26 Ekim 2015 Pazartesi

ESKİ TÜRK İNANÇLARININ İSLAM SONRASINA YANSIMALARINA ÖRNEKLER





 Kül-tegin [altı otuz] yaşıŋa qırq az tapa süledimiz. Sünüg batımı qarığ sökipen Kögmen yaşığ toğa yorıp qırq az budunığ uda basdımız. Qağanıŋ birle Soŋa yışda süŋüsdimiz. Kül-tigin Bayırqunıŋ aq adğırığ binip oplayu tegdi.

Bir erig oqun urtı eki erig udüşru sançdü. Ol tegdükde Bayırqunıŋ aq adğirığ udlıqın sıyu urtı. Qırq az qağanın ölürtimiz ilin altımız. Ol yılqa türgis tapa Altun yasığ toğa...



Tasavvuf

Ahmet Yesevi ile Türk kültürü ve İslam'ın uzlaştırılması süreci başlamıştır. İslam inancı "Tanrı'dan korkma", Türklerin eski inancı ise "Tanrı'yı sevme" üzerine kuruludur. Çünkü İslam'da olumlu ve olumsuz herşeyin (hayır ve şerrin) Tanrı'dan geldiğine inanılırken, eski Türklerde yalnızca olumlu şeylerin Tanrıdan geldiğine inanılırdı. Olumsuzluklar ise Erlik Han'ın (Şeytan'a karşılık gelir) işi idi. Bu nedenle Tanrı'dan korkulmazdı. Bu iki farklılığı uzlaştıran ise tasavvuf düşüncesi olmuştur.

Türbeler ve Yatırlar

Anadolu’da yatır, türbe, dergah, kutsal taşlar, mezar vb. ziyaretlere giden insan sayısı oldukça fazladır. Halen yatırlara, bazı ağaçlara ve kutsal sayılan yerlere bez veya paçavra bağlamak, bu yolla adakta bulunmak inancı sürmektedir. Bu inanç da eski Türklerin kamın davuluna bez veya paçavra bağlanması yoluyla adakta bulunmak, dilemek gibi kansız kurban sayılan inanç ve geleneklerdendir. Ayrıca Türk söylencelerinde sıkça yer alan ağacın kutsallığı da burada kendini göstermektedir. Dilek ağaçları bunun kalıntısıdır. Hatta Hristiyan inancına da "Noel ağacı süslemek" olarak Türklerden geçmiştir.

Güneş ve Ay

Anadolu’da orta yaşın üzerindeki insanların çoğu, güneşin ve ayın ilk görülmesi sırasında, ya da ay hilalken (ayça) dua ederler, kutsarlar. Bunlar İslam'da yoktur. Eski Türk inancı olan Göktanrı inancından kaynaklanmaktadır. Akarsuların, kaynakların, göllerin, bazı ağaçların kutsal sayılması onların kesilmemesi doğa inançlarından kalmadır. Eski Türklerin Yer-su kutsallarıdır.

Mevlit

Mevlit okutmak, Süleyman Çelebi’nin eserleri, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin hayatının ezgiyle okunması İslam'da yoktur. Bu gelenek, eski Türk inançlarından kaynaklanmaktadır. Kamlıkta ezgisiz tören yapılmazdı. Törende kam davulu, tef veya kopuz olmadan olmazdı. Eski Türklerde müzik tanrısal kabul edilir, bu yüzden inançsal tüm törenlerde kullanılırdı. Osmanlı döneminde bile bazen Ramazan'da Teravih namazları ilahilerle birlikte kılınırdı.

Kubbeler

Ülkemizde yaygın mimari yapılardan biri kubbelerdir. Bunlar karşıdan çadıra (otağ) benzemektedirler. Yani göçebe kültürü olan çadırın mimariye taşınmasıdır. Kubbe anlayışı Türklerden diğer İslam ülkelerine taşınmıştır. Bu kubbeler aynı zamanda, Göktanrı inancından gelen gök kubbelerin temsilidir. Göğün mimariye “gökkubbe” olarak taşınmasıdır. Renk verilirken de, kubbelerin gökyüzünü andıran kısmı mavi olur. Bunun da, İslam öncesi Gök-Tanrı inancının mimariye yansıması kabul edilmektedir.

Eşik

Kapıdan içeri girilirken eşiğe basılmaması da eski Türk inancından kalma bir inanıştır. Eşik kapıdır. Kapı ise yeni bir dünyaya açılmaktadır. Bu nedenle saygındır, kutsaldır. Anadolu, Balkanlar ve Türkistan’daki din büyüklerinin yattığı yatırlar kitleler tarafından ziyaret edilirken eşikleri yakarış yeridir. Anadolu’da evlenip yeni evine giren gelin, yeni evine (yeni yaşama) girerken evin eşiğinden dua edip girer.

Halı/Kilim Desenleri

Kamın üzerine giydiği giysiye yılan, akrep, çiyan, kunduz gibi yabani/zararlı hayvan biçemleri çizerek onların kaçırılacağına inanılırdı. Bugün Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim gibi örgüler şaman giysilerinden aynı izleri taşımaktadır. Ayrıca, halı ve kilim desenlerinin bugün kaya resimleri ile keşfedilen en eski Türk damgalarına benzemesi, bu damgaların inançla ilgili olması önemlidir.

Kamlar, Dedeler ve Dervişler

Eski Türk inancında kamlar hem tinsel hekim hem de baksıcı (falcı) olarak görev yapan bilginlerdi. Bunlar kopuz veya davul çalar, kimi zaman oba oba gezer, danışmanlık yaparlardı. Anadolu'da İslam sonrası dönemde, sunni inancındaki dervişler ve Alevi inancındaki dedeler de bu kamlık geleneğinin devamı niteliğindedir. Örneğin dede olmanın temel koşulu dede soyundan gelmektir. Kamlar da yedi atası demirci olanlar ya da kam olanlardan seçilirdi. Gerek dedelik gerek şamanlığın soydan gelme özelliği dışında, seçiliş biçimleriyle, giysileriyle, görev ve kendilerine gösterilen sevgi ve saygı ile, -bu denli zaman aralığına karşın- şaşırtıcı benzerlikler bulunmaktadır. Benzer durum dervişlerde de vardır. Dervişlerin de giysileri belirgindir. Ayrıca sürekli gezgin durumda olmaları, azla yetinmeleri de benzerdir.

İçecekler

Yalnızca düğün, tören, şölen gibi kutlamalarda değil, tapınma törenlerinde de içecek içilmesi eski Türk kültüründe çok yaygındır. Kutlamanın, törenin vazgeçilmez bir parçasıdır. İçilen kımız yerine, bugün Anadolu'da bazı dinsel içerikli toplantılarda varlığını "dem" veya "dolu" olarak sürdürmektedir.

Mezartaşları

Bu adet eski Türk ve Orta Asya, Orta Doğu kültürlerinden kalmadır. Arap-İslam ülkelerinde mezar taşına rastlanmaz. Mezarlara (gömüt) taş dikilmesi ve bunun bir sanat haline gelmesi İslam ülkelerinde yalnızca Anadolu'da vardır ve Türkler'in "Atalar Kültü" diye bilinen inancına dayanır. Mezarlar bakımlı tutulur, süslenir, çiçeklenir. Tinin ölmezliğine inanıldığı için “ölüm” kelimesi yerine “dünya değiştirdi”, “göçtü”, “don değiştirdi”, “Hakk'a yürüdü” gibi sözler kullanılır.

Semah

Anadolu'daki Alevilerde bulunan Semah ve Türkistan'ın çeşitli yerlerinde görülen Sanam oyunu, eski kamlık törenlerinden kalma bir gelenektir. Ezgi ve türküler eşiliğinde yapılır.

Ateş Yakmak

Yenigün (Nevruz) veya başka törenlerde ateş yakılması da eski Türk inançlarındandır. Bunun kökeni ateşin kutsal sayıldığı döneme dayanır. Ateşe, suya, taşa, türbeye dua edilmesi buralardan medet umulması eski inançlardan kalmadır. Ayrıca bugün bile köylerde evlerde ocaktaki ateşin sürekli yanar durumda tutulması, "ocağı sönmek" deyimi, evlere "ateş yanan yer" anlamında "otağ" denmesi bu inancın kalıntılarıdır. Bu da "Ateş Kültü" inancının kalıntısıdır.

Nazar

Eski Türk inancında halk arasında bugün “nazar” diye bilinen olgu yaygın bir inançtır. Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük yaptığına inanılır. Bu inancın çoğu din bilginene göre İslam'da karşılığı vardır ancak kültürümüzde algılanışı eski Türk kültüründen kalmadır. Nazarın önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, “göz boncuğu” vs. takılır. Yine, istenmeyen bir olay duyulduğunda (bezen kulak memesi çekildikten sonra) tahtaya el ile üç kere vurulması da, kötülükten korunmak, kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir kamlık inanışıdır. Bu tür uygulamalar (nazar boncuğu, tahtaya vurmak gibi) İslam'dan değil, Türk kültüründen gelmektedir. İslam'da ve eski Türk inancında ortak olan inançlardan biridir. Bu türlü başka inançlar da vardır. Bunlardan biri de şehitliktir. Eski Türk inancında ulusu için savaşta ölen kişilerin uçmağa (cennet) gideceğine inanılırdı. Bunun şerefli bir ölüm olduğu düşünülürdü.

Hızır

Türk söylencesinde Hızır, insan kılığına girerek yardıma muhtaç olan insanlara yardım ettiği söylenir. Dua ettiğinde veya verdiği bir elma yenildiğinde kısır kadınların çocuğu olur. Bilgelik sahibidir. Ölümsüzlüğü aradığı da söylenir. Kuran'da Hızır adında bir peygamber yoktur ancak İslam sonrası bu kişi peygamberleştirilmiştir. Hatta Hz. İlyas ile buluştuğu söylenir ve o güne ikisinin adının karışımından Hıdırellez adı verilir. Hızır, gerçekte Arapça "yeşil" demektir. Baharın gelişine ve umuda ilişkin inanç törenlerinin İslamlaştırılmış biçimidir. Bazı kaynaklar, İslam'ın rengi olarak yeşilin ileri sürülmesini de bu inanca bağlar.

Ay Yıldız

Bugün bayrağımızda bulunan ayça (hilal) ve yıldız biçemi, çok eskiden beri vardır. Türkistandaki kazılarda bulunan ve İslam öncesi Göktürkler dönemine ait olduğu belirlenen paralarda bu biçem görülmektedir. Bu biçem, Göktanrı inancında Ay'a ve yıldıza verilen değerden gelmektedir. Türklüğü temsil eden bu simge, daha sonra İslam'ı yayan Türklerle birlikte yayılmış ve İslam'ın simgesi olarak algılanmaya başlamıştır. Bugün Türk olmasalar bile birçok İslam ülkesinin bayraklarında hilal (ayça) veya ayça yıldız biçemi görmemizin nedeni budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder