2 Nisan 2015 Perşembe

Kıyâme suresinin 16-19.

Kıyâme  suresinin  16-19.  ayetlerinin  muradını  belirlemeyi hedeflemektedir.  Nitekim ilgili ayetlerin  Hz. Peygamberin  vahyin inişi esnasında dilini aceleyle kıpırdatması  üzerine nazil olduğu haber verilmektedir.  Öte yandan Kıyame  suresinin  tamamının,  dirilişi  kabul  etmeyen  inkarcı  insanla  ilgili olduğu düşünüldüğünde;    anılan   ayetlerin   Hz.   Peygamber’le    değil,   inkarcı   insanın durumuyla  ilgili  olması  gerektiği  de  makul  görünmektedir.  Sonuçta  bir  ayetin birden fazla veçheye ışık tutması mümkün görülmekte ve bu seçeneklerin her birisi murâdı ilâhîye ulaşma çabası olarak değerlendirilmektedir.

“Dilini  aceleyle  kıpırdatıp durma, çünkü onu bir araya toplamak ve okumak bizim işimiz. Biz  onu  okuduk  mu,  o  zaman onun okunuşunu  takip  et, çünkü onu açıklamak da bizim işimiz.”  Kıyâme (75) : 16-19.

İlgili Âyetlerin Öğretim Yöntemine Katkısı
Hz. Peygamber’le ilgili olması durumunda söz konusu âyetler, meleğin vahiy getirmesi esnasında, elçiye nasıl davranacağını öğretmekte ve onun ilkâ edilen vahyi sadece dinlemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Elçi için unutma gibi bir  endişeye  mahal  yoktur,  çünkü  bu  âyetler  grubuyla  Allah  Teâlâ,  Hz. Peygambere şu üç konuda kefil olmaktadır: 1-Vahiy ona ezberletilecektir. 2-Ona vahyin indirildiği şekliyle okuması kolaylaştırılacaktır. 3-İnzal edilen vahiy gerektiğinde tebyin ve tefsir edilecektir.20
Öte yandan söz konusu âyetler grubu bu haliyle tüm Müslümanlara önemli bir pedagojik yöntem de öğretmektedir: Vahiy nazil olurken, nasıl Hz. Peygamber’in yapması gereken, inen vahyi sadece dinlemek ve acele etmemek ise, Peygamber’den ve âlimlerinden Kur’ân’ı dinleyen Müslümanların da, mesajların sırlarına vakıf olabilmek için, öncelikle, tekrar etmeden sadece dinlemeleri  gerekmektedir.21    Elbette  bu  yöntemin  tüm  hoca-talebe  ilişkisine şâmil kılınması da mümkündür ve pedagojik iletişimin gerektiği şekilde gerçekleşmesi için oldukça yararlıdır.
Yeri gelmişken Mesnevî şârihi merhûm Tâhirü’l-Mevlevî’nin, iyi öğrenebilmek   için   talebenin   mutlaka   hocasını   can   kulağıyla   dinlemesi gerektiğini belirtme sadedinde iktibas ettiği şu şiirsel anekdotu hatırlamak da mümkündür:22

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder