olarak
nitelemektedir. Fıkıh, Hadis, Tarih, Tabakat, Edebiyat ve Ahlak gibi muhtelif
ilim dallarında eserler yazmıştır.( Casim, Leys Suud "İbn Abdülber en-
Nemerî", DİA. XVIIII/ 271)
47 İbn Kesîr,
a.g.e ,I,433.
olarak
zikredilen “Orta namaz”ı öğle namazı şeklinde ni- telendiren Zeyd b. Sabit’e
dayandırılan rivayetin haber niteliğinde olduğunu diğer sahih hadislerin
yanında ilmi bir kıymetinin olamayacağını söyler. Şevkani’nin Taberi ve İbn
Kesir’den ayrılan yönü ise “orta namazı” ikindi namazı olarak ikrar etmeyenleri
sert bir dille tenkit etme- sidir. Tenkitleri şu şekilde sıralar:
“-Sahih olduğu
kesin olan hadislerin bildirdiği bilgi üzerine, akli yorumlar yapılamaz.
—Özellikle, ön- cesinde şu, sonrasında şu namazlar var o zaman “orta namaz”
şudur şeklinde yapılan tüm yorumlar sahih ha- dis’in yanında hiçbir kıymet
ifade etmez ve bu görüşler üzerine hiçbir şer’i hüküm bina edilemez.
—Sünnet ilmiyle
yetinmemek en hayırlı ve en faydalıdan yüz çevirmedir.
—Bu tip ayetlerde,
nakle dayalı ilmi bir veri ol-
madan yapılan
yorumlar tekellüftür.”48
Şevkani, tefsiri
ancak nakle dayalı bir hadisle an- laşılabilecek bir ayet hakkında, Hz
peygamber’den gelen sahih rivayetlerin, mutlak anlamda bağlayıcı olduğunu ve bu
bilgiyi nazarı itibara almadan, ayet üzerine akli istin- batların
yapılamayacağını vurgulamış olmaktadır.
Dirayet
Ağırlıklı Tefsirlerin Konuya Yaklaşımı
Dirayet tefsiri
Kur’an’ı tefsir ederken sadece riva- yetle yetinmeyen, âyetleri Arap dili ve
belâğâtı, edebiyat, mantık, kıyas ve daha pek çok ilme dayanmak suretiyle izah
eden tefsir çeşitlerini tanımlamak için kullanılır.49
Dirayet
tefsirlerinin konuya yaklaşımını üç ana ka-
tegoride ele
almak mümkündür:
Birincisi;
tercihte bulunmamayı tercih edenler.
48 Şevkânî',
Muhammed b. Ali,
Fethu’l-Kadîr. Daru’l-Fikr, Beyrut
1992,I/390.
49 Polat, Ahmet
Fethi, (editor:M.Akif Koç) Tefsir, s.189.
İkincisi:
rivayet edilen hadisleri, salt hadis kriterle- ri açısından değerlendirip,
ikindi namazına işaret eden Hendek Savaşı esnasında Hz. Peygamberin söylediği
ha- disi, sahih ve bağlayıcı kabul edip, “Orta namazı” ikindi namazıdır
dedikten sonra onu destekler minvalde akli yorum yapanlar.
Üçüncüsü; ise;
rivayetler arasındaki ihtilaf ve fark- lılıklardan dolayı “Orta namazı” daha
ziyade dirayet ek- senli ele alan ve ikindi namazı dışında bir görüşü benim-
seyen, bu arada görüşüne uygun düşen rivayeti de kendi görüşüne destekler
mahiyette zikredenler.
Birinci yaklaşım
tarzını benimseyenlerin, “Orta namazı” hususundaki bu tercihlerinde, rivayetler
arası farklılıkların etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu rivayet
farklılıklarının, müfessirlerimizin bir kısmını, ter- cihte bulunmanın doğru
olmayacağı yönünde bir görüşe doğru sevkettiğini söyleyebiliriz. Yukarıda
değindiğimiz üzere Rivayet müfessirlerimizden Sa’lebi de böyle bir ter- cihte
bulunmuştur. Bu görüşleri aynı bağlamda yukarıda zikretmekte mümkündü, fakat
metodik anlamda bir re- sim çekme gayretimizden dolayı böyle bir taksime
gittik.
Bu çizgide olan
müfessirlerimizden birisi Kurtu- bi’dir. Âyetin tefsirinde, Bütün görüşleri
zikrettikten son- ra tercihini şu şekilde ortaya koyar;
“Orta namaz’ın
hangisi olduğu tayin edilmemiştir. Bu- nu da Nafi', İbn Ömer'den nakletmiş,
ayrıca er-Rebi' b. Heysem de böyle demiştir. Şanı yüce Allah, Kadir gece- sini
Ramazan ayı içerisinde, duanın kabul edileceği anı Cuma gecesinde ve gece
saatlerinde saklamıştır ki; gece karanlıklarında kalkıp gizlilikleri bilene
yalvarıp yakar- sınlar diye. ‘Orta namazı’ da aynı sebeple namazlar ara- sında
saklı tutmuştur.
‘Orta namaz’ın
müphem bırakılıp tayin edilme-
miş olduğu
görüşünün sahih olduğuna dair delillerden birisi de Müslim'in Sahih'inde ilgili
babın sonlarında el- Berâ b. Âzib'den yaptığı şu rivayettir. el-Berâ’ dedi ki:
Şu "namazlara ve özellikle ikindi namazına dikkat edi- niz" âyeti
nazil oldu. Biz bunu yüce Allah dilediği kadar bir süre okuduk. Daha sonra yüce
Allah bunu neshetti ve bunun yerine: ‘Namazlara ve özellikle ‘Orta namaz’a
dikkat edin’ diye nazil oldu. Adamın birisi: O halde bu namaz ikindi namazıdır
dedi. el-Berâ dedi ki: Ben sana bunun nasıl nazil olduğunu ve yüce Allah'ın
bunu nasıl neshettiğini söyledim. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
O halde bu şunu
gerektirir: Orta namaz önce ta- yin edilmiş iken daha sonra onun bu tayini
neshedildi, müphem bırakıldı ve bu tayin ortadan kaldırıldı. Doğru- sunu en iyi
bilen Allah'tır. Müslim'in tercihi de budur. Çünkü bu hadisi ilgili
babın sonuna kaydetmiştir.50
Müteahhir ilim
adamlarından birden çok kişi de böyle demiştir. Yüce Allah'ın izniyle sahih
olan da budur. Çünkü bu konuda deliller çatışmakta, tercihi gerektiren bir
sebep ortada bulunmamaktadır. Geriye bütün na- mazlara gereken dikkati
göstererek devam etmek ve bunları vakitleri içerisinde eda etmekten başka
birşey kalmamaktadır.51
Benzer bir tavır
ortaya koyan diğer bir müfessir de dirayet yönünden yaptığı yorumlarla sonraki
dönemleri en fazla etkileyen müfessir Razi’dir. “Orta namaz”la ilgili yedi
görüşü, gerek rivayet ve gerekse dirayet açısından ayrıntılı bir şekilde ele
almıştır. Her bir görüş için kullanı- labilecek bütün argümanları kullandığını
söylemek mümkündür. Yedi görüşün her birini o kadar kuvvetli akli ve nakli
delillerle savunmuştur ki her birini okudu- ğumuzda es-Salatu’l-Vusta ile
kastedilenin o olduğuna
50 Müslim,
Mesâcid ,208.
51 Kurtubî,
el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’âni’l-Azîm,Dar-u Alemi’l-Kutub, Mekke t.y., III, 212.
kanaat getirmek
mümkündür. Atıf yapılsın, yapılmasın sonraki dönemlerde yapılan yorumlara, Razi’nin
tefsirinin kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz. “Orta namaz” ile ilgili bü- tün
görüşleri sıraladıktan sonra ayetin tefsirini şu şekilde bitirir; “Ben
bunlardan herhangi birini tercih etmedim, çünkü bu iş, çok uzun açıklamalar
gerektirmektedir.”52
Her ne kadar bir
tercihte bulunmasa da Hendek savaşı esnasında Hz. Peygamberin söylediği
hadis’in dikkate alınması gereken önemli bir haber olduğunu da vurgula-
mıştır.53
Burada tabiî ki
Kurtubi ile Razi’nin âyetin tefsirine yaklaşımında bir fark göze çarpmakta o
da; Kurtubi gö- rüşler arası tercihin zor olduğunu belirterek herhangi bir
namazı tercih etmese de yine de Sa’lebi gibi “bütün na- mazlara gereken dikkati
göstererek devam etmek…” şek- lindeki yorumu tercih gibi sayılabilir. Fakat
ayet’te “Orta namaz”ın ayrıca vurgulanmış olmasının, böyle bir yoru- mu zayıf
kıldığı kanaatindeyiz. Bundan dolayı Razi ile Kurtubi’yi aynı katagori içerinde
zikrettik.
İkinci yaklaşım
tarzını benimseyen bir kısım mü-
fessirler54
Taberi, İbn Kesir ve Şevkani gibi rivayet ağırlık-
52 er-Râzî, Fahru’d-Din, et-Tefsîru’l-Kebir,
(Mefâtîhu’l-Gayb), Dâru'l-
Fikr, Beyrut
1981,VI/162
53
er-Râzî,a.g.e., VI/162
54 Bkz:
es-Semerkandî, Ebu'l-Leys,
Bahru'l-Ulum; Daru’l-Kutubi’l- ilmiyye, Beyrut
1993, I/213; Zemahşerî,
el-Keşşâf an Hakâikı't- Tenzîl,
Mektebetü'l-'Ubeykan, Riyâd 1998, I/466; Nesefî, Abdullah b. Ahmed,
Medârikü't-Tenzîl, Daru’n-Nefais, Beyrut 1996, I/189; Ebu Hayyân el-Endelüsî, el-Bahru'l-Muhît fi't-Tefsîr, Daru’l-Kutubi’l- İlmiyye, Beyrut 1993,
II/250; Ebussuûd, Mehmed b. Muhyiddin
Mehmed, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, Mektebetü’r-Riyad, Riyad t.y. I/365; Beydâvî,
el-Kâdı Nasruddin, Envâru’t-Tenzîl ve Esraru’t-Te’vîl, Daru
ihyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut t.y., I/147; Kutub, Seyyid, Fî Zılâli’l- Kur'ân,
Daru'ş-Şuruk, Beyrut 1992, I/258;
Havva, Said, el-Esâs fi't- Tefsir, (Tercüme:M.Beşir Eryarsoy)Şamil
Yayınları.İstanbul 1989, I/93 Ateş, Süleyman, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş
Tefsiri,Ankara Üniver- sitesi Basımevi, Ankara 1982. 1/279; Derveze, İzzet et-Tefsiru'l-
lı müfessirlerin
izlemiş olduğu yolu tercih etmişlerdir. En güçlü ve sıhhatli gördükleri rivayet
üzerinden konuyu ele alıp farklı bir yorum yapmayı gerekli görmemişlerdir. Bir
yönüyle “Orta namazı” ancak nakle
dayalı anlaşılabile- cek bir konu addederek özellikle ikindi namazına güçlü bir
delil sadedinde zikredilen Ahzab günü rivayeti olarak meşhur olan “"Güneş
batıncaya kadar bizleri orta namazı kılmaktan alıkoyduklarından dolayı Allah da
onların ka- birlerini de evlerini de ateş doldursun. " rivayetini temel
tercih nedeni görmüşlerdir. Bu tercihlerinde, senet açı- sından bu rivayetin
sıhhatli kabul edilmesi, sahihayn’de geçmesi, kılınmayan namazın yani kazaya
kalan son na- mazın ikindi namazı olması ve diğer rivayetleri bu derece güçlü
ve sıhhatli görmemeleri gibi etkenler önemli rol oy- namıştır.
Üçüncü yaklaşım
tarzının dirayet tefsir geleneğin- de ilk örneğini Maturidi’nin sergilediğini
söyleyebiliriz. Öncelikle tefsirinde konuya ilişkin ilgili görüşleri zikreder.
Tercihini çok net ortaya koymasa da Te’vilatı’nda öğle namazının ilk farz
kılınan namaz olmasını esas alarak akşam namazının tam olarak “Orta Namaz”a
denk geldi- ğini belirtir. Maturidi görüşünü destekler mahiyette dört rekatlik
ve iki rekâtlık namazların arasında ortanın yine akşam olduğunu belirtir. Bütün
görüşleri kısaca geçiş- tirmenin yanında akşam namazı ile ilgili görüşü serde-
derken tercihini bu namazdan yana koyar. Ayrıca vakti girdiği zaman farzına
direk yönelinen, acele edilen ve ön- cesinde, ne nafile ne de başka bir şeyle
meşgul olunama-
Hadis, Ekin
Yayınları:İstanbul 1997, V/269. Zuhayli, Vehbe,
et- Tefsiru’l-Münir, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1991, I/394 Hicazi, Muhammed Mahmud, Furkan Tefsiri, İlim
Yayınları, t.y. I/190.
yan bir namaz
olduğunu ve bu durumun اﻮُﻈِﻓﺎﺣَ
kelimesine
bazılarınca
verilen “namazların vakte muttasıl kılınması”
anlamına uygun
düştüğünü belirtir. 55F
Dirayet ağırlı
tefsir
geleneğinin ilk
müfessirlerinden kabul edilen Mâturi- di’nin akşam namazıyla ilgili kullandığı
argümanları her bir namaza, hususiyetleri itibariyle uygulanabilir ve iste-
nilen her sonuca gidilebilir. Es-Salât-ul-Vusta’yı tayin etmede itibari
(değişken) vasıflara dayanmak, sadece, konuya ilişkin tefsirlerde, ihtilafların artmasına neden olmuştur.
Maturidi dirayet ağırlıklı tefsir bağlamında ilk kırılma noktasını temsil eder,
zira bütün rivayet ve dira- yet tefsirlerinde muhakkak zikredilen hendek savaşı
es-
nasında Hz.
Peygamber’den rivayet edilen hadis’i sadece
işareten
zikretmiştir.56F
Bir diğer
kırılma noktası da dira-
yet ağırlıklı
tefsirler içerisinde ikindi namazı dışında bir namazı tercih eden ilk
müfessirdir.
“Orta namaz”ı
ikindi namazı dışında bir namaza taşıyan müfessirlerimizden biri de Âlusi’dir.
Konuya iliş- kin rivayetleri esas alarak ve bu rivayetlerin tedkikini ya- parak
es-Salâtü’l-Vustâ’nın öğle namazı olduğunu şu şe- kilde söyler:
“Çoğunluk
Müslim’in naklettiği Hz. Peygamber’in Ah- zab (hendek) savaşı günü ‘ Bizi
es-Salâtü’l- Vusta'dan i- kindi namazından meşgul edip alıkoydular, Allah
onların evlerini ateş doldursun.’ dediği şeklindeki Hz. Ali hadisi- ni gerekçe
göstererek onun ikindi namazı olduğunun doğru olduğunu söylemektedir. Buna göre
insanların ve
özellikle
arapların meşguliyet zamanına denk geldiğin-
55 Maturidi, Ebu Mansur, Te'vilatü'l-Kur'an,Mizan yayınevi, İstanbul
2005, II/122
56 ةﻼﺻ ﻲﻓ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ﷲ ﻰﻠﺻ ﷲ لﻮﺳر بﺎﺤﺻأ ﻰﻠﻋ اﻮﻠﻤﺣ ةﺮﻔﻜﻟا نأ ﺮﻛذ ﺎﻣ ﻮﮭﻓ اﺮﺼﻋ ﺖﻧﺎﻛ نﺈﻓ
... ﺎﮭﺘﻣﺎﻗإ ﻢﮭﻟ ﺄﯿﮭﺘﯾ ﻢﻠﻓ ،ﺮﺼﻌﻟا“Eğer ikindi namazı ise; kafirler ikindi vaktinde
Resulullah’ın ashabına saldırdılar ve onu kılmaları mümkün olmadı…” (Maturidi, a.g.e II. 121)
den özellikle
vurgulanmıştır. Bazı muhakkik âlimler ise, mevcut görüşlerin dayandığı deliller
dikkate alındığında, onun öğle namazı olması gerektiğini söylemişlerdir. Bu görüş Ebu Hanife’ye nispet edilir. Onun
ikindi namazı olduğuna dair görüşün dışında kalan diğer görüşlerin hiçbir
dayanağı yoktur şeklinde aceleyle verilmiş görü- şün izahına gelince:
‘Onun ikindi
namazı olduğuna dair rivayetler iki kısımdır: Merfû’ ve mevkuf rivayetler. Mevkuf olan- lar onun
ikindi namazı olduğuna delil olamaz.
Çünkü bunlar, onun başka bir namaz olduğunu ifade eden di- ğer sahabe görüşlerine
aykırı olan görüşlerdir. Ayrıca eğer bir sahabenin sözü başka bir sahabenin
sözüyle çatıştığı durumlarda bu tür rivayetler hiçbir şekilde ke- sin delil
sayılmaz. Sahabe görüşünü delil kabul edip etmemedeki ihtilaf, ancak görüşler
arasında bir çatışma olmaması durumunda söz konusu olur. Merfû’ hadisle- re
gelince, bunların ekserisi senet açısından eleştirilebi- lir türdendir.
Eleştiriden salim olanlar ise iki kısma ay- rılır: ‘es-Salatu’l-Vusta ikindi
namazıdır’ şeklinde muh- tasar olarak rivayet edilenler. Bir de içinde bu
cümlenin de yer aldığı bir anlatıyı içeren uzun rivayetler. Muhta- sar olanlar
uzun olanlardan alıntıdır. Bazı raviler onu ihtisar etmişler ve bu
ihtisarlarında da sadece vehme dayalı hareket etmişlerdir. Uzun hadislerin
tamamı bir şekilde ihtimal içerir ve bundan dolayı onlarla istidlal doğru
olmaz. Mesela Müslim’ de geçen şu hadiste iki ih- timal vardır:
رﺎﻧ ﻢﻫرﻮﺒﻗو ﻢﺗﻬﻮﻴﺑ ﷲا ﻸﻣ ﺮﺼﻌﻟا ةﻼﺻ ﻰﻄﺳﻮﻟا ةﻼﺼﻟا ﻦﻋ ﺎﻧﻮﻠﻐﺷ
‘ Bizi
es-Salâtü’l- Vusta'dan ikindi namazından meşgul edip alıkoydular...’
Birinci ihtimal:
buradaki ‘ikindi namazı’ kısmı merfû’ değildir. Yani Hz. Peygamber tarafından
söylen- memiştir. Bilakis ravi tarafından Hadis’e tefsir kabilin- den
eklenmiştir. Birçok hadis’te de bunun örnekleri vardır. Müslim’in ikindi
namazı’nı kastederek bir başka senetle yine Hz Ali’den naklettiği:
ارﺎﻧ ﻢﺗﻬﻮﻴﺑو ﻢﻫرﻮﺒﻗ ﷲا ﻸﻣ ﺲﻤﺸﻟا ﺖﺑﺮﻏ ﱴﺣ ﻰﻄﺳﻮﻟا ةﻼﺼﻟا ﻦﻋ ﺎﻧﻮﻠﻐﺷ
Bizi
es-Salâtü’l- Vusta'dan meşgul edip alıkoydu- lar...’şeklindeki hadis’in lafzı
da bu durumu destekle- mektedir.
İkinci ihtimal:
sözkonusu ibarenin müdrec (ek-
lenti) olmaması
durumunda iki ihtimal bulunmaktadır
ﺮﺼﻌﻟا
ةﻼﺻifadesi
ﻰﻄﺳﻮﻟا ةﻼﺼﻟاifadesine atıftır. Ancak ara-
daki atıf harfi
hazfedilmiştir. Buradaki atıf da ‘atf-ı ne-
sak’57F
olup ‘atf-ı
beyan’58F
ya da ‘bedel’59F
değildir. Bu du-
rumda ibarenin
takdiri şöyle olur: “Bizi orta namazdan ve
ikindi namazından alıkoydular”
Hz. Peygamber’in
Ahzab günü
sadece ikindi namazından değil hem öğle
hem ikindi
namazından alıkonduğuna dair rivayet60F de
bu ihtimali
desteklemektedir. Buna göre Hz. Peygamber
‘Orta namaz’
ile öğle
namazını kastetti, ardından da ikindi namazını ona atfederek ifade etti.
Her iki ihtimal-
de de ikindi
namazı ‘Orta namaz’ değildir.”61F
61
Alusi hadis
kriterleri açısından yaptığı bu değer-
57 Atf-ı nesak: Atıf harfleri denen harflerle
kelime veya cümleleri aynı hükme bağlamaya atf-ı nesak denir.(Bkz.Çörtü,
Mustafa Meral, Nahiv, İFAV, İstanbul 2011,s.376)
58 Atf-ı beyan: Kendinden önceki kelimeyi izah
etmek ve daha çok açıklamak için getirilen kelimeye atf-ı beyân denir.
(Bkz.Çörtü, a.g.e.,s.371)
59 Bedel: Kendisinden önceki kelimeyi açıklayıp
pekiştiren ve i’râb
(hareke)
bakımından ona uyan kelimedir. (Bkz.Çörtü, a.g.e.,s.365)
60 Bu konudaki
rivayetlerde kaç vaktin kaçırıldığı tam net değildir.
Ahmed B.
Hanbel’in Müsned’inde ve Vakidi’nin Megazi’sinde dört vaktin kazaya
kaldığına dair rivayet
var. İbn Hacer
rivayetleri tahlilde sahih olanın sadece ikindi vaktinin kazaya kaldığı
belirtir. Zira hadislerde özellikle “Müslim”in rivayetinde ikindi namazının
zikredilmesini delil olarak kabul eder. Ayrıca dört vaktin kazaya kaldığı ile
ilgili rivayetleri sıhhatli kabul etmez zira yatsı namazının kazaya kalmadığını
belirtir.( Bkz: İbn Hacer,
Fethu'l-Bârî, II/70. Ahmed b. Hanbel,
el-Müsned, 2/240; el-Vakidi, Ebu
Abdillah Muhammed b. Ömer,
Kitabu'l-Meğazi.’Alemu’l-Kutub,
Beyrut
1984,II,473 )
61 Alûsî, Ebu’l-Fadl Şihabu’d-Din es-Seyyid
Mahmud, Ruhu’l-Meânî fî Tefsiri’l-Kur’âni’l-Azim ve Seb’i’l-Mesânî, Dar-u
ihyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut t.y.,II/156.
lendirmelere
ilave olarak, savunduğu görüşü teyit sade-
dinde başka
argümanları da zikreder ve şunları söyler:
“Şayet Efendimiz
‘Orta namaz’ın ikindi olduğu- nu açıktan söylemiş olsa idi sahabe arasında
kesinlikle ihtilaf olmazdı. Ayrıca bu hadis orta namazın öğle na- mazı olduğuna
dair rivayet edilen merfû’ hadisle çatış- maktadır. Rivayetlerin te’lifi söz
konusu olmadığı bu gibi durumlarda, usulcüler sebeb-i nüzul rivayeti olarak
zik- redilen haberi tercih etmişlerdir. Ebu Davud ve Ahmet b.Hanbel’in
Müsned’inde sağlam bir senedle zikredilen Zeyd b. Sabit’ten gelen ‘Allah'ın
Rasûlü öğle namazını günün ortasında sıcağın şiddetli olduğu zamanda kıldı-
rırken arkasında ya bir, ya iki saf olurdu” Bunun üzerine "Namazlara ve
orta namazına dikkat edin...’âyeti nâzîl oldu’ rivayeti ‘Orta namaz’ın ikindi
olmadığını güçlen- dirmektedir. Ayrıca Müslim’de geçen Hz. Aişe’nin mevla- sı
Ebu Yunus’a atfedilen ‘Hz. Aişe bana, kendisi için bir Kur'an nüshası yazmamı
emretti ve dedi ki: ‘Namazlara ve orta namaza dikkat edin.’ âyetine gelince onu
bana bildir.’ Ben de o âyete gelince ona haber verdim. O da bana: ‘Namazlara,
orta namaza ve ikindi namazına dik- kat edin.’ şeklinde yazdırdı ve dedi ki:
‘Ben bunu Rcsu- lullah’dan duydum.’ rivayetindeki atıf harfi iki namazın farklı
birer namaz olmasını icab ettirir.”62
Âlusi’nin gerek
rivayetler üzerinde yaptığı tedkikle- rin güçlülüğü, mezhebi saikle hareket
etmiş olma ihtimali de olsa, tefsir ilminin Kur’an ayetlerini açıklığa kavuştu-
rulması fonksiyonuna tutarlı bir katkı yaptığı kanaatin- deyiz. Alusi yapmış
olduğu bütün yorumları daha ziyade sebeb-i Nüzul rivayetini merkeze alarak
yapmıştır. Bu rivayette ise hem öğle namazına hem de cemaatle namaz kılmanın önemine vurgu vardır.
İbn Aşur ise
Alusi’den farklı olarak “Orta namazı”n
62
Alûsî,a.g.e.,II/156.
sabah namazı
olduğunu belirtir. Konuya ele almada ön- celikle metodun sağlıklı
belirlenmesine vurgu yaparak “Orta”
kelimesinin “en üstün” manasından hareket et- menin ya da bu kelimenin
“iki şeyin ortasında” manasın- dan sonuç çıkarmaya çalışmanın zorluğuna işaret
ettik- ten sonra, en sağlıklı yaklaşım tarzının, konuyu rivayetler üzerinden
ele almak olduğunu belirtir. Rivayetler açısın- dan, en sağlam iki görüşün olduğunu söyler.
Birincisi: sabah namazı olduğunu söyleyen Medine fukahasının görüşü. Çünkü
onlar Hz. Peygamberin söz, fiil ve durum- larını en iyi bilenlerdi. İkincisi:
ikindi namazı olduğunu söyleyen ehli hadis ekolünün görüşü.63 İbn Aşur
tercihini orta namazın sabah namazı olduğunu söyleyen Medine fukahası yönünde
kullanır. İbn Aşur bu görüşünü delil- lendirirken de Muvatta ’da ve sahihayn’de
geçen ha- dis’in64 bu durumu açıkça ortaya koyduğunu söyler ve şu şekilde
değerlendirmelerde bulunur:
“Hz Aişe ve Hz.
Hafsa kendi Mushaflarına âyet’in şöyle yazılmasını emretti ‘Namazlara, orta
namaza ve ikindi namazına dikkat edin.’ Hz. Aişe böyle yazılmasını Hz.
Peygamber’e dayandırırken Hz. Hafsa ona dayandırma- dı. Bu Hadis’e göre ikindi
namazı ‘Orta namaz’a atfedil- miş olduğundan onun ikindi namazı olduğu görüşü
te- melsiz kalmıştır. ‘Orta namaz’
ikindi olmadığına göre sabah namazı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu tespit ilgili
rivayet açısındandır. Kur’an’a göre ise: ‘Gündüzün güneş dönüp gecenin
karanlığı bastırıncaya kadar belli vakit- lerde namaz kıl ve özellikle sabah
namazını! Zira sabah
63 İbn Âşûr, Tefsîru't-Tahrîr ve't-Tenvîr,
II,467.
64 Hz. Aişe’nin
mevlası ebu Yunus’a atfedilen "Aişe (r.anh.) bana, kendisi için bir Kur'an
nüshası yazmamı emretti ve dedi ki: "Namazlara ve orta namaza dikkat
edin." âyetine gelince onu bana bildir." Ben de o âyete gelince ona
haber verdim. O da bana: "Na- mazlara, orta namaza ve ikindi namazına
dikkat edin." şeklînde yazdırdı ve dedi ki: "Ben bunu Rcsulullah
(s.a.v.)dan duydum.”
namazı
şahitlidir.’65 Âyeti de sabah namazının
efdaliye- tine delildir. Ayrıca kök anlamı açısından ‘Orta namaz’ ın tam
karşılığı yine sabah namazıdır. Çünkü gece ve gündüz arasındaki tek namazdır.
Öğle ve ikindi namazı gündüz, akşam ve yatsı namazı ise gece sayılmıştır. Her
ikisinden de sayabileceğimiz namaz sabah namazıdır. Bir diğer delil ise namazı
muhafaza emri yönüyle bakıl- dığında, diğer namazların muhafazasını zorlaştıran
şart- ların tayininde millet, zaman ve yer farklılıklarına göre değişkenlik
arz edebilmektedir. İş yoğunluğuna denk gelme, değişkenlik arz
edebilmesine rağmen, sabah na- mazına kalkmadaki zorluk, herkes için geçerli
bir engel konumundadır.”66
Âlûsî ve İbn
Aşur’u peş peşe zikretmemizin nedeni rivayet açısından aynı hadisten yola
çıkarak farklı iki ne- ticeye ulaşmalarından dolayıdır. Mezhebi bağlılıklarının
tercihlerinde önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. Metodo- lojik tutarlılıktan
bahsetmek gerekirse Alûsî’nin daha tutarlı olduğunu söylemek mümkündür. Zira Alûsî
mese- leyi salt rivayet üzerinden alarak kendi iç disiplinleri açı- sından
yaklaşmıştır. Tefsirinde esas almış olduğu
"Na- mazlara, orta namaza ve ikindi namazına dikkat edin."
hadis’inde geçen “Orta namaz” ibaresinin öğle namazı olduğunu söylemiştir. Alûsî
iki açıdan tutarlıdır; zira Hendek savaşında eğer ikindi namazı dışında bir
namaz kazaya kaldıysa onun da öğle namazı olması gerekir. Bu hadis’e dayanarak
“Orta namaz”ın Sabah namazı oldu- ğunu söylemek zordur. Ayrıca öğle namazı
olduğunu destekler mahiyette bir de sebeb-i nüzul rivayeti vardır. İbn Aşur bir
anlamda mezhebi saiklerle67 kendi içinde
65 İsra 17/ 78.
66 İbn Âşûr,
a.g.e. II,468.
67 İbn
Aşur’un yaşadığı kuzey Afrika daha
çok Mâliki mezhebinin yaygın
olduğu yerlerdir. İbn Aşur da tefsirinde Maliki mezheb görüşlerini ön plana
çıkarır.(bkz. Vural,Faruk İbn Âşûr ve et-Tahrîr
çelişik bir
yöntem takip etmiştir. Zira “Vusta” kelimesin- in
“en üstün” manasından hareket
etmenin ya da bu kelimenin “iki şeyin ortasında” manasından sonuç çıkarmaya
çalışmanın doğru olmayacağını, en sağlıklı yaklaşım tarzının, konuyu rivayetler
üzerinden ele almak olduğunu belirttikten sonra kendi görüşünü (sabah namazı)
destekler mahiyette aynı argümanları kullanmıştır. Nakle dayalı bir görüş
benimsenmiş ise en sağlıklı olan en sahih rivayet üzerinden konuya yak-
laşmak olmalıydı. Ebu
Hayyan el-Endelûsî bu
tür görüşleri tefsirinde serdettikten sonra meseleyi şu şekilde
değerlendirir: "es-Salatu’l-Vusta
şu namazdır’ şeklinde tespitin yapıldığı görüşlerin her biri, o namazın
faziletine dair varid olan hadislere göre ön plana çıkmakta ya da o namazın
diğer şu veya bu namazları ortasında olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Bu
yaklaşımların hiçbi- rinden kesin bir sonuç çıkmaz. Zira bir namazın fazile-
tinden bahsedilmiş olması
Allah’ın “orta namaz
ile kastının o olduğuna delalet etmez. Yine o namazın şu veya bu
namazların ortasında bulunması, onun hakkında ism-i tafdil kalıbında “ﻰﻄﺳﻮﻟا” ‘en orta’
denilmesini gerek-
tirmez.…"68F
68
Yukarıda
zikrettiğimiz müfessirlerin yaklaşımı, da- ha ziyade rivayetleri esas alarak ve
dirayetlerini kulla- narak Akşam, sabah ve öğle namazı gibi herhangi bir namazı
öne çıkaran bir yorum niteliğini taşımaktadır. Dirayet müfessirlerimizin bir
kısmı ise herhangi
bir namazı öne çıkarma yerine “Orta namazı” daha ziyade bir olgu olarak
ele alma yönünde eğilim sergilemişlerdir. Ko-
ve't-Tenvîr
İsimli Tefsiri, İstanbul-2002,Basılmamış Doktora Tezi)
68 el-Endelüsî, el-Bahru'l-Muhît
fi't-Tefsîr, II/250.
nuya bu açıdan
yaklaşmayı daha uygun bulan müfessirl- erimizden biri Reşid Rıza’dır. Rivayet
açısından en sahih olanın ikindi namazı olduğunu belirtir. Ardından hocasın
görüşünü zikreder:
“Eğer
es-Salatu’l- Vusta beş vakitten birisidir şeklinde bir ittifak olmasaydı
zihnimde şu şekilde bir görüş belir- irdi; es-Salat’u Vusta’dan kastedilen
bizzat namazın kendisidir. yani “el-Vusta”
dan kasıt “el fudla” dır. An- lamı ise; namazlardan en efdalini muhafaza
ediniz. O da kalbin bizzat namazda
olduğu, nefsin kendisiyle Allah’a yöneldiği, zikrinden haşyet duyulduğu,
kelamından tedebbür edilen ve
gafil ve gösteriş
için kılanların namazı gibi
olmayan namazdır. Bu görüşümün delili
âyetin devamında gelen (ﻦﯿﺘﻧﺎﻗ ﻟﻠہ اﻮﻣﻮﻗو) âyetidir.
Burada faziletler arasında bir fazilet ve onun te’kidi vardır. Kunut’a verilen
mana aslında, huşu ve haşyetle yakarmaya devam etme şeklindedir. Bu şekilde
mana verdiğimizde aslında şunu demek istiyoruz; namazını eda etmek istediğinde
Allah’ın azametini, heybetini hissederek, Allah’a karşı haşyet içerisinde
bulunarak eda ediniz. Aksi takdirde namaz kılanlarda neşet eden faydaların
olmadığı bir namaz olur. Kur’an’da Allahın zikrettiği hakiki
bir namaz olmadığı
gibi namaz da gerçek
anlamıyla tamamlanmış olmaz.”
Reşid Rıza hocası Abduh’un
görüşünü zikrettikten sonra şu şekilde devam eder: Elimizde üstadımızın
zikrettiği bu görüşü nefyedecek, herhangi açık bir nâs yoktur. Bazı hadis- lerde
Hz. Ali’ye nispet edilen Hendek savaşı ile ilgili had- iste geçen
‘Salatu’l-Asr’ lafzının ravi
tarafından idrac edildiğine dair görüşler de vardır. Eğer böyle bir şey
ol- masaydı sahabe arasında ihtilaf olmazdı. Bunun delili Müslim’deki diğer
rivayettir. O da "Onlar bizi güneş batıncaya kadar
es-Salâtu’l- Vusta'dan meşgul
edip
alıkoydukları gibi,
Allah onların kabirlerini
ve evlerini ateş
doldursun.".dur69
Yine benzer bir
yaklaşım sergileyen müfessirimiz Mevdudi’dir. Tefsirinde, Çoğunluğun “orta
namaz”ın ikin- di namazı olduğu
konusunda birleştiğini, bununla birlikte bu yorumu destekler
mahiyette açık ve kesin bir hüküm olmadığını belirtir. Hendek günü ile ilgili
zikredi- len hadisten yola çıkarak bu sonuca vardıklarını söyler.70
Kendi görüşünü
ise şu şekilde ortaya koyar: “Fakat bence burada Hz. Peygamber'in (s.a)
anlatmak istediği şey, müslümanların ikindi namazlarını zamanında ve huzurlu
bir şekilde kılamamalarına neden olan korku ve huzur- suzluktan tamamen onların
sorumlu olduğudur. Hz. Peygamber'in (s.a) geçtiğine üzüldüğü namaz, ikindi
namazı olduğu için tefsirciler ikindi namazının kendisinin
es-Salâtü’l-Vustâ olduğu izlenimine
kapılmışlardır. Arapça ‘Vusta’ kelimesi hem orta, hem de yüce anlam-
larına gelir. O halde ‘es-Salatu’l- Vusta'nın hem orta namazı, hem de zamanında
ve Allah'a tam bağlılıkla eda edilen, yani namazın tüm üstün ve yüce
niteliklerine sa- hip olan bir namazı kasteder. ‘Allah'a gönülden boyun eğerek
(namaza) durun’ ifadesi de ‘es-Salatu’l- Vusta'nın Allah için kılınan ve en
yüce özelliklere sahip bir namaz olduğu ve beş farz namazdan biri olmadığı
şeklindeki tefsiri destekler niteliktedir.”71
Meseleyi benzer
bir şekilde ele alan Elmalılı Hamdi Yazır, bu meseleyi kesin bir şekilde tayin
etmenin mümkün olmadığını belirtir. Bu görüşünü teyiden de “Tabiin'in büyüklerinden Said
b. Müseyyeb’in “Orta
69 Rıza, Reşid, Abduh , Muhammed- Tefsiru’l- Menar, 2.bsk., Kahire
1947, II/438.
70 Bkz.
Tefhimu'l Kur'an , Mevdudi, Ebu'l Al'a, İnsan Yayınları, İstanbul
1986,I/186.
71 Mevdudi
a.g.e., I/186.
namaz” hakkında
Resullullah'ın ashabı şöyleydi, demiş ve parmaklarını birbirine geçirmiştir.”
beyanını zik- reder.72 Ardından tahlillerine şu şekilde devam eder;
“Gerçi ‘Ahzab’
günü hadisi, en kuvvetli bir açıklamadır. Fakat bunun, o günkü ikindi namazına
mahsus olması da muhtemeldir. Çünkü en
çok engelle karşılaşan o olmuştur. Ve çok meşguliyet hikmetine bakılarak
orta namazın, çoğunlukla ikindi namazı olduğunun söylen- mesi, insanların çoğu
için ikindi namazının, meşguli- yetin çok olduğu bir zamana rastlamış
olmasından ve böylece ortada kalmasındandır. Halbuki genel duruma bakılırsa,
meşguliyetin çokluğu ve engeller, diğer namazlara da rastlayabilir. Bu bakımdan
denilebilir ki her şahıs için engellerin çokluğu sebebiyle kılınması zor ve en
çok ortada kalıp geçmesi muhtemel olan namaz hangisi ise, onun hakkında
namazların en faziletlisi ve orta namazı da odur. Ve yukarıdaki şekilde her
namaz hakkında rivayet bulunması, bu şekilde izah edilebilir ve ilk inişteki
‘salâtu'l-Asr’ (ikindi namazı) açıkla- masının, neshedilmiş bulunması da bunu
teyid et- mektedir. O halde orta namazı hakkında en sahih ve en itidalli söz,
beş vakit namazdan herhangi birisinin ol- masıdır.”73
Elmalılı’yı bu
görüşe sevk eden amilin sonraki âyetler olduğunu da söyleyebiliriz. Meseleye
birazda siyak açısından yaklaşmıştır. Bir sonraki ayetin tefsiri ile “Orta
namazı” şu şekilde telif etme yoluna gider:
Bütün namazlara
itina gösterilmesini temin için, ‘Orta namaz’ı kesin olarak tayin edilmemiş,
ancak açık ve kesin buyurulmuştur ki: Namazların hepsini ve hele or- ta namazı
muhafaza ediniz ve Allah için kalkıp divana durunuz, eğer korkarsanız; düşman
veya yırtıcı hayvan gibi bir sebepten ötürü şiddetli bir korkuya düşerseniz,
72 Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, , II,124.
73 Yazır,
a.g.e., II,124.
yaya veya
binekli, nasıl durabilirseniz öyle kılınız. Yani durum neyi gerektiriyorsa ona
göre nasıl ve ne tarafa durmak mümkünse öylece, isterse hayvan üzerinde ima ile
olsun tek başınıza kılınız ve her halde mümkün olduğu kadar kılınız, terk
etmeyiniz. Bu şekilde gelişine göre namaza, ‘korku namazı’ denir ki en şiddetli
korku zamanındadır… Fakat düşmanla fiilen savaş sırasında bunların hiçbiri
yapılamaz; hareket namazı bozduğun- dan, o zaman namazı kazaya bırakmak zorunlu
olur. Nitekim Hendek savaşında
‘Ahzab’ günü güneş batıncaya kadar böyle olmuş da
Resulullah: ‘Bizi orta namazı olan ikindi namazından meşgul ettiler...’
buyurmuş, dört namazı kazaya bırakmış ve güneş battıktan sonra sırasıyla kaza
etmişti.”74
Ayrıca yapmış
olduğu yorum Mevdudi ve Abduh’un yorumuyla benzer gibi dursa da farklı bir yönü
vardır. Makalemizin başında zikrettiğimiz gibi “Orta namaz” (es-
Salâtü’l-Vustâ) beş vakit namazdan biri olduğu halde ayrıca zikredilmiş ve
ihtimam gösterilmesi istenmiştir. Ayrıca
“orta namaz’ın” el-Vusta şeklinde marife gelmesinin, bu namazın farz
namazlardan birisinin ol- masını da gerektirmektedir. Ayrıca atıf tegayur
(başkalık) gerektireceğinden
“es-Salâtü’l-Vustâ” “es-Salavât” tan yani bilinen namazlardan başka bir namaz
gibi görünse de aslında “es-Salat” es-Salavât’a dâhil olduğundan bu atıf hassı
âmma (özel olanı- genel olana) atıf cinsindendir. Elmalılı’nın bu yorumu hem
“Orta namaz” farz namazlar- dan biri olma kuralına uygun düşmekte hem de ayetin
siyakından hareket etmesinden kaynaklanan orijinal bir çıkarımı içerisinde
barındırmaktadır. Mevdudi ve Ab- duh’un yorumları kendi içerisinde bir
orjinalliği barındırıyor olsa da ayetin bağlamından nispeten koparılmış
gibidir. Fakat Elmalılı’nın yorumunda ise Hz
74 Yazır,
a.g.e., II,124.
peygamberden
gelen rivayeti yorumun merkezine almak suretiyle, Hendek savaşındaki durumdan
mülhem, daha işlevsel ve dinamik bir yorum getirmiştir.
Sonuç
Kur’an’da, bir
hikmete matuf, neye delalet ettiği belirsiz bazı müphem kelimeler vardır.
Müphem olan hu- sus, bazen Kur’an’ın başka bir yerinde tekrar zikredile- rek,
onun aydınlatılmasıyla bir zenginlik elde edilmekte, bazen de müphemin tayin
edilmesinde bir fayda umul- madığı için beyan edilmemektedir.
Kur’an’da müphem
bırakılan ifadelerden biride Bakara suresi 238. Ayette zikri geçen
“es-Salâtü’l-Vustâ” ifadesidir. Ayetin lafzından hareket ettiğimizde beş vakit
namazdan her birinin “Orta namaz” olma ihtimali mev- cuttur. Hz. Peygamberin
vefatından sonra orta namazın hangisi olduğu konusu merak konusu olmuş ve
ortaya farklı yorum ve tespitler çıkmıştır. Yorum yapanlar konu- yu esas
itibariyle rivayet eksenli ele almış olsalar da riva- yetler arasındaki
farklılıklar, “Vusta” kelimesinin “en
üstün” ﻰﻠﻀﻔﻟا manasından
hareket edilmesi ya da bu ke- limenin “iki şeyin ortasında” manasının göz önüne
alın- mış olması, farklı sonuçların doğmasına hatta zorlama yorumlara da neden
olmuştur. Yorumdaki farlılıkların büyük
çoğunluğu da, yapılan
tefsirlerin, bu tür itiba- ri(değişken) vasıflar üzerine bina
edilmesinden kaynak- landığını söyleyebiliriz.
Öncelikle
“es-Salâtü’l-Vustâ” gibi müphem ifadeler Hz. Peygamber’den gelen rivayetler göz
ardı edilerek anla- şılabilecek şeyler değildir. Ancak “Orta namaz”ın mahiye-
tini tayin etme hususunda, rivayetler arası farklılıkların varlığı, sadece
rivayet üzerinden meseleyi çözmede başlı başına bir zorluğu oluşturmuştur.
Tefsir
geleneğimizin iki ana omurgasını oluşturan Rivayet ve Dirayet ağırlıklı
tefsirler bağlamında konuya metodolojik anlamda yaklaşım tarzlarını ortaya
koymak bu farklılıkları tahlil etmek için önemli gördüğümüz bü- tün yaklaşım
tarzlarını ve argümanlarını ortaya koymaya gayret gösterdik. Maksadımız
metodolojik anlamda konu- ya yaklaşım tarzlarını ortaya koymanın yanında “es-
Salâtu'l-Vustâ” nın mahiyetine dair tahlilleri ortaya koya- rak, konuyu biraz
daha açıklığa kavuşturmaktı. Bunu sağlama adına rivayet ve dirayet eksenli
yaklaşımları ayrı ayrı ele aldık. Bunu yaparken maksatlarımızdan biri de bu tür
müphem bir ifadenin tefsiri yapılırken metodolojik alarak nasıl bir yaklaşım
sergilendiğinin genel bir fotoğra- fını çekmekti.
Rivayet
tefsirleri bağlamında konuya yaklaşımların üç kategoriye ayrılabileceğini
tesbit ettik; rivayetleri zik- retmekle yetinenler, tercihte bulunanlar ve
rivayetleri tenkide tabi tutarak tercihteki vurguyu kuvvetli bir şekil- de
yapanlar. Makaleyi dikkatli okuyanlar göreceklerdir ki rivayet tefsir
geleneğindeki farklılıkların ayetlerin
anla- şılması ve tahlil edilmesinde ne kadar ufuk açıcı olduğu- nu
göreceklerdir. Esasında rivayet tefsirlerinin ana işlevi, Hz. Peygamber,
sahabe, tabi’un ve daha sonrakilerin naklettikleri sözleri bizlere kadar
ulaştırmaktır. Bu nak- letmedeki metodolojik farklılıklar kendi içlerinde bir
oriji- nal yapıyı barındırmaktadır. Zira İbn Ebi Hatim’de oldu- ğu gibi
nakledilen sözlerin peşin bir ön fikre sahip olmak- sızın ve te’vilsiz olarak
nakletmesi daha çok yaşadığı dö- nemin saf ve temiz anlayışını aksettirmesi
bakımından ne kadar önemli ise Taberi’de olduğu gibi bütün rivayetleri
naklederek raviyle okuru karşı karşıya bırakmanın ya- nında bağlayıcı ifadeler
kullanmadan tercihte bulunma da en az onun kadar önemli ve faydalıdır. Sonraki
nesiller
açısından ilmi
yeterliliklerin zayıflaması nedeniyle bu ri- vayetlerin tedkik edilip tahlil
edilmesi, ayet’in anlamını tahrife varacak derecede yorumlamanın önünde bir
sigor- ta konumundadır ki
“es-Salâtü’l-Vustâ” ile ilgili rivayet- leri tedkik eden İbn Kesir ve
Şevkani gibi müfessirlerin bu noktadaki konumu inkâr edilemez. Sonraki dönem-
lerde farklı tefsirler ortaya çıksa dahi sağlam bir zemin oluşturmada bu tür
tedkik ve tahlillerin önemi yadsına-
maz.
Dirayet
tefsirlerinin ise konuya yaklaşımını, üç ana metod üzerinden olmuştur.
Tercihte
bulunmamayı tercih eden müfessirleri- mizden Razi ve Kurtubi rivayetler arası
farklılıklara vurgu yapmışlardır. Özellikle Razi her bir görüş ile ilgili argü-
manları güçlü bir şekilde ele alarak, bir açıdan tercihi okuyan kişilere
bırakmıştır.
İkinci yaklaşım
tarzını sergileyenler Hendek savaşı esnasında Hz. Peygamberin söylediği hadisi,
sahih ve bağlayıcı addedip, onu destekler minvalde akli yorum yapanlardır. Bu
bağlamda konuya yaklaşan tefsirlerin sayısının büyük bir çoğunluk oluşturduğunu
görmekte- yiz. Konuya ilişkin tespit edebildiğimiz tefsirleri makalede zikrettik.
Dirayet ağırlıklı tefsir geleneğinin çoğunluğunda Hz. Peygamber’den gelen
Hendek savaşı esnasında söyle- diği "Onlar bizi güneş batıncaya kadar
es-Salâtü’l- Vustâ'dan meşgul edip alıkoydukları gibi, Allah onların
kabirlerini ve evlerini ateş doldursun." rivayetinin sahih ve en güçlü
addedilip ayrıca bir yoruma gidilmemesi, tefsir geleneğimizin, bu tür müphem
kelimelerin tefsirinde, ri- vayete dayalı temeller üzerine oturduğunu gösteriyor.
Diğer bir
yaklaşım tarzını benimseyenler: Rivayet- ler arasındaki ihtilaftan dolayı “orta
namaz” için ikindi namazıdır hükmünün kolayca verilemeyeceğini söyleyen
“Orta namaz”ı
daha ziyade dirayet eksenli ele alan bu arada görüşüne uygun düşen rivayeti de
kendi görüşüne destekler mahiyette zikredenlerdir. Konuyu dirayet ek- senli ele
alan bu müfessirlerin bu tercihlerinde, rivayetler arası farklılıklar etkili
olmuştur. Bazen bu farklılıklar müfessirlerin bir kısmını “es-Salâtü’l-Vustâ” hususunda tercihte
bulunmamaya dahi sevk etmiştir. Daha çok umumi ifadelerle tefsir etme yolunu
tercih etmişlerdir. Diğer bir kısmı ise kendilerinin daha sıhhatli gördükleri
rivayetleri yorumlarının merkezine alarak ikindi namazı dışında akşam, öğle ve
sabah namazı gibi namazları “orta namaz” konumuna koymuşlardır. Bunu yaparken
mez- hebi saiklerin etkin olduğunu söylemek mümkündür. Belki de bu konuda en
farklı çıkışı yapan müfessirin, ri- vayetlerin bağlayıcılığı hususunda
hassasiyetiyle bilinen Elmalılı Hamdi Yazır olduğu kanaatindeyiz. Rivayet ko-
nusundaki hassasiyetini, ayetin yorumunun hemen ba- şına “gerçi Ahzab günü hadisi, en kuvvetli bir
açıklama- dır.” şeklinde koyarak göstermiştir. Hemen ardından yap- tığı yorum
ise dirayetini ne kadar etkin kullanabildiğinin bir delilidir. Zira Ahzab günü
hadisini, yaptığı yorumun merkezine alarak yaptığı; “Fakat bunun, o günkü ikindi namazına mahsus
olması da muhtemeldir. Çünkü en çok engelle karşılaşan o olmuştur. Çok
meşguliyet hikmetine bakılarak orta namazın, çoğunlukla ikindi namazı oldu-
ğunun söylenmesi, insanların çoğu için ikindi namazının, meşguliyetin çok
olduğu bir zamana rastlamış olmasın- dan ve böylece ortada kalmasındandır.
Halbuki genel du- ruma bakılırsa, meşguliyetin çokluğu ve engeller, diğer
namazlara da rastlayabilir. Bu bakımdan denilebilir ki her şahıs için
engellerin çokluğu sebebiyle kılınması zor ve en çok ortada kalıp geçmesi
muhtemel olan namaz hangisi ise, onun hakkında namazların en faziletlisi ve
orta namazı da
odur.” şeklindeki tahlili oldukça tutarlı ve güçlüdür ve dirayetindeki
üstünlüğünü bu ayetin tefsirinde de göstermiştir. Bu yorumun güçlülüğü, ayetin
açıklamasında en sahih rivayetin fonksiyonel bir derinlik kazandırılarak tekrar
yorumlanmasından kaynaklan- maktadır. Ayrıca Zeyd b. Sabit’ten sebeb-i nüzül
babında zikredilen rivayetin içeriği bu yorumu tutarlı kılmaktadır. Zira bu
rivayette “…öğle namazını günün ortasında sıcağın şiddetli olduğu zamanda
kıldırırken arkasında ya bir, ya iki saf olurdu Bunun üzerine "Namazlara
ve orta namazına dikkat edin..." âyeti nâzîl oldu” ifadesi, cemaatle kılınması ve itina
gösterilmesi gereken bir namazın, havanın sıcaklığından dolayı ihmali söz konusudur. Elmalılı’nın yorumuna
gö- re, havanın sıcak olması meşakkati, sahabeyi öğle nama- zını cemaatle
kılmaya engel olması, o günler için öğle namazını “orta namaz” yapmıştır.
Elmalılı’nın bu yakla- şımını, sünnetin Kur’an’ı tefsirdeki fonksiyonuna
farklı, dinamik bir yapı kazandırma gayreti olarak değerlendire- biliriz. Sünnet’i Kur’an’ın kuru bir izahı görmekten
ziya- de, muhatabın onu hayata geçirme sürecine nasıl etkin bir şekilde katkı
sağlayacağına matuf bir fonksiyon yük- leme gayretini görmek mümkündür.
Son olarak şunu
söylemek mümkündür: Eğer Ba- kara Suresi 238. ayetinde, beş vakit namazdan bir
namaz bizatihi kastediliyor ise, gerek
konuya ilişkin rivayetin sıhhati,
gerekse birden fazla kanaldan destekler mahiyet- te rivayetlerin varlığı, idrac
kabilinden olma ihtimalini içerisinde barındırsa dahi hadis metinleri içinde
veya sonlarında “salatu’l-Asr”
ifadesinin zikredilmiş olması, “es-Salatu’l-Vusta’nın ikindi namazı olduğunu
söyleyen- lerin yorumunu en güçlü yorum kılmaktadır. Eğer “sala- tu’l-Asr”
(ikindi namazı) idrac ise sahabenin tefsiri kabi- lindendir ve bu da “Orta
namaz”ın ikindi namazı olmasını
güçlendiren
başka bir delildir. Fakat beş vakit namazdan bizatihi isim olarak( ikindi,
öğle,sabah vb.) birisine değil de, bir
vasfa vurgu söz konusu ise son dönem müfessirle- rimizin yaptığı yorumların,
özellikle de Elmalılı’nın yoru- munun tutarlı ve güçlü bir yorum olduğu
kanaatindeyiz. Âyet’in müphem bırakılmasının hikmetlerinden biri de böyle bir
yoruma kapı aralamak olsa gerekir.
Kaynakça
Ahmed b.
Hanbel, el-Musned, Müeessetü’r-Risale, y.y
1999.
Alûsî,
Ebu’l-Fadl Şihabu’d-Din es-Seyyid Mahmud, Ru- hu’l-Meânî fî Tefsiri’l-Kur’âni’l-Azim
ve Seb’i’l- Mesânî, Dar-u İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut t.y..
Azimabadi,
Ebu't-Tayyib Muhammed Şemsü'l-Hakk, Av-
nu'l-Mabud Şerhu Süneni Ebu
Davud, Daru’l- Kutubi’l-İlmiyye,
Beyrut 1415.
Ateş, Süleyman,
Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, Ankara
Üniversitesi
Basımevi, Ankara 1982.
Beydâvî, el-Kâdı
Nasruddin, Envâru’t-Tenzîl ve Esraru’t-
Te’vîl, Dar-u
İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut t.y. Casim, Leys Suud "İbn Abdülber
en-Nemerî", DİA. XVIIII/
271.
Cerrahoğlu,
İsmail. Tefsir Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara
2010.
-------------,
İbn-i Ebi Hatim Tefsiri, A.Ü,ilahiyat fakültesi dergisi–1972,cilt XVIII.
Çörtü, Mustafa
Meral, Nahiv, İFAV, İstanbul 2011.
Derveze, İzzet
et-Tefsiru'l-Hadis, Ekin Yayınları: İstanbul
1997.
Buhârî, Ebû Abdullah
Muhammed b. İsmail, el-Camiu's-
Sahîh, Dar-u
İbn-i Kesir, Dımesk t.y..
Demirci, Muhsin,
Kur’an’ın Müteşabihleri Üzerine, Birle-
şik yayıncılık,
İstanbul 1996.
Ebu Davud,
Süleyman b. Eş'as b. İshak el-Ezdi, Sünen,
Beytü'l-Efkâri'd-Düveliyye,
Riyad t.y.,
Ebussuûd, Mehmed
b. Muhyiddin Mehmed, İrşâdu’l- Akli’s-Selîm İlâ
Mezâye'l-Kur'ani'l-Kerim Mektebe-
tü’r-Riyad, Riyad t.y.
Elmalılı,
Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Azim yayıcılık t.y.
İbn Manzûr,
Lisânü'l-Arab, Dâru Sadr, Beyrut t.y.
el-Endelüsî, Ebu
Hayyân el-Bahru'l-Muhît fi't-Tefsîr, Da-
ru’l-Kutubi’l-İlmiyye,
Beyrut 1993.
Havva, Said,
el-Esâs fi't-Tefsir, (Tercüme:M.Beşir Eryar-
soy)Şamil
Yayınları.İstanbul 1989.
Hicazi, Muhammed
Mahmud, Furkan Tefsiri, İlim Yayın-
ları, t.y.
İbn Âşûr,
Muhammed et-Tâhir, Tefsîru't-Tahrîr ve't-Tenvîr,
ed-Dâru't-Tunûsiyye,
Tunus 1984.
İbn Kesîr,
Tefsirü"l-Kur"âni"l-Azim, Kahraman Yayınları, İstanbul,
1992.
İbn Mâce, Ebû
Abdillah el-Kazvînî, Sünen,Mektebetu’l-
Mearif,Riyad
t.y..
İbn Hacer,
Fethu'l-Bârî, Daru’l-Ma’rife, Beyrut 1379. Koç,Mehmet Akif,,
Taberi Tefsirini Anlamak
Üzerine,
Ankara
üniversitesi ilahiyat fak.dergisi,51:1 (2010).
Koçyiğit, Talat,
Hadis Istılahları, Ankara 1980. Kur’an Yolu, Heyet, DİB.
Kurtubî, el-Câmi’
li Ahkâmi’l-Kur’âni’l-Azîm,Dar-u Ale-
mi’l-Kutub,Mekke
t.y.
Kutub, Seyyid,
Fî Zılâli’l-Kur'ân, Daru'ş-Şuruk,
Beyrut
1992.
Maturidi, Ebu
Mansur, Te'vilatü'l-Kur’an, Mizan yayınevi, İstanbul 2005.
Muğlatay, Alâuddin, El-İ'lâm Şerhu Süneni
İbni
Mâce,Mektebetu’l-Nezzar,Riyad
1999.
Mübarekfürî, Ebû'l-Alâ
Muhammed b. Abdurrahman,
Tuhfetü'l-Ahvezî,
Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut t.y., Müslim, Ebu'l-Hüseyin Müslim b. el-Haccac
(v.261/875),
el-.
Câmiu's-sahih,(Sahih-u Müslim),Dar-u Taybe
Riyad 2006.
Nesâi, Ebû Abdurrahman b. Şuayb, Sü- nen, Müeessetetü’r-Risale, Beyrut
2001,
Nesefî, Abdullah
b. Ahmed, Medârikü't-Tenzîl, Daru’n-
Nefais, Beyrut
1996.
en-Nevevî, Ebu
Zekeriya Yahya İbnu Şeref, el-Minhâc fi Şerhi Sahîh-i Müslim
İbni'l-Haccâc, Dar-u İhya'i't- Turasi'l-Arabî, Beyrut 1392.
Pak,
Zekeriyya,(editor:M.Akif Koç) Tefsir.Grafiker Yayınla-
rı,Ankara 2012.
Polat, Ahmet
Fethi,(editor:M.Akif Koç) Tefsir,
Grafiker
Yayınları,Ankara
2012.
er-Râzî,
Fahru’d-Din, et-Tefsîru’l-Kebir, (Mefâtîhu’l-Gayb), Dâru'l-Fikr, Beyrut 1981.
Rıza, Reşid;
Abduh , Muhammed, Tefsiru’l- Menar,
Kahi-
re 1947.
Salih,
Subhi, Hadis İlimleri ve Hadis
Istılahları, (terc.
Kandemir,
Yaşar), DİBY,Ankara 1988.
Sa'lebi, Ebu
İshak, El-Keşf ve'l-Beyan, Dar-u
İhyai’t-
Turasi’l-Arabi,
Beyrut 2002.
es-Semerkandî, Ebu'l-Leys, Bahru'l-Ulum; Daru’l-
Kutubi’l-ilmiyye,
Beyrut 1993.
Suyuti, Celaleddin,
Ed-Dürrül-Mensur Fit-Tefsir Bil-
Me’sur,
Merkezu’l-Hicr, Kahire 2003.
-------------,
el-Itkan fi Ulûmi’l- Kur'an, Dar-u İbn-i Kesir,
Dımesk 1993
Şevkânî', Muhammed b. Ali , Fethu'l-Kadîr. Daru’l-Fikr,
Beyrut 1992.
--------------,
Neylu'l-Evtar,Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,Beyrut.
et-Taberî, Ebû
Ca’fer Muhammed b.Cerir, Câmiu’l-Beyân an
Te’vîli’l-Kur’ân,Mektebetu
İbn Teymiye,Kahire t.y.
et-Tahanevî,
Keşşafu Istılahati'l-Fünûn,
Daru’l-Kutubi’l-
İlmiyye, Beyrut
1998.
Et-Tirmizî, Ebu
İsa b. İsa, Sünen, Daru İhya'i't-Turasi'l-
Arabî, Beyrut
t.y.
el-Vakidi, Ebu
Abdillah Muhammed b. Ömer, Kitabu'l-
Meğazi,
’Alemu’l-Kutub, Beyrut 1984.
Vural, Faruk,
İbn Âşûr ve
et-Tahrîr ve't-Tenvîr İsimli
Tefsiri,
İstanbul–2002,(Basılmamış Doktora Tezi) Yıldırım, Suat, Peygamberimizin Kuranı Tefsiri, Kayıhan
Yayınları,
İstanbul 1983.
ez-Zebîdî,
Tâcu'l-Arûs,Daru’l-Hidaye y.y.
Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâikı't-Tenzîl, Mektebetü'l-
'Ubeykan, Riyâd
1998.
Zuhayli, Vehbe,
et-Tefsiru’l-Münir,
Dâru'l-Fikr, Beyrut
1991.
Yrd.Doç.Dr.
Yahya YAŞAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder