12 Haziran 2017 Pazartesi

Döllenme Ve Fertilizasyon Hz Meryem Hz isa











Döllenme Ve Fertilizasyon



Yumurta toplama işleminin ardından bu kez kadından alınan yumurta ve erkekten alınan spermler laboratuvar ortamında döllenir. Bu embriyo transferi gerçekleştirilmeden önce ki son adımdır.
Yumurta toplama (OPU) işlemi sırasında emilerek alınan follikül içeriği hemen laboratuvara gönderilir. Özel bir mikroskopla incelenen bu sıvının içinde bulunan yumurta kültür sıvısının içine konarak inkübatör denilen aygıta kaldırılır. İnkübatör, sıcaklığı 37 oC, karbondioksit oranını da %5 – 6 düzeyinde sabit tutar. Olgun yumurta hücreleri 4 – 6 saat sonra döllenme için hazır hale gelir. Uyarılma sonrası çapı 18 – 22 mm arasında olan folliküllerin yaklaşık %80’inden döllenmeye uygun olgun yumurta elde edilebilir.
Kadından yumurtaların (oositlerin) toplandığı esnada erkek de sperm verir. Sperm alınması içn en ideal yöntem mastürbasyondur. Menisinde canlı sperm bulunamayan kişilerde ise cerrahi olarak sperm aranır. Elde edilen meni özel bir kap içine alınır ve sıvılaşması olması beklenir. Sıvılaşan meni, sperm sayısı, hareketliliği ve şekli yönünden incelenir.
Tüp bebek planlanan hastalarda en önemli kriter hareketli sperm sayısıdır. İncelenen sperm döllenme için hazırlanır. Sperm hazırlaması iki nedenden dolayı önemli. Bunlardan birincisi menide bulunan yabancı proteinleri temizlemek, ikincisiyse bazı reaksiyonları tetikleyerek spermin hiperaktif olmasını sağlamak.
Yumurta kültürü ve sperm hazırlanması tamamlandıktan sonra döllenme işlemine geçilir. Spermlerle yumurtalar buraya bırakılırlar. Her bir yumurta hücresi için 20.000 sperm kullanılır. Sperm parametrelerinin bozuk olduğu durumlarda bu sayı arttırılabilir. Erkek faktörü varlığında veya nedeni açıklanamamış infertilite olgularında mikroenjeksiyon (ICSI) tercih edilmeli. İşlemden 16 – 18 saat sonra döllenme olup olmadığı kontrol edilir. Döllenmiş yumurtada tek olan hücre sayısı ikiye çıkmıştır.
Döllenmiş yumurtalar tekrar kültür ortamına konur ve ileri aşamalara ulaşmaları beklenir. Uygun aşamaya gelindiğinde embriyolardan kaliteli olanlarından belirli bir sayıda alınarak kadının rahmi içine transfer edilir.

































Meryem A.S. nasıl hamile kaldı?


meryem
Allah’ın yarattığı ve indirdiği ayetler, Allah katından geldiği için birbirleriyle uyumludur.
“Biz onlara âyetlerimizi, hem çevrelerinde hem de kendi içlerinde göstereceğiz; sonunda onun gerçek olduğu onlar açısından iyice anlaşılacaktır.” (Fussilet 53)
İndirilen ayetlerde yaratılan güneş, ay, yıldız, denizler, dağlar gibi ayetlerden de bahsedilir. İkisi arasındaki uyum indirilen ayetlerin Allah’tan geldiğine bir delildir (Bkz. Kur’an ve Olağanüstülükleri)
Ateistlerin bir dine tabi olmayı reddetmelerinin sebeplerinden biri olan, müslümanların ise bilimle haşır neşir olmamasından dolayı açıklayamadıkları ve sadece Allah’tandır deyip kabul ettikleri meselelerden biri de Meryem A.S.’ın hamile kalmasıdır.
“İmran’ın kızı Meryem’i de (örnek göstermiştir): O (Meryem) ki iffetini korumuş, buna karşılık Biz de onun (rahminde)kine ruhumuzdan üflemiştik; o da Rabbinin kelimelerini ve O’nun kitaplarını gönülden tasdik etmişti: zira o, Allah’ın iradesini gerçekleştirmek için el pençe divan duranlardan biriydi.” (Tahrim 12)
Bu ayetde Meryem A.S.’dan bahsederken (fe nefahnâ fîhi) eril zamir kullanılmış olması müfessirleri oldukça sıkıntıya sokmuştur. Merhum Elmalılı bundan 70 yıl önce Kur’an’ın akletme ve sorgulama emrini çok iyi uygulayarak (Sad 29, Zümer 9, Âl-i İmrân 190191), Meryem’e ruh üfleme sırasında işaret eden zamirden dolayı onun hem dişi hem de erkek özellikleri olduğunu vurgulamıştır. Mustafa Öztürk ise bunu Partenogenez‘le (döllenmesiz üreme) açıklamıştır. Fakat Partenogenez’de doğan yavrular dişi olduğundan bu mümkün değildir.
Dr. Zeki Bayraktar ise Elmalılı’nın tefsirindeki temel düşünceyi alıp biyolojik olarak geliştirerek konuyu bilimsel olarak açıklamıştır:
Kur’an’a göre;
1- Meryem İmran’ın kızıdır (Tahrim 12)
2- Harun’un kızkardeşidir (Meryem 28)
3- İsa’nın annesidir (Müminun 50)
4- Annesi Meryem için “ben onu kız doğurdum” demiştir (Al-i İmran 36)
Bu ayetler ışığında Meryem A.S.’ın dış görünüş itibarıyle cinsiyeti konusunda bir sorun olmadığı anlaşılıyor. Fakat Rabbimiz Meryem A.S.’a bazı özellikler verdiğini belirtiyor:
1- Diğer kadınlara tercih edildi (Al-i İmran 42)
2- Allah onu bir bitki gibi bitirdi (Al-i İmran 37)
3- Herhangi bir beşer dokunmadığı halde kendi kendine gebe kaldı ve İsa A.S.’ı doğurdu (Meryem 2027)
Bir beşerle temas etmeden kendi kendine gebe kalmaya oto fertilizasyon denir. Gebelik için normalde bir sperm ve bir ovum gerekmektedir. Eğer Hz. Meryem’in genital yapısında hem sperm hem de ovum (zaten dişi olduğu için var) üreten dokular varsa, fertilizasyon mümkündür. Az önce bahsedilen Tahrim suresinin 12. ayetinde eril zamir kullanılması, Meryem A.S.’da hem eril hem de dişil hücreler olmasına işarettir. Bu tıp literatüründe dişi hermafroditizm denilen durumdur. Hermafrodit vakalar daha ziyade dişilerde görülmekte olup, erkeklerde çok az rastlanır bir durumdur. Bu asla çift cinsiyetlilik değildir.
İnsanda normal olarak biri sağda, birisi solda olmak üzere iki adet yumurtalık bulunur. Erkekte olanlara ‘testis’, dişide olanlara ‘over’ denir. Bazı bireylerde iki over veya testis yerine birer over veya testis bulunabilir. Bireyde hem over ve hem testis bulunuyorsa, bunlara “Hermafrodit” denir. Yani genital yapısında hem erkek ve hem dişi yumurtalık bulunması. Bu bayanlarda kadın anatomisi, fizyolojisi vardır, kromozom yapısıda kadındır. Sadece ilaveten eril bir dokuları vardır ve normal şekilde gebe kalıp doğurabilirler.
Son 40 yılda 27 hermafrodit vaka gebe kalmış, bunlardan 20 tanesi, sağlıklı bebek dünyaya getirmiştir. İlginç olan, konuyla bağlamı açısından, bu bebeklerin tamamının erkek olmasıdır. Hermafrodit dişilerde gebelik ürünü dişiyse yaşayamıyor. Bilinen hermafrodit vakalarda şimdiye kadarki gebeliklerde Meryem A.S.’a benzer bir vaka görülmediği de belirtilmeli, yani bebekler babasız değil. Fakat bu tür hermafrodit dişilerde bu teoride mümkün gözüksede şu ana kadar bilinen bir vaka yoktur. 1990 yılında Hollanda’’da yapılan bir araştırmada; 250 civarında hermafrodit tavşan bağımsız odalara alınarak, yıl boyu izlenmiştir. Bunlardan 7 tanesi, kendi kendine gebe kalmıştır. İnsan da tavşanlar gibi memeliler gurubundandır. Dolayısıyla dişi hermafroditlerde, kendi kendine döllenme tıbben mümkündür.
Belki Hz. Meryem dünyadaki bu tür tek vakadır. Bu durumda Hz. İsa tüm kromozomlarını (46 XY)  annesinden aldığına göre; Hz. Meryem’in hem X hem Y kromozomu taşıyan bir hermafrodit olması yani Meryemin kromozom yapısının 46 XX / YY şeklinde olması gerekir. Eğer bu böyleyse Tahrim suresindeki eril zamir tam yerine oturuyor ve bu Kur’an’ın bir mucizesidir.
Bir diğer dikkat çeken ayet olan Al-i İmran suresinin 37. ayetindeki Allah’ın Meryem’i bir bitki gibi bitirmesi de tam yerine oturuyor. Yapılan araştırmalarda özellikle tarla bitkilerinin (kabak, mısır ve diğerleri), dış etken olmadan döllendikleri ortaya çıkmıştır. Yani bu bitkiler aynı dişi hermafroditlerde olduğu gibi, kendi kendini döllemektedir.
Allah böylece indirdiği ayetlerle yarattığı ayeti açıklayıp, Fussilet suresinin 53. ayetinde belirtildiği üzere ayetlerini bize göstermiş oluyor. Allah Kur’an’ın bir çok ayetinde yarattığı ayetlere dikkat çekiyorsa, bizim yapmamız gereken bu ayetleri gözlemleyerek, indirdikleriyle karşılaştırmak ve böylece her şeyin Allah tarafından yaratıldığı inancıyla birlikte imanımızı desteklemektir:
“Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde âyetler vardır. Kendi iç âleminizde de âyetler vardır. Gözlem yapmıyor musunuz?” (Zariyat 5051)
“Hiç bakmazlar mı, bulut nasıl yaratılmış? Gök nasıl yükseltilmiş? Dağlar nasıl dikilmiş? Yer nasıl döşenmiş?” (Gaşiye 1720)
Meryem A.S.’ın gebe kalmasıyla ilgili görüşler, Erdem Uygan’ın hazırlayıp sunduğu, Doç. Dr. Zeki Bayraktar’ın konuk olduğu “Kur’an’a Tarihselci Bakışın Çelişkileri” isimli programdan derlenmiştir. Programı buradan seyredebilirsiniz.




















Platon'un ünlü Şölen'ine bir göz atmak gerekir; burada Aristo, sevgi gücünün sırrını öğrenmeleri için dostlarına yardımcı olmaya karar verir. 
  İnsan oğullarının başlangıçta Hermafrodit oldukları yolundaki efsaneyle başlar. (Tanrı Hermes ile Aphrodite'in erkek ve dişi cinsini kendinde birleştiren oğlu. Biyolojideki hermafrodit (erdişi) terimi bu yunan efsanesine dayanır.) 
   Çok ve çok uzun zaman önce, her insan iki cinsi eksiksiz bir bütün halinde kendinde birleştirmişti, dört bacağı ve dört kolu vardı, her iki yöne doğru bacakları üzerinde dik durarak yürüyebilmekte, ya da taklalar atıp yuvarlanarak koşabilmekteydi..
  Bu iki çift cinsiyetli insanoğulları o kadar güçlü, kendinden emin ve kudretliydiler ki (ruh eşinizle berabersiniz çünkü), kudretlerini azaltmanın en iyi yolunun ne olacağını tartışaduran tanrılar için önemli bir tehdit oluşturmaya başladılar (ruh eşinizle mutlu olursunuz fakat sizi çekemeyenler çok olacaktır).


  Ve Zeus anların ikiye bölünmelerine karar verdi ve bu bölünmeyi, üremenin cinsel ilişki yoluyla gerçekleşmesini sağlayacak biçimde tasarladı..
  Bu bölünme sevgili dostlar çok önemli bir sonuç doğurdu; işte o gün bugündür her varlık, eski bütünlüğüne kavuşmak ve kaybettiği ruh eşini bulabilmek için kendine bir partner aramaya koyuldu..
  
   Aristo buradan şu sonuca varmıştı; Sevgi, bütünleşme arzusunun ve arayışının adı olmaktan ibarettir..
  Velhasılı sevgili arkadaşlar o gün bugündür ruhumuz az önce anlatılan sebepten dolayı yalnız kalmayı ret etmekte ve henüz dünya yaratılmadan önce beraber olduğu diğer yarısını özlemle aramaktadır.. 









Hermaphroditus, Hermafrodit kelimesinin kökeni; Yunan tanrısı Hermes ve tanrıça Aphrodit’in oğlu Hermafrodit (erdişi veya hünsâ), hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlılara verilen addır. Hermafrodit (erdişi veya hünsâ), hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlılara verilen addır.
Kelime olarak hermafrodit, Yunan mitolojisindeki Haberleşme Tanrısı Hermes ile Güzellik Tanrıçası olan Afrodit'in adlarından gelmektedir. Efsaneye göre Afrodit ile Hermes'in bir oğulları olur. Adını Hermafrodit koyarlar. Hermafrodit o kadar güzeldir ki bir su perisinin dikkatini çekmiştir. Peri kız, sürekli ona yakınlaşmak için uğraşır ama Hermafrodit'in nazı ile karşılaşır. Bir türlü yüz bulamayan peri kız, Hermafrodit gölde yüzerken birdenbire karşısına çıkar ve sıkı bir şekilde ona sarılır. Tanrılara onları birbirlerinden ayırmamaları için yalvarır. Sonunda dileği kabul olur ve ikisi de aynı vücutta can bulurlar. Böylece ortaya çift cinsiyetli bir insan çıkar.




.
66:12 - Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi.
BeğenDaha fazla ifade göster
· Yanıtla ·
1
· 19 Mayıs, 20:00
Yavuz Tellioğlu
Yavuz Tellioğlu Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti. Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.” (Al-i İmran 35-36)
BeğenDaha fazla ifade göster
· Yanıtla ·
1
· 19 Mayıs, 20:31
Yavuz Tellioğlu
Yavuz Tellioğlu . Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: "Bu, Allah katındandır." derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
BeğenDaha fazla ifade göster
· Yanıtla ·
1
· 19 Mayıs, 19:59
Yavuz Tellioğlu
Yavuz Tellioğlu Bak bazı Müfessirler Onu Mabedde olması hasebiyle erkeklerle ibadet etmesiyle alakalı o zamir kullanılmış diyor .. "Kânitin" cem'i müzekker sîgası olmakla, Meryem "kânet"in altında "hiye" zâmiri ile müennes (dişi) olarak ifade edilirken, erkek olan "kânit"lerden sayılarak, aynı zamanda hem dişi hem erkek vasfını biraraya toplayıcı bir halde gösterilmiştir. Nitekim Al-i İmrân'da "Rabbine ibadet et: Secdeye kapan, eğilenlerle beraber sen de eğil." (Al-i İmrân, 3/43) âyetinde de bu mânâ vardır. Müfessirler bunu iki şekilde yorumlamışlardır. Birisi, mescidde namaz ve itaat hizmetine devam eden erkekler arasında ve o gruptan sayılmış olmasıdır. Diğeri de öyle kendilerini ibadete verenler sülâlesinden gelmiş bulunmasıdır.
 
 
 
 
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder