(Altay Yaradılış Destanı )
Gökkuşağı, gökyüzünün
bir kısmında yağmur, diğer kısmında güneş varken görülen
yaygın bir optik olaydır. Bu olay havaya püskürtülen spreylerde, su fıskiyelerinde
ve çağlayanlarda sıklıkla görülür. Gökkuşağını görebilmek
için, güneş arkamızda olacak
şekilde yağışın olduğu tarafa bakmamız gerekir. Şekil 9’dan da görüldüğü gibi,
eğer gökkuşağını sabah saatlerinde görmüş isek, yüzümüz batıya (yani yağışın olduğu tarafa) dönük demektir. Orta enlemlerde bulutlar batıdan doğuya doğru hareket ettiği
için, bulutlar ve dolayısı ile de
yağış yakında bulunduğumuz yere ulaşacak demektir.
Bunun aksine, akşam vakti gökkuşağını görebilmek
için doğuya (yağışın olduğu tarafa) dönmemiz gerekir, batıda havanın açık olması,
yağışın ardından havanın tamamen açacağını gösterir.
Şekil 10’da görüldüğü gibi şimdi de gökkuşağının nasıl oluştuğunu yakından inceleyelim. Güneş ışığı yağmur damlasının içine
girdiğinde hızı yavaşlar ve mor en fazla,
kırmızı en az
olmak üzere kırılmaya
uğrar. Bu ışığın önemli bir kısmının damlanın içinden
tamamen geçmesine ve tarafımızdan
görülmemesine rağmen, bir
kısmı da (geliş yönüne göre) damlanın arka kısmına belli
bir açıyla çarparak, damla içinde
yansımaya uğrar. Bu tür bir yansımanın gerçekleştiği açı kritik açı olarak adlandırılır. Su için
bu açı 48o’dir. Kritik açıdan daha büyük açılarda gelen güneş ışınlarının uğramış olduğu bu yansıma
iç yansıma olarak gözlerimize ulaşır, Şekil
10b’de görüldüğü gibi
diğerlerinden farklı bükülür ve farklı bir açıyla da damlayı ter keder. Bu açı, gelen
güneş ışınları ile kırmızı ışık arasında 42o, mor ışık durumunda ise 40o’dir. Dolayısı
ile damlayı terkiden ışık bir uçta kırmızı, diğer uçta mor olmak üzere spektrumuna
ayrılır. Her bir damladan
tek bir renk görmemiz nedeniyle
(Her bir damlanın ışığı
kırması ve yansıtması sonucu
gözlerimize ulaşan ışık, çok küçük de olsa farklı bir açıya sahiptir)
birincil gökkuşağının parlak renklerinin oluşumu için oldukça çok
sayıda yağmur damlasına gereksinim vardır.
Şekil 10b yakından incelendiğinde,
gökkuşağında kırmızı halkanın içte, mor
halkanın ise dışta yer alışması
gerektiği gibi yanlış bir sonuç çıkarılabilir. Şekil
11’ de, iki yağmur damlasını terkiden
ışınları dikkate alalım. Aşağıdaki damladan gelen
mor ışık gözlerimize ulaştığı zaman, aynı damladan
gelen kırmızı ışık gözlerimizden
daha aşağı bir seviyeye gelir. Şekilden görüldüğü
gibi gözlerimize gelen kırmızı ışık daha üstteki damladan gelir. Kırmızı ışığın daha üstte bulunan
damladan, mor ışığın ise daha
aşağıdaki damladan
gelmesi nedeniyle birincil
gökkuşağının renkleri,
kırmızı üstte
ve mor altta olmak üzere sıralanır.
Birincil gökkuşağının yanında ikinci bir gökkuşağı da sıklıkla görülen bir durumdur. Bu
ikinci gökkuşağı birincil gökkuşağının
üzerinde yer alır ve renk dizilişi birinciye göre terstir. Bu gökkuşağının renkleri birincil gökkuşağına
göre daha solgundur ve ikincil (tali) gökkuşağı olarak adlandırılır.
İkincil gökkuşağı,
güneş ışığının belli bir açıda yağmur damlasına
girmesi ve iki kez iç yansımaya uğraması sonucu oluşur. Her bir yansıma ışığın şiddetinin
biraz daha azalmasına neden olur.
Bunun sonucunda ikincil gökkuşağı birinciye göre daha solgun görünür. İkincil gökkuşağında renklerin ters dizilişinin nedeni Şekil 12’den kolaylıkla izah edilebilir.
Mitolojiye göre Yunan tanrılarının kraliçesi olan Hera yeryüzüyle haberleşmek istediğinde, "renkli elbise" sini giyerek giden haberci İris'i gönderirdi.Eski Atinada'ki ölümlüler İris'in görev başında olduğunu gökkuşağını görünce anlarlardı. Birçok kültür gökkuşağını cennet ile dünya arasındaki köprü olarak görmektedir. Doğadaki en güzel manzaralardan biri olan gökkuşağı batı kültüründe umut ve şans sembolü olmuştur. İran Müslümanlarına göre gökkuşağındaki renklerin bir önemi vardır. Yeşil bolluk, kırmızı savaş ve sarı ise ölüm anlamına gelir. Sibirya’da güneşin dili olarak düşünülür. Güney Amerika Yerlileri ise denizin üzerinde görülmesinin bir şans olduğuna inanırlar. Diğer adları; alkım, ebekuşağı, ebemkuşağı, eleğimsağma, hacılarkuşağı, meryemanakuşağı, alaimisemadır. Yeygör, Süleyke gibi adlarla da bilinir. Moğollar Solongo derler. Buryatlar ise Holongo olarak söylerler.
Türk kültüründe Alkım veya “Alakuşak” da denir. Umay Ana yeryüzüne inmek için gökkuşağını kullanır. Bazen göğe asılmış bir yay olarak düşünülür. Bazen bir yol olarak tasvir edilir. "Al inancı"yla bağlantılı olarak ele alındığında yerle göğü birbirine bağlayan büyülü bir köprü olduğu anlaşılır. Pura adlı koçlar veya atlar (ruhlar) alkımın üzerinde görülürler. Kazakçadaki tabir ise başka bir mitolojik varlıkla ilgilidir ve Kempirkoşak (Kempirkuşağı) ve Enekemkoşak/Cenekemkoşak denir. Anadolu'da çocuk oyunlarında büyük ve tıpkı gökkuşağı gibi renkli bilyelere Eneke adı verilir. Teleğüt Tüklerinde ise Eneke sözcüğü koruyucu ruh demektir. Koşak sözcüğünün koç, kukla, ikiz gibi anlamları da bulunur. Tüm dünya mitolojilerinde ilgi çekici bir unsur olan Gökkuşağı pek çok dış tesirle karşılaşsa da bir kuşak olduğu ve yeryüzünü sardığı fikri temelde aynı kalmıştır. Azericede Göykurşağı şeklinde ifade edilir ve anlam Türkçedekiyle aynıdır. Türk kültüründe daima bu kavramı nitelemek için Kuşak tabirinin tercih edildiği görülür. Şamanın göğe çıktığı bir köprü olarak algılanır. Tüm dünya mitolojilerinde gökkuşağına söylencesel anlamlar yüklenir ve çoğu zaman da bunu çağrıştıran isimler verilir. Gökkuşağı görsel olarak tüm insanlığın daima ilgisini çekmiştir, çünkü fizik kuralları gereği ona hiçbir zaman ulaşmak mümkün değildir, bu nedenle geriye tek bir şey kalır, hayalgücünü zorlamak. Gökkuşağının Anadolu'da yaygın olarak kullanılan diğer adı olan Alkım sözcüğü Alkımak (hoş görünmek, hoşa gitmek, hayırdua etmek) fiiliyle bağlantılıdır. Beğenilme, hoşa gitme anlamı bulunur.
Tipik bir gök kuşağı kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklerinden meydana gelen bir renk sırasına sahip bir veya daha fazla aynı merkezli arklardan ibarettir. En çok rastlanan çeşidi ilkel (birinci) gökkuşağıdır. Bu çeşidin merkez açısı 42° civarındadır ve kırmızı renk dış tarafa, mor renk iç tarafa isabet eder. Bazen ışığı daha zayıf merkez açısı 50° civarında olan tali (ikinci) gökkuşağına da rastlanır. Güneşin ufuktan yüksekliği 52 dereceyi geçerse gökkuşağı oluşmaz, 42,5 derecenin üzerinde olursa gökkuşağı görülmez. Bunda renk dizilişi diğerinin tersidir. Bunların haricinde sadece dar kırmızı veya kırmızı-yeşil renk bantlarından müteşekkil küçük kuşaklar da görülür ve bunlar birinci gökkuşaklarının iç tarafında ve ikincilerin dış tarafında bulunurlar. Gökkuşakları; ışık ışınlarının yağmur damlaları ve sis tanecikleri tarafından kırılması, yansıtılması ve dağıtılması ile meydana gelir. Büyük damlaların meydana getirdiği kuşaklar en parlak ve renk ayrılması en belirgin olanlarıdır. Küçük yağmur damlalarının meydana getirdiği kuşaklar ise daha zayıf ve daha geniş olurlar. Bunun en tipik örneği sis kuşağı olarak da isimlendirilen ve sis bulutu veya buğusu tarafından meydana getirilen beyaz kuşaklardır.
− Genellikle yarım çember olarak gözükmelerine karşın, bir dağ tepesinden veya uçaktan bakıldığında, gökkuşağı konisi olarak adlandırılan çember şeklinde görülebilir.
− Gökkuşağının olabilmesi için gökyüzünde güneş olmalıdır. Gökkuşaklarının sık göründüğü zaman ikindiye doğru özellikle sağanak yağışların geçmesinden sonraki zamandır. Gökkuşağı daima güneşin tam karşısında olan kısımdadır. Gökkuşağını görebilmek için güneşe arkamızı dönmemiz gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder