İbrani tanrıçaları şunlardır: Asherah, Anath, Astarte, Ashima, Süleyman'ın Tapınağındaki cherubim, Matronit (Shekhina), ve kişileştirilmiş Shabbat Gelini. Tanrı ile Shekinah'ı birleştirme ritüellerini (Yichudim) de içerecek şekilde genişletilmiştir.
“Shekinah” kavramı “ağaç / yaşam ağacı” ile sembolize edilen ve geçmişteki (sonradan şeytanla ilişkilendirilecek olan) Ba’al’ın eşi olan Tanrıça Asherah’ın karşılığıdır."
As described in the article of Lilith, Shekina is thought to be by the Kabbalists the female element of God. Likewise, Lilith might be said to be the female element of Samael, the Devil. Thus these two spiritual elements are the Shakti of God and the Devil. In the quaternion marriage one sees that God and Shekina are above while Samael and Lilith are below. Later, some claim following the destruction of the Jewish temple, Shekina departed from God to join Samael and Lilith replaced her. All of these elements were thus proven to be spiritual. Also, Samael and Lilith were considered cosmic elements, equivalent to the sun and moon.
Since Lilith joined God when Shekina left for God would have been without any creative power, then Lilith is rightfully a primordial creative force existing before time. Therefore Lilith might be thought of as a creative force that has existed forever baring the legend that Adam was initially created androgynously, Lilith being his female part. The Hebrews discredited her but Lilith was necessary for natural creation for she is and supplied Shakti energy.
Her energy has been known and studied by mystics for thousands of years which also is known as Kundalini, psycho-spiritual, energy. Kundalini energy is energy of the consciousness, and resides within the sleeping body, and is aroused either through spiritual discipline or spontaneously to bring new states of consciousness, including mystical illumination. Kundalini is Sanskrit for "snake" or "serpent power," so-called because it is believed to lie like a serpent in the root chakra at the base of the spine. Such a description would appropriately apply to Lilith as well who many consider as being the snake Samael in Eden with Eve.
Returning to the Gnostic idea that the Serpent helped and not hindered Eve in Eden, one sees that Lilith is a powerful mythological figure. She is the creative force and mover of life on earth. She was portrayed as evil by the Hebrew Kabbalists who passionately wanted to separate the natural from the spiritual. This was their reason for trying to destroy the Goddess religion of nature. Since Lilith is the symbol of the Goddess' sexual she was one of their chief targets, if not their prime one. Those tending to think in orthodox terms will only see her as evil, but others, even though seeing her as uncleanliness or filth, will recognize her as the renegade, the rebel, the one leading them onto different paths perhaps to their own personal freedom. No one is certain how Adam and Eve would have ended up if they had stayed in the Garden of Eden, but when they were thrown out they soon became adults, builders of the world for humanity.
Since Samael and Lilith represent the sun and moon as comic elements Lilith is the friend of the magician, also being the mother on the first magician, Cain of gnosis. She helps the magician perform his tasks by making opposites available to him. Through her the magician has access to both the spiritual and natural worlds to transform them as he wishes, gibing him true natural powers. A.G.H.
Kabala İncelenmesine Giriş
Yazan Dr. William Wynn Westcott
Çeviren Kemal Menemencioğlu - Translation Copyright © 2001 hermetics.org
Altın
Şafak Hermetik Cemiyetinin üç kurucusu arasında Dr. W.W. Westcott
ayrıca Kabala konusunda diğer kurucular, Dr. Woodman ve MacGregor
Mathers gibi tanınmış bir uzmandı. Westcott ayrıca Oluşum Kitabı "Sepher
Yetzirah"ı İngilizce'ye tercüme etmişti. Westcott ayrıca İngiliz Gül Haç
Cemiyeti SRIA (Societas Rosicruciana in Anglia) başkanıydı, Teosofik Cemiyetinin ezoterik okulu ve Framasonluğa mensuptu.
Giriş
1. Okült
bilimlere açık olan edebiyat, felsefe ve din araştırmacıları eski çağ
Rabbinlerinin (hahamlarının) Kabalası üzerinde biraz
durmayı deneyebilirler, çünkü din veya inançları ne olursa da,
böylelikle sadece bilgi değil, fakat içinde doğdukları ve büyüdükleri
veya muhakeme güçleri geliştiğinde yeni uyarladıkları din ve doktrinleri
farklı olanlarla karşılaştırdığında yaşam ve
insan kaderi konusundaki görüşleri genişler.
2. Bu
konuda kazanılacak
yarar konusunda emin olarak eski İbrani Kabala doktrinlerine dikkatinizi
almak isterim. Bu deruni incelemeye erken yaşta girme şansına sahip
oldum ve sonraki
yıllarda bu İbrani dini felsefe üzerinde biraz bilgi biriktirebildim ve
Gül Haç cemiyetinde üyeliğimle bu konuda bilgim daha da geliştirdim.
Ancak Kabalistik kitaplar o denli fazla ve denli kapsamlı oluşu, bir
çoğunun sadece Rabbini İbranice veya
Keldanice incelenmesi gerekmesi, bu konuda öz güvenimi yirmi yıl öncesi
bu yazımın 1888 yılında Hermetik öğrencilerinin bir cemiyetinde konuşma
olarak ilk yayınladığım zamana kıyasla azalmasına neden olmuştur. O
tarihten sonra Jean de Pauly
"Zohar"ın Fransızca tercümesi ve Arthur E. Waite'in "Kabala Edebiyatı ve
Tarihi" ("The Literature and History of the Kabalah")
yayınlanmıştır. Yine de bu küçük yazının Kabalanın daha kapsamlı
eserlerine hakim olmayı
zaman bulamayanlar için yararlı olacağı düşüncesindeyim. Gerektiği gibi
Eski Ahit'e referans edilmiştir, ancak kasıtlı olarak Yeni Ahit'e veya
İsa'nın öğrettiği inanç ve doktrinlere iliştirme yapılmamıştır ve eğer
Kabalada iddia edilen Kutsal Üçlem
bağlantısını irdelemek isteyen varsa Zohar ii, 43, b ve C.D. Ginsburg'un
"Kabbalah"ta bulunan İngilizce'sine danışabilir.
WM. WYNN WESTCOTT, M.B., vs.
Kabala
3. İtiraf
edilmelidir ki Kabalanın menşei kadim çağların sislerinde kaybolmuştur,
hiç kimse onu kimin çıkardığını veya ilk
öğretmenlerin kim olduğunu ortaya çıkaramamaktadır. Kökenlerinin M.Ö.
515, İkinci Mabet dönemine bulunan İbrani hahamlara dek indiği konusunda
epey kanıt bulunmaktadır.
4. Bu
felsefenin, Yahudilerin Babil'de
esaret dönemi sırasında Keldani öğretilerinin Yahudi geleneklerine
etkileşiminden doğduğu önerilmiştir. Şüphesiz ki, öğreti erken
dönemlerinde tamamen sözlü aktarılmaktaydı, bundan dolayı Kabala veya
İbranice imla olarak QBLH kelimesi QBL kabul etmek,
almaktan anlamına geliyor ve şüphesiz öğreti olarak aktarıldıkça elinden
geçtiği kişilerce değiştirilmiştir. Asırlar sonraya dek onun herhangi
bir bölümünün yazıya döküldüğüne dair herhangi bir kanıt yoktur.
Musa'nın zahiri Pentateuch [Latince
Musa'ya atfedilen "Beş Kitap", Tevrat], üzerinde
giderek kabaran şerh ve tefsirler ve Mişna ile Gemara'yı içeren
Talmud'dan ilginç bir şekilde ayrı tutulmuştur. Bunların Kabalanın derin
ve gizemli doktrinlerinden
etkilenmeden İbrani teolojide geliştiği gözükmektedir. Benzeri bir
şekilde, Hindistan'da ezoterik bir dizi yazıtlar Upanişadlar'ın genel
halkın kullanımı için talimatlar içeren zahiri Brahmanalar ve Puranalar
ile yan yana geliştiklerini
görürüz.
5. Halen
mevcut olan en eski Kabalistik kitapların iddia edilen yazılış tarihini
reddeden eleştirici araştırmacılar arasında çeşitli tartışmalar
sürmüştür ve
onlara atfedilen yazarlarının bunları yazamayacaklarını öne
sürmüşlerdir. Ancak eserlere bir tarih veya yazar saptamaya gelince, bu
aynı eleştirmenler büyük fikir ayrılıkları gösterip birbirleri ile
çelişkiye girmektedirler. Yıkıcı eleştiri gerçek
bilgiyi elde etmekten çok daha kolaydır.
6. Eski Kabalistik eserlerinin en önemlisine göz geçirelim:
7. "Sepher
Yetzirah" veya "Oluşum Kitabı" en eski eserdir ve dini atalardan
İbrahim'e atfedilmektedir. Bu eserin bir İngilizce tercümesinin yapmış
bulunuyorum, bir kaç baskısı yayınlanmıştır. Bu eser Yaratılış konusunda
çok ilginç bir felsefi tema açıklamakta. Dünya, güneş, gezegenler,
elementler, insanın kökeni ve İbrani
alfabenin yirmi iki harfi arasında bir paralellikten söz etmekte.
Harfleri bir triad/üçlü, Heptad/yedili ve bir Dodecad/on ikiliye
bölmekte. Üç ana harf A, M ve Sh (Ş) ilksel Hava, Su ve Ateş olarak
tanımlamakta; yedi çift harf gezegenlere ve zamanın
yedi bölmelere vs.; on iki tek harf ise aylara, Zodyak burçları ve beden
organlarına eşleştirilmektedir. Modern araştırmacılar bu eserin mevcut
kadim yazıtlarının ilk M.S. 200 tarihinde derlendiğini kabul etmeyi
eğilimleri vardır. "Sepher
Yetzirah" hem Kudüs, hem de Babil Talmudları tarafından söz edilir. Aynı
Mişna gibi Yeni-İbrani dilinde yazılmıştır.
8. İbranice'de
ZHR veya ZUHR olarak yazılan "Zohar" veya" Sohar" olarak bilenen
"İhtişam Kitabı" veya "Işık Kitabı", Tanrı, Melekler, Ruhlar ve
Kosmoloji konularını içeren bir çok farklı metinin derlenmesinden
meydana gelmiştir. Kitabın yazarı 160 yılında yaşayan Rabbi Simon ben
Jochai'ya atfedilmektedir. Kendisi
Lucius Aurelius Verus, İmparator Marcus Aurelius Antoninus'un valisi
tarafından zulme uğradı ve bir mağarada yaşamaya zorlandı. Bu eserin
önemli bölümleri sözlü geleneklerden derlenmiş olabilir. Ancak başka
bölümler şüphesiz zamanla, hatta 1290 yılı
civarlarında İspanya, Guadalajara'lı Rabbi Moses de Leon tarafından
yayınlandığı zamanda dahi ilave edilmiştir. Yayınlandıktan sonra
tarihsel gelişi bilinmektedir. Kitap baskısı Mantua'da 1558 yılında,
Cremona'da 1560 yılında ve Lublin'de 1623 yılında
çıkarılmıştır; bunlar "Zohar"ın İbrani dilinde yazılı üç ünlü
kodeksleridir. İbranice okumayanlara için Zohar'ı etüt etmenin en pratik
yolu Baron Knorr von Rosenroth'un 1684 yılında "Kabbala Denudata"
başlığı altında Latince'ye
yaptığı kısmi tercümeleri ve S. L. MacGregor Mathers tarafından bunların
İngilizce'ye tercümeleri olacaktır ("Siphra Dtzenioutha" - "Book of
Concealed Mystery" - "Gizli Sır Kitabı"; "Ha Idra Rabba," "Greater
Assembly" - "Büyük Meclis"; ve "Ha Idra Suta," "Lesser Assembly," "Küçük
Meclis"- Not bu kitabın Giriş Bölümü ve
Önsöz Bölümüsitemizde yayınlanmıştır). Bu üç kitap, Zohar'ın tonu,
stili, içeriği konusunda iyi bir fikir vermektedir, ancak sadece kısmi,
bir görüş verir. Zohar'ın diğer metinleri: Hikaloth - Saraylar, Sithre
Torah - Kanunun Sırları, Midrash ha
Neelam - Gizli Tefsir, Raja Mehemna - İtikatlı Çoban, Saba Demishpatim -
Yaşlıların Sözleri, Peygamber Elias ve Januka, Genç Adam; ve Tosephta
ve Mathanithan başlıklı notlardır.
9. Şu anda Jean de Pauly
tarafından Zohar'ın eksiksiz ve son derece skolastik bir Fransızca tercümesi basılmak üzeredir.
10. Diğer
ünlü Kabalistik eserler arasında: Rabbi Azariel ben Menachem'in "On
Sephirtoh'un Şerhi", M.S. 1200; Rabbi
Akiba'nın "Alfabe"; " Cennet Kapısı" ; "Enoch Kitabı"; "Pardes Rimmonim,
veya Nar Bahçesi"; "Tecelliler Üzerinde Bir Çalışma"; Chajim Vital'in
"Otz ha Chiim, veya Hayat Ağacı"; Isaac de
Loria'nın "Rashith ha Galgulim, veya Ruhların Devri" Isaac de Loria; ve
özellikle 1070 yılında ölen ve ayrıca Avicebron olarak bilinen ünlü
İspanyol Yahudisi Ibn Gebirol'un yazıları, onun başyapıtı "Hayatın
Pınarı" veya
"Krallığın Tacı" eseridir.
11. Kabala
öğretisi her biri bir süre ünlü olan birkaç okulla sınıflandılılmıştır:
1190 - 1210 yılları arasında Rabbi Kör Isaac, Rabbiler Azariel ve Ezra,
ve Moses Nachmanides'in
Gerona Okullu. Rabbiler Jacob, Abulafia (ölüm 1305), Shem Tob (ölüm
1332), Akko'lu Isaac'ın Segovia Okulu. Rabbi Isaac ben Abraham Ibn Latif
okulu, yaklaşık 1390. Abulafia (ölüm 1292) ve Joseph Gikatilla (died
1300) okulu; ayrıca of Rabbiler Moses de
Leon (ölüm 1305), Menahem di Recanti (ölüm 1350), Isaac Loria (ölüm
1572) ve Chajim Vital'in (ölüm 1620), "Zoharistler" okulları. Ünlü Alman
Kabalistler arasında John Reuchlin veya Capnio, ikiünlü eser yazmıştır:
"De Verbo Mirifico,"
ve "De arte Cabalistica."
12. Genelde
Kabalistler arasında iki meyil vardır: biri tamamen doktrin ve dogma
koluna; diğeri de pratik ve mücizevi harikalar işine koyulmuştur.
13.
En ünlü harikaları uygulayan Rabbinler arasında ayrıca Ari olarak
bilenen Isaac Loria, ve ne garip ki Müslümanlığa dönen Sabatay Sevi idi.
Bu her iki Rabbinin çıkardığı okült külliyatının yaşayan temsilcileri
vardır. Genelde bunlar dağılmış
bireylerdir, inisiye gruplarını bulmak enderdir. Orta Avrupa'da ,
özellikle Rusya'nın belirli bölgelerinde, Avusturya ve Polonya'da halen
Kabalaya atfettikleri garip şeyler yapabilen ve "Harikalar Yapan
Rabbinler" olarak bilinen Yahudiler
vardır, ve açıklanması çok zor şeylerin İngiliz Kabalistik ritüel ve
tılsım öğrencileri tarafından yapıldığı görülmüştür.
14. Eski
metinlerle ilgili Rabbini Tefsirlerin çoğu birbirine dolanan o denli
kabarık bir
Kabalistik külliyat oluşturur ki kavranması neredeyse imkansızdır. Her
halde, ülkemizde eski yazmalarda halen saklı olan ne doktrinler
bulunduğunu bilen ne bir Yahudi, ne de Hıristiyan vardır.
15. Dogmatik
veya
Teorik Kabala Tanrı, Melekler ve insandan daha ruhani varlıklar; insan
Ruhu çeşitli yönleri ve parçaları; doğum öncesi yaşam, reenkarnasyon ve
çeşitli ince alemler ve varlık boyutları konusunda felsefi kavramlar
sunmaktadır.
16.
Pratik Kabala, Eski Ahit'te her cümle, kelime ve harfi inceleyerek
mistik ve alegorik yorumlar getirmektedir. Harf, rakam ve onların
karşılıklı ilişki türleri; Gematria, Notorikon ve Temura ilkeleri; ilahi
ve meleksel isimlerinin tılsımlara
uyarlanması; sihirli karelerin (vefkler) hazırlanması; ve sonradan
ortaçağı majisinin temelini oluşturacak çeşitli konulara giren çok
kapsamlı bir külliyat.
17. Belirli
bir Kabalistik eseri okumak yerine, onun felsefesi
konusunda genel bir fikir edinmek isteyenler için mevcut üç standart
eser vardır. Bunlardan ikisi İngilizce'dir, biri Dr. C. Ginsburg, 1865
yılında yayınladığı eserdir. Bu doktrinlerinin resmi ve kapsamlı bir
özetidir. Diğeri Arthur E. Waite'in [
A.E. Waite önemli bir Altın Şafak üyesiydi]1902
yılında yayınladığı mükemmel "Kabalanın Doktrin ve Edebiyatı" ("The
Doctrine and Literature of the Kabalah") eseridir ve ayrıca Fransızca
olarak Adolph
Franck'ın 1889 yılında yayınladığı eser vardır. Ancak bu daha çok
betimleyici özelliktedir ve ayrıntılara pek girmez.
18. İbrani
sistemde Hint dini felsefesinin birçok noktalarına değinmemektedir veya
farklı mahiyeti oluşundan dolayı dışlanmaktadır. Örneğin, yok edilen
Dengesiz Güç Alemlerinden başka alemlerin kozmolojisine pek
değinmektedir; sarsılmaz Karma yasası göz alıcı bir özellik değildir;
reenkarnasyon öğretilir, ancak yeniden doğuş genelde
üçe yaşama sınırlıdır.
19. Kabalistik
doktrinin küçük bir parçası Yahudi Talmud'da bulunmaktadır, ancak bu
metinlerde gerçek Kabala'da bulunmayan biraz kaba bir anlayış vardır;
örneğin insanların önceki yaşamların günahlarından
dolayı hayvan biçimlerinde veya erkeklerin kadın olarak yeniden
doğmaları gibi.
20. Unutmamak
gerekir ki birçok doktrin birkaç Rabbinin öğretileriyle sınırlıdır ve
belirli bir konuda eski bir doktrin
ile yeni bir doktrin arasında bazen büyük farklar ortaya çıkmaktadır, bu
değişik devir ve okulların Rabbinlerin Kitaplarında açıkça
görülmektedir. Bazı Kabalistik öğretiler daha hiç basılmamıştır ve
günümüze dek sadece mürşitten müride aktarılmıştır. Hiç
bir İbrani kitapta bulunmayan ve Gül Haç ve Hermetik Localarda
öğrettiğim konular da vardır. Bu eski İbrani kitapların dikkatli bir
incelemesi bazı dogmaları sadece layık olan öğrencilerle sınırlamak,
bilinçsizce yayılıp cahil veya çıkarcı kişilerden
istismar etmelerini önlemek amacıyla bazı kasıtlı "perdeler"in konulduğu
göstermektedir.
21. Kabalistik doktrin külliyatına herhangi bir önemli ilave konulmadığı yaklaşık olarak iki üç asır geçmiştir. Ancak
bundan önce felsefi temayı açıklamak veya uzatmaya yönelik uzun bir şerh ve tefsir silsilesi üretilmiştir.
22. Daha
önce belirttiğim gibi Kabalanın ne zaman bir somut bütün ve felsefi
sistem olarak ilk oluştuğu belki de
hiç bir zaman ortaya çıkmayacaktır, ancak eğer onun İbrani dinin
Ezoterizmi olarak kabul etsek, ki bunun doğru olduğunu inanıyorum, esas
öğretileri şüphesiz Jehovah, Yahveh ibadetinin esas ilkelerinin çıkışına
yaklaşık olarak eş zamanlı olması
gerekir.
23. On
iki kavimin oluşu tarihi bir gerçek olup olmadığını veya Musa ve hatta
Kral Sülyeman'ın bile gerçekten varolup olmadıklarını tartışan bazı
şüpheci araştırmacıların iddialarına göze atmaya çaba
göstermeyeceğim [Bu yazının hazırlandığı zamandan geçen bir asır süresince
arkeolojik bulgular eski ahit tarihinde geçen birçok olayın doğruluğunu saptamıştır]. Bu çalışmamızın maksadı açısından, Yahudi ulusun, İkinci
[Süleyman] Mabedin zamanında (M.Ö. 536) Asya hakimi Kirus'un, M.Ö. 587 yılında [Babil] Kral Nebuchadnezza tarafından zorla tutsak edilen bazı Yahudilerin Kudüs'e dönmelerine ve İbrani dinini icra
etmelerine izin verdiğinde Yahveh teolojisi, bir rahip sınıfı sistemi ve elle tutulur bir doktrinleri olduğu yeterli olacaktır.
24. Kudüs'e
bu dönüşten sonra, M.Ö. 450 yılında Ezra ve Nehmeniah, İbranilerin Eski
Ahitlerini edit edip derlediler veya Musa'nın Tevrat'ı yazdığını ve Kral
Süleyman hükümdarlığını inkar edenlere göre o zaman Pentateuch'ı
[Latince 5 kitap, Tevrat, Torah] yazdılar.
25.Yenilenmiş
din, Kudüs'ün Ptolemy Soter
tarafından işgal ettiği, ancak Yahudi dinin temellerini yıkmadığı M.Ö.
320'ye dek devam edebilmişti. Hatta, halefi Ptolemy Philadelphus
yaklaşık olarak M.Ö. 277 yılında İbrani metinlerin revize edilmelerine
ve yetmiş iki alim tarafından Grekçe'ye tercüme
edilmelerine sağladı. Bu tercüme asırlardır Eski Ahit'in Septuagint
uyarlaması olarak bilinmektedir.
26. Bundan
sonra Yahudilerin üzerilerine başka belalar geldi ve Kudüs M.Ö. 170
yılında Antiochus tarafından işgal edilip
yağma edildi. Bunu Makkabilerin uzun savaşları takip etti ve Romalılar
Judai, Yudeya'yı işgal ettiler. Sonra Yahudilerle çekişen Pompey şehri
işgal etti ve kısa süre sonra M.Ö. 54 yılında Romalı general Crassus
tarafından yağma edildi. Yine de Yahudi
dini muhafaza edildi ve İsa'nın yaşadığı devirde bütün dini kutlama ve
bayramların bulunduğunu görüyoruz. M.S. 70 yılında sonradan Roma
İmparatoru olan Titus tarafından Kutsal Şehir işgal edildi, yağmalandı
ve yakıldı.
27.
İbrani Eski Ahit bütün bu çilelere rağmen muhafaza edildi, ancak
kaçınılmaz olarak birkaç eserine birçok değişiklik ve ilaveler olmuştur.
Bir rahip sınıfı silsilesi tarafından aktarılan halka sunulan Eski
Ahit'e dahil edilmeyen daha ezoterik öğretiler de
değişik öğretmenlerin etkileriyle değişime uğramış olabilir.
28. Bu
devreden kısa bir süre sonra Eski Ahit kitapların ilk şerh ve
tefsirleri dizileri hazırlanıp günümüze dek gelmiştir.
Bunların arasında en eskileri yaklaşık olarak M.S. 100 yılında yazılan
"Kanun" üzerinde "Targum of Onkelos" ve "Peygamberler" veya "Nebiler"
üzerinde Jonathan ben Uzziel'in
eseridir.
28. Yaklaşık olarak M.S. 141 yılında Judai'lı Rabbilerin ünlü eseri
"Mishna" yazıldı ve "Talmud" denilen çok kapsamlı ve kabarık İbrani
doktrinlerin derlemesine temel oluştu. Bunların iki versiyonu vardır, en
önemlisi Babil'de ve
diğeri Kudüs'te derlenmiştir. Esas "Mishna"ya Rabbiler "Gemara" denilen
tefsirleri ilave ettiler. Bu zamandan itibaren Judai literatürü epey
genişledi ve en azından 1500 yıla dek dini eserler çıkaran bir sürü
İbrani Rabbin vardı. İki
Talmud ilk kez Venedik'te 1520 ve 1523 yıllarından sırayla basıldılar.
29. Eski
Ahit kitapları Yahudiler için asırlardır yön verici bir meşale
olmuştur, ancak bilgili Rabbinler sadece bunlarla yetinmediler ve onları
iki paralel
literatür dizisiyle takviye ettiler. İlki Talmud'a dayalı olarak Eski
Ahit'i açıklamak ve halkı eğitmek üzere Musa tarafından verilen On Üç
Tartışma Kuralı'nın tefsiridir, diğeri ise gizli doktrin ve ezoterik
anlamlarını açıklamaya
yönelik uzun, daha
karmaşık ve derin bir metindir. Oluşum Kitabı, Sepher Yetzirah ve
İhtişam Kitabı, Zohar, eski Rabbinlerin ehil olduklarından övündükleri
ve hatta Tanrının Musa'ya rahiplerin halka ifşa edilen yazılı kanundan
ayrı olarak, ifa etmeleri için verdiği
"Gizli Bilgi" olduğunu dahi iddia ettikleri sözlü geleneğin özü, cevheri
temsil etmektedir.
30. Kabalanın
başlıca ilkelerinden biri de, ruhsal bilgeliğin On Sayı ve Yirmi İki
Harften oluşan Otuz İki Yoldan elde
edildiği kavramıdır. Bu On Sayı, İlahi Tecelli, Sephiroth'u,Yüksek Ana,
Binah'ın Büyük Denizi, Kristal Denizin Kutsal Sesler Korosunu simgeler.
Üç esas Element, Yedi Gezegen ve güneşin yıllık seyrinde beşeri yaşama
yön veren semanın On İki Zodyak etkisi
ile Evrenin, Doğanın Yirmi İki okült gücü simgeler. "Sepher Yetzirah"
tercümemin sonunda Otuz İki Yolun adları ve açıklamalarını vermiştin.
31. Kabala
ve Ortodoks Yahudilik arasındaki bağın göstergesi, Rabbinlerin
Eski Ahit kitaplarını ruhsal yaşamın kültürü için Yirmi İki (harfler)
diziye sınıflandırdıklarını görüyoruz. Bu sınıflandırma Eski Ahit'in
otuz dokuz kitabından on iki ikincil peygamberin kitaplarını bir diziye;
Rut'u Hakimler'e; ve Ezra'yı Nehemya'ya
ilave ederek, ve ikişer kitaptan oluşan Samuel, Krallar ve Tarihler
kitaplarını birer kitap sayarak elde ettiler. Otuz dokuz kitap Ezra'nın
zamanında saptanmıştı.
32. Kabalayı
açıklayan kitaplara dönersek, onların atfedilen
kökenlerinin doğruluğu, otantikliği ne olursa da, kadim eserler Sepher
Yetzirah ve Zohar'ın mesafeli görüşlü bir kozmolojiyi ima eden, açık ve
berrak bir ruhsal felsefe içerdikleri reddedilemez ve teolojik bir
doktrin külliyatını kuran özel bir adın
onuruna layık görülmeli - Kabala.
33. Umumi
İbrani dininin esas dayanağı ve temeli her zaman Yahveh'in (Jehova)
seçilmiş halkına ifşa ettiği Kanunları beyan eden
Pentateuch, Musa'a atfedilen beş kitap olmuştur. Bu kitaplarla başlayan
Eski Ahit, tarihi kitaplar, peygamberlerin şiirsel öğretilerini içeren
kitaplar takip etmiştir, ancak birçok bölümler maddi ve dünyevi
özellikler hakimdir ve Büyük Din kitaplarında
beklenen ruhsal tertip yoksunluğu gözükmekte, hatta bazen günümüzün
ahlaki değerlerle çakışmaktadırlar.
34. 3000
yıl önceki bir küçük ulusa hayati önem taşıyan Musevi Kanunları hijyen
hususlarını düzenlemeye yönelik çok sayıda
ayrıntılı kurallar getirmiştir, ancak hatalı kullara karşı çok kıyıcı
cezalar ve acımasız muamelelerde bulunmaktadır. Oysa, bunlar modern
görüşe göre milyonlarca dünyalarıyla Evreni Yaratan bir Tanrıdan tecelli
edilecek şeylere pek uymuyor. Ayrıca, ölüm
sonrası bir beşeri yaşamdan neredeyse hiç söz edilmemesi, İsa'dan
gelecek yeni ifşaları gerekli kılan bir maddecilik göstermektedir. Oysa,
muhafazakar İngilizler bu sözleri kuşkuyla bakıyorlar, ancak onlardan
Eski Ahit'te ölüm sonrası yaşam veya ruhun
ıslahı için bir dizi yaşamdan geçmesi ve ruhun ölümsüzlüğü açıklayan bir
metini göstermeleri istenildiğinde onları bulamazlar ve papazların:
"Eğer açıkça konmamışsa da ima edilmektedirler" demeleri ile
yetinmektedir. Ancak gerçekten öyle mi?
Eğer öyleyse nasıl oluyor da modern bir yazar şunu söyleyebilmiştir:
"Eski Ahit'e refah iyi işlerin ödülüydü, oysa Yeni Ahit'e ödül
geçimsizliktir"? Bu sadece gelecek yaşam olmadığında veya Eski Ahit'te
düşünülen ödül ve cezalandırma yoksa
mümkün olabilirdi.
35. Ancak
bu gözlem doğrudur ve Eski Ahit'te insanın hayvan kadar ölümlü olduğunu
öğretmektedir, örneğin
(Vaiz/Ecclesiastes, iii. 19): "Çünkü adem oğullarının başına gelen,
hayvanların başına gelir; ve
başlarına gelen şey birdir; bu nasıl ölüyorsa, öteki de öyle ölüyor;
hepsinin bir soluğu var; ve adamın hayvana üstünlüğü yoktur; çünkü hepsi
boş. Hepsi bir yere gidiyorlar; hepsi topraktandır, ve hepsi yine
toprağa dönüyorlar... Ve gördüm ki, adamın
kendi işlerinde sevinçli olmasından daha iyi bir şey yoktur; çünkü onun
payı budur; çünkü kendisinden sonra olacak şeyi görmek için onu kim geri
getirecek?" Kendi Ego, Ruh veya Yüksek benliğinden başka kim olabilir.
36.
Ancak belki de bu kitap adı şanı belirsiz bir Yahudi veya yarı Keldani
veya Babil'linin kaleminden çıkmıştır. Bu hiç de öyle değil, zira bütün
Yahudi alimler bu kitabı Yahudilerin en görkemli döneminin kralları
Süleyman'a atfediyorlar. Eğer ruhun
ölümsüzlüğü Halkın anlayışına açık olan Yahudiliğin özünde varsa, o
zaman Süleyman bunu o denli kaba bir şekilde inkar etmezdi.
37. Yine
de, Tekvin'de Yaratılışın öyküsüne baktığımızda aynı hikayeyi görürüz.
Hayvanlar topraktan
yapılmıştır, insanlar topraktan yapılmıştır, Havva Adem'den yapılmıştı
ve her birinin sureti içine hayat
nefesi "Nephesh Chiah" (Nefes Hiyah), can üflendi. Ancak, Adem'in bir
süre içinde barınacak, deneyim kazanacak, ıslah olacak, sonradan
farklı bir gelişim evresine geçecek ve nihai olarak İlahi kaynağa
dönecek Yüce Zeka'dan bir Işın aldığına dair herhangi bir ima yoktur.
Ancak, onlar her kimse, bu eserlerin yazarları, insanın daha yüksek bir
tarafı, Ruh Varlığı olduğu konusunda herhangi
bir kavramdan yoksun olmaları herhalde olası değildir. Eleştirel görüşe
göre belirli bir dönemde dini felsefe Eski Ahit'ten çıkarılmış ve
imtiyazlı bir sınıfa ayrılmıştı. Bu durumda halka kabulü için sadece
katı ve kesin kanun ve gelenekleri içeren dış
katmanı kalmıştı. Dini kitap olarak Eski Ahit'te yoksun olan ruhsal
felsefe Kabala'nın esas özü olabilir; zira bu Kabalistik dogmalar
İbrani'dir, ruhsal ve görkemli bir yüceliğe sahiptir. Eski Ahit onların
ışığında okunduğunda bir ulusun kabulüne layık
bir eser olmaktadır. Burada Kabalanın öz esasları ve kadim
alt-temelinden söz ediyorum. Kabul ediyorum ki bir çok mevcut eserde bu
asli hakikatler asırlarca derleyiciler, düşsel ve çoğu zaman kaba
ilaveler ve şarklı imajlar tarafından örtülmüştür. Ancak
bütün bunların ardından saklı bir İlahi Gücün kilit ilkeleri, onun
tezahür eden Tecellileri, insan yaşamı diriltmesi, ruhların öte
yaşamları, dünyevi yaşamın faniliği burada tam anlamıyla açıklanan temel
doktrinlerdir ve bu Yahudilerin Kabalası ve sözde
doğunun ezoterik Budizm ve Hinduizm öğretileri arsındaki temas
noktalarıdır.
38. Olası
olarak Protestan kilisesinin koptuğu Katolik kilisesi ilk başında
Kitabi Mukaddes'in kasıtlı dışrek, zahiri mahiyetinin sırrına ve çoğu
kez
aslında alegorik içerikli tarihi olaylar kapsayan Yahudi kitapların
gerçek manalarına varmanın anahtarı olarak Ezoterik Kabalayı anlamanın
ruhban sınıfı ait yöntemine vakıftı. Eğer bunu kabul edersek, asırlardır
Katolik kilisesi neden ruhban sınıfının
haricindekilerin Eski Ahit'i irdelemelerine karşı caydırıcı tavır
aldıklarını açıklar. Ayrıca bu Protestanların hırçın rahip sınıfının
Reformasyonu ile birlikte ruhban sınıfı haricindekilerin Eski Ahit
kitaplarını okumalarını teşvik etmekle hatta
işlediklerini ima eder.
39. Musevi
ve diğer Eski Ahit kitapları sürekli bir şekilde zalim ve kıyıcı
sistemleri desteklemek için kullanılmıştır. Bunun dikkat çekici bir
örneği, yüz yıl önce kadar yakın bir zamanda cereyan
etmiştir ve Protestan ülkelerin rahipleri oybirliğiyle Yahudilere
zorunlu olan Yahweh kanunlarına dayanarak köle ticaretinin devam
etmesini desteklediler.
40. O
zamanlarda çoğu kez serbest düşünürler ezilen ve zülüm gören
ırkları kollamaktaydı ve asırlardır en bilgeli insanlar, en büyük bilim
adamları İbrani yazıtlardaki talimatlar, iddialar ve öykülere atfedilen
yanılmazlığı karşı verdikleri mücadelelerde hep başarıdan başarıya
koşmuşlardır.
41. Eski Ahit bir bakıma binlerce Hıristiyan'ı bir arada
tutmaktadır, zira İsa doktrinini Yahudi halkının doktrinleri üzerine
inşa etmiştir, ancak günümüzde türeyen sonsuz Hıristiyan mezhep ve
fırkaların hemen hemen hepsi Kitabi Mukaddes'e kendi
kişisel yorumlarını katma hakkını iddia ederek ortaya çıkmıştır, oysa bu
kitabın tefsir anahtarları kayıp veya en azından eksiktir ve onların
yardımı olmadan kritik hatalar olacağı kaçınılmaz olduğu bilinse, her
kafasına esen onu yorumlamaya
kalkışamaz.
42. Kitabi
Mukaddes'in farklı yorumlarının muazzam birikintisi abes, fuzuli ve
beyhude olmasına rağmen, önem arz etmektedir, çünkü yüzlerce mezhep ve
fırkanın takipçileri kendilerine sadece kişisel yorum hakkını
değil, aynı zamanda kendi dışında olanları kınama hakkına da el
koymuşlardır -- sanki Kitabi Mukaddes için iddia ettikleri yanılmazlık
kendi kişisel propaganda veya kilise servisleri üzerine yansıması
elzemdir. Dini hoşgörüsüzlük her kasabayı
lanetlemiştir ve başkalarından kendilerini farklı sayarak kendi dar
çevrelerinin dışındakileri eleştirmek, hatta zulmetmek veya cehenneme
havale etmek hemen hemen hepsinde yaygındır.
43. Mistikler,
Okültistler ve Teosofistler
bütün dinlerin ortak temel ve kökenini göstererek mevcut müşterek
aydınlanma olasılığını açıklamakla gerçekten büyük ve iyi bir hizmet
sunuyorlar. Hoşgörü ve müşterek takdirle çok iyilik doğabilir, ancak
dincilerin ayrışmacı mücadeleleriyle bütün
inançlar zarar görür ve din, hoşgörüsüzlük, çekişme ve kibirlik anlamına
gelen farklı isim olur. Hırslı bir fırkacının göstergesi ve işi artık,
İsa'nın "Yargılamayın ki, siz de yargılanmayın" sözüne tam ters düşerek,
başkalarının eforlarını
kınamaya her an hazır olmasıdır.
44. Yahudilerin bir tarikatı, Saddusilikten gelişen bir kol Caraites tarih boyunca Kabalayı reddetmişlerdir ve ülkemizin [İngiltere]
günümüzdeki İbrani hahamları pratik Kabalayı izlememektedirler ve
Dogmatik Kabalanın doktrinlerini kabul etmemektedirler. Diğer yandan,
bir çok ünlü Hıristiyan yazar Dogmatik Kabalaya karşı çok sempati ifade
etmiştir.
45.
M.S. 420 yılında ölen St. Jerome "Marcella'ya metup"ta On Sephiroth'a
atfedilen bütün Kabalistik İlahi isimleri
vermektedir. Diğerleri arasında Raymond Lully, 1315; Dördüncü Papa
Sixtus, 1484; Pic de Mirandola, 1494; Johannes Reuchlin, 1522;
H. Cornelius Agrippa, 1535; Jerome Cardan, 1576; Gulielmus Postellus,
1581; John Pistorius, 1608; Jacob Behmen, 1624; ünlü İngiliz Gül Haç
mensubu Robert Fludd, 1637; Henry More, 1687; ünlü Jesuit Athanasius
Kircher, 1680; ve Knorr von Rosenroth, 1689,
vardı. Bunlara ayrıca Eliphaz Lévi ve Edouard Schuré, ikisi de Okült
Bilimler üzerinde modern Fransız yazarlarıdır, ayrıca İngiliz yazarlar
Dr. Anna Kingsford ve Edward Maitland ilave edilmelidir. Ünlü Alman
filozof Spinoza, 1677, Kabala öğretilerine çok
önem vermiştir.
Pratik Kabala
46. Dogmatik
Kabaladan önce Pratik Kabalayı ele alalım.
Teorik
Kabaladan önce gelişi, belki de ilk başta Pentateuch'un her cümle,
kelime ve harfinin İlahi İlhamdan kaynaklandığı ve en ufak zerresinin
ihmal edilmemesi gerektiği kurama dayan bir inceleme içermesinden
kaynaklıyordur. Rabbinler her kelime ve hafi
saydılar ve sayıları harfleriyle temsil edildikleri için, bütün Tanrı
isim ve sıfatların, ayrıca ilahi emirleri içeren bütün sözleri sayısal
değerlerini hesapladılar.
47. İbrani harfleri ve sayılar şöyledir :
Aleph
|
A
|
1
|
Beth
|
B, V
|
2
|
Gimel
|
G, Gh
|
3
|
Daleth
|
D, Dh
|
4
|
Heh
|
H
|
5
|
Vau
|
O, U, V
|
6
|
Zayin
|
Z
|
7
|
Cheth
|
Ch [H, Ç]
|
8
|
Teth
|
T
|
9
|
Yod
|
I, Y
|
10
|
Kaph
|
K, Kh
|
20
|
Lamed
|
L
|
30
|
Mem
|
M
|
40
|
Nun
|
N
|
50
|
Samekh
|
S
|
60
|
Ayin
|
Aa, Ngh
|
70
|
Pe
|
P
|
80
|
Tzaddi
|
Tz
|
90
|
Qoph
|
Q [K]
|
100
|
Resh
|
R
|
200
|
Shin
|
Sh [Ş]
|
300
|
Tau
|
T, Th
|
400
|
48. Ayrıca birkaç son harfi vardır, son K, 500; son M, 600; son N, 700; son P, 800; ve son Tz, 900. İlahi İsim Jah, JH'ın sayısal
değeri 15'dir ve 15 her zaman genel kullanımda 9 ve 6, ThV, Teth ve Vau. ile temsil edilir.
49. Kabalistik
Rabbinler Eski Ahit'in kanun kitapları "Torah"ın sözlerini yaşamda
uygun davranış bilgisine bir
kılavuz ve Sinagog ve evde uygun okunacak metinler olarak tanımlardı.
Ancak her söz, öykü, kanun ve olayın ayrıca daha derin mistik bir anlam
taşıdığını ve bunların Gematria, Notorikon ve Temuria kurallarına göre
hesaplama, çevirme, devşirme ile
bulunabileceğini iddia etmişlerdi. Bu uygulamadan ilki Grekçe, ikincisi
Latince ve Üçüncüsü İbranice kelimedir ve MUR kökünden TMURH, devşirme
anlamına gelir.
50. On
yedinci asrın en önemli Rabbini, Menasseh ben Israel,
Musa kitaplarını insan bedenine, Mishna adındaki tefsirleri ruha, Kabala
ruhun özüne benzetmiştir: "cahil insanlar ilk olanı irdeleyebilirler,
bilgili olanlar ikinciye, ancak en bilgeli olanlar tefekkürlerini
üçüncüye yöneltirler."Kabalistleri,
kutsal yazıtlarda yaygın sırlara erişim sağlayabilecek on üç kuralla
sahip ilahi teologlar olarak tanımlamıştır.
51. Birçok
Kabalist doktrin ve metotlarının ilkel insanlara Cennetten Melekler
tarafından indirildiğini iddia
ederler ve Pentateuch'in ilk Dört Kitabın anlatılan tarihleri ve ifşa
edilen kanunların dışında özgün doktrinlerini de içerdiğini inanırlardı.
52. Zohar
şöyle der: "Eğer Torah'ın bu kitapları sadece Esau, Hagar, Laban ve
Balgaam hakkında öyküler ve söyledikleri sözleri içeriyorsa, neden
onlara "Mükemmel Kanun, Hakikat Kanunu, Tanrının Hakiki Şahidi" denilir
-- gizli bir anlamı olmalıdır. "Kanunun (Torah) sadece basit deyişler ve
masallar içerdiğini
söyleyen insana yazıklar olsun. Eğer bu doğru olsaydı, zamanımızda bile
daha saygın bir doktrin kitabı derlerdik. Oysa olay farklı, her
kelimenin ilahi bir manası vardır ve semavi bir sırdır. Kanun bir meleğe
andırır, burada bilinmesi ve anlaşılması için
ruhsal bir melek bir kılıfa bürünmelidir, aynı şekilde, Kanun insanların
kabul etmeleri için bir beden olarak kelimelerden oluşmuş bir kılıf
giymiştir, ancak bilgeli olanlar kılıfın, kıyafetin içine bakarlar."
53. Belirli
dönemlerde
hem basit Yahudi ve hatta Hıristiyan Pederler/Öncüler de kutsal
yazıtların hem harfi, hem de mistik anlamları olmaları konusunda benzeri
bir beyanda bulunmuştur. Talmud'un "Sanherin" kitabında Israel Kralı
Manasseh, Musa'nın cariye
Timnah ile adam otlarıyla Raşel hikayelerinden daha değerli
anlatabileceği bir şey olup olmadığını sorduğunda, Musa bu hikayelerin
içinde saklı anlamlar olduğunu açıkladı.
54. Hıristiyan
Öncü Origen (M.S. 253),
"Homilies"inde herkesin dünyanın altı günde yaratılması, bitkilerin
Tanrı tarafından ekilmesi gibi hikayeleri arkasında daha derin manalar
saklı mecazi anlamda görmeleri gerektiğini yazmıştır. Origen manalara
üçlü bir anlam kabul etmişi -
bedensel, psişik ve ruhsal, veya kutsal metinlerin bedeni, ruhu ve özü.
55. 1340 yılında ölen Nicholas de Lyra, dört yorum yordamı kabul etti: harfi, alegorik, ahlaki ve batıni
veya mistik.
56. Bu
görüş Zohar'daki temayı yakın bir şekilde izlemektedir. Zohar ii. 99'de
Kutsal Kanun sevgilisine kendini açan aşık bir kadına benzetilir. İlk
kez bunu işaretlerle (ramaz), sonra fısıltılarla (derush), sonra
yüzü peçeli konuşmayla (hagadah) ve sonunda yüzünü açarak aşkını beyan
eder, bu da sod'dur, gizlilikte iletişim, sır.
57. Merhum
Dr. Anna Kingsford ve Edward Maitland, sürekli olarak İbrani metinlerin
arkasında gizli
anlamların saklı olduğunu ısrar eden dikkate değer Kabalistlerdi. Merhum
H.P. Blavatsky kadim dinlerdeki gerçek kadim kutsal metinlerinin yedi
düşünce düzeyinde açıklamaya tabi olduklarını söylerdi.
58. Kabalistler
normal ve
sonlu biçimi ile her İbrani harfte derin anlamlar bulmuşlardır. Ayrıca
büyük harf, yanlış yerleşmiş harfler ve olması gerektiğinden farklı
imlalı kelimelerde sırlar bulmuşlardır. Değişik zamanlarda Tanrıyı
Aleph, A; veya Yod, I, veya Shin, Sh, Nokta,
daire içinde Nokta, hatta üçgen ve on yod'da oluşmuş bir Dekad ile
temsil ettiler.
59. GEMATRIA,
belirli bir sayısal değeri olan bir kelimenin, aynı sayısal değeri
taşıyan başka bir kelimelerle ilintili olduğunu
kabul eden bir yorumlama metodudur. Böylece belirli sayılar birkaç fikri
temsil etmektedir ve bunlar birbirini yorumlayabilir olduğu
düşünülmektedir. Örneğin, "Mesih", Messiah, MShICh olarak yazılır
ve sayısal değeri 358'dir
ve IBA ShILH, Shiloh gelecektir ile aynı sayısal değerle taşır,
dolayısıyla Tekvin 49 V, 10, Mesih konusunda bir kehanet olarak kabul
edilirdi. Ayrıca NChSh, Nachash, "Musa'nın Yılanının" değeri de 358. Shin (Şin), Sh harfinin
değeri 300 olduğu için bir kutsal amblemi haline gelmiştir, zira RUCh ALHIM, Ruach Elohim, "Yaşayan tanrının Ruhu" aynı sayısal değerdedir.
60. NOTORIKON,
veya kısaltma iki şekildedir, birinde bir veya birkaç
kelimenin ilk ve son harflerinden bir kelime oluşturulur; ikincisinde
tek bir kelimenin harfleri alınır, harflere ek harfler eklenir ve bundan
bir cümle üretilir. Örneğin,
Tesniye 30 V. 12: "Musa sorar, kim bizim için Cennette çıkar?" MI IOLH
LNV HShMILH, bu cümledeki kelimelerin ilk harfleri sünnet anlamına gelen
MILH, mylahkelimesini oluşturur ve son harfleri IHVH, Yahweh, kelimesini oluşturur: dolayısıyla sünnet Tanrının gösterdiği cennet giden yolun bir özelliği olduğu
önerildi.
61. Amen, AMN'in baş harfleri "Adonai melekh namen", "Efendi ve itatkar Kral" oluşturur. Rabbinlerin tılsımlarında kullanılan ünlü güç kelimesi AGLA,"Ateh
gibur leolam Adonai," "Ebedi Güçlü Efendi" (veya Tu potens in saeculum Dominine) baş harflerinden oluşmuştur.
62. TEMURA
daha da karmaşık bir yöntemdir ve çok sayıda ilginç divinasyon
(kehanet) yöntemine yol
açmıştır. Bir kelimenin harfleri belirli kural ve sınırlar içerisinde
devşirir, veya çoğu kez bir diyagramla gösterilen belirli bir şemaya
göre bir kelimenin harfleri başka harflerle değiştirilir. Örneğin,
yaygın bir form alfabenin yarısını ters sırada
diğer yarısı üzerine yazmaktı. Böylece ilk harf A, son harf T ile yer
değişir, B harfi Shin (Ş) harfi ile yer değişir vs. Bu uygulama ile
Yeremiah 25 v. 26'da Sheshak kelimesi aslında Babil anlanımına geldiği
söylenir. Bu permütasyon ATBSh, atbaş
olarak bilinir. Bu ilkeye bağlı olarak diğer başka yirmi bir olası
biçim görüyoruz, sırasıyla Albat, Abgat, Agdat: tam diziye "Tziruph
bileşimleri" denilir. Diğer biçimler: rasyonel, sağ, ters ve düzensizdir
ve her yönü 22 hücreden oluşmuş,
484 hücreli bir dik dörtgen meydana getirirler. Sonradan hücrelerin
içine aşağı ve yukarı serisine göre harfler dizilir ve yandan veya
çapraz olarak vs. okunur. Bu türe Mark Masonların "Dokuz Hücre Kabalası"
denilir.
63. Sayısal sanatların diğer bir uyarlaması Kısaltma ve Uzatma biçimlerinde gözükmektedir. Böylece Jahweh, IHVH 26, uzatılarak VD-HA-VV-HA elde edilirdi, ve 10, 5, 6, 5 veya 26 yerine 20, 6, 12, 6 veya 44 elde edilirdi. Zain,
Z.7'yi uzatarak 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 veya 28 elde edilirdi; veya 28 da 2 artı 8 veya 10 olurdu. Tetragrammaton, Yahweh 26 aynı zamanda 2 artı 6 veya 8 olarak görülürdü: dolayısıyla El Shaddai,
Kudretli Tanrı, AL ShDI, 1, 30, 300, 4, 10,
veya 345'e elişti, ama ayrıca 12 ve 3'e, bir üçlem. İlginç bir
hesaplamam yorumunda yola çıkarak Tevrat'a söz edilen Abram adının
Abraham'a [İbrahim] değiştirilmesini ele
almaktadır, ilk başta Abram ABRM ve Sarai ShRI, ABRHM
ve ShRH oldu: onların yaşları 100 ve 90'dır ve kısırdılar: şimdi H, Heh,
bereketli bir harf sayılıyordu, ve dolayısıyla H harfi ABRAM'e ilave
edilmişti, Sarai'daki ve Yod I, H'a çevrilmişti.
64. En
eski "Sepher
Yetzirah"ta gezegenlere atfedilen bir dizi harf bulunmaktadır. Bu
kaynaktan parşömene yazılan, pirinç veya taşlara kazılanbir tılsım
hazırlama yöntemi geliştirildi ve her gezegenin bir harf ve sayısı
olduğu için, her gezegen için bir belirli sayıda
hücreleri olan kareler, vefkler hazırlandı. Dolayısıyla, Jüpiter'in
sayısı 4, ve harfi Daleth idi ve Jüpiterin vefki içinde 16 küçük kare,
hücre içeriyordu. Her birine 1'den 16'ya bir sayı yerleştiriliyordu,
böylece her satır toplandığında 34 sayısını
veriyordu ve sayıların toplamı 136 idi.
65. Hazırlanan her tılsım onu kutsamak için en azından bir Tanrı İsmi içeriyordu. Dikkate değer İsimler arasında IH, Jah; ALH, Eloah; then IHVH; ve sonra önemli 42
harfli İsim, ki aslında Aheie asher aheie (Ben benim) Jah, Jehuiah, Al, Elohim, Jehovah, Tzabaoth, Al Chai ve Adonai.
66. Shemhamphorash,
ve
Ayrıştırılmış İsim, önemli bir Güç Kelimesiydi; Üç çarpı 72 harften
oluşarak Çıkış XIV'nin 19., 20. ve 21. mısranın kelimelerinin harfleri
alınarak 19. mısranınkiler doğru sırdan, 20. ters ve 21. doğru sıradan
yukarıdan aşağı yazılmışlardı. Böylece 72
harften oluşan üç sıra ortaya çıkmıştı ve bu sıralar yandan okunduğunda
her biri üç harften oluşmuş 72 kelime ortaya çıkmıştı. Bunarlın
arkalarına Al veya IH koyarak dünyadan cennete çıkan Yakub'un
merdiveninin 72 melek adları oluştuğu farz edilirdi.
Sonradan bu adlar madalya veya parşömen ruloların ön ve arka yüzlerine
yerleştirilirdi ve 36 tılsım ortaya çıkardı.
67. Bazı
Kabalistlere göre, Kral
Davut ve Kral Sülyeman Kabalistik Majikal Sanatlar ile harikalar
yapabiliyorlardı. Pentagram Sülyeman'ın mührü ve Heksagram Davud'un
kalkanı olarak bilinirdi. Pentagramın köşelerine Ruh ve Dört Element
atfedilmişti ve Heksagramın köşelerine Gezegenler
atfedilirdi. "Sülyeman'ın Anahtarı" olarak bilnen eser tabii ki
ortaçağda yazılmıştır ve gerçek Kral Sülyeman ile ilgisi yoktur.
68.İbrani harfler ayrıca tarotun yirmi iki arkana major'u ile
iliştirilmektedir. Bu kartların divinasyon (keghanet) için kullanımı
oldukça yaygındır. Güney Avrupa çingeneler bu kartları fal bakmak için
kullanır. Fransız
yazar Court de Gebelin
(1773-1782) arkana major kartlarını Kadim Mısır'ın majisinden
kaynaklanan mistik semboller olarak kabul etmiştir. Okült bilimler her
karta bir Sayı, bir Harf ve doğal bir nesne veya güç tahsis eder:
Gezegenler, Zodyak burçları, elementler vs. Derlediğim
"Arkana Major Tarot'un Sanctum Regnum" eserine başvurabilirler.
69."Papus" takma adı altında yazan
Paris'li Dr. Encausse, ayrıca Tarot konusunda bir kitap yazmıştır, ancak kartlara eşleştirmiştir, ancak bu
tekabülleri Gül Haçlılar yanlış bulmaktadır.[Westcott'un kastettiği Altın Şafak Hermetik Cemiyetinin tarot tekabülleri başka bir yazıda verilecektir]
70. Bildiğim
kadarıyla, Kabalanın bir
majikal sanat olarak uygulanması sadece Polonya ve Rus Rabbinlere, ve
ayrıca Hıristiyan oldukları halde bazılarının sürekli Kabalistik
tılsımlar giyen ülkemizde birkaç okült öğrenciye sınırlıdır.
Dogmatik Kabala
71. Ginsburg'e
göre: "Teorik Kabalanın büyük doktrinleri esas olarak şu sorunları
çözmeye
tasarlanmıştır: (a) İlahi Varlığın özelliği; (b) evren ve dünyamızın
yaratılışı; (c) melek ve insanların yaratılışı; (d) dünyanın ve insanın
mukadderatı ve (e) İfşa edilen Kanunun içeriği."
72. Kabala'da
şu Eski Ahit
beyanları teyit edilir: Tanrının Birliği, manevi biçimi (Tesniye, bölüm
iv., v. 15); edebilik, değişmezlik, mükemmellik ve iyilik; Tanrının
iradesiyle dünyanın yaratılışı; evrenin hükümranlığı ve insanın Tanrının
suretinde yaratılışı. Sonsuzluktan
mahduda geçişi sürecini, birlikten doğan çokluğu, maddenin Ruhsal
Zihinden zuhuru ve Yaratıcı ve yaratılan arasındaki ilişkiyi Tecelliler
doktrini ile izah etmeye çalışır. Bu teosofik öğretide ex nihil nihilo
fit, ruh ve madde tek bir varlığın zıt
kutuplarıdır ve hiçlikten hiç bir şey gelmediğine göre, hiç bir şey yok
olmaz.
73. Aşağıda verilen yedi Kabalistik ideal, dünya ve insanlığın menşeini irdeleyen öğrenciler için büyük önem arz eder:
(1)
Tanrı, Kutsal Olan, Yüce Anlaşılmaz Olan, AIN SUPh, Grek apeiros.
(Zohar iii. 283) Dünyayı doğrudan yaratmadı; ama bütün şeyler İlk
Kaynak'tan her biri bir öncekinden daha az mükemmel ardı ardına fışkıran
Tecelliler şeklinde meydana
geldi, dolayısıyla evren "Tanrının Tezahür" eden şeklidir ve son ve
kaynaktan en uzak hasılat madde veya mükemmelliğin mahrumiyetidir.
(2) Algıladığımı veya bildiğimiz her şey Sephiroth türlerinde
şekillenmiştir.
(3) Beşeri ruhlar şimdiki dünyamızdan önce varolan yüksek alemde önceden vardılar
(4) Doğumdan önce insan ruhları Üst Oda veya Hazinede mekan ederler, burada her bir ruh veya egonun hangi fizksel
bedene mekan edeceği karar verilir.
(5) Dünyevi yaşam veya yaşamlardan sonra her bir ruh sonunda Tanrıyla birleşmek üzere arındırılır.
(6)
Tek bir dünyasal ender olarak yeterlidir, neredeyse herkes için
iki dünya yaşamı gereklidir, eğer ikinci yaşam başarısızsa, üçüncü bir
yaşam günahkarı saflığa çeken daha güçlü bir ruhla ilişkilendirilir. Bu
reenkarnasyon, Metempsychosis, ruh göçü veya yeniden doğumun bir
şeklidir.
(7) Önceden
varolan bütün ruhlar doğup, enkarne olup mükemmelliğe eriştikten sonra,
Şerk Melekler de yüceltilir ve bütün varlıklar Kutsal Olanın Aşk
Öpücüğüyle Tanrıyla birleşir ve Tezahür olan Evren İlahi Plan (FIAT)
tarafından yenileninceye dek yok olur.
74. Araştırmacı yazarlar tarafından Kabalistik
fikirlerin İskenderiye felsefesi ve Gnostik inançlara benzediği ve
hatta Pitagorcu, Platoncu, Hint Brahmancı ve Budist fikirlerine
benzerlik arz ettikleri kaydedilmiştir.
75. Şimdi İlahiyat kavramlarına biraz irdeleyelim. Isaac Myer şöyle yazar: Tanrı dört açıdan görülebilir: Ebedi Olan veya AIN SOPh, Ain Soph; Ben Benim AHIH, Aheie; önceden, şimdiden ve sonra Ezeli Varolan IHVH,
Jehovah, Yahweh; ve Adonai veya Efendi, Doğadaki Tanrı ALHIM, Elohim olarak.
76. İngilizce Eski Ahit'te IHVH "Lord" veya Efendi olarak, Elohim de "God" veya Tanrı olarak tercüme edilir.
Boutelli Jah'ın Jehovah, Yahweh'in bir aykırısı olduğunu söyler.
77. Eski
Ahit'teki Jehovah, Yahweh, seçilmiş halkına güç ve ihtişamını gösteren,
uluslara istediğini yapması için zulmeden, uygarlığımızın Ruhsal
mevkiye layık
göremeyeceği insanları habercileri ve temsilcileri olarak seçen kişisel
özelliklere sahip bir kavim ilahı olarak İbrani Gizli Doktrininde temsil
edilmemektedir.
78. Kabala gerçekten Jehovah, Yahweh, IHVH, Kutsal Dört Harfli
İsim, Tetragrammaton iie doludur, ancak bir grup İlahi Kavramların İsmi, merkezi Ruhsal bir Işıktan Tecelliler olarak vardır.
Mutlak Tanrıdan Yüksek Anna Binah'ın İlahi Olanı Jehovah, Yahweh'e inen bir sıra Tecelli vardır; diğer bir dizi Tecelli
Tiperethİn güneşi ile ilintili Kutsal özellikler İlahi Olanı Elohim'e iner.
79. Diğer bir görüşe göre, Yahweh Tanrısal kaynaktan zuhur eden On Sephiroth denilen Tecelli grubu: "Cennetten Sesler"dir. Birincisi
Sonsuz Işık, Ain Soph Aur'ın yoğunlaşmış İhtişamı olan bu On
Sephiroth, İlk Alemde Tanrısallığın Gökkuşağı olarak tanımlanır. Bu ilk
Alem, insan algılayabileceğinin ötesinde en yüksek varlık düzeyidir.
Aydınlığı giderek
azalan ardı ardına
yansımalarla, insan en yüksek ruhsal vizyonunun kavrayabileceği bu
plana, bir varlık düzeyi Atziluth alemine ulaşılır. Bu plandaki On İlahi
Kalite, İlahi Dörtlü, Tetrad olarak gruplaşması, Yodi Heh, Vau, Heh,
Tetragrammaton, Kabalistik Jehovah, Yahweh
olarak simgelenir. Bu zahiri kitaplardaki Jehovah ile aynı değildir, ama
yansıması Eski Ahit'te bir ulusunun hamisi olarak biçimlenmiştir. 0
"Söylenmez İsim"dir, hiç bir zaman telaffuz edilmez, gerçek sesi
kaybolmuştur. Yahudiler onun yerine
Adonai, ADNI kullanırlar. O telaffuz edilmez çünkü gerçek sesli harfleri
bilinmiyor. Sesli harfleri gösteren noktalar kullanılmadan önce sözlü
ifadesi durmuştu. (Note onuncu asırdan önce sesli harf noktaları
kullanan hiç bir İbrani eser yoktur- A.E.
WAITE)
80. Kabalada bir zamanlarda bir kaos
devresinin varolduğu düşünülmüştür. Bu tezahüratın olmadığı bir
dinlenme dönemiydi ve burada negatif
hükmeder. Hindulara buna Pralaya derler. Tecelliler ile pasiflikten
hareket doğdu ve Tezahür eden Tanrı ortay çıktı. Negatif dinlenme
Ain'den Ain Soph, Sınırsız, Sonsuz, Bilinemeyen Ezeli ve Ebedi Baki,
yine de Tecelli ile tezahürata yoğunlaşarak
"Sınırsız Işık", Ain Soph Aur ortaya çıktı ve bir noktaya yoğunlaşarak
Kether, Tezahüratın Tacı ortaya çıktı. Bundan sonra en Yüksek Alemde
Kutsal Sesler, Sephiroth tecelli etti. Bunlar ilahi bir kavrama
yoğunlaştılar, insanın kavramaya
çalıştığı bir ruhsal varoluş evresi ve tanımlamakla, sınırlandırmakla,
açıklamakla tapması için İlahi bir kişilik yaratır... Tanrısı, Yahudiler
ona isim verdiler -- Yahweh.
81. Kademe
kademe gelişmeyle
her biri asli kaynaktan daha uzak güçler ortaya çıkar, bunlara da
Başmelek, Melek, Gezegen Ruhları, ve insanın koruyucuları adları
verilmiştir, Tanrıdan daha da uzak, insan Ruhları buluruz, bunlar
Desteksiz İlahi Işıktan fışkıran Işık Kıvılcımlarıdır ve
uzun bir değişim ve deneyim sürecinden geçmek üzere Ego varlığı olarak
biçimlenerek evrenin çarkından dönerek geçmektedirler. Onlar varoluşun
bütün evrelerine, ilahi pınardan ayrılığa katlanırlar ve sonunda büyük
hacca çıktıları kaynakları Tanrı
ile, Babaları ile yineden özleşirler. İlahi Olan nasıl düzenli nefes
alış ve veriş, Tezahürat ve Dinlenme dönemleri geçirirse, onlar da
düzenli bir evrim ve gerileme dizisini takip ederler.
82. İlahi
dinlenme
veya Kaos konusunda insan aklı hiç bir kavram algılayamaz ve sadece
ruhsal yönünden gelişmiş insan Tezahüratın yüksek ve yüce evrelerini
konusunda ufak bir fikir oluşturabilir. Dünyevi insan için bu tür
fikirler sadece düştür ve onları kavrayıp
ifade etmeye yönelik herhangi bir çaba sadece akli dengeyi şüpheye
götürür. Metafizikçi için bu temalar yoğun bir ilgi alanı arz eder.
Teosofist için yabancı bir kaynaktan zamanı geçmiş bir çağın ruhsal
geleneklerini gösterirler ve bu ruhsal
kavramlarının zaman zaman bulunduğumuz varoluş evreden farklı evrelerde
Büyük bir Zihin tarafından tedarik edildiklerini akla getirir. Belki de
onlar uzun bir zaman önce bizden daha ruhsal ve daha yüksek varoluş
düzeylerinin Kutsal varlıklarına iletişim
kurmaya daha açık ırkların yok olan inanç ve bilgeliklerin arta kalan
parçalarıdır. Ruhsal bilgelik sadece daha yüksek seyyal kürlere
erişebilen dünyevi varlıklara veya insanlara açıktır. Yukarılarda olan
bir Ruhsal Varlık, kendimizi daha yüksek varlık
düzeylerine yönelmeğe ve yükselmeye uygun bir biçimde arındırmadıkça
bize yardım edemezler.
83. Yeni
başlayan Kabala öğrencisi için en büyük güçlük, sözde maddenin
gerçeklik, özdekçi ve materyalist izlenimlerini
hükmedebilmektir. Kabala öğretir ki, maddeyi Ruhtan ayrı bir nesne
olarak kabul etme düşüncemizi tamamen yok etmemiz gerekir. Maddenin
Ruhtan ayrı olarak varolduğu ve onun Ruhun, Ruhların Tanrısı yarattığı
düşüncesi herhangi bir gelişmenin söz konusu
olması için reddedilmesi gerekir. Eğer madde varsa, o bir şeydir ve bir
nesneden gelmesi gerekir, ama Ruh bir nesne değildir ve yaratıcı Ruh, en
yüksek Ruhsal kavram en düşük nesne olan maddeyi hiçten yapması söz
konusu olamaz, dolayısıyla yapılmamıştır
ve madde yoktur. Her şey Ruh ve zuhurattır. Ex nihilo nihil fit. Varolan
herşey sadece Ruhtan, İlahi Özden gelebilir. Varlığın varolmayandan
türemesi mümkün değildir. Maddenin kendisini yaratması mümkün değildir.
Madde Ruhtan zuhur edemez. İki söz
tamamen farklı kavramlardır. Dolayısıyla madde varolamaz ve madde
dediğimiz şey sadece fiziksel duyularımızın bir yönü, kavramı, illüzyonu
ve hareket tarzıdır.
84. Kabala
dışında, aynı gerçek birkaç müstesna Hıristiyan ve Filozof tarafından
tanınmıştır. "İdeal Teori" 140 yıl önce İrlanda'nın Cloyne Piskoposu
Berkeley tarafından ortaya atılmıştı ve
Kabalistlerin her şeyin İlahi bir kaynaktan zuhur eden Tecelliler olduğu
ve maddenin bunun sadece bir yönü olduğu fikriyle neredeyse farksızdır.
Diğer filozoflar aynı teoriyi Nominalizm ve Realizm arasındaki
tartışmada dile getirmişlerdir. Her hangi bir
şey sıfatı dışında aslında var mıdır? Herhangi bir şeyin sıfatı altında
varlık temeli var mıdır? Böyle bir bazı önerme gereği var mıdır?
Kabalaya göre her şey Ruhtur ve bu varlık düzeyimizde sonsuz,
yaratılmamış, zihinsel ve duyarlıdır, yaşam ve hareket
içerir. Ardı ardına aktif ve pasif dalgalarla, desteksiz olarak vardır.
Bu Ruh gerçek Tanrısalıktır, veya Sonsuz Varlık, "Ain Soph", bütün
nedenlerin nedeni ve bütün etkilerin nedenidir. Her şey "O"ndan Tecelli
eder,
"O"nun içindedir. Evren milyonlarca değişik biçimlerde tezahür eden
İlahinin ezeli zuhurudur. Bir etkinin nedeninden farklı olduğu gibi,
Evren yine Tanrıdan farklıdır, ancak ondan ayrı değildir, o geçici bir
etki değildir, Nedenin içinde
bakidir. O insan içinde tezahür eden Tanrıdır. Madde sadece bizim
kavramımızdır, o Ruhun en düşük tezahüratını temsil eder veya Ruh
maddenin en yüksek tezahüratıdır. Ruhu yegane cevherdir. Kabalist der
ki: "Madde sadece tecellinin tortusudur, ancak
varlığı yokluktan sadece biraz daha yüksektir." Hint filozof maddeye
Maya, illüzyon der.
85. Daha
önce belirtildiği gibi Kabala'da Yüce Varlık
birden fazla yön göstermektedir. Bir
dönemde Anlaşılmaz Ebedi Kudret ardı ardına zuhur eden Tecellilerle
beşeri algılamaya daha yakın varoluşa inmiştir ve nitelliklerini
Bilgelik, Güzellik, Kudret, Merhamet ve Hükümranlık kavramlarına
büründürdü. Bu nitelikleri ilk olarak bütün ruhlar,
melekler ve insanların ötesinde yüksek evrensellik düzeyi, ilk alem,
Atziluth aleminde gösterdi. Sonra aynı yüce özlerin yansımasını yine
insanların algılaması ötesinde Saf Ruhlar varlık düzeyi, ikinci alem,
Briah aleminde gösterdi. Yansıma yeniden
tekrarlanır ve yüce vasıflar grubu ile İlahi Öz, Meleksel Güçler, Üçüncü
veya Yetzirah Aleminde gösterdi. Son olarak da Kutsal On Sephiroth'un
İlahi soyutlamaları son bir tecelli ile daha da sınırlandırılır,
yoğunlaşır ve insan zihni tarafından idrak
edilir kılınır. Çünkü insan Dördüncü Alem Assiah'ta Onuncu Sephira
Malkuth veya maddi cisimler veya Kabuklar Alemi Krallığın gölgesinde
yaşar. Bunları düşünürse, İnsanın İlahi Olan konusunda ne denli zayıf
bir fikri olabileceği hiç de tevekkül
değildir.
86. Diğer
zamanlarda metafizik soyutlamaların bir kenara bırakıldığını görürüz ve
Tanrı tasviri için şark hayalinin getirdiği bütün imajlar
serilmektedir. Bu betimler her ne kadar yüceltilmiş bir insanlık
etrafında dönüyorsa da, o denli abartılıdır ki, Semavi Adam ilahi söz
portresinin ihtişam ve inceliliği içinde kaybolmuştur. Bu belki de ilahi
antropomorfizmdir, ancak ihtişamından dolayı o kadar ince ve seyrek bir
antropormorfizm ki, benzetmeyi el veren
beşeri unsurlar ilahi tahayyüllerinin Semavi Adamı içinde yok olur.
87. Böyle düşsel bir tanrısal tasvir konusunda size bir örnek sunmama izin verirseniz:
"O bu bütünleyici düzen ile bilinir: O Ebedi Olanların Edebi Olanıdır;
Kadim Olanların Kadimidir; Gizli Olanların Gizlisidir; sembolleri ile
bilinebilir, ancak O bilinemez. Kıyafetleri beyaz, görüntüsü vâsi
enginliği ile müthiş bir Yüz gibidir.
Parıltılı ışınlarına yön vermek üzere ışıldayan alevli bir taht üzerinde
oturmuştur. Yüzünün parlaklığı binlerce dünyaya çevrilmiştir ve
parlaklığının Işığı ile adil olanlara öte yaşamlarında mükafat ve
mutluluk alemleri verir. Kafatası içinde
sürekli binlerce kez binlerce dünya desteklenip Ondan varlıklarını
sürdürmektedir. Başında bir Çiy damıtılır ve dünyalara akan bu Çiyden
ölüler diriltilip öte yaşamlara ve alemlere kaldırılırlar."
88. Kabalanın
Tanrısı
"Sonsuz Varoluş"tur. O sadece "Yaşayanların bütünü" veya "Vasıflarının
bütünü" olarak tanımlanamaz. Ancak bütün yaşayanları Ondan olduğunu ve
bütün vasıflarının evrensel olduğunu kabul etmeden, o insan tarafından
bilinemez. O özünün tecellilerinin zuhurundan önce de vardı, O
varolanların hepsinden önce, fizik planımızdaki bütün yaşamlardan önce,
hatta onun bir üst planının, ve onun da üstü veya Saf Ruhlar Aleminden,
ve Algılanamaz Varoluş planından önce de vardı.
Ancak bu durumda hayal edebileceğimiz hiç bir şeye benzemezdi ve Ain
Soph'tu; ve en yüksek soyutlamada Ain, negatif varoluş veya hiçlik hali.
Ancak tezahürat zuhur olmadan önce, bütün varoluş onun içindeydi,
Bilinen "Günlerin Kadimleri" olan
Bilinmeyenin içinde önceden vardı.
89. Ancak Kabala'da sergilenen bu düşsel ve şiirsel fantezi yönü daha
fazla açıklamak yerine, Tanrının vasıflarının felsefi yönüne dönelim. Çünkü bu bütün doktrinin esasıdır.
90. O
halde, Tanrı konusunda esas beşeri kavram
AIN, Negatif Varoluşun Pasif halidir, aktif hali değil. Bundan sonra
insan aklı AIN SUPh, Sınırsız, Ayrışmamış, Sonsuz Olan, Tanrı kavramına
ve üçüncü evrede Sınırsız Işık, Evrensel Işık, AIN SUPh AUR'a geçer -
"Işık Olsun" denildi ve "Işık Oldu". Pasif Aktife, harekete geçti,
Şuurlu Tanrı uyanır.
Şimdi bu ışık yoğunlaşmasını algılamaya çalışalım, bu aydınlığın
ışınlarının bir araya gelerek ihtişam parlaklığından bir taç
oluşturduğunu idrak etmeye çalışalım. Bu KTR, Kether, Taç, İlk Sephira;
Anlaşılmaz Tanrının İlk Tecellisi, baki ve tezahür olan
Tanrının ilk idrak edilir vasfı. Ayrıca ona ADM OILAH, Adam Oilah, Semavi Adam ve Autik Yomin,
Günlerin Kadimi denilir. İmanlı Rabbinler başını eğer ve ilahi kavramı taparlar. O Eski Ahit'te İlahi İsim AHIH, Aheieh,
"Benim" ile temsil edilir. (Çıkış Bab iii, beyit 5)
91. Şuurlu
Tanrı enerjisiyle ortaya çıktıktan hemen sonra, iki Tecelli daha zuhur
eder ve Üçlü bir üçgen sembolü şeklinde parlar. İkinci Sephira
ChKMH, Chokmah, Bilgelik [İbranice Hokmah = Arapça Hikmet], Kral'dır, ve İlahi İsmi IH, Jah'dır; Üçüncü Sephira BINH, Binah, Anlayış, Kraliçe'dir ve İlahi İsmi IHVH, Yahweh'tir (Jehovah),-- Yüksek Üçlüyü
oluşturur.
92. Bundan sonra da CHSD, Chesed, Merhamet olarak bilinen ve İlahi İsmi AL, El olan GDULH, Gedulah Sephirası ve sonrada aksisi ayrıca Pachad, korku denilen ve İlahi İsmi ALH,
Eloaholan GBURH, Geburah Sephirası gelir ve yansıyan üçgeni ilahi İsmi AQLHIM, Elohim olan Altıncı Sephira, Güneş, TPART, Tiphareth, Güzellik
Sephirası ile tamamlanır. Bu ilk üçgenin üçgenin bir yansıması olarak
aşağa doğru bakar.
Üçüncü üçgen de aşağı bakan ikinci bir yansıma olarak görülebilir. O
Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Sephiroth'tan oluşmuştur. Bunlar
sırasıyla: NTzCh,Netzach, Sağlamlık veya Zafer, İlahi İsmi Jehovah Sabaothm ile; HUD, Hod veya
Hud, İhtişam, İlahi İsmi Elohim Sabaoth ile; ve ISUD, Yesod, Temel, İlahi, İsmi AL ChAI, El Chaiile.
93. Son
olarak, bütün bu fikirler tek bir biçimde, Onuncu Sephira MLKUT, Malkuth, Krallık, Shekinah'ta devam eder. Bu Sephira ayrıca Tzedek,
Doğruluk olarak bilinir.
Decad, Onlunun tamamı "Adam Kadmon," "Arketip
Adam/İnsan" ve harika OTz ChIIM, "Hayat Ağacı"dır. Kadim Adam Kadmon
resimlerinde Kether, Taçı alının üzerinde görürüz; Chokmah ve Binah
düşünen beynin iki yarısıdır; Gedulah ve Geburah hareket organları, sağ
ve sol koldur; Tiphareth kalp
ve göüğüsün hayati organlarıdır; Netzach ve Hod sağ ve sol bacaklardır;
Yesod sindirim ve üreme organlarıdır ve son olarak Malkuth, insanın
yeryüzü veya en alt planda temeli olarak ayaklarına benzetilir: Adam
Kadmon ve Arşetip Adam veya İlk Adam resmine
bakınız.
94. Bu Triadler, Üçlüler, Eril ve Dişil güçler ile Birleştirme Prensibinden oluştuğu varsayılırdı, böylece bir Denge, MTQLA, Methequela vardır.
95. Bütün
bu Kabalistik
Fikirleri özgün bir biçimde betimleyen Sephira diyagramları hemen hemen
Kabalistik Sephiroth, Zekalar veya Tecelliler doktrini kadar eskidir ve
bunlar her konuda bu fikirleri şema şeklinde açıklayan amblemlerdir.
Böylece her Tanrısal kavram, Melek
Toplulukların yapıları, insan özelliklerinin yapısı, gezegenler,
metallik elementler, Yıldırımın Zigzag şeklinde inişi, toplamı 26 sayısı
olan IHVH, Yod, Heh, Vau, Heh, Mistik Yahweh, kutsal Tetragrammaton'un
yapısı gösterilebilir. I., II., III., IV.,
V., ve VI. numaralı resimlere bakınız [Not: Bu resimler Internette yayınlanmamıştır, ancak elimize geçer geçmez bu sayfaya iliştirilecektir.]
Bu İlahi Tecelli Dekadı (Onlu), ilk başta tamamen zihinsel erişimimizin
ötesinde
olan İlk planda, Atziluth Aleminde zuhur olduğu düşünülmelidir. Sonra da
İkinci Saf Ruh planı Briah Aleminde yansır ve aynı Dekad şekli
koruyarak Üçüncü Oluşum planı Yetzirah Aleminde ve nihai olarak insan
aklı tarafından idrak edilecek kadar
yoğunlaşarak varlığımızı sürdürdüğümüz Dördüncü plan Assiah Aleminde
ortaya çıkar. Kendi açımızdan "Hayat Ağacını" birçok türden ilahi süreç
ve tezahürat şekli olarak görebiliriz. Ancak bunlar fikirlerimizi
sınıflandırmak için kullandığımız
sembollerdir. İlahi Tecellileri konusunda bu fikirlerin gerçek
olduklarını iddia ederek onları aşağılamamız gerekir, sadece insan
tarafından öyle idrak edildiklerini söyleyebiliriz.
96. Örneğin,
Kabala
On Sephiroth'u Üç Sütuna gruplaştırır: Merhamet Sütunu; Metanet
(Sertlik) Sütunu ve aralarındaki Ilımlılık Sütunu. Bu sütunlar ayrıca Üç
Ana Harf, A, M ve Sh ile iliştirilebilir. Yine de, iki yatay çizgi ile
üç grup çıkarabiliriz ve bu Sephiroth'ın İnsan
Doğasının üç tiplemesi, Entelektüel, Ahlaki ve Nefsi (fizik bedeni
temsil eden Malkuth dışında), böylece Kabalayı Akli, Ahlaki ve Etik
Felsefe ile bağ kurmuş oluruz. Yine üç çizgi ile Sephiroth'u Dört
Plan/Aleme bölebiliriz. Ancak daha önce belirtiğim
gibi bu alemlerin her birinde on Sephiroth'un bütünü yansımaktadır. Altı
çizgi ile Sephiroth'u Yedi Gezegensel güce iliştirebilir Yedi plana
gruplaştırmış oluruz, böylece Kabala ile astroloji arasında bir bağ
kurmuş oluruz. (W. Gorn Old yakın tarihte
"Kabalistic Astrology" adında bir eser yayınladı).
97. Briah'te
her Sephira'ya özel bir
başmelek ve Yetzirah'ta bir Melek topluluğu veya ordusu atfedilir.
Bunlar Kabalayı Talismanik (tılsım) maji ile ilişkilendirir. Ayrıca eski
Kabalistik teoloji ve simya ile bir bağ vardır. Assiah'ta her Sephira
metallerden birinin alegorik amblemi
olmakta. Tamamen simya ile ilgili "Asch Metzareph" adında özel bir
Rabbini eser vardır. İngilizce adı "Arındıran Ateş" anlamına gelir. Bu
kitabın yaptığım İngilizce tercümesini mevcuttur. A.E. Waite Kabala
üzerindeki eserinde Rabbin
Azariel ben Menachem'in "Sephiroth Tefsiri" kitabında her bir Sephira'ya
bir renk atfettiğini yazar, ancak bunlar Zohar'da Kether'i renksiz,
Tipareth'i mor ve Malkth'u safir mavisi bulduğumuz renklere
uymamaktadır.
98. Bu
On Sephiroth'un resimde gösterilen yirmi iki "Yol" ile bağlandıkları
düşünülür. Onlar her biri hem harf, hem de sayı olan İbrani Alfabenin
harfleri ile numaralandırılmaktadır. Tarot
(Tarocchi) destesinin 22
Arcana Major kartları ayrıca bu Yollarla ilgilidir. 22 Yola 10 Sephiroth
ilave edildiğinde Bilgeliğin insana kademe kademe indiği ve insanın 32
yoldan Bilgeliğin kaynağına adım adım geçerek tırmanabileceği ünlü "Otuz
iki Tarz"ı oluşturur. Bu
zihinsel Soyutlama yöntemi Hinduların misik tefekkürle öze döndükleri
Yoga, İlahi ile birleşme sistemin Rabbini şeklidir.
99. Sıkça
kullanılan Kabalistik sözler arasında, Taç Kether'in sıfatı olan Arikh
Anpin, Makroprosopos,
Büyük (Vasi) bulunmaktadır; ve ayrıca Merkezi Güneş Tipereth'in sıfatı
olan Zauir Anpin, Mikroprosopos, Küçük Yüz, Hıristiyanlıktaki Tanrı Oğlu
İsa, Hıristos'a fikir yakınlığı olduğu söylenebilir (Bunlardan ilki
profili bir yüz, ikincisi ise tam bir yüz
ile temsil edilmektedir, M. Mathers). Binah Yüksek Ana Aima'dır, Malkuth
Aşağı Ana Mikroprosopos'un Gelinidir. Daath ve Bilgi, Chokmah ve Binah,
Bilgelik ve Anlayışın birleşimidir. Merkabah, Ezekiel'in (bölüm i vre
x) vizyonunda Tanrının Tahtlı
Arabasıdır. O tekerlekler üzerindeydi ve dünyanın Dört istikameti ve
insanlığın Dört türüne ilişkin olan İnsan, Aslan, Boğa ve Kartala
benzeyen Kutsal Hayvan Biçimleri, Dört Cherubim tarafından taşınırdı.
100. IHVH,
Jehovah [Yahveh] İsmin Dört harfi Yod, Hé,
Vau, Hé, Kabalistler tarafından özel bir şekilde Sephiroth'a
atfedilirler ve böylece halk tarafında telaffuz edilemez ve gerçek
telaffuzu Yahudiler tarafından unutulduğu ve
Hıristiyanlar tarafından hiç bir zaman bilinmediği kabul edilen İlahi
ismin Tetragrammaton'un esrarengiz kavramı ortaya çıkar.
101. Kabalistlerin
Kosmoloji konusundaki fikirleri
kolay açıklanamaz, ancak daha önce belirtildiği gibi, Yüce Sonsuz Tanrı,
"Ain Suph" dünyanın doğrudan Yaratıcısı değildi, dünya da hiçlikten
yaratılmadı.
102. En yüksek Üçlü olarak "Taç, Kral ve
Kraliçe" İlahi Tecelli olarak zuhur etmiştir ve güçleri Yedi Alt Sephiroth'a inerek ve genişleyerek
Evreni onlu güçler bütünü ADM QDMUN Adam Quadmun, veyar Adam
Kadmon, Önsel Adam ve Arketip Adam olarak kendi suretimizde
yaratmıştır; ortaya çıkan dünya algıladığımız varolan Evrendir, Evrene
"Tanrının Giysisi" denilir. Bu alt dünya İlahi Dünyanın suretidir, her
şeyin yukarıda prototipi, aslı vardır. (Zohar ii. 20.)
103. Bazı
Kabalistik
metinler İlahi Kral ve İlahi Kraliçenin birleşmesinden ortaya çıkan daha
eski dünyalardan söz ederler. Bu dünyalar hiçlik içinde yok oldular. Bu
dünyalardan "Daha öncede İsrail'de hükmeden Edom Kralları"
diye Tekvin 36, v. 31-40'de söz edilir.
Bunların ardı ardına yok oldukları söylenir. Bu dünyalar sağlandılar,
parçalandılar ve yok oldular.
104. İlahi Tecellileri ve Evrenin kökenini ele almış olarak, Dört Alemin ruhsal varlıklarına deyinmem gerekiyor. İlk, en
saf ve en yüksek Atziluth Aleminde sadece mükemmel ve değişmez Adam Qilah veya Arketipin Önsel On Sephiroth'u bulunur.
105. İkinci
Briah Aleminde,
azametli yüceliği ile Kether'e ilintili olan "Metraton" başkanlığında
Başmelekler yer alır. O Tanrının görünür tezahüratı Al Shaddai'nin
kıyafetidir. Her ikisinin sayısı 314'dür
(Zohar iii. 231a). Metraton kelimesi "Ulu Öğretmen"
anlamına gelir. Bu kelime Grekçe'de Tanrının tahtı yanında veya altında
anlamına gelen met thronon sözüne ilginç bir benzerliği vardır.
Ancak türevi kesin olarak bilinmemektedir. O bütün semavi küreleri ve
üzerindeki sakinlerinin evrimlerini hükmeden
evrenin diğer Başmeleklerini hükmeder. Kabalistler göre Metraton
dünyamızın Tanrısı [Rab-ül Alem] --
Grek Demiourgos'tur. MacGregor Mathers'a göre diğer Başmelekler [Sephiroth sırasına göre]
Ratziel, Tzaphkiel, Tzadquiel, Kamael, Michael, Haniel, Raphael, Gabriel, ve
Sandalphon'dur.
106. Üçüncü
Yetzirah Aleminde Meleksel
varlıkların toplulukların yer alır ve her Sephira için ayrı bir topluluk
sınıfı vardır. bunlar ışık kıyafetlerine bürünmüş zeki bedensiz
varlıklardır ve çeşitli semavi mekanlar, gezegenler, elemental güçler,
mevsimler, zaman birimleri vs. başında
dururlar. Bunlar belirli yüce Başmeleklerin altında görev alırlar.
Sephiroth'un Melekler Topluluğu [Sephiroth sırasına göre] Chaioth ha kodesh, Auphanim, Arelim, Chashmalim, Seraphim, Melakim, Elohim, Beni Elohim, Cherubim ve
onuncusu mükemmelleşmiş erkek ve kadın insan ruhları, Ishim.
107. Dördüncü
Assiah Alemi en düşük varlıklar, Şer İfritler, kabuklar Kliphoth veya
Qliphoth ve sözde maddi nesneler ile doludur ve bu alem insanların,
fiziksel beşeri bedenlerde hapsolmuş Egolar veya Ruhların alemidir. Bu
alemin de, her biri yüksek güç ve biçimlerden kademe kademe daha uzak,
kademe kademe daha karanlık ve gayri saf on derecesi vardır. İlk başta
erken evrenin THU, Tohu,
Şekilsizliği; sonra BHU, Bohu, Boşluğu, üçüncü olarak ChShK,
Karanlığı gelir ve bunlardan bizim dünyamız gelişti ve şimdi haliyle
vardır. Sonradan sakinleri bütün insan günahlarını temsil ettiğ yedi
cehennem gelir. Başkanları Samael veya Satan,
ölüm meleği, ve Lilith, Faşiliğin Kadını Asheth Zenunim ve bu ifrit
çiftine ayrıca "Canavar" [Beast] denilir (Zohar ii. 255). Samael'in ayrıca telaffüz edilmez bir ismi vardır o da IHVH'in tersidir, çünkü "Demon
est Deus inversus" [Latince: "Şeytan Tanrının tersidir"].
108. Evren
sadece küçük evren, Mikrokozmos, "Arketip Adam"ın sureti Dünyevi Adem
denilen insanın yaratılışı
ile tamamlandı. Mddi bedeninin Assiah Aleminde demirlenmiş olmasına
rağmen onda bütün Sephiroth ve Alemlerinkine benzeşen ilke, biçim ve
melekeler vardır.
109. Tanrı, Melekler ve Dünya konusundan şimdi de Kabalanın İnsan,
beşeri Ruh veya Ego konusunda öğrettiklerine daha yakın bakalım.
110. Daha önce Tecelli doktrinin farklı varlık plan veya düzeylerinde [alem]
varolduğu düşünülebilen ardı ardına İlahi Ruhun tezahür
edilen evreleri içerdiği açıklanmıştık. On Sephiroth enerjilerini Üç
Ruhsal plan ve bir Objektif veya Maddi plandan meydana gelen dört planda
yoğunlaşırlar. Bu On Sephiroth ve planların her biri bir öz ibraz
ederler ve bu özlerin sürekli farklılaşan
oranlarda toplamında insan oluştururlar. Bu kökende bilim adamların
"Arketip Adam" veya "Arketip İnsan" diyebilecekleri ve kabalistlerin ADM
QDMUN, Adam Kadmon, ve Greklerin protogonos dedikleri oluştu. Bu
türün varlık evreleri
planlarda kademe kademe aşağı inen bir gerileme sürecinde bireye her
türlü yaşam deneyimi sağlar, sonradan bir yukarı tekamül, evrim
tırmanışına geçerek beşeri mükemmellik sağlanır ve nihai olarak arınmış
ruhun haccını tamamlamış olmasının sonucunda
İlahi ile tekrar birleşme sağlanır.
111. İnsanın güncel durumunu ele almadan önce, Kabalanın insanın asli durumundaki hali konusundaki görüşlerini ele almamız gerekir.
112. İnsan
Yaratılışın son
Kelimesiydi, bütün biçimlerin tekrarıydı, dolayısıyla vasıflarından
dolayı melekleri aşıyordu. İlk insanın eti, fiziksel kılıfı, bedeni
yoktu. Adam ve Havva sadece sadece seyyal bir kılıfla giyinmişlerdi ve
iştah veya ihtiraslara tabi değillerdi. Onlar
huzur ve sükunet içinde Işıkta, GN OiDN, Aidin, Aden Bahçesinde
bulunuyorlardı (Zohar ii. 229b). Dünyaya inişlerinden önce, erkek ve
kadın androjen, tek bir vücuttaydılar, enkarne olduklarında cinsiyetlere
ayrıldılar. İlk insan çifti ilk emre
karşı itaatsiz davrandı, günah işlediler sonuçta maddeye tam olarak
indiler. Tanrı onlara "deriden kıyafetler" yaptı. Onlara fiziksel
bedenler verdi ve bunlarla yemek ihtiyaçları ve bir dizi yeni fiziksel
bedenleri üretecek ihtiraslar doğdu.
113. Ancak insan yine de Tanrının yeryüzünde
suretidir. Şekli IHVH, Jehovah ile bağlantılıdır, çünkü resimde Yod
kafadır, heh kollardır, Vau gövdedir ve son Heh'de bacaklardır
(Zohar ii. 42a). İlk çift düşük huyların alegorik
Kişiliği ve dünyevi yaşamı deneyimleme, güç ve biçimin sürekli
değişimlerine katılmak arzusunu veren Samael tarafından baştan
çıkarıldı. Onları saf psişik varlıklarını tehlikeye sokacak şeyi
yaptılar, maddi biçimlerin içine tam olarak batılar,
Malkuth'un kabalığını üzerine aldılar ve böylece üzerinde madde lekesi
bulunmayan Sephiroth Ağacından, Yüksek Güçlerden ayrıldılar. Bütün madde
sürekli biçimini değiştirir, dolayısıyla bedenleri de değişmelidir,
bütün enkarne olan Egoların gibi
bedenleri öldü. Ölümde kişilik dinlenmeye çekilir, sonradan ya yine bir
yaşam deneyimine, ya ceza küresine, ya da mutluluk diyarına gider.
114. Dünyevi
biçimleriyle kendileri gibi bedenler doğurdular ve tanrı o bedenlerde
mekan
edecek, yaşamı günahları ve çileleriyle deneyimleyecek, düşebilecekleri
veya yükselip kayıp miraslarından pay kazanabilecekleri sınavlardan
geçecek ve nihai olarak Sephiroth'un içinden yükselerek İlahi Varlıkla
tekrar birleşecek başka ruhlar gönderdi.
115. Unutmayın ki ilk başta Sephiroth Tacı
vardı, sonra bir eril güç Chokmah, daha sonra dişil bir güç Binah vardı.
Onların birleşimi ile melekler, insanlar ve dünyadan oluşan yaratılmış
evren zuhur etti, ancak "yukarısı
aşağıdaki gibidir", dolayısıyla Tekvin'de bir Adamın, sonradan bir
Kadının zuhur olduğunu ve onlardan bütün diğerlerinin zuhur ettiğini
görürüz.
116. Tekvin kadara alegorik
"Tekvin'deki Yaratılışın Tefsiri"nde şöyle denmektedir: -- "Cennette
GUP, Guph adında bir
hazine vardır ve İlahi Olan başlangıçta yaratılan ve sonradan dünyada
doğacak bütün Ruhları buraya koymuştur. Bu hazineden alıp Kutsal Olan
rahimlere çocuklar eker."
118. Diğer bir tefsir sembolik dille Kutsal Olanın
bir çocuğun bedeninin şekillendiğini görmüş ve onu mekan edecek uygun bir Ego gönderir.
119. "Kutsal
Olan, mübarek olsun, bedensiz ruhların üzerinde duran Meleğe yönlenir
ve "şöyle bir ruh gönderin" der ve
dünya varolduğunda beri bu böyle gider. Ruh, Kusal Olan'ın önüne çıkar
ve onun huzurunun tapar. Ebedi Olan ona " Bu bedene gir" der. Anında ruh
izin isteyerek şöyle der: "Ey Dünyanın Efendisi. uzun süredir
bulunduğum alemden memnunum. Eğer
lütfederseniz bu tiksindirici bedene girmemeye arz ederim, çünkü bir
Ruhum." Mübarek olsun, Kutsal Olan şöyle yanıt verir: "İçine
göndereceğim dünyaya ihtiyacın vardır. Seni Kendimden biçimlendirmenin
nedeni ondan geçmen içindir."
Böylece ruh maddenin on hapsedeceği, çile çekeceği ama baş edip yineden
yükselmesi gerektiği dünyaya enkarne olmaya ve ona batmaya zorlanır.
Zohar şunu ilave etmektedir: "dünyevi yaşamında insan ne öğrenip
sergilerse onu enkarnasyonundan önce
bilirdi."
120. Buna paralel bir doktrini
Budistlerin reenkarnasyon kavramında görürüz. Burada ebedi Karma yasası
Tanrının işini görür ve bireysel Egoyui yine bir dünyevi yaşama
iteler.
121. Christian Ginsburg "Ruh Göçü", reenkarnasyonun Pharisee'ler, Farizilerin Josephus,
Yusufus zamanında doktrinleri olduğunu ve bu doktrinin Yahudiler
tarafından 9. asra
dek inanıldığını inanıldığını yazmıştır. Caraite Yahudiler buna 7.
asırdan beri inanmışlardır. St. Jerome, bunun sadece seçkin birkaç
kişiye öğretilen Erken Kilisenin bir doktrini olduğunu yazmıştır ve [İlk Kilise Babalarından
] Origin reenkarnasyon olmadan doğumlarından önce Esau ve Jakob, Yakup
arasındaki mücadelede geçen olaylar, Tekvin 25, v. 22, ve Jeremiah'i
anasının rahimdeyken söz edilmesi, Jer. i. 5, açıklanamaz.
122.
Böylece
Kabala Egoların Ruh Pınarında geldiklerini, deneyim ve mükemmelliğe
ulaşılıncaya dek tekrar ve tekrar reenkarnasyon geçirdiklerini ve nihai
olarak İlahi Kaynağa geri döndüklerini öğretir. Zohar i. 145, 168; ii.
97.
123.
O
halde, geçici bir süre için Tekvin 3, v. 21'de söz edilen bu "Deriden
Kıyafet"te, sözde maddi bedende bir süre mekan eden nedir? Bu Jehovah'ın
sembolik Dört parçası, ve Üç Alemden oluşan İlahi Kıvılcımdır, bu da
Dördüncü Etkiler Alemi, Mddi
Evrende oturmuştur. Aslında birkaç Kabalistik okulda bu Özlerin sayıları
ve adları değişmektedir, ancak temel fikir aynıdır. Aynı şekilde
değişik Hint kitaplarında İnsanın Yapısındaki ilkeler de değişmektedir,
ancak hepsinde kök fikir aynıdır
124. Beşeri
ilkeler Üçlü olarak ve beden ile Dörtlü olarak ele alınabilir. Ayrıca
astralı ve fiziksel bedeni ele alırsak Beşli olarak, ilahi ilkeyi
bölersek Yedili olarak ve Sephiroth'a karşılaştırırsak Onlu olarak ele
alınabilir.
Bunlar tam olarak açıklamak çok uzun bir yazı ve birçok karmaşık anlamlı
İbrani kelime ortaya dökmek gerekir ve konuya alışıl olmayanı zorlar.
Bu konuda iki örnek verebilirim:
125.
Yod, Jehovah'ın Je'si, İlahinin en ulu ve yüksek tarafıdır ve Hint
felsefesinde Âtmâ'ya benzetilebilir. Hé, Jehovah'in Ho'su, Neshamah'tır
ve Hint felsefesinde Buddhi, öz ruhtur. Vau, Jehovah'ın v'si Ruah'tur ve
Hint felsefesinde Manas, Akıldır. Son Hé,
Jehovah'in ah'ı, Nephesh'tir ve Hint felsefesinde Kâma, nefs, iştah ve
ihtiraslardır. Bütün bunlar maddi nesnelere etki yapan bir cihaz olan
fizik bedeninin kalıbı astral kabukta yerleşiktir.
126.
Insan ruhu ayrıca "On Sephiroth"a tekabül eden farklı ve belirli şuur
tezahürlerinde dağılmıştır. Değişik kabalistik eserler hepsi de
birbirleri ile tutarlı olan farklı sınıflandırmalar uygularlar, en
yaygın olanı üçlü bir ayrımdır: Nephesh,
nefs, ihtiraslar Malkuth'a, Ruah, akıl Tiphereth güneşi etrafında
gruplaşmış altı Sephiroth'a ve Neshamah, Karliçe, Kral ve Taç, Yüksel
Üçlüsü ile ilintili ruhsal arayışlar.
127.
Bu Beşeri ilkeler Dört
Alemde, İlahi, Ahlaki, Entelektüel ve Duygusal Alemlerde işler. bu
esaslardan herhangi biri bir insana hakim olabilir ve sürekli değişken
oranlarda olurlar. En yüksek prensip alttakileri gölgeler ve ortadakiler
üste çıkabilirler veya fırsat eksikliği
veya tutarsız hareketlerden dolayı bedenin maddeselliğine yaklaşıp aşağı
ve daha aşağı düşebilir. Neshamah ruhsal mükemmeliyetçiliğe çekerken,
Nephesh fiziksel zevke doğru çeker.
128.
Diğer bir sembolizm şeklinde,
Kabalistler insanın iki yoldaşı veya rehberi olduğunu aktarır. Biri
sağında yer alır ve iyi işleri teşvik eden etzer ha Tob'dur, o daha
yüksek Sephiroth'tandır. Diğeri ise solunda yer alıp Samael ve Canavarın
ajanı olarak şer cazibeleri, zevk, arzu ve
ihtirasları teşvik eden Yetzer ha Ra'dır. Zohar 95 b'e göre insan çok
talihsiz bir konumdadır, zira orada yazar ki Kötülük Meleği ona doğumdan
itibaren bağlanır, oysa İyilik Meleği sadece 13 yalında bağlanır.
129.
Ölüme gelince, daha önce belirttiğimiz gibi, yaşantısı olağanüstü
eksiksiz ve mükemmel olması dışında insan Egosu veya Ruhu değişik bir
biçimde yeniden doğması gerekir, ancak bütün dinlerin kabul ettiği gibi
ölümde büyük değişiklikler olur. Kabalaya
göre, görünen fiziksel beden, Guph çürür ve ruhun hayvani tarafı nefs,
Nephesh ondan sadece kademeli olarak dağılır. Ruh, Ruah, insani yön
Assiah Aleminden ayrılır ve öz ruh, Neshamah yeniden doğmanın ötesinde
mükemmelleşmiş bir biçimde ruhsal diyarlara
erişir ve Cennetin Hazinesi Gan Oidin'e tekrar döner. "Sepher jareh
chattaim" eserine göre insan öldüğü saatte yargılanır ve İlahi Varlığın
vekili Shekinah üç Melekle birlikte ona yanaşır. Bu meleklerin başı
Sessizlik Meleği Dumah'tır. Eğer ruh
cezalıysa Sessizlik Meleği onu bir sonraki doğuşundan evvel Cehenneme,
Gai-Hinnom'e belirli bir ceza süresi için götürür. Eğer Ruh onay alırsa
Oidin veya Cennette geçer. Evrenimizin bu tezahürat döneminde bütün
ruhlar çile ile ıslah edilip mükemmelleşmiş
ve cennette kutsanmış ve geldikleri Tanrı ile yeniden birlik içinde
olacaklar.
130.
İnsanın yapısı, kökeni ve mukadderatı konusunda Kabalistik teori, modern
Hıristiyan görüşünden çok farklıdır, ancak Hint görüşünden
farkı, ilkeden daha ziyade sunuş biçimdedir, bu ikisi uygun bir şekilde
yan yana etüt edilebilir ve her biri diğerini aydınlatır. Aslında, Batı
mistik doktrinleri kapsamına alan Mısır Hermetizm ve benzeri Ortaçağı
Kabalizmi ile diğer yandan Hint Ezoterik
Teosofi arasında kesin bir hudut yoktur. Onlar insanlara ruhsal fikirler
insanlığa sunma amacında kullandıkları dil, tanımlama ve tasvirlerde
farklıdırlar. Ancak herhangi bir ekolün diğerini suçlaması için gerekçe
yoktur. Entelektüel kültür dünyası her
birini yan yana barındıracak kadar geniştir. Her ikisinin insan
algılamasına açık felsefi sistemler oluşu, her ikisin saf ve açık
hakikatleri barındırabileceğinin kanıtıdır. Biz halen her şeyi ancak
koyu bir filtreden görebiliyoruz ve Tanrı ile yüz yüze
gelmeyi ve hakikate olduğu gibi tanımayı ummadan daha çok ilerlememiz
gerekir.
131.
Öğrencilerin yaptığı gibi kademe kademe ilerlemekle yetinmemiz gerekir.
Her derecede asli gerçekler değişik bir şeklide yeniden ifade
edilmektedir. Onlar müridin zihinsel haline uygun dil ve sembolizm ile
ifşa edilirler veya açımlanırlar. Dolayısıyla, bir öğretmen, mürşit ve
önceden yolu izlemiş ve kişisel deneyim ve iç çağrışımlarıyla öğrencinin
eriştiği seviyeyi tanıyacak bir
rehberin ihtiyacı aşikardır. Mistisizmde yüksek ergiye her hangi bir
asil, kolay veya kestirme yol yoktur. Yorulmadan çaba göstermek ve temiz
bir yaşam hayati değer taşır. İnsan aklı sadece zihinsel gözlerinin
herhangi bir zamanda algılayabileceği
şeyleri idrak edebilir. Bu işlem zorlanamaz. Mistik bilgi gasp edilemez.
Eğer bir öğrenci kendi derecesinden daha yüksek bir Derecenin bilgisine
el koyarsa da, bu onun için sadece hezeyan, abes, hayal kırıklığı ve
karanlık
olur.
132. Bir
çok kez öğrencilere mantıklarının kabul edemeyeceği veya batıl inanç
olarak reddedeceği doktrin, iddia veya açıklamalar sunulmuştur. Oysa
aynı doktrinleri
yaşamlarının daha geç bir evresinde itibar göstererek uyarladıkları
görülmüştür. Bu açıdan Okültizm Framasonluğa benzemektedir. Ya gizli
bilgiyi almaya kabul ediliriz, ya da edilmeyiz. Kabul edilmediğimiz
taktirde onun sırrı bize sunulsa bile inanmayız.
Okültizm sırları Framasonluk gibidir. Aslında bir bakıma Framasonluğun
kayıp ettiği sırlarıdır. Onlar doğası itibarıyla istismara kapalıdır,
çünkü sadece kişisel evrimle, tekamülle elde edilebilirler, onlar
hariçten birine açıkça anlatılabilir, ama
anlaşılmazlar. Çünkü herhangi birisi böyle bir sırra erişip
ulaşabilmişse de en yakın dostuna söylemez. Bunun sebebi de basit olarak
eğer arkadaşı kendi başına bunu algılayamıyorsa, basit sözlerle onun
iletişimi gizli anlamını
aktaramayacaktır.
133.
Kabalistik teori külliyatı Framasonluk sırlarına benzer özelliği
vardır. Hiç bir zaman yazılmamış veya basılmamış çok doktrinler vardı.
Bu eserler çoğu kez
ilk bakışta
abes gibi gözüken tasvirler ve absürd gelebilecek doktrinler
içermektedirler. Ancak bunlar kısaca özetlediğim yüksek ruhsal
öğretileri taşırlar. Bu eserleri sadece okumak yeterli değildir. Ruhsal
şeyleri görebilmek için ruhsal gözün açık olması gerekir
ve eski büyük Kabalistler cahil, ham ve tutarsız insanların önüne
bilgelik incilerini sermediler, temiz olmayanları Bilgelik Mabedine
sokup kirletmediler. Ciddi öğrenci Hakiki Okültizmin yüksek yaşam
tarzına ulaşmak için azimli bir şekilde çaba
göstermesi gerekir. Bundan sonra belki de, ileri bir gelecekte geri
çevrilen cazibe unsurları ile özverili bir yaşamın kayıtları Büyük
Kralın Sarayına girmek için parola görevini görebilecektir.
Copyright
© 2001 hermetics.org
.
Sekine Duası |
Sekine Duası
Aslı vahye dayanan yüksek, sırlı, tılsımlı, feyizli ve kuvvetli duâlardan birisi de sekinedir. Hz. Cebrail Aleyhisselâm Peygamber Efendimizin (S.A.V.) huzurunda bir sayfa indiriyor. Allah'ın altı ismi yazılı bulunan bu esrarlı ve tılsımlı duâ sayfası, Hz. Ali'ye (R.A.) tebliğ ediliyor. Hz. Ali (R.A.), bu hâdiseyi şöyle anlatıyor: “Ben Cebrail'i gökkuşağı gibi semayı kuşatmış olarak gördüm. Sesini işittim. Sayfayı ondan aldım. Sayfada Allah'ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerini yazılı buldum.”Sekine ile bildirilen ve Allah'ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinden ibaret olan bu altı ismi, Hz. Ali (R.A.) için ism-i azamdır. Bu isimlerden Hakem ve Adl isimleri İmam-ı Azam için ism-i azamdır. Hayy ismi, Abdülkadir-i Geylânî için ism-i azamdır. Kayyum ismi, İmam-ı Rabbânî için ism-i azamdır. Kezâ bu isimlerin tamamının asrımızda bir meyvesi zuhur etmiştir: Risâle-i Nûr.
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Risâle-i Nûr'u bu altı ismin mazhariyetinde telif etmiş, Otuzuncu Lem'a'yı da özel olarak bu altı ismin izah ve tefsîrine ayırmıştır. Bu isimlerin mânâları kısaca şöyledir:
Ferd: Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad Sahibidir.
Hayy: Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat Sahibidir. Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten O'dur.
Kayyûm: Allah dâimâ kâimdir, tabir câizse dâimâ ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idâre eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey O'nunla var olur, O'nunla ayakta durur, O'nunla devam eder. Allah'ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O'nun irâdesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır.
Hakem: Allah hüküm Sahibidir, hikmet Sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi O'nun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz. Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adâletle hükmeder.
Adl: Allah adalet Sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibârettir. Allah kendisi adalet Sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder.
Kuddûs: Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, âcizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir. Allah kemâl sıfatlar Sahibidir. O'nun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pâk yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar.
Sekînede bu isimlerin zikrinden sonra on dokuz harfli on dokuz âyetle Allah'tan istimdat edilir, Allah'a sığınılır, muhtelif isimleri ile Allah zikredilerek dünyevî ve uhrevî her sıkıntımızı aşmamız için bu isimlerin feyiz ve bereketi istenir. (19ayet aşağıda mevcut)
Üstad Hazretleri on dokuz Kurân âyetinden alınan on dokuzar harfli bu yüksek ve öz metinlerin besmeleden itibaren on dokuz defa okunmasını önermiştir. On dokuz rakamı Kurân'dan alınan bir şifredir. Bilindiği gibi, Kurân'da ebedî âlemlerle ilgili verilen bir haberde on dokuz adedi telâffuz ediliyor.
Seksen yılı aşkın hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden harika bir sûrette korunmuş olan Üstad Saîd Nursî Hazretlerinin, İmam-ı Gazali yoluyla Hz. Ali'den (R.A.) ders aldığı sekine gibi yüksek esrarlı evradı kendisine daimî bir vird edinerek hiç terk etmeden okumuş olması6, bize, her sıkıntı ve fitne ânında sığınacağımız açık ve koruyucu bir kapı olduğunu göstermeye yeterlidir.
Nasıl Okunur?
- Niyet (ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek)
- İstiğfar (7 DEFA)
- Salavat-ı Şerife (7 DEFA)
- Allah-u Ekber (10 DEFA)
- Altı Esma (FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN) her ayetle beraber okunacak.(19 DEFA)
6 esma: FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN.
- Seyec'alullâhu bağde usriy-yusrâ.
- Ve anetil vucûhu lil hayyil kayyûm.
- Ve innallâhe biküm leraûfur-rahim.
- İnnallâhe kêne tevvêber-rahîmê.
- İnnallâhe kêne ğafurar-rahimê.
- Fe innâllahe kêne afüvven kadîrâ.
- İnnallâhe kêne semiam-basîrâ.
- İnnallâhe kêne alîmen hakîmê.
- İnnallâhe kêne aleyküm ragîbê.
- İnnê fetâhnê leke fetham-mübînê.
- Ve yen surakellâhu nasran azîzê.
- İnnê hızballâhi hümül ğâlibûn.
- İnnallâhe hüvel kaviyyül azîz.
- İnnallâhe hüvel ğaniyyül hamîd.
- Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ Hû.
- Hasbünallâhu veniğmel vekîl
- Lê yehzünühümül fezeul ekber
- İyyâke nağbudü ve iyyâke nestaîn
- Velhamdü lillêhi rabbil âlemîn
Ayetlerin Mealleri
- Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir.[4]
- Yüzlerin sıkıntısı Hayy-ı Kayyûm içindir.
- Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
- Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir.
- Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
- Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır.
- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.
- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir.
- Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür.
- Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık.
- Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin.
- Şüphesiz Allah'a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir.
- Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır.
- Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah'tır.
- Allah bana yeter. O'ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.
- Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.
- En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez.
- Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz.
- Ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Okunuşu
Allahüekber Allahüekber Allahüekber Allahüekber Allahüekber Allahüekber Allahüekber Allahüekber Allahüekber AllahüekberBismillahirrahmanirrahiym.
(Ferdün, Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûsun)
Seyec'alullâhu bağde usriy-yusrâ. Ve anetil vucûhu lil hayyil kayyûm. Ve innallâhe biküm leraûfur-rahim. İnnallâhe kêne tevvêber-rahîmê. İnnallâhe kêne ğafurar-rahimê. Fe innâllahe kêne afüvven kadîrâ. İnnallâhe kêne semiam-basîrâ. İnnallâhe kêne alîmen hakîmê. İnnallâhe kêne aleyküm ragîbê. İnnê fetâhnê leke fetham-mübînê. Ve yen surakellâhu nasran azîzê. İnnê hızballâhi hümül ğâlibûn. İnnallâhe hüvel kaviyyül azîz. İnnallâhe hüvel ğaniyyül hamîd. Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ Hû. Hasbünallâhu veniğmel vekîl. Lê yehzünühümül fezeul ekber. İyyâke nağbudü ve iyyâke nestaîn. Velhamdü lillêhi rabbil âlemîn
...................................
Sekine Duası, tamamı Kur’an’da geçen Allah’ın güzel isimlerinden ve ayetlerden oluşmaktadır.
Sekine kelimesi sözlükte kalp huzûru, itminan duygusu, güven, sükûnet, dinginlik, vakar, ağırbaşlılık v.b. anlamlara gelmektedir. (İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, Beyrut ts., XIII/213; Tâcu’l-arûs, I/8069-8071)
Tasavvufta ise genel anlamıyla sekîne gaybın ve manevî feyzin gelişi esnasında kalbin yaşadığı tatmin hali ve gönül huzûru şeklinde tarif edilmektedir. (İbn Arabî, Istılâhâtü’s-sûfiyye, s. 13; Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât, I/159)
Kitaplarımızda Hz. Ali (ra)’ye inen bir Sekine’den bahsedilir. Bu Sekine, Mecmuatü'l-Ahzab'ta “Kaside-i Ercûze” şeklinde geçmektedir. (Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab, Sayfa 582-597) Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile yapılan bir duadır.
Bu altı ismin mânâları kısaca şöyledir:
Ferd: Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad sahibidir
Hayy: Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat sahibidir Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten Odur
Kayyûm: Allah dâimâ kâimdir, tabir câizse dâimâ ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idâre eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey Onunla var olur, Onunla ayakta durur, Onunla devam eder. Allah’ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nun irâdesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır
Hakem: Allah hüküm sahibidir, hikmet sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi Onun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz. Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adâletle hükmeder
Adl: Allah adalet sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibârettir. Allah kendisi adalet sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder.
Kuddûs: Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, âcizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir. Allah kemâl sıfatlar sahibidir. Onun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pâk yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar
Sekîne’de bu isimlerin zikrinden sonra on dokuz harfli on dokuz âyetle Allah’tan istimdat edilir, Allah’a sığınılır, muhtelif isimleri ile Allah zikredilerek dünyevî ve uhrevî her sıkıntımızı aşmamız için bu isimlerin feyiz ve bereketi istenir
Bediüzzaman Hazretleri "Sekîne" olarak isimlendirilen duanın okunma şeklini de “yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli” (Lem'alar s. 425) şeklinde ifade etmiştir. Daha sonraları kendisi yetmiş bir ayetten on dokuz tanesini seçerek, “Sekine duası” şimdiki okuna gelen halini almıştır. (Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, s 119)
Sekine duasının sırları
Sekine on dokuz sistemine dayalı olarak ortaya konulan bir ism-i azam duasıdır. Besmelenin on dokuz harfine uygun olarak, on dokuz harfli olan Allah'ın ismi şeriflerinin yer aldığı bu duanın büyük bereketinin olduğunu söyleyen İmam-ı Ali (ra), hem Celcelutiye, hem Ercuzesinde bu isimlerin üzerinde özellikle durmaktadır.
İmam-ı Ali (ra)'nin, on dokuz sistemine dayalı bu Sekine'yi doğrudan Kur'an'dan aldığını gösteren birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır.
1. Sekine altı isimden (Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs) meydana gelmektedir. Kur'an'da “sekine” kelimesi de altı defa ( Bakara 2/248, Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) geçmektedir.
2. Kur'an'da geçen sekine kelimesi birçok yönden on dokuz sayısını göstermektedir.
a) Bakara suresinde geçen Sekine kelimesi, Talutun hükümdarlığının bir alameti olarak söz konusu edilmiş ve Tabut denilen bir sandığın içinde ilahi yardımın bir simgesi olup, Allah tarafından inananlar için büyük bir moral olup, sükunet, güven ve huzur anlamında kullanılmıştır. Bu ayetten önce surede 247 (13x19) ayet geçmiştir.
b) Sekine kelimesinin diğer tekrarları, Hz. Peygamber (sas) ve Müslümanlar için söz konusudur. Bu beş tekrardan ilk üçü Fetih Suresinde söz konusudur. Son ikisi ise Tevbe Suresinde geçmektedir. Bu iki surenin tertip numaralarının (9+48) toplamı: 57 (3x19)'dir. Bu iki sure arasına tam 38 (2x19) sure yerleştirilmiştir.
c) Söz konusu beş ayet numarasının ( Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) toplamı : 114'tür. Bu sayı, Kur'an'ın 114 sure sayısına uygun olup ondokuzun altı katıdır.
d) Nüzul sırası itibariyle “sekine” kelimesi ilk defa Fetih Suresinde inmiştir. Bu sure, bi'setin on dokuzuncu yılında (Hudeybiye seferi dönüşünde) inmiştir. İçinde yer aldığı şifresiz (Başında kesik harfler bulunmayan) sureler sistemine göre, ilk ayeti, 102x19(=17x114) katı bir sıradadır.
e) Sekinenin ilk defa indiği (Fetih, 48/4,18) ayetlerdeki şekli olan “el-Sekinet”in ebced değeri 571'dir. Bu tevafuk, Efendimizin (asm) dünyaya teşrifleri insanlık için bir huzur ve güven kaynağı olduğuna işaret sayılmalıdır. Okunmayan vasıl elifi hariç tutulursa, ebced değeri 570(30x19)dir.
3. Sekine olarak isimlendirilen altı ismin harf sayısı da on dokuzdur.
4. Sekinenin temel unsurlarından biri de besmeledir. Besmelenin harf sayısı da on dokuzdur.
5. On dokuz harfli besmelenin geçtiği ayet numarası (Neml, 27/30) ile on dokuz cehennem zebanilerini sayısı için söz konusu edilen ayet numarası (Müddesir, 74/30) aynıdır. Bu tevafuk besmele ile zebaniler arasında bir ilişkinin varlığını göstermekte ve büyük sahabi Abdullah b. Mes'udun
“Besmelenin harfleri cehennem zebanilerinin sayısı kadar olup on dokuzdur. O halde, on dokuz zebaniden kurtulmak isteyen, on dokuz harfli besmeleyi okusun. Bunu okuyan kimse için Allah, bu harflerden her birisini bir zebaniye karşı bir zırh yapar. Cehennem melekleri olan zebanilerde bütün işlerini besmele çekerek yapar ve bütün güçlerini besmeleden alırlar.” (Kurtubi I/12; Beki Niyazi, Namazın Sayısal Mucizesi, s.15)şeklindeki görüşlerinin doğruluğunu teyit etmektedir. İlginçtir on dokuz harfli besmele ile on dokuzdan söz eden ayetin numarası olan 30 sayısı 19 sayısı ile çarpıldığı zaman, yukarıda geçtiği üzere, “el-sekinet” in ebced değeri olan 570 rakamını buluruz.
6. ”Sekinet” kelimesini tehecci usulü ebced değeri : (sin=120, kaf=101, ya= 12, nun=106, ta=402) 741(39x19)'dir. Yine ilginçtir, ondokuzdan bahseden Müddessir Suresinin ilk ayeti, sondan itibaren Kur'an'ın 741. ayetidir.
7. Sekine farklı maksatlar için, altı ism-i azama farklı ayetler eklenerek okunur. Ancak bu ayetlerin on dokuz sayısına uygun olması gerekmektedir. Nitekim, Bediüzzaman Said Nursi, bir zamanlar bu altı isme 171 (9x19) ayet ilave ederek okuduğunu ilave etmektedir.
8. Bediüzzaman tarafından düzenlenen elimizdeki şekliyle “Sekine“ duası değişik yönlerden on dokuz sayısını göstermektedir:
a) On defa Allahu Ekber (Allah en büyüktür) diye tekbir getirildikten sonra on dokuz harfli besmele ile Allah'ın on dokuz harfli altı ismine yer verilmektedir.
b) Söz konusu on dokuz ayetin her birinin harfleri de on dokuzdur. -Yalnız yirminci surede geçen ikinci ayet yirmi adet harften oluşmaktadır.- (“ve anetil vucuhü lil hayyil kayyum “ yirmi adet harften oluşmaktadır. Ancak bu ayetin başındaki “vav” atıf vavıdır. Yani bir önceki ayetle bu ayeti bağlayan bir bağlaçtır. Türkçedeki “ve” ile aynı işlevi görmektedir. Bağlacı saymadığımızda ayetin ifadesi olan “anetil vucuhü lil hayyil kayyum” kalır ki bu da on dokuz harftir.)
c) ”Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.” mealindeki ayet on dokuzuncu sırada yer almıştır. Bu ayet, bu şekliyle (vav'lı olarak “velhamdülillahi Rabbilalemin şeklinde) Saffat Suresinin 182. ayeti olarak geçmektedir.
- Bu ayetin harf sayısı ondokuzdur.
- Bu ayet kendi sisteminde (başında şifreli harf bulunmayan sureler sistemine göre) Kur'an'ın 1824. (96x19=5x19x19+19) ayetidir.
- Bu ayet, Kur'an'daki “elhamdülillah” cümlesinin on dokuzuncu tekrarıdır.
- Bu ayetin ebced değeri: 589 (31x19)'dur.
Sekine Duasının Okunuş Şekli :
Bildiğimiz kadarıyla sekine duasının iki farklı okunuş şekli vardır.
Birincisi: Bildiğimiz üzere besmele ile on dokuz defa okunmasıdır.
İkincisi ise bazı ağabeylerden duyduğumuza göre Hulusi Ağabey şu şekilde de okunabileceğini söylemiştir:
1. Niyet (ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek)
2. İstiğfar (7 defa)
3. Salavat-ı Şerife ( 7 defa)
4. Allah-u Ekber (10 defa)
5. Altı Esma her ayetle beraber okunacak. (19 defa)
- Besmeleden sonra altı esma (Ferdun, hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddusun) sonra birinci ayet on dokuz defa okunacak. Arkasından tekrar besmele altı isim sonra ikinci ayet on dokuz defa okunacak. Örnek: Bismillahirrahmanirrahim, Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddusun- “Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra” on dokuz defa okunur. Sonra tekrar besmele ve ikinci ayet okunur, böylelikle bütün ayetler okunur. Bu okuma şeklinin şöyle olduğu da söylenmektedir: Şayet sekine okuyan kişi belli bir amaca göre okuyacaksa, Besmele ve altı isimden sonra amacına uygun olan ayeti 19 defa okumalıdır.
Okuma şeklindeki on dokuz sayısı hakkında şunları da göz önünde tutmakta fayda vardır: 19x19=361 eder. 361 çemberin açısıdır. Ancak matematikçiler hesaplarda kolaylık olması için bunu 360 olarak kabul etmişlerdir. Sekinede her ayet 19 harftir ve 19 defa okunur. Kanaatimizce, 19x19 olarak okunan sekine ile okuyanın çevresinden nurdan bir kalkan oluşmaktadır.
Yapılan Bir Tenkite Cevap:
On Sekizinci Lem'a da geçen aşağıdaki metin bazıları tarafından tenkit edilmektedir.
“Sonra Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum..."Görüldüğü üzere, Hz. Ali’ye (k.v.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa –haşa- Peygamberane bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu Lem'a’nın ön sözünde: Gizli kalmış gaybî mühim bir Mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder.” diyerek, konunun öncelikle Efendimiz (sav) ‘min bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır." işaretine mazhar Hz. Ali (k.v.)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir.
İtiraz edilen husus; ifadede geçen “ Sekine namıyla bir sayfa” ise , sayfadan murat ilahi bir ilhamvari mesajdır, yoksa Efendimize (sav) inen “vahiy” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail aleyhisselamı görmüş olma keyfiyeti ise, başta Hz. Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsame bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok sahabe Cebrail aleyhisselamı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler. (Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; Mağâzî: 18, Libas: 24, İmân: 37; Müslim, Fedâil: 46, 47, İmân: 1-7; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/361)
Şayet itiraz sayfanın kucağına düşme keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır:
"Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, ’Yaz’; o da yazdı, sonra nazmetti." (Şualar, s. 635)Konuyu özetlemek gerekirse; Cebrail (as) Peygamberimizin (sav) huzuruna geldiği vakit altı İsm-i Azam’lı münacat duasını, murad-ı ilahi gereği, “İlim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (k.v.)” nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz’de (sav) Hz. Ali’ye (ra) Sekineyi bir kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlahi , nazmetme işlevini Hz .Ali’nin (ra) yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir. (bk. Cevşenü'l Kebir ve Meali İcmali, Tercüme Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki, Tenvir Neşriyat; Tenkite verilen cevap için Dr. Emin Şimşek Bey'in yazısından faydalanılmıştır)
Sekine Geçen Ayetlerin Mealleri:
1. Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir. (Talak, 65/7)Sonuç :
2. Bütün yüzler gerçek hayat sahibi, her şeyi ayakta tutan Allah'a baş eğmiştir. (Taha, 20/111)
3. Şüphesiz, Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Hadid, 11/9)
4. Şüphesiz, Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir. (Nisa, 4/16)
5. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Nisa, 2/23, 106)
6. Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır. (Nisa, 4/149)
7. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür. (Nisa, 4/58)
8. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir. (Nisa, 4/11)
9. Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür. (Nisa, 4/1)
10. Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. (Fetih,48/1)
11. Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin. (Fetih, 48/3)
12. Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir. (Maide, 5/56)
13. Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır. (Hud, 11/66)
14. Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır. (Lokman, 31/26)
15. Allah bana yeter. O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. (Tevbe, 9/129)
16. Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Al-i İmran, 3/173)
17. En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez. (Enbiya, 21/103)
18. Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz. (Fatiha, 1/5)
19. Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. (Fatiha, 1/2; Enam, 6/45)
Manevi hayatın merkezi olan kalp dünyamızı canlı ve aksiyoner tutmada evradda devamlılık ve disiplin şarttır. Evrâd u ezkârı terk etmek iç dünyamızdaki bozulmanın alâmetidir. Bunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder:
“...günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar. Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” (Lem'alar s. 9)Bir asra yaklaşan hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden hârika bir sûrette korunmuş olan Bediüzzaman Hazretlerinin, Hazret-i Ali (ra)’den ders aldığı Sekîne gibi yüksek bir evradı kendisine dâimî bir vird edinmesi ve terk etmemesi, Sekine'nin sıkıntı ve gaflet anlarında bize bir kalkan ve nur olacağı kanaatindeyiz.
..................................
ibrani mistisizmine* göre dişi olarak kişileştirilmiş akıl.,,kabalaci ogretiyle baglantili masalsi metinlerde tanri'nin gelini olarak da gecer.bilgiye sahip olmak, shekinahla cinsel olarak bütünleşmeye benzetilmiştir.,serbestliği (cinsel ve sosyal yönden) ve özgürlüğü sembolize eden, insanlığı çok seven ve onlara en yakın olan dişi meleklerden biri. ayrıca metatron, shekinah'ın erkek olarak dengi kabul edilirmiş
hechina,
kalmak veya oturmak anlamına gelen İbrani fiili schachan'dan
türemiştir. Shekinah Tanrı'nın dişi yansıması veya alçak dünyamızı
destekleyen Tanrı'nın dişi yönüdür. Yerdeki Ana, Prenses, Gelin ve
Kraliçe olarak da anılır.Tanrı(Adonai) Shekinah olmadan
eksiktir. Tapınağın yıkımında Tanrı'nın dünyada barınağı kalmamıştı.
Sohar'da şöyle yazar:Tüm halkların büyüdüğünü fakat İsrail'in gittikçe
küçüldüğünü görüyoruz. Bu neden böyle? Çünkü kral Shekinah'ı gönderip
onun yerine esiri(Lilith) almıştır... Shekinah'sız krala kral
denilmemeli. Kabalist için örneğin Sebt gününde güneşin(erkek) ve
ayın(kadın), Tanrı'nın o gün gelini birleşmesi, erkek ve dişi
prensiplerini birleştirmek çok önemlidir. Erkeğin Shekinah'a
aydınlanması için ihtiyacı vardır; tıpkı Tanrı'nın Shekinah'ya bilgeliği
ve yaratıcılığı için ihtiyaç duyduğu gibi. Shekinah, sözlü Tevrat ile
bir tutulur. O bunun ile giydirilmiştir. Yazılı Tevrat Tifereth
(güzellik, Kabala'nın on sefirasından altıncısı)ile birdir. İkisi bir
birim oluşturmalı. Safed'deki kabalistlerin yeniliklerinden biri, gizli
bilginin herkesin Shekinah ile irtibata geçebilmesi ve dünyanın
iyileştirilmesinde yardımcı olabilmesi için, herkese açık olmasıdır.
oshua Abelson “Jewish Mysticism/An Introduction to the Kabbalah” (“Yahûdî Mistisizmi’ne Giriş: Kabbalah”) adlı, 1913 yılında basılmış olan kitâbında bize Kabbalah Bilgeliği’ni tanıtmaktadır. Yaşamımızın bâzı temel sorularına cevâplar sunmaktadır. Neden varız? Yaşamlarımızın amacı nedir? Nereden geldik? Nereye bağlıyız?
Joshua Abelson’a göre her nefsin kaynağına duyduğu iştiyâk, Tanrısal Sevgi’nin ya da Aşk’ın (Amor) kaynağıdır. Kim olduğumuz, nereden geldiğimiz ve nereye bağlı olduğumuz, aşağıdaki paragraflarda bir nefs yolculuğu olarak açıklanmaktadır.
Shekinah, Tanrısal Varlık ve Huzûr’dur. Zohar metinlerinde Kraliçe (Queen) olarak da anılır. Görkem ondan gelir. Talmudik metinlerde insânın ölüm ânında Shekinah’ı gördüğü yazılıdır. Shekinah’ın görülüşü, nefsin yüksek düzeyi olan Neshamah için eve dönüş sinyalidir. Nefsin evi, Evrensel Nefs’tir. Dünyâsal beden içinde eğitimini tamâmlayanların döndükleri yerdir. Semâvî Kral’ın sarayıdır. Neshamah tekrâr kaynağına tırmansın ve onunla birlik hâline gelsin diye, öncesinde nefs bir sâfiyet ve kemâlât kazanmak zorundadır, çünkü Tanrısal Olan ile insânî olan arasındaki paydaşlık, insânî olan günâh ile kaplı olduğunda bozulmaktadır.
Bâbil Talmud’unun Sabbath Risâlesi’nde şöyle yazmaktadır: “Shekinah, sâdece bilge olan, güçlü olan ve zengin olan bir kişi ile birlikte yaşar.” Bilge oluş, rûhsal kemâlâtı gösterir; güçlü oluş, fiziksel fakültelerin gelişmişliğini gösterir; zengin oluş, ahlâksal niteliklerdeki, erdemlerdeki kemâlâtı gösterir.
Tanrısal Kral, nefsin maddî dünyâdaki gelişimini tamâmladığını gördüğünde, o nefs için hasat zâmanı gelmiş demektir. O nefsi Kendisine çağırış zamânı gelmiş demektir. Bu çağrının temelinde sevgi vardır. Kral, sevgili oğlunu ya da kızını sarayına getirsin diye Kraliçe’yi görevlendirir. Shekinah bu Kraliçe’dir. Semâvî Krallık’taki saraya giden yolculukta nefse rehberlik edecek olan, odur.
Eğer kişi nereden geldiğini ve nereye döneceğini bilmiyor ise, bu dünyâdaki yaşamı sırasında karşılaşacağı yoksulluk, hastalık ve ölüm gibi olaylara nasıl tepki vermek gerektiğini de bilemeyecektir. Ağzından çıkan sözler ve davranışları bunu gösterecektir.
Genellikle ölen kişinin yakınları ağlarlar. Fakat eğer aralarında bir bilge var ise, onlara “Neden ağlıyorsunuz?” diye soracaktır. Neden ağlıyorsunuz? Ölen kişi Kral’ın oğlu ya da kızı değil miydi? O buraya gelmeden önce babasının sarayında yaşamıyor muydu? Bu sebeple Mûsâ, Hakîkati bildiği için, ölünün arkasından ağlayıp yas tutanları gördüğünde, onlara şöyle demiştir: “Sizler Tanrınız olan Rabbin çocuklarısınız. Kendinizi kesmeyin, kaşlarınızın arasını traş etmeyin.” Eğer bütün iyi insânlar bunu bilselerdi, Dünyâ’ya vedâ ediş zamânı geldiğinde neşe ve sevinçle kutlayış çığlıkları atarlardı. Shekinah’ın görkemi ile aralarına inişini kutlarlardı.
Her nefs maddî dünyâda yaşarken, insânlardan, olaylardan ve durumlardan oluşan çeşitli sorunlarla ya da engeller ile karşılaşır. Bu engelleri aşmak için doğa ötesi bir güç ile bağlantı kurmak zorundadır. Bu doğa ötesi güçlerin en büyüğü Tanrısal Ad ya da Tanrı’nın Adı’dır. Her nefs bu Ad’ı bilmek ve bu Ad ile râbıtalı bir şekilde yaşamak zorundadır.
Tanrı’nın Kutsal Adı, O’nun Işıklarından ya da Sefiralarından başka bir şey değildir. Bu Işıklar ya da Sefiralar, Tanrı’nın etkinliğini ve enerji verişini temsîl ederler. Tanrısal Ad, onların bütünlüğüdür. Essenik yazılarda, Tanrı ile evren arasındaki ilişkilerin mistik yönü, Tanrısal Ad ile ilgilidir. Sepher Yetzirah Kitâbı’nda da böyledir. Talmudik ve Midrashik kayıtlarda bu firkin başlangıcı Eski Ahid’e kadar götürülür: “Bu benim ebedî Ad’ımdır ve bütün nesiller boyunca bu Ad ile anılacağım.” Bir başka örnekte de şöyle yazar: “Ey Rab, Senin Ad’ın sonsuza kadar yaşayacak ve bütün nesiller boyunca bu Ad ile anılacaksın.”
Dolayısıyla bir mistik Tanrı’yı rûh rûh’a bir dokunuş ile bilir. Bir ânda bir vizyon görür. Bir ânda, nefsinin sessizliği içinde, kendisi ile konuşan lâtif bir ses duyar. Bu mistiğin nefsi artık hakîkat arayışında tek başınadır. Onun tek başınalığı, Tanrı ile baş başa olan bir nefsin tek başınalığıdır.
.
‘’Tanrı’nın
“dişi” yanı olarak görülen, Musa’ya Tur’da Allah’ın “ağaçtan” seslenip
gözükmesi gibi insana Tanrı’nın gözle görülür yanını ifade eden
“Shekinah” kavramı “ağaç/yaşam ağacı” ile sembolize edilen ve geçmişteki
(sonradan şeytanla ilişkilendirilecek olan) Ba’al’ın eşi olan Tanrıça
Asherah’ın karşılığıdır.
“Ağaç” ve “Yılan” ise Tanrıça Asherah ile Lilith arasındaki ortaklığın en bilindik sembolleridir. Adem’in ilk eşi olup ondan ayrıldıktan sonra şeytan ve cinlerle ilişki kuran Lilith aslında yasak meyveyi Havva’ya uzatan ağaçtaki “yılan kadın”dır. Yasaklanmış ağaç daha doğru bir ifadeyle Asherah’ın “yaşam ağacı” bu “yılan kadının”ın barındığı yuvasıdır.’’
“Ağaç” ve “Yılan” ise Tanrıça Asherah ile Lilith arasındaki ortaklığın en bilindik sembolleridir. Adem’in ilk eşi olup ondan ayrıldıktan sonra şeytan ve cinlerle ilişki kuran Lilith aslında yasak meyveyi Havva’ya uzatan ağaçtaki “yılan kadın”dır. Yasaklanmış ağaç daha doğru bir ifadeyle Asherah’ın “yaşam ağacı” bu “yılan kadının”ın barındığı yuvasıdır.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder