Zeitgeist ve Ateizm; Din ve İnanç
“Zeitgeist The Movie” ve ardından
“Zeitgeist Addennum” belgeselleri ile kendini ifşa etmiş olan
“Zeitgeist Hareketi” nedir, belgesellerdeki iddialar ne kadar
tutarlıdır?
Zeitgeist, iddia, özellikle din konusunu işlerkenki üslubu itibariyle
esasında kendisinin ne kadar ciddiye alınması gerektiğini ilan
etmektedir. Gerçek; doğru bilgiye dayanır. Doğru bilgi ile gerçeği
ortaya koymaktan aciz iseniz, alaya başvurmakla, ancak kendi
gerçekliğinizi alay konusu yaparsınız.
Din
Din nedir? Zeitgeist’e göre din; insanlar tarafından oluşturulmuş
sosyal kurumlardan herhangi biridir. Yapıldığı yer esas alındığı zaman
doğru bir tanım. Zeitgeist’e göre din “Kilise Hıristiyanlı”ğından
ibaret. Bu noktanın altını özellikle çizelim; Zeitgeist “Kilise
Hıristiyanlığı” üzerinden indirgemeci ve kategorize edici bir
zihniyetle genel bir din eleştirisi yapmaktadır. Bu tavır bilimsel
değildir; salt ideolojiktir.
Hıristiyanlık-Kilise Hıristiyanlığı
Kilise Hıristiyanlığı Hz. İsa’dan çok sonraları din adamları tarafından
oluşturulmuş ideolojik bir dindir ve Zeitgeist’te de belirtildiği gibi
-birçok yönü ile- paganisttir. Bu gün Hıristiyanların inandığı İsa,
“Hz. İsa” değil mitolojik bir İsa’dır. Bu konuda Zeitgeist’tin
açıklamalarına aynen katılıyoruz.
Hz. İsa’nın mitleştirildiği-ilahlaştırıldığı son peygamberin -Hz.
Muhammed- tebliğ ettiği son kutsal kitap –Kur’an- da 1400 yıl önce
zaten beyan edilmişti. Kuran’ın beyanına göre ilk peygamber Hz.
Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler “tek bir
dini” tebliğ etmiştirler insanlara. Bu din; Allah’ın birliği, ahiret
hayatının gerçekliği ve bütün peygamberlere imandan ibaret olan tevhid
dinidir ve Allah bu dini İslam olarak isimlendirmiştir(peygambere iman
içinde meleklere imanı ve kitaplara imanı da barındırır).
Şimdi asıl soru şu; “Kilise Hıristiyanlığı’nın” paganist ve mitolojik
öğeleri barındırıyor oluşu “tarihte” gerçekten İsa isminde bir
“peygamberin” yaşamadığının kanıtı olabilir mi?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce bir soru daha soralım; kilise kurumu
(Hıristiyanlığı temsil eden din adamları sınıfı) son peygamber Hz.
Muhammed’i neden kabul etmiyor?
Aslında bu sorunun cevabı gayet açık. Zeitgeist’te de belirtildiği gibi
(ki onlar “din” demişler ancak söz konusu olan Kilise Hıristiyanlığı,
daha özelde ”kilise”dir) “kilise” milyar dolarlarla oynar, hiç vergi
vermez ve sorgulanamaz. Kilise; Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nun
resmi dini olduğundan beri insanları, “yönetimi elinde bulunduranlarla
beraber” sömüren bir kurum olmuştur. Bu bugün de geçerliliğini devam
ettirmektedir. Kilise biliyor ki; son peygamber Hz. Muhammed ve onun
tebliğ ettiği din İslam, kilisenin kurmuş olduğu denetim ve sömürü
düzeninin devamına engeldir. İslam’da Allah ile kul arasına hiç kimse
giremez, kul ibadetinde de duasında da doğrudan doğruya rabbi ile
kendisi muhataptır. Bu durumun insana vermiş olduğu özgürlük hissi ise
kilisenin “kölelik sisteminin” çökmesidir.
Yukarıdaki ilk sorumuzun cevabını aramaya geçmeden önce bir parantez
açalım. Sıradan insanların tabiatında “üstün bir takım meziyetleri olan
insanları” mitleştirme-ilahlaştırma temayülü vardır. Tarihte birçok
mitolojik kahramanın, ilahlaştırılmış kadın ve erkeklerin-tanrı ve
tanrıçalar- varlığı insanın bu zafiyetinin eseridir. İnsanın bu
zafiyetini çok iyi bilen son peygamber Hz. Muhammed ashabına yer yer şu
uyarılarda bulunmuştur; “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı
ilahlaştırdıkları gibi siz de sakın beni ilahlaştırmayın, ben kurulmuş
et yiyen bir kadının oğluyum, bana sadece Allah’ın kulu ve resulü
deyiniz.”
Ne kadar harikadır ki Hz. Muhammed kulluğunu resullüğünden önce vurgulamıştır.
Bu durumun kuranda da güzel bir örneği vardır. İnkârcılar; Allah bir
beşeri mi resul olarak gönderdi diye sorarlar. Kur’an’da verilen yanıt
müthiştir; “yeryüzünde gezip dolaşanlar melek olsa idi biz de resul
olarak bir meleği gönderirdik”
Asıl sorumuzu yineleyelim; “Kilise Hıristiyanlığının” paganist ve
mitolojik öğeleri barındırıyor oluşu “tarihte” gerçekten İsa isminde
bir “peygamberin” yaşamadığının kanıtı olabilir mi?
Zeitgeist’in Hz. İsa’nın gerçekten yaşamış biri olmadığını dayandırdığı delilleri nelerdir;
1- Hıristiyanlığın İsa’sı aslen Mısır Mitolojisi olmak üzere benzer bir
çok farklı uygarlıkların mitolojik kahramanlarından araklanmış bir
figürdür.
2- Söz konusu mitolojik kahramanlar astrolojik-astronomik birer alegoridir.
3- Tarihte İsa peygamber olarak birinin yaşadığına dair tarihi bilgi belge –tarihçilere ait- yoktur.
İddia-1
“Gerçek şu ki İsa Gnostik Hıristiyan mezhebinin güneş tanrısıdır. Ve
diğer pagan tanrıları gibi mitolojik bir figürden ibarettir.”[The
Movie]
Zeitgeist’in Hz. İsa’nın bir takım mitolojik kahramanların kopyası
olduğu iddiasını mısırlı Horus ve Persli Mitra bağlamında ele alalım.
Zeitgeist’in anlattığı Horus, İncillerde anlatılan İsa’nın aynı. Ancak
Horus ile ilgili bilgiler yalnız Zeitgeist’in anlattıklarından ibaret
değil. Vikipedia’ya
bakılırsa pek de İncil’de anlatılan İsa’ya benzemiyor. Bu da
Zeitgeist’in anlatımının özel olarak kurgulandığı izlenimi veriyor. Ama
biz Zeitgeist’in anlatımını doğru kabul edelim.
Persli Mitra bağlamında burada yapılmış olan açıklama Kilise Hıristiyanlığı’nın nasıl oluşturulduğunu açıklama noktasında bizce daha gerçekçi.
Güzel sorular soran Zeitgeist’te birkaç soru da biz soralım;
-Horus modelinde “ teslis” (baba-oğul-kutsal ruh) inancını nereye koyacağız?
-Gnostik Hıristiyan mezhebini kim ya da kimler oluşturmuştur?
Belgeselde Hz. İsa’nın mitleştirilmesi dile getirilmiş yani “ürün”
ortada ama onu “üretenler” görünmüyor. Zeitgeist’tin anlatımı üzerinden
düşünürsek; “m.s. 325 yılında roma hükümdarı Constantine İznik
Konsili’ni topladı. Bu görüşmeler sırasında politik olarak
şekillendirilen Hıristiyanlık öğretileri kabul edildi” [The Movie]. Bu
işi yapanlar Constantine ve ekibi! Fakat yine bir problem var; burada
“mevcut olan” bir şeyin “şekillendirilmesi” söz konusu. Bu zaten bilinen
bir şey. Bizim sorumuz “şekillendirilen-mevcut olan” şeyin kim ya da
kimler tarafından oluşturulduğu?
Zeitgeist’in mantığı ile cevap verecek olursak şöyle olmalı! Dört
kafadar Matta-Markos-Luka ve Yuhanna oturmuşlar ve Mısırı’n Horus’una
bakıp “onların Horus’u varsa bizim de İsamız olmalı” demişler ve
başlamışlar yazmaya! Ama mütevazı insanlarmış ki kendilerini ne tanrı
ne elçi ne de elçinin sağ kolu olarak falan takdim etmemişler. Sonra
niye İsa ismini kulanmışlar!
Zeitgeist bu soruya cevap vermeli; eğer İncil’de anlatılan İsa’nın
Horus’un kopyası olduğunu iddia ediyorsanız bu kopyalama işini kimin ya
da kimlerin neden yaptıklarını da açıklamanız gerekirdi.
İncil’in ilk defa İsa’dan kırk yıl sonra Markos tarafından yazıldığı
genel kabulünden hareketle Zeitgeist kolları sıvasın ve bir de Markos
belgeseli hazırlasın! Markos bütün bu işleri neden yapmış bir
öğrenelim!
Zeitgeist, İsa konusunda hiç de gerçekçi değil. İsa, Horus’un bir
kopyasıdır ve gerçekliği yoktur iddiasının ise ne bir dayanağı var ne
bir tutarlılığı ne de inandırıcılığı.
İddia 2
“İncil kendinden önceki neredeyse bütün dini efsaneleri kullanmış bir astro ilahi metinden başka bir şey değildir.” [The Movie]
Zeitgeist’e
göre İsa Horus’un kopyası peki Horus kim? Mısır’ın
astrolojik-astronomik güneş tanrısı. Öyledir veya değildir bu bizi
ilgilendirmiyor. Biz Zeitgeis’tin bu iddiasının Hz. İsa hakkında
uyarlamasına baktığımız zaman -yine anlatılanları doğru kabul edelim-
bariz bir çelişki ile karşılaşıyoruz:
“Bu
yüzen İsa eski betimlemelerde hep kafasında bir haçla gösterilir.
‘Çünkü İsa güneştir, Tanrı’nın güneşidir, dünyanın ışığıdır, göğe
çekilendir ve bu yüzden her sabah yaptığı gibi tekrar gelecektir.
Karanlığın düşmanı olan tanrının kudreti ile her sabah yeniden dirilir,
bulutlar üzerinden yükselir ve tacından parlayan gün ışıkları ile
cennetten iner.” [The Movie]
Burada İsa için “güneş” denmiş.
“İnsanların
arabalarının arkasındaki İsa balığı çıkartmasını hepiniz bilirsiniz.
Bilmediğiniz aslında onun ne anlama geldiği. Bu balık çağı sırasındaki
pagan güneş krallığının astrolojik sembolüdür. Ayrıca İsa’nın doğumu
kabul edilen tarih bu çağın başlangıç tarihidir. Luke 22-10’a göre
havarilerin İsa’ya; ‘senden sonra bir dahaki paskalya nerede olacak’
diye sormaları üzerine İsa, ‘bir şehre gireceksiniz orada elinde testi
ile su taşıyan bir adam göreceksiniz. Onu takip edin ve gireceği eve
girin’ diye cevap verir. Bu ayet astrolojik esinlenmelerin belki de en
açık olanıdır.
Testi
ile su taşıyan adam Aguarius’tur. Su taşıyıcısıdır ve her zaman
testiden su döken bir adam olarak tasvir edilmiştir. İsa balık çağını
temsil ediyordu. Güneş –Tanrı’nın güneşi- balık çağını İsa’yı terk
ettiğinde Aguarius’un (kova) evine gelecekti, tıpkı kovanın -Aguarius-
gün dönümü gerilemesinde balığı takip etmesi gibi. İsa’nın aslında bütün
söylediği balık çağından sonra kova çağının geleceği idi.”
İşte burada işler karıştı!
İsa güneşi mi temsil ediyor yoksa balık çağını mı?
İlk paragrafta “İsa güneştir” denilirken ikinci paragrafta “balık çağı” deniyor.
Her
balonun bir genleşme limiti vardır. Zeitgeist eline güzel bir balon
geçirmiş heyecanlı bir çocuk misali balona limitinden fazla hava
üflemiş!
Bu çelişkinin nedeni ahiret inancını da işin içine katma tutkusu:
“Şimdi
zamanın ve dünyanın sonu ile ilgili hepimiz bir şeyler duymuşuzdur.
Vahiy kitabındaki resimlemeleri saymazsak bu konunun ana kaynağı
Matthhew (Matta) 28-20 bölümüdür. Bu bölümde İsa sizinle dünyanın sonuna
kadar birlikte olacağım der. Ama Kral James versiyonunda dünya kelimesi
–diğer birçok tercüme hatası gibi- aslında yanlış tercüme edilmiştir.
Aslında kullanılan kelime aeon’dur ve çağ anlamına gelir. ‘Sizinle çağın
sonuna kadar birlikte olacağım.’ Ki bu doğrudur, İsa’nın balık çağı,
güneş kova çağına girdiğinde bitecektir. Bütün bu dünyanın sonu zamanın
sonu teması aslında astrolojik bir alegorinin yanlış tercümesidir.” [The Movie]
Çelişki ve kafa karışıklığı bu kadar olsa!
“Şimdi
İsa ile ilgili en belirgin astrolojik sembole yani 12 havarisine
bakalım. Bunlar aslında Zodiac çaprazında tasvir edilen 12 burçtur ve
güneşi temsil eden İsa onları ziyaret eder.” [The Movie]
Görünen o ki, kilise Hıristiyanlığındaki “teslis” inancın insanlarda meydana getirdiği kafa karışıklığı Zeitgeist’a da bulaşmış:
Yukarıdaki paragrafların ana cümlelerini sıralayacak olursak;
* “İsa güneştir, tanrının güneşidir”
* “İsa “balık çağını” temsil ediyordu”
* “12 havari 12 burçtur”
12 burç, “13 adam” var; 1 İsa+12 havarisi. “Balık çağı” bu 12 burçtan biri olduğuna göre, bu burç “aynı anda” hem havarilerden birini “temsil” ediyor, hem de İsa’yı. İsa da aynı anda hem güneşi temsil ediyor hem balık burcunu!
Anlayan varsa beri gelsin!
İddia 3
“Öldükten
sonra tekrar dirilen herkesin gözü önünde cennete yükselen ve ona
bağışlanan mucizeleri gerçekleştiren bir adamın tarihi kayıtlara geçmesi
gerektiğini düşünebilirsiniz. Ama geçmedi çünkü kanıtları
incelediğinizde İsa figürünün gerçekte var olmadığı açıkça oraya
çıkmaktadır.” [The Movie]
İsa’nın
hangi tarihi kayıtlata geçmesini bekleyebiliriz ki. Karşımızda hiç
değilse eli kılıçlı üç beş bin taraftarı olan ve içinde yaşadığı devlete
baş kaldıran bir savaşçı yok.
Televizyonun,
internetin, gazetenin olduğu bir dönemden bahsetmiyoruz! Bu gün olduğu
gibi sokaktaki hemen herkesin okuma yazma bildiği bir dönemden de
bahsetmiyoruz! Okuryazarların daha ziyade “din adamları” olduğu bir dönem!
Sadece
3 yıl kadar görev yapmış ve kendisine sağlığında sadece 12 kişinin
inanmış olduğu biri hakkında söz konusu toplumsal gerçekler göz önünde
bulundurulduğu zaman tarihi bilgi ve belgenin olmaması çok da şaşılacak
bir durum değil.
Şimdi;
bir Müslüman şunu der: Hz. İsa Allah’ın insanlara gönderdiği
peygamberlerden biridir. Kendinden önceki diğer bütün peygamberler gibi o
da insanları; “bir olan Allah’a iman etmeye” çağırmıştır.
Kendisi ve sadık havarilerinin ölümünden sonra tebliğ ettiği din, birçok
pagan inanç ve ritüellerle tahrif edilmiş, kendisi de mitleştirilmiş ve
ilahlaştırılmıştır.
Zeitgeist
ise şunu diyor; İsa isminde biri yaşamamıştır. İsa güneştir, olmadı
Zodiac çaprazındaki balık burcudur. Bu burç 12 burçtan biri olduğu için
hem de havarilerden biridir!
Yani
İsa hem güneştir hem balık burcu! Balık burcu hem İsa’dır hem havari!
Öyle ise İsa; hem güneştir hem balık burcu hem de havari!
Tercih sizin istediğiniz yargıya “inanırsınız”…
Zeitgeist’in Hz. Musa ve Hz. Nuh Hakkındaki İddiaları,
Gelelim Zeitgeist’in Hz. Musa ve Hz. Nuh hakkındaki iddialarına;
“Ve
araklama devam eder. Nuh ve nuhun gemisi tamamen bir kültürden
alınmıştır. Büyük tufan temasına antik dünyada çok rastlanır. Söz
konusu temaya farklı zaman dilimlerinde 200 farklı yerde
rastlanabilir. Gene de bunun için çok gerilere gitmeye gerek yok. M.Ö.
2600 civarında yazılan Gılgamış Destanı’na bakmak yeterli.” [The Movie]
Burada Gılgamış Destanı ve ilgili notta şu ifade yer almakta;
“Nissir Dağı: Bugünkü Irak ve İran sınırında, Rumiye Gölü’nün
güneyinde bulunan yüksek dağlardan biri olsa gerekir. Bu yazma,
İsrailoğulları yazmasından ayrılıyor.
İsrailoğulları yazmasına göre, Nuh’un gemisi, Ağrı Dağı’nın üstüne oturmuştur.
(Prof. Landsberger) Kur’an-ı Kerim’e göre de Cudi Dağı’na.”
(Prof. Landsberger) Kur’an-ı Kerim’e göre de Cudi Dağı’na.”
Şimdi Gılgamış’a göre gemi Nissir Dağı’na, Eski Ahit’e göre Ağrı Dağı’na ve Kur’an-ı Kerim’e göre Cudi Dağı’na oturmuştur.
Soru 1:
Zeitgeist “Nuh tufanının” yaşanmadığını, salt bir hikaye olduğunu
iddia ettiğine göre hiç değilse bu hikayeyi insanlığa hangi toplumun
hediye ettiğine dair yalan yanlış da olsa bir tez ortaya atması
gerekirdi. O ondan, bu berikinden arakladı, anladık ama anlamadığımız
ve merak ettiğimiz husus “hikâyenin orijinali kime-hangi kültüre,
aittir? Zeitgeist’te bu sorunun cevabı yok, aslında bunu düşünmenize de
gerek yok! Araklanma safsatasına inanın yeter!
Soru 2:
Zeitgeist’in araklama iddiasını varsayalım ve soralım; Gılgamış’taki
Nissir Dağı Kitabı Mukaddes’e neden Ağrı olarak geçti? Cevap basit
“araklamayı çaktırmamak için!” Peki, Kur’an’da neden Cudi Dağı olarak
geçti? Diyelim ki bu da “araklamayı çaktırmamak!” için. İyi de
Mekke’de yaşayan Hz. Muhammed Türkiye’nin Şırnak ilinde bulunan Cudi
Dağı’nı nereden biliyor? Niye Arabistan da bir dağ değil de Cudi Dağı?
Aynı yerde Cudi Dağı ile ilgili dipnota bakalım; “Kur'an
tefsirlerinde Cudi'nin Musul'a yakın bir yerde olduğundan bahsedilir.
Bahsedilen dağ, bugün Cizre sınırları içinde bulunan dağ, günümüzde
Türkiye Cumhuriyeti'nin Şırnak ili sınırları içine düşmektedir. Şırnak
ismi, "Şehr-i Nuh" anlamında çok eski bir isimdir. Cudi Dağı'nın
eteğinde ismi "seksenler" anlamına gelen Heştan Köyü bulunmaktadır.
Heştan köyünün Nuh tarafından kurulduğuna inanılır ve köyün ismi Nuh'un
Gemisi'nde bulunduğuna inanılan seksen kişiye atfen böyle anılmaktadır”
“Şimdi de Musa’nın çalıntı hikâyesi. Musa’nın doğumundan sonra hasır
bir sepete konulduğu ve nehre bırakılıp ölümden kurtarıldığı söylenir.
Daha sonra Firavun’un kızı tarafından bulunur ve bir prens olarak
yetiştirilir. Sepetteki bebek hikâyesi direkt olarak M.Ö. 2250
civarında yazılmış olan Akkadlı Aargon un hikâyesinden alınmıştır.” [The Movie]
Hz. Musa’dan önce Hz. Yusuf’tan başlayalım. Kur’an’da Tevrat ve
İncil’in “aslen” Allah’ın vahyi olduğu ancak zamanla tahrif edildiği
beyan edilir (muharref metin; doğrularla yanlışların karıştırıldığı,
içerisinde doğrularla beraber yanlışların da bulunduğu metin demektir).
Kuran’da Hz. Yusuf’un kıssası anlatılırken zamanının Mısır yöneticisi
için “melik-kral-“ ifadesi kullanılır. Buradan hareketle Harun Yahya,
Hz. Yusuf’un “firavunlardan” önce yaşadığını iddia eder ki biz de
katılıyoruz. Mısır’da firavunlar dönemi -ilk firavunun kim olduğu
tartışmalı olmakla beraber- son bulgulara göre Narmer
ile (eski krallık M.Ö. 3100-M.Ö. 2150) başlar. Dolayısı ile Hz. Yusuf
M.Ö. 3100’den önce yaşamış olmalı. Kitabı Mukaddes’teki anlatıma göre
İsrailoğulları Hz. Yusuf’tan sonra piramitlerin yapımında köle olarak
çalıştırılmışlardır. Süreç oldukça uzun olmakla beraber bizim iddiamız
şudur ki; [Müslüman dünyasında genel kabul Hz. Musa’nın II. Ramses (M.Ö. 1302–ö. M.Ö. 1212) zamanında yaşadığı yönünde olsa da] Hz. Musa, (M.Ö. 2551–M.Ö. 2528) yıllarında yaşamış olan Khufu
zamanında peygamber olarak gönderilmiştir. Eski krallık, Hz. Musa
zamanında firavun ve ordusunun kızıl denizde yok olmasından sonra çöküş
dönemine girmiştir.
Dolayısı ile M.Ö. 2250 civarında yazılmış olan Akkadlı Sargon’un
hikâyesinin Hz. Musa’nın hayat hikâyesinin uyarlanması olduğunu
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Zeitgeist, “bu iddia çok fantastik ve mesnetsiz ve dahi bilim dışı”
diyebilir. Tabi ya! Zeitgeist’in hiçbir delil göstermeksizin bütün bu
anlatılanların, bütün bu kişilerin, mitoloji olarak, astrolojik alegori
olarak anlatılması çok gerçekçi! Çok mesnetli! Ve son derece bilimsel!
Mısır hiyerogliflerinin mahiyeti hakkında tarihçilerin hemfikir olduğu
bir gerçek var; bu metinlerde tarihi gerçekler çarpıtılarak yer
almıştır. Firavunların memurları tarafından yazılmış olan bu “kutsal!”
metinlerde firavunların olumsuz yönleri dile gelmediği gibi “gerçek
çarpıtılmıştır” da. İşte size somut bir örnek; Hititlerle Mısırlılar
arasında yapılmış olan Kadeş Savaşı’nı kim kazanmıştır? Tartışmalı
olmakla beraber Tarihi bilgiler Hititlilerin kazandığı yönünde. Ancak
hiyerogliflere bakarsanız “Mısır büyük bir zafer” kazanmıştır.
İki devlet arasında yapılmış büyük bir savaşı dahi dürüstçe kayda
geçirmemiş olan firavunun kutsal yazıcılarının “köle halkın” arasından
çıkmış ve firavunu ve ordusunu alaşağı etmiş bir kişiyi kayda
geçmelerini beklemek fazlası ile safça olur doğrusu.
Hiyerogliflere bakarak birinin, “Mısır’da Musa isminde bir peygamberin
yaşadığı yargısı” bilim dışıdır iddiası, bizatihi “bilim dışıdır”.
Böyle bir yargının bilimsel bir yargı olabilmesi için arkeologların
“Mısır’da arkeolojik araştırmalar nihayete ermiştir” demeleri gerekir.
Arkeolojik araştırmalar halen devam ederken ve elde edilen yeni
bulgular kimi zaman “mevcut bilgilerimizin” değişmesine neden olurken
gerçek şu ki; yukarıdaki iddia bilimin asli tabiatı olan “gelişimci
vasfına aykırı” ve salt “ideolojiktir.” Daha da kötü olanı bu tür
tavırlar bizatihi bilimi “ideolojikleştirmek”tedir. Darwin’in
“teorisinin” dogmatik bir inanç sistemi halini alıp “Darwinizm”e
dönüşmesinin nedeni de bilimin “ideolojikleştirilmesi”dir.
Zeitgeistin Amacı Nedir?
“Zeitgeist, Kuantum ve Kuran”
isimli kitabın yazarlarına göre amaç; gerçeği örtmek. Şöyle ki ilk
elden “dini” hedef almakla insanlarda bir “inkâr” psikolojisi
oluşturulmak suretiyle belgeselin geri kalan kısımlarında
anlatılanların da inkâr edilmesi amaçlanmış. Böylece Zeitgeist gerçekte
sisteme hizmet ediyor olmakta. Bizce de Zeitgeist sisteme hizmet
etmekte.
İki yönden:
1. Zeitgeist’in anlattıkları yeni bir şey değil. Özellikle
Hıristiyanlık hakkında anlatılanlar akademik boyutta da halk boyutunda
da yaygınlaşarak tartışılan ve bilinir hale gelen şeyler.
Hıristiyanlıktaki bu gerçekleri gören insanlar “boşlukta” kalıyor; ya
ateist oluyor ya da paganist. İşte Zeitgeist tam da bu noktada
insanların “İslam” ile tanışmalarını engelleyip paganist- ateist
kitleler oluşturmak istemektedir. Addenum’un son bölümünde gerek sözlü
ve gerekse –özellikle ve etkili bir şekilde- görsel olarak “bütün
dinler” reddedilmiş. Ki bu görsel anlatımla ateizm insanların
bilinçaltına doğrudan doğruya “idealize” edilmekte.
Oluşturulan ateist-paganist kitlelerle kendilerinin de ifade ettiği
gibi “dünyanın daha önce hiç görmediği büyüklükteki kitle eylemi
başlatmak”. Oluşacak olan kaos ortamı sadece kendi tabirleri ile “beş
bin dolarlık takım elbise giyen dünyanın gerçek teröristlerinin” işine
yarayacaktır.
Zeitgeist baştan sona çelişkilerle dolu; “toplumlar kurulmamıştır kendiliğinden oluşur” diyen birinin kendini “toplum mühendisi” olarak
sunması pek de anlaşılır değil. Öyle görünüyor ki “dinler insanları
yönetmek için icat edilmiştir” diyenler artık dinin yerine
“teknolojiyi” koymak, insanları teknoloji ile yönetmek istemektedirler.
Teknoloji insanı mutlu kılacakmış! Teknoloji insanı mutlu kılamaz
sadece “mekanik” boyutta insanın yaşamına kolaylıklar sunabilir.
Ve daha da önemlisi teknoloji git gide insanın özgürlüğünü kısıtlayıcı bir hal almaktadır.
“Dinler insanları bölüp parçalar, kutuplaştırır”
diyorlar. Oysa gerçek “tek olan hak dini” insanın bölüp parçaladığıdır.
Ve işin daha ilginci, dinleri insanları kutuplara ayırmakla itham eden
Zeitgeist’in kendisi de bizatihi bölücü ve kutuplaştırıcı hatta
“çatıştırıcı”. Zeitgeist şunu deseydi; “hangi dinden hangi etnik kökenden olursak olalım Venüs’te hep beraber yaşayabiliriz” daha tutarlı ve gerçekçi olurdu.
Esas olan farklılıkları reddetmek değil, farklılıklara saygı duymasını
bilmek olmalı. Galiba Zeitgeist’in öngördüğü Venüs toplumunda
“farklılıklar olmayacak”; insanın “mide ve bağırsağa” indirgendiği tek
tipleştirilmiş diyebiliriz ki köleleştirilmiş bir insanlık olacak.
Zeitgeist insanları seviyor ama aynı zamanda insanları “kendilerini
dinlemezlerse” dünyanın yaşanmaz bir hal alacağından, diktatörlüklerin
kurulacağından ve insanların köleleştirileceğinden bahsediyor.
Yani şunu diyor; bizi dinlerseniz dünyanız “cennet olur” ama bizi
dinlemezseniz dünyanız “cehenneme döner”. Tabi burada biz dünyanızı
cehenneme çeviririz diye “tehdit” etmiyor. Her ikisi de sizin
“tercihiniz” ve “eliniz ile işlediğinizin” sonucudur diyor.
İşte şimdi Zeitgeist tıpkı Tanrı gibi davrandı.
Yaradan şöyle demiyor mu: Ey insan! Benim sözümü tutar ve iyi bir insan olursan dünyan da cennet olur, ebedi hayatın da,
Ve eğer benim sözümü tutmaz kötülük işlemeye devam edersen dünyan da cehennem olur ebedi hayatın da.
Yaptığımız her iş sonsuzlukta yankılanır; birine gösterdiğimiz bir
güler yüz cennette bir gül olarak karşılar bizi. Birine attığımız
haksız bir tokat ise cehennemde tutuşturulmuş odun kümesi.
Yani, yanisi şu ki cennet de cehennem de insanın bu dünyadaki eylemlerinin ebedi hayattaki karşılığıdır.
Ve Yaradan insana hep seslenmiştir: Ey kulum! Ecel kapın çalıp, ölüm
meleği karşına durup, artık vakit doldu demezden önce af dilersen, beni
affedici olarak bulacaksın.
Sanal Sihirbaz
“Ve Hz. İsa; Luke 22-10’a göre havarilerin; ‘senden sonra bir dahaki
paskalya nerede olacak diye sormaları üzerine’ İsa, ‘bir şehre
gireceksiniz orada elinde testi ile su taşıyan bir adam göreceksiniz.
Onu takip edin ve gireceği eve girin’ diye cevap verir.”
Zeitgeist’e göre burası astrolojik bir alegoridir. Oysa bu ifade gerçeğe işaret etmektedir;
İnsanlara su dağıtan adam Hz. Muhammed,
Ve onun girdiği ev Kâbe’dir.
Kâbe; inanan insanlar için toplanma yeridir,
Ve Kâbe’de yerine getirilmesi gereken görevlerden biri,
Hacılara “su dağıtmak” olan “sikaye”dir.
Hz. Muhammed vakti saatinde çıkarıldığı Mekke’ye,
Yeniden ve galip olarak döndüğü zaman,
Kâbe’nin görevlerinden “sikaye”yi (su dağıtıcılığını) üzerine aldı,
İşte insanlara su dağıtan adam Hz. Muhammed,
Ve onun girdiği ev Kâbe’dir.
O Kâbe ki dünyanın “altın oran” noktasıdır.
Zeitgeist antik toplumlardaki “sihirbaz”ın modern versiyonudur.
Sihirbaz gerçeği çarpıtan kişidir, Zeitgeist de gerçeği sanal ortam da
çarpıtan “sanal sihirbazdır”.
Bu gün yeryüzünde bir tek “Kur’an” nüshası vardır ve son peygamberin hayatı tarihçiler tarafından en ince detayına varana kadar kaydedilmiştir.
Eğer böyle olmamış olsa idi eminiz ki Zeitgeist Hz. Muhammed için de aynı astrolojik uyarlamayı yapardı.
Ama Kuran’ın safiyeti, Hz. Muhammed’in kayıtlara geçmiş hayatı,
gerçekleştirdiği büyük devrim “burada” iken Zeitgeist çaresizdir.
Sonsöz
“Gerçeği otorite olarak kabul etmek yerine otoriteyi gerçek kabul edenler için bu çok zor olmalı.” [The Movie]
İşte bu ifade doğru; yanlış olan ise Zeitgeist iddialara inananların bu
ifadeyi “dogmalaştırması”. Öyle ki Zeitgeist iddialara “inanan”
birine; “sen bir hakikate inanmıyorsun, bir yalana kanıyorsun”
dediğiniz anda size yukarıdaki dogma ile karşılık verecektir. Kendisi
gerçeği otorite olarak kabul ettiği için gerçeği görmüş, siz ise hala
“otoriteyi gerçek olarak” kabul ettiğiniz için gerçeği göremiyorsunuz!
Bu cümle Zeitgeist iddialara inanan kişiler için Hasan Sabbah’ın haşhaşıdır.
Zeitgeist’e göre dinler insanlara masallar anlatmış ve onları bir “ütopya-cennet-” vaadi ile kandırmıştır.
Soru şu: Ya Zeitgeist’in “Venüs projesi” ve anlattıkları neyin nesi?
İnsanları uyutmanın en güzel yolu onlara “gerçekler” eşliğinde ninniler söylemektir.
Tıpkı Zeitgeist’in yaptığı gibi.
Saim ERDURU tarafından yazıldı.. Saim ERDURU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder