29 Ekim 2017 Pazar

YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN KISALTILMASI




Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Ben Allah Resulü (a.s.) ile birlikte korku namazının kılınmasında hazır bulundum. Bizi iki saf yaptı. Bir saf Allah Resulü'nün arkasında durdu. Düşman da bizimle kıble arasında bulunuyordu. Peygamber tekbir aldı. Biz de beraberce tekbir aldık. Sonra (kıraatın ardından) rükuya vardı. Biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Allah Resulü ve kendisini takip eden halk secdeye gitti. Geride bırakılan saf düşman karşısında durdu. Peygamber ve kendisini takip eden saf sücudu bitirip kalkınca gerideki saf secdeye vardı ve kalktılar. Sonra geride bırakılan saf ileri geçti, öndeki saf da geriye çekildi. Sonra (kıraatın ardından) Peygamber rükuya vardı, biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Peygamber ve ilk rekâtı kılarken geride bırakılmış olup şimdi hemen Peygamber'in ardında bulunan saf secdeye vardılar. Bu sefer geride düşman karşısında bulunan saf kalktı, Peygamber ile kendisini takip eden saf secdeyi bitirince geriye bırakılan saf secdeye gidip secde ettiler. Sonra Peygamber selam verdi, biz de beraberce selam verdik. Cabir Sizin şu muhafızlarınızın, valilerini (emîrlerini) korumak için yaptıkları gibi, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1387

Sehl b. Ebu Hasme (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) korku zamanında ashabına namaz kıldırdı: Sahabeleri kendi arkasında iki saf yaptı. Arkasından kendi peşindeki safa bir rekât kıldırdı. Sonra kalktı, daha arkada bulunanlar bir rekâtı kılıncaya kadar kendisi ayakta kaldı. Sonra arkadakiler öne geçti ve önlerinde bulunanlar da geriye gittiler. Allah Resulü yeni gelenlere de bir rekât kıldırdı. Sonra geri çekilenler bir rekât kılıncaya kadar oturdu, sonra selam verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1389

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü ile beraber bir gazada bulunuyorduk. Nihayet Zatu'r-Rik'a'ya varıp gölgeli bir ağaç yanına geldiğimizde bu ağacı Allah Resulü'ne bıraktık. Müteâkiben müşriklerden biri çıkageldi. Allah Resulü'nün kılıcı da bir ağaçta asılmıştı. Gelen müşrik bedevi, Peygamber'in kılıcını alıp kınından sıyırarak Allah Resulü'ne: Benden korkar mısın? dedi. Allah Resulü: Hayır korkmam, dedi. Bedevi: Benim tecavüzümden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Resulüllah: Beni senden Allah korur, dedi. Bu sırada Allah Resulü'nün sahabeleri (yetişip) onu tehdit ettiler. Bunun üzerine Bedevi kılıcı kınına soktu ve ağaca astı. Arkasından namaz için çağrı yapıldı. Allah Resulü bir guruba iki rekât kıldırdı. Sonra onlar geri çekildiler. Diğer guruba da iki rekât kıldırdı. Ravi: Allah Resulü'nün dört rekât, cemaatın iki rekât namazı oldu, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1391

Abdullah b. Ömer (r.a.)
Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle derken dinlediğini nakletmiştir: "Herhangi biriniz Cuma namazına gelmek istediğinde yıkansın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1393

Ömer b. Hattab (r.a.)
"Hz. Peygamber yıkanmayı emrederdi" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1395

Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sizden birisi Cuma namazına gelirken yıkansın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1396

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Cuma günü yıkanmak her baliğ olana vaciptir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1397

Hz. Aişe validemizin (r.ah.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber zamanında (gerek) Medine'ye yakın menzillerinden ve gerekse, Medine etrafındaki köylerden Cuma namazında nöbetleşe hazır bulunurlardı. Sırtlarında yün abalar olduğu halde toz toprak içinde gelirlerdi de vücutlarına toz toprak siner, bedenlerinden ter kokusu yayılırdı. Benimde yanlarında olduğum bir sırada bunlardan birisi Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Hiç olmazsa bu gününüz (Cuma günü) için iyice yıkanıp temizlenseniz!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1398

İbn Abbas (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) Cuma günü yıkanma hususundaki sözünü zikretti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1401

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Her hafta gusül edip bütün vücudu yıkamak, (Cumaya giden) her müslüman üzerine Allah'ın bir hakkıdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1402

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Her kim Cuma günü cünüplükten temizlendiği gibi yıkanıp sonra (ilk vakitte Cuma namazına) giderse bir deve kurban etmiş gibi, ikinci vakitte giderse bir sığır kurban etmiş gibi, üçüncü vakitte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü vakitte giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi, beşinci vakitte giderse bir yumurta tasadduk etmiş gibi sevap kazanır. İmam hutbeye çıkınca Melekler hazır olur, hutbeyi dinlerler."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1403

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.); "Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına sus desen dahi, boş konuşmuş, Cumanın sevabını kaçırmış olursun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1404

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber Cuma gününden bahisle; "Onda öyle bir vakit vardır ki, hiç bir müslüman kul namazda bulunup ve o saate rast getirip, Yüce Allah'tan bir şey dilemez ki, Allah ona dilediğini bahşetmesin" buyurmuş ve o vaktin kısa olduğunu anlatmak için eli ile işaret etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1406

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Bizler (kitap ehline nazaran) daha sonra gelenleriz. Kıyamet gününde ise en önde bulunacağız. Çünkü (bizden başka) kendilerine kitap verilen her ümmet bizden öncedir. Bize ise Kitap onlardan sonra verildi. Birde Allah'ın bize farz kıldığı şu Cuma günü yok mu! Allah bizleri ona hidayet buyurdu. Binaenaleyh halk bunda bize tabi olacaktır. Yahudilerin (ibadet günü) yarın. Hıristiyanların ki ise daha sonraki gündür" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1412

Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır:
"Biz ancak Cuma namazından sonra kaylule (gündüz uykusu) yapar ve yemek yerdik."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1422

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatır:
"Allah Resulü (a.s.) ile birlikte Güneş (ortadan Batıya) meylettiği zaman Cuma namazını kılardık. Sonra dönüp giderken gölge yerleri araştırırdık."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1423

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü tıpkı sizin şimdi yaptığınız gibi ayakta hutbe okur, sonra oturur, sonra yine ayağa kalkardı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1425

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü ayakta hutbe okuyordu. Bu sırada Şam'dan bir kervan geldi. İnsanlar o kafileye doğru gittilerde Peygamber'in yanında sadece oniki kişi kaldı. Bunun üzerine: Onlar bir ticaret veya bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılarda seni ayakta bıraktılar...ayeti indirildi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1428

Yaala b. Ümeyye'nin (r.a.) Safvan b. Yaala'dan, Onun da babasından rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber'in (a.s.) minberde, Cehennemde seslenirler: Ey Malik!"ayetini okurken işittiğini haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1439

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü hutbe okurken Mescide biri girdi. Peygamber ona: "Ey filan! Sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O da: "Hayır" dedi. Bunun üzerine: "Kalk da namaz kıl" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1444

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü sabah namazının ilk rekâtında: Elif laam Miim Tenziilu...(Secde, 32) ve ikinci rekâtta ise: Hel Eta Ale'l-İnsani...(İnsan, 76) okurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1455

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Cumayı kıldığı zaman evine gider ve orada iki rekât daha namaz kılardı. Sonra da: "Allah Resulü (a.s.) böyle yapardı" derdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1460

İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Allah Resulü (a.s.), Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı (Bir defasında) Hz. Peygamber'in (a.s.) hutbeden sonra (minberden) aşağıya indiğini (cemaatın dağılmaması için) eliyle oturun işareti yaptığını görür gibiyim. Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulundugu yere geldi. Resulü Ekrem: Ey Peygamber! Mümin kadınlar Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, şartıyla sana biat etmeye geldikleri zaman.ayetini okuduktan sonra (kadınlara): "Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" diye sordu. İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın: "Evet; Ey Allah'ın Resulü" dedi. Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Öyle ise sadaka verin" buyurdu. Bilâl elbisesini yayarak: "Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın" dedi. Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl'in elbisesi içine atmaya başladılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1464

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ramazan Bayramında Peygamber (a.s.) ayağa kalkıp önce namaz kıldırdı. Sonrada halka hutbe irat etti. Hz. Peygamber hutbeyi bitirince indi ve kadınların yanına geldi. Bilâl'in eline dayanarak kadınlara öğüt ve nasihatte bulundu. Bu sırada Bilâl elbisesini açmış, kadınlar da sadakalarını oraya koyuyorlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1466

İbn Abbas (r.a.) ve Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) rivayetinde İbn Cureyc şöyle dedi:
Atâ'ya İbn Abbas ve Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ne Kurban bayramı günü nede Ramazan bayramı günü ezan okunurdu. (İbn Cureyc der ki) Sonra bir müddet geçince Atâ'ya aynı meseleyi sordum. Bana Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ramazan bayramı günü imam namaza çıkarken, veya çıktıktan sonra namaz için ne ezan, ne ikamet, ne nida, ve ne de herhangi bir şey vardı. O gün ne nida vardır, ne ikamet.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1468

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Peygamber (a.s.), Ebu Bekr ve Ömer, bunların hepsi de iki bayram namazını hutbeden önce kıldırırlardı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1471

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.), Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde namaz için namazgâha giderdi. Orada önce namaza başlardı. Namazı kıldırıp selam verince cemaat, namaz kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve cemaata dönerdi. Şayet bir müfreze gönderme durumu veya kendisinin bir başka şeye ihtiyacı varsa bundan bahseder, gereğinin yapılmasını emrederdi. Hutbesinde: "Sadaka veriniz, sadaka veriniz, sadaka veriniz" buyururdu. En çok sadaka verenler ise kadınlar olurdu. Daha sonra namazgâhtan ayrılırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1472

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
"Hz. Peygamber (a.s.) her iki bayramda da bize, evlenmemiş genç kızları, perde ehli hanımları namazgâha götürmemizi emretti. Hayızlı kadınlara da müslümanların namaz kılacakları yerden uzaklaşmalarını emretti."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1473

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bir defasında yanımda Ensar kızlarından ikisi olduğu halde Ebu Bekr yanıma geldi. Onlar Buas gününde Ensar'ın yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri teğanni ediyorlardı. Ancak bu kızlar şarkı söylemeyi bir meslek edinmemişlerdi. Ebu Bekr (r.a.), Allah Resulü'nün (a.s.) evinde şeytan mızmarı mı? diyerek beni azarladı. Bu bir bayram günüydü. (Bunun üzerine) Resulü Ekrem (a.s.): "Ey Ebu Bekr! Her topluluğun bir bayramı var, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1479

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Habeşliler Allah Resulü'nün (a.s.) yanında mızraklarıyla oyunlar yaptıkları bir sırada Ömer b. Hattab (r.a.) çıkageldi. Hemen oynayanları uzaklaştırmak için çakıl taşlarına uzandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Onları bırak oynasınlar ey Ömer!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1485

Abdullah b. Zeyd Mazini (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Allah Resulü (a.s.) namazgâha gidip yağmur duası yaptı. Kıbleye döndüğü sırada elbisesini ters çevirdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1486

Enes b.Malik (r.a.)
"Hz. Peygamber'in (yağmur duasında) ellerini koltuklarının beyazlığı görününceye kadar kaldırdığını gördüm" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1490

Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Bir Cuma günü Hz. Peygamber (a.s.) ayakta hutbe okurken Darul-Kaza tarafında zamanında mevcut olan kapıdan bir kimse Mescide girdi. Resulüllah'ın karşısına dikilerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü (a.s.) mallar (hayvanlar) helak oldu, yollar kapandı. Yüce Allah'a dua et de bize yağmur versin!" Hz. Peygamber hemen ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver." diye dua etti. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah'a Yemin olsun ki; o sırada biz gökyüzünde hiç bir bulut parçası görmüyorduk. O zaman Seli dağı ile aramızda ev, bina hiçbir şey yoktu. Derken Resulüllah'ın ardından, kalkan şeklinde bir bulut parçası görüldü. Sema'nın ortasına varınca yayıldı, sonra da yağmur yağmaya başladı. Yemin olsun, bir hafta Güneş yüzü göremedik. Gelecek cuma günü, yine Resulüllah ayakta hutbe irat ederken aynı kapıdan birisi girip Peygamber'in karşısına dikilerek: "Ey Allah'ın Resulü! Mallar helak oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de artık bu yağmurları bizden dindirsin" dedi. Enes (r.a.) bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Etrafımıza, üzerimize değil. Ey Allahım! Tepelere, bayırlara, dere içlerine ve otlaklara (yağdır) " diye dua etti. Bunun üzerine hemen yağmur kesildi. Biz namazdan çıktığımızda güneşte yürüdük.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1493

Hz. Aişe (r.ah.) validemiz şöyle haber vermiştir:
"Hava rüzgârlı ve bulutlu olduğu zaman, Resulüllah'ın (a.s.) yüzünde bundan dolayı (bir hoşnutsuzluk eseri derhal) belli olurdu. İşte o hâlinde bir yerde karar kılamaz, öteye beriye gidip gelmeye başlardı. Yağmur başladığında ise, sevinir ve o hâl kendisinden giderdi." Aişe (r.ah.), bu endişenin sebebini kendisinden sorduğumda, Hz. Peygamber: "Ümmetime herhangi bir azap musallat olmasından korktum" buyurmuştur. Yağmuru görünce de: "Bu rahmettir" buyururlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1495

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Ben Saba (rüzgârı) ile yardım edildim. Ad Kavmi ise Debur (batı rüzgârı) ile helak edildiler." buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1498

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) zamanında bir defa Güneş tutuldu. Allah Resulü halka namaz kıldırmak üzere kıyama durdu ve kıyamı çok uzattı. Sonra rükuya vardı, rükuyu da çok uzattı. Sonra başını kaldırıp kıyamı (yine) çok uzattı. Bu ikinci kıyam birinci kıyamdan kısa sürdü. Sonra tekrar rükuya vardı ve rükuyu çok uzattı. Ancak bu rükuda, önceki rükudan kısa idi. Daha sonra secdeye vardı. Sonra ayağa kalkıp, kıyamı uzattı. Bu, ilk kıyamdan az sürdü. Sonra rükuya varıp rükuyu uzattı. Bu rüku da ilk rüku'dan az sürdü. Sonra secde etti. Sonra güneş açılmış olduğu halde Resulüllah (a.s.) namazdan çıktı ve halka hutbe irat etti. (Bu hutbede) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz Güneş ve Ay Allah'ın (kudretini gösteren) ayetlerindendir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ya da doğumu için tutulmazlar. O halde siz bunu (Güneş veya Ay tutulmasını) gördüğünüzde hemen tekbir getirin. Allah'a duaya koyulun, namaz kılın, sadaka verin. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin olsun ki erkek veya kadın kulunun zina etmesinden dolayı Yüce Allah'tan daha kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Ümmet-i Muhammed! Allah'a yemin olsun ki eğer benim bildiğimi sizler bilseydiniz, şüphesiz çok ağlar az gülerdiniz. (Sözüme kulak verin.) tebliğ ettim mi?"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1499

İbn Abbas'tan (r.a.)
rivayet edildiğine göre, "Peygamber (a.s.) iki rekâtlı bir namaz içinde dört rüku ile dört secde yapmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1503

Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Aişe namaz kılarken, yanına girdim. İnsanlara ne oluyor ki, hep namaz kılıyorlar? dedim. (Güneş tutulduğunu anlatmak için) gök yüzüne doğru başı ile işaret etti. Bu bir ayet (yani azap veya Kıyamet alâmeti) mi? diye sordum. Başı ile "evet" diye işaret etti. (Bunun üzerine ben de namaza durdum). Hz. Peygamber (a.s.) kıraatı oldukça uzattı. Nihayet bana baygınlık geldi. Yanıma bir kırba su almıştım. Ondan başıma ve yüzüme su dökmeye başladım. Sonra Güneş açılmış olduğu halde Resulüllah namazdan çıktı, Allah'a hamd ve senadan sonra insanlara şöyle hitap etti: "Şu makamda, Cennet ve Cehenneme varıncaya kadar daha önce görmediğim her şeyi gördüm. Bana vahy olundu ki, siz kabirlerde Mesih Deccal (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yahut ona yakın (ravi: Esma, bunun hangisini şöylediğini bilmiyorum, dedi), bir imtihan geçireceksiniz. (Kabirde) herhangi birinize gelinerek ona; bu adam hakkında ne biliyorsun? diye sorulacak. Mümin yahut yakîn sahibi (aradaki ravi: Esma, bunun hangisini söyledi, bilmiyorum, dedi) olan kimse: "O Muhammed'dir (a.s.) O, Allah'ın Resulüdür. Bize delillerle hidayet getirdi. Bizde davetini kabul ve ona itaat ettik" diyecek. Bu söz üç defa tekrarlandıktan sonra, o kimseye: "Sen rahat uyu! O zata inandığından şüphemiz kalmamıştır. Binaenaleyh yat da rahatına bak" denilecek. Şayet o kimse münafık ise yahut kalbinde şüphe varsa (ravi: Esma, hangisini söyledi bilmiyorum, dedi) o, bu soruya karşı: "Bilmiyorum! İnsanlardan işittim, birşeyler söylüyorlardı, ben de söyledim" cevabını verecektir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1509

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutulduğunda insanlar namaz toplayıcıdır nidasıyla namaza çağrıldılar ve Allah Resulü (a.s.) önce iki rüku bir secde yaptı, sonra kalkıp, yine iki rüku bir secde yaptı. Sonra da Güneş açıldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1515

Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Şüphesiz Güneş ile Ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Allah, bunların tutulmasıyla kullarını korkutur. Güneş ve Ay insanlardan hiçbir kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Bu korkutucu ayetlerden bir şey gördüğünüzde, bu hâl ortadan kalkıncaya kadar hemen namaza durup, Allah'a dua ediniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1516

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber, bunun Kıyamet alâmeti olmasından korkarak telaşla kalktı ve Mescide geldi. O zamana kadar hiçbir namazda görmediğim en uzun kıyam, rüku ve secdelerle namaz kıldırdı. Sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın gösterdiği bu alâmetler hiç kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayıdır. Ancak Yüce Allah bu alâmetlerle kullarını uyarır. Siz bunları gördüğünüzde hemen Allah'ı zikre, O'na yalvarmaya ve O'ndan bağışlanma dilemeye koyulun."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1518

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Şüphesiz Güneş ve Ay hiçbir kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. Fakat bunlar, Allah'ın (kudretine delalet eden) alâmetlerinden ikisidir. Bunların tutulduklarını görünce hemen namaza durun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1521

Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) zamanında (Peygamber'in oğlu) İbrahim vefat ettiği gün Güneş tutuldu. (Halk, Güneş İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dediler). Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Güneş ve Ay, Allah'ın alâmetlerinden iki alemettir. Bunlar hiç bir kimsenin ne ölümü ve ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. Bunların tutulduklarını gördüğünüzde hemen Allah'a dua ediniz ve bu durum ortadan kalkıncaya kadar namaz kılınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1522

Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Peygamber'in (a.s.) yanında bulunduğumuz bir sırada kızlarından biri, Peygamber'i çağırmak için bir haberci gönderdi. Babasına bir çocuğunun yahut bir oğlunun ölüm hâline girdiğini haber veriyordu. Resulüllah kızının gönderdiği elçiye: "Onun (Zeynep) yanına dön ve kendisine şunu haber ver: Şüphesiz ki, Allah'ın aldığı ve verdiği her şey O'na aittir. Her şey Allah katında muayyen bir müddete bağlanmıştır. Yine ona şu emrimi bildir: Sabretsin ve sevabını Allah'tan beklesin." Bunun üzerine elçi geri döndü. Bu defa o (Zeynep) Peygamber'e yeminle, gelmesi için tekrar haber gönderdi. Bu haber üzerine Allah Resulü (a.s.) ve onunla beraber bulunan Sa'd b. Ubade ile Muaz b. Cebel de kalktılar. Ben de onlarla beraber (Zeyneb'in evine) gittim. Çocuk, sanki eski bir kırba içindeki su gibi can çekişir bir vaziyette, Hz. Peygamber'e verildi. Allah Resulü (a.s.) ise göz yaşı döküyordu. Sa'd b. Ubade (hayretle): "Ey Allah'ın Resulü! Bu ne hâl?" dedi. Resulüllah (a.s.): "Bu (göz yaşı), Allah'ın kullarının gönüllerine koyduğu bir rahmettir. Yüce Allah, kullarından ancak merhametli olanlarına rahmet edecektir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1531

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Sa'd b. Ubade hastalanmıştı. Resulüllah (a.s.), Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mesûd ile onu ziyarete geldiler. Hz. Peygamber (a.s.) Sa'd b. Ubade'nin yanına geldiğinde onu ev halkı tarafından çepeçevre kuşatılmış vaziyette buldu. ve; "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler, "Hayır Ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine Resulüllah duygulanıp ağladı. Topluluk, onun ağladığını görünce onlarda ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bilmez misiniz? Allah göz yaşı ve üzüntüden dolayı kişiye azap etmez. (Eliyle diline işaret ederek), işte bunun yüzünden (ya) azap eder, veya merhamet eyler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1532

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Gerçek sabır musibetle ilk karşılaşıldığında tahammül edebilmektir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1534

Ömer b. Hattab'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber: "Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap olunur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1536

İbn Ömer'in (r.a.) şöyle söylediğini
Abdullah b. Ubeydullah b. Ebu Müleyke haber vermiştir: İbn Ömer'in yanında oturuyordum. Biz Osman'ın kızı Ümmü Eban'ın cenazesini bekliyorduk. Onun yanında Osman b. Amr da vardı. Daha sonra İbn Abbas da geldi. Onu bir kimse elinden tutarak getiriyordu. Öyle zannediyorum ki o kimse İbn Abbas'a, İbn Ömer'in bulunduğu yeri haber verdi. Böylece İbn Abbas geldi ve benim yanıbaşıma oturdu. Böylece ben, İbn Ömer ile İbn Abbas'ın arasına oturmuş oldum. Bu sırada evden kadınlardan bir feryat yükseldi. Bunun üzerine İbn Ömer Osman b. Amr'a kalkmasını ve onları nehy etmesini istercesine, Allah Resulü'nün (a.s.): "Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azap edilir." buyurduğunu işittim dedi. Abdullah bu rivayeti umumi manada, herhangi bir kayıt koymadan haber verdi. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Biz Müminler'in Emîri Ömer b. Hattab (r.a.) ile beraber bulunuyorduk. (Mekke ile Medine arasındaki) Beyda mevkiinde durakladığımızda bir ağacın altına inmiş bir kimse göründü. Ömer bana, git bak, bu zat kimdir? bana bildir dedi. Ben de gittim, bir de baktım ki o Suheyb idi. Hemen Ömer'e döndüm ve ona; bana bu zatın kim olduğunu sana bildirmemi emretmiştin. O zat Suheyb'dir dedim. Ömer (r.a.) ona emret, bize katılsın dedi. Ben: Suheyb'in beraberinde ailesi de vardır, dedim. Ömer: Beraberinde ailesi olsa da, dedi. (Ravi Eyyûb ihtimalli olarak, ona emret bize katılsın, dediğini de nakletti.) Nihayet beraber Medine'ye geldik. Çok zaman geçmeden Ömer yaralandı. Suheyb Vah kardeşim! Vah arkadaşım! diyerek (ağlaya ağlaya) geldi. Ömer "Bilmezmisin yahut işitmedin mi ki," (ravi Eyyûb Yahut da şöyle demiştir, dedi: Bilmedin, işitmedin mi ki): Allah Resulü (a.s.): "Ölü, ailesinin kendisine bazı ağlamalarından dolayı azap olunur" buyurmuştur, dedi. Ravi şöyle ilâve etmektedir: Abdullah, kendi rivayetini kayıtsız olarak haber verdi. Ömer ise: Ağlamanın bazısı sebebiyle diye kayıtlı söyledi. Sonra kalkıp Aişe'nin yanına girdim ve kendisine İbn Ömer'in söylediği hadisi naklettim: Bunun üzerine Aişe (r.ah.) şöyle dedi: "Hayır! Allah'a yemin ederim ki, Resulüllah (a.s.) kesinlikle; ölü, bir kimsenin ağlamasıyle azap olunur" dememiştir. Fakat Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, ailesinin ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır. Hiç şüphesiz, güldüren de ağlatan da Allah'tır.Ve hiç bir günahkâr diğerinin günahını çekmez.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1543

Muğire b. Şu'be (r.a.) Allah Resulü'nden (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir:
"Her kim için, üst baş yırtılarak, çığlık ve feryat ile ağlanırsa bundan dolayı o kimse, Kıyamet günü muhakkak azap görür."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1549

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Allah Resulü (a.s.) (Mute şehitleri) Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revaha'nın şahadet haberleri kendisine ulaştığında Mescitte oturdu. Oldukça üzüntülü görülüyordu. Ben kapının görülebilecek bir aralığından kendisine bakıyordum. Bu sırada Resulüllah'a birisi geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Cafer'in kadınları (ağlaşıyorlar) dedi ve bağırıp çağırarak ağladıklarını söyledi. Hz. Peygamber de o kimseye, gitmesini ve kadınları bu çığlıktan men etmesini istedi. Bunun üzerine o kimse gitti. Sonra yine Peygamber'e gelip kadınların kendisine itaat etmediklerini söyledi. Resulüllah ona ikinci defa gidip kadınları vazgeçirmesini emretti. O adam gitti. Sonra tekrar geldi ve: Ey Allah'ın Resulü kadınlar bize üstün geldiler dedi. Ravi Aişe (r.ah.) dedi ki, Resulüllah o adama: "Haydi git, bu kadınların ağızlarına toprak saç" buyurdu, bende o adama: "Allah seni zelil etsin! ne Resulüllah'ın sana verdiği emri yerine getirdin, ne de hüzün içinde bulunan Peygamber'in kendi hâline bıraktın!" dedim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1551

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan biatla birlikte ölüye saç-baş yolarak ağlamayacağımıza dair söz almıştı. Beş kadından başka bizden hiçbir kadın sözünde durmadı. (Bu beş kadın): Ümmü Süleym, Ümmül-Ala, Muaz'ın karısı olan Ebu Sebre kızı, yahut Ebu Sebre kızı ve Muaz'ın karısı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1552

Ümmü Atiye (r.ah.)
"Biz kadınlara cenazeleri takip etmek yasaklandı. Cenazeler ardından gitmek bizim üzerimize vacip kılınmadı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1555

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle anlatır:
Biz kızını yıkarken, Peygamber (a.s.) yanımıza girip şöyle buyurdu: "Kızımı su ve sidr ile üç veya beş, hatta gerek görürseniz Fazla da yıkayabilirsiniz. En son yıkayışta kâfur yahut kâfur cinsinden bir koku kullanınız. Yıkamayı bitirdiğinizde bana bildiriniz. "Biz yıkamayı bitirince Peygamber'e haber verdik. Resulüllah bize hıkıv denilen kendi izarını verdi ve: "Bunu kızıma iç gömleği yapınız!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1557

Habbab b. Eret (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ile beraber Allah yolunda O'nun rızasını kastederek (Medine'ye) hicret ettik. Artık bizim mükâfatımızı vermek (Allah'ın vaadinin yerine getirilmesi olarak şer'an) Cenab-ı Hakk'a vacip oldu. Yoldaşlarımızdan bu sevap ve nimetten hiçbir şey istifade etmeden Ahirete gidenler vardır. Musab b. Umeyr (r.a.) bunlardan biridir. Musab, Uhud günü şehit olmuştu da ona kefen yapacak bir şey bulunamamış ancak bir kaftan bulunmuştu. Bizler o kaftanı şehidin başı üzerine koyduğumuzda ayakları dışarda kalıyor, ayakları üstüne koyduğumuzda başı açığa çıkıyordu. (Bu yokluk karşışında) Resulüllah (a.s.) bize: "Kaftanı başından itibaren sarınız, ayaklarının üstüne de ızhır (denilen kokulu ottan) koyunuz" buyurdu. Dostlarımızdan kendilerine hicret semeresi ulaşan ve bu meyveyi devşirenler de vardır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1562

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) pamuktan dokunmuş suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. Bunların içinde gömlek ve başlık (imame) da yoktu. İzar ve ridadan ibaret olan hulleye gelince bunun Resulüllah'a kefen yapılması için satın alınmış olunduğu hususunda insanlarda bir şüphe hasıl oldu. Neticede bu hulle terk olundu da Resulüllah pamuktan suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. O hulleyi Abdullah b. Ebu Bekr almıştı da öldüğünde kendimi bununla kefenleyeyim diye onu muhafaza edeceğim, demişti. Sonra Yüce Allah Peygamber'inin bununla kefenlenmesine razı olsaydı bunun içinde kefenlenirdi. (Onun kefenlenmediği bir hulleyi ben de kefen edinmem deyip) bu hulleyi sattı ve bedelini de tasadduk etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1563

Hz. Aişe annemiz (r.ah.)
"Resulüllah (a.s.) vefat ettiği zaman bütün bedeni (hıbere denilen) beyaz Yemen bürdesiyle örtüldü" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1566

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Cenazeyi (itidal ile) süratlice naklediniz. Eğer bu ölü iyi bir kişi ise bu bir hayırdır. (muhtemelen dedi ki) onu (bir an evvel kabirdeki) hayır ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze iyi bir kişi değilse bu da bir şerdir. (Bir an evvel) o şerri omuzlarınızdan atmış bulunursunuz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1568

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Her kim cenaze namazı kılınıncaya kadar cenazede hazır bulunursa ona bir kırat, her kim de gömülünceye kadar beklerse ona da iki kırat (sevap) vardır." buyurmuştur. İki kırat nedir? diye sorulduğunda Hz. Peygamber: "İki büyük dağ gibi" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1570

Hz. Peygamber'in (a.s.) azatlısı Sevban'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Kim bir cenaze namazı kılarsa onun için bir kırat (sevap) vardır. Eğer defninde de hazır bulunursa iki kırat olur. Bir kırat Uhud (dağı) kadardır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1575

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir cenaze geçirildi ve hayırla anıldı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Bir cenaze daha geçirildi, bu da kötülendi. Bunun hakkında da Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Ömer (r.a.), annem babam sana feda olsun! Bir cenaze geçirildi ve şer ile tavsif edildi. Bunun üzerine: "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" dediniz. Bir cenaze daha geçirildi, o da şer ile vasfedildi buna da: "Vacip oldu,Vacip oldu, vacip oldu" buyurdunuz (Bunun sebebi nedir?) diye sordu. Allah Resulü (a.s.) cevaben: "Hayırla andığınız kimseye Cennet vacip oldu. Şerle andığınız kimseye de Cehennem vacip oldu. (Çünkü) sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yerüzünde Allah'ın şahitlerisiniz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1578

Ebu Katâde b. Rebiy (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçirilmişti. Hz. Peygamber: "Kendisi rahatlayan veya kendisinden kurtulunandır." buyurdu. Sahabeler: "Rahatlayan veya kendisinden rahatlanan nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Mümin olan kul Dünyanın yorgunluklarından rahatlar, kötü olan kimseye gelince, diğer insanlar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup istirahat ederler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1579

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir:
"Resulüllah (a.s.) Necaşi'nin vefatını aynı gün insanlara haber verdi. Daha sonra halkı musallaya çıkarıp dört tekbir aldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1580

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) haber verdiğine göre:
"Allah Resulü (a.s.) (Habeş Kralı) Necaşi Ashame üzerine dört tekbir alarak gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1582

Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Resulüllah (a.s.) cenaze defnedildikten sonra bir kabir üzerine dört tekbir alarak namaz kıldırmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1586

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Zenci bir kadın (veya genç bir kimse) Mescidi süpürüp temizlerdi. Bir gün Resulüllah (a.s.) onu göremeyince; ne oldu? diye sordu. Sahabeler: O öldü, deyince Resulüllah (a.s.): "Bana (vefatını) niçin haber vermediniz?" dedi. Sahabeler sanki onu küçümsemişler ve önem vermemişlerdi. Bunun üzerine Resulüllah: " (Haydi) kabrini bana gösteriniz." buyurdu. Kendisine gösterdiler, o da bu kabir üzerine namaz kıldı. Sonra da şöyle buyurdu: "Şu kabirlerin içi kabir sahiblerine (azap olacak kadar) zulmetle doludur. Yüce Allah üzerlerine kılacağımız namaz ile onları aydınlatır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1588

Âmir b. Rabîa'nın (r.a.) rivayetine göre, Allah Resulü (a.s.):
"Bir cenaze gördüğünüzde cenaze sizi geride bırakana yahut, cenaze (omuzlardan yere veya kabre) konuluncaya kadar ayağa kalkınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1590

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Bir cenazeyi takip ettiğiniz zaman o,(omuzlardan yere) konuluncaya kadar oturmayınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1591

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulüllah (a.s.) hemen o cenaze için ayağa kalktı. Biz de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktık ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bu bir Yahudi kadınının cenazesidir" dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa kalkınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1593

Kays b. Sa'd'ın (r.a.) rivayetinde İbn Ebu Leyla şöyle nakletmiştir:
Kays b. Sa'd ile Sehl b. Huneyf, Kadisiyye'de bulunurlarken yanlarından bir cenaze geçti. Bunlar ayağa kalktılar. Kendilerine; bu cenaze, bu yer halkından (yani zımmilerden) dır, denildiğinde Kays ile Sehl de: Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçmişti. Allah Resulü, ayağa kalktı. Bunun bir Yahudi cenazesi olduğu kendisine bildirildiğinde: "Bu da bir insan değil mi?" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1596

Semure b. Cündüb (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Ben, lohusalı iken ölen Ümmü Kaab adındaki kadının cenaze namazını Peygamber'in (a.s.) arkasında kıldım. Resulüllah, namaz esnasında cenazenin (tam) ortası hizasına doğru durdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1602

Peygamberimizin evden çıkarken okuduğu dua



اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعوُذُ بِكَ أنْ أَضِلَّ أَوْ أُضَلَّ أَوْ أَزِلَّ أوْ أُزَلَّ أوْ أَظْلِمَ أَوْ أُظْلَمَ أَوْ أَجْهَلَ أَوْ يُجْهَلَ عَلَيَّ
Allahümme innî e’ûzü bike en edille ev üdalle, ev ezille ev üzelle ev ezlime ev uzleme ev echele ev yüchele ‘aleyye.
Allah’ım! Dalalete (sapıklığa) düşmekten veya (başkalarını) dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya (başkasını) hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım.
Ebû Dâvûd (Edeb 112)
Peygamberimizin evden çıkarken okuduğu dua

KIYAMET, CENNET VE CEHENNEMİN SIFATI / EL-LU'LUU VE'L-MERCAN (Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadis'ler)



Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde iri cüsseli, semiz bir kişi gelir. Fakat Allah yanında, bir sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmayacaktır." Şu ayeti okuyunuz: Biz de onlar için hiç bir tartı tutmayacağız.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4991

Abdullah b. Mesûd (r.a.)
Hz. Peygamber'in huzuruna bir alim geldi ve: Ey Muhammed! yahut da: Ey Ebu'l-Kasım! Hiç şüphesiz yüce Allah Kıyamet gününde gökleri bir parmağında, yerleri bir parmağında, bütün dağları, ağaçları bir parmağında, suları ve toprakları bir parmağında, diğer mahlukları da bir parmağında tutacak. Sonra onları sallayarak: Melik benim! Melik benim! buyurur dedi. Allah Resulü (a.s.), alimin söylediklerine şaşarak onu tasdik olmak üzere güldü. Sonra şu ayeti okudu: Onlar Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Halbuki Kıyamet günü bütün yer onun bir elindedir. Gökler de onun sağ elinde dürülmüştür. Tenzih ederim; O, onların koştukları ortaklardan münezzehtir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4992

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Yüce Allah Kıyamet günü bütün yeri avucuna alır. Göğü de sağ elinde dürer. Sonra: "Melik benim. Hani yeryüzünün hükümdarları neredeler!" diye hitap eder."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4994

Abdullah b. Ömer (r.ahm.),
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Aziz ve Celil Allah Kıyamet günü bütün gökleri dürer. Sonra onları sağ eli ile tutar. Sonra da: "Melik benim! Zalimler nerede? Mütekebbirler nerede?" buyurur. Sonra sol eliyle de gökleri dürer. Ardından: "Melik benim! Zalimler nerede, mütekebbirler nerede?" buyurur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4995

Sehl b. Sa'd (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.): "Kıyamet günü insanlar beyaz unun çöreği gibi bembeyaz, kızıl beyaz bir yerde toplanacak. Orada hiç bir kimse için bir alâmet olmayacak" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4998

Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kıyamet gününde yer, tek bir çörek gibi olur. Cebbar olan Allah, onu herhangi birinizin yolculukta çöreğini evirip çevirdiği gibi Cennet ahalisi için bir ikram olmak üzere çevirir." Ebu Saîd dedi ki: Bu sırada Yahudilerden biri geldi ve: Ey Ebu'l-Kasım! Rahman olan Allah sana bereket versin! Cennet ahalisinin Kıyamet gününde azığının ne olduğunu sana haber vereyim mi? dedi. Allah Resulü: Evet, buyurdu. Yahudi Allah Resulü'nün dediği gibi: Yer, bir tek çörek olur dedi. Bunun üzerine Allah Resulü bizlere baktı, azı dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra Yahudi: Sana onların katığını da haber vereyim mi? dedi. Allah Resulü: Evet dedi. Yahudi: Onların katığı balam ve nun'dur dedi. Sahabeler: Bunlar nedir? diye sordular. Yahudi: Öküz ile balıkdır. Bunların ciğerinin kenarından yetmiş bin kişi yiyecektir, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5000

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:
Bir gün Peygamber'le birlikte bir tarlada yürüyordum. Kendisi bir hurma dalına dayanıyordu. Derken bir kaç Yahudiye tesadüf ettik. Birbirlerine: Ona ruhu sorun dediler ve şöyle konuştular: Neden O'na sorma gereği duyuyursunuz? Sizin karşınıza hoşunuza gitmeyen bir şeyle çıkmıyor ki. Fakat yine de O'na sorun dediler. Bunun üzerine biri kalktı ve Peygamber'e ruhu sordu. Peygamber sükut etti. Anladım ki kendisine vahy geliyor. Yerimde durdum. Vahy nazil olunca: Sana ruh hakkında soruyorlar. Onlara de ki: Ruh, Rabbimin işidir. Sizlere ancak pek az bir bilgi verilmiştirbuyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5002

Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
Ebu Cehil Allahım! Eğer bu hakikaten senin tarafından gelen hak bir (din) ise, bize gökten taş yağdır veya bize acı bir azap ver! dedi. İşte bunun üzerine şu ayetler nazil oldu: Sen aralarındayken Allah onlara azap edecek değildir. İstiğfar ettikleri müddetçe de Allah onlara azap edecek değil. Onlar Mescid-i Haram'dan menedip dururken Allah ne diye kendilerine azap etmeyecekmiş.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5004

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Biz Abdullah'ın yanında oturuyorduk. Abdullah aramızda yaslanmıştı. Derken kendisine bir kimse geldi ve: Ey Ebu Abdurrahman! Hikayeci bir adam Kind'e kapıları yanında hikaye anlatıyor ve Duman mucizesi gelerek kâfirlerin nefesini keseceğini, müminlerin ise ondan nezle kadar etkileneceklerini iddia ediyor, dedi. Abdullah b. Mesûd kızgın bir halde oturarak şöyle dedi. Ey insanlar! Allah'tan korkun. Sizden her kim bir şey biliyorsa bildiğini söylesin. Bilmeyen de "Allah bilir" desin. Çünkü O, birinizin bilmediği bir şey için Allah bilir demesini en iyi bilendir. Aziz ve Celil Allah Peygamber'ine: Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ve ben yapmacık davrananlandan da değilim de!buyurdu. Allah Resulü (a.s.) insanlarda İslâm'a karşı bir gerileme görünce: "Allahım! Yusuf'un yedi (kıtlık) yılı gibi yedi (kıtlık yılı olsun)!" buyurmuştu. Bunun üzerine Kureyş'i şiddetli bir kıtlık yılı yakaladı ki her şeyi silip süpürdü. Hatta açlıktan hayvan derilerini, leşleri yediler. Onlardan biri gökyüzüne bakardı da duman şeklinde bir şey görürdü. Ebu Süfyan hemen Peygamber'in yanına geldi ve: Ey Muhammed! Sen geldin, Allah'a itaati ve akrabalık bağlarını gözetmeyi emrediyorsun. Kavmin ise helak oldular. Artık onlar için Allah'a dua et! dedi. Aziz ve Celil Allah: Şimdi sen, Sema'nın insanları bürüyecek apaşikâr bir duman getireceği günü gözetle. Bu pek yaman bir azap!"ayetini, "Siz hiç şüphe yok ki tekrar döneceksinizsözüne kadar buyurdu. Allah'ın: Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırızbuyurulan günde Ahiret azabı kaldırılır mıydı? Ayetindeki batşe (yakalamak) günü, Bedr günüdür. Demek ki Duhânayeti, batşe, lizam ve Rum ayeti geçmişlerdir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5006

Abdullah b. Mesûd (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) zamanında ay iki parçaya bölündü de Allah Resulü: "Şahid olunuz!" buyurdu, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5010

Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
Mekke halkı Allah Resulü'nden (a.s.) kendilerine bir mucize göstermesini istemişler. O da onlara ayın yarılmasını iki kere göstermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5013

İbn Abbas (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) zamanında ay yarıldı demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5015

Ebu Musa (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu, demiştir: "İşitmekte olduğu ezaya karşı Aziz ve Celil Allah'tan daha sabırlı kimse yoktur. Kendisine şirk koşulur, çocuk nisbet edilir de sonra Allah onları yine selamette kılar ve rızıklandırır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5016

Abdullah b. Kays'ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İşittiği ezaya karşı Yüce Allah'tan daha sabırlı hiç bir kimse yoktur. Onlar Allah'a eş koşuyorlar, ona çocuk isnat ediyorlar da bununla beraber, Allah onları rızıklandırıyor, selamette kılıyor ve onlara veriyor."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5017

Enes b. Malik'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah Cehennemliklerin en hafif azablısına: Dünya ve dünyadaki her şey senin olsa onu fidye eder miydin? buyurur. O kul: Evet, der. Bunun üzerine Allah: Sen Adem'in sulbünde iken ben senden daha hafif bir şeyi: Bana ortak tanımamanı istemiştim. (Ravi, şöyle dediğini de zannediyorum dedi) Ben de seni ateşe atmayacaktım. Fakat sen şirkten başkasını kabul etmedin, buyurur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5018

Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
Bir adam: Ey Allah'ın Resulü! Kâfir Kıyamet gününde yüzüstü nasıl haşrolunur? diye sordu. Allah Resulü: Dünyada onu iki ayağı üzerine yürüten Kıyamet gününde yüzüstü yürütmeğe kadir değil midir? buyurdular.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5020

Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Müminin misali ekin gibidir. Rüzgâr onu sallar durur. Mümine de bela ve sıkıntı gelmeye devam eder. Münafığın misali de sedir ağacı gibidir ki kesilmedikçe sallanmaz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5024

Kaab b. Malik (r.a.)
Allah Resulü (a.s.): "Müminin misali, bir deste ekin gibidir. Rüzgâr onu eğiltir durur. Bazen yere vurur, bazen doğrultur. Kâfirin misali ise, kökü üzerinde dimdik duran sedir ağacı gibidir. Kökünden bir defada sökülünceye kadar, onu hiç bir şey eğiltemez."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5025

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.): "Ağaçlardan bir ağaç vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç müslümanın benzeridir. O nedir? Bana söyleyiniz" buyurdu. İnsanların aklı kırlardaki ağaçlara takıldı. Abdullah Bunun hurma ağacı olduğu hatırıma geldi. Fakat utandım. Ondan sonra insanlar: Ey Allah'ın Resulü! Bize söyle, o nedir? diye sordular. Allah Resulü: "O hurma ağacıdır" cevabını verdi. Ben bunu Ömer'e söyledim. O hurma ağacıdır deseydin, benim için şundan ve şundan daha makbul olurdu, dedi, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5027

Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sizden hiç kimseyi ameli kurtaramayacaktır" buyurdu. Bir kimse: Ey Allah'ın Resulü! Seni de mi? diye sordu. Allah Resulü: "Evet beni de. Şu kadar ki Allah'ın beni kendinden bir rahmet ile örtmesi vardır. Lâkin sizler daima doğruyu isteyin," buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5036

Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) ayakları şişinceye kadar namaz kıldı. Kendisine: Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını mağfiret eylemiş iken, niçin bu külfete katlanıyorsun? denildi. Allah Resulü buna: "Şükreden bir kul olmayayım mı?" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5044

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) namazı kıldığı zaman ayakları çatlayıncaya kadar kıyam yapardı. Aişe "Ey Allah'ın Resulü! Senin gelmiş geçmiş bütün günahların mağfiret edildiği halde, bunu niçin yapıyorsun?" diye sordu. Peygamber: "Ey Aişe! Ben Allah'a çok şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdular.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5046

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) rivayetinde Şakik şöyle anlatır:
Abdullah b. Mesûd'un kapısı yanında onu beklerken oturuyorduk. Derken yanımızdan Yezid b. Muaviye Nehai geçti. Ona: Abdullah'a burada bulunduğumuzu bildiriver dedik. Yezid, Abdullah'ın huzuruna girdi. Çok geçmeden Abdullah bizim yanımıza çıktı ve: Sizlerin burada bulunduğunuzu haber aldım. Fakat yanınıza çıkmama sizleri bıktırırım endişesi engel oldu. Çünkü Allah Resulü (a.s.) vaaz ve nasihat hususunda bıktırır endişesiyle bazı günler bizden söz alırdı, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5047  




EL - LU ' LUU VE ' L- MERCAN 

(Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadis' ler) 

A T — 



Q^D 

I.I.A YAYINLARI - E RAYKITAP - AL-ISLAM.COM 



Muhammed Fuad Abdülbaki 



KISIM 1 

0^0 

İÇİNDEKİLER 



- Giriş 

- iman 

- Taharet 

- Hayız 

- Namaz 

- Mescitler ve Namaz Kılma Yerleri 

- Yolculann Namazı ve Bunun Kısaltılması 

- Zekât 

- Oruç 

- Itikaf 

- Hac 

- Evlenme (Nikâh) 

- Süt Emme (Rada) 

- Boşanma 

- Lian 

- Köle Azat Etme 

- Alım- S atım 

- Feraiz (Miras Üzerindeki Belirli Paylar) 

- Hibe ve Diğer Bağışlar 

- Vasiyet 

- Adak 

- Yemin 

- Kasâme, Islâma Karşı Savaşanlar, Kısas ve Diyet 



ı 



- Had Cezaları 

- Yargıya Ait Hükümler 

- Buluntu Eşya 

- Cihat ve Milletlerarası ilişkiler (Siyer) 

- Yönetimle ilgili Hükümler 

- Av ve Hayvan Kesimine Ait Hükümler ile Eti Yenen Hayvanlar - Kurban 

- içecekler 

- Faziletler 

- Sahabelerin Faziletleri 

- İyilik, Sıla ve Edepler 

- Kader 

- ilim 

- Zikir, Dua, Tevbe ve istiğfar 

- Tevbe 

- Münafıkların Sıfatları ve Hükümleri 

- Kıyamet, Cennet ve Cehennemin Sıfatı 

- Cennet, Cennet Nimetleri ve Cennetliklerin Sıfatı 

- Fitneler ve Kıyamet Alâmetleri 

- Zühd ve Rekaik 

- Tefsir 



2 



KISIM 2 



EL-LU'LUUVE'L 

MERCAN 

GİRİŞ 

Hz. Ali (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan 
uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 

İMAN 

Ebu Hureyre (r.a.) bir hadisinde şöyle anlattı: 
Hz. Peygamber (a. s.) bir gün insanların arasında oturuyordu. O sırada ona bir zat 
geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! iman nedir?" dedi. "Allah'a, meleklerine, 
kitaplarına, Allah'a kavuşmaya, peygamberlerine inanman ve keza son dirilmeye 
iman etmendir" buyurdu, islâm nedir? dedi. "islâm, Allah'a kulluk etmen ve ona 
hiç bir şeyi ortak yapmaman, Farz namazı dosdoğru kılman, farz kılınmış olan 
zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! ihsan 
nedir? dedi. "Allah'a onu görürcesine ibadet etmendir. Her ne kadar onu 
görmüyorsan da o seni muhakkak görür" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü, Kıyamet 
ne zamandır? dedi. (Cevaben Efendimiz) Buyurdu ki: "Bu konuda sorulan 
sorandan daha çok bilgiye sahip değildir. Fakat onun alâmetlerini sana haber 
vereceğim: Cariyenin efendisini doğurması, onun alâmetlerindendir. Yalınayak ve 
çıplak kimseler, insanların idarecileri oldukları zaman, işte bu da onun 
alâmetlerindendir. Koyun çobanlan yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarışa 
başladıkları zaman, işte bu da onun alâmetlerindendir. (Kıyametin vakti) Allah'tan 



3 



başka kimsenin bilemeyeceği beş şeye dahildir." Bundan sonra Peygamber: 
Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah'ın karındadır. Yağmuru O yağdırır, 
rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez, yine hiç kimse 
nerede öleceğini bilemez, şüphesiz Allah her şeyi bilendir, herşeyden 
haberdardırayetlerini okudu. Ebu Hureyre der ki: Sonra o şahıs dönüp gitti. 
Arkasından Allah Resulü (a. s.): "O adamı bana geri getiriniz" diye emretti. Bunun 
üzerine sahabeler onu geri getirmek için aramaya başladılar, fakat birşey 
göremediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "işte o, Cebrail'dir, insanlara 
dinlerini öğretmek için gelmiştir" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 10 

Talha b. Ubeydullah (r.a.) şöyle anlatır: 
Necid ahalisinden saçı darmadağın bir kimse Allah Resulü'ne (a. s.) geldi. Uzaktan 
sesinin uğultusunu duyuyor, fakat ne söylediğini anlayamıyorduk. Nihayet Allah 
Resulü'ne yaklaştı. Anladık ki islâm'ın ne olduğunu soruyor. Allah Resulü de (a. s.): 
"Gündüz ve gecede beş namaz (var) " buyurdu. (O kimse:) Üzerimde bu 
namazlardan başka da var mı? diye sordu. "Hayır. Meğer ki kendiliğinden kılasm" 
cevabını verdi. (Allah Resulü:) "Bir de Ramazan ayı orucu" buyurdu. (O kimse:) 
"Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. O da: "Hayır, meğer ki 
kendiliğinden tutasm" cevabını verdi. (Talha der ki:) Allah Resulü ona zekâtı da 
söyledi. (O zat yine:) "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" dedi. Yine Allah 
Resulü: "Hayır, ancak kendiliğinden vermen müstesnadır" buyurdu. Bunu takiben 
o (Necidli) adam: "Vallahi bunun üzerine ne arttırırım, ne de bundan eksiltirim" 
diyerek arkasına dönüp gitti. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Eğer doğru 
söylüyorsa kurtulmuştur" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 12 

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 
Allah Resulü'ne (a. s.) bir şey hakkında soru sormamız yasaklanmıştı. Bundan 
dolayı bedeviden akıllı bir kimsenin gelmesi ve bizler dinlerken Peygamber'e soru 
yöneltmesi hoşumuza giderdi. (Bir keresinde) Bedevilerden bir kimse geldi ve şöyle 
dedi: "Ey Muhammedi Elçin bize geldi ve, Allah'ın seni Resul olarak gönderdiğini, 
senin söylediğini iddia etti (doğru mu?)." (Allah Resulü:) "Doğru söylemiştir" 
buyurdu. O zat, göğü yaratan kimdir? diye sordu. (Hz. Peygamber) "Allah'tır" 



4 



buyurdu. Yine o, yeri yaratan kimdir? dedi. (Efendimiz), "Allah'tır" cevabını verdi. 
O zat: Bu dağları diken ve onların aralarında (bunca) yaratıkları yaratan kimdir? 
dedi. Allah Resulü yine "Allah'tır" buyurdu. Bu sefer de o zat: Semayı yaratan, 
arzı halk eyleyen ve şu dağları yükseltip diken Allah'a yeminle soruyorum, Seni 
Allah mı Resul olarak gönderdi? dedi. Peygamber: "Evet" buyurdu. O zat: Ve 
elçin, gündüzümüzde ve gecemizde üzerimize beş (vakit) namaz farz olduğunu 
söyledi? Peygamber: "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat: Seni, Resul olarak 
gönderene yemin olsun ki: Bunları sana Allah mı emretti? dedi. Allah Resulü: 
"Evet" buyurdu. O zat: Elçin mallarımıza, zekât farz olduğunu söyledi, dedi. Hz. 
Peygamber yine "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat: Seni Resul gönderene yemin 
ediyorum: Bunu sana Allah mı emretti? dedi. Peygamber: "Evet" buyurdu. O zat: 
Senin elçin, senemiz içinde üzerimize Ramazan ayı orucunun farz olduğunu 
söyledi, dedi. Peygamber: "Doğru söylemiştir" buyurdu. O zat: Seni, Resul 
gönderene yemin ediyorum: Bunu sana Allah mı emretti? dedi. Peygamber: "Evet" 
buyurdu. O zat yine: "Senin elçin, yoluna gücü yetene Beyt'i haccetmenin 
üzerimize farz olduğunu söyledi?" dedi. Peygamber: "Doğru söylemiştir" buyurdu. 
(Enes) der ki: Sonra da o zat: "Seni hak ile gönderene yemin olsun ki bunların 
üzerine ne bir arttırır, ne de bunlan eksiltirim" dedi. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.) "Eğer doğru söylüyorsa mutlaka Cennete girecektir" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 13 

Ebu Eyyûb Ensarî (r.a.) şöyle rivayet etti: 

Allah Resulü (a. s.) bir seferde iken karşısına bir bedevi çıktı ve hemen 
Peygamber'in devesinin yularını, yahut dizginini tuttu. Sonra: "Ey Allah'ın Resulü" 
yahut "Ey Muhammedi beni Cennete yaklaştıracak ve Cehennemden 
uzaklaştıracak şeyi bana haber ver" dedi. Allah Resulü (a. s.) hemen durakladı ve 
ashabı arasında göz gezdirdi, sonra da şöyle buyurdu: "Andolsun ki şüphesiz 
başarıya ulaştırıldı" yahut "Yemin ederim ki muhakkak doğru yola ulaştırıldı" 
buyurdu. Sonra o kimseye: "Nasıl demiştin?" diye sordu. (Ravi) Dedi ki: O zat 
sorusunu tekrar etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.): "Kendisine hiçbir şeyi 
ortak koşmayarak Allah'a kulluk edersin, namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı 
(hakkıyla) verirsin, hısımların ile (her türlü) ilişkilerini sürdürürsün. Artık deveyi de 
bırak" buyurdu. 



5 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 14 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 
Allah Resulü'ne (a. s.) bir bedevi geldi ve "Ey Allah'ın Resulü! Bana bir davranış 
söyle ki onu işlediğim zaman Cennete gireyim" dedi. Allah Resulü: (a. s.) 
"Kendisine hiç bir şeyi ortak koşmayarak Allah'a kulluk edersin, farz olan namazı 
dosdoğru kılarsın, farz kılman zekâtı verirsin ve Ramazan orucunu tutarsın" 
buyurdu. O kimse: "Nefsim kudret elinde bulunana yemin ederim ki hiç bir 
zaman bunun üzerine ne bir şey arttırırım, ne de eksiltirim" dedi. Dönüp gidince 
Peygamber (a. s.): "Cennet ehlinden bir kimseye bakması kimi sevindirecek ise, işte 
o zata baksın" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 16 

Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "islâm beş esas üzerine kurulmuştur: 
Allah'ın tekliğini kabul etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu 
tutmak ve haccetmek." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 19 

İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 
Abdulkays heyeti Allah Resulü'nün huzuruna geldi ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın 
Resulü! Biz, Rabîa'dan şu kabileyiz. Senin ile bizim aramızda Mudar kâfirleri bir 
engel durumundadır. Bu yüzden sana sadece Haram aylarda gelebiliyoruz. O 
halde bize bir iş emret ki onu yapalım ve arkamızdakileri ona davet edelim." Allah 
Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Size dört şeyi yapmanızı ve dört şeyden de 
sakınmanızı emrediyorum: Size Allah'a iman etmenizi, (sonra bunu kendilerine 
açıklayarak şöyle buyurdu:) Allah'tan başka ilah olmadığı ve Muhammed'in Allah 
Resulü olduğuna şahadet etmenizi; namazı kılmanızı, zekâtı vermenizi ve savaşta 
ele geçirdiklerinizin beşte birini vermenizi emrediyor ve sizleri (içine şıra konan ve 
mayalanarak içki olmasını sağlayan) dubba'dan, hantem'den, nakir'den ve 
mukayyar'dan nehyediyorum." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 23 

Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle anlatır: 
Allah Resulü (a. s.) beni (Yemen'e) gönderdi ve (gönderirken) şöyle buyurdu: "Sen 



6 



Ehl-i Kitap bir topluma gidiyorsun, onları Allah'tan başka ilah olmadığına ve 
benim Allah'ın elçisi olduğuma şahitlik etmeye çağır. Eğer onlar bu isteğini yerine 
getirirlerse onlara, Allah'ın (c.c.) onlar üzerine her gündüz ve gecede beş (vakit) 
namaz farz kıldığını, onlar bunu da kabul ederlerse, kendilerine Allah'ın onlar 
üzerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen zekâtı farz kıldığını bildir. Onlar 
bunu da kabul ederlerse, seni onlann mallarının en iyilerini almaktan sakındırırım. 
Zulme uğramışın (bed) duasından da korun. Çünkü, zulme uğrayanla Allah 
arasında perde yoktur." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 27 

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: 
Allah Resulü (a. s.) vefat edip de ondan sonra Ebu Bekr Halife yapılınca Arapların 
bir kısmı tekrar küfre döndükleri zaman Ömer b. Hattab, Ebu Bekr'e "Allah 
Resulü (a. s.) Allah'tan başka ilah yok deyinceye kadar insanlarla savaş etmem bana 
emredildi. Her kim La ilahe illallah derse, haksız olması dışında benden malını ve 
nefsini korumuştur, onun hesabı ise Allah'a aittir," demiş olduğu halde sen insanlar 
ile nasıl savaşıyorsun? dedi. Ebu Bekr "Vallahi namazla zekât arasını 
ayırdedenlerle savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Vallahi bunlar Allah 
Resulü'ne verdikleri bir sicimi bile bana vermezlerse, onlarla hiç şüphesiz harp 
ederim." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 29 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "La ilahe illallah" deyinceye kadar 
insanlarla savaşa devam etmem bana emredildi. (Ancak) her kim "La ilahe illallah 
derse, haksız olması dışında benden malını ve canını korumuştur." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 30 

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve 
Muhammed'in Allah Resulü olduğuna şahadet edinceye, namazı dosdoğru 
kılmcaya ve zekâtı verinceye kadar insanlarla savaşmak bana emredildi. Onlar 
bunları yapınca kanlarını ve mallarını, haksız olması dışında benden korumuş 
olurlar, insanların bunlardan başka işlerden hesaba çekilmeleri ise Allah'a 



7 



kalmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 33 

Museyyeb b. Hazn (r.a.) şöyle anlattı: 
Ebu Talib'e ölüm yaklaşınca Allah Resulü (a. s.) ona geldi ve onun yanında Ebu 
Cehil ile Abdullah b. Ebu Umeyye b. Muğire'yi buldu. Allah Resulü (a. s.): "Ey 
Amca! Allah'tan başka ilah yok kelimesini söyle ki bununla Allah yanında senin 
lehine şahitlik edeyim" dedi. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu 
Umeyye "Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dinini terk mi ediyorsun?" dediler. Allah 
Resulü (a. s.) o sözü amcasına arzetmekte devam etti. Ötekiler de (durmadan) kendi 
sözlerini ona tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz 
olarak: "O, (kendini kastediyor), Abdulmuttalib dini üzeredir" dedi ve la ilahe 
illallah demekten çekindi. Allah Resulü (a. s.): "iyi bil, Allah'a yemin ediyorum ki 
nehyedilmediğim müddetçe muhakkak senin için Allah'tan bağışlanma 
dileyeceğim" dedi. Bunun üzerine Şanı Yüce Allah: (Kâfir olarak ölüp Cehennem 
ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar) Allah'a ortak 
koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlaraayetini indirdi. 
Yüce Allah Ebu Talib hakkında da (şu ayeti) indirdi ve Resulüne şöyle buyurdu: 
(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet 
verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 35 

Ubade b. Samit'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim eşsiz, ortaksız bir tek Allah'tan 
başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna, isa'nın 
Allah'ın kulu, Meryem'in oğlu ve ona ilka ettiği kelimesi ve kendisinden (kendi 
tarafından yaratılmış) bir ruh olduğuna, Cennetin bir hakikat, ateşin bir hakikat 
olduğuna şahadet ederse, Allah o kimseyi Cennetin sekiz kapısının hangisinden 
dilerse oradan Cennete girdire çektir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 41 

Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle buyurmuştur: 
Ben Hz. Peygamber'in (a. s.) bineğinin arkasına binmiştim. Onunla aramda sadece 
semerin arka kaşı vardı. Bana: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben, "Buyur ey 
Allah'ın Resulü, sana icabet eder, emrine koşarım dedim. Sonra bir süre yürüdü. 



8 



Yine: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. "Buyur ey Allah'ın Resulü, sana icabet 
eder, emrine koşarım" dedim. Sonra bir süre daha gitti ve: "Ey Muaz b. Cebel!" 
diye seslendi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü sana icabet eder, emrine koşarım" diye 
cevap verdim. "Allah'ın, kulları üzerindeki hakkı nedir, biliyor musunuz?" diye 
sordu. "Allah ve Resulü en iyi bilendir," dedim. "Muhakkak ki Allah'ın, kulları 
üzerindeki hakkı, kendisine hiç bir şeyi ortak koşmaksızm ona kulluk etmeleridir" 
buyurdu. Sonra bir zaman daha yürüdü, sonra yine: "Ey Muaz b. Cebel!" diye 
seslendi. Ben yine: "Ey Allah'ın Resulü sana icabet eder, emrine koşarım" dedim. 
"Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki hakları nedir, bilir misin?" 
buyurdu. Ben yine: "Allah ve Resulü en iyi bilendir" dedim. "Onlara azap 
etmemesidir" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 43 

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Muaz b. Cebel binek üzerinde Hz. Peygamber'in arkasında iken Peygamber (a. s.) 
ona: "Ey Muaz!" diye nida etti. Muaz: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Hazırım," dedi. 
Peygamber yine: "Ey Muaz!" buyurdu. Muaz: "Buyur! Ey Allah'ın Resulü 
hazırım," dedi. Hz. Peygamber tekrar: "Ey Muaz!" buyurdu. Muaz: "Buyur! Ey 
Allah'ın Resulü, hazırım," dedi. Allah Resulü: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve 
Muhammed'in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet eden her kula Allah kesin 
olarak ateşi haram kılmıştır" buyurdu. Muaz: "Ey Allah'ın Resulü bunu insanlara 
haber vereyim mi ki sevinsinler?" dedi. Allah Resulü: "O takdirde (bu güvenceye) 
güvenerek tembellik ederler (de amel yapmazlar) " buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 47 

Itban b. Malik'in (r.a.) rivayetinde Mahmud b. Rabi şöyle anlattı: 
Medine'ye geldim ve (orada) Itban ile karşılaştım ve ona: "Senden bana bir hadis 
ulaştı" dedim. (Bunun üzerine) Bana şunlan anlattı: "Gözümden bana bir arıza 
isabet etmişti. Bunun üzerine Allah Resulü'ne (a. s.) yanıma gelmesini, evimde 
namaz kılmasını arzu ettiğimi, (şayet gelirse namaz kıldığı yeri) namaz yeri 
edinmek istediğimi bildiren bir haberci yolladım. Bunu takiben Peygamber (a. s.), 
ashabından 

Allah'ın dilediği kimselerle beraber geldi, içeri girdi. O, evimde namaz kılarken, 
ashabı da kendi aralarında konuşuyorlardı. Bu konuşulanların büyük bir kısmı 



9 



Malik b. Duhşum ile alâkalı idi. Peygamber'in ona beddua etmesini, onun helak 
olmasını istediklerini, onun başına bir kötülüğün gelmesini arzuladıklarını 
söylediler." Sonra Allah Resulü namazını bitirdi ve: "Allah'tan başka ilah 
olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet ediyor değil mi?" buyurdu. 
"O, bunu kalbinde olmadığı halde söyler" dediler. "Allah'tan başka ilah olmadığına 
ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet etmeyen kişi ateşe girer, yahut onu 
tadar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 48 

Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.): "iman, yetmiş küsur şubedir ve utanma imandan bir 
şubedir" buyurduğunu rivayet etmiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 50 

Ibn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.), kardeşine utanma nasihati vermekte olan bir adamı duyunca 
"utanmak imandandır" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 52 

Imran b. Husayn'm (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.), "Utanmak hayırdan başka bir şey getirmez" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 53 

Abdullah b. Amr'm (r.a.) naklettiğine göre: 
Bir zat Hz. Peygamber'e (a. s.): "islâm'da hangi işler daha hayırlıdır?" diye sordu. 
(Hz. Peygamber cevaben), "Yemek yedirirsin ve tanıdığın, tanımadığın herkese 
selam verirsin" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 56 

Abdullah b. Amr b. As'm (r.a.) anlattığına göre: 
Bir kimse Hz. Peygamber'e (a. s.): "Hangi müslüman daha hayırlıdır?" diye sordu. 
(Hz. Peygamber) "Dilinden ve elinden müslümanlarm emniyette olduğu kimsedir" 
cevabını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 57 



10 



Ebu Musa (r.a.) 

Ey Allah'ın Resulü! islâm'ın hangisi en faziletlidir? diye sormuş, (Hz. Peygamber 
de) "Müslümanların dilinden ve elinden emniyette olduğu kimsedir" cevabını 
vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 59 

Enes'in (r.a.) anlattığına göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Şu üç özellik kimde bulunursa o kimse 
imanın gerçek tadını alır: Allah ve Resulü kendisine başkalarından daha sevimli 
olması, sevdiklerini yalnız Allah için sevmek, Allah'ın kendisini dinsizlikten 
kurtardıktan sonra ateşe atılmaktan nasıl hoşlanmıyorsa o derecede küfre 
dönmekten uzak durması." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 60 

Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kul, (Abdul Varis'in hadisinde: Kişi) 
ben kendisine aile efradından, malından ve bütün insanlardan daha sevgili 
olmadıkça iman etmiş olmaz." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 62 

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Hiç biriniz kendisi için arzu ettiğini, 
(mümin) kardeşi yahut komşusu için de istemedikçe (gerçek manada) inanmış 
olmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 64 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve son güne (Ahiret gününe) iman 
eden, ya hayır söylesin, yahut sussun. Allah'a ve son güne iman eden komşusuna 
ikram etsin. Allah'a ve son güne iman eden konuğuna ikram eylesin." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 67 

Ebu Şurayh Huzai (r.a.) 
Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Allah'a ve son güne 
iman eden, komşusuna iyilik etsin. Allah'a ve son güne iman eden konuğuna ikram 

1 1 



etsin. Allah'a ve son güne iman eden iyi söz söylesin, yahut sussun." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 69 

Ebu Saîd (r.a.) şöyle anlatır: 
Bayram günü namazdan önce hutbe okumaya başlayanların ilki Mervan'dır. (O 
bunu ilk defa yaptığında) Hemen biri ayağa kalktı ve: "Namaz hutbeden öncedir" 
dedi. Mervan "Burada namazın öne geçirilmesi terkedilmiştir" dedi. Bunun 
üzerine Ebu Saîd (r.a.) "Bu (uygulamaya karşı çıkan) şahsa gelince, işte o, Allah 
Resulü'nden (a. s.) işittiğim şu hadisi yerine getirmiştir." Allah Resulü (a. s.) şöyle 
buyurmuştu: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle 
değiştirmeye gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle. Ve işte bu, 
imanın en düşük mertebesidir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 70 

Ebu Mesûd (r.a.) ve Ukbe b. Amr'm (r.a.) naklettiklerine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) eliyle Yemen tarafına doğru işaret ederek şöyle buyurdu: 
"Bana bakın, hiç şüphesiz iman, şu taraftadır. Taş gibi sertlik ve yüreklerin katılığı 
da, develerin kuyrukları dibinde onlara haykıranlar da, şeytanın iki boynuzunun 
doğacağı yönde bulunan Rabîa ve Mudar kabilelerindedir." Sahih-i Müslim'deki 
hadis numarası: 72 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Yemen halkı gelmiştir. Onlar ince 
gönüllüdürler, iman, Yemenlidir, dinde ince anlayışlılık Yemenlidir. Hikmet de 
Yemen'e mensubdur." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 73 

Gerir b. Abdullah (r.a.) 
"Ben, Allah Resulü (a. s.) ile namaz kılmak, zekât vermek ve her Müslümana 
nasihat etmek (hayır ve iyilik öğretmek) üzere sözleştim" demiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 83 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Zinakar kişi zina ettiği zaman (kâmil bir) 
mümin olduğu halde zina edemez, içki içen de içtiği zamanda (kâmil bir) mümin 



12 



olarak içemez. Hırsız da çaldığı zaman (kâmil bir) mümim olduğu halde çalamaz." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 86 

Abdullah b. Amr'ın (r.a.) anlattığına göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Dört şey her kimde bulunursa katıksız 
münafık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakmcaya kadar 
kendisinde münafıklıktan bir huy kalmış olur: Konuştuğu zaman yalan söyler, 
taahhüdde bulununca taahhüdünde durmaz, vaat ettiği zaman vadini yerine 
getirmez, düşmanlık beslediği zaman da haktan ayrılır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 88 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan 
söyler, vaat ettiği vakit vaadinde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman 
hıyanetlik eder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 89 

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Kişi (din) kardeşine kâfir dediği zaman 
muhakkak ikisinden biri o küfür kelimesini üzerine alarak dönmüştür (Küfür 
kelimesi ikisinden birisi üzerinde kalır)." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 91 

Ebu Zerr (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle derken işittiğini nakletmiştir: "Herhangi bir kimse bile 
bile babasından başkasına ait olduğunu ileri sürerse muhakkak nankörlük etmiş 
olur. Kendisine ait olmayan bir şeyi iddia eden, bizden değildir ve o kişi ateşte 
oturacağı yere hazırlanmalıdır. Her kim öyle olmadığı halde bir kimseyi kâfirlikle 
itham eder yahut ona Allah'ın düşmanı derse, dediği söz kendisine döner." Sahih-i 
Müslim'deki hadis numarası: 93 

Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Babalarınızı terk 
etmeyiniz. Her kim babasını reddederek terk ederse, nankörlük yapmış olur." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 94 



13 



Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) şöyle anlatır: 
Ben şu kulaklarımla, Allah Resulü'nün (a. s.), "Her kim müslüman olduğu halde 
babasından başkasına, babası olmadığını bilip dururken babalık nesebi iddia 
ederse, o kişiye Cennet haramdır" buyurduğunu duymuşumdur. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 95 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Müslümana sövmek fasıklık ve onu 
öldürmek için dövüşmek küfürdür." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 97 

Cerir'in (r.a.) bildirdiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) Veda haccmda kendisine: "Halkı sustur da beni dinlesinler" 
diye emretti. Sonra da şöyle buyurdu: "Benden sonra birbirlerinizin boyunlarını 
vuran kâfirler durumuna dönüşmeyiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 98 

Zeyd b. Halid Gühenî'nin (r.a.) anlattığına göre: 
Allah Resulü (a. s.) Hudeybiye'de geceleyin yağmış olan yağmurdan sonra 
kendilerine sabah namazı kıldırdı. Namazı bitirince yüzünü cemaate döndürdü ve: 
"Bilir misiniz, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sordu. Allah ve Resulü en iyi bilendir, 
dediler. Allah Resulü: "Allah, kullarımdan kimi bana iman etmiş, kimi de kâfir 
olarak sabahladı. Her kim Allah'ın ihsanı ve rahmetiyle üzerimize yağmur yağdı 
dediyse işte o, bana iman etmiş, yıldıza iman etmemiştir. Her kim de şu şu 
sebeplerle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o, bana değil, yıldıza iman etmiştir, 
buyurmuştur" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 104 

Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti Ensar'a buğzetmesi, 
müminin alâmeti ise Ensar'ı sevmesidir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 108 

Berâe (r.a.) 

Hz. Peygamber' den (a. s.) şu hadisi naklederek Ensar hakkında şöyle buyurmuştur: 
"Ensar'ı ancak mümin olan sever ve onlara münafık olandan başkası da buğz 



14 



etmez. Onları seveni Allah sever, onlara buğzedene ise Allah da buğzeder." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 110 

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin ve 
çokça bağışlanma dileyin. Çünkü ben Cehennemliklerin çoğunun sizlerden 
olduğunu gördüm" buyurdu. Bunun üzerine onlardan aklı başında ve vakarlı bir 
kadın: "Bizim neyimiz var ki Cehennemliklerin çoğu olmuşuz! Ey Allah'ın 
Resulü?" diye sordu. Allah Resulü: "Çünkü siz (ötekine berikine) çokça lânet eder, 
kocalarınızın yaptığı iyiliklere nankörlük (küfran) gösterirsiniz. Akıllı ve ihtiyatlı bir 
kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksik dinli hiç bir kimsenin çelebileceğini 
görmedim" buyurdu. Kadın: "Ey Allah'ın Resulü! (Peki) Akıl ve din noksanlığı 
nedir?" dedi. Allah Resulü buyurdu ki: "Akıl noksanlığına gelince, iki kadının 
şahadeti bir erkeğin şahadetine denk olur. işte bu, akıl noksanlığıdır. Birçok geceler 
bekler, namaz kılmazsın, Ramazanda da (bir müddet) oruç tutmazsın, işte din 
noksanlığı da budur." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 114 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü'ne (a. s.) hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu. Allah Resulü: 
"Allah'a imandır" buyurdu. Sonra nedir? denildi: "Allah yolunda cihat etmektir" 
buyurdu. Bundan sonra nedir? denildiğinde: "Kabul olunan hacdır" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 118 

Ebu Zerr'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber'e: Ey Allah'ın Resulü! Amellerin en faziletlisi hangisidir? diye 
sordum. (Efendimiz de), 

"Allah'a iman etmek ve onun yolunda cihat etmektir" buyurdu. Hangi köleyi 
hürriyete kavuşturmak daha faziletlidir? dedim. "Sahibine göre en güzel ve en 
pahalı olanı" buyurdu. Eğer bunları yapamaz isem? deyince, "Yapana yardım 
edersin, yahut beceriksiz olan kimseye iş yapıverirsin" buyurdu. Ey Allah'ın 
Resulü! Amelin bazısını yapamazsam ne buyurursunuz, dedim. "Kendini 
insanlara kötülük yapmaktan alıkoyarsm. işte bu da nefsine karşı senden bir 
sadakadır" buyurdu. 



15 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 119 

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir: 
Allah Resulü'ne (a. s.): Hangi amel en faziletlidir? diye sordum. "Vaktinde namaz 
kılmaktır" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim: "Ebeveyne iyilik etmektir" buyurdu. 
Sonra hangisidir? dedim: "Allah yolunda cihat etmektir" buyurdu. Kendilerine 
sıkıntı vermiş olmasaydım daha çok soru soracaktım. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 120 

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: 
Allah Resulü'ne (a. s.), Allah katında hangi günah en büyüktür? diye sordum. "Seni 
yaratmış olduğu halde Allah'a bir ortak (eş) uydur mandır" buyurdu. Muhakkak 
bu, çok büyüktür, dedim. Sonra hangisidir? dedim. "Sonra seninle beraber 
yemesinden korktuğun için çocuğunu öldürmendir" buyurdu. Sonra hangisidir? 
dedim. "Sonra komşunun hanımı ile zina etmendir" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 124 

Ebu Bekra (r.a.) şöyle anlatır: 
Allah Resulü'nün (a. s.) yanında bulunuyorduk. Üç defa "Büyük günahların en 
büyüğünü size söyleyeyim mi?" buyurdu. Sonra onları şu şekilde saydı: "Allah'a 
şirk koşmak, ebeveyne eziyet etmek ve yalan yere şahadet etmektir (yahut: Yalan 
söylemektir)." Allah Resulü dayanmakta iken doğrulup oturdu ve bu son sözü 
durmadan tekrar ediyordu. O derece tekrarladı ki hatta biz; keşke sussa, diyorduk. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 126 

Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) büyük günahlar olarak şunları saydı: "Allah'a ortak koşmak, 
ebeveyne eziyet etmek, cana kıymak ve yalan söylemektir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 127 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.), "Helak edici olan yedi şeyden uzak durunuz" buyurdu. Ey 
Allah'ın Resulü! Onlar nedir? denildi. Allah Resulü: "Allah'a şirk koşmak, sihir 
yapmak, bir hak karşılığı olması dışında Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymak, 
yetim malı yemek, faiz (yoluyla elde edilen kazancı) yemek, düşmana hücum 
sırasında harpten kaçmak, zinadan uzak durmuş (onu hatırından bile geçirmeyen) 



16 



müslüman kadınlara zina isnat etmek" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 129 

Abdullah b. Amr b. As'm (r.ahm.) anlattığına göre: 
Allah Resulü (a. s.): "Kişinin ebeveynine sövmesi büyük günahlardandır" buyurdu. 
Ey Allah'ın Resulü! Kişi ebeveynine söver mi? dediler. "Evet, bir kimse başkasının 
babasına söver, o da onun babasına söver. Yine bir kimse, başkasının annesine 
söver, o da, onun annesine söver" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 130 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) "Herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşarak ölen kimse 
Cehenneme girer" buyurdu. Ben de: Herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmayarak 
ölen kimse de Cennete girer, dedim. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 134 

Ebu Zerr (r.a.) anlatmıştır: 
Hz. Peygamber (a. s.) "Cebrail (a. s.) bana gelip, Ümmetimden hiç bir şeyi Yüce 
Allah'a ortak koşmadan ölenin, Cennete gireceğini müjdeledi" buyurmuştur. 
Bunun üzerine ben, o adam zina etmiş ve hırsızlık yapmış olsa da mı? dedim. Hz. 
Peygamber, "Zina etmiş ve hırsızlık yapmış olsa da" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 137 

Mikdad b. Esved (r.a.) 
Hz. Peygamber'e (a. s.) şu şekilde bir soru sorduğunu nakletti: Ey Allah'ın Resulü! 
Şöyle bir mesele hakkında ne buyurursun? Ben kâfirlerden bir kişi ile karşılaşsam, 
benim ile vuruşsa da benim iki elimden birini kılıcı ile kesip koparsa, sonra benden 
kaçıp bir ağaca sığmsa ve: Ben Allah için müslüman 

oldum, la ilahe illallah dese, ben onu bu tevhit kelimesini söyledikten sonra 
öldürebilir miyim? Allah Resulü (a. s.): "Hayır, onu öldürme" buyurdu. Ben, ey 
Allah'ın Resulü, o benim elimi kesti, sonra da bu sözü söyledi. Onu öldüremez 
miyim? dedim. Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sakın onu öldürme. Eğer 
öldürürsen o senin onu öldürmezden evvelki vaziyetindedir, (Çünkü müslüman 
olmuştur, kanı korunmuştur). Sen de onun söylediği tevhit kelimesini 
söylemesinden evvelki vaziye tindesin (çünkü kanın kısas ile mubah olmuştur)." 



17 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 139 

Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle nakletmiştir: 
Allah Resulü (a. s.) bizi bir seriye hâlinde (cihada) göndermişti. Guheyne 
kabilesinden Hurakat'a bir sabah baskın yaptık. O sırada ben bir adama yetiştim. 
O, la ilahe illallah, dedi. Ben kargımı ona sapladım. Bu işten gönlüme bir şüphe 
düştü. Sonra bunu Hz. Peygamber'e anlattım. Allah Resulü (a. s.): "La ilahe illallah 
dediği halde onu niçin öldürdün?" diye sordu. Ben, ey Allah'ın Resulü! O, bunu 
ancak silahtan korktuğu için söylemiştir, dedim. "Onu kalbinden söyleyip 
söylemediğini bilmen için kalbini mi yardın?" buyurdu ve bu soruyu bana karşı hiç 
durmadan tekrar ediyordu. Nihayet ben o gün müslüman olaydım (da bunları 
duymasaydım) diye temenni ettim. (Hadisi rivayet eden dedi ki) Sa'd Allah'a yemin 
ederim ki, Usame'yi kastederek, iki karıncıklı öldürmeye kalkışmadıkça ben hiç bir 
müslümanı öldürmem, dedi. (Ravi der ki) Birisi ona: Allah, fitne ortadan kalkıp 
din tamamiyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşmbuyurmadı mı? dedi. Bunun 
üzerine Sa'd "Biz, hiç bir fitne kalmaymcaya kadar savaştık. Sen ve arkadaşların 
ise bir fitne meydana gelsin diye harp etmek istiyorsun" karşılığını verdi. Sahih-i 
Müslim'deki hadis numarası: 140 

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.): "Bize silah çeken bizden değildir" buyurmuştur. Sahih-i 
Müslim'deki hadis numarası: 143 

Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.), "Bize silah çeken bizden değildir" buyurmuştur. Sahih-i 
Müslim'deki hadis numarası: 145 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.): " (Ölü için) yanaklara vuran yahut yakaları yırtan yahut 
cahiliye âdeti üzere feryad- u figan eden bizden değildir" buyurmuştur. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 148 

Huzeyfe (r.a.) 

Resulü'nün (a. s.), "Cennete hiçbir kovucu giremez" buyurduğunu işittiğini 
nakletmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 151 



18 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Üç kimse vardır, Kıyamet günü Allah 
onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için şiddetli bir 
azap vardır: Biri, susuz bir sahrada fazla suyu vardır ve o suyu yolculara 
vermekten kaçınır, ikincisi, ikindi üzeri bir kimseye bir mal satar, satarken ona 
karşı Allah'a yemin ederek, gerçek bunun hilafına olduğu halde, malı şu şu fiyata 
aldığını söyler ve müşteri de onu doğrular (ve malı satın alır). Üçüncüsü de, bir 
devlet başkanına yalnız dünyalığı için biat eder, başkan ona dünyalıktan verdiği 
zaman biatmda sadık kalır, ona dünyalıktan vermediği zaman sözüne sadakat 
göstermez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 157 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Her kim kendini bir demir parçasıyla öldürürse 
kendisi o demiri elinde karnına vuruyor vaziyette sonsuza kadar ve sürekli olarak 
Cehennem ateşinde acı çekecektir. Her kim zehir içerek kendini öldürürse o kimse 
de zehrini içer bir halde sonsuza kadar ve sürekli olarak Cehennem ateşinde 
olacaktır. Her kim bir dağdan kendini aşağıya atıp, kendini öldürürse bu (şekilde 
intihar eden) kimse de Cehennem ateşinde sonsuza kadar ve sürekli olarak 
kendisini yüksekten aşağıya bırakır olacaktır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 158 

Sabit b. Dahhak (r.a.) 
Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletti: "Her kim islâm'dan başka bir 
din adına yalan yere yemin ederse, o kimse (yalanında) söylediği gibidir. Her kim 
bir şeyle kendini öldürürse Kıyamet 

gününde intihar ettiği nesne ile azap olunur. Bir kimsenin sahip olmadığı bir 
şeyi adaması doğru (geçerli) değildir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 159 

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: 
Allah Resulü (a. s.) ile beraber Hayber'de bulunuyorduk. Allah Resulü (a. s.), 
müslüman diye isimlendirilenlerden birisi için: "Bu, Cehennem ehlindendir" 
buyurdu. Nihayet biz savaşa giriştiğimiz zaman o zat çetin bir şekilde savaştı. 



19 



Arkasından da yaralandı. Bunun üzerine Allah Resulü'ne, ey Allah'ın Resulü! 
Biraz evvel kendisi hakkında, "O, Cehennem ehlindendir" buyurduğunuz zat, 
bugün çok çetin bir harp yaptı ve öldü denildi. (Yine) Hz. Peygamber: " (Onun 
yolu) Cehennemedir" buyurdu. Nerede ise müslümanların bazısı şüpheye 
düşeceklerdi. Onlar bu hâl üzerine bulunurlarken birdenbire, "O ölmedi, ancak 
kendisinde ağır yaralar vardır" denildi. Gece vakti olunca, yaralarının şiddetine 
dayanamayıp kendini öldürdü. Bu olay Hz. Peygamber'e haber verilince Hz. 
Peygamber (a. s.), "Allah'ü Ekber, şahitlik ederim ki ben Allah'ın kulu ve elçisiyim." 
Daha sonra Bilâl'e emrederek, insanlara, Cennete müslüman olmayan hiç bir 
kimsenin giremeyeceğini, Allah'ın bu dine facir kimsenin eliyle de yardım 
edeceğini (kesin bir şekilde ortaya koyduğunu) duyurmasını istedi. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 162 

Sehl b. Sa'd Saidî (r.a.) şöyle anlatır: 
Allah Resulü (a. s.) Hayber'de müşriklerle karşılaştı ve iki taraf kıyasıya savaştı. 
Harbin sonunda Allah Resulü karargâhına, öbürleri de kendi karargâhlarına 
dönmüşlerdi. Fakat Allah Resulü'nün ashabı arasında bir kişi vardı ki, düşman 
ordusundan ayrı kalmış (orduya katılmamış) birini, peşinden amansız bir şekilde 
takip ediyor ve ona kılıcı ile (durmadan) vuruyordu. (Bunu gören sahabeler) Bugün 
bizden hiç kimse falancanın gösterdiği yiğitlik derecesinde bir yiğitlik 
göstermemiştir; dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Fakat O, 
Cehennemliklerden!" buyurdu. Ashabtan bir kişi "Öyle ise ben devamlı olarak onu 
takip eder, gözetlerim" dedi. Hadisi nakleden ravi der ki: O adam ile beraber harp 
sahasına çıktı ve harp safının neresinde durdu ise, o da onunla beraber durdu. O, 
harpte ne derece çeviklik gösterdiyse o da aynı şekilde çeviklik gösterdi. Yine ravi 
(Ibn Sa'd) der ki: "Nihayet adam ağır şekilde yaralandı. Acıya dayanamayıp ölümü 
acele isteyerek kılıcının kabzasını yere, keskin ağzını da iki memesi arasına koydu. 
Sonra kılıca yüklendi ve bu şekilde kendini öldürdü." Bunun üzerine (Eksum 
isimli) sahabe, Allah Resulü'nün yanma vardı ve: Ben şahadet ediyorum ki sen 
muhakkak Allah'ın elçisisin, dedi. Allah Resulü: Sana ne oldu? diye sordu. Huzai 
şöyle dedi: Biraz önce zikretmiş olduğun kimse hakikaten Cehennemliklerdendir, 
insanlar bu adamın Cehennemlik olduğu haberini büyütmüşlerdi. Ben bu adamın 
durumunu (sizin için takip eder) gözetlerim, dedim. Nihayet bu adam ağır surette 



20 



yaralandı, ölümünü acele isteyerek kılıcının kabzasını yere, keskin ağzını iki 
memesi arasına koydu, sonra kılıcının üstüne yüklendi ve bu suretle kendini 
öldürdü. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "insanlar arasında 
böyle kimse vardır ki, halka göre Cennet ehline yaraşan hayırlı işler yapar. Halbuki 
o, Cehennemliklerdendir. Yine insanlardan öyle kimse de vardır ki görünüşte 
Cehennemliklere ait kötü işler yapar, halbuki o, Cennetliklerdendir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 163 

Cundeb'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetlerden birisinde bir kimse 
vardı. Kendisinde bir şişkin yara meydana gelmişti. Yara kendisine çok ızdırap 
verince, deriden yapılmış ok muhafazasından bir ok çekerek onunla vücudundaki 
şişkinliği yardı. Ancak kan dinmedi ve nihayet öldü." (Bunun üzerine) Rabbiniz: 
"Ona Cenneti haram kıldım" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 164 

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 
Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber Hayber harbine çıktık. Neticede Allah bize zafer 
ihsan etti. Bu fetihte altın gümüş değil, sadece eşya, yiyecek ve giyecek maddeleri 
ganimet aldık. Sonra (Kura) vadisine gittik. Hz. Peygamber'in yanında, Cüzam 
kabilesinden bir kimsenin hibe ettiği, Dubeyb oğullarından Rifaa b. Zeyd adlı bir 
kölesi vardı. Vadiye indiğimiz vakit, Resulüllah'm kölesi kalktı ve devesinin 
üstündeki eyerini çözüyordu. Tam bu sırada kendisine bir ok isabet etti ve oracıkta 
öldü. Bunun üzerine biz: Ey Allah'ın Resulü! Ona şahadet mübarek olsun, dedik. 
Allah Resulü: "Hayır, Muhammed'in nefsi kudreti elinde olan Allah'a yemin 
ederim ki Hayber harbinde taksim edilmemiş olan ganimetlerden aldığı kısa bir 
örtü, onun üstünde bir ateş olarak alev alev yanmaktadır" buyurdu. Ebu Hureyre 
der ki: Bundan insanlar korktu, bir zat bir tek yahut çift pabuç tasması getirdi de: 
Ey Allah'ın Resulü! Bunu Hayber gününde almıştım, dedi. Bunun üzerine Allah 
Resulü: "Ateşten bir ayakkabı tasması, yahut ateşten iki tane ayakkabı tasması" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 166 

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin... ayeti 



21 



(sonuna kadar) indiği zaman Sabit b. Kays evinde oturdu ve ben Cehennem 
ehlindenim diyerek kendisine Peygamber'in yanma çıkmayı yasakladı. (Bir süre 
sonra) Hz. Peygamber ( a. s.) Sa d b. Muaz'a "Ey Ebu Amr! Sabit ne halde, rahatsız 
mı?" diye sordu. Sa'd O benim komşumdur, rahatsızlığını bilmiyorum, dedi. Sa'd 
ona gitti ve Allah Resulü'nün sözünü anlattı. Bunun üzerine Sabit dedi ki: Bu ayet 
indirildi. Halbuki bilirsiniz ben, sizin en yüksek seslinizim, demek ki ben 
Cehennemlik birisiyim, dedi. Sa'd bunu Peygamber'e söyleyince Allah Resulü 
(a.s.): "Hayır o, Cennet ehlindendir" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 170 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: 
insanlar Allah Resulü'ne (a.s.): "Ey Allah'ın Resulü! Cahiliyette iken yaptığımız 
kötülüklerden hesaba çekilecek miyiz?" dediler. Allah Resulü: "Muhsin 
derecesinde müslüman olanlarınız cahiliyetteki kötülüklerinden hesaba 
çekilmezler. Ancak müslüman olduktan sonra da kötülük yapanlar, hem 
cahiliyetteki ve hem de müslüman olduktan sonraki kötü amellerinden hesaba 
çekilirler" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 171 

Ibn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 
Müşriklerden birtakım kimseler insan öldürmüşler ve bunda çok ileri gitmişler, 
zina etmişler ve bunda da çok ileri gitmişlerdi. Sonra bunlar Hz. Muhammed'e 
(a.s.) geldiler ve şöyle dediler: "Şüphesiz ki senin tebliğ ettiğin ve kendisine davet 
eylediğin islâm dini güzeldir. Keşke bize vaktiyle işlediğimiz bunca cinayetin bir 
kefareti bulunduğunu haber verseydin!" Bunun üzerine şu ayet indi: Ve onlar 
Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana 
haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları kim yaparsa cezasına çarptırılır. Bir 
de şu ayet indi: De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın 
rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o, 
çok bağışlayan çok esirgeyendir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1 74 

Hakim b. Hizam'm (r.a.) naklettiğine göre: 
Kendisi Allah Resulü'ne (a.s.), cahiliye devrinde yapageldiğim birtakım ibadetler 
hakkında ne buyurursunuz, bu ibadetlerden dolayı benim için bir sevap var mıdır? 
diye sormuştu. Allah Resulü ona: "Sen mazide işlediğin hayırlar üzerine 



22 



müslüman oldun" cevabını vermiştir. (Ravi der ki hadiste geçen) "tahannüs" 
kelimesi, taabbud (kulluk) demektir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 175 

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: 
iman edip inançlarına hiç bir haksızlık karıştırmamış olanlar, işte onlar güvenlik 
içindedir, doğru yolda olanlar da onlardırayeti indiği zaman bu, Allah Resulü'nün 
sahabelerine ağır geldi ve ey Allah'ın Resulü, bizim hangimiz nefsine zulmetmez 
dediler. Allah Resulü de onlara: "Ayetteki zulüm sizin sandığınız gibi değildir. O 
ancak Lokman'm oğluna söylemiş olduğu, Ey oğulcuğum! Allah'a ortak koşma. 
Ortak koşmak elbette büyük bir zulümdüraye tinde geçen şirktir" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 178 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.): "Allah Teala, ümmetimin söylemedikleri veya yapmadıkları 
müddetçe içlerinden geçirdikleri kötülükleri bağışlamıştır" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 181 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Şanı Yüce Allah, (Meleklerine) şöyle 
buyurmuştur: Kulum bir kötülük yapmaya niyetlenirse, aleyhine onu hemen 
yazmayın. Eğer o işi yaparsa onun adına tek bir kötülük yazın. Kulum iyi bir işe 
niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise 
on iyilik yazın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 183 
Ibn Abbas (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) Şanı Yüce Rabbinden rivayet ettiği bir kudsi hadiste şöyle 
buyurduğunu anlatmıştır: "Allah, iyi ve kötü şeyleri tayin etmiştir. Sonra da 
bunları açıklamıştır. Kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamaz ise, Allah o kişi 
adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer niyetlendiği bu iyiliği yapabilirse, Şanı 
Yüce olan Allah, o kişi adına on iyilikten başlayarak yediyüz katı ve hatta daha çok 
kat 

iyilik yazdırır. Kim de bir kötülük yapmaya niyetlenir de yapmazsa, Allah o kişi 
adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer o kişi bir kötülük yapmaya niyetlenir de 



23 



yaparsa, Allah onun adına tek bir kötülük yazdırır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 187 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "insanlar birbirine bir takım sorular yöneltmeye 
devam edecekler, hatta işte (sonunda) şunu da söyleyecekler: Mahlûkatı Allah 
yarattı, fakat Allah'ı kim yaratmıştır? Her kim bu türden batıl bir şeyi kendisinde 
hissederse o hemen: Ben Allah'a iman ettim, desin." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 190 

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurdu: "Hiç 
şüphe yok senin ümmetin, bu nedir, şunun hâli nedir? diye pek çok sorular 
sormaktan vazgeçmeyecekler. Hatta (sonunda): Mahlûkatı Allah yarattı, fakat 
Allah'ı kim yaratmıştır? diyeceklerdir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 195 

Abdullah İbn Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim müslüman bir kimsenin malını 
almak için yemin eder de, yemininde yalancı olduğu halde bu yemin ile herhangi 
bir malı hakederse, Allah'ın gazabına çarpılarak Allah'a kavuşur." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 197 

Abdullah b. Amr (r.a.) işittiğine göre: 
Allah Resulü'nün (a. s.): "Her kim malı uğrunda öldürülürse o şehittir," 
buyurduğunu nakletmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 202 

Makıl b.Yesar (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 
Ben Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle buyururken işittim: "Herhangi bir kul ki Allah onu 
bir halkı görüp gözetmek ve himaye etmek üzere vali yapar, o da idare ettiği halkı 
hiyanet ederek aldatmış olduğu halde ölürse, Allah o kula Cenneti kesinlikle 
haram eder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 203 

Huzeyfe (r.a.) şöyle nakletmiştir: 
Allah Resulü (a. s.) bize iki hadiseyi haber verdi. Bunlardan birinin gerçekleştiğini 



24 



gördüm, diğerini de görmeyi gözlüyorum. Allah Resulü (emanetle ilgili olarak) 
bize şöyle anlattı: "ilk önce emanet (iman, adalet, emniyet duygusu) iyi kimselerin 
gönüllerinin derinliğine inmiş, sonra Kur'an nazil olmuştur. Sonra da o kullar 
Kur'an'dan ve Sünnet'ten bilgi almışlardır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 206 

Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı: 
(Bir gün müminlerin emîri) Ömer'in yanmdaydık. Allah Resulü fitnelerden 
bahsederken hanginiz işitti, diye sordu. Orada bulunanlar: Onu bizler işittik, 
dediler. Ömer: Muhtemel ki sizler, kişinin ehli ve komşusu (sebebiyle uğratılacağı) 
fitneyi kastediyorsunuz, dedi. Evet, dediler. Ömer: Bu sizin kastettiğiniz, fitneye, 
namaz, oruç ve sadaka kefaret olur. Fakat ben, denizlerin dalgalanması gibi 
dalgalanacak olan fitneden bahsederken; Hz. Peygamber'i (a. s.) hanginiz işitmiştir? 
diye soruyorum, dedi. Huzeyfe dedi ki: Bu sual üzerine cemaat sustu. Ben (işittim), 
dedim. Ömer: Sana ve (seni meydana getiren) babana aşkolsun, dedi. (Bundan 
sonra) Huzeyfe (r.a.) şöyle demiştir: Allah Resulü'nden (a. s.) işittiğime göre şöyle 
buyuruyordu: "Fitneler kalblere hasır çubukları gibi tekrar tekrar gelirler. Hangi 
kalbe bunlar tamamiyle içirilmiş olursa, o kalbte siyah bir leke meydana gelir. 
Bunları reddeden kalbe gelince, onda beyaz bir leke oluşur. Hatta iki kalbe 
işleyecek derecede beyazlaşır bembeyaz cilalı taş gibi olur. Bu takdirde, semalar ve 
yer devam ettiği müddetçe ona hiç bir fitne zarar vermez. Diğeri ise, meyilli bir 
testi gibi kırmızımtrak siyah renklidir. O, kendisine içirilmiş bulunan nevasından 
başka hiç bir iyi olan şeyi tanımaz ve hiç bir kötülüğü de geri çevirmez." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 207 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Yılan, yuvasında toplandığı gibi iman (ehli) da 
Medine'de toplanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 210 

Huzeyfe (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) ile beraber bulunuyorduk. Allah Resulü: "islâm kelimesini 
telaffuz edenlerin adedi kaçtır, bana sayın" buyurdu. Huzeyfe der ki: Ey Allah'ın 
Resulü! Biz, beşyüz ile altıyüz arasında bulunduğumuz halde sen bize (bir kötülük 
dokunur diye) korkuyor musun? dedik. Bunun üzerine Efendimiz buyurdu ki: 



25 



"Muhakkak ki sizler bilmezsiniz. Bir belaya düşürülmeniz ihtimal dahilindedir." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 213 

Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: 
Allah Resulü (a. s.) bir defasında insanlar arasında (ganimet olarak) bazı şeyler 
taksim etmişti. Bu sırada ben, ey Allah'ın Resulü! Filana da ver, çünkü o, 
mümindir, dedim. Bunun üzerine Peygamber: Öyle deme, Müslim (de), buyurdu. 
Ben sözümü üç defa aynen söyledim. Allah Resulü'de: "Öyle deme, muslim de" 
sözünü üç defa bana karşı tekrar ediyordu. Sonra Allah Resulü: "Ben bir kimseye 
(başkası bana ondan daha sevgili olduğu halde) Allah onu yüzükoyun ateşe 
atmasın diye mal veririm" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 214 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Biz şüphe etmekte İbrahim'den (a. s.) daha 
haklıyız, (ibrahim): Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, dediği vakit, 
Allah: Yoksa inanmıyor musun? buyurdu. O da inanıyorum, fakat kalbimin yatışıp 
rahat bulması için soruyorum demişti. Sonra Allah Resulü: Allah Lut Peygamber'e 
de rahmet etsin. Yemin ederim ki o, sarp bir kaleye sığmıyordu, buyurdu. Sonra 
yine Resulüllah: Eğer ben zindanda Yusuf un kaldığı gibi uzun zaman hapiste 
kalsaydım, (onu) oradan çıkarmaya gelen kişinin davetine hemen icabet ederdim" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 216 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Peygamberlerden hiç bir Peygamber yoktur ki, 
ona beşerin inandığı (bir mucize) verilmiş olmasın. Mucize olarak bana verilmiş 
bulunan şey ise ancak Allah'ın bana vahyetettiği Kur'an'dır. Bunun için Kıyamet 
gününde Peygamberlerden en çok ümmetlisi olacağımı ümit ederim." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 217 

Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Mükâfatları kendilerine ikişer kere verilen üç 
kişi vardır: (Birincisi) Ehl-i Kitap'tan bir kimse kendi Peygamberine iman eder, 
sonra Muhammed'e erişir, ona da iman eder, ona tabi olur ve onu tasdik ederse, 
işte bu kimsenin iki mükâfatı vardır, (ikincisi) Köle olmuş bir kul hem Yüce 



26 



Allah'ın hakkını, hem de efendisinin hakkını gerektiği gibi yerine getirirse işte onun 
için de iki mükâfat vardır, (Üçüncüsü de) cariyesi olan herhangi bir kimse 
cariyesine giyecek verir ve bunu da güzel yapar, sonra onu edeblendirir ve edebini 
de güzel yapar, daha sonra onu hürriyete kavuşturur ve onunla evlenirse, işte bu 
kimse için de iki mükâfat vardır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 219 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Hayatım kudret elinde olan Allah'a yemin 
ederim ki, Meryem oğlu isa'nın âdil bir hakim olarak sizin içinize inmesi şüphesiz 
çok yakındır. O, kesinlikle haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. 
(O zaman) mal o kadar çoğalıp artacak ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 220 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 
Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: Güneş, battığı yerden doğmadıkça Kıyamet 
kopmayacaktır. Güneş Batı tarafından doğduğu zaman, toptan bütün insanlar 
iman edecekler. Fakat işte o gün, Önceden iman, etmemiş veya imaniyle bir iyilik 
kazanmamış olan hiç bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermeyecektir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 226 

Ebu Zerr'in (r.a.) naklettiğine göre: 
Hz. Peygamber (a. s.) bir gün: "Bu güneş nereye gider biliyor musunuz?" buyurdu. 
Oradakiler: Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Allah Resulü (a. s.) şöyle 
buyurdu: "Bu güneş, altındaki (her zamanki) mekânına varıncaya kadar gider ve 
secde eder vaziyette kapanır ve bu halde kalır. Sonra kendisine: Yüksel, geldiğin 
yerden dön! denilir, o da döner ve doğduğu yerden tekrar doğar. Sonra yine Arşın 
altındaki (her zamanki) mekânına varıncaya kadar seyrine devam eder ve secdeye 
kapanır. 



27 



TAHARET 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz abdestsizlik durumu içinde 
bulunursa, abdest almadıkça kılacağı namazı kabul edilmez" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 330 

Hz. Osman b. Affan'dan (r.a.) nakledildiğine göre: 

"Osman b. Affan abdest almak için su istedi ve abdesti şöyle aldı: Üç defa 
ellerini yıkadı. Sonra ağzını çalkaladı ve burnuna su verip çıkardı. Sonra üç kere 
yüzünü yıkadı. Sonra üç kere dirseğe kadar sağ elini yıkadı. Sonra sol elini aynı 
şekilde yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra üç kere topuklara kadar sağ ayağını 
yıkadı. Sonra bu şekilde sol ayağını da yıkadı. Sonra şunu söyledi: Allah 
Resulü'nün (a. s.) şu benim abdest alışım gibi abdest aldığını gördüm." Sonra Allah 
Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Her kim şu abdestim gibi abdest alır, sonra kalkar, 
içinde kendi kendine namazla ilgisi olmayan şeyler konuşmaksızm iki rekât namaz 
kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 331 
Ebu Enes'in (r.a.) anlattığına göre 

Hz. Osman (r.a.) Mescid'in yakınında Mekaid denilen yerde abdest aldı ve: 
Sizlere Allah Resulü'nün (a. s.) abdest alışını göstereyim mi? dedikten onra üçer 
üçer abdest aldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 337 
Abdullah b. Zeyd b. Asım Ensarî'ye (r.a.): 



28 



Bize Allah Resulü'nün (a. s.) abdest alışı gibi bir abdest alıver, denildi. Bunun 
üzerine o, bir su kabı istedi. Ondan iki eline döktü, ellerini üç defa yıkadı. Sonra 
elini kaba soktu ve onunla su çıkarıp ağzını çalkaladı. Tek avucu ile burnuna su 
çekip yıkadı. Bunu üç defa yaptı. Sonra elini soktu ve su alarak yüzünü üç defa 
yıkadı. Sonra elini soktu ve onunla su çıkarıp iki elini dirseklere kadar ikişer kere 
yıkadı. Sonra elini sokup çıkardı ve ellerini öne ve arkaya doğru gezdirerek başını 
meshetti. Sonra topuklara kadar iki ayağını yıkadı ve Allah Resulü'nün (a. s.) abdest 
alışı işte böyle idi, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 346 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Biriniz istincâ için taş kullanırsa taş 
adedini tek yapsın (hiç olmazsa üç taş kullansın). Herhangi biriniz abdest alacak 
olduğu zaman burnuna su alsın, sonra çıkarsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 348 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi biriniz uykusundan 
uyandığı zaman üç defa burnuna su alıp çıkarsın. Çünkü şeytan burnunun 
içindeki yumuşak kemikler üzerinde geceler." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 351 
Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz Allah Resulü (a. s.) ile beraber Mekke'den Medine'ye dönüyorduk. Nihayet 
yolda bir su başına gelmiştik, ikindi vakti cemaat acele ettiler ve çabuk çabuk 
abdest aldılar. Biz onların yanma vardık. Ayaklarının arkalarına suyun 
dokunmadığı görünüyordu. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Vay şu ökçelerin 
ateşteki hâline! Abdesti tam ve eksiksiz alınız" buyurdu. 



29 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 354 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) iki ayağının arka uçlarını yıkamamış bir kimse gördü ve 
şöyle buyurdu: "Vay şu ökçelerin ateşteki hâline!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 356 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizler abdesti tam almaktan dolayı Kıyamet 
günü, elleri ve ayakları nurlulardansınız. Artık sizlerden her kimin gücü yeterse, 
yüz parlaklığını, el ve ayak beyazlığını daha çok arttırsm." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 362 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü kabristana gelerek şöyle buyurmuştur: "Selam sizlere! Bizler 
inşaallah sizlere kavuşacağız. Kardeşlerimizi görmüş olmamızı arzu ederdim." 
Sahabeler: Bizler senin kardeşlerin değil miyiz? Ey Allah'ın Resulü! dediler. "Sizler 
benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz daha gelmemiş olanlardır" buyurdu. 
Bunun üzerine Sahabeler: Ey Allah'ın Resulü! Ümmetinden henüz daha gelmemiş 
olanları nasıl tanırsın? dediler. Allah Resulü: "Ne dersin? Bir kimsenin alınları 
beyaz, ayakları sekili birçok atları olsa, bunlar da, renklerine başka bir renk 
kanşmamış simsiyah birtakım atlar arasında bulunsa, o zat kendi atlarını tanımaz 
mı?" buyurdu. Sahabeler: "Evet, ey Allah'ın Resulü, tanır" dediler. Allah Resulü 
şöyle buyurdu: "Çünkü onlar abdest almaktan dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları 
sekili halde gelirler. Ben Havuz üzerinde onların öncüsüyüm. Dikkat edin! 
Kaybolmuş devenin kovulması gibi, birtakım insanlar da benim Havzımm 
başından muhakkak kovulacaklardır. Ben onları: Hey! Geliniz, diye çağırırım." 
Bunun üzerine bana: Onlar senden sonra dinde değişiklikler yapmışlardır, denilir. 
Ben de: "Allah onları uzak eylesin uzak, derim." 



30 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 367 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Eğer müminler üzerine (Züheyr 
hadis'inde ise; ümmetime) meşakkat verme endişem olmasaydı, onlara her bir 
namaz sırasında misvak kullanmayı muhakkak emrederdim." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 370 
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlattı: 

Ben Peygamber'in (a. s.) huzuruna girdim, misvağmm bir ucu dilinin üzerinde 
bulunuyordu, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 373 
Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) geceleyin teheccüd namazı kılmak için kalktığı zaman ağzını 
misvak ile ovalardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 374 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Fıtrat beştir, yahut beş şey fıtrattandır: 
Sünnet olmak, etek tıraşı olmak, tırnakları kesmek, koltuk altı kıllarını gidermek ve 
bıyıkları kısaltmak." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 377 
Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 




31 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bıyıkları kısaltın, sakalları çokça ve 
uzunca bırakın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 380 
Ebu Eyyûb Ensarî"nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu; "Tuvalet ihtiyacı için gittiğiniz zaman, 
küçük yahut büyük abdest bozarken kıbleyi karşınıza ve arkanıza almayın. Fakat 
(Medine'nin) doğusuna veya batısına doğru dönünüz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 388 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 

Birtakım insanlar: Senin tabii hacetin olup, hacetini def için oturduğunda sakın 
kıbleyi ve Beytu'l-Makdis'i karşına alma, derler. Abdullah da der ki: Ben bir evin 
damına çıktım ve Allah Resulü'nü (a. s.) Beytu'l-Makdis'e yönelmiş vaziyette 
hacetini def için iki kerpiç üzerine oturur halde gördüm. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 390 
Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Biriniz küçük abdestini yaparken erkeklik 
organını sağ eliyle tutmasın, temizlenirken sağ elini kullanmasın, birşey içerken 
kabın içine solumasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 392 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) temizleneceği zaman temizlenmeye, taranacağı zaman 
taranmaya, ayakkabı giyeceği zaman giymeye muhakkak sağdan başlamayı 
severdi. 



32 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 395 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) bir bahçeye girdi. Onu, beraberinde bir ibrik bulunan bir 
genç takip etti. O, bizim en küçüğümüzdü. O genç, ibriği bir sidre ağacının yanma 
koydu. Sonra Allah Resulü (a. s.) ihtiyacını giderdi ve o su ile temizlenmiş olduğu 
halde yanımıza geldi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 398 
Hemmam (r.a.) şöyle anlatır: 

Cerir küçük abdestini bozmuş sonra abdest almış ve mestleri üzerine 
meshetmişti. O'na: Böyle mi yaparsın? denildi O da; "Evet, Allah Resulü'nü (a. s.) 
gördüm. Abdestini bozdu, sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti," dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 401 
Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraberdim. Bir kavmin (kül döktükleri) çöplüğüne 
vardı ve ayakta durarak küçük abdestini bozdu. Ben kenara çekilmiştim. Allah 
Resulü: "Yakmlaş" dedi. Ben de yakma geldim. Ta ki topuğunun yanında durdum. 
Kendisi abdest aldı ve mestleri üzerine meshetti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 402 
Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) hacetini gidermek için dışarı çıktı. Muğire de içinde su 
bulunan bir kapla ounla gitti. Allah Resulü hacetini giderdikten sonra abdest aldı 
ve mestleri üzerine mesh etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 404 



33 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Biriniz uykusundan uyandığı zaman, elini 
üç kere yıkamadıkça su kabına daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini 
bilmez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 416 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Köpek herhangi birinizin kabının içindekini 
yalarsa onu döksün, sonra o kabı yedi defa yıkasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 418 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Hiçbiriniz durgun suya işedikten sonra 
ondan (su alıp) yıkanmasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 424 
Enes'in (r.a.) anlattığına göre: 

Bir Bedevi Mescide işedi. Cemaatin bir kısmı hemen ona doğru (hücuma) 
kalktı. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Onu serbest bırakınız, sidiğini 
kestirmeyiniz" buyurdu. Enes: Bedevi işini bitirince Allah Resulü bir kova su istedi 
ve suyu sidiğin üzerine döktü, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 427 

Hz. Peygamber'in (a. s.) zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 



34 



Allah Resulü'ne bebekler getirilir idi. O da bu bebeklere bereket duası eder ve 
hurma çiğneyerek bebeğin ağzını onunla ovardı. Bir defa (yine) bir bebek 
getirilmişti. Bebek Peygamber'in üstüne işedi. Peygamber hemen su istedi ve suyu 
bebeğin sidiğinin üstünden döktü ve onu yıkamadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 430 
Ümmü Kays bt. Mihsan, 

henüz yemek yemeyen bir oğlan çocuğunu Allah Resulü'ne (a. s.) getirdi ve 
çocuğu onun kucağına koydu. Çocuk da işeyiverdi. Allah Resulü suya işaret etti ve 
suyu (onun üzerine) serpelemekten fazla bir şey yapmadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 432 
Alkarna (r.a.) 

Hz. Aişe'nin yanında bir kimse elbisesini yıkamaya başladı. Aişe bu zata şöyle 
dedi: Eğer onu (meniyi) gördünse, sadece yerini yıkaman yeterlidir. Şayet 
görmediysen onun etrafını ıslatırsın. Ben kendim, onu Allah Resulü'nün (a. s.) 
elbisesinden ovalayıp sürttüğümü biliyorum. Sonra da kendisi bu elbise içinde 
namaz kılardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 434 
Esma (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) bir kadın geldi ve: Bizden birimizin elbisesine hayız kanı 
bulaşırsa onu nasıl yapsın? diye sordu. Allah Resulü: "Elbiseni (eliyle) ovalar, sonra 
onu su ile (yıkayıp) sıkar. Sonra azar azar üzerine su döker. Daha sonra onunla 
namaz kılar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 438 



35 



Ibn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdu: "Dikkat edin. 
Bunlara muhakkak azap ediliyor. Hem de büyük bir şeyden dolayı azap 
edilmiyorlar. Onlardan biri kovuculuk yapardı. Diğeri ise bevlinden çekinmez, 
sakınmazdı." Ravi dedi ki: Allah Resulü sonra yaş bir hurma değneği istedi. Sonra 
bu değneği iki parça etti. Sonra şunun üzerine bir değnek ve ötekinin üzerine de 
bir değnek dikti. Sonra: "Bunlar taze kaldıkça belki onlardan azabları hafifletilir" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 439 
HAYIZ 

Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

içimizden (müminlerin annelerinden) birisi hayızlı olduğu zaman Allah Resulü 
(a. s.) ona emrederdi. O da bir izar (fûta) bağlardı. Sonra kendisi kadınla mübaşeret 
ederdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 440 
Meymune (r.ah.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.), kadınlar hayızlı bulundukları zaman onlarla izar üstünden 
mübaşeret ederdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 442 
Müminlerin annesi Ummü Seleme (r.ah.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) ile beraber bir abaya bürünmüş yatıyorduk. Derken âdetimi 
gördüm. Yavaşçacık sıvışıp hayızlı iken giydiğim elbisemi giydim. Allah Resulü 

A 

bana: Adetin mi geldi? diye sordu. Evet, dedim. Bunun üzerine beni çağırdı. 



36 



Saçaklı kadifenin altında kendileriyle birlikte yattım. (Ümmü Seleme) kendisi dedi 
ki: Ümmü Seleme ve Allah Resulü (a. s.) cünüplükten çıkmak için bir kap içinde 
yıkanırlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 444 
Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Hz. Peygamber (a. s.) itikâfa girdiği zaman başını bana yaklaştırırdı da, ben de 
onu tarardım, insan için zaruri olan ihtiyaçları dışında kendisi eve girmezdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 445 
Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Ben hayızlı iken Peygamber (a. s.) (mübarek) başını kucağıma yaslar, sonra 
Kur'an okurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 454 
Hz. Ali (r.a.) şöyle anlattı: 

Ben mezisi çok bir erkek idim. Kızının (benimle olan evlilik) durumundan 
dolayı ben Hz. Peygamber'e (a. s.) bunu sormaktan haya ediyordum. Mikdad b. 
Esved'e emrettim de o, kendisine bunu sordu. Bunun üzerine: "Zekerini yıkar ve 
abdest alır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 456 
Ibn Abbas'm anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) geceleyin kalktı. Hacetini giderdi. Sonra yüzünü ve 
ellerini yıkadı, sonra da (tekrar) uyudu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 459 



37 



Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) cünüp iken uyumak istediği vakit, yatmadan önce namaz 
ab desti gibi ab dest alırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 460 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Ömer (r.a.) Ey Allah'ın Resulü! Bizden birimiz cünüp olduğu halde uyur mu? 
diye sordu. Allah Resulü de: "Evet, abdest aldığı zaman uyur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 462 
Ummü Süleym'den (r.ah.) nakledildiğine göre: 

Ümmü Süleym (r.ah.), Hz. Peygamber'e (a. s.) erkeğin gördüğü şeyi, uykusunda 
iken gören kadının durumunu sordu. Allah Resulü (a. s.): "Kadın bunu gördüğü 
zaman yıkansın" buyurdu. Ummü Süleym, "Kadının görmesi olur mu?" demekten 
utandığım halde bunu sordum. Bunun üzerine Allah'ın peygamber'i: "Evet, yoksa 
(çocuktaki annesine) benzerlik nereden olur? Erkeğin suyu galiz (koyu) ve beyazdır. 
Kadının suyu ise ince ve sarıdır. Bu iki sudan hangisi baskın gelir, yahut ileriye 
geçerse işte benzerlik ondan olur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 469 
Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle anlattı: 

Ummü Süleym, Hz. Peygamber'in yanma geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! 
Şüphesiz Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Bir kadın ihtilam olursa gusül 
etmesi gerekir mi? diye sordu. Allah Resulü (a. s.): "Suyu (meniyi) gördüğünde, 
evet" cevabını verdi. Hemen Ummü Seleme Ey Allah'ın Resulü! Kadınlar da 
ihtilam olur mu? dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "iki eli toprakla dolasıca! (Bu 
olmasa) çocuğu kendisine ne ile benzeyebilir?" buyurdu. 



38 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 47 1 
Hz. Aişe'nin (nah.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) cünüplükten dolayı gusül abdesti alırken, abdeste evvela 
ellerini yıkayarak başlar, sonra sağ eliyle sol eline boşalttığı suyla avret mahallini 
yıkar, sonra namaz abdesti gibi ab dest alır, sonra suyu alır ve parmaklarını saç 
diplerine sokar, tamamiyle suyun ulaştığından emin olunca başına üç defa avuç 
dolusu su döker, sonra vücudunun kalan yerlerini, ardından da ayaklarını yıkardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 474 
Meymune (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Allah Resulü'ne (a. s.) cünüplükten çıkması için suyunu yakınma getirdim. Önce 
ellerini iki yahut üç defa yıkadı. Sonra elini kaba sokarak oradan su aldı. Sonra 
bunu avret mahalline döküp orasını sol eliyle yıkadı. Sonra sol eliyle yere vurdu ve 
elini sert bir şekilde sürtüp ovaladı. Sonra namaz için aldığı gibi abdest aldı. Sonra 
avuçları dolusu suyu üç defa başına boşalttı. Sonra bedenin kalan yerlerini yıkadı. 
Sonra bulunduğu yerden aynldı ve ayaklarını yıkadı. Sonra kendisine havlu 
getirdim de o, bunu reddetti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 476 
Ebu Seleme b. Abdurrahman anlatıyor: 

Ben ve Hz. Aişe'nin süt kardeşi Hz. Aişe'nin yanma girdik, kardeşi O'na Hz. 
Peygamber'in cünüplükten nasıl yıkandığını sordu. Hz. Aişe: Bir sa' mikdan su 
alan bir kap su istedi, onunla yıkandı. Bizimle onun arasında bir perde vardı. 
Başının üzerine üç defa su boşalttı. (Ebu Seleme) dedi ki: Peygamber'in (a. s.) 
zevceleri, başlarından saç alırlardı. Hatta saçları kulak yumuşağını aşardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 481 



39 



Ibn Abbas 



Hz. Meymune (r.ah) bana Hz. Peygamber (a. s.) ile aynı su kabından 
yıkandıklarını haber verdi demektedir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 486 



Hz. Peygamber'in (a. s.) Meymune'nin guslettiği kaptan artakalan su ile 
yıkandığını haber verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 487 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 488 
Enes (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) beş tas (mikdarı su) ile yıkanır, bir tas (miktarı su) ile de 
ab dest alırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 489 
Cübeyr b. Mut'im'in anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.), "Ben başımın üzerinden üç avuç su dökerim" buyurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 493 

Gabir b. Abdullah'ın (r.a.) naklettiğine göre: 




Ümmü Seleme kızı Zeyneb'in (r.ah.) anlattığına göre: 



Ümmü Seleme ve Allah Resulü (a. s.) her ikisi de cünüplükten (çıkmak için) bir 
kaptan yıkanırlardı. 



40 



Sakif heyeti Hz. Peygamber'e (a. s.), bizim arazimiz soğuk bir yerdir. 
Binaenaleyh yıkanma nasıl yapılcak? diye sordular. Bunun üzerine Allah Resulü: 
"Ben, başımın üzerine üç kere su dökerim" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 495 
Ubeyd bn. Umeyr'in (r.a) naklettiğine göre: 

Hz. Aişe'ye (r.ah.) Abdullah b. Amr'm kadınlara, yıkandıkları zaman başlarının 
örgüsünü bozmalarını emrettiği haberi ulaşmıştır. Onun üzerine Hz. Aişe (r.ah.) 
şöyle demiştir: "Hayret şu Amr'm oğluna! Kadınlara, yıkandıkları zaman başlarını 
bozmalarını emreder! Kadınlara, başlannı tıraş etmelerini de emretmez mi ki? 
Yemin olsun ben ve Allah Resulü bir tek kabta yıkanırdık da ben başımın üzerine 
üç defa su boşaltmaktan fazla birşey yapmazdım." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 498 
Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Bir kadın Peygamber'e (a. s.), hayızdan sonra nasıl yıkanacağını sordu: (Ravi der 
ki) Yine Aişe, Peygamber'in o kadına nasıl yıkanacağını öğrettiğini zikretti. Sonra 
Peygamber: Misklendirilmiş bir parça alırsın ve onunla temizlenirsin, buyurdu. 
Kadın: Ben onunla nasıl temizleneyim? dedi. Peygamber de: "Sübhanallah! 
Onunla temizlen işte!" buyurdu ve yüzünü örttü. (Burada Sufyan b. Uyeyne eliyle 
yüzü üzerinde işaret ederek bizlere o örtüşü gösterdi). Aişe şöyle dedi: 
Peygamber'in ne kastettiğini anladım ve kadını kendime doğru çektim. Ona: 
"Kanın izince onu gezdir," dedim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 499 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Ebu Hubeyş'in kızı Fatıma Peygamber'e (a. s.) geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Ben 
özür kanı gören bir kadınım, temizlenemiyorum. Namazı bırakayım mı? diye 



41 



sordu. Allah Resulü (a. s.): "Hayır, bu bir damar kanından ibarettir, hayız değildir. 
Hayzm geldiği zaman terket. Hayız müddeti bittiği zaman ise namazını kıl" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 501 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Cahş kızı Ümmü Habibe Allah Resulü'ne (a. s.): Ben özür kanı görüyorum, dedi 
ve ondan fetva istedi. Allah Resulü (a. s.): "Bu bir damar (kanın) dan ibarettir. 
Binaenaleyh, yıkan, sonra namaz kıl" buyurdu. Bu sebeple Ümmü Habibe her 
namaz sırasında yıkanırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 502 
Hz. Aişe'ye 

Bir kadın bizlerden birimiz hayızlı günlerindeki namazı kaza etmeli mi? diye 
sordu. Bunun üzerine Aişe (r.ah.) Sen Harûralı mısın? Bizden birimiz Allah Resulü 
(a.s.) zamanında hayız olurdu da sonra namazı kaza etmekle emrolunmazdı, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 506 
Ebu Talib kızı Ümmü Hani (r.ah.) şöyle anlatır: 

(Mekke'nin) fethi senesinde Allah Resulü'nün (a.s.) yanma gittim. Onu 
yıkanıyor, buldum. Kızı Fatıma da onu bir bez ile perdeliyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 509 
Meymune (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a.s.) için su koydum ve onu perdeledim, o da yıkandı. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 511 



42 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "İsrail oğulları çıplak olarak ve birbirlerinin 
avret yerine baka baka yıkanırlardı. Musa (a. s.) ise yalnız yıkanırdı, israil oğulları: 
Vallahi Musa'yı bizimle beraber yıkanmaktan meneden şey mutlaka kasığı çıkık 
olmasıdır, derlerdi. (Musa) bir defa yıkanmaya gitti. Elbisesini de bir taşın üstüne 
koydu. Taş elbisesini alıp kaçtı. Musa Aman taş! Elbisemi. Aman taş! Elbisemi, 
diyerek taşın arkasından alabildiğine koştu. O kadar ki israil oğulları Musa'nın 
avret mahallini gördüler. Ebu Hureyre Vallahi Musa'da bir kusur yokmuş, dediler. 
Nihayet taş durdu, kendisi de bu surette tamamen görünmüş oldu. Elbisesini aldı 
ve taşı dövmeye başladı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 513 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: 

Kâbe bina edildiği zaman Peygamber (a. s.) Abbas ile birlikte taş taşıyorlardı. 
Abbas Hz. Peygamber'e: Izarını (fûtanı) omuzun üstüne koy da taştan korusun, 
dedi. O da bunu yaptı. Fakat kendisi hemen yere düştü ve iki gözü semaya dikildi. 
Sonra: "Izarım, Izarım!" diyerek kalktı ve izarını kendi üzerine bağladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 514 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) ensardan bir kimsenin yanma uğradı ve onu çağırttı. O zat 
da başı damlaya damlaya çıkageldi. Allah Resulü: Galiba seni aceleye getirdik, 
buyurdu. Evet, ey Allah'ın Resulü! dedi. Allah Resulü: "Şayet işin aceleye gelir, 
yahut meni gelmez tutulursa sana gusül değil, yalnız namaz abdesti alman gerekir" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 521 



43 



Ubey b. Kaab (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü'ne (a. s.), kadından nasibini almakta iken, sonra meni getiremeyen 
erkeğin hükmünü sordum. "Kadından kendisine isabet eden şeyi yıkar, sonra 
abdest alır ve namaz kılar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 522 
Hz. Osman b. Affan'nm şöyle dediğini 

Halid b. Zeyd Cühenî anlatmaktdır. Osman b. Affan'a: Eşiyle cinsi münasebet 
yaptığı zaman meni getirememiş olan kimse hakkında ne dersin? diye sormuştum. 
Osman Namaz abdesti alır gibi abdest alır, zekerini de yıkar, dedi. Osman ilâve 
edip: Bunu ben Allah Resulü'nden işittim, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 524 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Erkek kadının dört ucu arasına oturup da 
gayret sarfedince ona yıkanmak vacip olmuştur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 525 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) koyun küreği eti yedikten sonra abdest tazelemeden namaz 
kıldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 531 
Amr b. Umeyye (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) pişmiş koyun küreğinden et kesip yerken gördüğünü, 
sonra abdest tazelemeden namaz kıldığını haber vermiştir. 



44 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 533 



Peygamber'in zevcesi Meymune'den (r.ah.) nakledildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), Meymune'nin yanında bir kürek kemiğinin etinden 
yemiş, sonra abdest tazelemeden namaza durmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 535 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) süt içti, sonra su isteyip ağzını çalkaladı ve: "Bunun yağı 
vardır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 537 
Abdullah b. Zeyd b. Asım Ensarî (r.a.) şöyle anlatır: 

Namazda iken kendisine bir şey (hades) olduğunu hayal eden kimsenin hâli 
Peygamber'e soruldu. Allah Resulü (a. s.): "Bir ses veya bir koku duymadıkça 
(namazdan) çıkmasın" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 540 
İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı: 

Meymune'nin bir azatlısına sadaka malından bir koyun verilmişti. Bu koyun 
öldü. Allah Resulü (a. s.) o ölü koyunun yanından geçti de: "Bunun derisini alsanız 
da, onu tabaklayıp faydalansanız ya" buyurdu. O ölü bir hayvandır, dediler. 
Bunun üzerine: "Ölü hayvanın, ancak etini yemek haram olmuştur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 542 
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 



45 



Allah Resulü'nün (a. s.) yaptığı seferlerin birinde birlikte yola çıkmıştık. Beyda, 
yahut Zatu'l Ceyş'e vardığımızda (yanımda ödünç olan) gerdanlığım koptu. 
Aransın diye Allah Resulü o yerde bekledi. Herkes de beraber bekledi. Halbuki bir 
su başında değildiler. Yanlarında da suları yoktu. Halk Ebu Bekr' e gelip: Aişe'nin 
ettiğini gördün mü? Allah Resulü'nü de, onunla beraber halkı da yollarından 
alıkoydu. Su başında değiller, yanlarında da su yok, dediler. Ebu Bekr yanıma 
geldi. Allah Resulü de, başını dizime koymuş uyuyordu. Ebu Bekr: Sen Allah 
Resulü'nü de, diğerlerini de yolundan alıkoydun. Su başında değiller, yanlarında 
da su yoktur, dedi. Aişe dedi ki: Ebu Bekr beni azarladı ve bir hayli söylendi. Eliyle 
de böğrüme vurmaya başladı. Beni kıpırdamaktan, Allah Resulü'nün dizimin 
üzerinde bulunmasından başka hiçbir şey alıkoymuyordu. Allah Resulü uyudu, 
nihayet sabah oldu. Hiç su yoktu. Yüce Allah teyemmüm ayetini indirdi. Bunun 
üzerine herkes teyemmüm etti. Useyd b. Hudayr Ey Ebu Bekr ailesi! Bu sizin ilk 
bereketiniz değildir, dedi. Aişe dedi ki: Sonra (gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim 
deveyi kaldırdık ve gerdanlığı altında bulduk. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 550 
Ammar (r.a.) Şakik'ten rivayetle şöyle anlattı: 

Ben, Abdullah (b. Mesûd) ve Ebu Musa Eşarî ile oturuyordum. Ebu Musa Ey 
Ebu Abdurrahman! Bir kimse cünüp olsa da bir ay su bulamasa ne dersin? Bu 
insan nasıl namaz kılacaktır? diye sordu. Abdullah: Bir ay su bulamazsa da 
teyemmüm etmez, dedi. Ebu Musa Eğer su bulamamışsanız temiz toprakla 
teyemmüm edinayetini ne yapacaksın? dedi. Abdullah da: Bu adamlara böyle bir 
ruhsat verilirse nerede ise suyu soğuk bulunca da onu bırakıp, toprak ile 
teyemmüme kalkışacaklar, dedi. Bu sefer Ebu Musa Abdullah'a Sen Ammar'm şu 
sözünü işitmedin mi? Allah Resulü (a. s.): Beni bir iş için göndermişti. Ben de 
cünüp oldum ve su bulamadım. Bunun üzerine ben toprakta hayvanın 
yuvarlandığı gibi yuvarlandım. Sonra Peygamber'e geldim ve bunu kendisine 
zikrettim. "Sadece iki elinle şöylece yapman sana yeterli olurdu" buyurdu. Sonra 



46 



iki eliyle yere bir defa vurdu. Sonra sağ el ile solunu, iki avucunun dış tarafını ve 
yüzünü meshetti? dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 552 



Ebu Gehm b. Haris b. Sımme Ensarî (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) Gemel kuyusu tarafından geliyordu. Kendisini bir kimse 
karşılayıp selam verdi. Allah Resulü (a. s.) oradaki bir duvara yönelip; yüzünü ve 
ellerini meshettikten sonra o kimsenin selamını aldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 554 



Ebu Rafi'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Ebu Hureyre cünüp iken Medine sokaklarının birinde Hz. Peygamber'e 
rastlamış ve onun yanından hemen uzaklaşarak gusül abdesti almıştı. Hz. 
Peygamber de bu sırada onu aradı ve geri döndüğünde: Nerede idin? Ey Ebu 
Hureyre! diye sordu. Ebu Hureyre Ey Allah'ın Resulü! Bana rastladığınızda cünüp 
idim. Bu sebeple yıkanmadan sizinle oturmak istemedim, dedi. Bunun üzerine 
Allah Resulü (a. s.): "Sübhanallah! Mümin (hiç) pis olmaz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 556 



Enes'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) tuvalete, Huşeym'in hadisinde ise, kenefe gireceği zaman "Ey 
Allahım! Her türlü pislik ve kötülükten sana sığınırım" buyururdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 563 



47 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) birisine yavaş sesle konuşurken kamet getirildi. Fakat O, 
cemaat (oturdukları yerde) uyuklaymcaya kadar namaza durmadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 564 



NAMAZ 



Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

Müslümanlar (muhacir olarak) Medine'ye geldikleri zaman toplanırlar ve 
namazların vakitlerini gözetlerlerdi. Namaz vakitlerini hiçbir kimse ilan etmezdi. 
Bir gün bu hususta konuştular, bazıları Hıristiyanların çanı gibi bir çan edinin; 
diğer bazıları da Yahudilerin borusu gibi bir boru olsun dediler. Ömer (Halkı) 
namaza çağırmak için niye bir adam göndermiyorsunuz? dedi. Allah Resulü (a. s.): 
"Ey Bilâl! kalk namaz için çağrıda bulun" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 568 



Enes (r.a.) şöyle anlattı: 

Bilâl'e Ezan lafızlarını ikişer ikişer, kamet lafızlarını da birer birer söylemesi 
emredildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 569 



İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 



Allah Resulü'nün (a. s.) iki müezzini vardı. Birisi Bilâl, Birisi de a'ma olan Ibn 
Ummü Mektum idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 573 



48 



Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Müezzinin çağrısını işittiğiniz zaman siz de 
onun dediği gibi deyiniz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 576 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Namaza çağrıldığını işittiği vakit şeytan 
müezzin sesini duymamak için yellenerek hızla kaçar, müezzin susunca döner 
vesvese verir. Kameti işittiği zaman, sesini duymamak için yine kaçar. Müezzin 
susunca tekrar döner ve vesvese vermeye çalışır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 582 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü'nün (a. s.) namaz kılışını gördüm. Allah Resulü, namaza başladığı 
zaman rükuya gitmeden evvel ve bir rükudan doğrulduğu zaman ellerini omuzları 
hizasına getirinceye kadar kaldırırdı. Secdelerde ise ellerini kaldırmazdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 586 
Ebu Kılâbe (r.a.) 

Malik b. Huveyris'i şu şekilde namaz kılarken gördüğünü haber vermiştir: O, 
namaza durduğu zaman tekbir alır, sonra ellerini kaldırırdı. Rükuya varmak 
istediği zaman ellerini yine kaldırır, rükudan başını kaldırınca da ellerini tekrar 
yükseltirdi. Hem de Malik b. Huveyris Allah Resulü işte böyle yapardı diye anlattı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 588 
Ebu Seleme b. Abdurrahman'm (r.a.) göre: 



49 



Ebu Hureyre insanlara namaz kıldırırdı da her eğilip kalktıkça "Allah'ü Ekber" 
der idi. Namazdan çıktığı zaman Ebu Hureyre: "Allah'a yemin ederim ki, şüphesiz 
içinizde namazı Allah Resulü'nün namazına en çok benzeyeni benim" derdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 590 

Imran b. Husayn'in (r.a.) Mutarrıf b. Abdullah'tan rivayetinde Mutarrıf şöyle 
anlattı: 

Ben Imran b. Husayn'la beraber Ali b. Ebu Talib'in ardında namaz kıldım. Ali, 
secde ettiği zaman, başını kaldırdığı zaman, iki rekâtın sonunda kalktığı zaman, 
her defasında "Allah'ü Ekber" demişti. Namazdan çıktığımız vakit Imran elimi 
tuttu, sonra: Vallahi bu zat bize Muhammed'in (a. s.) kıldırdığı namazı kıldırdı, 
dedi. Yahut da: bu zat bana Muhammed'in namaz kıldırışını hatırlattı, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 594 
Ubade b. Samit'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: " (Namazda) Fatihatu'l-Kitab'ı 
okumayanın namazı olmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 595 
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kıraatsız hiç bir namaz yoktur" 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 599 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) Mescide girdi. Derken biri de girip namaz kıldı. Sonra Allah 
Resulü'ne gelip selam verdi. Allah Resulü selamı aldıktan sonra: "Dön de yeniden 
kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın," buyurdu. O kimse dönüp evvelce kıldığı 



50 



gibi namazı tekrar kıldı. Sonra Peygamber'e gelip selam verdi. "Sana da selam 
olsun," dedikten sonra: "Dön de yeni baştan kıl. Çünkü sen namaz kılmış 
olmadın," buyurdu. Ta ki Allah Resulü bunu üç kere yaptı. Nihayet o kimse: seni 
hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki bundan daha iyisini bilmiyorum. Bana 
(doğrusunu) öğret dedi. Allah Resulü (a. s.) buyurdu ki: "Namaza durduğun vakit 
başlangıç tekbirini al, sonrada Kur'an'dan kolayına geleni oku. Sonra rükuya varıp 
ta beden azaların yerleşmiş oluncaya kadar dur. Sonra başını kaldırıp ayakta 
(büsbütün) doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var ve azalann yerleşinceye 
kadar kal. Sonra başını kaldırıp ta azaların yerleşinceye kadar otur. Sonra 
namazının bütününde de (aynen böyle) yap." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 602 
Enes (r.a.) şöyle anlattı: 

Ben Allah Resulü, Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile namaz kıldım. Fakat onların 
hiçbirisinden Besmeleyi açıktan okuduğunu işitmedim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 605 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı: 

Bir gün Allah Resulü (a. s.) aramızda bulunduğu sırada birden hafifçe uykuya 
dalmıştı. Sonra gülümseyerek başını kaldırdı. Biz: Seni güldüren nedir? Ey Allah'ın 
Resulü! dedik. "Hemen az önce bana bir sure indirildi" buyurdu ve: Biz sana 
gerçekten kevseri verdik, bunun için Rabbine ibadet et ve kurban kes; Asıl soyu 
kesik olan, o seni kötüleyendirayetlerini okudu. Bitirdikten sonra: "Kevser nedir 
bilir misiniz?" diye sordu. Allah ve Resulü en iyi bilendir dedik. Buyurdu ki: "O, 
bir nehirdir. Şanı yüce olan Rabbim onu bana vaat etti. Onun üzerinde pek çok 
hayır vardır. O bir havuzdur ki ümmetim Kıyamet günü onun başına gelecek. 
Onun kapları yıldızlar sayısmcadır. Derken içlerinden bir kul hızla çekilir, atılır. Ey 
Rabbim! O benim ümmetimdendir, derim. Hak Teala buyurur ki: Bilmezsin o 
(ümmet veya nefis) senden sonra neler neler uydurdu." 



51 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 607 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü'nün (a. s.) ardında namaz (oturuşun) da: Allah'a selam olsun, 
falana selam olsun der idik. Allah Resulü bir gün bize şöyle buyurdu: "Selam 
Allah'ın kendisidir. Herhangi biriniz namazda oturduğunda: Her türlü övgüler 
Allah'a döner ve ona aittir. Dualar Allah'adır. Güzellikler de ona aittir. Ey 
Peygamber, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın 
salih kullarına selam olsun desin. Zira bu "Allah'ın salih kullarına" sözünü 
söylediği vakit göklerde ve yerde olan her salih kulu kapsamış olur. (Bundan sonra 
da:) Şahadet ederim ki Allah'tan başka mabud yoktur. Yine şahadet ederim ki 
Muhammed onun kulu ve elçisidir. Bundan sonra istemekten (duadan) dilediğini 
seçer, yapar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 609 

Kaab b. Ucra'nm Abdullah b. Ebu Leyla'dan rivayetinde, Abdullah b. Ebu 
Leyla: 

Bir kere Kaab b. Ücra benimle karşılaşınca şöyle dedi: Ey Ibn Ebu Leyla! 
Peygamber'den işittiğim bir selat-u selamı sana hediye edeyim mi? (Bir gün) Allah 
Resulü (a. s.) yanımıza geldi. Bunun üzerine Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl selam 
vereceğimizi öğrendik. Fakat sana nasıl dua edeceğiz? diye sorduk. O bize şöyle 
deyiniz buyurdu: "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. 
Kema sallayte ala ali ibrahim. Inneke hamîdun mecîd. Allahümme barik ala 
Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema barekte ala ali ibrahim. Inneke 
hamîdun mecîd." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 614 



52 



Ebu Humeyd Saidî (r.a.) şöyle haber verdi: 

Kendileri: Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl salat getirip dua edelim diye 
sormuşlardı. Allah Resulü: Şu duayı okuyunuz buyurdu: Ey Rabbim! 
Muhammed'e (şeriatını ve şefaatini) kutlu kıl, ailesine ve bütün ümmetine de 
rahmet eyle! nasıl ibrahim ailesine kutlu kıldın, rahmet ettinse! Muhammed 
üzerine şeref ve saadeti daim ve mübarek kıl. Kadınlarının ve bütün ümmetinin 
üzerinde de sabit ve mübarek kıl. Nasıl ibrahim ailesi üzerinde sabit ve mübarek 
kıldmsa. Ey Rabbim! Sen Hamîd'sin mecîd'sin!. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 615 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "İmam, Semiallahu limen hamideh dediği 
zaman sizler, Allahümme Rabbena leke'l hamd, deyiniz. Çünkü her kimin (böyle) 
demesi meleklerin (böyle) demesi ile aynı anda olursa geçmiş günahlan bağışlanır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 617 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "İmam, amin dediği zaman arkasından siz de 
amin deyiniz. Çünkü her kimin amin demesi meleklerin amin demesine uyarsa 
geçmiş günahları bağışlanır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 618 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber bir attan düştü de sağ yanı sıyrıldı. Biz hasta ziyareti yapmak 
için huzuruna girdik. Derken namaz vakti geldi. Pegamber (a. s.) bize oturarak 
namaz kıldırdı. Biz de onun arkasında oturarak namaz kıldık. Namazı bitirdiği 
vakit şöyle buyurdu: "imam ancak kendisine uyulsun diye imam yapılmıştır. Öyle 
olunca o tekbir aldığı zaman siz de tekbir alınız, o secdeye gittiği zaman siz de 



53 



secdeye gidiniz, o kalktığında siz de kalkınız, o semiallahu limen hamideh dediği 
zaman sizler, Rabbena ve leke'l-hamd deyiniz. O, oturduğu halde namaz kıldığı 
vakit hepiniz oturarak kılınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 622 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) hastalandı. Sahabelerinden bir kısım halk ziyaret için yanma 
girdi, arkasından Allah Resulü (a. s.) oturduğu halde namaz kıldı. Hasta ziyaretine 
gelenler de ayakta dikilerek onun namazına uyup namaz kıldılar. Allah Resulü 
onlara: Oturunuz diye işaret etti. Onlar da oturdular. Namazı bitirdiğinde: "imam 
ancak kendisine uyulsun diye imam yapılmıştır. Öyle olunca o, rükuya gittiği 
zaman siz de rükuya varınız, başını kaldırdığı zaman siz de başınızı kaldırınız. 
Oturduğu halde kıldığı vakit siz de oturarak kılınız" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 623 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "İmam ancak kendisine uyulmak içindir. 
Öyle ise imama muhalif hareket etmeyiniz. O, tekbir aldığı zaman siz de tekbir 
alınız. O rükuya vardığı zaman siz de rükuya varınız. Semiallahu limen hamideh 
dediği zaman siz: Allahümme! Rabbena leke'l-hamd deyiniz. Secde ettiği zaman, 
secde ediniz. Oturduğu halde kıldığı zaman hepiniz oturarak kılınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 625 

Aişe'nin (r.ah.) Ubeydullah b. Utbe'den (r.a.) rivayet ettiğine göre, Ubeydullah b. 
Utbe şöyle anlattı: 

Aişe'nin huzuruna girdim ve ona: Allah Resulü'nün (a. s.) hastalığından 
bahseder misiniz? dedim. Evet diyerek şöyle anlattı: Peygamber'in hastalığı 
ağırlaştığı zaman, "insanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, seni bekliyorlar 



54 



ey Allah'ın Resulü! dedik." (Öyle ise) benim için leğene su koyunuz" diye emretti. 
Su koyduk, o yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken bayıldı. Sonra ayıldı. Yine: 
"insanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, seni bekliyorlar Ey Allah'ın 
Resulü! dedik. Yine: "Benim için leğene su koyunuz," buyurdu. Biz suyu koyduk, 
(oturup) yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken yine bayıldı. Sonra ayıldı. Yine: 
"insanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, seni bekliyorlar Ey Allah'ın 
Resulü! dedik. Yine: "Benim için leğene su koyunuz" buyurdu. Biz suyu koyduk, o 
yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken tekrar bayıldı. Sonra ayıldı ve: "insanlar 
namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, onlar seni bekliyorlar Ey Allah'ın Resulü! 
dedik. O sırada halk mescitte Allah Resulü'nü yatsı namazına bekleyip 
duruyorlardı. Bunun üzerine Allah Resulü, halka namaz kıldırması için Ebu Bekr'e 
(haber) gönderdi. Haberci Ebu Bekr'e gidip Allah Resulü sana insanlara namaz 
kıldırmanı emrediyor dedi. Ebu Bekr (ki yüreği yufka bir zat idi): Ey Ömer! 
insanlara sen kıldır, dedi. Ömer ona: Sen bunu yapmaya daha layıksın cevabını 
verdi. (Allah Resulü'nün hasta olduğu) O günlerde halka namazı Ebu Bekr 
kıldırdı. Sonra Allah Resulü vücudunda hafiflik hissedip birisi Abbas olan iki kişi 
arasında öğle namazını kılmak için çıktı. Ebu Bekr halka namaz kıldırıyordu. Ebu 
Bekr Peygamber'i görünce geriye çekilmek için davrandı. Peygamber ona: Geriye 
çekilme, diye işaret etti. Peygamber kendisini götüren iki kişiye: "Beni onun yanma 
oturtunuz," dedi. Onlar Peygamber'i Ebu Bekr'in yanma oturttular. Ebu Bekr 
ayakta olduğu halde Peygamber'in namazına uyarak namaz kıldırıyordu. Cemaat 
da Ebu Bekr'in namazına uyarak namaz kılıyorlardı. Halbuki Peygamber oturduğu 
yerde namaz kılıyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 629 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber verdi: 

Hz. Peygamber'in vefatı ile neticelenen hastalığı günlerinde Ebu Bekr 
kendilerine namazı kıldırıyordu. Nihayet (vefatının tesadüf ettiği) pazartesi günü 
oldu. Ashap(sabah) namazı içinde saf saf durmuşlardı. Allah Resulü Aişe'nin 
odasının kapı perdesini açtı ve ayakta durarak bizlere baktı. Yüzü Mushaf yaprağı 
gibi bembeyazdı. Sonra (onların namazda saf bağlayarak durduklarını görüp çok 



55 



sevindi ve) tebessüm ederek güldü. Enes der ki: Biz namazda olduğumuz halde 
Allah Resulü'nün çıkışı ile sevincimizden şaşırdık. Ebu Bekr, Allah Resulü'nün 
namaz kılmak arzusu ile çıktığını sanarak topuklan üzerinde geri ilk safa ulaşmak 
için çekildi. Allah Resulü onlara eliyle: Namazınızı tamamlayınız diye işaret etti. 
Sonra (Aişe'nin odasına) girdi ve kapı perdesini indirdi. Enes der ki: işte Allah 
Resulü göründüğü bu pazartesi günü vefat etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 636 
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) hasta oldu. Hastalığı şiddetlenince, "Ebu Bekr'e söyleyin de 
halka namazı kıldırsın" buyurdu. Aişe Ey Allah'ın Resulü! Ebu Bekr pek yufka 
yürekli bir kimsedir. Ne vakit senin makamında durursa halka namaz kıldıramaz, 
dedi. Bunun üzerine (tekrar): "Ebu Bekr'e söyle namazı o kıldırsın! Şüphesiz ki siz 
Yusuf un (a. s.) Sahibelerisiniz (yani onun günündeki kadınlar gibisiniz) " buyurdu. 
Böylece Allah Resulü hayatta iken Ebu Bekr halka namaz kıldırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 638 
Sehl b. Sa'd Saidî'nin, anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) aralarını düzeltmek için (bir kere) Amr b. Avf oğullarının 
yurduna gitmişti. Namaz vakti geldi. Müezzin (Bilâl) Ebu Bekr'e gelip: Halka 
namaz kıldırır mısın, ikamet edeyim mi? diye sordu. O da, evet, dedi. Arkasından 
Ebu Bekr namaza başladı. Halk namazda iken Allah Resulü çıkageldi. Safları yara 
yara birinci safa vardı. Onu gören cemaat el çırptılar. Ebu Bekr namazı kılarken 
başını çevirmezdi. Arkasındaki cemaat el çırpmayı çoğaltınca başını çevirdi ve 
Allah Resulü'nü gördü. Allah Resulü: "Yerinde dur!" diye kendisine işaret etti. Ebu 
Bekr ellerini kaldırıp Allah Resulü'nün kendisine olan bu emrinden dolayı Aziz ve 
Gelil Allah'a hamd etti. Sonra Ebu Bekr birinci safa girinceye kadar geri gitti. 
Allah Resulü de ileriye geçip namazı kıldırdı. Sonra namazdan çıktı ve: "Ey Ebu 
Bekr! Sana emrettiğim vakit yerinde kalmaktan seni engelleyen ne idi?" diye sordu. 
Ebu Bekr de: Ebu Kuhafe'nin oğlu için Allah Resulü'nün önünde (durup) namaz 



56 



kılmak layık olmaz, dedi. Allah Resulü cemaate dönüp: "Size ne oluyordu? El 
çırpmayı neden bu kadar çoğalttınız? Namazda iken her kim farklı birşey 
olduğunu görürse sübhanallah desin. Teşbih ettiği vakit elbette kendisine (imam 
tarafından) iltifat ve dikkat olunur. El çırpmak kadınlara mahsustur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 639 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Sübhanallah demek erkeklere, el çırpmak kadınlara 
mahsustur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 641 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: 

Bir gün Allah Resulü (a. s.) bize namaz kıldırdı. Sonra namazdan çıkınca şunları 
söyledi: "Ey falanca! namazını niye güzel kılmazsın? Namaz kılan kimse, namaz 
kıldığı zaman nasıl namaz kıldığına bakmaz mı? Çünkü namaz kılan, ancak 
kendisi için namaz kılar. Vallahi ben önümden gördüğüm gibi muhakkak 
arkamdan da görürüm (yahut: Önümdekini gördüğüm gibi arkamdakini de 
muhakkak görürüm)." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 642 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Rükuyu ve sücudu dosdoğru yapınız. 
Vallahi ben sizi rüku ettiğiniz ve secdeye vardığınız zaman arkamda iken de 
(yahut: sırtımın arkasından da) muhakkak görüyorum." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 644 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 



57 



Hz. Muhammed (a. s.) şöyle buyurdu: "Namazda başını imamdan evvel 
kaldıran kimse, Allah'ın onun başını eşek başına dönüştürmeyeceğinden emin 
olamaz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 647 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Saflarınızı doğru tutunuz, çünkü safların 
doğru tutulması namazın kemalindendir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 656 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Namazda saflarınızı tamamlayınız. Çünkü 
ben sizi arkamda iken görmekteyim" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 657 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) buyurdu ki: "Namazda safları doğrultunuz. Çünkü saf 
doğrultmak namazın güzelliğindendir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 658 
Numan b. Beşir (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü'nden (a. s.) işittiğime göre şöyle buyurdu: "Ya saflarınızı düzeltiniz, 
ya da Allah Teala'nm yüzlerinizi ayrı ayn taraflara çevireceğini muhakkak 
bilesiniz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 659 



58 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Ezan okumakta ve birinci safta ne (bereket 
ve) hayırlar olduğunu bilseler de (onlara nail olmak için) kura atmaktan başka çare 
bulmasalar, muhakkak kura atarlar, (her namazın) ilk vaktinde olan fazileti bilseler 
(ona yetişmek için) muhakkak yarış ederler ve yatsı ile sabah (cemaatlerin) daki 
ilahî lütufları bilseler emekliyerek de olsa onlara giderlerdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 661 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Eğer öndeki safta olan (hayır) lan bilseydiniz 
(yahut bilselerdi) mutlaka kura atmak gerekirdi" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 663 
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlattı: 

Vallahi ben (bazı) kimseleri bellerindeki fûtaları dar oldukları için çocuklar gibi 
boyunlarına bağlamış olarak Peygamber'in arkasında namaz kılarlarken gördüm. 
Bir sözcü (kalkarak cemaate gelen kadınlara): Ey kadınlar topluluğu! Erkekler 
doğrulup kalkmadıkça başlarınızı secdeden kaldırmayınız, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 665 
Abdullah b. Ömer (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletti: "Herhangi birinizden 
hanımı mescide gitmek için izin isterse sakın onu engellemesin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 666 
Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 



59 



Allah Resulü (a. s.), şimdiki kadınların yaptıklarını bir görseydi, mutlaka israil 
oğullarının kadınlarının engellendiği gibi, onlann mescide gitmesini de engellerdi. 
Ravi der ki: Ben Amre'ye, israil oğulları kadınları mescitlerden menolunmuşlar 
mıdır? diye sordum, Amre: Evet, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 676 
İbn Abbas (r.a.) 

Namazını kılarken sesini yükseltme, o kadar da kısma, ikisinin ortasında bir yol 
tutîayeti hakkında şöyle dedi: Bu ayet indiği sıralarda Allah Resulü (a. s.) Mekke'de 
gizli yaşıyordu. Fakat ashabıyle namaz kıldığı zaman Kur' an okurken sesini 
yükseltiyordu. Müşrikler ise, Kur'an'ı duyunca hem Kur'an'a, hem onu gönderene, 
hem de kendisine Kur' an gelene küfrediyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah 
Peygambere: Namazda kıraatini yüksek sesle okuma,sonra müşrikler kıraatini 
işitirler. Kıraatini ashabından tamamen de gizleme. Kur'an'ı onlara işittir, fakat 
bunu bağırmak derecesine de vardırma. Bunun ikisi arası bir yol tut,bağırmakla 
gizlemek arası, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 677 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Namazını kılarken sesini yükseltme, o kadar da kısma, ikisinin ortası bir yol 
tutîayeti hakkında şöyle dedi: Bu ayet, dua hakkında indirilmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 678 
Ibn Abbas (r.a.) 

Onu tekrarlayıp dilini kımıldatmaayeti hakkında şöyle dedi: Peygamber (a. s.), 
Cebrail vahyi getirdiği zaman, onları ezberleyip zaptetmek kendisine güç gelir ve 
bundan dolayı çok kereler dilini ve dudaklarını oynatırdı. Vahy'in geldiği, 
durumundaki değişikliklerden anlaşılırdı. Bunun üzerine Allah Teala ona meâlen 



60 



şöyle dedi: Onu acele kavrayıp ezberlemek için dilini onunla kımıldatma! Çünkü 
onu toplamak ve okutmak şüphesiz bizim işimizdir. Şüphesiz onu göğsünde 
toplamak ve dilinde akıtıp okutmak bizim işimizdir. Sen onu okuyacaksın. Öyle ise 
biz onu okuduğumuz vakit, sen onun okunuşuna uyîDedi ki: Onu indirdiğimiz 
vakit onu dinle. Sonra onu açıklamak da şüphesiz bizim işimizdir. Onu senin dilinle 
beyan etmek bizim işimizdir, işte bundan sonra Cebrail ona geldiğinde susardı. 
Cebrail gittiği zaman ise Allah'ın ona vadettiği gibi gelen vahyi okur idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 679 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.), ne cinne Kur'an okudu ne de onları gördü. Allah Resulü 
(a. s.) ashabından birkaç kişi ile birlikte Ukaz çarşısına doğru yürüyorlardı ki o 
tarihte şeytanlar, semadan haber almaları yasaklanmış, (haber almaya çıktıkça) 
üzerlerine yıldızlar atılmaya başlanmış bulunuyordu. (Semaya doğru çıkıp da 
kovulan) şeytanlar kavimleri yanma döndüklerinde kendilerine: Ne oluyorsunuz? 
(neden hiç bir haber getirmiyorsunuz) dediler. Onlar da: (Ne yapalım?) gökten 
haber almamız yasaklandı. Üzerimize yıldızlar döktüler, dediler. (Bunun üzerine) 
Onlar da: Sizin haber almanıza engel olan her halde yeni meydana gelmiş bir 
şeydir. Yeryüzünün doğusu ve batısını dolaşın da gökten haber almanıza engel 
olan (bu yeni şey) ne imiş öğreniniz denildi. Daha sonra bunlar yerin doğu 
taraflarını ve batı taraflarını dolaşmaya gittiler, işte bunların içinden Tihame 
yönünü (araştırmayı üzerine) almış olan takım, Ukaz panayırına gitmek üzere 
Nahle'de bulunan Hz. Peygamber'in bulunduğu yere uğradılar. O sırada 
Peygamber ashabına sabah namazı kıldırıyordu. (Namazda okuduğu) Kur'an'ı 
işitince bunlar kulak verdiler ve birbirine: Gökten haber almaktan sizi alıkoyan 
Vallahi işte budur, dediler, işte o zaman bu haberciler kendi kavimlerine 
döndüklerinde: Ey kavmimiz! Gerçekten biz hayranlık uyandıran, doğru yolu 
gösteren bir Kur'an dinledik ve ona iman ettik; Artık Rabbimize kimseyi ortak 
koşmayacağızdediler. Yüce Allah da Peygamber'i Muhammed'e (a. s.) De ki: Bana, 
cinlerden bir zümrenin Kur'an okuyuşumu dinleyip şöyle dedikleri 
vahyolundu... şeklinde başlayan Cin suresi indirildi. 



61 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 681 
Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.) bize namaz kıldırdı (Namaz kıldırırken) öğlen ve ikindi 
namazlarındaki ilk iki rekâtlarda Fatihatu'l-Kitap ile birer sure okurdu. Bazen bize 
(sessiz okuduğu) ayeti de duyururdu. Öğlen namazının ilk rekâtını uzatır, ikinciyi 
kısaltırdı. Sabah namazında da böyle (yapardı). 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 685 
Ebu Berze (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) sabah namazında altmıştan yüz ayete kadar okurdu. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 702 

Berâe b. Azib (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Allah Resulü bir seferde idi, (günün son namazı olan) yatsı namazını kıldırdı, 
iki rekâtın birinde "ve't-tîni ve'z-zeytûni" suresini okudu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 706 
Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlattı: 

Muaz b. Cebel her defa Peygamber'in arkasında (yatsı) namazını kılar sonra 
kavmine (yani Seleme oğullarına) gelir, onlara imamlık yapardı. Bir gece yine 
Peygamber'le beraber yatsıyı kıldı. Sonra kavmine gelip, onlara imam oldu. 
Bakara suresini okumaya başladı. Bunun üzerine cemaatten bir kimse selam verip 
ayrıldı, sonra namazı yalnız başına kılıp çıktı. Namazdan sonra o kimseye: Ey 
Falanca! Sen münafık mı oldun? dediler. O da: Hayır, münafık değilim. (Hele 
sabah olsun) vallahi, Allah Resulü'nün (a. s.) huzuruna muhakkak gideceğim ve ona 
mutlaka haber vereceğim, dedi. Ertesi gün Allah Resulü'ne gelerek şunları söyledi: 



62 



Ey Allah'ın Resulü! Biz su çeker develer sahibiyiz. Bütün gün işimizin başında 
didiniriz, (akşam olunca gelip namaz kılarız). Muaz sizinle birlikte yatsıyı kıldı 
sonra geldi ve Bakara suresinden başlayıp okumaya kalktı. Bunun üzerine Allah 
Resulü (a. s.) Muaz'a dönüp: "Ey Muaz! Sen dinden nefret ettirici misin? Falanca 
sureyi oku, falanca sureyi oku!" buyurdu. Sufyan der ki: Amr'a Ebu Zubeyr'in 
Cabir'den naklen kendilerine Hz. Peygamber (a. s.): "ve'ş-şemsi ve duhaha" yı, 
"ve'd-duha" yı, "ve'l-leyli iza yağşa" yı, "ve sebbih isme rabbike'l-a'la" yı oku 
buyurmuştur, dedim. Bunun üzerine Amr işte bunlar gibi sureler, cevabını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 709 
Ebu Mesûd Ensari (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü'ne biri gelip: Falanca bize (namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki, 
sabah namazına gitmekten (adeta) geri kalıyorum, dedi. Allah Resulü'nü (a. s.) 
hiçbir konuda o günkü kadar kızgın görmedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ey 
insanlar! içinizde bazı kimselerde cemaatı nefret ettirme hasleti vardır. Herhangi 
biriniz insanlara imam olursa hafif tutsun. Çünkü arkasındaki cemaatte yaşlı 
olanı, zayıf olanı ve iş güç sahibi olanı var." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 713 
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz halka imamlık yapacak 
olursa hafif tutsun. Çünkü içlerinde küçük olanı var, yaşlı olanı var, zayıf olanı var, 
hasta olanı vardır. Yalnız başına namaz kıldığında ise namazını nasıl isterse öyle 
kılsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 714 
Enes (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) namazı hem kısa, hem de tamam surette kıldırırdı. 



63 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 719 



Enes (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.) kendisi namaz kıldırırken saflarda annesiyle beraber bulunan 
çocuğun ağlamasını işitirdi de hemen hafif bir sure okur, yahut kısa bir sure okur 
idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 722 
Berâe b. Azib (r.a.) şöyle dedi: 

Muhammed (a. s.) ile birlikte kılman namazı gözetleyip dikkat ettim. Kıyamını, 
rükuunu, rükudan sonraki ayakta bekleyişini, secdelerini, iki secde arasındaki 
oturuşunu, tekrar secdesini, selam vermekle kalkıp gitmesi arasındaki oturuşunu, 
(ve bunları vakit olarak) birbirine denk buldum. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 724 
Enes (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü'nü (a. s.) bize nasıl namaz kıldırırken gördüysem size de öylece 
namaz kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim. Enes'in namazını tarif eden ravi Sabit b. 
Eşlem Bünani şöyle dedi: Enes (r.a.), sizde görmediğim bir şey yapardı: Başını 
rükudan kaldırdığı zaman, gören secde etmeği unuttu diyecek kadar ayakta 
dikilirdi. Başını secdeden kaldırdığı zaman iki secde arasında da yine gören unuttu 
diyecek kadar dururdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 726 
Bera'nm (r.a.) anlattığına göre: 

Kendileri Allah Resulü'nün arkasında şöyle namaz kılıyorlardı: Allah Resulü 
(a. s.) başını rükudan kaldırdığı zaman, o alnını yere koymadıkça hiç bir kimseyi 



64 



(secdeye varmak için) belini büker görmedim. Sonra Allah Resulü'nün 
arkasındakiler secdeye vararak yere kapanırlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 728 
Aişe (r.ah.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.) rükuunda ve sucudunda: "Ey Allahım! Seni tesbîh ederim. 
Ey Rabbim seni, senin övgünle överiz. Ey Allahım! Beni mağfiret eyle! teşbih ve 
istiğfarını çokça söylerdi. Allah Resulü bunu demekle Kur'an'ı imtisal ediyordu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 746 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle nakletti: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) yedi aza üzerine secde etmesi emredildi, saçlarını ve 
elbisesini eliyle gidermesi (toplaması) de yasaklandı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 755 
Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Secdede itidal üzere bulununuz. Hiç biriniz de kolunu 
(secde esnasında) köpeğin ayaklarını yaydığı gibi yaymasın" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 762 

Abdullah b. Malik b. Buhayne'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) namazı kılarken koltuklarının aklığı görünecek derecede 
pazılarının arasını açardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 764 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

65 



Allah Resulü (a. s.) bayram günü (namaza) gideceği zaman bir mızrak 
getirilmesini emreder ve derhal bir mızrak önüne dikilirdi, arkasındaki cemaatle 
birlikte ona doğru namaz kılardı. Seferi iken de aynı şeyi yapardı. Emirlerin 
(bayram namazlarında) önlerine mızrak dikmeleri bundan dolayıdır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 773 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) binek devesini kendisiyle kıble arasına alır ve ona doğru 
namaz kılardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 775 
Ebu Guhayfe (r.a.) şöyle dedi: 

(Bir seferde) Mekke'de iken Peygamber'e geldim. Kendisi (Mina'ya yakın) Ebtah 
denilen yerde kızıl sahtiyandan bir kubbe içinde idi. Bilâl, Allah Resulü'nün abdest 
suyunu dışarı çıkardı, insanlardan kimisi o sudan ele geçirdi, kimisi de ele 
geçirenlerin serpintilerine ve ıslaklığına ulaşabildi. Akabinde Peygamber kırmızı 
bir cübbe giymiş olarak çıktı. Bacaklarının aklığı hâlâ gözümün önündedir. Abdest 
aldı, Bilâl de ezan okudu. Ben onun ağzına şuraya buraya dönerek takip ettim 
(sağa ve sola yönelerek) "hayye ale's-salati, hayye ale'l-felahi" diyordu. Sonra Allah 
Resulü için bir mızrak dikildi. Allah Resulü ileri geçip öğleni iki rekât kıldırdı. 
Önünden eşek, köpek geçerdi de engel olunmazdı. Sonra ikindiyi iki rekât kıldırdı. 
Sonra da Medine'ye dönünceye kadar hep ikişer rekât kıldırdı durdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 777 
İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.) Mina'da insanlara namaz kıldırdıği sırada dişi bir merkebe 
binerek karşıdan geldim. Ben o zaman bulûğ yaşma yaklaşmıştım. Safın önünden 



66 



geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim, ondan sonra safa girdim. Bu yaptığıma 
kimse ses çıkarmadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 780 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "içinizden biri namaza durduğu zaman, 
önünden geçecek olan hiçbir kimseyi bırakmasın. Gücü yettiği nisbette onun 
geçmesine engel olsun. Eğer dinlemezse onunla döğüşsün. Çünkü o ancak bir 
şeytandır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 782 
Ebu Guheym'in naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) "Namaz kılanın önünden geçen kimse, ne kadar günah 
işlediğini bilse, önünden geçmektense kırk (...) durması daha hayırlıdır." 
buyurmuştur. Hadisin ravilerinden Ebu'n Nadr kırk rakamıyla kastedilen gün mü, 
ay mı, yıl mı bilmiyorum demektedir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 785 
Sehl b. Sa'd Saidî (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü'nün (a. s.) namazgâhı ile (kıble cihetindeki) duvar arasında bir 
davar geçebilecek kadar yer vardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 786 
Seleme b. Ekva'dan (r.a.) nakledildiğine göre: 

Kendisi Mushaf sandığının konduğu yeri araştırır orada nafile namaz kılardı. 
Ve zikretti ki Allah Resulü de (a. s.) bu yerde namaz kılmayı tercih ederdi. Kıble 
duvarı ile minber arasında bir davar geçebilecek kadar uzaklık vardı. 



67 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 787 
Aişe (r.ah.) 

Hz. Peygamber (a. s.) geceleyin, kendisi ile kıblesi arasında ben, cenazenin 
uzanması gibi karşısında uzanmış olduğum halde namaz kılardı, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 791 

Hz. Peygamber'in zevcesi Meymune (r.ah.) şöyle dedi: 

Ben karşısında iken hayızlı olduğum halde Allah Resulü (a. s.) namaz kılardı. 
Bazen da giydiği elbise, secdeye vardığı zaman, (ben hayızlı iken) bana dokunurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 797 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Bir kimse Allah Resulü'ne (a. s.) bir tek elbise ile kılman namazı sordu. Allah 
Resulü de: "Her birinizin ikişer elbisesi var mı ki?" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 799 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Hiç biriniz, üzerinde bir tek elbise varken 
onun bir miktarını omuzlarının üstüne dolamaksızm namaz kılmasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 801 



68 



Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) şöyle dedi: 

Ben Allah Resulü'nü (a. s.) Ümmü Seleme'nin evinde bir tek elbise ile, ona 
sarılmış ve iki tarafını omuzları üzerine koymuş olarak namaz kılarken gördüm. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 802 
Gabir (r.a.) şöyle dedi: 

Ben Peygamber'i (a. s.) bir kısmını omuzuna dolayıp bağladığı bir tek elbise ile 
namaz kılarken gördüm. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 805 
MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ 
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır: 

Ey Allah'ın Resulü! Yeryüzünde (ibadet için) yapılan ilk mescit hangisidir? diye 
sordum. "Mescid-i Haram" buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Allah Resulü: 
"Mescid-i Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman 
vardır? dedim. Allah Resulü: "Kırk sene vardır. Namaz sana nerede yetişirse 
namazı orada kıl. işte orası bir mescittir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 808 

Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş 
(şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine 
gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim. Ganimetler bana 
helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir. Yer (yüzü) bana 
temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti 
gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin. Önümdeki bir aylık yola kadar 



69 



(düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana şefaat 
(etme hakkı) verildi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 810 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Diğer Peygamberlere verilmeyen altı şey 
bana verilmek suretiyle üstün kılındım: Bana az sözle çok mana ifade etme gücü 
verildi. (Düşmanlarımın kalbine) korku salmam hususunda bana yardım edildi. 
Ganimetler bana helal kılındı. Yer (yüzü) bana bir temizlik vasıtası ve bir mescit 
kılındı. Tüm insanlığa Peygamber gönderildim. Benimle Peygamberler sona erdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 812 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) Medine'ye geldi ve Medine'nin yüksek tarafında Amr b. Avf 
oğullarının bulundukları yerde (yurtta) konakladı. Onların içinde 14 gece kaldı. 
Sonra (dayıları olan) Neccar oğullanna haber gönderdi. Onlar da kılıçları 
boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kusva) üstünde Allah Resulü (a. s.) ile 
terkisinde Ebu Bekr ve çevresinde Neccar oğulları cemaatı (ile beraber yola 
çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihayet Ebu Eyyûb'un (Halid b. Zeyd Ensari) 
bahçesinda devesini çökertti. Allah Resulü (a. s.) nerede namaz vakti girerse 
oracıkta namazı kılardı. Bazen davar ağıllarında da namaz kıldığı olurdu. Sonra 
kendisi mescidin inşa edilmesini emretti. Neccar oğulları takımına (adam) 
gönderip: "Ey Neccar oğulları! Arsanızın değerini bana söyleyin (de karşılığını 
ödeyeyim) " buyurdu. Onlar ise: Vallahi olamaz, biz onun (bedel) kıymetini ancak 
Allah'tan isteriz, dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde söyleyeceklerim vardır: (Bir 
kere) müşriklerin kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerler 
vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Allah Resulü emretti, müşriklerin 
kabirleri(ndeki kemikleri çıkarılıp başka yere) taşındı. Sonra (o bakımsız) harap 
yerler düzeltildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden) kesildi. Hurma ağaçlarını 
(direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile dizdiler ve kapının yan söğelerini 



70 



taştan ördüler. Ashap kasideler söyleyerek taş taşımaya başladılar. Allah Resulü 
(a. s.) da onlarla birlikte olarak hep beraber şöyle diyorlardı: 

"Ey Allahım! Muhakkak Ahiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur. 

Öyle ise Ensar ile Muhacirlere yardım et!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 816 

Berâe b. Azib (r.a.) şöyle anlattı: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber 16 ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldım. 
Nihayet Bakara süresindeki şu ayet nazil oldu: Yüzünü çok kere göğe doğru 
çevirdiğini görüyoruz. Şu anda seni arzu ettiğin kıbleye döndüreceğiz. Artık 
namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler) nerede 
bulunursanız namazda yüzünüzü o yana çevirin. Şüphesiz ki kendilerine kitap 
verilenler, bunun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah 
onların yaptıklarından habersiz değildir.Bu ayet nazil olup Peygamber namazı 
tamamladıktan sonra cemaatten biri gitti ve Ensardan namaz kılmakta olan bir 
cemaate uğradı. Onlara kıblenin değiştirildiğini söyledi. Bunun üzerine 
(namazlarını bozmadan oldukları gibi) yüzlerini Beytullah tarafına döndürdüler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 818 
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 

insanların Kuba mescidinde sabah namazını kıldıkları sırada kendilerine birisi 
geldi ve: Bu gece Allah Resulü'ne vahiy indirilmiş ve Kâbe'ye yönelmesi 
emredilmiştir. Artık bundan sonra siz de Kâbe tarafına yöneliniz, dedi. Kuba halkı 
da yüzleri Şam'a doğru iken Kâbe tarafına yöneldiler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 820 
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 



71 



Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme, Habeşistan'da gördükleri, içinde resimler 
bulunan bir kiliseden Allah Resulü'ne bahsettiler. Allah Resulü (a. s.): "Onlar 
içlerinde iyi bir kimse zuhur edip vefat ettiğinde onun kabri üzerine bir mescit 
bina ederler ve bu resimleri yaparlar, işte onlar Kıyamet gününde Allah katında 
yaratılmışların en şerlileridirler" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 822 
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) bir daha kalkamadığı (vefat ettiği) hastalığında: "Allah, 
Yahudi ve Hıristiyanları rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin 
kabirlerini birer mescit edindiler" buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bu endişe olmasaydı 
Allah Resulü'nün kabri açık bulundurulurdu. Fakat onun da bir mescit 
edinilmesinden korkulmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 823 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Allah Yahudileri helak etsin. Çünkü onlar 
Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edinmişlerdir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 824 
Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan 
bir abayı (ikide bir) yüzüne örter dururdu. Aba kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp 
yüzünü açardı, işte bu halde iken: "Yahudi ve Hıristiyanlara Allah lânet etsin. 
Çünkü onlar, Peygamberlerinin kabirlerini (kendilerine) birer mescit edindiler" 
buyurdu. Bu sözleri ile onlann yaptıklarından (ümmetini) sakındırıyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 826 



72 



Hz. Osman b. Affan'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: Kendisi (Osman b. Affan) 

Allah Resulü'nün (a. s.) Mescidini yeniden inşa ettiği zaman halkın dedikoduları 
üzerine şöyle dedi: Siz çok söylenmeye başladınız. Halbuki ben Allah Resulü'nün 
şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim Allah Teala için (ravilerden Bükeyr Bununla 
Allah'ın rızasını kastederek dediğini sanıyorum, dedi) bir mescit inşa ederse Allah 
Teala da ona Cennette bir ev inşa eder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 828 

Sa'd b. Ebu Vakkas'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Musab b. Sa'd şöyle dedi: (Bir defa) babamın yanında namaz kıldım. Rüku 
esnasında diz kapaklarımın önünde iki avucumu birbirine kapattıktan sonra 
ellerimi ikisi arasına koydum. Babam bana ellerini diz kapaklarının üzerine koy, 
dedi. Sonra diğer bir defa babamın yasakladığı o hareketi tekrar yaptım. Bu sefer 
babam ellerime vurdu ve: Biz öyle (ellerimizi birleştirip dizlerimizin arasına) 
koymaktan nehyedildik. Ve avuçları diz kapakları üzerine koymakla emredildik, 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 832 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) namazda iken biz ona selam verirdik de kendisi bizim 
selamımızı alırdı. Necaşi'nin yanından döndüğümüz vakit kendisine (yine namaz 
içinde) selam verdik fakat bu sefer selamımızı almadı. Ey Allah'ın Resulü! Evvelce 
biz size namaz içinde bulunduğunuz sırada selam verirdik, siz de selamımıza 
karşılık verirdiniz, dedik. "Namazda muhakkak bir meşguliyet vardır (yani namaz 
başka işe bırakmaz) " buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 837 
Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle dedi: 



73 



Biz, (ilk zamanlar) namazda konuşurduk. Kişi namazda bulunduğu halde 
yanındaki arkadaşına laf atardı. Nihayet Namazlara dikkat edin, özellikle orta 
namaza; Ve Allah'a derin bir saygı ve korku içinde el bağlayıp divana durunîayeti 
nazil oldu. Bunun üzerine susmamız emredildi ve konuşmamız yasaklandı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 838 
Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) beni bir iş için göndermişti: Sonra ona yolunda yürür halde 
yetiştim. (Ravi Kuteybe Namaz kılarken, demiştir). Ve kendisine selam verdim. O 
da işaretle selamı aldı. Namazı bitirince beni çağırdı ve: "Biraz önce sen selam 
verdin, halbuki ben namaz kılıyordum" buyurdu. O zaman kendisi yüzünü ve 
bineğini doğu tarafına yöneltmiş durumdaydı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 839 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Cin taifesinden bir İfrit dün gece namazımı 
bozmak için bana ansızın hücum etti. Fakat Allah Teala beni ona karşı (istediğimi 
yapmaya) kuvvet ve imkan verdi de hemen onu boğazından yakaladım. Sabah 
olunca hepiniz onu göresiniz diye mescidin direklerinden birinin yanı başına 
bağlamak istedim. Sonra kardeşim Süleyman'ın şu duasını hatırladım: Ey Rabbim! 
Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. 
Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın. Bunun üzerine Allah onu kovarak 
reddetti." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 842 
Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) kızı Zeynep ile damadı Ebu'l-As b. Rabi'in kız çocuğu 
Ümame'yi taşıyarak namaz kılar idi. Doğrulduğu zaman onu taşır, secdeye 



74 



vardığında yere koyardı. Ravi Yahya b. Yahya dedi ki: Malik'e, bu hadisi sana 

A 

Amir b. Abdullah mı rivayet etti? diye sordum. Malik: Evet, dedi. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 844 

Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) gelen bir rivayette Sehl şöyle anlatmaktadır: 

Minberin hangi ağaçtan yapıldığında ihtilaf eden bir takım kimseler Sehl b. 
Sa'd'a gelip ona sordular. Sa'd: "Vallahi ben, onun neden yapıldığını da yapanı da 
bilirim. Allah Resulü'nün (a. s.) üzerine oturduğu ilk günde de Allah Resulü'nü 
görmüşümdür." Ravi dedi ki: Ben ona ey Ebu Abbas! Bize anlatsana dedim. 
Kendisi şöyle dedi: Allah Resulü (Ensar kadınlarından) birine (Ebu Hazım dedi ki: 
Sehl o zaman bu kadının ismini söylemiştir.) haber gönderip şöyle buyurdu: 
"Marangoz köleni gör de benim için insanlara hitap ettiğim zaman üzerinde 
durabileceğim tahtadan bir yer yapsın." Bunun üzerine o zat şu üç basamağı yaptı. 
Sonra Allah Resulü minberle ilgili emrini verdi de işte şu yere konuldu. O, 
Gabe'nin ılgın ağacından yapılmıştır. Ben Allah Resulü'nün onun üstüne çıktığını 
gördüm. Iftitah tekbirini aldı. Arkasındaki insanlar da tekbir aldılar. Kendisi 
minber üzerinde bulunduğu halde sonra rükudan başını kaldırdı ve gerisin geriye 
giderek indi. Nihayet minberin dibinde secde etti. Sonra minber üzerine döndü. 
Namazının sonunu getirinceye kadar böyle yaptı. Sonra insanlara dönüp şöyle 
hitap etti: "Ey insanlar! Benim böyle yapışım bana uyasmız ve namazımın nasıl 
olduğunu öğrenip anlayasmız diyedir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 847 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) insanı, ellerini kalçasının üzerine koyarak namaz 
kılmaktan nehyetmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 848 
Muaykıb (r.a.) şöyle dedi: 

75 



Hz. Peygamber (a. s.) mescitte secde yerlerindeki ufacık çakıl taşlannı elle 
düzeltmekten bahsetti ve "Eğer bunu muhakkak yapacaksan bari bir defa yap!" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 849 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) kıble duvarında bir tükürük gördü ve onu kazıdı. Sonra 
insanlara döndü ve şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz namaz kılarken sakın önüne 
doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, yüzünün geldiği taraftadır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 852 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), Mescidin kıblesinde bir tükürük gördü ve onu bir taş 
parçasıyla kazıdı. Sonra kişiyi sağma yahut önüne tükürmekten nehyetti. Şayet 
(zaruret varsa) soluna yahut sol ayağının altına tükürsün, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 853 
Ummül-Müminin Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) kıble duvarında bir tükürük yahut bir sümük veyahut bir 
balgam gördü de onu kazıdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 854 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Her biriniz namazda olduğu zaman 
şüphesiz Rabbi ile konuşur. O halde (hiç biriniz) ne önüne ne de sağma 
tükürmesin. Mecbur kalırsa sol tarafına, ayağının altına tükürsün." 



76 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 856 



Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Mescitte tükürmek bir günahtır, kefareti ise 
o tükürüğü toprağa gömmektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 857 

Enes b. Malik (r.a.) rivayet ettiğine göre, Saîd b. Yezid şöyle anlattı: 

Enes b. Malik'e, Allah Resulü (a. s.) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar 
mıydı? Diye sordum. O, evet cevabı verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 862 



Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

(Bir defa) Hz. Peygamber (a. s.), üstünde damgalar bulunan bir aba içinde 
namaz kıldı ve arkasından: "Şunun damgaları (resimleri ve şekilleri) beni meşgul 
etti. Binaenaleyh bunu Ebu Cehm'e götürün de bana onun Enbicanîsini (süssüz ve 
desensiz elbisesini) getirin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 863 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Akşam yemeği hazırlanmışken namaz için 
de kamet edildiğinde evvela yemeğe başlayınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 866 
Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 



MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ 




77 



Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin yemeği konulup, namaz 
için de kamet edildiğinde yemeğe başlayınız. Sakın yemeği bitirinceye kadar acele 
etmeyiniz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 868 



Allah Resulü (a. s.), Hayber gazvesinde: "Şu yeşillikten yani sarımsaktan her kim 
yediyse mescitlere gelmesin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 870 
Enes (r.a.) şöyle anlattı: 

Enes'e, sarımsaktan soruldu da o, şöyle dedi: Allah Resulü (a. s.): "Her kim şu 
yeşillikten yedi ise bize yaklaşmasın ve bizimle beraber namaz kılmasın" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 872 
Cabir (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.), soğan ve pırasa yemeyi yasaklamıştı. Bir yerde mecbur 
kaldık ve biz de bunlardan yedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "Her kim şu koku 
yayan yeşillikten yediyse mescidimize yaklaşmasın. Çünkü melekler de insanların 
eziyet çektikleri şeylerden eziyet çekerler" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 874 
Ömer b. Hattab (r.a.) dedi ki: 

Ben Allah Resulü'ne kelâle hususundaki müracaatım kadar hiçbir şeyde 
müracaat etmiş değilim. Hiçbir şey hususunda bana kelâlede olduğu kadar haşin 
davranmadı. Nihayet parmağıyle göğsüme dürttü ve: "Ey Ömer! Nisa suresinin 
sonundaki ayetu's-sayf (yazın nazil olan ayet) sana kâfi gelmiyor mu?" buyurdu. Ve 




78 



ben eğer yaşarsam, kelâle hususunda Kur'an'ı okuyanların ve okumayanların 
hükmedeceği bir hükümle hükmedeceğim. Ömer bundan sonra şöyle dedi: "Ey 
Allahım! Yer yüzünün (mıntıkaların) emirleri üzerine seni şahit yapıyorum. Ben o 
emirleri o memleketler halkı üzerine ancak onlara adalet etsinler, halka dinlerini ve 
Peygamberlerinin sünnetini öğretsinler, ganimetlerini aralarında taksim etsinler ve 
onların işlerinden kendilerine problemli gelen şeyleri bana arzetsinler diye 
göndermişimdir. Sonra siz ey insanlar! iki habisten başka bir şey görmediğim iki 
bitkiyi, şu soğan ve sarımsağı yiyorsunuz. Yemin olsun ben. Allah Resulü'nü 
gördüm ki mescit dahilinde bir kimseden onların kokusunu duyduğu zaman onun 
çıkarılmasını emrederdi de o şahıs derhal Baki tarafına çıkarılırdı. Benaenaleyh 
soğan ile sarmısağı her kim yiyecekse onların kokularının kuvvetini pişirmek 
suretiyle kırsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 879 
Abdullah b. Buhayne (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.), namazların birinden bize iki rekâtını kıldırdı. Sonra (birinci 
teşehhüd için) oturmadan kalktı. Cemaat de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa 
kalktı. Namazını tamamladığı zaman biz selam vermesini beklerken selam 
vermeden evvel tekbir aldı. Ve oturduğu halde (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı, 
sonra selam verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 885 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.), bize namaz kıldırdı. (İbn Mesûd'dan rivayet eden 
Alkame'nin ravisi ibrahim Namazı ya artırdı yahut da eksiltti, dedi). Allah Resulü 
selam verince ona: Ey Allah'ın Resulü! Namaz hakkında yeniden bir şey mi (vahiy 
mi) geldi? denildi. "Neden sordun?" buyurdu. Şöyle, şöyle kıldınız da ondan, 
dediler. Bunun üzerine (Allah Resulü hemen teşehhüd vaziyetini almak üzere) iki 
bacağını kıvırdı ve kıbleye karşı yönelip iki secde etti. Sonra selam verdi. Sonra 
yüzünü bize döndürdü ve şöyle buyurdu: "Namaz hakkında yeniden bir şey (vahiy) 



79 



gelmiş olsaydı muhakkak bunu size (önceden) haber verirdim. Fakat ben de ancak 
sizin gibi bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. (Bir şeyi) 
unuttuğum zaman bana hatırlatınız, içinizden biri namazından şüphe edecek 
olursa doğru olmaya daha yakın olan ihtimali seçsin (doğrudur diye verdiği karara 
yönelsin) de namazını onun üzerine tamamlasın. Sonra da iki kere secde yapsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 889 
Ebu Hureyre (r.a.) der ki: 

Allah Resulü (a. s.) bir defasında bize öğleden sonraki namazlardan birini, ya 
öğleyi, ya ikindiyi kıldırırken iki rekâtte selam verdi. Sonra mescidin kıble 
tarafında bulunan bir hurma gövdesine geldi ve ona öfkeli olarak dayandı. 
Cemaatin içinde Ebu Bekr ve Ömer de bulunmaktaydı. Bunlar çekinerek bir şey 
söylemediler, insanların acele çıkmak isteyenleri dışarı çıkıp (kendi kendilerine) 
namaz kısaldı, dediler. Zül-Yedeyn ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın Resulü! Namaz 
kısaldı mı yoksa sen mi unuttun? dedi. Peygamber, sağa sola bakıp: "Zül-Yedeyn ne 
söylüyor?" buyurdu. Doğru söyledi, iki rekâtten başka kılmadınız, dediler. Bunun 
üzerine Allah Resulü iki rekât daha kıldırdı ve selam verdi. Sonra tekbir alıp 
secdeye vardı, sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. Sonra tekrar tekbir alıp 
secdeye vardı. Sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 896 

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 

Hz. Peygamber (a. s.), Kur'an okurdu. Bazen içinde secde ayeti bulunan bir 
sureyi okurdu da hemen secde ederdi. Biz de ona uyarak secde ederdik. O kadar 
(kalabalık ve sıkışık bir halde secde ederdik) ki, bazılarımız alnını koymak için yer 
bulamazdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 900 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 



80 



Pegamber (a. s.), Mekke'de iken, "Necm" suresini okudu ve bu surede secde etti. 
Onunla beraber olanlar da secde ettiler. Yalnız bir ihtiyar kişi bir avuç çakıl veya 
toprak alıp onu anlına götürdü ve: Bu bana yeter, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 902 

Zeyd b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: 

Atâ b. Yesar Zeyd b. Sabit'e (r.a.) imamla beraber namaz kılan için kıraatin 
hükmünü sordu? Zeyd b. Sabit (r.a.): "imamla beraber kılman hiç bir namazda 
kıraat yoktur" dedi. Allah Resulü'nün (a. s.) huzurunda "ve'n-necmi iza heva" 
suresini okuduğunu ve secde etmediğini de söyledi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 903 

Ebu Hureyre'den (r.a.) Ebu Seleme b. Abdurrahman'm (r.a.) rivayet ettiğine 
göre: 

Ebu Hureyre onlara, "ize's-semau inşekkat" suresini okudu ve onda secdeye 
vardı. Secdeyi yaptıktan sonra Allah Resulü'nün (a. s.) bu surede secde ettiğini 
onlara haber verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 904 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü'nün (a. s.) namazının bittiğini (sonrasında getirilen) tekbirden 
anlardık. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 917 
Aişe (r.ah.) şöyle dedi: 

Medine'deki Yahudilerin yaşlı kadınlarından ikisi bana geldiler. (Konuşurken:) 
Kabirlerde olanlar kabirlerinde azap görürler, dediler. Ben onların bu sözlerini 



81 



yalanladım. Onları tasdik etmek için evet demeye gönlüm razı olmadı. Ardından 
çıkıp gittiler. Derken Allah Resulü yanıma geldi. Ben de ona: Ey Allah'ın Resulü! 
Medine Yahudilerinin yaşlı kadınlarından ikisi benim yanıma geldiler ve kabir 
ahalisine kabirlerinde muhakkak azabedilir, dediler dedim. Bunun üzerine Allah 
Resulü: "O kadınlar doğru söylemişlerdir. Onlar kabirlerinde öyle bir azap 
görürler ki o azabı konuşamayan hayvanlar bile işitir" buyurdu. Aişe: Artık 
bundan sonra Allah Resulü'nü her namazda kabir azabından (Allah'a) sığınırken 
görmüşümdür, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 922 
Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle dedi: 

Allah Resulü'nün (a. s.) namazı içinde iken Deccal fitnesinden Allah'a sığındığını 
işittim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 923 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi biriniz teşehhüd yaptığı 
zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın ve şöyle desin: Ey Allahım! Cehennem 
azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal 
fitnesinin şerrinden ancak sana sığmıyorum." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 924 

Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle haber verdi: 

Hz. Peygamber (a. s.), namaz (m sonun) da: "Ey Allahım! Ben kabir azabından 
sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölüm 
fitnelerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ben günahtan ve borçlanmaktan sana 
sığınırım" diye dua ederdi. Biri kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne de çok 



82 



sığınıyorsun! dedi. Bunun üzerine: "insan borçlandığı vakit söz söyler de yalan 
uydurur, söz verir de sözünde durmaz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 925 

Muğire b. Şu'be (r.a.) mevlası Verrad'dan rivayetle şöyle anlatır: Muğire b. 
Şu'be Muaviye'ye, 

Allah Resulü'nün (a. s.), namazı bitirip selam verdiği zaman şunu söylediğini 
yazdı: "Yegâne olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir benzeri yoktur. 
Mülk onundur. Hamd, ona aittir. Her şeye kudreti yeten odur. Allahım, senin 
verdiğine mani olabilecek hiç kimse yok. Vermediğine verebilecek de hiç kimse 
yok. Baht ve servet sahibinin baht ve serveti senin lütuf ve ihsanın yerine geçip de 
kendisine fayda veremez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 933 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Muhacirlerin fakirleri Allah Resulü (a.s.)'a geldiler ve "Ey Allah'ın Resulü, çok 
mal sahihleri yüksek dereceleri ve devamlı nimetleri alıp gittiler," dediler. Allah 
Resulü: "Bu nasıl olur?" buyurdu. Cevaben: Bizim namazımız gibi namaz kılarlar, 
bizim orucumuz gibi oruç tutarlar. Halbuki onlar sadaka da verirler (oysa) biz 
veremiyoruz, köle de azat ederler (oysa) biz edemiyoruz, dediler. Bunun üzerine 
Allah Resulü: "Size bir şey öğreteyim mi, ki onu yapmakla sizi geçip geride 
bırakmış olanlara yetişirsiniz, sizden sonraya kalanları da geçersiniz. Sizin gibi 
yapanlar müstesna hiçbir kimse de sizden daha üstün olamaz!" buyurdu. Evet, 
öğretiniz ey Allah'ın Resulü! dediler. "Her namazdan sonra otuzüç kere 
Subhanellah, Allahu Ekber ve Elhamdu lillah deyiniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 936 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: 



83 



Allah Resulü (a. s.) namaz başlangıçlarında iftitah tekbiri aldığı zaman okumaya 
başlamadan evvel biraz susardı. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Anam, babam sana 
kurban olsun. Tekbir ile kıraat arasındaki şu sükutunu, orada ne dediğini bana 
haber verirmisin? O, "Şöyle derim" buyurdu: "Allahım! Beni günahlarımdan doğu 
ile batı arasını açtığın kadar uzak tut. Allahım! Beyaz kumaş kirden, pastan nasıl 
temizlenirse beni günahlarımdan öyle temizle. Allahım! (Geçmiş) günahlarımdan 
da beni kar ile, su ile ve dolu ile tertemiz yıka!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 940 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiği zaman namaza 
koşa koşa gelmeyip, sakin bir şekilde yürüye yürüye geliniz. Namazın yetiştiğiniz 
kadarını (imamla beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da kendiniz tamamlayınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 944 
Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi: 

Biz Allah Resulü (a. s.) ile birlikte namazda iken o, konuşma ve haykırışına 
sesleri duydu. (Namazı kıldırdıktan sonra:) "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. Namaza 
yetişmek için acele ettik, dediler. Buyurdu ki: " (Hayır) öyle yapmayınız. Namaza 
geldiğinizde sekinetten ayrılmayınız (ağır ağır geliniz). Namazın yetiştiğiniz 
kadarını (imam ile beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da siz tamamlayınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 948 
Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiğinde beni 
görmedikçe ayağa kalkmayınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 949 



84 



Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: 

(Bir defasında) namaz için kamet getirildi. Biz de Allah Resulü (a. s.) bizim 
yanımıza çıkmadan önce kalktık ve safları düzelttik. Sonra Allah Resulü geldi, 
nihayet namaz kılacağı yerde durunca tekbir almadan evvel (yıkanması lazım 
geldiğini) hatırladı. Hemen yerinden ayrıldı ve bize: "Yerinizde durun!" dedi. Biz, 
Allah Resulü yıkanmış ve başından su damlar olduğu halde tekrar bize gelinceye 
kadar kendisini ayakta bekledik. Sonra tekbir aldı ve bize namaz kıldırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 950 
Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatır: 

"Bilâl (vakit girince) ezanı okur, Hz. Peygamber (a. s.) çıkıncaya kadar kamet 
getirmezdi. Onun çıktığını görünce kamet getirirdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 953 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Her kim namazın bir rekâtına yetişirse o 
namaza yetişmiş olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 954 
Ebu Mesûd'un (r.a.) duyduğuna göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Cebrail indi ve bana imam oldu. Ben 
de onunla beraber namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra 
onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla 
birlikte namaz kıldım." Bunu söylerken Allah Resulü (a. s.) beş (vakit) namazı 
parmaklarıyla sayıyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 959 



85 



Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.), güneş (ışığı) hücremde tırmanırken ve henüz gölge 
(hücremin doğu duvarına) dönmeden ikindiyi kılar idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 961 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sıcak şiddetlendiği vakitte namazı serinliğe 
bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasmdandır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 972 
Ebu Zerr (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü'nün müezzini öğle namazı ezanını okumağa davrandı. Bunun 
üzerine Peygamber (a. s.): "Serinliğe bırak, serinliğe bırak!" buyurdu. Yahut 
"serinliği bekle, serinliği bekle" buyurdu. Arkasından şöyle dedi: "Şüphesiz sıcağın 
şiddeti Cehennemin kaynamasmdandır. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı 
serinliğe bırakınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 976 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi Rabbine şikâyette bulundu: 
Ey Rabbim! Ben kendimi yiyorum (izin ver!), dedi. Yüce Allah da iki defa nefes 
almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. Karşılaşmış olduğununuz çok 
şiddetli sıcak ile sizi en çok üşüten Zemheri soğuğu işte budur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 977 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: 



86 



Sıcağın şiddetli vaktinde Allah Resulü (a. s.) ile birlikte namaz kılardık da 
herhangi birimiz sıcaktan alnını yere koyamadığı zamanlarda elbisesini yayar ve 
üzerine secde ederdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 983 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.), güneş henüz yüksek ve dipdiri iken ikindi namazını 
kıldırırdı. (Namazdan sonra) Avali'ye giden insan, Avali'ye varırdı da güneş hâlâ 
yüksek bulunurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 984 

Enes b. Malik'in şöyle dediğini Ebu Umame anlatıyor: 

Kendisi öğle namazından çıktıktan sonra Enes b. Malik'in Basra'daki mescidin 
yanında bulunan evinde huzuruna girdi. Şöyle dedi:Yanma girdiğimiz zaman bize: 
ikindiyi kıldınız mı? diye sordu. Biz de kendisine: Şu saatte öğlen namazından 
çıktık, dedik, ikindiyi kılınız dedi. Kalktık ve ikindi namazını kıldık. Namazı 
bitirdikten sonra şöyle dedi: Allah Resulü'nden (a. s.) işittim, buyuruyordu ki: "Bu, 
münafık namazıdır. Oturur güneşi gözetler, güneş şeytanın iki boynuzu arasında 
olduğu zaman, kalkar namazı kuşun gagalaması gibi süratle dört rekât kılar. 
Kıldığı bu namaz içinde Allah'ı ancak pek az zikreder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 987 
Rafı' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi: 

Biz, Allah Resulü (a. s.) ile beraber ikindi namazını kılardık. Sonra deve 
boğazlanır. (Takribi) on parçaya bölünür, sonra pişirilirdi de güneşin batmasından 
önce pişmiş et yerdik. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 990 



87 



Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "ikindi namazını kaçıran kimse sanki ehlini 
de malını da elinden kaçırmış (kaybetmiş) gibidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 991 
Hz. Ali (r.a.) şöyle dedi: 

Hendek (Ahzap) günü olduğu zaman Allah Resulü (a. s.) buyurdu ki: "Allah 
onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun. Zira onlar ta güneş batmcaya kadar 
bizi hapsettiler ve orta namazını kılmaktan bizi alıkoydular." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 993 
Gabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: 

Hendek harbi günü (gün battıktan sonra) Ömer b. Hattab gelip Kureyş 
kâfirlerine ağır sözler söylemeye başladı ve: Ey Allah'ın Resulü! ikindiyi az daha 
gün batmadan kılamayacaktım, dedi. Allah Resulü (a. s.): "Vallahi onu ben de 
kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık Buthan vadisine indik. Orada Allah 
Resulü abdest aldı, biz de abdest aldık. Arkasından gün battıktan sonra Allah 
Resulü ikindiyi sonra onun arkasından da akşamı kıldırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1000 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hadis: Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: " (Her gün) bir kısım melekler 
geceleyin, diğer bir kısım melek de gündüzleyin birbirlerinin peşi sıra size gelir 
içinizde kalırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra (evvelce) 
içinizde kalmış olanlar semaya yükselirler. Yüce Allah namaz kılmış kullarının 
hallerini en iyi bilen iken (yine) o meleklere: Kullarımı ne halde bıraktınız? diye 
sorar. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık. Nitekim namaz kılarlarken 
bulmuştuk, cevabını verirler." 



88 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1001 
Gerir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: 

Bir gece Allah Resulü'nün (a. s.) yanında oturuyorduk. (Ayın ondördü idi). Allah 
Resulü aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şu ayı nasıl birbirinize gösterebilmek için 
sıkışıp üst üste yığılmanıza gerek kalmaksızın hiç zahmetsizce görüyorsanız, 
Rabbinizi de öylece göreceksiniz. Artık güneşin doğmasından da, batmasından da 
evvelki namazların hiçbirini geçirmemek elinizden gelirse ona çalışınız." Bunlarla 
ikindi ve sabah namazlannı kasteder. Sonra Gerir şu ayeti okudu: Bunun için 
onların atıp tutmalarını, sabırla karşıla, güneşin doğmasından önce Rabbini 
yücelterek ibadetini yap, batmasından önce de; gecenin başladığı zamanla 
gündüzün iki ucunda da ibadet et ki, gönül rahatlığına eresin. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1002 
Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) "Her kim iki serinlik namazını (sabah ve ikindi namazlarını) 
kılarsa Gennete girecektir" buyurmaktadır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1005 
Seleme b. Ekva'nm (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.), akşam namazını güneş battığı yani perdenin arkasına 
çekildiği zaman kılar idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1006 
Rafı' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi: 

Biz akşam namazını Hz. Peygamber (a. s.) ile birlikte kılardık da her birimiz 
namazdan çıktığında attığı okun nereye düştüğünü muhakkak görürdü. 



89 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1007 

Hz. Peygamber'in zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar bıraktı. Bu, gecenin 
karanlığında kılındığı için atame (karanlık) namazı denilen namazdır. Allah Resulü 
o gece hücresinden erken çıkmadı. Nihayet Ömer b. Hattab (Buradaki) kadınlar ve 
çocuklar uyuya kaldılar dedi. Bunun üzerine Allah Resulü dışarıya çıkıp yanlarına 
vardığı zaman mescitte bulunanlara: "Şimdi yeryüzünde sizden başka bu namazı 
bekleyen hiç kimse yoktur" buyurdu. Bu (dediğim) islâm henüz insanlar arasında 
yayılmadan evvel idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1008 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 

Bir gece mescitte yatsı namazını kıldırması için Allah Resulü'nü (a. s.) bekleyip 
kaldık. Sonra gecenin üçte biri yahut daha sonrası geçtiği vakit yanımıza geldi. 
Kendisini ailesi ile ilgili bir şey mi meşgul etti, yahut bunun dışında bir sebep mi 
bilmiyoruz. Yanımıza çıktığı zaman: "Siz bir namaz için bekliyorsunuz ki sizden 
başka hiçbir din ehli onu beklemiyor. Eğer ümmetime ağır gelmeseydi onlara 
muhakkak bu saatte kıldırır idim" buyurdu. Sonra müezzine emretti. Oda namaz 
için kamet etti ve Allah Resulü namazı kıldırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1010 
Enes (r.a.) Sabit'ten rivayetle şöyle dedi: 

Enes'e Allah Resulü'nün mührünü sordular, Enes de: Allah Resulü (a. s.) bir 
gece yatsı namazını gecenin yarısına kadar yahut nerde ise yarısının geçmesine 
kadar geri bıraktı. Sonra geldi ve: " (Bu saatte) insanlar namaz kılmışlar ve 
uyumuşlardır. Siz ise namazı beklemekte olduğunuz müddetçe bir namaz içinde 
bulunmaktasınız" buyurdu. Enes dedi ki: Gümüşten yüzüğünün (mührünün) 



90 



parıltısı hâlâ gözümün önündedir. Enes bunu söylerken sol elinin küçük parmağını 
kaldırarak Peygamber'in yüzüğünün orada bulunduğunu işaret etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1012 
Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi: 

Ben ve gemide benimle beraber (Medine'ye) gelenler Bakii Buthan'a inmiştik. 
Allah Resulü'de (a. s.) Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Allah 
Resulü'nün huzuruna bizimkilerden beş on kişi nöbet ile giderlerdi. Ebu Musa 
devamla: Arkadaşlarımla ben Allah Resulü'nü kendilerinin bir işiyle biraz meşgul 
bulduk. Ondan dolayı da namazı gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra 
Allah Resulü çıktı ve cemaate namazı kıldırdı. Namaz kıldırdıktan sonra orada 
hazır olanlara: " (Gitmeğe) acele etmeyiniz. Sizlere müjdem var! insanlar içinde 
sizden başka bu saatte namaz kılan hiçbir kimsenin bulunmaması Allah'ın size 
(hass olan) nimetlerindendir." Yahut da "bu saatte sizden başka namaz kılmış 
kimse yoktur" buyurdu. (Ravi, bu iki sözün hangisini buyurduğunu kestiremiyoruz 
dedi). Yine Ebu Musa diyor ki: Bunun üzerine Allah Resulü'nden bunu işittiğimize 
sevinerek yerimize döndük. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1014 
İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah'ın Peygamberi bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescitteki 
insanlar uyudular da uyandılar. Tekrar uyudular, tekrar uyandılar. Bunun üzerine 
Ömer b. Hattab kalktı (Mescitten Peygamber'in evine doğru) salate (namaza)! diye 
yüksekçe seslendi. Atâ'nm anlattığına göre, Ibn Abbas şöyle dedi: Allah'ın 
Peygamberi çıktı. Başından su damladığı ve başına elini koyduğu halde (gelişi) hâlâ 
gözümün önündedir. Gelmesini müteakip buyurdu ki: "Ümmetime meşakkat 
yüklemek olmasaydı namazı böyle kılmalarını emrederdim." Ravi der ki: Atâ'dan 
Peygamber'in elini başı üzerine koyuş şeklini Ibn Abbas'm kendisine haber verdiği 
gibi tarif etmesini istedim. Atâ parmaklarını biraz ayırdıktan sonra parmak 
uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirdi ve başının üzerinde gezdirip ta baş 



91 



parmağı yüz cihetinden kulak yumuşağına değinceye kadar yukardan aşağı 
sakalının kenarına doğru indirdi. Bunu böylece tekrar tekrar yaparken yavaş 
yapmadığı gibi acele de etmiyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1015 
Aişe (r.ah.) dan: 

Mümin kadınlar Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber sabah namazını kılarlar sonra 
örtüleri ile bürünerek dönerlerdi. (Henüz ortalık ağarmamış ve kendileri iyice 
örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1020 
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini 

Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali anlatmaktadır: Haccac Medine'ye 
geldiğinde Cabir b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk. O da şöyle dedi: Allah 
Resulü (a. s.), öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş 
tertemiz iken, akşamı güneş battığında, yatsıyı bazen geç kıldırır, bazen erken 
kıldırırdı. Cemaatı toplanmış bulduğunda acele eder erken kıldırır, insanların ağır 
davranıp toplanamadıklarını gördüğü zaman namazı geciktirerek kıldırırdı. Sabah 
namazını ise onlar yahut Peygamber (a.s.) karanlıkta kıldırırlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1023 
Seyyar b.. Selame (r.a) 

Ebu Berze'ye Allah Resulü'nün namazını sormuştu. Ebu Berze dedi ki: Allah 
Resulü, yatsı namazını bazen gecenin yarısına kadar geciktirmekte bir sakınca 
görmezdi. Bu namazdan önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuşmayı 
sevmezdi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine 
bu hadisi tekrar sorduğumda şöyle dedi: Allah Resulü öğlen namazını güneş 
ortadan biraz meylettiği zaman kıldırırdı. ikindiyi de (öyle bir saatte kıldırırdı ki) 



92 



insan (namazdan sonra Mescitten) Medine'nin en uzak yerine giderdi de güneş 
henüz dipdiri bulunurdu. Ravi (Ebu'l-Minhal Seyyar b. Selame) akşam namazı 
hakkında Ebu Berze'nin hangi vakti zikrettiğini bilmiyorum, dedi. Şu'be der ki: 
Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bunu sordum. Dedi ki: 
Allah Resulü sabah namazını kıldırır, namazdan öyle bir zamanda çıkardı ki kişi 
yanında oturana baktığında onu tanırdı. Bu namazda Peygamber altmış ile yüz 
ayet kadar okurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1024 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılman namaz birinizin yalnız 
başına kıldığı namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1034 
Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılman namaz yalnız kılman 
namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1038 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.), namazların birinde bazı kimseleri göremedi. Bunun üzerine 
şöyle buyurdu: "Yemin olsun içimden öyle geçiyor ki, birine cemaate namaz 
kıldırmasını emredeyim. Sonra o cemaati bırakıp namaza gelmeyen kimselere 
gideyim. Onlar için birçok odun demetleri yığdırayım da kendileri içlerinde iken 
üzerlerine evlerini yakıversinler! Bu (cemaatten geri kalan) kimselerin herhangi 
birisi, burada semiz etli bir kemik parçası bulacağını aklı kesse muhakkak yatsı 
namazına gelirdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1040 



93 



Enes b. Malik (r.a.) den: 

Enes'in ninesi Muleyke bt. Malik b. Adiy (r.ah.) Allah Resulü'nü (a. s.) 
hazırladığı bir yemeğe davet etti. Allah Resulü o yemekten yedi. Sonra: " (Haydin) 
kalkınız da size namaz kıldırayım!" buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ben, hemen 
kullanıla kullanıla simsiyah olmuş (eski) bir hasırımıza davrandım. Üzerine 
(yumuşasm diye) biraz su serptim. Allah Resulü, namaza durdu. Yetim ile beraber 
ben de ardında (bir) saf olduk. Yaşlı kadın da arkamızda durdu. Allah Resulü (a. s.), 
bize iki rekât namaz kıldırdı, sonra gitti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1053 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü (a. s.), insanların en güzel ahlâklısı idi. Bazen kendisi evimizde iken 
namaz vakti gelirdi de hemen altında bulunan serginin (düzeltilmesini) emreder, 
yaygı süpürülür, sonra üzerine su serpilir, daha sonra da Allah Resulü (a. s.), imam 
olur biz arkasında saf tutardık. O da bize namaz kıldırırdı. Enes'lerin bu yaygısı 
hurma yapraklarından idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1054 
Enes (r.a.) şöyle anlattı: 

Bir gün Peygamber (a. s.) bize geldi. Evde ancak ben, annem ve teyzem Ümmü 
Haram vardı. (Bir süre sonra): "Kalkınız size namaz kıldırayım!" buyurdu. (Bu, 
Farz namaz vakti dışında idi). Bize namaz kıldırdı. Bir kimse ravi Sabit'e 
Peygamber Enes'i (namaz için) nereye koydu? diye sordu da Sabit: Onu sağ 
tarafına durdurdu, dedi. (Enes şöyle anlattı:) Sonra bize, ev halkına dünya ve 
Ahiret hayırlarının hepsiyle dua etti. Annem: Ey Allah'ın Resulü! Bu, senin küçük 
hizmetçindir. Onun için Allah'a dua eyle dedi. Allah Resulü benim için her bir 
hayırla dua etti. Bana yaptığı duanın sonunda şöyle demişti: "Ey Rabbim! Bu 



94 



çocuğun malını ve evladını çoğalt ve çoğaltmakta kendisi için bitmez bir bereket 
ihsan eyle." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1055 
Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "En çok namaz sevabı kazanan kişi, mescide 
en uzak noktadan yürüyerek gelendir, imamla birlikte kılayım diye cemaatı 
bekleyen kimse, tek başına kılıp ta uyuyandan daha büyük sevap kazanır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1064 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle buyururken işitmiştir. "Söyleyin, birinizin kapısı 
önünde bir akar su bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? (Onun 
vücudunun) kirinden, pasından bir şey kalır mı?" Hayır, kirinden, pasından hiç bir 
şey kalmaz dediler. "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Onlarla Yüce Allah 
günahları yıkar, siler," buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1071 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Her kim sabahleyin veya zevalden sonra 
mescide giderse, bu sabah akşam her gittikçe Allah o kula, Cennetten 
konuklayacağı yerini hazırlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1073 
Malik b. Huveyris (r.a.) şöyle anlattı: 

Yaşça birbirimize yakın gençler topluluğu olarak Allah Resulü'ne (a. s.) geldik. 
Yanında yirmi gece kaldık. Allah Resulü merhametli ve ince kalpli idi. Ailemizi 



95 



özlediğimizi anlayınca geride ailelerimizden kimleri bıraktığımızı bizlere sordu. 
Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ailelerinizin yanma 
dönünüz de içlerinde kalınız. Onlara öğretiniz. Yapılması gereken şeyleri onlara 
emrediniz. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. Sonra en 
büyüğünüz size imamlık yapsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1080 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: 

Allah Resulü (a. s.) sabah namazının kıraatini bitirdiği zaman "Allah'ü Ekber" 
der rükuya varır ve rükudan başını kaldırırken "Semia'llahu limen hamideh. 
rabbena ve leke'l-hamd" der idi. Sonra ayakta dikilirken: "Ey Allahım! Velid b. 
Velid'i, Selemet b. Hişam'ı Ayyaş b. Ebu Rabîa'yı ve (küffar elinde bulunup zayıf 
görülen müminleri) kurtar. Ey Allahım! Mudar kabilesini daha beter çiğne 
(mahvet). Bu yılları Yusuf un (a. s.) o şiddetli yıllarına benzet. Ey Allahım! Lihyan, 
Ril, Zekvan ve Usayye kabilelerine lânet et. Onlar Allah'a ve Resulüne asi 
oldular," der idi. Sonra şu ayetler indiği zaman Allah Resulü'nün bu dualarla 
kunut yapmayı terke ttiği haberi bize ulaştı: Senin bu hususta yapacak bir şeyin 
yok. Allah onları ya bağışlayacak, yahut cezalandıracaktır, çünkü onlar gerçekten 
zalimdirler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1082 
YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN KISALTILMASI 

Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: 

Ben Allah Resulü (a. s.) ile birlikte korku namazının kılınmasında hazır 
bulundum. Bizi iki saf yaptı. Bir saf Allah Resulü'nün arkasında durdu. Düşman 
da bizimle kıble arasında bulunuyordu. Peygamber tekbir aldı. Biz de beraberce 
tekbir aldık. Sonra (kıraatin ardından) rükuya vardı. Biz de beraberce rükuya 
vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Allah 



96 



Resulü ve kendisini takip eden halk secdeye gitti. Geride bırakılan saf düşman 
karşısında durdu. Peygamber ve kendisini takip eden saf sücudu bitirip kalkınca 
gerideki saf secdeye vardı ve kalktılar. Sonra geride bırakılan saf ileri geçti, öndeki 
saf da geriye çekildi. Sonra (kıraatin ardından) Peygamber rükuya vardı, biz de 
beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce 
kaldırdık. Sonra Peygamber ve ilk rekâtı kılarken geride bırakılmış olup şimdi 
hemen Peygamber'in ardında bulunan saf secdeye vardılar. Bu sefer geride 
düşman karşısında bulunan saf kalktı, Peygamber ile kendisini takip eden saf 
secdeyi bitirince geriye bırakılan saf secdeye gidip secde ettiler. Sonra Peygamber 
selam verdi, biz de beraberce selam verdik. Cabir Sizin şu muhafızlarınızın, 
valilerini (emirlerini) korumak için yaptıkları gibi, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1387 
Sehl b. Ebu Hasme (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) korku zamanında ashabına namaz kıldırdı: Sahabeleri kendi 
arkasında iki saf yaptı. Arkasından kendi peşindeki safa bir rekât kıldırdı. Sonra 
kalktı, daha arkada bulunanlar bir rekâtı kılmcaya kadar kendisi ayakta kaldı. 
Sonra arkadakiler öne geçti ve önlerinde bulunanlar da geriye gittiler. Allah 
Resulü yeni gelenlere de bir rekât kıldırdı. Sonra geri çekilenler bir rekât kılmcaya 
kadar oturdu, sonra selam verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1389 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü ile beraber bir gazada bulunuyorduk. Nihayet Zatu'r-Rik'a'ya 
varıp gölgeli bir ağaç yanma geldiğimizde bu ağacı Allah Resulü'ne bıraktık. 
Müteâkiben müşriklerden biri çıkageldi. Allah Resulü'nün kılıcı da bir ağaçta 
asılmıştı. Gelen müşrik bedevi, Peygamber'in kılıcını alıp kınından sıyırarak Allah 
Resulü'ne: Benden korkar mısın? dedi. Allah Resulü: Hayır korkmam, dedi. 
Bedevi: Benim tecavüzümden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Resulüllah: Beni 
senden Allah korur, dedi. Bu sırada Allah Resulü'nün sahabeleri (yetişip) onu 



97 



tehdit ettiler. Bunun üzerine Bedevi kılıcı kınına soktu ve ağaca astı. Arkasından 
namaz için çağrı yapıldı. Allah Resulü bir guruba iki rekât kıldırdı. Sonra onlar 
geri çekildiler. Diğer guruba da iki rekât kıldırdı. Ravi: Allah Resulü'nün dört 
rekât, cemaatın iki rekât namazı oldu, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1391 
Abdullah b. Ömer (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle derken dinlediğini nakletmiştir: "Herhangi biriniz 
Cuma namazına gelmek istediğinde yıkansın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1393 
Ömer b. Hattab (r.a.) 

"Hz. Peygamber yıkanmayı emrederdi" demiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1395 

Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Sizden birisi Cuma namazına gelirken yıkansın" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1396 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Cuma günü yıkanmak her baliğ olana vaciptir" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1397 
Hz. Aişe validemizin (r.ah.) naklettiğine göre: 

98 



Hz. Peygamber zamanında (gerek) Medine'ye yakın menzillerinden ve gerekse, 
Medine etrafındaki köylerden Cuma namazında nöbetleşe hazır bulunurlardı. 
Sırtlarında yün abalar olduğu halde toz toprak içinde gelirlerdi de vücutlarına toz 
toprak siner, bedenlerinden ter kokusu yayılırdı. Benimde yanlarında olduğum bir 
sırada bunlardan birisi Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Bunun üzerine Allah 
Resulü (a. s.): "Hiç olmazsa bu gününüz (Cuma günü) için iyice yıkanıp 
temizlenseniz!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1398 
Ibn Abbas (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) Cuma günü yıkanma hususundaki sözünü zikretti. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1401 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Her hafta gusül edip bütün vücudu yıkamak, (Cumaya 
giden) her müslüman üzerine Allah'ın bir hakkıdır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1402 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Her kim Cuma 
günü cünüplükten temizlendiği gibi yıkanıp sonra (ilk vakitte Cuma namazına) 
giderse bir deve kurban etmiş gibi, ikinci vakitte giderse bir sığır kurban etmiş gibi, 
üçüncü vakitte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü vakitte 
giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi, beşinci vakitte giderse bir yumurta tasadduk 
etmiş gibi sevap kazanır, imam hutbeye çıkınca Melekler hazır olur, hutbeyi 
dinlerler." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1403 



99 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.); "Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına sus desen 
dahi, boş konuşmuş, Cumanın sevabını kaçırmış olursun" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1404 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber Cuma gününden bahisle; "Onda öyle bir vakit vardır ki, hiç bir 
müslüman kul namazda bulunup ve o saate rast getirip, Yüce Allah'tan bir şey 
dilemez ki, Allah ona dilediğini bahşetmesin" buyurmuş ve o vaktin kısa olduğunu 
anlatmak için eli ile işaret etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1406 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Bizler (kitap ehline nazaran) daha sonra gelenleriz. 
Kıyamet gününde ise en önde bulunacağız. Çünkü (bizden başka) kendilerine 
kitap verilen her ümmet bizden öncedir. Bize ise Kitap onlardan sonra verildi. 
Birde Allah'ın bize farz kıldığı şu Cuma günü yok mu! Allah bizleri ona hidayet 
buyurdu. Binaenaleyh halk bunda bize tabi olacaktır. Yahudilerin (ibadet günü) 
yarın. Hıristiyanların ki ise daha sonraki gündür" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1412 
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: 

"Biz ancak Cuma namazından sonra kaylule (gündüz uykusu) yapar ve yemek 
yerdik." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1422 
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatır: 



100 



"Allah Resulü (a. s.) ile birlikte Güneş (ortadan Batıya) meylettiği zaman Cuma 
namazını kılardık. Sonra dönüp giderken gölge yerleri araştırırdık." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1423 



"Hz. Peygamber (a. s.) Cuma günü tıpkı sizin şimdi yaptığınız gibi ayakta hutbe 
okur, sonra oturur, sonra yine ayağa kalkardı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1425 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Cuma günü ayakta hutbe okuyordu. Bu sırada Şam'dan 
bir kervan geldi, insanlar o kafileye doğru gittilerde Peygamber'in yanında sadece 
oniki kişi kaldı. Bunun üzerine: Onlar bir ticaret veya bir eğlence gördükleri 
zaman ona yönelip dağıldılarda seni ayakta bıraktılar... ayeti indirildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1428 

Yaala b. Ümeyye'nin (r.a.) Safvan b. Yaala'dan, Onun da babasından rivayet 
ettiğine göre: 

Hz. Peygamber'in (a. s.) minberde, Cehennemde seslenirler: Ey Malik! "ayetini 
okurken işittiğini haber vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1439 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Cuma günü hutbe okurken Mescide biri girdi. Peygamber 
ona: "Ey filan! Sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O da: "Hayır" dedi. Bunun 
üzerine: "Kalk da namaz kıl" buyurmuştur. 




101 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1444 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Cuma günü sabah namazının ilk rekâtında: Elif laam 
Miim Tenziilu... (Secde, 32) ve ikinci rekâtta ise: Hel Eta Ale'l-Insani... (insan, 76) 
okurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1455 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Cumayı kıldığı zaman evine gider ve orada iki rekât daha namaz kılardı. Sonra 
da: "Allah Resulü (a. s.) böyle yapardı" derdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1460 
İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Allah Resulü (a. s.), Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı 
namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, 
sonra da hutbeyi okurlardı (Bir defasında) Hz. Peygamber'in (a. s.) hutbeden sonra 
(minberden) aşağıya indiğini (cemaatın dağılmaması için) eliyle oturun işareti 
yaptığını görür gibiyim. Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara 
yara kadınların bulunduğu yere geldi. Resulü Ekrem: Ey Peygamber! Mümin 
kadınlar Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, şartıyla sana biat etmeye geldikleri 
zaman. ayetini okuduktan sonra (kadınlara): "Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" 
diye sordu, içlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın: "Evet; Ey Allah'ın 
Resulü" dedi. Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Öyle ise 
sadaka verin" buyurdu. Bilâl elbisesini yayarak: "Babam, annem size feda olsun! 
Haydi gelin atın" dedi. Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl'in elbisesi içine 
atmaya başladılar. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1464 



102 



Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ramazan Bayramında Peygamber (a. s.) ayağa kalkıp önce namaz kıldırdı. 
Sonrada halka hutbe irat etti. Hz. Peygamber hutbeyi bitirince indi ve kadınların 
yanma geldi. Bilâl'in eline dayanarak kadınlara öğüt ve nasihatte bulundu. Bu 
sırada Bilâl elbisesini açmış, kadınlar da sadakalarını oraya koyuyorlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1466 

İbn Abbas (r.a.) ve Gabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) rivayetinde İbn Cureyc 
şöyle dedi: 

Atâ'ya ibn Abbas ve Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ne Kurban bayramı 
günü nede Ramazan bayramı günü ezan okunurdu, (ibn Cureyc der ki) Sonra bir 
müddet geçince Atâ'ya aynı meseleyi sordum. Bana Cabir b. Abdullah Ensari 
şöyle dedi: Ramazan bayramı günü imam namaza çıkarken, veya çıktıktan sonra 
namaz için ne ezan, ne ikamet, ne nida, ve ne de herhangi bir şey vardı. O gün ne 
nida vardır, ne ikamet. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1468 
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

"Peygamber (a. s.), Ebu Bekr ve Ömer, bunların hepsi de iki bayram namazını 
hutbeden önce kıldırırlardı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1471 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.), Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde namaz için 
namazgâha giderdi. Orada önce namaza başlardı. Namazı kıldırıp selam verince 
cemaat, namaz kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve cemaata dönerdi. Şayet bir 
müfreze gönderme durumu veya kendisinin bir başka şeye ihtiyacı varsa bundan 



103 



bahseder, gereğinin yapılmasını emrederdi. Hutbesinde: "Sadaka veriniz, sadaka 
veriniz, sadaka veriniz" buyururdu. En çok sadaka verenler ise kadınlar olurdu. 
Daha sonra namazgâhtan ayrılırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1472 



"Hz. Peygamber (a. s.) her iki bayramda da bize, evlenmemiş genç kızları, perde 
ehli hanımları namaz gâha götürmemizi emretti. Hayızlı kadınlara da 
müslümanların namaz kılacakları yerden uzaklaşmalarını emretti." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1473 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Bir defasında yanımda Ensar kızlarından ikisi olduğu halde Ebu Bekr yanıma 
geldi. Onlar Buas gününde Ensar'm yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri teğanni 
ediyorlardı. Ancak bu kızlar şarkı söylemeyi bir meslek edinmemişlerdi. Ebu Bekr 
(r.a.), Allah Resulü'nün (a. s.) evinde şeytan mızmarı mı? diyerek beni azarladı. Bu 
bir bayram günüydü. (Bunun üzerine) Resulü Ekrem (a. s.): "Ey Ebu Bekr! Her 
topluluğun bir bayramı var, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1479 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Habeşliler Allah Resulü'nün (a. s.) yanında mızraklarıyla oyunlar yaptıkları bir 
sırada Ömer b. Hattab (r.a.) çıkageldi. Hemen oynayanları uzaklaştırmak için çakıl 
taşlarına uzandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Onları bırak oynasmlar ey 
Ömer!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1485 




104 



Abdullah b. Zeyd Mazini (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"Allah Resulü (a. s.) namazgâha gidip yağmur duası yaptı. Kıbleye döndüğü 
sırada elbisesini ters çevirdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1486 
Enes b.Malik (r.a.) 

"Hz. Peygamber'in (yağmur duasında) ellerini koltuklarının beyazlığı 
görününceye kadar kaldırdığını gördüm" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1490 
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Bir Cuma günü Hz. Peygamber (a. s.) ayakta hutbe okurken Darul-Kaza 
tarafında zamanında mevcut olan kapıdan bir kimse Mescide girdi. Resulüllah'm 
karşısına dikilerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü (a. s.) mallar (hayvanlar) helak 
oldu, yollar kapandı. Yüce Allah'a dua et de bize yağmur versin!" Hz. Peygamber 
hemen ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur 
ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver." diye dua etti. Enes (r.a.) sözlerine devamla: 
Allah'a Yemin olsun ki; o sırada biz gökyüzünde hiç bir bulut parçası 
görmüyorduk. O zaman Seli dağı ile aramızda ev, bina hiçbir şey yoktu. Derken 
Resulüllah'm ardından, kalkan şeklinde bir bulut parçası görüldü. Sema'nm 
ortasına vannca yayıldı, sonra da yağmur yağmaya başladı. Yemin olsun, bir hafta 
Güneş yüzü göremedik. Gelecek cuma günü, yine Resulüllah ayakta hutbe irat 
ederken aynı kapıdan birisi girip Peygamber'in karşısına dikilerek: "Ey Allah'ın 
Resulü! Mallar helak oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de artık bu yağmurları 
bizden dindirsin" dedi. Enes (r.a.) bunun üzerine Allah Resulü (a. s.) ellerini 
kaldırarak: "Ey Allahım! Etrafımıza, üzerimize değil. Ey Allahım! Tepelere, 
bayırlara, dere içlerine ve otlaklara (yağdır) " diye dua etti. Bunun üzerine hemen 
yağmur kesildi. Biz namazdan çıktığımızda güneşte yürüdük. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1493 



105 



Hz. Aişe (nah.) validemiz şöyle haber vermiştir: 

"Hava rüzgârlı ve bulutlu olduğu zaman, Resulüllah'm (a. s.) yüzünde bundan 
dolayı (bir hoşnutsuzluk eseri derhal) belli olurdu. İşte o hâlinde bir yerde karar 
kılamaz, öteye beriye gidip gelmeye başlardı. Yağmur başladığında ise, sevinir ve o 
hâl kendisinden giderdi." Aişe (r.ah.), bu endişenin sebebini kendisinden 
sorduğumda, Hz. Peygamber: "Ümmetime herhangi bir azap musallat olmasından 
korktum" buyurmuştur. Yağmuru görünce de: "Bu rahmettir" buyururlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1495 
Ibn Abbas'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Ben Saba (rüzgân) ile yardım edildim. Ad Kavmi ise 
Debur (batı rüzgârı) ile helak edildiler." buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1498 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Resulüllah (a. s.) zamanında bir defa Güneş tutuldu. Allah Resulü halka namaz 
kıldırmak üzere kıyama durdu ve kıyamı çok uzattı. Sonra rükuya vardı, rükuyu 
da çok uzattı. Sonra başını kaldırıp kıyamı (yine) çok uzattı. Bu ikinci kıyam birinci 
kıyamdan kısa sürdü. Sonra tekrar rükuya vardı ve rükuyu çok uzattı. Ancak bu 
rükuda, önceki rükudan kısa idi. Daha sonra secdeye vardı. Sonra ayağa kalkıp, 
kıyamı uzattı. Bu, ilk kıyamdan az sürdü. Sonra rükuya varıp rükuyu uzattı. Bu 
rüku da ilk rüku'dan az sürdü. Sonra secde etti. Sonra güneş açılmış olduğu halde 
Resulüllah (a. s.) namazdan çıktı ve halka hutbe irat etti. (Bu hutbede) Allah'a 
hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz Güneş ve Ay Allah'ın 
(kudretini gösteren) ayetlerindendir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ya da doğumu için 
tutulmazlar. O halde siz bunu (Güneş veya Ay tutulmasını) gördüğünüzde hemen 
tekbir getirin. Allah'a duaya koyulun, namaz kılın, sadaka verin. Ey Muhammed 
ümmeti! Allah'a yemin olsun ki erkek veya kadın kulunun zina etmesinden dolayı 



106 



Yüce Allah'tan daha kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Ümmet-i Muhammedi 
Allah'a yemin olsun ki eğer benim bildiğimi sizler bilseydiniz, şüphesiz çok ağlar az 
gülerdiniz. (Sözüme kulak verin.) tebliğ ettim mi?" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1499 
Ibn Abbas'tan (r.a.) 

rivayet edildiğine göre, "Peygamber (a. s.) iki rekâtlı bir namaz içinde dört rüku 
ile dört secde yapmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1503 
Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) şöyle anlatır: 

"Resulüllah (a. s.) zamanında Güneş tutuldu. Aişe namaz kılarken, yanma 
girdim, insanlara ne oluyor ki, hep namaz kılıyorlar? dedim. (Güneş tutulduğunu 
anlatmak için) gök yüzüne doğru başı ile işaret etti. Bu bir ayet (yani azap veya 
Kıyamet alâmeti) mi? diye sordum. Başı ile "evet" diye işaret etti. (Bunun üzerine 
ben de namaza durdum). Hz. Peygamber (a. s.) kıraati oldukça uzattı. Nihayet 
bana baygınlık geldi. Yanıma bir kırba su almıştım. Ondan başıma ve yüzüme su 
dökmeye başladım. Sonra Güneş açılmış olduğu halde Resulüllah namazdan çıktı, 
Allah'a hamd ve senadan sonra insanlara şöyle hitap etti: "Şu makamda, Cennet 
ve Cehenneme varıncaya kadar daha önce görmediğim her şeyi gördüm. Bana 
vahy olundu ki, siz kabirlerde Mesih Deccal (yüzünden çekilecek) imtihanlara 
benzer, yahut ona yakın (ravi: Esma, bunun hangisini şöylediğini bilmiyorum, 
dedi), bir imtihan geçireceksiniz. (Kabirde) herhangi birinize gelinerek ona; bu 
adam hakkında ne biliyorsun? diye sorulacak. Mümin yahut yakîn sahibi (aradaki 
ravi: Esma, bunun hangisini söyledi, bilmiyorum, dedi) olan kimse: "O 
Muhammed'dir (a. s.) O, Allah'ın Resulüdür. Bize delillerle hidayet getirdi. Bizde 
davetini kabul ve ona itaat ettik" diyecek. Bu söz üç defa tekrarlandıktan sonra, o 
kimseye: "Sen rahat uyu! O zata inandığından şüphemiz kalmamıştır. Binaenaleyh 
yat da rahatına bak" denilecek. Şayet o kimse münafık ise yahut kalbinde şüphe 
varsa (ravi: Esma, hangisini söyledi bilmiyorum, dedi) o, bu soruya karşı: 



107 



"Bilmiyorum! insanlardan işittim, birşeyler söylüyorlardı, ben de söyledim" 
cevabını verecektir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1509 
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır: 

"Resulüllah (a. s.) zamanında Güneş tutulduğunda insanlar namaz toplayıcıdır 
nidasıyla namaza çağrıldılar ve Allah Resulü (a. s.) önce iki rüku bir secde yaptı, 
sonra kalkıp, yine iki rüku bir secde yaptı. Sonra da Güneş açıldı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1515 
Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Şüphesiz Güneş ile Ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. 
Allah, bunların tutulmasıyla kullarını korkutur. Güneş ve Ay insanlardan hiçbir 
kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Bu korkutucu ayetlerden bir şey 
gördüğünüzde, bu hâl ortadan kalkıncaya kadar hemen namaza durup, Allah'a 
dua ediniz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1516 
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) zamanında Güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber, 
bunun Kıyamet alâmeti olmasından korkarak telaşla kalktı ve Mescide geldi. O 
zamana kadar hiçbir namazda görmediğim en uzun kıyam, rüku ve secdelerle 
namaz kıldırdı. Sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın gösterdiği bu alâmetler hiç 
kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayıdır. Ancak Yüce Allah bu 
alâmetlerle kullarını uyarır. Siz bunları gördüğünüzde hemen Allah'ı zikre, O'na 
yalvarmaya ve O'ndan bağışlanma dilemeye koyulun." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1518 



108 



Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Şüphesiz Güneş ve Ay hiçbir kimsenin ne ölümünden, ne de 
doğumundan dolayı tutulmazlar. Fakat bunlar, Allah'ın (kudretine delalet eden) 
alâmetlerinden ikisidir. Bunların tutulduklarını görünce hemen namaza durun" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1521 
Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır: 

Resulüllah (a. s.) zamanında (Peygamber'in oğlu) İbrahim vefat ettiği gün Güne 
tutuldu. (Halk, Güneş ibrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dediler). Bunun 
üzerine Hz. Peygamber (a. s.): "Güneş ve Ay, Allah'ın alâmetlerinden iki alemettir. 
Bunlar hiç bir kimsenin ne ölümü ve ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. 
Bunların tutulduklarını gördüğünüzde hemen Allah'a dua ediniz ve bu durum 
ortadan kalkıncaya kadar namaz kılınız" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1522 
Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz Peygamber'in (a. s.) yanında bulunduğumuz bir sırada kızlarından biri, 
Peygamber'i çağırmak için bir haberci gönderdi. Babasına bir çocuğunun yahut 
bir oğlunun ölüm hâline girdiğini haber veriyordu. Resulüllah kızının gönderdiği 
elçiye: "Onun (Zeynep) yanma dön ve kendisine şunu haber ver: Şüphesiz ki, 
Allah'ın aldığı ve verdiği her şey O'na aittir. Her şey Allah katında muayyen bir 
müddete bağlanmıştır. Yine ona şu emrimi bildir: Sabretsin ve sevabını Allah'tan 
beklesin." Bunun üzerine elçi geri döndü. Bu defa o (Zeynep) Peygamber'e 
yeminle, gelmesi için tekrar haber gönderdi. Bu haber üzerine Allah Resulü (a. s.) 
ve onunla beraber bulunan Sa'd b. Ubade ile Muaz b. Cebel de kalktılar. Ben de 
onlarla beraber (Zeyneb'in evine) gittim. Çocuk, sanki eski bir kırba içindeki su 
gibi can çekişir bir vaziyette, Hz. Peygamber'e verildi. Allah Resulü (a. s.) ise göz 
yaşı döküyordu. Sa'd b. Ubade (hayretle): "Ey Allah'ın Resulü! Bu ne hâl?" dedi. 



109 



Resulüllah (a. s.): "Bu (göz yaşı), Allah'ın kullarının gönüllerine koyduğu bir 
rahmettir. Yüce Allah, kullarından ancak merhametli olanlanna rahmet edecektir" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1531 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Sa'd b. Ubade hastalanmıştı. Resulüllah (a. s.), Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. 
Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mesûd ile onu ziyarete geldiler. Hz. Peygamber (a. s.) 
Sa'd b. Ubade'nin yanma geldiğinde onu ev halkı tarafından çepeçevre kuşatılmış 
vaziyette buldu, ve; "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler, "Hayır Ey Allah'ın 
Resulü!" dediler. Bunun üzerine Resulüllah duygulanıp ağladı. Topluluk, onun 
ağladığını görünce onlarda ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bilmez 
misiniz? Allah göz yaşı ve üzüntüden dolayı kişiye azap etmez. (Eliyle diline işaret 
ederek), işte bunun yüzünden (ya) azap eder, veya merhamet eyler" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1532 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Gerçek sabır musibetle ilk karşılaşıldığında tahammül 
edebilmektir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1534 
Ömer b. Hattab'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber: "Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap olunur" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1536 



no 



(Ibn Ömer'in (r.a.) şöyle söylediğini ) Abdullah b. Ubeydullah b. Ebu Müleyke 
haber vermiştir: Ibn Ömer'in yanında oturuyordum. Biz Osman'ın kızı Ummü 
Eban'm cenazesini bekliyorduk. Onun yanında Osman b. Amr da vardı. Daha 
sonra Ibn Abbas da geldi. Onu bir kimse elinden tutarak getiriyordu. Öyle 
zannediyorum ki o kimse Ibn Abbas'a, Ibn Ömer'in bulunduğu yeri haber verdi. 
Böylece Ibn Abbas geldi ve benim yanıbaşıma oturdu. Böylece ben, Ibn Ömer ile 
Ibn Abbas'm arasına oturmuş oldum. Bu sırada evden kadınlardan bir feryat 
yükseldi. Bunun üzerine Ibn Ömer Osman b. Amr'a kalkmasını ve onları nehy 
etmesini istercesine, Allah Resulü'nün (a. s.): "Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisine 
ağlamasından dolayı azap edilir." buyurduğunu işittim dedi. Abdullah bu rivayeti 
umumi manada, herhangi bir kayıt koymadan haber verdi. Bunun üzerine Ibn 
Abbas şöyle dedi: Biz Müminler'in Emîri Ömer b. Hattab (r.a.) ile beraber 
bulunuyorduk. (Mekke ile Medine arasındaki) Beyda mevkiinde durakladığımızda 
bir ağacın altına inmiş bir kimse göründü. Ömer bana, git bak, bu zat kimdir? 
bana bildir dedi. Ben de gittim, bir de baktım ki o Suheyb idi. Hemen Ömer'e 
döndüm ve ona; bana bu zatın kim olduğunu sana bildirmemi emretmiştin. O zat 
Suheyb'dir dedim. Ömer (r.a.) ona emret, bize katılsın dedi. Ben: Suheyb'in 
beraberinde ailesi de vardır, dedim. Ömer: Beraberinde ailesi olsa da, dedi. (Ravi 
Eyyûb ihtimalli olarak, ona emret bize katılsın, dediğini de nakletti.) Nihayet 
beraber Medine'ye geldik. Çok zaman geçmeden Ömer yaralandı. Suheyb Vah 
kardeşim! Vah arkadaşım! diyerek (ağlaya ağlaya) geldi. Ömer "Bilmezmisin yahut 
işitmedin mi ki," (ravi Eyyûb Yahut da şöyle demiştir, dedi: Bilmedin, işitmedin mi 
ki): Allah Resulü (a. s.): "Ölü, ailesinin kendisine bazı ağlamalarından dolayı azap 
olunur" buyurmuştur, dedi. Ravi şöyle ilâve etmektedir: Abdullah, kendi rivayetini 
kayıtsız olarak haber verdi. Ömer ise: Ağlamanın bazısı sebebiyle diye kayıtlı 
söyledi. Sonra kalkıp Aişe'nin yanma girdim ve kendisine Ibn Ömer'in söylediği 
hadisi naklettim: Bunun üzerine Aişe (r.ah.) şöyle dedi: "Hayır! Allah'a yemin 
ederim ki, Resulüllah (a. s.) kesinlikle; ölü, bir kimsenin ağlamasıyle azap olunur" 
dememiştir. Fakat Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, ailesinin 
ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır. Hiç şüphesiz, güldüren de ağlatan da 
Allah'tır. Ve hiç bir günahkâr diğerinin günahını çekmez. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1543 



111 



Muğire b. Şu'be (r.a.) Allah Resulü'nden (a. s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: 

"Her kim için, üst baş yırtılarak, çığlık ve feryat ile ağlanırsa bundan dolayı o 
kimse, Kıyamet günü muhakkak azap görür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1549 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Allah Resulü (a. s.) (Mute şehitleri) Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve 
Abdullah b. Revaha'nm şahadet haberleri kendisine ulaştığında Mescitte oturdu. 
Oldukça üzüntülü görülüyordu. Ben kapının görülebilecek bir aralığından 
kendisine bakıyordum. Bu sırada Resulüllah'a birisi geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! 
Cafer'in kadınları (ağlaşıyorlar) dedi ve bağırıp çağırarak ağladıklarını söyledi. Hz. 
Peygamber de o kimseye, gitmesini ve kadınları bu çığlıktan men etmesini istedi. 
Bunun üzerine o kimse gitti. Sonra yine Peygamber'e gelip kadınların kendisine 
itaat etmediklerini söyledi. Resulüllah ona ikinci defa gidip kadınları 
vazgeçirmesini emretti. O adam gitti. Sonra tekrar geldi ve: Ey Allah'ın Resulü 
kadınlar bize üstün geldiler dedi. Ravi Aişe (r.ah.) dedi ki, Resulüllah o adama: 
"Haydi git, bu kadınların ağızlarına toprak saç" buyurdu, bende o adama: "Allah 
seni zelil etsin! ne Resulüllah'm sana verdiği emri yerine getirdin, ne de hüzün 
içinde bulunan Peygamber'in kendi hâline bıraktın!" dedim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1551 
Ummü Atiye (r.ah.) şöyle bildirmiştir: 

Resulüllah (a. s.) biz kadınlardan biatla birlikte ölüye saç-baş yolarak 
ağlamayacağımıza dair söz almıştı. Beş kadından başka bizden hiçbir kadın 
sözünde durmadı. (Bu beş kadın): Ümmü Süleym, Ümmül-Ala, Muaz'm karısı 
olan Ebu Sebre kızı, yahut Ebu Sebre kızı ve Muaz'm karısı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1552 



112 



Ümmü Atiye (r.ah.) 



"Biz kadınlara cenazeleri takip etmek yasaklandı. Cenazeler ardından gitmek 
bizim üzerimize vacip kılınmadı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1555 



Biz kızını yıkarken, Peygamber (a. s.) yanımıza girip şöyle buyurdu: "Kızımı su 
ve sidr ile üç veya beş, hatta gerek görürseniz Fazla da yıkayabilirsiniz. En son 
yıkayışta kâfur yahut kâfur cinsinden bir koku kullanınız. Yıkamayı bitirdiğinizde 
bana bildiriniz. "Biz yıkamayı bitirince Peygamber'e haber verdik. Resulüllah bize 
hıkıv denilen kendi izarını verdi ve: "Bunu kızıma iç gömleği yapınız!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1557 
Habbab b. Eret (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) ile beraber Allah yolunda O'nun rızasını kastederek 
(Medine'ye) hicret ettik. Artık bizim mükâfatımızı vermek (Allah'ın vaadinin yerine 
getirilmesi olarak şer'an) Genab-ı Hakk'a vacip oldu. Yoldaşlarımızdan bu sevap ve 
nimetten hiçbir şey istifade etmeden Ahire te gidenler vardır. Musab b. Umeyr (r.a.) 
bunlardan biridir. Musab, Uhud günü şehit olmuştu da ona kefen yapacak bir şey 
bulunamamış ancak bir kaftan bulunmuştu. Bizler o kaftanı şehidin başı üzerine 
koyduğumuzda ayakları dışarda kalıyor, ayakları üstüne koyduğumuzda başı açığa 
çıkıyordu. (Bu yokluk karşışmda) Resulüllah (a. s.) bize: "Kaftanı başından itibaren 
sarınız, ayaklarının üstüne de ızhır (denilen kokulu ottan) koyunuz" buyurdu. 
Dostlarımızdan kendilerine hicret semeresi ulaşan ve bu meyveyi devşirenler de 
vardır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1562 




113 



Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) pamuktan dokunmuş suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen 
bezi içinde kefenlendi. Bunların içinde gömlek ve başlık (imame) da yoktu. Izar ve 
ridadan ibaret olan hülleye gelince bunun Resulüllah'a kefen yapılması için satın 
alınmış olunduğu hususunda insanlarda bir şüphe hasıl oldu. Neticede bu hülle 
terk olundu da Resulüllah pamuktan suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi 
içinde kefenlendi. O hülleyi Abdullah b. Ebu Bekr almıştı da öldüğünde kendimi 
bununla kefenleyeyim diye onu muhafaza edeceğim, demişti. Sonra Yüce Allah 
Peygamber 'inin bununla kefenlenmesine razı olsaydı bunun içinde kefenlenirdi. 
(Onun kefenlenmediği bir hülleyi ben de kefen edinmem deyip) bu hülleyi sattı ve 
bedelini de tasadduk etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1563 
Hz. Aişe annemiz (r.ah.) 

"Resulüllah (a. s.) vefat ettiği zaman bütün bedeni (hıbere denilen) beyaz Yemen 
bürdesiyle örtüldü" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1566 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Cenazeyi (itidal ile) süratlice naklediniz. Eğer bu ölü iyi 
bir kişi ise bu bir hayırdır, (muhtemelen dedi ki) onu (bir an evvel kabirdeki) hayır 
ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze iyi bir kişi değilse bu da bir 
şerdir. (Bir an evvel) o şerri omuzlarınızdan atmış bulunursunuz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1568 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Her kim cenaze namazı kılmmcaya kadar cenazede hazır 
bulunursa ona bir kırat, her kim de gömülünceye kadar beklerse ona da iki kırat 



114 



(sevap) vardır." buyurmuştur, iki kırat nedir? diye sorulduğunda Hz. Peygamber: 
"iki büyük dağ gibi" diye cevap vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1570 

Hz. Peygamber'in (a. s.) azatlısı Sevban'm (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Kim bir cenaze namazı kılarsa onun için bir kırat (sevap) 
vardır. Eğer defninde de hazır bulunursa iki kırat olur. Bir kırat Uhud (dağı) 
kadardır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1575 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Bir cenaze geçirildi ve hayırla anıldı. Bunun üzerine Peygamber (a. s.): "Vacip 
oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Bir cenaze daha geçirildi, bu da kötülendi. 
Bunun hakkında da Peygamber (a. s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" 
buyurdu. Ömer (r.a.), annem babam sana feda olsun! Bir cenaze geçirildi ve şer ile 
tavsif edildi. Bunun üzerine: "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" dediniz. Bir 
cenaze daha geçirildi, o da şer ile vasfedildi buna da: "Vacip oldu,Vacip oldu, 
vacip oldu" buyurdunuz (Bunun sebebi nedir?) diye sordu. Allah Resulü (a. s.) 
cevaben: "Hayırla andığınız kimseye Cennet vacip oldu. Şerle andığınız kimseye 
de Cehennem vacip oldu. (Çünkü) sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler 
yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yerüzünde Allah'ın şahitlerisiniz" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1578 
Ebu Katâde b. Rebiy (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Resulüllah'm (a. s.) yanından bir cenaze geçirilmişti. Hz. Peygamber: "Kendisi 
rahatlayan veya kendisinden kurtulunandır." buyurdu. Sahabeler: "Rahatlayan 
veya kendisinden rahatlanan nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Peygamber 



115 



(a. s.): "Mümin olan kul Dünyanın yorgunluklarından rahatlar, kötü olan kimseye 
gelince, diğer insanlar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup istirahat 
ederler" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1579 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

"Resulüllah (a. s.) Necaşi'nin vefatını aynı gün insanlara haber verdi. Daha 
sonra halkı musallaya çıkarıp dört tekbir aldı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1580 
Gabir b. Abdullah'ın (r.a.) haber verdiğine göre: 

"Allah Resulü (a. s.) (Habeş Kralı) Necaşi Ashame üzerine dört tekbir alarak 
gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1582 
Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"Resulüllah (a. s.) cenaze defnedildikten sonra bir kabir üzerine dört tekbir 
alarak namaz kıldırmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1586 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Zenci bir kadın (veya genç bir kimse) Mescidi süpürüp temizlerdi. Bir gün 
Resulüllah (a. s.) onu göremeyince; ne oldu? diye sordu. Sahabeler: O öldü, deyince 
Resulüllah (a. s.): "Bana (vefatını) niçin haber vermediniz?" dedi. Sahabeler sanki 
onu küçümsemişler ve önem vermemişlerdi. Bunun üzerine Resulüllah: " (Haydi) 
kabrini bana gösteriniz." buyurdu. Kendisine gösterdiler, o da bu kabir üzerine 
namaz kıldı. Sonra da şöyle buyurdu: "Şu kabirlerin içi kabir sahihlerine (azap 



116 



olacak kadar) zulmetle doludur. Yüce Allah üzerlerine kılacağımız namaz ile onları 
aydınlatır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1588 

A 

Amir b. Rabîa'nm (r.a.) rivayetine göre, Allah Resulü (a. s.): 

"Bir cenaze gördüğünüzde cenaze sizi geride bırakana yahut, cenaze 
(omuzlardan yere veya kabre) konuluncaya kadar ayağa kalkınız" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1590 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Bir cenazeyi takip ettiğiniz zaman o,(omuzlardan yere) 
konuluncaya kadar oturmayınız" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1591 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulüllah (a. s.) hemen o cenaze için ayağa 
kalktı. Biz de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktık ve: "Ey Allah'ın 
Resulü! Bu bir Yahudi kadınının cenazesidir" dedik. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.): "Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde 
hemen ayağa kalkınız" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1593 

Kays b. Sa'd'm (r.a.) rivayetinde Ibn Ebu Leyla şöyle nakletmiştir: 

Kays b. Sa'd ile Sehl b. Huneyf, Kadisiyye'de bulunurlarken yanlarından bir 
cenaze geçti. Bunlar ayağa kalktılar. Kendilerine; bu cenaze, bu yer halkından 
(yani zımmilerden) dır, denildiğinde Kays ile Sehl de: Resulüllah'm (a. s.) yanından 



117 



bir cenaze geçmişti. Allah Resulü, ayağa kalktı. Bunun bir Yahudi cenazesi olduğu 
kendisine bildirildiğinde: "Bu da bir insan değil mi?" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1596 
Semure b. Cündüb (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"Ben, lohusalı iken ölen Ummü Kaab adındaki kadının cenaze namazını 
Peygamber'in (a. s.) arkasında kıldım. Resulüllah, namaz esnasında cenazenin (tam) 
ortası hizasına doğru durdu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1602 
ZEKÂT 

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Beş vesk miktarının aşağısında zekât 
yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında da zekât yoktur. Yine beş 
ukıyye (yani iki yüz dirhem) den az miktar (gümüş) da da zekât yoktur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1625 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Müslüman kimse üzerine, hizmetçisi ve atından dolayı zekât 
yoktur" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1631 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Ömer'i (r.a.) zekât toplaması için gönderdi. (Ancak) İbn Cemil, 
Halid b. Velid ve Resulüllah'm amcası Abbas'm, zekât vermedikleri (Ömer 



118 



tarafından Peygamber'e) iletildi. Bunun üzerine Resulüllah (a. s.) şöyle buyurdu: 
"Ibn Cemil zekât vermekten nasıl geri durabilir ki? O fakir iken Allah onu zengin 
kılmıştır. Halid'e gelince, siz (Halid'den zekât istemekle) ona zulm ediyorsunuz. 
Halid zırhlarını ve bütün harp aletleri ve hazırlıklarını Allah yoluna tahsis etmiştir. 
Abbas'a gelince onun zekâtı (müddetinden önce) bir misli ile beraber (verilmiş 
olup) bendedir." Sonra Hz. Peygamber: "Ey Ömer! Sen kişinin amcasının, 
babasının öz kardeşi olduğunu bilmiyor musun?" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1634 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

"Resulüllah (a. s.) Ramazan da fıtır sadakasını müslümanların hür, köle, erkek, 
kadın her birisi üzerine, hurmadan bir sa f yahut arpadan bir sa' olarak emir 
buyurdu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1635 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Biz fıtır sadakasını her çeşit yiyeceklerden bir sa' olarak ayırırdık: Arpadan bir 
sa' veya hurmadan bir sa f veyahut ekıt (yağı alınmamış kuru yoğurt) den bir sa f 
veyahutta kuru üzümden bir sa' olarak. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1640 
Ibn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.); fıtır sadakasının, insanlar Bayram namazına gitmeden 
önce verilmesini emretmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1645 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 



119 



Resulüllah (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüşün zekâtını vermeyenler, 
Kıyamet günü o altın ve gümüşleri kendileri için ateşten levhalar hâline getirilir; 
üzerleri Cehennem ateşinde kızdırılır. Sonra bu kızgın levhalarla böğürü, alnı ve 
sırtı yakılır. Bunlar soğudukça azap için yeniden tekrarlanır. Bu azaplandırma, 
miktarı ellibin yıl olan bir günde kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam 
eder. Neticede o kimse, Cennet veya Cehenneme doğru giden yolunu görür (veya 
kendisine gösterilir) " Ey Allah'ın Resulü (a. s.)! zekâtı verilmeyen develer ne 
olacak? diye sorulduğunda, "Kendilerinden zekât hakları ödenmeyen her deve 
sahibi de (bu hayvanların haklarından birisi de su başlarına geldikleri günde 
sütlerinin sağılması ve fakirlere ve yolculara içirilmesidir) Kıyamet gününde 
kendisi o develer için düz ve geniş bir sahaya yatırılır. Olduklarından daha iri 
halleri ile ve onlardan bir tek deve yavrusu da zayi edilmeksizin hepsi onu ayakları 
ile çiğnerler, ağızları ile ısırırlar. Deve sürüsünün sonu o kimseye uğrayıp geçince 
baş tarafı tekrar ona uğratılır. Bu azaplandırma, uzunluğu elli bin sene olan bir 
gün içinde, kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam eder. Nihayet o 
kimseye, ya Cennet veya Cehenneme doğru uzanan yolu gösterilir." Ey Allah'ın 
Resulü! zekâtı verilmemiş sığır ve davarlar ne olacak? denildi. Allah Resulü (a. s.): 
"Kendilerinden (zekât) haklan ödenmeyen her sığır ve davar sahibi de, Kıyamet 
günü onlar için dümdüz bir sahaya yatırılır. Bu hayvanlardan hiçbirini 
kaybetmeksizin ve içlerinde ne iki boynuzu bükülü, ne boynuzsuz ve ne de içeri 
giren boynuzu kırılmış bulunmaksızın hepsi boynuzları ile o şahsı toslayacak, 
ayaklarıyla da çiğneyecektir. Bu sürünün baş tarafı onun üzerinden geçtiğinde 
sonu tekrar geri döndürülür. Bu azap da miktarı elli bin sene süren bir günde, 
kullar arasındaki bütün haklar ödeninceye kadar devam eder. Sonunda ya Cennet 
veya Cehenneme doğru olmak üzere o kula yolu gösterilir." buyurdu. Ey Allah'ın 
Resulü! Zekâtı verilmemiş atlar ne olacak? denildi. Hz. Peygamber (a. s.): "Atlar üç 
kısımdır: At bazı kimseler için bir günah, bazısı için ihtiyacına bir perde, bazısı için 
de sırf hayır ve sevaptır. At, kendisi için günah olana gelince o, atını gösteriş için, 
övünmek için, islâm halkına düşmanlık için besler, işte bu at o kimse için büyük 
bir vebaldir. At kendi ihtiyacı için bir perde olan kimseye gelince o, atını Allah 
yolunda bağlar, sonra da gerek hayvanların sırtındaki Allah hakkını (cihat için 
binmek, bindirmek) gerek muayyen bir Allah hakkı olan zekâtı unutmaz, işte bu 
da o kimse için perdedir. At, kendisine hayır ve sevap olan kimseye gelince o, atını 



120 



müslümanlar lehine Allah yolunda cihat maksadıyle bağlamıştır. Atı da bol otlu 
geniş bir sahada veya çayırda beslenirse atın bu bol otlu sahadan veya çayırdan 
yediği herbir şeyin sayısınca sahibi için muhakkak birçok güzellikler, iyilikler 
yazılır. Atın gübreleri ve bevilleri sayısınca da sahibi için haseneler yazılır. Hele bir 
de atın ipi kopsa da şahlanarak bir veya iki yüksek yere (yahut bir veya iki mil 
mesafeye) kadar raks edip neşe ile koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve 
gübreleri sayısınca Allah sahibine iyilikler yazar. Bir de hayvan (bu arada) bir 
nehre uğrayıp da ondan içerse, sahibi sulamak istememiş olsa bile Allah o kimse 
için atının içtiği su damlası sayısınca iyilik yazacaktır." Ey Allah'ın Resulü! Eşekler 
(deki hüküm) nasıldır? denildi. Resulüllah: "Eşekler hakkında bana bir şey 
indirilmiş değildir. Ancak bana her hükmü cami, nadir bir vecize olan şu: Her kim 
zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Her kim de zerre miktarı bir şer işlemişse 
onun karşılığını görürayetleri indirilmiştir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1647 
Ebu Zerr (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Bir defasında Peygamber'in (a. s.) yanma vardığımda, kendisi Kâbe'nin 
gölgesinde oturmaktaydı. Beni görünce: "Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki 
muhakkak onlar çok büyük hüsranda (zararda) dırlar!" dedi. Nihayet ben 
oturdum, fakat oturmada karar ve sebat kılamadım, kalkıp: Ey Allah'ın Resulü! 
Babam ve annem sana feda olsun. Bu büyük ziyanda olanlar kimlerdir? diye 
sordum. Resulüllah (a. s.) şöyle buyurdu: "Onlar malları çok olan zenginlerdir. 
Ancak bunlardan şöyle, şöyle, şöyle verenler müstesnadır. (Bunu önündeki, 
arkasındaki, sağındaki ve solundaki fakirlere ve hayır yerlerine verişi işaret ederek 
söyledi). Onlar ne kadar da azdır! zekâtlarını ödemeyen deve, sığır ve davar sahibi 
herkese Kıyamet gününde bu hayvanlar, olduklarından daha iri ve daha semiz 
olarak gelecekler. Boynuzları ile sahihlerini toslayacak ve sert ayaklarıyla da 
çiğneyeceklerdir. Bütün insanlar arasında hüküm verilinceye kadar o sürülerin 
sonu geldikçe tekrar döndürülecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1652 



121 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Uhud dağı kadar altınım olsa, üçüncü gece gelirken, 
(henüz vaadesi dolmamış veya alacaklısı gelmemiş olan) üzerimdeki bir borç için 
muhafaza ettiğim dinar hariç, ondan yanımda bir dinann dahi kalması beni 
sevindirmez" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1653 
Ebu Zer'in (r.a.) rivayetinde 

Ahnef b. Kays şöyle anlatır: Medine'ye geldim, içlerinde Kureyş ileri 
gelenlerinden bir cemaatin bulunduğu bir halkada otururken kaba elbiseli, sert 
vücutlu ve sert çehreli bir adam çıkageldi. Cemaatin yanında durup: "Altın ve 
gümüşleri biriktirip infak etmeyenlere, üzeri Cehennem ateşinde kızdırılmış taşlan 
haber veriyorum. Bu taşlar onlardan her birinin memesi ortasına konulur, iki 
kürek kemiğinden çıkar. Kürek kemikleri üzerine konulur, memeleri ortasından 
dışarı çıkar. Böylece kürek kemikleri ile memeleri arasında gider gelir" dedi. 
Bunun üzerine cemaat başlarını önlerine indirdiler. Bunlardan kimsenin onlara 
cevap verdiğini görmedim. Sonra o kimse geri dönüp gitti. Ben de onun 
arkasından gittim. Nihayet o bir direğin yanma oturdu ona: "Ben bu insanların, 
senin söylediğin sözlerden hoşlanmadıklarını sanıyorum" dedim. O cevaben: 
"Bunlar hiçbir şeyi akıl etmiyorlar." Dostum Ebu'l-Kasım (a. s.) beni çağırdı. Ben 
de ona icabet ettim. "Uhud'u görüyor musun?" dedi. Kendisinin bir ihtiyacı için 
beni oraya göndereceğini zannederek, gündüzden ne kadar zaman kaldı diye 
Güneşe baktım ve evet Uhud'u görüyorum, dedim. Bunun üzerine Allah Resulü 
(a. s.): "Uhud dağı kadar altınım olup, üç dinar hariç, bunun hepsini infak etmek 
isterim" buyurdu. Sonra, bu insanlar Dünya malı topluyorlar başka bir şey 
düşünmüyorlar! Ahnef devamla ona, seninle bu Kureyş'li kardeşlerinin arasında 
ne var ki, onların yanma gelmiyor ve onlardan birşey istemiyorsun? dedim. Allah'a 
yemin ederim ki Allah ve Resulüne kavuşuncaya kadar ben onlardan hiç bir 
Dünya malı istemem ve onlara dinden birşey de sormam, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1656 



122 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Yüce Allah: Ey Adem oğlu! Infak et ki ben de sana infak 
edeyim" Ibn Nümeyr'in rivayetinde: "Allah kerem sahibidir. O, son derece 
cömerttir. Onu gece gündüz hiçbir şey eksiltmez" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1658 
Gabir (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Uzre oğullanndan bir kişi kölesine, kendisi öldükten sonra azat olup hürriyetine 
kavuşacağını söyledi. Bu haber Resulüllah'a ulaştığında ona: "Senin bundan başka 
bir malın var mı? diye sordu. O: Hayır, dedi. Resulüllah köleyi ondan alıp: Bunu 
benden kim satın alır?" dedi. Bunun üzerine Nuaym b. Abdullah Adevi o köleyi 
sekiz yüz dirhem karşılığında satın aldı. Sonrada bu bedeli Resulüllah'a getirdi. 
Hz. Peygamber de bu parayı, Uzre oğullarından olan o zata vererek şunları 
söyledi: "Önce kendinden başlayıp, şahsi ihtiyaçlarını gider. Geriye bir şey kalırsa 
bunu ev halkın için sarf et. Bundan da bir şey artarsa bunu da akraba ve 
hısımlarına sarf eyle. Bunlardan birşey artarsa onu da şöyle şöyle sadaka yap." Son 
kısımla ilgili olarak, önündeki, sağındaki ve solundaki ihtiyaç sahihlerine diye işaret 
ediyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1663 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Ebu Talha, Medine'de Ensar'm en zenginlerinden birisi idi. Ona mallarının en 
sevimlisi ise, Beyraha denilen bahçesiydi. Bu bahçe, Mescidin karşısında idi. 
Resulüllah (a. s.) oraya girer ve onun içindeki güzel sudan içerdi. Enes sözlerine 
devamla: Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça asla iyiliğe 
erişemezsiniz her ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilirayeti nazil olunca Ebu 
Talha kalkıp Resulüllah'a geldi ve Allah kitabında: Sevdiğiniz şeylerden (Allah 
yolunda) harcamadıkça asla iyiliğe erişemezsiniz... buyuruyor. Mallarımın bana en 



123 



sevimlisi Beyraha'dır. O, Allah için bir sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve Allah 
indinde onun tükenmez bir Ahiret azığı olmasını umarım. Ey Allah'ın Resulü! bu 
bahçemi istediğin gibi sarf edebilirsin, dedi. Hz. Peygamber: "Bu büyük bir şey! 
bu, sahibine kazanç veren bir maldır, bu sahibine kazanç getiren bir maldır. O 
bahçe hakkında söylediğini işittim. Ben bu bahçeyi akrabalanna tasadduk ve tahsis 
etmeni uygun buluyorum" dedi. Bunun üzerine Ebu Talha onu akrabaları ve 
amca oğulları arasında taksim etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1664 
Meymune bt. Haris'in (r.ah.) rivayet ettiğine göre: 

Kendisi, Resulüllah (a. s.) zamanında sahip olduğu bir cariyeyi azat etmişti. Bu 
durumu Hz. Peygamber'e bildirdiğinde Allah Resulü (a. s.): "Şayet bu cariyeyi 
dayılarına hediye etseydin daha fazla sevap kazanırdın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1666 
Zeyneb'in (r.ah.) bildirdiğine göre: 

Resulü (a. s.): "Ey kadınlar topluluğu, kendi ziynet eşyalarınızdan da olsa sadaka 
veriniz" buyurdu. Bunun üzerine ben Abdullah'ın (r.a.) yanma dönüp: Sen fakir bir 
kişisin Resulüllah ise bize sadaka vermemizi emir buyurdu. Sen Peygamber'e git ve 
ondan şunu sor: Kocama ve ilgililerime infak etmem benden sadaka yerine geçer 
ve kâfi gelir mi? Yoksa sadakalarımı sizden başkalarına mı vereyim? dedim. 
Abdullah bana, Resulüllah'a sen git ve bunu sor, dedi. Bunun üzerine ben gittim. 
Resulüllah'm kapısında Ensar'dan bir kadını (bekler) gördüm. Onun meselesi de 
benimki gibiydi. Resulüllah kendisine Allah tarafından bir heybet verilmişti de 
(herhangi bir kimse yanma girmeye cesaret edemezdi). Derken yanımıza Bilâl 
geldi, biz ona: Resulüllah'a git ve ona haber ver ki; kapıda iki kadın var sizden; 
kocalarına ve himayelerinde bulunan yetimlere sadaka verip infak etmeleri, 
kendilerinden sadaka yerine geçer mi? diye soruyorlar de. Fakat bizim kimler 
olduğumuzu ona haber verme dedik. Bilâl, Resulüllah'm yanma girip bu hususu 
ondan sordu. Resulüllah Bilâl'e: "Kim onlar?" dedi. Bilâl de: "Ensar'dan bir kadın 



124 



ile Zeynep" dedi. Resulüllah: "Zeynep'lerin hangisidir?" diye sordu. Bilâl: 
"Abdullah'ın hanımıdır." dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a. s.) ona: "Evet, 
bunlardan her birinin sadakası için iki sevap vardır: Biri akrabalık (sılayı rahim) 
ecri, öbürü de sadaka sevabı" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1667 
Ummü Seleme (r.ah.) şöyle anlatır: 

"Bir kere ben, Ey Allah'ın Resulü! (ölen eşim) Ebu Seleme'nin oğullarına infak 
ettiğimden dolayı bana bir sevap var mıdır? Ben onlara infak ediyorum. Onları 
şöyle şöyle muhtaçlar hâlinde terk etmiyorum. Onlar benim de çocuklarımdır?" 
diye sordum. Resulüllah (a. s.): "Evet, onlara yaptığın infak sebebiyle sana sevap 
vardır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1668 
Ebu Mesûd Bedri'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Bir Müslüman kendi ev halkına Allah'ın rızasını 
kastederek herhangi bir infak (zaruri ihtiyaçlarını temin için harcama) yapsa bu 
harcama o kimse için bir sadaka olur." buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1669 
Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) 

"Ey Allah'ın Resulü! Annem (bir müşrik kadın olduğu halde) bana geldi. Bana 
sokulmak ve mukabele görmek istiyor. Anneme yakınlık gösterip yardımcı olabilir 
miyim?" diye sordum. Resulüllah (a. s.) cevaben: "Evet." buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1670 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 



125 



Bir kimse Peygamber'e (a. s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü annem aniden vasiyet 
edemeden vefat etti. Öyle zannediyorum ki, annem fırsat bulsaydı tasadduk 
(edilmesini vasiyet) ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem, annem sevabına 
nail olur mu?" diye sordu. Bunun üzerine Resulüllah (a. s.): "Evet" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1672 
Ebu Musa'nın (r.a.) rivayetine göre: 

Peygamber (a. s.): "Her müslüman üzerine sadaka vermek gereklidir." buyurdu. 
Orada bulunanlar tarafından: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer sadaka verecek bir şey 
bulamazsa ne yapar?" denildiğinde, Allah Resulü (a. s.): "Çalışır (yani çalışsın)! 
Elinin emeği ile kazandığını hem kendisi harcar hem de sadaka verir" 
buyurmuştur. "Çalışmaya gücü yetmezse ne yapar?" denildiğinde: "Yardıma 
muhtaç zor durumda kalan kimseye yardım eder" buyurmuştur. Böyle bir yardıma 
da gücü yetmezse ne buyurursunuz? denildiğinde: "iyilik ile veya hayır ile 
emreder" buyurmuştur. Bunu da yapmaya kudreti yoksa ne dersiniz?. Bunun 
üzerine Allah Resulü (a. s.): "Kötülüklerden uzak durur, bu da onun için bir 
sadakadır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1676 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bütün insanların, her gün beden 
azalarındaki eklemlerin bahşettiği menfaatlara karşı Allah'a şükretmesi (kendisine 
bir borç ve) önemli bir sadakadır, iki (dargın) kimsenin arasını bulmak bir 
sadakadır. Hayvanına binmek veya yükünü yüklemek istiyen kimseye yardım edip 
hayvanına bindirmek yahut eşyasını yüklemek de pek ala bir sadakadır. Güzel söz 
de bir sadakadır. Namaza gitmek (tavaf, ibadet, cenazeyi teşyi, ilim talebi gibi her 
hayır) için atılan her adım da bir sadakadır. Yoldan gelip geçene eza veren şeyleri 
gidermek de makbul bir sadakadır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1677 



126 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Kulların kendisinde sabaha erdiği her bir günde muhakkak 
iki melek iner. Bunlann birisi: Ey Allah'ım! Malından infak edene bir bedel ver, 
diye dua eder. Diğeri de: Ey Allah'ım! (Malı) tutucu olana da telef ver, diye beddua 
eder" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1678 

Harise b. Vehb'in (r.a.) Resulüllah'tan (a. s.) işittiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Sadaka veriniz. Çünkü öyle bir zaman 
yaklaşıyor ki, onda kişi sadakası ile dolaşır da kendisine sadaka verilmek istenen 
her insan: Bu sadakayı dün getirseydin, muhakkak ben onu kabul ederdim. Fakat, 
bu gün benim için bu sadakaya ihtiyaç yoktur, der. Ve neticede sadakayı kabul 
edecek bir kimse bulunamaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1679 
Ebu Musa'nın (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz, öyle bir zaman gelecek ki, 
o sırada kişi altın sadakasıyle (köşe bucak) dolaşacak da elindeki sadakasını 
verebilecek bir (fakir) kimse bulamayacak. Yine o sırada (harp nedeniyle) 
erkeklerin azlığından ve kadınların çokluğundan dolayı (himayesiz) kırk kadının bir 
erkeğin himayesine sığındıkları görülecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1680 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Mal-mülk çoğalıp (her yer) dolup 
taşmadıkça Kıyamet kopmaz. Hatta o sırada insan malının zekâtını (vermek için) 
ayırıp bir tarafa koyarda, kendisinden bu zekâtını kabul edecek hiçbir kimse 

127 



bulamaz. Hatta yine o vakit Arap arazileri (yani sahralar ve meralar) bahçelikler 
ve nehirlere (mamureler hâline) döner." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1681 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Her kim helal kazancından bir sadaka verirse (ki, Allah 
helal maldan başkasını kabul etmez) Rahman onu muhakkak sağ eli ile kabul eder. 
Bu sadaka bir tek hurma da olsa, birinizin sütten henüz kesilmiş tayını, deve 
yavrusunu bakıp büyütmesi gibi o bir tek hurma Rahman'm avucunda dağdan 
daha büyük oluncaya kadar büyür" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1684 

Adiy b. Hatim'in (r.a.) Resulüllah'tan (a. s.) işittiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Sizden her kim, bir hurmanın yarısı ile de olsa kendini 
ateşten korumaya gücü yeterse bunu yapsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1687 
Ebu Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Sadaka vermekle emrolunduğumuzda, biz de (çarşıda) sırtlarımızla yük taşırdık 
(bu kazancımızdan sadaka verip sevaba iştirak ederdik). Ebu Akil, yarım Sa' (yani 
520 dirhem) sadaka verdi. Bir diğer şahıs bundan biraz daha fazla bir şey getirdi. 
Bunun üzerine münafıklar: Şüphesiz Allah şu adamın sadakasından müstağnidir. 
Bir diğeri de, şu, getirdiğini sırf gösteriş için sadaka vermiştir, diye laf ettiler, işte 
bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü 
verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay 
edenler var ya. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1692 



128 



Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bakın! Bir kimse 
sabahleyin bir kap, akşamleyin bir kap süt veren sağmal bir deveyi, bir süre için 
faydalanıp sonra iade edilmek üzere bir ev halkına ariyyeten (emanet) hediye 
ederse meniha denilen bu hediyenin sevabı muhakkak çok büyüktür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1693 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) bir takım huyları söyleyip bunlardan nehyettikten sonra 
şöyle buyurmuştur: "Sağmal bir hayvanı bir süre için faydalanıp tekrar iade 
edilmek üzere ariyyeten hediye eden kimse, o hayvanın sabahki sağımından bir 
sadaka akşamki sağımından da diğer bir sadaka vermiş olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1694 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Infak eden ve sadaka veren kimsenin misali, üzerinde 
memelerinin yanından köprücük kemiklerine kadar (vücudlarını kaplayan) 
demirden iki cübbe veya iki zırh bulunan kimsenin benzeri gibidir. Infak eden 
(Diğer ravi; sadaka verici dedi) sadaka vermek istediğinde zırhı onun bedeni 
üzerinde genişler, yahut uzar. Cimri olan sarf etmek istediğinde zırhı üzerinde 
büzülür ve her bir halka kendi yerini alır. Ebu Hureyre devamla: Nihayet o 
kimsenin parmak uçlarını kaplar ve izlerini yok eder" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1695 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: " (israil oğullarından) bir kimse, bu 
gece bir sadaka vereceğim diye nezretti. Sonra, evinden çıkıp sadakasını tesadüfen 
zinakar bir kadına verdi. Sabah olunca halk: Bu gece zina eden bir kadına sadaka 



129 



verilmiş (bu caiz olmaz) diye söylenmeye koyuldular. Sadakayı veren (bundan 
müteessir olmayarak): "Ey Allahım! Bir zinakar kadına sadaka verdiğimden dolayı 
da sana hamd olsun dedi ve elbette sadaka vereceğim diye yemin etti. Daha sonra, 
sadakası ile çıktığında bu defa da yine bilmeyerek sadakasını bir zengine verdi. 
Sabahleyin halk; bir zengine sadaka verilmiş (olur şey değil?) diye söze koyuldular. 
Sadaka veren kimse hiç aldırmayarak: Ey Allahım! Bir zengine verdiğimden dolayı 
da hamd sanadır, dedi ve muhakkak sadaka vereceğim diye yemin etti. Sonra 
sadakası ile çıktı, ancak bu defada sadakasını bir hırsızın eline koymuştur. Sabah 
olunca halk yine; bir hırsıza sadaka verilmiş, diye dedi-kodu ettiler. Sadaka veren 
zat: Ey Allahım! Bir fahişeye, bir zengine ve bir hırsıza sadaka verdiğimden dolayı 
da sana hamd ediyorum, (sadakalarımı onlara hep senin iradenle verdim) dedi. 
Sonra bu kimse rüyasında şöyle müjdelendi: "Sadakaların kabul edilmiştir. 
Fahişeye verdiğin sadakaya gelince belki o fahişe kadın bu sadaka sebebiyle 
zinasından vaz geçip iffetli bir hayata döner. Zengin ise ümit edilir ki, aldığı 
sadakadan ibret alıp uyanır da Allah'ın kendisine ihsan ettiği servetten fakirlere 
vermeye başlar. Hırsıza gelince, umulur ki o da bu sadaka sebebiyle fenalıktan vaz 
geçerek temiz bir hayata kavuşur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1698 
Ebu Musa'nın (r.a.) rivayetine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Mal sahibinin emrini tam olarak ve derhal gönül 
hoşluğu ile yerine getiren ve emredilen sadakayı istenilen kimseye veren 
müslüman, emniyetli iş vekili, sadaka veren iki hayır sahibinden birisidir" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1699 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetine göre: 

(a. s.) şöyle buyurmuştur: "Ev kadını, evinin yiyeceklerinden israf etmeksizin 
(örfe göre ailesine, komşulanna ve konuklarına) ikram ettiğinde, infak etmesi 
sebebiyle kendisi de sevap kazanır. Bu malı kazandığı için kocasının, muhafaza 



130 



edip baktığından dolayı haznedann da o kadar sevapları vardır. Bunlardan bir 
kısmının sevabı, diğerlerinin sevabından hiçbir şey eksiltmez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1700 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Kocası varken, kadın onun iznini almadıkça nafile oruç 
tutmasın. Yine kocasının izni olmaksızın, hiç kimsenin eve girmesine izin 
vermesin. Kocasının kazancından onun emri olmadan her ne infak ederse bu infak 
sevabının yarısı kocasına aittir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1704 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Her kim Allah 
yolunda çift sadaka verirse Cennet kapılarında: Ey Allah'ın kulu! Bu kapı daha 
hayırlıdır, diye çağrılır. Çok namaz kılan kimse namaz kapısından davet edilir. 
Cihat ehlinden olan kimse cihat kapısından davet edilir. Çok sadaka verenler de 
sadaka kapısından davet edilir. Oruç ehlinden olanlar Reyyan kapısından çağrılır." 
Ebu Bekr Sıddık "Ey Allah'ın Resulü! Bir kimsenin bu kapıların hepsinden davet 
olunması zor mu? Bir kişi bu kapıların hepsinden çağrılır mı?" diye sordu. 
Resulüllah (a. s.): "Evet, hepsinden çağrılır. Senin o bahtiyarlardan olmanı ümit 
ederim" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1705 
Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) 

Resulüllah (a. s.) bana: "infak et, malını sayıp zabt etme, Allah da sana 
nimetlerini sayıp esirger" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1708 



131 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Ey müslüman hanımlar! Komşu bir kadın, bir koyun 
paçası bile olsa komşusunun hediyesini sakın küçük görmesin!" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1711 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Yedi sınıf insan vardır ki, Allah 
onları, hiç bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde kendi arşının gölgesi 

A 

altında gölgelendirecektir. Bunlar: Adil yönetici, Allah'a ibadet ederek temiz bir 
hayat içinde serpilip büyüyen genç, gönlü mescitlere bağlı olan kimse, birbirini 
Allah için seven ve bu muhabbetle birleşip, bu sevgi ile aynlan iki kişi; Güzel ve 
içtimai mevkii yüksek bir kadın tarafından davet edilip de kadın kendisini ona 
arzettiğinde: Ben Allah'tan korkarım, deyebilen kişi, sağ elinin verdiğini sol eli 
duymayacak derecede gizli sadaka veren kimse, hiç kimsenin görmediği bir yerde, 
Yüce Allah'ı (lisanen veya kalben) zikr edip göz yaşı döken kimse." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1712 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah'm (a. s.) huzuruna bir kimse gelerek: Ey Allah'ın Resulü sevap 
yönünden hangi sadaka daha büyüktür? diye sordu. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.): "Senin sıhhatli, son derece mala düşkün, fakirlikten korktuğun, 
zenginlikten hoşlanır bulunduğun bir durumda verdiğin sadakadır. Can boğaza 
gelip bu malım filan içindir, şu malım da filan kimse içindir deyinceye ve bunlarda 
mirasçıların oluncaya kadar sadakanı geriye bırakma!" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1713 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 



132 



Resulüllah (a. s.) bir defa minber üzerinde iken, sadaka ve dilenmekten uzak 
durmayı zikredip: "Veren el, alan elden hayırlıdır. Çünkü veren el, infak edici, alan 
el ise isteyici eldir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1715 
Hakim b. Hizam (r.a.) 

Hz. Peygamber'in: "Sadakanın en faziletlisi (veya hayırlısı) bir zenginlik 
üzerinden ayrılıp verilendir. Veren el, alan elden daha hayırlıdır. Sadaka vermeye, 
nafakası üzerine vacip olan kimse ile başla" buyurduğunu haber vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1716 
Muaviye'nin (r.a.) Hz. Peygamber'den işittiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Allah, her kime büyük bir hayır murad ederse, onu din 
hususunda geniş ve derin bir anlayış sahibi kılar" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1719 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için 
halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci taifesi 
değildir." buyurdu. Sahabeler: Öyle ise miskin kimdir? Ey Allah'ın Resulü! dediler. 
Hz. Peygamber: "Miskin, kendini geçindirecek zenginliğe sahip olmayan ve buna 
rağmen (halk tarafından) zarureti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey 
istemeyen (afif, nezih) kimsedir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1722 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre: 



133 



Hz. Peygamber (a. s.): "Sizden bir kısmı dilenmekten asla vaz geçmez. En son 
Kıyamet gününde bu yüzsüz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah'a 
kavuşur!" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1724 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) Resulüllah'tan (a. s.) işittiğine göre: 

Resulü (a. s.): "Yemin olsun ki, sizden birinizin sabahleyin kalkıp sırtıyla odun 
toplayıp, bununla sadaka vermesi ve insanlardan dilenmemesi, bir kimseye gelip 
de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği kimse de 
ya verir ya vermez. Hiç şüphesiz, veren el, alan elden daha faziletlidir. Sadaka 
vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile başla" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1727 
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: 

Resulüllah i a. s.) arasıra bana Beytül-maldan gazilik bahşişi verirdi. Ben de: 
Bunu, benden daha muhtaç olan bir fakire verseniz, derdim. Nihayet bir kere 
daha bir mal bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine 
veriniz, dedim. Bunun üzerine Resulüllah(a.s.): "Sen bunu al! Sana bu maldan bir 
şey geldiğinde sen haris olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde o malı al. 
Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temayül ettiği bir malın peşinde de 
nefsini koşturma" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1731 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Yaşlı kimsenin 
gönlü iki şeyi sevmekte daima gençtir: Yaşama ve mal sevgisi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1734 



134 



Enes'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber: "Adem oğlu ihtiyarlayıp çöker, fakat kendinden iki şey 
gençleşir: Mala karşı aşırı istek ile yaşama arzusu!" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1736 
Enes'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Adem oğlunun iki vadi dolusu malı olsa, üçüncü vadiyi de 
ister. Adem oğlunun (ihtiras dolu) gönlünü topraktan başka bir şey doldurmaz. Şu 
kadar ki (ihtirastan) tevbe eden kişinin tevbesini Allah kabul eder" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1737 

İbn Abbas'm (r.a.) Resulüllah'tan (a. s.) işittiğine göre: 

Hz. Peygamber: "Adem oğlunun bir vadi dolusu malı olsa, onun bir mislinin 
daha kendisinin olmasını muhakkak arzu ederdi. Adem oğlunun nefsini topraktan 
başkası doldurmaz. Allah (ihtirastan) tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1739 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Zenginlik, mal çokluğundan değildir. Fakat hakiki zenginlik 
gönül ve nefis zenginliğidir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1741 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) ayağa kalkarak insanlara şöyle hitap etti: "Hayır vallahi! Ey 
insanlar! Ben sizin üzerinize ancak Allah'ın sizlere ihsan edeceği Dünya 



135 



nimetlerinden korkuyorum." buyurdu. Bunun üzerine bir kimse: Ey Allah'ın 
Resulü (a. s.) !Hiç hayır, şer getirir mi? diye sordu. Resulüllah (a. s.) bir müddet 
sükut etti. Sonra cevaben nasıl demiştin? dedi. O da: Ey Allah'ın Resulü! Hiç 
hayır, şer getirir mi? diye sordum, dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a. s.): "Hakiki 
hayır, hayırdan başka bir şey getirmez. Ama mal hep hayır mı olur? (Bakınız!) 
Baharın bitireceği her şey (otların hepsi) aşırı derecede yenilip karnı tamamiyle 
doldurmaktan dolayı öldürür yahut helake yaklaştırır. Lâkin, yeşil ot yiyen böyle 
değildir. Yeşil otu otluyan hayvan, ölüm tehlikesinden korunmuştur. Bu hayvan o 
yeşil otu yer, nihayet iki böğrü şişince bahar güneşini karşılar. Kolayca gübresini 
yahut idrarını çıkarır. Sonra geviş getirir (genişler). Sonra tekrar dönüp bol bol ot 
yer. Her kim malı haklı yoldan ve haklarını ödeyerek alırsa kendisi için o mal 
bereketli kılınır. Her kim de haksız olarak bir mal alırsa onun misali, daima yiyen, 
bir türlü doymayan obur gibidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1742 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ensar'dan birtakım insanlar Resulüllah'tan (a. s.) bağış istemişlerdi. Resulüllah 
da bunlara vermişti. Sonra bunlar yine istediler. Resulüllah yine verdi. Nihayet 
yanındaki mal tükenince: "Sadaka malından yanımda hiçbir şey kalmadı. Sizden 
kesinlikle bir şey de saklamadım. Her kim istemekten sakınırsa Allah o kimseyi afif 
kılar. Her kim de halktan dilenmesse Allah onu zengin kılar. Kim sabr ederse Allah 
ona sabır ihsan eder. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha geniş hiçbir 
ihsan verilmemiştir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1 745 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle dua etmiştir: "Ey Allahım! Muhammed ailesine 
geçinecek kadar rızık ihsan eyle!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1747 



136 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben Resulüllah (a. s.) ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran dokumasından 
kalınca bir dış elbise (kaftan) vardı. Derken bir bedevi kendisine yetişip sert bir 
şekilde Peygamber'in elbisesinden çekti. Resulüllah'm boynuna baktığımda, bu 
şiddetli çekme sebebiyle elbisenin kenarının orada iz yaptığını gördüm. Bedevi, 
Resulüllah'a: "Ey Muhammedi Yanında bulunan Allah malından bana bir şey 
verilmesini emret." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.) bedeviye gülerek 
döndü ve ona bir şeyler bağışlanmasını emretti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1749 
Misver b. Mahreme (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) sahabelere bir takım kaftanlar (dış elbise) dağıtmıştı da, 
bunlardan babam Mahreme'ye bir şey vermemişti. Babam Mahreme bana: "Ey 
oğulcuğum! Haydi beraber Resulüllah'a gidelim" dedi. Babamla beraber gittim. O 
bana: Eve gir ve Resulüllah'ı bana çağır, dedi. Ben Peygamber'e (a. s.) babamın 
görüşmek istediğini haber verdim. Resulüllah, omuzlarında bunlardan bir kaftan 
bulunduğu halde babamın yanma çıktı ve: "Bunu senin için sakladım." buyurdu. 
Misver (r.a.) sözlerine devamla: "Babam elbiseye sevinçle baktı." Allah Resulü de 
(a. s.): "Artık Mahreme razı oldu mu?" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1750 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Yüce Allah Huneyn harbinde Resulüne fey olarak verdiklerini verdiği vakit, 
Allah Resulü (a. s.) Kureyş'ten bazı kimselere yüzer deve bağışladı. Ensar'dan 
bazıları: Allah, Resulüne mağfiret eylesin! O, Kureyş'e veriyor da bizleri bırakıyor. 
Halbuki kılıçlarımızdan hâlâ Kureyşlilerin kanları damlamaktadır, dediler. Enes b. 
Malik devamla şöyle dedi: Ensar'm bu sözü Resulüllah'a duyuruldu. Resulüllah 
Ensar'a haber gönderip, onları deriden bir çadır içinde topladı. Ensar toplanınca 



137 



Resulüllah yanlarına geldi ve: "Sizin tarafınızdan söylenmiş olup bana ulaşan bu 
söz nedir?" Ensar'm ileri gelenleri: Ey Allah'ın Resulü! Bizim re'y sahibi 
olanlarımız hiçbir şey söylememişlerdir, dediler. Yalnız yaşları küçük bazı 
gençlerimiz: Allah, Resulüne mağfiret buyursun. O, Kureyş'e ihsanda bulunuyor 
da bizleri bırakıyor. Halbuki bizim kılıçlarımızdan hâlâ Kureyş kanı damlıyor, 
demişler. Bunun üzerine Resulüllah: "Ben, Kureyş'ten henüz küfre yakın bulunan 
bazı kimselere dünyalık veriyorum ve bununla onların gönüllerini islâm'a 
ısındırıyorum. Bu insanlar, aldıkları mallarla evlerine giderlerken, siz de Allah 
Resulü ile evlerinize dönmekten razı olmuyor musunuz? Allah'a yemin ederim ki, 
sizin Peygamber'le Medine'ye dönüp gitmeniz, onların ganimet mallarıyla evlerine 
gitmelerinden şüphesiz çok hayırlıdır" buyurdu. Bunun üzerine Ensar Ey Allah'ın 
Resulü! Biz seninle Medine'ye gitmeyi tercih ederiz. Bizler buna çoktan razı 
olmuşuzdur, dediler. Resulüllah: "Emin olunuz ki, benden sonra yakın bir 
zamanda başkalarının sizlere üstün tutulmasına şahit olacaksınız. Sizler, Allah'a ve 
Resulüne kavuşuncaya kadar sabrediniz. Ben havz başında olacağım." 
buyurmuştur. Ensar hep beraber: "Sabırlı olacağız" dediler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1753 
Abdullah b. Zeyd (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.), Huneyn'i feth edip ganimetleri taksim ettiğinde kalpleri Islâma 
alıştırılan kimselere bağışlarda bulundu. Daha sonra, Ensar'm da diğer insanlann 
nail oldukları paylara sahip olmak istedikleri haberi Peygamber'e ulaştı. Bunun 
üzerine Resulüllah ayağa kalktı. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra onlara hitap 
ederek şöyle buyurdu: "Ey Ensar topluluğu! Ben sizleri yolunu şaşırmış sapıklar 
hâlinde bulup, benim vasıtamla Allah sizleri doğru yola hidayet buyurmadı mı? 
Ben sizleri fakirler bulup, benim vasıtamla Allah sizleri zengin kılmadı mı? Sizler 
darmadağın biribirinize düşman olup benim vasıtamla Allah sizleri birleştirmedi 
mi?" Allah Resulü (a. s.) bu soruları sordukça onlar: "Allah ve Resulünün nimet ve 
minneti en büyüktür" diye karşılık veriyorlardı. Resulüllah: "Bana cevap vermez 
misiniz?" buyurdu. Onlar: Allah ve Resulünün ihsanı en büyüktür, dediler. 
Resulüllah: "Ey Ensar! Eğer siz isteseydiniz benim bu suallerime: Şunu, şunu 



138 



söyler ve şu, şu işler oldu (yani seni kavmin yalanladı, sen bize hicret ettin, biz seni 
tasdik ettik. Kavmin seni terk etti, biz sana yardım ettik. Kavmin seni kovdu, biz 
seni bağrımıza bastık. Sen yoksuldun, biz seni malımıza ortak kıldık) diye cevap 
verebilirdiniz. Ravi Amr Resulüllah'm birçok şeyler saydığını ve kendisinin bunları 
ezberleyemediğini söyledi. Resulüllah (a. s.) şöyle devam etti: insanlar aldıkları 
davarlarla, develerle giderlerken sizler de Allah Resulü ile beraber yurtlarınıza 
dönmekten razı olmuyor musunuz? Ensar, iç elbise mahiyetinde (samimi ve içten 
dostlar) dır. Diğer insanlar ise dış elbiseler konumunda (Ensar' dan sonra gelen 
dostlar)dır. Eğer hicret şerefi olmasaydı ben muhakkak Ensar'dan birisi olmayı 
isterdim, insanlar bir vadiye ve dağ yoluna gitseler, ben muhakkak Ensar'm 
vadisini ve yolunu takip ederdim. Şüphesiz sizler benden sonra başkalarının size 
üstün tutulduğunu ve sizlere tercih edildiğini göreceksiniz. Havuz başında bana 
kavuşmak için daima sabırlı davranınız." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1758 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Huneyn harbi son bulunca Resulüllah (a. s.) ganimet taksiminde bazı insanlara 
fazla vermek suretiyle bir ayrıcalık gösterdi. Akra b. Habis'e yüz deve verdi. 
Uyeyne'ye de bunun kadar verdi. Arap eşrafından bazı insanlara da bu şekilde 
yüzer deve ihsan edip, onları başkalanna tercih etmişti. (Peygamber'in bundaki 
gayesini anlamayan) bir kişi (bu taksime itiraz ederek): "Yemin olsun ki, şu taksim 
şüphesiz kendisinde adalet gözetilmeyen ve kendisi ile Allah rızası gözetilmeyen bir 
paylaşmadır" dedi. Ben de: Vallahi, ben bu sözü Resulüllah'a muhakkak haber 
veririm, dedim. Ve Peygamber'e gidip o kimsenin dediğini kendisine haber verdim. 
Bunun üzerine Resulüllah'm çehresi değişip kıp kırmızı olmuştu. Sonra Hz. 
Peygamber: "Allah ve Resulü adaletle hükmetmezse kim âdil olabilir?" buyurdu. 
Daha Sonra da: "Allah Musa'ya rahmet eylesin! O, bundan daha fazlasıyla eza ve 
cefaya uğradı da sabr etti" buyurdu. Ben ise, artık bundan böyle kesinlikle 
Peygamber'e hiçbir söz ulaştırmamaya kesin karar verdim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1759 



139 



Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.), Huneyn'den döndüğü zaman Cirane mevkiinde iken, 
kendisine bir kimse geldi. Bu sırada Bilâl'in elbisesi gümüş dolu olup, Resulüllah 
da bundan avuçlayarak insanlara veriyordu. O kimse: Ey Muhammedi Adaletle 
davran, dedi. Hz. Peygamber: "Sana yazıklar olsun! Ben de adaletle 
hükmetmezsem, artık kim âdil olabilir? Ben adaletle davranmasaydım (sen âdil 
olmayan bir insana tabi'olduğun için) muhakkak eli boş kalmış ve zarar etmiş 
olurdun" buyurdu. Bunun üzerine Ömer b.Hattab (r.a.) Ey Allah'ın Resulü! Bana 
müsaade et de şu münafığı öldüreyim, dedi. Allah Resulü (a. s.): "insanların, 
Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor, demelerinden Allah'a sığınırım. Muhakkak 
bu ve benzeri şahıslar Kur'an'ı okurlar. Fakat okuduklan Kur'an boğazlarını 
geçmez. Onlar, Kur'an'm emirlerinden, okun avdan (delip) çıktığı gibi çıkarlar" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1761 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle dedi: 

Ali (r.a.), Yemen'de bulunduğu sırada Resulüllah'a henüz toprağından tasfiye 
edilmemiş altın cevheri göndermişti. Resulüllah bu altınları şu dört kişi arasında 

A 

paylaştırdı: Akra b. Habis Hanzali, Uyeyne b. Bedr Fezari, Alkame b. Ulase Amiri, 
dördüncüsü ise ya Kilab oğullarından Zeydu'l-Hayr Tai, yahut da Nebhan 
oğullarından biri. Kureyşliler bundan dolayı öfkelendiler de: Bizleri bırakıp 
Necd'in büyüklerine mi veriyor? dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Ben 
bunu ancak onları islâm'a ısındırmak için yaptım" buyurdu. Daha sonra gür 
sakallı, yanağının iki elmacığı çıkık, gözleri içe gömülü, alnı yüksek, başı tıraşlı bir 
kimse gelerek: Ey Muhammed! Allah'tan kork, dedi. Resulüllah cevaben: "Eğer 
ben Allah'a isyan edersem, artık ona kim itaat eder ki? Sizler, beni güvenilir 
bulmazken Allah beni yer halkına emin kılmıyor mu?" dedi. Sonra o kimse 
arkasına dönüp gitti. Sahabelerden biri onu öldürmek için Peygamber'den izin 
istedi. (Muhtemelen bu şahıs; Halid b. Velid'dir) Resulüllah (a. s.): "Bu kimsenin 
soyundan öyle bir kavim meydana gelecek ki, onlar Kur'an'ı okuyacaklar fakat 
Kur'an'm tatlılığı onların boğazlarından aşağıya geçmeyecek. Onlar Müslüman 



140 



halkı öldürürler de putperestleri bırakırlar. Onlar islâm'dan, okun avdan (delip) 
çıkması gibi çıkarlar. Eğer ben onlann zamanına yetişmiş olsaydım Ad kavminin 
öldürülüşü gibi bunları öldürürdüm" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1762 
Hz. Ali (r.a.) 

Resulüllah'tan (a. s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: "Zamanın sonunda yaşlan 
küçük, akılları yetersiz bir topluluk ortaya çıkacaktır. Onlar mahlûkata verilen 
sözlerin en hayırlısından (Kur'an ve hadisten) bahsederler, Kur'an okurlar fakat 
Kur'an onların hançerelerinden öteye geçmez. Bunlar atılan okun süratle avı delip 
geçmesi gibi dinden çıkarlar. Siz onlarla (harbte) karşılaştığınızda onları 
öldürünüz. Çünkü bunları öldürene, Kıyamet günü Allah katında bir sevap 
vardır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1771 

Sehl b. Huneyf in (r.a.) rivayet ettiğine göre, Yuseyr b. Amr şöyle dedi: 

"Sehl b. Huneyf e Sen Peygamber'i hiç Haricileri zikrederken işittin mi?" diye 
sordum. Bunun üzerine o: Ben Peygamber' den (eliyle doğu tarafına işaret ederek) 
şöyle buyurduğunu işittim: "Bir topluluk, dilleri ile Kur'an'ı okurlar da Kur'an 
onların köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Onlar, atılan bir okun avı delip 
geçmesi gibi dinden süratle çıkarlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1776 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Bir defa Ali'nin (r.a.) oğlu Hasan, zekât hurmalarından bir tanesini alıp ağzına 
koydu. Bunu gören Hz. Peygamber: "Kaka, kaka! Onu ağzından çıkar. Bizim 
sadaka yemediğimizi sen bilmiyor musun?" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1778 



141 



Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): " (Çoğu kez) ailemin yanma dönüp geldiğimde yatağımın 
üzerine düşmüş bir hurma bulurum. Sonra onu, yemek için ağzıma kaldırırım. 
Ancak, onun zekât (hurması) olmasından korkarak hemen elimden atarım" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1779 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), bir hurma tanesi buldu ve bunun üzerine: "Bu zekât 
malından olmasaydı onu muhakkak yerdim" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1781 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Berire (r.ah.), Kendisine sadaka olarak verilmiş bir parça eti Peygamber'e (a. s.) 
hediye etti. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Bu et, Berire'ye bir sadakadır, bize 
ise bir hediyedir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1786 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) bir sığır eti getirildi de: Bu Berire'ye sadaka olarak 
verilen ettir, denildi. Bunun üzerine Resulüllah: "Bu, Berire'ye sadakadır bize ise 
hediyedir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1787 
Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle anlatır: 





142 



Resulüllah (a. s.) bana zekâtlık bir koyun göndermişti. Ben de bunun etinden bir 
parça Aişe'ye (r.ah.) gönderdim. Resulüllah, Aişe'nin yanma geldiğinde: "Yanında 
yiyecek bir şey var mıdır?" diye sormuş. O da: "Hayır, bir şey yoktur. Yalnız sizin 
Nüseybe'ye gönderdiğiniz koyunun etinden, bize yolladığı bir parça et vardır" diye 
cevap vermiştir. Resulüllah (a. s.): "Getiriniz, o zekât yerine ulaştı" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1789 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.), (ailesi dışından) bir yiyecek getirildiğinde; (Bu hediye mi, 
yoksa zekât mıdır? diye) onun mahiyeti hakkında sormayı itiyat hâline getirmişti. 
Hediye ise, ondan yer zekât ise ondan yemezdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1790 
Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) âdeti olduğu üzere, huzuruna bir cemaat zekâtlarıyle 
geldiğinde: "Ey Allahım! Bunlara salat et (rahmet ve mağfiret ihsan eyle)!" diye 
dua ederdi. Babam Ebu Evfa, zekâtını getirdiğinde onun için de Allah Resulü 
(a. s.): "Ey Allahım! Ebu Evfa ailesine salat eyle" diye dua etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1791 



143 



ORUÇ 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem 
kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1793 



Hz. Peygamber (a. s.) Ramazandan bahisle: "Hilali görmedikçe oruç 
tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer 
hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1795 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval 
hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün 
oruç tutunuz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1808 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.): "Bir veya iki gün öncesinden oruç tutmak suretiyle sakın 
Ramazanın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması 
bundan müstesnadır. Böyle bir kimse o orucunu varsın tutsun" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1812 




144 



Ümmü Seleme (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) bazı aile fertleri yanına bir ay süreyle girmemeye yemin 
etmişti. Yirmi dokuz gün geçince, günün evvelinde (yahut sonunda) onların yanma 
girdi. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye 
yemin etmiştin" denildiğinde Hz. Peygamber: "Ay, yirmi dokuz gün olur" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1816 
Ebu Bekre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Bayram aylan noksan olmazlar. Bunlar, Ramazan ve 
Zil-hicce aylandır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1822 
Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt 
edilinceye kadar yeyin, için... ayeti nazil olduğu zaman Adiy b. Hatim Peygamber'e 
hitaben: "Ey Allah'ın Resulü! Ben yastığımın altına bir beyaz ve bir siyah olmak 
üzere iki ip koyuyorum da geceyi gündüzden fark ediyorum" dedi. Bunun üzerine 
Resulüllah (a. s.): "Muhakkak ki, senin yastığın çok enlidir (senin kafan kaim da 
bundaki inceliği anlamadın). Bu beyaz iplik ile siyah iplik gecenin karanlığı ile 
gündüzün beyazlığından ibarettir," buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1824 
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt 
edilinceye kadar yeyin, için... "(Bakara, 187) ayeti nazil olduğu zaman bazı kimseler 
bir beyaz bir de siyah iplik alıp, bunların renklerini açıkça fark edinceye kadar 



145 



yerlerdi. Nihayet Yüce Allah, mine'l-fecri (fecirden)beyanını indirip bunu 
tamamen açıkladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1825 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Bilâl ezanı gece okuyor. Siz, Ibn. Ümmü Mektum'un 
ezanını işitinceye kadar yiyip içiniz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1827 
Ibn Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bilâl'in ezanı (veya Bilâl'in nidası) 
sizden hiç kimseyi sahurundan alıkoymasın. Çünkü o, henüz gece iken ezan okur 
(veya nida eder). Öyle ki, (namazda) kaim olanınızı (sabah namazı yaklaşıyor diye) 
vazgeçirsin. Uykuda olanınızı da uyandırsın." Ve (Peygamber elini düzeltip yukan 
kaldırarak): "Aklığın böyle böyle zahir olması fecir değildir. (iki parmağının arasını 
açarak) böyle oluncaya kadar (fecir doğmaz) " buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1830 
Enes'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket 
vardır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1835 
Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

"Biz Resulüllah (a. s.) ile beraber sahur yemeği yedik. Sonra (Sabah) namaza 
kalktık" dedi. Enes b. Malik: "Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman 
oldu?" diye sordu. O da: "Elli ayet (okunacak) kadar" diye cevap verdi. 



146 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1837 



Sehl b. Sa'd'm (r.a.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "insanlar iftar yapmakta (sünnet veçhile) acele davrandıkları 
müddetçe daima hayır üzeredirler" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1838 
Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Gece şu taraftan (doğu tarafından) yönelip geldiği, gündüzde 
şu taraftan (batıdan) arkasına dönüp gittiği, Güneş de battığı zaman oruçlu 
orucunu bozmuştur (yani orucunu bozma vakti girmiştir) " buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1841 
Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Biz Resulüllah (a. s.) ile beraber Ramazan ayında bir seferde bulunduk. Güneş 
battığı zaman Resulüllah birine: "Ey filan! Haydi (bineğinden) in de bize sevik 
karıştır" dedi. O zat: Ey Allah'ın Resulü! Henüz gündüzdür dedi. Resulüllah 
tekrar: Haydi in de bizim için sevik karıştır, buyurdu. O kimse (devesinden) indi ve 
sevik bulayıp Peygamber'e getirdi. Hz. Peygamber de (a. s.) ondan içti ve sonra 
eliyle işaret ederek: "Güneş şuradan (batı tarafından) battığı ve gece de şuradan 
(doğu cihetinden) geldiğinde oruçlunun iftar vakti girmiştir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1842 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) yiyip içmeksizin oruçları birbirine eklemekten nehiy 
buyurdu. Sahabeler: Ama siz peş peşe oruç tutuyorsunuz, dediklerinde. Resulüllah 



147 



(a. s.): "Ben, sizin gibi değilim. Zira ben, (Rabbim tarafından) yedirilir ve içirilirim" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1844 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Allah Resulü (a. s.) orucu birbirine eklemekten nehyetmişti. Müslümanlardan 
birisi Resulüllah'a: Ey Allah'ın Resulü! Sen bir günün orucunu diğer güne 
ekliyorsun, dedi. Buna karşılık Resulüllah: "Sizin hanginiz bana benzer? Rabbim 
beni yedirip içirdiği halde gecelerim" buyurmuştur. Fakat sahabelerin ard arda 
oruç tutmakta ısrar etmeleri üzerine Resulüllah, oruçlarına bir gün, sonra bir gün 
daha (arka arkaya iki gün) ekledi. Sonra (üçüncü günü) hilali gördüler. Bunun 
üzerine Resulüllah, arka arkaya oruç tutmaktan vaz geçmeyenleri ihtar eder 
mahiyette: "Eğer hilal (bir ay) gecikseydi, ard arda oruç tutmayı (savm-ı visal) sizin 
için (ibret dersi olsun diye) o kadar artırırdım" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1846 
Enes (r.a.) şöyle anlatır: 

Resulüllah (a. s.) Ramazan'da namaz kılıyordu. Ben de geldim ve yanıbaşma 
namaza durdum. Bir başkası daha gelip o da namaza durdu. Nihayet bir cemaat 
olduk. Resulüllah, benim arkasında olduğumu hissedince, namazda hafifletme ve 
kısaltmalar yapmaya başladı. Sonra evine girdi. Kendisi öyle bir namaz kıldı ki 
onu bizim yanımızda iken kılmazdı. Sabaha ulaştığımızda kendisine: Dün geceki 
namazda arkanda bizim bulunduğumuzu anladın mı? diye sorduk, Cevaben: 
"Evet. yaptığım hafifletme ve kısaltmaya beni sevkeden sizlerin varlığını anlamış 
olmamdır" buyurdu. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah Resulü (a. s.) bir günün 
orucunu diğerine eklemeğe başladı. Bu, ayın sonunda olmuştu. Sahabelerden bazı 
kimseler de oruçları birbirine eklemeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber: "Bu 
kimselere ne oluyor ki, oruçları birbirine ekleyip duruyorlar! Muhakkak ki, sizler, 
benim gibi değilsiniz. Allah'a yeminle söylüyorum: Eğer ay benim için uzasaydı, 



148 



ben muhakkak amellerde şiddet gösteren bu (müfrit) kimselerin şiddet ve ifratlarını 
terk edecekleri bir oruç tutardım" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1848 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Resulüllah (a. s.) oruçlu iken hanımlarından birisini öperdi deyip sonra da 
gülmüştür. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1851 
Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) 

Resulüllah'a (a. s.) oruçlu olan öpebilir mi? diye sorduğunda, Resulüllah ona, 
Ümmü Seleme'yi işaret ederek: "Şundan sor" buyurdu. Bunun üzerine Ümmü 
Seleme ona, Resulüllah'm bu fiili yaptığını haber verdi. Bu defa Ömer b. Ebu 
Seleme: Ey Allah'ın Resulü! Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını 
affetmiştir, dedi. Bunun üzerine Resulüllah: "Allah'a yemin ederim ki, ben Allah'a 
karşı, hepinizden daha saygılı ve ondan daha çok korkanmızımdır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1863 
Hz. Aişe (r.ah.) ve Ümmü Seleme (r.ah.) 

Hz. Peygamber (a. s.) ihtilam olmadan cünüp olarak sabahladığında oruca 
devam ederdi, demişlerdir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1864 
Ebu Hureyre (r.a.) şölye anlatmıştır: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) birisi gelerek: "Helak oldum. Ey Allah'ın Resulü!" dedi. 
Resulüllah (a. s.): "Seni helak eden nedir?" diye sordu. O şahıs: "Ramazanda 
(oruçlu iken) hanımımla cinsi münasebette bulundum" dedi. Bunun üzerine Hz. 



149 



Peygamber: "Bir köleyi hürriyetine kavuşturabilir misin?" buyurdu. O zat: Hayır, 
kavuşturamam dedi. Resulüllah: "Öyle ise iki ay ara vermeden oruç tutmaya 
gücün yeter mi?" Hayır, buna muktedir olamam dedi. Resulüllah: "Altmış yoksulu 
doyurabilir misin?" dedi. O kimse: "Hayır, doyuramam" dedi. Sonra o zat oturdu. 
Bu arada Peygamber'e içi hurma ile dolu (on beş Sa' alabilen) bir zenbil getirildi. 
Peygamber o zata: "Bunu (al da) sadaka yap" buyurdu. O kimse: Benden fakir bir 
yoksula mı vereceğim? Medine'nin karataşlı iki tarafı arasında buna benim 
ailemden daha muhtaç bir ev halkı yoktur, dedi. Bunun üzerine Peygamber yan 
(azı) dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra o kimseye: "Öyleyse bunu kendi ailene 
yedir!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1870 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah'a (a. s.) bir kimse gelerek: Yandım! dedi. Resulüllah: "Niçin 
(yandın)? "diye sordu. O zat: "Ramazanda gündüzleyin eşimle cinsi münasebette 
bulundum" dedi.Hz. Peygamber (a. s.): "Sadaka ver, sadaka ver" dedi. O zat: 
"Sadaka verecek bir şeyim yok" dedi. Peygamber ona oturmasını emretti. Derken 
Peygamber'e içlerinde yiyecek bulunan iki zenbil geldi. Resulüllah o fakir kimseye; 
bunu alıp tasadduk etmesini emir buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1873 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Mekke'nin fetih yılında ramazanda yola çıktı. Kedid mevkiine 
varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra orucunu bozdu. Resulüllah'm sahabeleri, 
Peygamber'in fiillerinden daima en yeni olanlara tabi olurlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1875 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 



150 



Resulüllah (a. s.) bir sefer esnasında, insanların başına toplandığı ve 
gölgelendirmekte oldukları birisini gördü, ve: "Bunun nesi var?" diye sordu. 
Sahabeler: "Oruç tutmaktadır" dediler. Bunun üzerine Resulüllah: "Seferde oruç 
tutmanız (her zaman) sırf bir iyilik sayılmaz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1879 

Enes b. Malik'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: 

Enes b. Malik'in kendisine, seferde Ramazan orucu sorulduğunda: "Biz 
Ramazanda Resulüllah (a. s.) ile yolculuk ettik. Bu yolculukta ne oruç tutan 
tutmayanı, ne de tutmayan tutanı ayıpladı" diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1884 
Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber bir seferde bulunmuştuk. Bizden kimi oruç 
tutmuş, kimi de yemişti. Sıcak bir günde konakladığımızda çoğumuz gölgelenmişti. 
Elbisesi olan elbisesiyle, kimimiz de eliyle güneşten korunuyordu. Oruç tutanlar 
hararetten kesilip düştüler. Buna karşılık oruç tutmayanlar, kalktılar, çadırları 
kurdular ve develeri suladılar. Bu faaliyetler üzerine Hz. Peygamber (a. s.): "Bu gün 
oruç tutmayanlar, tam sevap alıp gittiler" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1886 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir: 

Hamza b. Amr Eşlemi, Resulüllah'a (a. s.) sefer hâlindeki oruçtan sordu. 
Resulüllah: "Dilersen oruç tut, dilersen oruç tutma" diye cevap vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1889 
Ebu Derda (r.a.) şöyle anlatır: 



151 



Biz Ramazan ayında çok sıcak bir günde, Resulüllah (a. s.) ile beraber sefere 
çıktık. Her birimiz sıcaklığın şiddetinden dolayı elini başına koyuyordu. Aramızda 
ise Resulüllah (a. s.) ile Abdullah b. Ravaha'dan (r.a.) başka oruç tutan kimse yoktu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1892 
Ümmül-Fadl bt. Haris (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Bazı insanlar Arefe günü onun yanında Resulüllah'm (a. s.) oruçlu olup olmadığı 
hususunda münakaşa ettiler. Bir kısmı, Resulüllah oruçludur, dedi. Diğer bir 
kısımda Resulüllah oruçlu değildir, dedi. Bunun üzerine ben Resulüllah'a bir 
bardak süt gönderdim. Allah Resulü (a. s.), bu sırada Arafat'ta devesinin üzerinde 
vakfe yaparken, o sütü içti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1894 
Ummü'1-Fadl (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Ashaptan bazı kimseler, Arefe günü oruç hususunda şüpheye düştüler. Biz de 
Arafat'ta Resulüllah ile beraber bulunuyorduk. Bunun üzerine ben, Peygamber 
Arafat'ta iken ağaçtan oyulmuş bir kap içinde kendisine süt gönderdim. 
Peygamber de (a. s.) bu sütü içti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1895 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Cahiliye devrinde Kureyş aşure günü oruç tutardı. (Hicretten evvel) Resulüllah 
(a. s.) da aşure orucunu tutmuştur. Medine'ye hicret ettiğinde yine aşure orucunu 
tuttuğu gibi, (sahabelere de) bu orucu tutmalarını emretti. (ikinci sene) ramazan 
ayında oruç farz kılınınca, Allah Resulü (a. s.): "isteyen aşure orucunu tutar, isteyen 
de terk eder" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1897 



152 



Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Cahiliye devri ahalisi aşure günü oruç tutarlardı. Resulüllah (a. s.) ve 
müslümanlar da ramazan orucu farz kılınmadan önce o gün oruç tutmuşlardır. 
Ramazan orucu farz kılınınca, Hz. Peygamber: "Şüphesiz ki, aşure Allah'ın 
günlerinden bir gündür. Artık dileyen o gün oruç tutar, dileyen de o gün oruç 
tutmaz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1901 
Abdullah b. Mesûd'un anlatıyor: 

Abdurrahman b. Yezid şöyle dedi. Eşas b. Kays bir Aşure günü Abdullah'ın 
yanma gelerek, onun yemek yediğini gördü ve: Ey Ebu Muhammedi Aşure günü 
nedir bilir misin? O da "O nedir? diye sorduğunda "Şüphesiz bu gün aşure 
günüdür, dedi. Ibn Mesûd (r.a.) ise: "Ramazan orucunun farz kılınmasından önce 
bu günde oruç tutulurdu. Ramazan orucu emredilince bu terk olundu" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1905 

Humeyd b. Abdurrahman'nm Muaviye b. Ebu Sufyan'dan (r.a.) naklettiğine 
göre kendileri Muaviye b. Ebu Sufyan'ı Medine'deki hitabında, yani Muaviye bir 
aşure günü Medine'ye gelip halka hitabında şöyle derken işitmiştir: 

Ey Medineliler! Hani alimleriniz? (Biliniz ki) ben Resulüllahdan (a. s.) işittim, 
(bu gün için) şöyle buyuruyordu: "Bu gün aşure günüdür. Aşure günü oruç tutmayı 
Allah size farz kılmamıştır. Halbuki ben oruçluyum. Sizlerden her kim bu orucu 
tutmak isterse tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1909 
İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Medine'ye geldiğinde Yahudiler aşure günü oruç tutuyorlardı. 
Yahudilere bu orucun mahiyeti sorulduğunda, onlar: "Böyle bir günde Allah 



153 



Musa'yı ve israil oğullarını Firavun'a karşı galip kılmıştır. Biz de o günü tazim 
maksadıyla oruç tutuyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.): "Biz 
Musa'ya sizden daha yakın ve evlayız" buyurarak o gün de oruç tutulmasını 
emretti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1910 
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: 

Aşure günü Yahudilerin, tazim ettikleri ve bayram edindikleri bir gündü. 
Resulüllah (a. s.): "O gün sizler de oruç tutunuz," buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1912 
İbn Abbas şöyle anlatmaktadır: 

Ibn Abbas (r.a.) kendisine aşure günü orucu sorulduğunda: "Resulüllah'm (a. s.) 
bu günden başka, faziletinin bütün günleri içermesini talep ederek oruç tuttuğu bir 
gün ve bu aydan yani Ramazandan başka faziletinin bütün ayları içermesini talep 
ederek oruç tuttuğu başka bir ay bilmiyorum" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1914 
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Resulüllah (a. s.) aşure günü Eşlem kabilesinden bir kimseyi gönderip insanlar 
arasında şunu ilan etmesini emretmiştir: "Birşey yememiş olan oruç tutsun. Yemiş 
olan ise artık orucunu geceye kadar devam ettirsin!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1918 

Rubey bt. Muavviz b. Afrâ (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Medine etrafındaki Ensar köylerine aşure günü kuşluk zamanı 
şu haberi gönderdi: "Her kim oruçlu olarak sabaha ulaştı ise artık orucunu 



154 



tamamlasın. Kim de bir şey yiyerek sabahladı ise gününün geri kalan kısmını 
yemek yemeyerek tamamlasın!" Rubey sözlerine şöyle devam etmiştir: Biz bundan 
sonra aşure orucunu tutar, bütün çocuklarımıza da tutturur ve onlarla mescide 
giderdik. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncak düzerdik de onlardan biri 
yemek diye ağlarsa iftar vakti erişinceye kadar ona bu oyuncağı verip eğlendirirdik. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1919 
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) sizi şu iki günde oruç tutmaktan nehyetti: Birisi orucu 
tamamladığınız Ramazan Bayram'ı günüdür, diğeride kurbanınızın etinden 
yediğiniz Kurban Bayram'ı günüdür. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1920 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) 

Hz. Peygamber'den (a. s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: "İki günde oruç tutmak 
sahih olmaz: Kurban bayramı günü ile Ramazan Bayramı günü." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1922 

İbn Ömer'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: 

Bir kimse Ibn Ömer'e gelip: Bir gün oruç tutmayı adadım. Ancak bu 
nezrettiğim gün de Kurban Bayramı yahut Ramazan Bayramı gününe isabet etti 
(nasıl yapayım?) diye sordu. Ibn Ömer "Yüce Allah nezri yerine getirmeyi emir 
buyurdu. Resulüllah (a. s.) ise bu (bayram) gününün orucundan nehyetti" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1924 
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini 



155 



Muhammed b. Abbad haber vermiştir: Cabir b. Abdullah (r.a.), Kâbe'yi tavaf 
etmekte iken kendisine, Resulüllah (a. s.) Cuma günü oruç tutmaktan nehyetti mi? 
diye sordum. Cevaben: "Şu Beyt'in sahibine yemin olsun ki, evet nehyetti" 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1928 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Sizden biriniz Cuma'dan bir gün önce veya bir gün sonra 
oruç tutmadıkça sakın yalnızca Cuma günü oruç tutmasın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1929 
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

...oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir... ayeti 
nazil olduğunda, oruç tutmayıp da fidye vermek isteyenler, oruç tutmayıp fidye 
verdiler. Bundan sonraki ayet nazil olunca o ayet fidye vermeyi, eda ve kazaya 
gücü yetmeyenlere tahsis etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1931 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

" (Bazen) üzerimde Ramazandan oruç borcu kalırdı da, Resulüllah (a. s.) ile 
meşgul olup ilgilenmekten dolayı bu orucu Şaban ayından başka bir ayda yerine 
getirmem mümkün olmazdı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1933 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Kimin üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, o 
ölünün velisi, ölen kimse yerine oruç tutabilir" buyurmuştur. 



156 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1935 
İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah'a (a. s.) bir kadın gelerek: "Annem, üzerinde bir ay oruç borcu 
olduğu halde öldü" dedi. Resulüllah (a. s.) ona: "Eğer annenin üzerinde herhangi 
bir borç bulunsaydı sen o borcu öder miydin?" diye sordu. Kadın: "Evet" deyince 
Allah Resulü (a. s.): "Öyle ise Allah'a olan borç başka borçlardan daha ziyade 
ödenmeğe layıktır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1936 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Herhangi biriniz (bilhassa) oruçlu bulunduğu gün artık kötü 
söz söylemesin ve cahilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür yahut 
söverse derhal; ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1941 
Sehl b. Sa'd'm (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Cennette Reyyan denilen bir kapı 
vardır. Bu kapıdan Kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Onlarla beraber 
başka hiçbir kimse giremez. (Kıyamet gününde) oruçlular nerede? diye çağrılır. 
Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri 
girdiği zaman kapı kapatılır, artık ondan içeriye hiç kimse giremez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1947 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 



157 



Resulüllah (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kul Allah nzası için bir gün 
oruç tutarsa, bundan dolayı şüphesiz Allah o kulun yüzünü ateşten yetmiş 
sonbahar (yetmiş yıl) kadar uzaklaştırır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1948 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Kim oruçlu iken unutup yer, içerse orucunu (bozmayıp) 
tamamlasın. Çünkü ona ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1952 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Ramazandan başka hiç bir ayda tam olarak oruç tutmamıştır. 
Allah Resulü diğer aylarda oruç tuttuğu zaman onu gören birisi: Hayır yemin 
olsun, Resulüllah bu ay hiç iftar etmiyor diyecek kadar oruç tutardı. Oruç 
tutmadığı zamanda da onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç 
oruç tutmuyor diyecek derecede oruç tutmazdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1959 
Enes (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) bazen, "O artık hep oruçludur, O hep oruçludur" denilinceye 
kadar oruç tutar, bazen de "O artık hiç oruç tutmamıştır, O hiç oruç tutmuyor" 
denilinceye kadar oruç tutmazdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1961 
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır: 

Abdullah'ın: "Ben hayatta bulunduğum müddetçe geceleyin namaz kılacağım, 
gündüzleyin de oruç tutacağım" diye yemin ettiği Resulüllah'a haber verildiğinde, 



158 



Allah Resulü (a. s.): "Gerçekten sen böyle mi söylüyorsun?" dedi. Ben de kendisine: 
"Evet böyle söyledim Ey Allah'ın Resulü!" dedim. Resulüllah: "Sen bu ağır ibadeti 
yerine getiremezsin. Sen bazen oruç tut, bazen ye, bazen uyu, bazen namaz kıl. 
Her aydan üç gün oruç tut. Her iyiliğe onun on misli mükâfat vardır. Kim bir 
iyilikle gelirse işte ona bunun on katı vardır. Bu, her ayın üç gün orucu bütün sene 
oruç gibidir" buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Öyle 
ise bir gün oruç tut, iki gün ye, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir 
olurum ya Resulüllah dedim. Öyle ise; bir gün oruç tut, bir gün tutma, işte bu 
Davud'un (a. s.) orucudur. Bu, oruç tutmanın en âdil olanıdır, buyurdu. Ben 
bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Resulüllah (a. s.): "Bundan daha 
faziletli oruç yoktur" buyurdu. Abdullah b. Amr (ihtiyarlayıp da taahhüt ettiği 
ibadeti yerine getirmekten aciz kalınca): "Resulüllah'm söylediği her ayda üç gün 
oruç tutmayı kabul etmiş olsaydım, bana hiç şüphesiz ehlim ve malımdan daha 
sevimli olacaktı," diye hayıflanmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1962 
İmran b. Huseyn (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Allah Resulü (a. s.), ona (veya bir başkasına): "Şaban ayının ortalarında oruç 
tuttun mu?" diye sormuştur. O, hayır tutmadım, deyince. Resulüllah: 
"Ramazandan sonra iki gün oruç tut" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1979 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Sahabelerden bazı kimselere, rüyalarında, Kadir gecesinin, (Ramazan'm) son 
yedi günü içinde olduğu gösterildi. Resulüllah (a. s.) onlara: "Görüyorum ki 
rüyalarınız Ramazanın son yedi günü hakkında biribirine uygun düşmüştür. Artık 
kim Kadir gecesini aramaya kalkışırsa, onu Ramazan'm son yedisinde arasın" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1985 



159 



Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: 

Resulüllah (a. s.) Mescitte Ramazan ayının ortasındaki on günde itikâf 
ediyordu. Yirminci gece dolup Peygamber yirmi birinci geceyi karşılayacağı 
zaman eve dönerdi. Kendisi ile beraber itikâf edenler de dönerlerdi. Sonra kendisi 
bir ayda ikamet etti de, bu ayda iken, içinde evine dönmekte olduğu o gecede de 
itikâf etti. Müteakiben halka bir hutbe irat ederek Allah'ın dilediği bazı şeyleri 
onlara şöyle emretti: "Ben şu on günde itikâf ediyordum. Sonra bana şu son on 
günde itikâf etmem zahir oldu. Benimle beraber itikâf etmiş olan, kendi itikâf 
yerinde gecelesin. Ben, bu geceyi muhakkak görmüştüm, fakat o bana 
unutturuldu. Siz onu (Kadir gecesi) son ondaki her tek gecede arayın. Ben kendimi 
bir su ve bir çamur içinde secde ederken gördüm." Ebu Saîd Hudrî sözlerine 
devamla: Biz yirmi birinci gecede yağmura tutulduk. Hatta Mescidin çatısı 
Resulüllah'm namaz kıldığı yere aktı. Ben, sabah namazından dönerken 
Resulüllah'a baktığımda, yüzü yağmur çamur içerisinde idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1993 



Hz. Aişe'nin (r.ah.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Kadir gecesini Ramazanın son on günü içinde arayınız" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1998 



160 



İTİKAF 

Ibn Ömer (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) Ramazan'm son on gününde itikâfa girdiğini 
bildirmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2002 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Ramazan'm son on günü girince geceleri ihya eder, aile halkını 
da uyandırır, ibadete daha fazla önem verirdi. Diğer vakitlerden çok daha fazla bir 
ibadet gayreti içerisinde olurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2008 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) haber verdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.), Ramazan'm son on gününde, diğer vakitlerden daha fazla 
ibadet yoğunluğu içerisine girerdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2009 



Bir kimse Resulüllah'a, (a. s.) ihrama giren kişi ne gibi elbise giyebilir? diye 
sordu. Hz. Peygamber (a. s.) "Gömlek, sarık, kilot, bornoz, mest giymeyin. Ancak 
biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan 
aşağısından kessin. Zağferan yahut vers (alaçehri) ile boyanmış olan bir şey 
giymeyiniz" buyurmuştur. 



HAC 




161 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2012 
İbn Abbas (r.a.) 

Resulüllah'tan (a. s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: Allah Resulü hutbe irat 
ederken ihrama gireni kastederek: "Şalvarlar (donlar), izar bulamayanlar için, 
mestler de ayakkabı bulamayanlar içindir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2015 
Yaala b. Umeyye (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) Giranede iken huzuruna bir kimse çıkageldi. Üstünde bir 
cübbe vardı. Cübbenin üzerinde de zağferanlı güzel bir koku mevcuttu 
Peygamber'e hitaben: "Bana umremde ne şekilde hareket etmemi emredersin?" 
diye sordu. Bu sırada Peygamber'e vahiy indirilmişti. Hemen üzeri bir örtü ile 
örtüldü. Ebu Yaala devamla: Ben Peygamber'i kendisine vahiy geldiği sırada 
görmeyi çok arzu ederdim. Bu sırada Ömer b. Hattab (r.a.) "Peygamber'i vahiy 
indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?" diyerek elbisenin kenannı kaldırdı. 
Ben de Resulüllah'a baktım. Peygamber'de, uyuyan kimsenin horultusu gibi bir 
horultu vardı (ravi, deve yavrusu iniltisi gibidir demiştir). Kendisinden vahiy hâli 
kalkınca Resulüllah (a. s.): "Hani! umre hakkında soru soran kişi nerede?" diye 
sordu. Ve o adama hitaben: "Elbisenden bu koku eserini gider. Üzerindeki cübbeyi 
çıkar. (Bu ihramı giy) ve haccmda ne yaptmsa umrende de onu yap" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2017 
İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Medine halkı için Zul Huleyfe'yi, Şamlılar (Mısır, Mağrib) 
için Cuhfeyi, Necd halkı için Karnu'l-Menazil mevkiini, Yemenli'ler için 
Yelemlem'i (ihrama girmek için) mîkat yerleri olarak belirledi. Bunlar, hac ve umre 
yapmak isteyen bu memleketler halkı ile diğer memleketlerden yolları bu 
mevkilere uğrayan kimselerin mikadandır. Bunlardan başka, bu inikatlarla, Mekke 



162 



arasındaki yerlerde yaşayanlar da bulundukları yerden ihrama girerler. Hatta 
Mekke halkı, Mekke'den ihrama girerler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2022 



Resulüllah (a. s.): "Medine halkı Zu'l-Huleyfe, Şam'dan gelenler Cuhfe, 
Necd'den gelenler Karn'dan (itibaren) ihrama girer ve telbiye ederler" 
buyurmuştur. Abdullah Resulüllah'm: "Ve Yemen ahalisi de, Yelemlem'de ihrama 
girsinler" buyurduğu bana ulaştı, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2024 

Abdullah b. Ömer (r.a.) Resulüllah'm (a. s.) telbiyesinin şöyle olduğunu haber 



"Lebbeyk Allahümme! Lebbeyk! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! Innel-hamde 
ven-nımete leke, vel-mulke la şerike leke." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2029 



"Allah Resulü'nün (a. s.) telbiyeye nereden başladığı tartışmasının cevabı işte bu 
(Zu'l-Huleyfe'nin yakınındaki) Beyda tepesidir: Allah Resulü telbiyeye sadece 
Mescidin (Zu'l-Huleyfe'nin) bulunduğu yerden başlamıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2033 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

"Ben Resulüllah'ı (a. s.) ihrama girerken, ihramı için, bir de ihramı çıkarıp 
Kâbe'yi tavaf etmesinden önce, güzel koku ile kokulandırırdım." 




vermiştir: 




163 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2040 
Saab b. Gessame Leysî (r.a.) 

Ebva'da veya Veddan'da bulunan Resulüllah'a (a. s.) bir yaban eşeği hediye 
ettiğini, Resulüllah'm ise bunu kabul etmediğini anlatır. Saab sözlerine devamla; 
Resulüllah yüzümdeki üzüntü alâmetini görünce, gönlümü hoşnut etmek için: "Biz 
ihramlı olmasaydık hediyeni geri çevirmezdik" buyurmuştur demektedir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2059 
İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Saab b. Gessame (r.a.), Peygamber'e (a. s.) ihramlı iken bir yaban eşeği hediye 
etti. Fakat Allah Resulü (a. s.) bunu kabul etmeyip geri çevirerek: "ihramlı 
olmasaydık, mutlaka bu hediyeni kabul ederdik" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2060 
Ebu Katâde (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) ile beraber yola çıktık. Nihayet Kâha denilen yere vardığımızda 
bizden bir kısmı ihramlı, bir kısmı ihramsızdı. Bu arada arkadaşlarımın 
birbirlerine bir şey göstermeye çalıştıklarını gördüm ve hemen ben de o tarafa 
baktım. Birde ne göreyim bir yaban eşeği! Süratle atımı eğerleyip mızrağımla 
birlikte atıma bindim. Tam bu sırada kamçım yere düştü, ihramlı olan 
arkadaşlarıma: "Kırbacımı bana uzatıverin" dedim. Onlar cevaben: "Yemin olsun 
ki, bu av hususunda sana hiçbir şekilde yardımcı olamayız" dediler. Bunun üzerine 
kendim hayvandan inip kamçımı aldım ve tekrar bindim. Nihayet arkasından 
koşturarak yaban eşeğine bir tepe ardında yetiştim ve mızrağımı saplayıp onu 
öldürdüm. Daha sonra onu, arkadaşlarımın yanma getirdim. Bir kısmı onu yiyiniz, 
bir kısmı da onu yemeyiniz dediler. Peygamber (a. s.) ise önümüzde idi. Hemen 
atımı harekete geçirerek Peygamber'e yetiştim "O helaldir, onu yeyiniz" 
buyurmuştur. 



164 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2062 
Hz. Aişe (r.ah.) Hz. Peygamber'den (a. s.) 

şöyle işittiğini haber vermiştir: "Dört çeşit hayvan vardır ki, bunların her biri 
fasıktır. Bunlar hem mîkat dışında (hıll) ve hem de, harem bölgesinde öldürülürler: 
Karga, çaylak, fare, saldırıp yaralayan köpek." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2068 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber: "Beş çeşit hayvan vardır ki, ihramda olanın Harem'de iken 
onları öldürmesinde günah yoktur: (Bunlar) fare, akrep, karga, çaylak ve kuduz 
köpektir buyurmaktadır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2073 
Kaab b. Ucre (r.a.) şöyle anlatır: 

Hudeybiye gününde (Ravi Kavariri'ye göre) tenceremin (Ravi Abu Rabi'ye 
göre) taş kabın altına ateş yakarken Resulüllah (a. s.) yanıma geldi. Yüzümden 
bitler saçılıyordu. (Bunu görünce) Resulüllah (a. s.) bana: "Başındaki haşereler sana 
eziyet veriyor mu?" diye sordu. Ben: "Evet" cevabını verince, Allah Resulü (a. s.): 
"Öyle ise tıraş ol. Buna karşılık, üç gün oruç tut. Veya altı fakiri doyur. Yahutta bir 
kurban kes" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2080 
İbn Abbas (r.a.) 

"Hz. Peygamber (a. s.) ihramlı iken kan aldırdı" demiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2087 



165 



Ibn Buhayne (r.a.) 

"Peygamber (a. s.) Mekke yolunda, ihramlı iken başının ortasından kan aldırdı" 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2088 
Ebu Eyyûb Ensari'nin (r.a.) şöyle dediğini 

Abdullah b. Huneyn nakletmiştir: Ibn Abbas beni bir mesele sormam için Ebu 
Eyyûb Ensari'ye gönderdi. Kendisini kuyunun iki direği arasında yıkanırken 
buldum. Ebu Eyyûb bir elbise ile vücûdunu perdeliyordu. Ona selam verdim. Sen 
kimsin? diye sordu. Ben, Abdullah b. Huneyn'im beni Abdullah b. Abbas 
gönderdi. Senden, Resulüllah (a. s.) ihramlı iken başını nasıl yıkardı? diye soruyor 
dedim. Ebu Eyyûb elini kendisini perdeleyen bez üzerine koydu ve bezi (başından 
göğsüne kadar) indirdi. Başı tamamıyla görünüyordu Sonra kendisine su döken 
kimseye: Dök! dedi. O, da başına su döktü. Ebu Eyyûb başını elleriyle ovarak, 
ellerini öne ve arkaya götürdü. Sonra da Resulüllah'ı (a. s.) işte böyle yıkarken 
gördüm, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2091 
İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Bir adam devesinden düşerek boynu kırılmış ve ölmüştü. Bunun üzerine 
Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: "Onu su ve sidr ile yıkayın da, iki ihramı içinde 
kefenleyiniz. Fakat başını örtmeyin. Çünkü Allah onu, Kıyamet gününde 
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk..." diye telbiye eder halde dirilte çektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2092 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 



166 



Resulüllah (a. s.) Dubaa bt. Zübeyr'in yanma vardı ve ona: "Hacca gitmek mi 
istedin?" diye sordu. Dubaa: " (Evet öyle) ama kendimi kesinlikle hasta 
hissediyorum" dedi. Resulüllah ona: "Sen haccet ve (ihrama girerken) Ey Allahım! 
ihramdan çıkacağım yer, beni haccetmekten aciz kılacağın yer olsun diye şart koş" 
buyurdu. Dubaa (o sırada) Mikdad b. Esved'in zevcesiydi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2101 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Biz Veda Haccı senesi Resulüllah (a. s.) ile beraber (hac için) yola çıktık; ve umre 
niyetiyle ihrama girdik. Sonra Resulüllah (a. s.): "Kimin yanında hedy kurbanı 
varsa umre ile hacca (Kıran haccma) niyet etsin; sonra ihramda devam ederek 
neticede her ikisinin ihramından beraber çıksın" buyurdu. Aişe sözlerine devamla: 
Ben, Mekke'ye hayızlı olarak vardım. Bu yüzden ne Kâbe'yi tavaf ettim, ne de 
Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Bu hâlimi Resulüllah'a arzettim de, bana: 
"Saçlarını çöz, taran ve hacca niyet et! Umreyi bırak" buyurdu. Ben de öyle 
yaptım. Hac görevlerini yerine getirdiğimiz zaman Resulüllah (a. s.) beni öz erkek 
kardeşim Abdurrahman ile birlikte Tenim'e gönderdi de ben oradan niyetlenip 
umre yaptım. Resulüllah: "Bu, (hayzmdan dolayı terk ettiğin) umrenin yerinedir" 
buyurdu. Artık umre niyetiyle ihrama girenler Beyt'i tavaf edip Safa ile Merve 
arasında sa'y yaptılar. Sonra ihramdan çıktılar. Nihayet Mina'dan döndükten 
sonra hacları için son bir tavaf daha yaptılar. Hac ile umreyi beraber yapanlar ise, 
bir tek tavaf yaptılar. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2108 

Abdurrahman b. Ebu Bekr'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) ona (kız kardeşi) Aişe'yi devesinin arkasına bindirip 
Tenim'den umre yaptırmasını emir buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2126 



167 



Gabir (r.a.) şöyle anlatır: 

Resulüllah (a. s.) ile beraber biz, ifrad haccına; Aişe (r.ah.) ise umreye niyet 
ederek (Mekke'ye) yöneldik. Şerif mevkiine geldiğimizde Aişe hayız gördü. Nihayet 
Mekke'ye gelince Kâbe'yi tavaf ve Safa ile Merve arasında da sa'y ettik. Resulüllah 
(a. s.) beraberinde kurbanlık hayvanı bulunmayanların ihramdan çıkmalarını 
emretti. Bize hangi şeyler helal olacak? diye sorduk. Resulüllah (a. s.): "Ihramlıyken 
size haram olan her şey" buyurdu. Bunun üzerine biz, hanımlarımızla beraber 
olduk, güzel kokular süründük ve elbisemizi giydik. Halbuki Arefe gününe dört 
gece kalmıştı. Sonra terviye günü tekrar hacca niyet ettik. Bundan sonra 
Resulüllah Aişe'nin yanma girdiğinde o ağlıyordu: "Niçin ağlıyorsun" diye sordu. 
Aişe: "Şu anda hayız görmem beni üzmektedir, insanlar ihramdan çıktıkları halde, 
ben çıkamadım; üstelik Kâbe'yi de tavaf edemedim. Şimdi ise insanlar hacca 
gidiyorlar" dedi. Bunun üzerine Resulüllah: "Şüphesiz ki bu, Allah'ın Adem (a. s.) 
Kızları için takdir etmiş olduğu bir husustur. Binaenaleyh yıkan ve sonra hacca 
niyet et!" buyurdu. Aişe de böyle yaptı ve bütün vakfe yerlerinde durdu. Nihayet 
temizlenince Kâbe'yi tavaf ve Safa ile Merve 'yi de sa'y etti. Sonra Resulüllah: "Sen 
hac ve umrenden birlikte çıkmış oldun" buyurdu. Aişe (r.ah.): Ey Allah'ın Resulü! 
Ben, içimden hacca gidip Beyti tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş 
olurum? dedi. Resulüllah: "Öyle ise Ey Abdurrahman! Bunu götür de Tenim'den 
umre yaptır" buyurdu. Bu hadise, Mina'dan Muhassab mevkiine indikleri gece 
olmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2127 

Cabir b. Abdullah (r.a.) Atâ'nm (r.a.) şöyle dediğini haber vermiştir: 

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.), yanımda bazı insanlar bulunduğu bir sırada şöyle 
dediğini işittim: Biz, Hz. Muhammed'in (a. s.) ashabı, sadece hac niyetiyle ihrama 
girdik. Atâ, Cabir'in sözlerine şöyle devam ettiğini belirterek: Peygamber (a. s.) 
Zil-hicce'nin dördüncü sabahı gelerek, bize ihramdan çıkmamızı emir buyurdu. 
Atâ, Hz. Peygamber'in: "ihramdan çıkınız ve kadınlarla bir araya geliniz" 
buyurduğunu nakletmiştir. Devamla Atâ "Peygamber ashabına, kadınlarla cima 
etmeyi kesin olarak emretmedi. Fakat kadınları, onlara helal kıldı" demiştir. Gabir 



168 



(r.a.) sözlerine devamla: "Biz Arefe gününe sadece beş gece kala Resulüllah (a. s.), 
kadınlarımızla cima etmeyi, sonra zekerlerimizden meni damlayarak Arafat'a 
çıkmamızı emrediyor" diye söylendik. Cabir, eliyle işaret ederek, (Peygamber'in 
elini hareket ettirerek işaret edişi hâlâ gözümün önündedir). Peygamber ayağa 
kalkıp şöyle buyurmuştur: "Kesinlikle biliyorsunuz ki; ben sizin Allah'tan en çok 
korkanınız, en doğru söyleyeniniz ve en iyinizim. Eğer yanımda kurbanım 
olmasaydı sizin gibi ben de ihramdan çıkardım. Şu durum benim için bir daha 
gerçekleşseydi, yanıma (hedy) kurban almazdım. Artık ihramdan çıkınız." Bunun 
üzerine bizler ihramdan çıkıp Peygamber'i dinledik ve itaat ettik. Daha sonra, 
Atâ'nm belirttiğine göre Gabir şöyle demiştir: Birazdan Ali, vergi toplamaktan 
geldi. Resulüllah ona: "Neye niyet ettin?" diye sordu. Ali: "Peygamber neye 
niyetlendiyse ben de ona niyet ettim" diye cevap verdi. Resulüllah ona: "Öyleyse 
hedy gönder ve ihramlı olarak bekle" buyurmuştur. Ali de, ona bir hedy kurbanı 
verdi. Suraka b. Malik b. Cuşum Ey Allah'ın Resulü! (Hac aylarında umrenin 
cevazı) bu yılımıza mı mahsustur, yoksa devamlı mıdır? diye sordu. Resulüllah da: 
"Ebediyen devam edecek!" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2131 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Kureyş ile onların dinine mensup olanlar, Müzdelife'de vakfe yaparlar ve 
bunlar Hums diye anılırlardı. Diğer, Arap kabileleri ise Arafat'ta vakfe yaparlardı, 
islâm gelince Yüce Allah Hz. Peygamber'e (a. s.) Arafat'a gitmesini ve orada vakfe 
yapıp sonra oradan dönmesini emir buyurdu. Bu da Kur'an-ı Kerim'de şöyle ifade 
edilmektedir: Sonra insanların aktığı yerden sizde akın... 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2140 
Gübeyr b. Mut'im (r.a.) şöyle anlatır: 

Bir devemi kaybetmiştim de, Arefe günü onu aramaya gittim. Bu sırada 
Resulüllah'ı (a. s.) Arafat'ta insanlarla vakfe yaparken gördüm ve (kendi kendime): 



169 



"Yemin olsun bu Peygamber, Hums'tandır; onun burada ne işi var?" dedim. Zira 
Kureyş Hums'tan sayılırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2142 
Ebu Musa (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Batha mevkiinde mola vermiş olduğu bir sırada, onun yanma 
vardım. Hz. Peygamber (a. s.), bana: "Hacca niyet ettin mi?" diye sordu. Ben de: 
"Evet" dedim. Bu sefer de: "Hangi çeşit hacca niyet edip ihrama girdin?" dedi. 
Ben: "Peygamber'in ihrama girişi gibi ihrama girip Lebbeyk dedim." diye cevap 
verdim. Resulüllah (a. s.): "Güzel yaptın. Şimdi git Beyt'i tavaf et, Safa ile Merve 
arasında sa'y yap, ardından da ihramdan çık" buyurdu. Bunun üzerine ben, Beyt'i 
tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y ettim. Sonra Kays oğullarından 
(mahremlerimden) bir kadının yanma geldim. O kadın saçlarımı tarayıp ayıkladı. 
Sonra ben hacca niyet edip ihrama girdim. Ravi sözlerine devamla: Ben Ömer'in 
hilafetine kadar bu şekilde fetva verirdim. Bir hac mevsiminde birisi Ebu Musa'ya 
"Ey Ebu Musa! veya: Ey Abdullah b. Kays! Bazı fetvaların konusunda yavaş ol! 
Kendini tut. Çünkü sen, Emîru'l-Müminin'in hac fiilleri hususunda senden sonra 
nasıl bir uygulama ortaya koyduğunu bilmiyorsun" dedi. Bunun üzerine ben, 
umuma hitaben: "Ey insanlar! Kime hac hakkında fetva verdiysek, o acele etmesin 
teenni ile hareket etsin. Çünkü Müminlerin Emîri yanınıza gelmektedir. Siz ancak 
ona uyun!" dedim. Yine Ebu Musa: "Müteâkiben Ömer (r.a.) geldi ve bu durumu 
kendisine arzettim." Bunun üzerine Ömer: "Eğer Allah'ın kitabı ile amel edecek 
olursak, o bize (başlanmış olan umre ile haccı) tamamlamayı emrediyor. 
Resulüllah'm sünnetini göz önünde bulundurursak, Hz. Peygamber, kurban 
kesileceği yere ulaşıp kesilinceye kadar, ihramdan çıkmamıştır" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2143 
Hz. Ömer'den (r.a.) 

Ebu Musa'nın naklettiğine göre: O (Ebu Musa) temettü haccma fetva verirdi. 
Bir kimse ona: "Bir kısım fetvalarında yavaş ol! Zira Emîru'l-Mümin'in hac fiilleri 



170 



hususunda ne gibi bir uygulama yapacağını bilmiyorsun" dedi. Daha sonra Ebu 
Musa, Ömer'le bir araya geldiğinde, bu meseleyi ona sormuştur. Bunun üzerine 
Ömer (r.a.): "Kesin olarak biliyorum ki, Peygamber (a. s.) ve arkadaşları temettü 
haccı yapmışlardır. Fakat, ben hacıların Erak mevkiine geldiklerinde kadınları ile 
bir araya gelip, sonra başları su damlar bir halde hacca devam etmelerini uygun 
görmedim" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2145 
Hz. Ali'nin (r.a.) hadisinde 

Abdullah b. Şakik şöyle dedi: Osman (r.a.) temettü haccı yapılmasını yasaklardı. 
Ali (r.a.) ise temettü haccı yapılmasını emrediyordu. Hz. Osman, Hz. Ali ile 
konuştu. Sonra Hz. Ali, Hz. Osman'a: "Bizim Resulüllah ile temettü haccı eda 
ettiğimizi iyi bilirsin" dedi. Hz. Osman: "Evet ama, biz o zaman korkuyorduk" 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2146 
İmran b. Huseyn'm (r.a.) şöyle söylediğini 

Mutarrıf b. Abdullah anlatıyor: Imran b. Huseyn ona şunları söylemiştir: 
Bugün sana öyle bir hadis rivayet edeceğim ki, Allah, seni bu günden sonra onunla 
faydalandıracaktır. Şunu iyi bil ki; Resulüllah yakınlarından bir guruba 
Zilhicce'nin son on günü içinde umre yapmayı mubah kılmış ve bunuda nesh eden 
bir ayet inmemiştir. Ayrıca kendiside Ahirete irtihal edinceye kadar bundan 
nehyetmemiştir. Bundan sonra herkes istediği kadar kendi reyi ile söz söyledi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2153 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Veda haccını, umreyi eda edip ihramdan çıktıktan sonra tekrar 
hac için ihrama girmek suretiyle temettü haccı olarak eda etmiştir. Resulüllah (a. s.) 



171 



Zu'l-Huleyfe'den itibaren beraberinde getirdiği kurbanlıkları (Kâbe'ye hediye etti) 
kesti. Nitekim, Resulüllah umre niyetiyle ihrama girerken telbiye getirmeye 
başladı. Umre bittikten sonra hac niyetiyle telbiye getirmeye başladı. Sahabeler de, 
Resulüllah ile birlikte temettü haccı yaptılar. Ashaptan bazıları kurban getirmiş, 
bazıları getirmemişti. Resulüllah Mekke'ye gelince, hacılara hitaben: "içinizden 
kurban getirenler için ihramlıya haram olan herşey haclarını eda edinceye kadar 
haramdır. Kurban getirmeyenler ise Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasında sa'y 
etsin, saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Sonra (Arafat'a çıkılacağı sırada) hac için 
ihrama girip telbiye etsin. Nihayet Mina'da kesecek kurbanı bulunmayan, üçü hac 
esnasında, yedisi de memleketine döndükten sonra olmak üzere, tam on gün oruç 
tutsun" buyurmuştur. Resulüllah Mekke'ye geldiğinde ilk önce Hacer-i Esved 
rüknünü selamlayıp tavafa başladı. Yedi dolanım olan tavafın ilk üçünde remel 
yaparak, kalan dördünde ise normal yürüdü. Beyt'i tavaf etmeyi bitirince 
Makam-ı ibrahim'de iki rekât namaz kıldı. Sonra selam verip namazdan çıktı. 
Bunun ardından Safa'ya geldi. Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y yaptı. Bütün 
hac menasikini bitirip, Kurban kesme günü kurbanını kesinceye kadar ihramlıya 
haram olan hiç bir şey yapmadı. Nihayet Bayram günü kurbanını kesti ve Kâbe'yi 
tavaf etti. Sonra ihramdan çıkmasıyla ihramlı iken haram olan şeyler helal oldu. 
Sahabelerden kurban getirip kesenler de, Resulüllah gibi yaptılar. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2159 
Peygamberin zevcesi Aişe (r.ah.) 

Resulüllah'm (a. s.) haccı umreye katmak suretiyle temettü ve yanında bulunan 
diğer insanlarında temettü yaptıklarını haber vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2160 
Hz. Hafsa (r.ah.) şöyle anlatır: 

"Ey Allah'ın Resulü! sen umrede olduğun için ihramdan çıkmadığın halde 
ihramlarından çıkan insanların durumu ne olacaktır," diye sordum. Bunun üzerine 



172 



Resulüllah (a. s.): "Ben, saçımı kestirmek için yumuşattığımdan, kurbanıma nişan 
taktığımdan kurbanımı kesmedikçe ihramdan çıkamam" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2161 



Abdullah b. Ömer'in (r.a.) rivayetinde Nafi şöyle haber vermiştir: 

Abdullah b. Ömer (r.a.) fitne senesinde umre niyetiyle yola çıkarak: "Eğer 
Kâbe'yi ziyaretten menedilirsem, Resulüllah (a. s.) ile beraber olduğumuzda 
yaptığımız gibi yaparım" dedi. Sonra hareket etti ve (Zu'l-Huleyfe'de) telbiye 
ederek umre niyetiyle ihrama girdi ve yoluna devam etti. Nihayet (Ibn Ömer) 
Beyda düzüne çıktığı vakit yol arkadaşlarına dönüp: "Hac ile umre'nin (mani 
olunduğunda ihramdan çıkma hususunda) hükmü birdir, aralarında fark yoktur. 
Sizleri şahit kılıyorum ki, ben hacca, umre ile birlikte niyet ettim" demiştir. Yoluna 
devam eden (Ibn Ömer) Kâbe'ye ulaştığında, onu yedi defa tavaf ve Safa ile 
Merve'yi de yedi kere sa'y etti. Buna başka bir şey ilâve etmeyen Ibn Ömer, bu 
birer tavaf ve sayin kendine yeterli olduğunu düşünerek kurban sevk etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2164 



Enes b. Malik (r.a 



"Peygamber'i (a. s.) hac ile umre için her ikisine birden telbiye getirirken işittim" 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2168 



Ibn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) (umre için) Mekke'ye geldiğinde, Beyt'i yedi kere tavaf etti, 
Makam-ı ibrahim'in arkasında iki rekât namaz kıldı ve Safa ile Merve arasında 
sa'y etti. Muhakkak ki, Allah Resulü'nde sizin için pek iyi bir örnek vardır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2172 



173 



Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

"Hz. Peygamber Mekke'ye geldiğinde yaptığı ilk iş, abdest alarak Kâbe'yi tavaf 
etmek olmuştur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2173 

Esma bt. Ebu Bekr'in (r.ah.) azatlısı Abdullah b. Keysan'm haber verdiğine 
göre: 

Esma (r.ah.) Hacun mevkiinden her geçtiğinde şöyle dermiş: "Allah, Resulüne 
salat ve selam buyursun! Biz, onunla beraber (hac esnasında) buraya inmiştik. O 
günlerde heybelerimiz hafif, binek hayvanlarımız ve yiyeceklerimiz azdı. Ben, kız 
kardeşim Aişe, Zübeyr, filan ve filan umre yapmıştık. Biz Beyt'i tavaf edince (sa'y 
ve saç kısaltmasından sonra) ihramdan çıktık. Sonra akşamleyin, hac niyetiyle 
yeniden ihrama girdik." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2175 
İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.), umre niyetiyle telbiye yaptı, sahabeleri ise hac niyetiyle 
telbiye ettiler. (Mekke'de tavaf ve sa'ydan sonra) Peygamber ve yanlannda kurbanı 
bulunan sahabeler ihramdan çıkmadılar. Diğer sahabeler ise ihramdan çıktılar. 
Talha b. Ubeydullah da kurbanı bulunanlar arasında olduğundan ihramdan 
çıkmamıştı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2177 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Cahiliye devrinde Araplar, hac aylarında umre yapmayı, yeryüzünde en büyük 
günahlardan sayarlardı. Bunlar, Muharrem ayındaki hürmeti de Safer ayma 
nakleder ve; devenin arkasındaki yara iyi olur, hacıların ayak izleri silinir, Safer ayı 
da çıkarsa artık umre yapmak işte o zaman helal olur, derlerdi. Peygamber (a. s.), 



174 



sahabelerle beraber (Zil-hicce'nin) dördüncü gecesi sabahında hac niyetiyle telbiye 
ederek (Mekke'ye) gelmişlerdi. Resulüllah, sahabelere haclarını umreye 
çevirmelerini ve (tavaf, say tıraşla) ihramdan çıkmalarını emretti. Hac aylarında 
umre ile emredilmeleri (bu aylarda umre yapmayı büyük günah zannettikleri için) 
sahabelere ağır geldi. Bunun üzerine: Ey Allah'ın Resulü! Bununla ihramın bütün 
yasaklarından kurtulduk mu? diye sordular. Hz. Peygamber cevaben: "Evet, 
ihramın bütün yasaklarından" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2178 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) öğle namazını Zu'l-Huleyfe'de kıldırdı. Sonra kurbanlık dişi 
devesini istedi ve onu hörgücünün sağ tarafından nişanladı da kan aktı. Ayrıca 
boynuna iki nalın taktı. Sonra binek devesine bindi. Deve, kendisini Beyda düzüne 
çıkarınca hac niyetiyle telbiye getirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2184 
İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Muaviye bana, Merve'de Resulüllah'm (a. s.) saçını makasla kısalttığımı biliyor 
musun? diye sordu. Ben de ona: "Ben bunu, ancak senin aleyhinde bir hüccet 
olarak biliyorum" diye cevap verdim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2188 
Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ali (r.a.) Yemen'den (Mekke'ye) geldiğinde, Peygamber (a. s.) ona: "Hangi niyetle 
ihrama girdin?" diye sordu. Ali (r.a.) cevaben: "Peygamber'in ihramlandığı niyetle 
ihrama girdim" dedi. Resulüllah (a. s.): "Beraberimde hedy kurbanı olmasaydı, hiç 
şüphesiz ben de ihramdan çıkardım" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2193 



175 



Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"Ben, Resulüllah'm (a. s.) umre ile hacca birlikte niyetle; Lebbeyke umre ten ve 
haccen, Lebbeyke umreten ve haccen diyerek yüksek sesle telbiye okuduğunu 
işittim." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2194 
Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) dört defa umre yapmıştır. Veda haccı ile birlikte yaptığı umre 
hariç, bunlann hepsini de Zu'l-Kade ayında yerine getirmiştir. Bunlardan birisi; 
Zu'l-Kade ayında Hudeybiye'de veya Hudeybiye zamanında yaptığı umre, diğeri 
ertesi yıl Zül-Kade ayında yaptığı (kaza) umresi, bir diğeri de (Sekizinci hicret 
yılında) Zu'l-Kade ayında Huneyn ganimetlerini taksim ettiği sırada Cirane'den, 
yaptığı umredir. Sonuncusu ise, Veda haccı ile olanıdır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2197 
Ebu Ishak, Zeyd b. Erkam' a (r.a.) 

"Resulüllah (a. s.) ile beraber kaç gazvede bulundun?" diye sordu Zeyd b. Erkam 
"On yedi gazve" cevabını verdi. Yine Ebu Ishak sözlerine devamla; Zeyd b. Erkam 
bana: "Resulüllah on dokuz defa gazve yapmıştır. Medine'ye hicret ettikten sonra 
da, bir defa haccetmiştir. O da Veda haccıdır" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2198 

Hz. Aişe'den (r.ah.) Urve b. Zübeyr (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ben ve Ibn Ömer, Aişe'nin (r.ah.) hücresine dayanmış oturuyorduk. Biz, bu 
sırada, Aişe'nin içerde dişlerini misvaklarken, misvağm dişler üzerinde çıkardığı 
sesi işitiyorduk. Ben, Ibn Ömer'e: "Ey Ebu Abdurrahman! Peygamber (a. s.) Recep 
ayında umre yaptı mı?" dedim. O: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine ben 



176 



Aişe'ye: Ey anneciğim! Ebu Abdurrahman'm ne söylediğini işitmiyor musun? 
dedim. Hz. Aişe: "Ne söylüyor?" dedi. O, Peygamber'in Recep ayında umre 
yaptığından söz ediyor, dedim. Bunun üzerine Aişe: "Allah, Ebu Abdurrahman'a 
mağfiret buyursun! Hayatıma yemin ederim ki, Resulüllah, (a. s.) Recep ayında 
umre yapmadığı gibi, Peygamber'in ifa ettiği bütün umrelerde, Ibn Ömer de hazır 
bulunmuştur" dedi. Urve b. Zübeyr (r.a.):" Ibn Ömer, Aişe'nin bu sözlerini 
duyduğu halde olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermeyip sükut etti" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2199 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Ensar'dan bir kadına (Ibn Abbas bu kadının ismini 
söylemişti fakat ben onun ismini unuttum): "Bizimle beraber hac etmekten seni 
alıkoyan nedir?" diye sordu. Kadın: "Bizim su taşıyan iki devemizden başka 
devemiz yoktur. Kocam ile oğlum bu develerden birisine binip hacca gittiler. 
Birisini de bahçe sulamamız için bize bıraktılar" dedi. Resulüllah (a. s.): "Öyleyse 
Ramazan geldiği zaman bir umre yap. Çünkü Ramazan ayında yapılan umre, bir 
hacca denk sayılır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2201 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Medine'den çıkarken (Zu'l-Huleyfe Mescidi yanındaki) Şecere 
yolunu takip ederek çıkar; Medine'ye girerken de Muarres yolunu takip ederdi. 
Resulüllah (a. s.) Mekke'ye gireceği zaman ise "Seniyye-i Ulya'dan girer, Seniyye-i 
Süfla'dan" çıkardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2203 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir: 



177 



Hz. Peygamber (a. s.) Mekke'ye geldiği zaman şehre üst tarafından girer, aşağı 
tarafından çıkardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2204 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Zu Tava mevkiinde geceleyip, sabah olunca Mekke'ye girmiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2206 

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) namaz kılarken kendisi ile Kâbe cihetine gelen yüksek dağ 
arasındaki iki tepeyi karşısına aldı. (O iki tepeyi karşısına almakla) o yerde bina 
olunan Mescidi, taş tepenin kenarındaki Mescidin sol tarafına almış olurdu. 
Resulüllah'm namazgâhı (taş tepe kenarındaki) bu Mescidin alt başında kara taş 
üstündedir. (Taş) tepe kenarındaki Mescitten on arşın yahut ona yakın ayrılır, 
sonra seninle Kâbe arasına düşen uzun dağın o iki tepesini karşısına alarak namaz 
kılardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2209 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Beyte gelip ilk tavafı (Kudüm tavafını) eda ederken üç defa 
remel ile, dört defa da mutad yürüyüşü ile yürürdü. Safa ile Merve arasında tavaf 
ederken de Batnu'l-Mesil'de (remelden de süratli) sa'y ederdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2210 

İbn Abbas'm (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: 

Ibn Tufeyl Ibn Abbas'a şöyle dedi: Beyt'i üç tavaf da remel yapmak ve dört 
tavafta da yürümek sünnet midir? Zira insanlar, bunun sünnet olduğunu 



178 



söylüyorlar. Bu husustakidaki görüşün nedir? dedi. Ibn Abbas (r.a.): "Hem doğru 
söylemişler, hem de yanlış" dedi. Ben: "Bu, hem doğru söylemişler ve hem de 
yanlış, sözünle ne demek istiyorsun?" dedim. Ibn Abbas: "Resulüllah (a. s.) 
Mekke'ye (kaza umresi için) gelince, müşrikler; Muhammed ve arkadaşları 
zayıflıktan dolayı Beyti tavaf etmeye güçleri yetmiyor dediler. Böylece Peygamber'e 
haset ediyorlardı. Bunun üzerine Resulüllah (a. s.), sahabelerine tavafın üç şavtmda 
koşmalarını, dördünde de yürümelerini emretti" dedi. Ebu Tufeyl sözlerine 
devamla: "Ben, Ibn Abbas'a Safa ile Merve arasında vasıtaya binerek tavaf 
etmenin mahiyetinden haber verir misin? Bu da sünnet midir? Zira kavmin bunun 
sünnet olduğunu söylüyor" dedim. Ibn Abbas yine: "Hem doğru söylediler ve 
hemde yanlış" dedi. Ben de: "Hem doğru söylediler ve hem de yanlış" sözünün 
manası nedir? dedim. Ibn Abbas: "Resulüllah, tavaf yaparken insanlar etrafına 
yığıldılar, işte Muhammed! işte Muhammed! diyorlardı. Hatta evlerden genç 
kızlar bile dışarı çıkmışlardı. Resulüllah'm huzurunda insanlar dövülemezdi. 
Başına bir çok kimse toplanınca, Hz. Peygamber devesine bindi. Ancak yürüyerek 
sa'y yapmak daha faziletlidir" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2217 
Abdullah b. Ömer (r.a.) 

Resulüllah'ı (a. s.) Yemen tarafındaki iki rükünden başka Beyt'ten hiçbir rükne el 
sürerken görmedim demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2222 
Ömer Ibn Hattab (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ömer Ibn Hattab (r.a.) Hacer-i Esved'i öptü ve sonra şöyle dedi: "Yemin olsun 
ki, çok iyi biliyorum sen ancak bir taşsın. Eğer Resulüllah'ı (a. s.) seni öperken 
görmüş olmasaydım seni asla öpmezdim." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2228 



179 



Ibn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Veda haccında mihcen (ucu eğri bir değnek) ile Hacer-i Esved 
rüknünü istilâm ederek bir deve üzerinde tavaf etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2233 

Müminlerin annesi Ummü Seleme (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Hac esnasında hasta olduğumu Resulüllah'a (a. s.) arzettim. Bana "Halkın 
arkasından (deveye) binerek tavaf et" buyurdu. Ben de böylece tavaf ettim. 
Resulüllah ise bu esnada Beyt'in yanı başında namaza durmuş ve "Tur" suresini 
okuyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2238 

Hz. Aişe'den (r.ah.) rivayetle Urve şöyle haber vermiştir: 

Ben, Aişe'ye (r.ah.); öyle zannediyorum ki, bir kimse Safa ile Merve arasında 
tavaf etmese ona zarar vermez dedim. Aişe: "Niçin?" diye sordu. Ben de: Yüce 
Allah: Şüphesiz" Safa "ile" Merve "Allah'ın nişanelerindendir. buyuruyor dedim. 
Bunun üzerine Aişe (r.ah.): Allah Safa ile Merve arasında tavaf etmeyen kimsenin 
haccmı ve umresini tamam kılmamıştır. Eğer bu ayetin hükmü senin dediğin gibi 
(yani sa'y mubah) olsaydı ayet" Safa ile Merve arasında sa'y etmemekte günah 
yoktur" şeklinde olurdu. Bu ayetin hangi mesele üzerine nazil olduğunu biliyor 
musun? Bunun iniş sebebi şudur: "Ensar cahiliye devrinde deniz tarafında 
bulunan isaf ve Naile diye anılan iki put için telbiye getirirler. Sonra da gelip Safa 
ile Merve arasında sa'y eder, daha sonra da tıraş olurlardı, islâmiyet gelince Ensar, 
cahiliye devrinde yaptıklarına bakarak Safa ile Merve arasında sa'y etmekten 
çekindiler, işte bu sebeple Yüce Allah, söz konusu Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın 
nişanelerindendir. (Bakara, 158) ayetini indirdi ve böylece onlar da (tavaf ve) 
sa'ylarını yaptılar" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2239 



180 



Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Ensar, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi Şüphesiz" Safa "ile" Merve "Allah'ın 
nişanelerindendir. Kim Kâbe 'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf 
etmesinde bir beis yokturayet-i kerimesi indirilene kadar hoş karşılamazlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2243 
Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ben Arafat'tan itibaren Resulüllah'm (a. s.) terkisine bindim. Resulüllah 
Müzdelife'nin yakınındaki sola giden dağ yoluna varınca devesini çöktürdü. Sonra 
inip küçük abdest bozdu. Sonra geldi. Ben kendisine abdest suyu döktüm. 
Resulüllah hafif bir surette abdest aldı. Sonra ben: Ey Allah'ın Resulü! Namaz mı 
kılacaksınız? dedim. Resulüllah: "Namaz, ileride (Müzdelife) kılınacaktır" 
buyurdu. Akabinde devesine binip Müzdelife'ye geldi ve namazı orada kıldı. Sonra 
Bayram sabahı, Resulüllah'm terkisine "Fadl" bindi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2245 
Abdullah Ibn Abbas'm (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) Akabe cemresine taş atmcaya kadar telbiye okumaya devam 
etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2246 

Muhammed b. Ebu Bekr Sakafi'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

kendisi Enes b. Malik ile birlikte Mina'dan Arafat'a çıkarlarken Enes b. Malik'e 
"Sizler Resulüllah (a. s.) ile beraber bulunduğunuz sırada, bu günde ne 
yapardınız?" diye sormuş. Bunun üzerine Enes b. Malik (r.a.): "Telbiye 
getirenlerimiz telbiye getirir, kendisine bir şey denilmez; tekbir alanlarımız da 
tekbir getirir, ona da bir şey denilmezdi" diye cevap vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2254 



181 



Ibn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Arafat'tan, beraberinde Üsame olduğu halde hareket etmiştir. 
Bu hususta Üsame "Resulüllah (a. s.) Müzdelife'ye gelinceye kadar âdeti olduğu 
üzere sükunet ve rıfk ile yoluna devam etti" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2262 

Usame b. Zeyd (r.a.) Urve b. Züber'den şöyle haber vermiştir: 

Ben, yanında bulunduğum bir sırada Üsame'ye soruldu veya Urve: Ben Üsame 
b. Zeyd'den sordum. Zira Resulüllah (a. s.) Arafat dönüşünde onu devesinin 
arkasına bindirmiş ve böyle yola çıkmıştı. Ben, Üsame'ye: "Resulüllah Arafat'tan 
döndüğü vakit nasıl yürüyordu?" dedim. Üsame: "Resulüllah orta bir yürüyüşle 
yoluna devam ederdi. Fakat bir genişlik bulduğunda süratlice hareket ederdi" diye 
cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2263 
Ebu Eyyûb (r.a.) 

Veda haccmda, Resulüllah (a. s.) ile birlikte akşam ve yatsı namazlarını 
Müzdelife'de kıldığını haber vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2264 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Ben, Resulüllah'ı (a. s.) iki namaz müstesna, vaktinin dışında namaz kıldığını 
görmedim. Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını cem etmiş; bir de o gün 
(Müzdelife'de) sabah namazını (mutad) vaktinden daha erken kıldırmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2270 



182 



Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir: 

Şevde (bt. Zemaa), Müzdelife gecesi Peygamber'den (a. s.) halk iyice kalabalık 
oluşturmadan önce kendisinin Mina'ya gönderilmesi hususunda izin istedi. Şevde 
ağır hareketli (Kasım'm rivayetinde; iri yapılı) bir kadındı. Resulüllah, Şevde 'ye izin 
verdi. O, Peygamber'den önce yola çıktı. Fakat, Resulüllah bizleri yanında 
alıkoydu. Nihayet sabah olunca, onunla beraber Mina'ya hareket ettik. Sevde'nin 
Resulüllah'tan izin istediği gibi, izin isteyip önden hareket etseydim, hiç şüphesiz 
benim için her şeyden daha sevimli olacaktı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2271 

Esma (r.ah.) kölesi Abdullah'tan naklettiğine göre, Abdullah şöyle anlatır: 

Esma "Müzdelife yurdunda gecelerken ay battı mı diye sordu. Ben hayır 
batmadı dedim. Kendisi bir saat daha namaz kıldıktan sonra tekrar: "Ey 
yavrucuğum! Ay battı mı" dedi. Ben de: Evet dedim. Beni yola çıkar dedi. Bunun 
üzerine hareket ettik. Nihayet cemreyi attıktan sora Mina'da konakladığı yerde 
namazını kıldı. Ben ona: Ey muhterem hanım biz gecenin sonundaki karanlık 
içinde geldik dedim. Bana: "Hayır öyle değil" ey oğlum! Peygamber (a. s.) kadınlar 
için (erken cemre etmelerine) izin vermiştir" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2274 
İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

(a. s.) beni Müzdelife'den geceleyin ağırlıkları ile beraber (veya kadın ve 
çocuklarla birlikte) gönderdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2277 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: 

b. Ömer kendi aile fertlerinden zayıf olanları (ailesinin kadın ve çocuklarını) 
önden gönderirdi. Onlar da geceleyin Müzdelife'de "Meşari'l-Haram" yanında 



183 



vakfe yaparlar, istedikleri şekilde Allah'ı zikr ederlerdi. Sonra imam vakfe 
yapmadan ve kendisinden önce (Mina'ya) dönerlerdi. Bu suretle onlardan kimi 
Mina'ya sabah namazı vaktinde gelir, kimi de namazdan sonra gelirdi. Mina'ya 
geldikleri zaman Cemrelere taş atarlardı" dedi. Ibn Ömer (r.a.) "Resulüllah 
böyleleri hakkında erken gelip cemreleri taşlamak hususunda ruhsat vermiştir" 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2281 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre Abdurrahman b. Yezid şöyle 
haber vermiştir: 

Abdullah b. Mesûd Akabe cemresini vadinin ortasından (yukarıya doğru) yedi 
çakıl ile ve her bir atışta Allah'ü ekber diyerek taşladı. Kendisine: "Ey Ebu 
Abdurrahman! Bazı kimseler cemreyi vadinin üstünden aşağıya doğru taşlıyorlar" 
denildi. Abdullah b. Mesûd cevaben: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a 
yemin ederim ki, benim bulunduğum şu mevkii, kendisine Bakara suresi indirilmiş 
bulunan zatın durduğu makamdır" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2282 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) ve sahabelerinden bir grup tıraş oldular. Ashaptan bazılarıda 
saçlarını kısalttılar. Abdullah sözlerine devamla, Resulüllah bir veya iki defa: 
"Allah saçlarını kestirenlere rahmet eylesin" dedikten sonra "saçlarını kısaltanlara 
da" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2292 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) kendisnden naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur" diye dua 
etti. Sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Saçlannı kısaltanlara da" dediler. Resulüllah 



184 



yine: "Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur" diye dua etti. Sahabeler 
tekrar: "Ey Allah'ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da" dediler. Resulüllah yine: "Ey 
Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur" diye dua etti. Sahabeler: "Ey 
Allah'ın Resulü! Saçlannı kısaltanlara da" dediler. Resulüllah en sonunda: 
"Saçlarını kısaltanlara da mağfiret eylesin!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2295 
Ibn Ömer (r.a.) 

"Resulüllah (a. s.) Veda haccmda başını tıraş etti" demiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2297 

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Mina'ya geldi. Sonra Akabe cemresine gelip onu taşladı. Sonra 
Mina'daki menziline geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere başının sağ tarafına 
işaret ederek "burayı al" buyurdu. Daha sonra da, sol tarafından tıraş edilmesini 
istedi. Arkasından bu saçları insanlara vermeye başladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2298 
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Veda haccmda insanlar bilmediklerini sorsunlar diye Mina'da 
durdu. Yanma birisi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kurban kesmeden önce 
bilmeyerek tıraş oldum" dedi. Resulüllah (a. s.): "Kurbanını kes, günahı yok" 
buyurdu. Sonra diğer bir kimse gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Bilmeden taş atmadan 
önce kurban kestim" dedi. Hz. Peygamber ona da: "Taşları at, zararı yok" 
buyurdu. Resulüllah'a (o gün taş atmak, kurban kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek 
gibi hususlarda) önce yapılmış veya sonraya bırakılmış meselelerde her ne 
sorulmuş ise, cevaben: "yap, günah yok!" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2301 



185 



Ibn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir: 



Hz. Peygamber' e (a. s.) kurban kesme, tıraş olma ve taş atmadan herhangi 
birinin öne geçirilmesi veya geriye bırakılması sorulduğunda "zorluk yoktur" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2306 

Enes b. Malik'in (r.a.) Abdulaziz b. Rufeya'dan rivayetinde, Abdulaziz: 

Enes b. Malik'e, Resulüllah'tan (a. s.) hatırladığın bir şeyi (yani) terviye günü 
öğlen namazını nerede kıldığını bana haber ver dedi. Enes: Mina'da kıldı dedi. 
Ben tekrar: Nefr günü (Mina'dan dönüş günü) ikindi namazını nerede kıldı? diye 
sordum. Enes: Ebtah (yani Muhassab) da kıldı diye cevap verdi. Sonra Enes: 
"Amirlerin ne yapıyorsa sen de onu yap" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2308 
Ibn Ömer (r.a.) 

"Hz. Peygamber (a. s.) ile Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) Ebtah mevkiine iniyorlardı" 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2309 
Hz. Aişe (r.ah.) 

"Ebtah'a inip orada konaklamak bir sünnet değildir. Zira Resulüllah (a. s.) oraya 
ancak Medine'ye dönüşte çıkışı kolay olduğu için inmiştir" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 231 1 
İbn Abbas (r.a.) 




demiştir. 




186 



"Muhassab'da kalmak bir şey değildir. Orası sadece Resulüllah'm (a. s.) 
(zevalden sonra istirahat için) inip konaklamış olduğu bir yerdir" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2313 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Yarın inşaallah Kinane oğulları yurduna ineceğiz. Burası 
Kureyş ile Kinane oğullarının, küfür üzerine ahitleştikleri yerdir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2315 
Ibn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Abbas b. Abdu'l-Muttalip (r.a.), hacılara su dağıtmakla görevli olduğundan 
Mina gecelerinde Mekke'de ikamet etmek üzere Resulüllah'tan (a. s.) izin istedi. 
O'da kendisine izin vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2318 
Hz. Ali (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"Resulüllah (a. s.) bana kurban develerine nezaret etmemi, ederiyle, derilerini ve 
çullarını tasadduk etmemi, ayrıca kasaba kurbanlardan (ücret adiyle) hiçbir şey 
vermememi emretti" ve: "Biz ona yanımızdan (bir şeyler) veririz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2320 
Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

"Biz Hudeybiye senesinde Resulüllah (a. s.) ile beraber deve ve sığırı yedi kişi 
adına kurban edip boğazladık." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2322 



187 



Ibn Ömer'in (r.a.) rivayetinde Ziyad b. Cübeyr şöyle anlatır: 

Ibn Ömer kurbanlık devesini yatırarak boğazlayan bir kimsenin yanma 
geldiğinde ona: "Deveyi kaldır, onu ayağı bağlı ve ayakta olarak kes. Devenin bu 
şekilde boğazlanması Peygamber'in (a. s.) sünnetidir" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2330 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Medine'den (Mekke'ye) kurbanlık gönderirdi. Ben de kurbanın 
nişan iplerini örerdim. Kurbanlıkları gönderdikten sonra Resulüllah, ihramlmm 
sakınacağı şeylerin hiç birisinden sakınmazdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2331 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.), kurbanlık deve sevk etmekte olan bir kimse gördü ve ona: 
"Deveye bin" buyurdu O kimse: "Ey Allah'ın Resulü! Bu deve kurbanlıktır" dedi. 
Bunun üzerine Resulüllah ikinci veya üçüncü defasında da: "Yazıklar olsun sana! 
Bin şu deveye" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2342 
Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Resulüllah (a. s.), kurbanlık deve sevk eden bir insanın yanından geçti ve ona: 
"Deveye bin" buyurdu. O kimse: "Bu deve kurbanlıktır" dedi. Resulüllah iki veya 
üç defa: "O deveye bin" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2344 
İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir: 



188 



insanlar hac sonunda her bir tarafa dağılıyorlardı. Resulüllah (a. s.): "Sakın ha! 
Sizden hiç bir kimse Beyt'e olan son vazifesini (Veda tavafını) yapmadıkça 
dağılmasın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2350 

Bilâl (r.a.) Abdullah Ibn Ömer'den şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah, (a. s.) Mekke'nin fethi günü, beraberinde Üsame, Bilâl, Osman b. 
Talha Hacabi olduğu halde Kâbe'ye girerek kapısını kapatmıştı. Sonra bir müddet 
içerde kalmışlardı. Abdullah b. Ömer dışarı çıktığı zaman Bilâl'e: "Resulüllah 
içerde ne yaptı?" diye sordum. Bunun üzerine Bilâl "Allah Resulü iki direk soluna, 
bir direk sağma ve üç direği de arkasına aldı ve sonra namaz kıldı. O zaman Beyt 
altı direk üzerinde idi" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2358 

Üsame b. Zeyd'den (r.a.) İbn Güreye şöyle nakletmiştir: 

Ben Atâ'ya "Ibn Abbas'm sizler ancak tavaf etmekle emrolundunuz, Kâbe'nin 
içine girmekle emir olunmadınız dediğini işittin mi?" diye sordum. Atâ şöyle dedi: 
Ibn Abbas Kâbe'ye girmekten nehy etmezdi. Ancak ben onun şöyle dediğini 
işittim: Bana Üsame b. Zeyd şöyle haber verdi: Peygamber (a. s.) Beyt'e girdiği 
zaman onun bütün bölümlerinde dua etmiştir. Ancak Kâbe'den çıkınca Beyt'in 
önünde iki rekât namaz kılmış ve "işte kıble budur" demiştir. Atâ, Ibn Abbas'a: 
"Kâbe'nin nahiyelerinden maksat nedir? Onun köşeleri mi?" diye sordum Ibn 
Abbas: "Hayır, Beyt-i Şerifin karşısına gelen her yerdir!" cevabını vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2364 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

"Peygamber (a. s.) Kâbe'ye girdi. Kâbe'nin içinde altı direk bulunmakta idi. 
Resulüllah bir direğin yanında durup dua etti, namaz kılmadı." 



189 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2365 



Abdullah b. Ebu Evfa'nm (r.a.) şöyle söylediğini ismail b. Ebu Halid anlatıyor: 

Ben sahabeden Abdullah b. Ebu Evfa'ya (r.a.) "Peygamber (a. s.) umre yaptığı 
zaman Beyt'in içine girdi mi?" diye sordum. O: "Hayır girmedi" diye cevap 
vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2366 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir. 

Resulüllah (a. s.) bana: "Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı, ben 
Kâbe'yi yıkar da onu tekrar ibrahim'in (a. s.) kurduğu temel üzerine yeniden inşa 
ederdim. Çünkü Kureyş Kâbe'yi bina ederken işi kısadan tutmuştur. Ben, Kâbe'ye 
bir de arka kapı yapardım" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2367 
İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Fadl b. Abbas, Resulüllah (a. s.) ile aynı binekte yolculuk ediyorlardı. Bu sırada 
Hasam kabilesinden bir kadın fetva sormak için Resulüllah'a gelmişti. Bu sırada 
Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakmağa başladı. Resulüllah hemen Fadl'm yüzünü 
eliyle başka tarafa çevirmeğe başladı. Kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Hac farizası 
babama oldukça ihtiyarladığı bir yaşta erişti. Deve üzerinde durmağa muktedir 
olamıyor. Ben kendisinden (vekaleten) hac edebilir miyim?" diye sordu. Resulüllah 
(a. s.): "Evet! Onun adına hac edebilirsin" diye cevap vermiştir. Bu hadise Veda 
haccı sırasında gerçekleşmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2375 
Fadl b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: 



190 



Hasam kabilesinden bir kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Babam çok yaşlı bir 
ihtiyardır. Üzerinede hac farzdır. Halbuki kendisinin deve üzerinde durması 
mümkün değildir." Bunun üzerine Peygamber (a. s.): "Sen, onun adına haccet" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2376 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) bir gün bize hitap ederek: "Ey İnsanlar! Yüce Allah üzerinize 
haccı farz kılmıştır. Hac ediniz" buyurdu. Bir kimse: "Ey Allah'ın Resulü! Her sene 
mi?" diye sordu. Resulüllah cevap vermedi. O zat sorusunu üç defa tekrarladı. 
Bunun üzerine Resulüllah: "Eğer evet deseydim, her sene hac etmek muhakkak 
vacip olurdu ve siz hiç şüphesiz buna güç yetiremezdiniz. Ben sizi kendi hâlinize 
bıraktığım müddetçe sizde beni kendi hâlime bırakın. Hiç şüphesiz sizden evvelki 
milletler çok soru sormaları ve Peygamberleri hakkında ihtilafa düşmeleri 
sebebiyle helak olmuşlardır. Binaenaleyh ben size bir şey emrettiğimde, siz bunu 
gücünüz yettiği kadar yapınız. Bir şeyden de sizi nehyettiğimde, artık onu 
terkediniz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2380 
Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Kadın kendisi ile beraber bir mahremi bulunmadıkça, üç 
gecelik mesafeye sefer etmesin" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2381 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Üç Mescidin dışında, başka mescitlere sefer etmeyiniz. 
Bunlar; benim şu Mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa "buyurmuştur. Ve 



191 



yine Resulüllah: "Kadın, yanında mahreminden biri yahut kocası bulunmaksızın, 
iki günlük mesafeye yolculuk etmesin" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2383 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Resulüllah'm (a. s.): "Müslüman bir kadına beraberinde mahreminden bir erkek 
bulunmaksızın bir gecelik mesafeye yolculuk etmesi helal olmaz" buyurduğunu 
haber vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2386 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına, beraberinde 
babası, oğlu, kocası, kardeşi, veya diğer bir mahremi bulunmaksızın üç gün ve 
daha fazla süren bir yolculuğa çıkması helal olmaz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2390 
Ibn Abbas (r.a.) 

Hz. Peygamber'den (a. s.) bir hutbe esnasında şöyle işittiğini bildirmiştir. Allah 
Resulü: "Hiç bir erkek mahremi olmayan bir kadınla sakın yalnız kalmasın! Kadın 
da kendisi ile beraber bir mahremi bulunmaksızın sakın yola çıkmasın!" buyurdu. 
Resulüllah'm (a. s.) bu nehyi üzerine (sahabelerden) bir kişi ayağa kalkarak: "Ey 
Allah'ın Resulü! Hanımım hac etmek üzere yola çıkmıştır. Ben ise filan gazveye 
gitmek üzere yazıldım?" dedi. Resulüllah: "Haydi git de zevcenle birlikte haccet" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2391 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 



192 



Resulüllah (a. s.) ordu veya seriyelerden veyahut hac ve umreden döndüğü 
sırada her bir tepeye ve her bir yokuşa çıktığında üç defa "Allah'ü ekber, Allah'ü 
ekber, Allah'ü ekber" diye tekbir getirir sonra şu duayı okurdu: "Allah'tan başka 
hiçbir ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Mülk Onundur. Hamd de ancak Ona 
mahsustur. O, herşeye hakkıyla kadirdir. Artık bizler seferden selametle dönüyoruz, 
günahlarımızdan tevbe ediyoruz. Bizler ancak Rabbimize ibadet, Rabbimize 
secde, Rabbimize hamd edicileriz. Allah vaadinde sadıktır. Kuluna yardım etmiş 
ve ancak O tek başına orduları perişan etmiştir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2394 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ben ve Ebu Talha Peygamber (a. s.) ile bir seferden dönüyorduk. Safiye de 
Resulüllah ile beraberdi. Nihayet Medine'yi görebilecek yere gelince Resulüllah 
(a. s.): " (Bizler seferden) dönüyoruz, (günahlardan) tevbe ediyoruz. Biz ancak 
Rabbimize ibadet ve hamd edicileriz" duasını okudu ve Medine'ye gelinceye kadar 
bu sözleri tekrar etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2395 



Abdullah b. Ömer (r.a 



"Resulüllah (a. s.) Zu'l-Huleyfe'de Betha denilen yerde devesini çökertti, sonra 
inip orada namaz kıldı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2396 



Ibn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) Zü'l-Huleyfe'deki konaklama yerinde iken (Allah tarafından bir 
melek gönderildi) kendisine: "Sen mübarek Batha (vadisinde) dasm" denildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2399 



193 



Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Ebu Bekr Sıddık Resulüllah'm kendisini hac emîri tayin ettiği, Veda haccmdan 
bir sene önceki haccda, kurban bayramın birinci gününde, insanlar arasında: " 
(Artık) bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac etmesin ve hiçbir çıplak da Beyt'i tavaf 
etmesin" diye ilan eden bir çok münadi ile birlikte beni de göndermişti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2401 
HAC 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Umre, ikinci bir umreye kadar yapılan (küçük) günahlar 
için kefarettir. Kabul olan bir hac ise, onun Cennetten başka bir karşılığı yoktur" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2403 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Her kim şu Beyt'e gelip de (hac sırasında) kötü sözler 
söylemez ve günah işlemezse, o kimse annesinden doğduğu gün gibi tertemiz ve 
günahlardan arınmış olarak geri döner" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2404 
Üsame b. Zeyd b. Harise (r.a.) 

"Ey Allah'ın Resulü! Yarın Mekke'de kendi evinde mi konaklayacaksın?" diye 
sormuş; Resulüllah da (a. s.): "Akîl bizim için ev, yer bıraktı mı ki?" cevabını 
vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2405 



194 



Alâ b. Hadrami (r.a.) 

Hz. Peygamber' den şöyle işittiğini nakletmiştir:" Muhacir için dönüş tavafını 
yaptıktan sonra Mekke'de ancak üç gün ikamet hakkı vardır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2408 
İbn Abbas'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Mekke'nin fethedildiği gün: "Bundan böyle artık hicret 
yoktur. Ancak cihat ve niyet vardır. Toptan savaşa çağrıldığınızda hemen gidin" 
buyurmuştur. Yine Allah Resulü Mekke'nin fetih günü sözlerine devamla: "Hiç 
şüphe yok ki, Allah gökleri ve yeri yarattığı vakit bu beldeyi haram kılmıştır. Yüce 
Allah'ın haram kılması sebebiyle burası Kıyamete kadar haramdır. Benden önce 
bu beldede hiç kimseye muharebe helal kılınmamıştır. Bana da sadece gündüzün 
bir vaktinde helal olmuştur. O, Allah'ın haram kılmasıyla Kıyamete kadar 
haramdır. Onun dikeni kopanlmaz; avı ürkütülmez, ilan edenden başkası, onda 
bulduğu eşyayı alamaz; yaş otu da kesilemez." buyurmuştur. Abbas "Ey Allah'ın R 

EVLENME (NİKÂH) 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) Alkame'den rivayet ettiğine göre, Alkame şöyle 
dedi: 

Ben Mina'da Abdullah b. Mesûd ile beraber yürüyordum. Derken, Osman b. 
Affan Abdullah'a rastladı ve onunla konuşmaya başladı. Osman, ona: "Ey Ebu 
Abdurrahman! Seni genç bir hanımla evlendirsek, olur ki sana geçen zamanından 
gençliğinin ve kuvvetinin bir kısmını hatırlatır" dedi. Abdullah cevaben: Sen böyle 
söylediysen Resulüllah'da (a. s.) bize şöyle buyurmuştur: "Ey gençler topluluğu! 
Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira evlilik gözü 
(haramdan) daha çok uzaklaştırıcı, iffeti de çok daha koruyucudur. Evlilik külfetine 
güç yetiremeyenler ise oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kıran bir şeydir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2485 



195 



Enes'ten (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: 

Hz. Peygamber'in ashabından bir gurup, onun özel olarak yaptığı iş ve 
ibadetlerini öğrenmek maksadıyla, zevcelerine müracaat etmişlerdi. Gerekli 
bilgileri aldıktan sonra, bunlardan birisi: Ben, kadınlarla evlenmeyeceğim; diğeri: 
Ben, et yemeyeceğim; ötekisi de: Ben döşekte uyumayacağım, diye söylendiler. 
Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra: "Bazı 
kimselere ne oluyor ki, şöyle şöyle demişler. Ama ben hem namaz kılar, hem 
uyurum. Bazen oruç tutar bazende tutmam. Kadınlarla da evlenirim, işte her kim 
benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2487 
Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) 

"Resulüllah (a. s.) Osman b. Mazûn'un kadınlardan ve Dünya lezzetlerinden 
uzak durmasına izin vermedi. Eğer Hz. Peygamber onun uzletine izin verseydi, 
biz husyelerimizi çıkartıp hadımlaşırdık" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2488 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Yanımızda kadınlar bulunmadığı halde biz Resulüllah (a. s.) ile beraber gazveye 
giderdik. Bu sebeple; erkeklik yumurtalarımızı çıkartıp hadım mı olsak? dedik. 
Fakat Resulüllah bizi hadım olmaktan nehyetti. Sonra bize belli bir müddet içinde 
elbise mukabilinde bir kadınla nikâhlanmamıza ruhsat verdi. Bundan sonra 
Abdullah b. Mesûd Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri 
(siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Çünkü Allah sının aşanları 
sevmez. ayetini okudu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2493 



196 



Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah'ın (a. s.) habercisi yanımıza çıkıp gelerek: "Şüphesiz Hz. Peygamber 
istimta yani kadınlarla muta nikâhı yapıp bir araya gelmenize izin verdi" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2494 

Ali b. Ebu Talib'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

(a. s.) Hayber günü kadınların, muta suretiyle nikâh edilmesini ve evcil eşeklerin 
etlerinin yenmesini yasak etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2510 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Kadın halasıyla veya teyzesiyle, bir nikâh altında tutulamaz" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2514 
İbn Abbas'm (r.a.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) ihramlı olduğu halde Meymune ile evlenmiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2527 

Ibn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) "Sizden biriniz diğerinin alış-verişi üzerine, alış-veriş işine 
kalkışmasın. Yine biriniz, diğer birinin evlenme teklifi bir sonuca varmadan aynı 
hanıma evlenme talebinde bulunmasın." buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2530 



197 



Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) şehirliyi, köylünün malını rayiç fiyattan daha fazlaya 
satmak maksadıyla satın almaktan, satıcıların müşteriyi aldatmak için fiyat 
yükseltmelerinden, bir kimsenin dünürlüğü üzerine dünür göndermekten veya 
onun alış-verişi sonuçlanmadan alış-verişe kalkışmasından nehyetti ve: "Hiç bir 
kadın da başka bir kadının kabındaki veya tabağmdakini boşaltmak için, onun 
boşanmasını istemesin" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2532 
Ibn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.), şiğar suretiyle nikâhtan nehyetmiştir. Şiğar nikâhı; aralarında 
mehir olmaksızın bir kimsenin kızını diğerine, o da kızını kendisine vermek şartıyla 
nikâh etmesidir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2537 

A 

Ukbe b. Amir'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Uyulması gereken en haklı şart, kadınları helalliğinize 
almanızı sağlayan şarttır." buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2542 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Dul kadın kendisiyle istişare edilmedikçe 
nikâh edilemez. Kız da kendisinden izin alınmadıkça nikâh olunamaz." Orada 
bulunan sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Bakire bir kızın izni nasıl olur?" diye 
sordular. Hz. Peygamber: "Onun izni susmasıdır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2543 



198 



Hz. Aişe'den (r.ah.) rivayet edildiğine göre: 

O; Hz. Peygamber'e (a. s.) ailesinin evlendireceği genç kızın nikâhı hususunda 
görüşü sorulup rızasının alınıp alınmayacağını sormuştur. Resulüllah, Aişe'ye: 
"Evet kendisi ile istişare edilir" buyurmuştur. Aişe, Resulüllah'a: Genç kız utanır 
dediğinde Allah Resulü cevaben: "Genç kızın susması onun iznidir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2544 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Resulüllah (a. s.) beni altı yaşımda iken nikâh etti. Dokuz yaşma geldiğimde ise 
benimle zifafa girdi. Aişe (r.ah.) sözlerine devamla: Medine'ye geldik ve ben bir ay 
sıtmaya tutuldum. Bu sebeple saçlarım dökülmüştü. Sonra tekrar saçlanm 
büyüyerek omuzlarıma kadar indi. Bir defasında arkadaşlarımla birlikte 
tahtaravalli oynuyordum. Derken annem Ummü Ruman bana doğru geldi ve beni 
çağırdı. Hemen yanma vardım. Beni ne yapacağını bilmiyordum. Annem elimden 
tuttu ve beni evin kapısı önünde durdurdu. Bende yorgunluktan dolayı "heh, heh" 
diye soluyordum. Nihayet kendime gelmiş, rahat nefes almaya başlamıştım. Sonra 
Ummü Ruman beni bir odaya aldı. Bir de ne göreyim Ensar'dan bir takım 
kadınların huzurundayım. Bu kadınlar: Hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun dediler. 
Ummü Ruman, beni onlara teslim etti. Kadınlar başımı yıkayıp bana çeki düzen 
verdiler. Kuşluk vakti Resulüllah ansızın çıka geldi. En sonunda kadınlar beni ona 
teslim ettiler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2547 
Sehl b. Sa'd Saidî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bir kadın Resulüllah'a (a. s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kendimi sana hibe 
etmeye geldim" dedi. Hz. Peygamber (a. s.), kadına bakarak onu tepeden tırnağa 
süzdü. Sonra başını eğdi. Kadın Peygamber'in kendisi hakkında bir hüküm 
vermediğini görünce bir yere oturdu. Bu arada ashaptan birisi ayağa kalkarak: "Ey 
Allah'ın Resulü! Eğer senin bu kadına bir ihtiyacın yoksa onu benimle evlendir" 



199 



dedi. Resulüllah ona: "Yanında (mehir verecek) bir şey var mı?" diye sordu. O zat: 
"Yemin olsun hayır! Ey Allah'ın Resulü!" dedi. Resulüllah: "Evine gidip te bak, bir 
şey bulabilir misin?" buyurdu. O zat gitti, sonra dönüp geldi ve: "Hayır vallahi Ey 
Allah'ın Resulü! Hiçbir şey bulamadım" dedi. Resulüllah: "Demirden bir yüzük 
olsun bak" buyurdu. O zat yine gitti. Sonra dönüp gelince: Hayır Ey Allah'ın 
Resulü! Demirden bir yüzük dahi bulamadım. Ancak işte kaftanım (Ravi Sehl Bu 
şahsın bütün malı bundan ibaretti, demiştir.) Bunun yansı kadının olsun, dedi. 
Bunun üzerine Resulüllah: "Senin izarını ne yapsın? Onu sen giymiş olsan, 
kadının üzerinde bir şey kalmayacak; kadın giyse senin üzerinde ondan bir şey 
kalmayacak!" buyurdu. Adam bulunduğu yere oturdu. Bir hayli oturduktan sonra 
kalktı. Dönüp giderken Resulüllah onun çağrılmasını emir buyurdu. Adamı 
çağırdılar, gelince Peygamber ona hitaben: "Kur'an'dan ezberinde ne var?" diye 
sordu. O sahabe: "Filan ve filan sureler ezberimde," diyerek bildiği sureleri saydı. 
Resulüllah (a. s.): "Bu sureleri ezberinden okuyabilir misin?" diye sordu. O zat: 
"Evet" cevabını verdi. Resulüllah: "Haydi git! Ezbere bildiğin surelerle o kadına 
malik kılındın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2554 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Abdurrahman b. Avf m üzerinde sarı renk eseri gördü de 
ona: "Bu nedir?" diye sordu. Abdurrahman: "Ey Allah'ın Resulü! Ben beş dirhem 
altın çekirdek miktarı mehir vererek bir kadınla evlendim "dedi. Bunun üzerine 
Hz. Peygamber (a. s.): "Allah sana mübarek eylesin! Bir koyunla da olsa düğün 
ziyafeti ver" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2556 
Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ben Zeynep'in düğün yemeğinde hazır bulundum. Resulüllah (a. s.) halkı ekmek 
ve etle doyurmuştu. Beni insanları düğüne çağırmak için gönderiyordu. Düğün 
ziyafeti sona erince Resulüllah kalktı, ben de kendisini takip ettim. Davetlilerden 



200 



iki kişi konuşmaya dalmış, dışarı çıkmamışlardı. Resulüllah diğer kadınlarının 
yanma gidip gelmeğe ve onlardan her birine ayrı ayn: "Selam size! Nasılsınız ey 
ehl-i beyt? diyerek hâl ve hatırlarını sormaya başladı. Onlar da: "iyiyiz Ey Allah'ın 
Resulü! Aileni nasıl buldun? diye karşılık veriyorlardı. Hz. Peygamberde: "iyi 
buldum" diyordu. Bu işi bitirdikten sonra Resulüllah geri döndü ve bende onunla 
beraber döndüm. Kapıya varınca, o iki kişinin hâlâ konuşmayı sürdürdüklerini 
gördü. Onlar, Peygamber'in geri döndüğünü görünce kalkıp çıktılar. Bilmiyorum, 
bu adamların çıktığını ben mi haber verdim yoksa kendisine vahiy mi indirildi! 
Peygamber dönüp geldi, ben de onunla beraber döndüm. Ayağını kapının eşiğine 
koyunca benimle kendisi arasına perde çekti. Ve Yüce Allah şu ayeti indirdi: 
Peygamber'in evine girmeyiniz. Ancak davet edilirseniz giriniz". 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2565 
Ibn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Sizden biri yemeğe çağrıldığında gitsin" buyurmuştur. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2574 

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Zenginlerin davet edilip de fakirlerin çağrılmadığı düğün yemeği, ne kötü bir 
yemektir! Her kim (özürsüz olarak) davete gitmezse, muhakkak Allah'a ve 
Resulüne isyan etmiş olur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2585 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Rifaa'nm karısı Peygamber'e (a. s.) gelerek; ben Rifaa ile evli idim. Beni üç 
talâkla boşadı. Sonra ben de Abdurrahman b. Zebir ile evlendim. Fakat 
Abdurrahman'm erkeklik aleti şu elbise saçağı gibi (gevşek) dir dedi. Resulüllah 
gülümseyerek: "Sen tekrar Rifaa'ya mı dönmek istiyorsun? Hayır, sen ikinci kocan 



201 



Abdurrahman'm balçığından o da senin balçığından tatmadıkça dönemezsin" 
buyurdu. Aişe sözlerine devamla: Ebu Bekr'de Peygamber'in yanında 
bulunuyordu. Halid b. Saîd b. As ise kapıda kendisine izin verilmesini bekliyordu. 
Halid: Ey Ebu Bekr! Bu kadının Resulüllah'm huzurunda açık açık ne söylediğini 
işitmiyor musun? dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2587 
Ibn Abbas'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Sizden birisi cinsi münasebet için eşine yaklaştığında: 
Bismillah, Ey Allahım! Bizi şeytandan uzaklaştır! Şeytanı da bize ihsan ettiğin 
çocuktan uzak kıl! der ve bu birleşmeden aralarında bir çocuk takdir olunursa, 
artık şeytan bu çocuğa hiç bir zaman zarar veremez" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2591 
Gabir (r.a.) şöyle haber vermiştir: 

Yahudiler; bir adam karısının fercine arkadan yaklaşırsa, doğacak çocuğun 
gözü şaşı olur, derlerdi. Bunun üzerine: Kadınlarınız sizin için bir tarladır. 
Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın... ayeti nazil oldu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2592 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Kadın, kocasının yatağını (mazeretsiz) terk ederek 
sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2594 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir: 



202 



Biz Resulüllah ile beraber Mustalik oğulları gazvesinde bulunduk. Bu arada bir 
çok Arap güzelini esir aldık. Kadınlardan ayrı yaşamamız epey uzun sürmüş, 
kadınlara karşı arzumuz da artmıştı. Fakat bizler, kadınlar üzerinden fazla fidye 
almayı arzu ettiğimizden esir kadınlara yaklaşıp çocuk olmaması için azil yapmak 
istedik. Resulüllah aramızda iken hükmünü ona sormamız uygun olurdu. 
Resulüllah (a. s.) cevaben: "Böyle yapmanızda size bir zarar yoktur. Allah Kıyamet 
gününe kadar ne kadar can yaratmayı takdir etmişse, o mutlaka olacaktır" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2599 
Gabir (r.a.) şöyle bildirmiştir: 

Kur'an nazil olurken biz azil yapıp duruyorduk. Ravi İshak şunu da ilâve 
etmiştir. Süfyan: Eğer azil yasaklanmış bir şey olsaydı, muhakkak Kur'an bizleri 
bundan menederdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2608 
SÜT EMME (RADA) 

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Aişe'nin yanında bulunduğu bir sırada. Aişe, Hafsa'nm odası 
önünde izin isteyen bir erkek sesi işitir. Bunun üzerine Aişe "Ey Allah'ın Resulü, şu 
adam evinize girmek için izin istiyor" dedim. Bunun üzerine Resulüllah: 
"Sanıyorum ki, o Hafsa'nm süt amcası filan kimsedir" buyurdu. Aişe "Ey Allah'ın 
Resulü! Süt amcam filan yaşasaydı benim yanıma girebilecek miydi?" diye sordu. 
Hz. Peygamber (a. s.): "Evet. girebilirdi. Zira süt, doğumun (neseb) haram kıldığı 
her şeyi haram kılar" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2615 



203 



Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Örtünme emri geldikten sonra Ebu Kuays'm erkek kardeşi Eflah gelip, Aişe'nin 
yanma girmeğe izin istemişti. Eflah, Aişe'nin süt amcası idi. Aişe devamla: Ben de 
ona izin vermekten kaçınmıştım. Resulüllah (a. s.) gelince durumu ona 
anlattığımda, hemen bana, Eflah'm yanıma girmesine izin vermemi emir buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2617 
İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Hz. Peygamber'in (a. s.) Hamza'nm kızı ile evlenmesi istenildiğinde Allah 
Resulü (a. s.): "O bana helal olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. 
Doğumdan dolayı haram olan, sütten dolayıda haram olur" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2624 

Ümmü Habibe bt. Ebu Süfyan (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Resulüllah (a. s.) bir gün yanıma geldiğinde ona: "Kız kardeşim, Ebu Süfyan'm 
kızını ister misin?" diye sordum. Resulüllah: "Ne yapacağım" dedi. Ben de: "Onu 
nikâh edersiniz" dedim. Resulüllah (a. s.): "Hayret! Sen bunu arzu eder misin?" 
buyurdu. Ben: "Zaten senin bir tek eşin değilim. Kız kardeşiminde hayırda bana 
ortak olmasını arzu ediyorum" dedim. Hz. Peygamber (a. s.): "O bana helal olmaz" 
buyurdu. Ben yine: "işittiğime göre Ebu Seleme'nin yetim kızı Dürre ile evlenmek 
istiyor muşsunuz" dedim. Resulüllah (a. s.): "Eşim Ümmü Seleme'nin kızını mı?" 
diye sordu. Ben de: "Evet" dedim. Resulüllah: "Ümmü Seleme'nin kızı, benim 
terbiyem altında üvey kızım olmasa bile, o bana helal değildir. Çünkü o, benim süt 
kardeşimin kızıdır. Beni ve onun babası Ebu Seleme'yi Süveybe emzirmiştir. Bir 
daha sakın kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi bana teklif etmeyiniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2626 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir: 



204 



Sehle bt. Süheyl Peygamber' e (a. s.) gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Kocam Ebu 
Huzeyfe'nin, azatlısı Salim'in benim yanıma girmesinden dolayı yüzünde bir 
hoşnutsuzluk hissediyorum" dedi. Peygamber (a. s.): "Onu emzir" buyurdu. Kadın: 
"Koskocaman adam olduğu halde onu nasıl emziririm?" dedi. Bunun üzerine 
Resulüllah tebessüm ederek: "Ben, onun büyük bir delikanlı olduğunu biliyorum" 
dedi. Ravi Amr kendi hadisinde: "Salim Bedir gazvesinde bulunmuştu" cümlesini 
ilâve etti. Ibn Ebu Ömer'in rivayetinde ise: "Bunun üzerine Resulüllah güldü" 
ibaresi vardır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2636 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Yanımda bir adam otururken Resulüllah (a. s.) benim yanıma gelmişti. Bu 
durum ise onun hoşuna gitmemişti. Yüzündeki öfkeyi gördüm ve: "Ey Allah'ın 
Resulü! Bu benim süt kardeşimdir" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.): 
"Süt kardeşlerinizi iyi düşününüz! Çünkü süt hükmü ancak açlıktan dolayı sabit 
olur" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2642 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abd b. Zemaa bir çocuğun nesebini tartıştılar: Sa'd, "Ey 
Allah'ın Resulü! Bu çocuk, benim erkek kardeşim Utbe b. Ebu Vakkas'm oğludur. 
Nesebinin kendisine ilhak edilmesi için bana vasiyet etti. Ona nasılda benzediğine 
bir bakın!" dedi. Abd b. Zemaa ise: "Ey Allah'ın Resulü! Bu çocuk, babamın 
yatağında, cariyesinden doğma benim erkek kardeşimdir" dedi. Resulüllah (a. s.) 
çocuğa baktı ve Utbe'ye açıkça benzediğini gördü. Buna rağmen, "Ey Abd! O 
çocuk senindir. Çocuk yatak sahibinindir. Zina eden taşlanır. Zemaa'nm kızı ey 
Şevde! sen o çocuğa görünme" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2645 



205 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Çocuk, yatak sahibine aittir, zina edene de taş vardır" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2646 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Resulüllah (a. s.) sevinçle ve yüz çizgileri parlak bir halde yanıma gelerek şöyle 
buyurdu: "Gördün mü! Az önce iz sürücü Mücezziz, Zeyd b. Harise ile Üsame'ye 
bakarak; şüphesiz bu ayaklar birbirindendir, dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2647 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

"Bir adam bakire kızı, dul kadının üzerine alırsa onun yanında yedi gece kalır. 
Dul kadınla evlendiğinde ise onun yanında üç gece kalır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2654 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir: 

Şevde bt. Zemaa (r.ah.) kadar kendi huyunda olmayı arzu ettiğim bir başka 
kadın yoktur. O, zeki ve salâbet sahibi bir hanımdı. Şevde yaşlandığı zaman 
Resulüllah (a. s.) ile hakkı olan nöbet gününü Aişe'ye hibe etmiştir. Bizzat kendisi: 
"Ey Allah'ın Resulü! Ben senden hakkım olan nöbet günümü Aişe'ye hibe ettim" 
demiştir. Bundan sonra Resulüllah, Aişe'ye biri kendi günü, diğeride Sevde'nin 
günü olmak üzere iki gün ayırmaya başlamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2657 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 



206 



Ben, kendilerini Resulüllah'a (a. s.) bağışlayan kadınları ayıplar da; hiç kadın 
kendini hibe eder mi! derdim. Yüce Allah: O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, 
dilediğini de yanma alırsın. Boşadığm hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanma 
almanda, senin üzerine bir günah yoktur... ayetini indirince, ben Hz. Peygamber'e 
(a. s.): "Yemin olsun ki, Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini 
görüyorum" dedim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2658 

İbn Abbas'm (r.a.) rivayetinde Atâ şöyle haber vermiştir: 

Ibn Abbas ile birlikte Şerif mevkiinde Peygamber'in zevcesi Meymune'nin 
cenazesinde hazır bulunduk. Ibn Abbas "Bu kadın, Peygamber'in eşidir. Onun 
tabutunu omuzlarınıza kaldırdığınızda onu sarsmayın, acele hareket etmeyin, 
yavaş yavaş nfk ile yürüyüp götürün. Şurası muhakkak ki, Resulüllah'm (a. s.) 
beraberinde dokuz kadın vardı. Resulüllah bunlardan, sekiz kadın için nöbet tayini 
yapar, sadece bir kadın için yapmazdı" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2660 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Kadın dört şey için nikâh edilir: Malı, asaleti, güzelliği 
ve dindarlığı. Sen bunlardan dindar olanı elde etmeye bak ki, mutluluğa eresin" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2661 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Şüphesiz kadın kaburga kemiği gibidir, doğrultmaya 
kalkarsan kırarsın, olduğu gibi bırakırsan istifade etmek mümkündür" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2669 



207 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.): "Eğer Havva annemiz olmasaydı, hiç bir kadın ebediyen 
kocasına hiyanet edip aldatmazdı" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2673 
BOŞANMA 

Ibn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Kendisi Resulüllah (a. s.) zamanında karısını hayız halinde iken boşamış, Ömer 
b. Hattab (r.a.) ise, bu durumu Hz. Peygamber'den sormuştur. Resulüllah cevaben 
şöyle buyurmuştur: "Abdullah'a söyle karısını geri alsın. Sonra kadın temizlenip 
tekrar hayız görüp de tekrar temizleninceye kadar ona yaklaşmasın. Bundan sonra 
artık isterse nikâhında tutar, dilerse tekrar biraraya gelmeden önce onu boşar. İşte 
kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi müddeti, erkeklerin kadınları boşamaları 
için Yüce Allah'ın emrettiği iddet müddetidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2675 
İbn Abbas (r.a.) 

"Kişinin karısını kendine haram kılması kefaret vermeyi gerektirir" demiştir. 
Yine Ibn Abbas Şüphesiz ki, Allah Resulü sizin için pek güzel bir örnektirdemiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2692 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Zeynep bt. Cahş'm (r.ah.) yanında eğlenip bal şerbeti 
içerdi. Bunun üzerine ben ve Hafsa, kendi aramızda anlaşarak; Peygamber (a. s.) 
hangimizin yanma gelirse, o: "Sende megafir kokusu hissediyorum; megafir mi 



208 



yedin?" diyecekti. Nihayet Peygamber bu iki kadından birisinin yanma girince 
kadın bu sözü ona söylemişti. Hz. Peygamber de: "Hayır! Zeynep bt. Cahş'm 
yanında bal şerbeti içmiştim, bir daha onu içmem" buyurdu. Bunun üzerine: Ey 
Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin 
kendine haram kılıyorsun?... ile başlayıp Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa Allah'a 
tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e 
karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail 
ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır, sona 
eren ayetler nazil olmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2694 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) hanımlarını muhayyer kılmakla emrolunduğu zaman bu işe 
benden başladı ve bana: "Sana bir şey söyleyeceğim; ancak ebeveynine 
danışmadan cevap vermekte acele etme" buyurdu. Aişe sözlerine devam ederek: 
Hz. Peygamber (a. s.) annemle babamın ondan ayrılmamı istemeyeceklerini 
kesinlikle biliyordu. Sonra bana şu ayeti okudu: Ey Peygamber! Eşlerine şöyle 
söyle: Eğer Dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma 
bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer, Allah'ı, Peygamber'ini ve 
Ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük 
bir mükâfat hazırlamıştır.Ben hemen: "Bunun nesi için ebeveynime 
danışacakmışım! Elbette Allah ve Resulü ile Ahiret yurdunu isterim" dedim. Daha 
sonra, Peygamber'in diğer eşleride benim yaptığımın aynısını yaptılar. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2696 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğimde yanma alırsın ".ayeti nazil 
olduktan sonra Resulüllah (a. s.) biz kadınlardan birinin nöbet günü geldiğinde her 
defasında bizden izin isterdi. (Hadisi Aişe'den rivayet eden) Muaze, Aişe'ye: "Hz. 
Peygamber (a. s.) senden izin istediği zaman, ne derdin?" diye sordu. Aişe (r.ah.): 



209 



"Bu iş bana kaldı ise ben kimseyi kendime tercih edemem cevabını verirdim," 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2697 



Hz. Aişe fr.ah 



"Resulüllah (a. s.) bizi muhayyer bıraktı. Ancak, biz bunu talâk saymadık" 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2698 



Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) kadınlarından uzaklaştığı vakit Mescide girdim. Bir de ne 
göreyim insanlar üzüntülerinden çakıl taşları ile yeri eşeliyor ve: Resulüllah 
hanımlarını boşamış diyorlardı. Bu hadise örtünme emri gelmeden önce idi. Ömer 
"Bu işi bugün mutlaka öğrenirim" dedim. Aişe'nin yanma vararak: "Ey Ebu 
Bekr'in kızı! işi Resulüllah'a eziyet verecek dereceye vardırdın öyle mi?" dedim. 
Hz. Aişe: "Benden sana ne, ey Hattab oğlu? sen kendi kusuruna bak!" dedi. Bunun 
üzerine Hafsa'nm yanma vardım ve ona: "Ey Hafsa! Senin şerefin Resulüllah'a 
eziyet verecek dereceye vardı mı? Yemin olsun, senin de çok iyi bildiğin gibi, 
Resulüllah seni sevmiyor. Ben olmasaydım, seni mutlaka boşardı" dedim. Bundan 
dolayı Hafsa çok ağladı. Ben ona: "Resulüllah nerededir?" diye sordum. Hafsa: "O 
yatak odasındaki kilerindedir" cevabını verdi. Hemen oraya vardım. Birde baktım, 
karşıma Resulüllah'm Rabah adındaki hizmetçisi çıktı. Kilerin alt eşiğine oturmuş, 
ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmıştı. Bu üzerine 
oturulan şey, Resulüllah'm inip çıkarken merdiven olarak kullandığı bir hurma 
kütüğü idi. Ben: "Ey Rabah! Resulüllah'm huzuruna girmek istiyorum bana izin 
iste!" diye seslendim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey 
söylemedi. Ben tekrar: "Ey Rabah, benim için Resulüllah'tan izin iste!" dedim. 
Rabah yine odaya baktıktan sonra, bana hiçbir şey söylemedi, iki defada bana izin 
verilmeyince, sonra sesimi yükselterek: "Ey Rabah! Peygamber'in huzuruna 
girmek istiyorum; benim için izin iste! Zannediyorum ki, Resulüllah, benim Hafsa 



210 



için geldiğimi düşünüyor. Yemin olsun, Allah Resulü bana emrederse, Hafsa'nm 
boynunu vurmaya hazırım" dedim. Bu arada sesimi biraz yükseltmiştim. Bunun 
üzerine Rabah bana; yukarı çıkmamı işaret etti. Hemen Resulüllah'm huzuruna 
girdim. O, bir hasır üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü üzerine çekti. 
Üstünde bundan başka bir şey yoktu. Hasır yan tarafına iz bırakmıştı. 
Resulüllah'm odasına şöyle bir göz gezdirip baktım, Sa' miktan bir avuç arpa, 
odanın bir köşesinde o miktarda karaz yaprağı, baş ucunda bir de asılı deri. Bu 
manzara karşısında göz yaşlarımı tutamayıp ağlamaya başladım. Hz. Peygamber: 
"Niçin ağlıyorsun ey Hattab oğlu?" buyurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Peygamber'i! 
Niçin ağlamayayım ki, işte hasır yan tarafına iz bırakmış, işte odan ve içindekiler. 
Diğer tarafta Kayser ile Kisra meyveler ve nimetler içinde yüzmektedirler. Sen ise 
Allah Resulü ve en seçkin kulu olduğun halde işte şu küçücük hüzün yeri olan 
odacığm!" dedim. Resulüllah (a. s.): "Ey Ömer! Dünya nimeti onların, Ahiret 
saadeti de bizim olmasına razı değil misin?" buyurdu. Ben de: "Evet! Elbette 
razıyım." dedim. Yanma girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: 
"Ey Allah'ın Resulü! Hanımlarının hâlinden gücüne giden şey nedir? Onları 
boşadı isen şüphesiz, Allah seninle beraberdir. Melekler de, Cebrail ve Mikâil, ben, 
Ebu Bekr ve bütün müminler de seninle beraberiz." dedim. Ve Allah'a hamd 
ederek söylüyorum ki, söylediğim sözü Allah'ın tasdik buyuracağını ummadığım 
konuşmalarım azdır, işte bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nazil olmuştur: Eğer o 
sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a veren, inanan, sebatla itaat 
eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. Eğer ikiniz 
de (Hz. Aişe ve Hafsa) Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz 
sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun 
dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından 
melekler de (ona) yardımcıdır. Ebu Bekr'in kızı Aişe ile Hafsa, Peygamber'in diğer 
hanımlarına karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Sen onlan 
boşadm mı?" diye sordum. Hz. Peygamber (a. s.): "Hayır" cevabını verdi. Ben: "Ey 
Allah'ın Resulü! Mescide girdiğimde, müslümanlar çakıl taşları ile yerleri eşeleyip: 
Resulüllah kadınlarını boşamış diyorlardı. Aşağıya inipte sizin hanımlarınızı 
boşamadığmızı onlara haber vereyim mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet, istersen 
haber verebilirsin" buyurdu. Yüzündeki öfke alâmetleri ortadan kalkıncaya kadar 
onunla konuşmaya devam ettim. Nihayet dişleri görülünceye kadar tebessüm etti. 



211 



O insanlardan dişleri en güzel olanı idi. Sonra Hz. Peygamber (a. s.) bulunduğu 
yerden aşağı indi. Ben de onunla indim. Ancak, ben basamaklı kütüğe tutunarak 
iniyordum. Resulüllah ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. Ben: "Ey 
Allah'ın Resulü! Odada yirmi dokuz gün kaldın." dedim. Peygamber (a. s.): "Ay 
yirmi dokuz gece olur." buyurdu. Bunun üzerine ben Mescidin kapısında durarak 
olanca sesimle: "Resulüllah, hanımlarını boşamamıştır!" diye bağırdım. Bu arada 
şu ayet nazil oldu: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu 
yayarlar; halbuki onu, Peygamber'e veya aralarında yetki sahibi kimselere 
götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu 
bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana 
uyup giderdiniz. Bu işi ben anlayıp ortaya çıkarmıştım. Yüce Allah da tahyir 
ayetini inzal buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2704 
Sübeya (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ömer b. Abdullah, Abdullah b. Utbe'ye mektup yazarak, Sübeya'nm yanma 
varıp, ona kendi hadisini ve Hz. Peygamber'e fetva sorduğunda kendisine ne cevap 
verdiğini sormasını emretmiş. Ömer b. Abdullah da, Abdullah b. Utbe'ye cevabi 
mektubunda Sübeya'nm kendisine şunları haber verdiğini bildirmiştir: Sübeya, 

A 

Benu Amir b. Lüey soyundan, Bedir gazvesine katılmış olan Sa'd b. Havle ile 
evliymiş. Daha sonra, bu zat hanımı hamile iken Veda haccmda vefat etmiştir. 
Kocasının vefatından çok geçmeden karısı doğurmuş. Nifasmdan temizlendikten 
sonra kendisini isteyecekler için giyinip kuşanmış. Bu sırada Abdüddar 
oğullarından Ebu Senabil b. Bakek onun yanma gelip: "Seni giyinip kuşanmış ve 
süslenmiş olarak görüyorum. Anlaşılan evlenmek istiyorsun. Yemin olsun dört ay 
on gün geçmedikçe kesinlikle evlenemezsin!" demiş. Sübeya "O zat bana bunu 
söyleyince geceleyin üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Sonra Resulüllah'a giderek bu 
meseleyi ona sordum. Bana doğumumu yaptığım andan itibaren evlenmenin 
benim için helal olduğunu, istersem evlenebileceğimi, söyledi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2728 



212 



Ebu Seleme'nin (r.a.) Ümmü Seleme'den naklettiğine göre, Ümmü Seleme 
şöyle anlatır: 

"Sübeya Eslemiye, kocasının vefatından birkaç gece sonra çocuğunu doğurdu. 
Kendisi, bunu Resulüllah'a zikredip, durumunu sordu. Resulüllah evlenmesini 
emir buyurdu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2729 
Ümmü Habibe'nin şöyle söylediğini 

Zeynep bt. Ebu Seleme anlatıyor: Ben, babası Ebu Süfyan vefat ettiği zaman 
Peygamberin (a. s.) hanımı Ümmü Habibe'nin yanma vardım. Ümmü Habibe, 
içinde sarı renk bulunan bir koku, "haluk" yahut başka bir şey istedi. Bundan, 
önce bir cariyeye sürdü. Sonra da bu boyadan kendi iki yanağına sürdü ve şöyle 
dedi: Yemin olsun, benim böyle koku ve boya ile süslenmeğe ihtiyacım yoktur. 
Ancak ben Resulüllah'm minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'a ve 
Ahiret gününe iman eden bir kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helal 
değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutabilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2730 
Zeynep bt. Gahş'm (r.ah.) rivayetinde 

Zeynep bt. Ebu Seleme şöyle anlatıyor: "Bir defasında erkek kardeşi vefat ettiği 
zaman Zeynep bt. Gahş'm yanma girmiştim. O da bir koku isteyip, bundan 
süründü. Sonra şöyle dedi: "Yemin olsun benim hiçbir kokuya ihtiyacım yoktur. 
Ancak ben Resulüllah'ı (a. s.) minber üzerinde: "Allah'a ve Ahiret gününe iman 
eden bir kadının, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla yas tutup zinet ve 
süsünü terk etmesi helal olmaz. Ancak, kadının kocasının ölümünden dolayı dört 
ay on gün yas tutup zinet ve süsü terk etmesi bundan müstesnadır" buyurduğunu 
işittim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2731 



213 



Ümmü Seleme (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bir kadın Resulüllah'a (a. s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kızımın kocası vefat 
etti. Gözlerinden rahatsızdır. Ona sürme çekebilir miyim?" diye sordu. Hz. 
Peygamber (a. s.) iki veya üç defa hep hayır cevabını verdi ve sonra da şöyle 
buyurdu: "Bu iddet ancak dört ay on gündür. Halbuki sizden birisi cahiliye 
döneminde bir sene bekledikten sonra bir deve tezeği atar böylece yastan çıkmış 
olurdu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2732 
Ümmü Atiye'den (r.ah.) rivayet edildiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kadın, kocası hariç herhangi bir 
ölü için üç günden fazla yas tutamaz. Kocasının ölümü üzerine dört ay on gün yas 
tutar. Bu süre içinde Yemen kumaşı hariç boyanmış kumaş giyemez, sürme 
çekemez, koku da sürünemez. Yalnız hayızdan temizlendiği zamanlarda bir 
parçacık "kust" veya "ezfar" sürünebilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2739 
LİAN 

Sehl b. Sa'd Saidî'nin naklettiğine göre: 

Uveymir Aclani, Asım b. Adiy Ensari'ye gidip ona: "Ey Asım! Bir kimse karısını 
birisiyle zina ederken yakalasa o kişiyi öldürebilir mi? Ne dersin? Eğer öldürürse 
kendisi kısas cezasına çarptırılır mı? Yoksa bu koca ne yapmalı? Bu meseleyi benim 
için Allah Resulü'ne soruver ey Asım "dedi. Asım da meseleyi Hz. Peygamber'e 
arzetti. Fakat Hz. Peygamber (a. s.) bu soruları yadırgadı ve ayıpladı. Allah 
Resulü'nden işittiği sözler Asım'm ağırına gitti. Bu olaydan sonra Asım evine 
dönünce Uveymir geldi ve: "Ey Asım! Allah Resulü ne cevap verdi?" diye sordu. 
Asım da Uveymir'e "iyi bir iş yapmadık. Hz. Peygamber sorduğum soruyu çirkin 
gördü" dedi. Uveymir ise: "Yemin ederim ki bu meseleyi Allah Resulü'ne bizzat 



214 



kendim soracağım" dedi ve Uveymir çıktı. Bir grup içindeyken Hz. Peygamberin 
yanma gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Bir kimse, bir kişiyi karısıyla zina ederken 
bulsa, zina eden bu kişiyi öldürebilir mi? Eğer öldürürse cezası kısas mıdır? Yoksa 
bu kişinin yapması gereken şey nedir?" diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber: 
"Seninle eşin hakkında ayet nazil oldu. Git eşini getir" buyurdu. Sehl olayın 
devamını şöyle anlatıyor: Bu kan-koca (ayetlerde bildirilen şekilde) Allah 
Resulü'nün huzurunda ve benim de bulunduğum bir topluluğun önünde 
birbirlerine lânet okudular. Karşılıklı lânet okuduktan sonra Uveymir "Ey Allah'ın 
Resulü! Artık bu kadınla evliliğe devam edersem bu ona karşı iftira ettiğim 
anlamına gelir" dedi ve daha Hz. Peygamber ona emretmeden önce karısını üç 
talâk ile boşadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2741 



Ibn Ömer Saîd b. Cubeyr'den şöyle rivayet etmiştir: 

Musab b. Zubeyr'in emirliği zamanında bana birbirlerine lânet okuyan iki 
kişinin araları ayrılır mı? diye sordular. Ben ise sorunun cevabını bilmediğimden 
hemen Ibn Ömer'in Mekke'deki evine gittim ve uşağına hitaben: Ibn Ömer'le 
görüşmem için izin iste, dedim. Uşak da: "O, öğlen uykusundadır" dedi. Bu sırada 
Ibn Ömer benim sesimi duyup: "Ibn Cubeyr mi?" diye sordu. Ben: Evet dedim. 
Ibn Ömer: "Gel! Vallahi bu vakitte buraya geldiğine göre mutlaka bir ihtiyacın 
olmalı" dedi. Ben içeriye girdiğimde Ibn Ömer bir deve çulu üzerine uzanmış ve 
içi lif dolu olan bir yastığa yaslanmış haldeydi. Ona: Ey Ebu Abdurrahman! 
Birbirlerine lânet okuyan çiftin arası ayrılır mı? diye sordum. Bunun üzerine Ibn 
Ömer: "Sübhanallah! Tabi ki. Bu mesele ile ilgili olarak ilk soru soran falancadır." 
O kişi Hz. Peygamber'e şöyle sormuştu: "Ey Allah'ın Resulü! Ne buyurursunuz; 
herhangi birimiz karısını zina hâlinde bulsa ne yapmalıdır? Eğer karısının zina 
yaptığını söylese büyük bir şey iddia etmiş olacak; bunu yapmayıp sussa, yine 
böylesine önemli bir hadiseye karşı susmuş olacak!" Bunun üzerine Allah Resulü 
(a. s.) sükut ederek ona bir cevap vermedi. Bu olayın üzerinden biraz vakit geçince 



215 



o kişi, tekrar gelerek şöyle dedi: "Sana sormuş olduğum iş başıma geldi." Bunun 
üzerine yüce Allah Nur süresindeki eşlerinin zina ettiğini iddia edenlerleilgili 
ayetleri indirdi. "Allah Resulü de bu ayetleri o kişiye okudu ve ona nasihat ederek, 
Dünya azabının, Ahiret azabından daha hafif olduğunu hatırlattı. O da, "Hayır! 
Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki ben karıma iftira etmiyorum!" dedi. 
Hz. Peygamber sonra kadını çağırdı, aynı şekilde ona da öğüt verip, dünya 
azabının Ahiret azabından daha hafif olduğunu hatırlattı. Kadın, "Hayır! Seni 
hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki kocam yalan söylüyor" 
dedi. Bunun üzerine Allah Resulü önce erkeğe yöneldi ve erkek, Allah'a yemin ile 
kendisinin doğru söylediğine dört defa şahadet etti. Beşincide ise eğer yalan 
söylüyor ise Allah'ın lânetine uğramayı istedi. Hz. Peygamber sonra kadını da bu 
şekilde lânet okumaya çağırdı. Kadın da Allah'a yemin ile kocasının yalan söylemiş 
olduğuna dört defa şahadet etti. Beşinci de, eğer kendisi yalan söylüyor ise, 
Allah'ın gazabına uğramayı istedi. Bunun sonucunda Hz. Peygamber onları 
ayırdı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2742 
Ibn Abbas'm (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü'nün (a. s.) yanında lânet okumadan bahsedilmiş ve bu hususta 
Asım b. Adiy bir söz söylemiş ve sonra kalkıp gitmiştir. Daha sonra aşiretinden 
olan bir kimse onun yanma gelerek karısını bir adamla yakaladığını şikâyet 
etmiştir. Bunun üzerine Asım, "Bu işin başıma gelmesinin sebebi kendi 
sözlerimdir" diyerek o kişiyi Allah Resulü'nün yanma götürmüş ve bu kişi karısını 
ne şekilde bulduğunu ona haber vermiştir. Bu kişi sarı, zayıf ve düz saçlı, karısının 
yanında bulduğunu iddia ettiği adam ise kaim bacaklı, esmer, etine dolgun bir 
kimse imiş. Bunun üzerine Allah Resulü "Allahım beyan et!" diye dua etmiştir. 
Sonuçta kadın kocasının tasvir ettiği adama benzeyen bir çocuk doğurmuş ve 
Allah Resulü bu karı koca arasında lian yapmıştır. Mecliste bulunan bir adam Ibn 
Abbas'a "Hz. Peygamber'in hakkında "Bir kişiyi şahitsiz recmetseydim bu kadını 
recmederdim" buyurduğu kadın bu mudur?" diye sormuş ve Ibn Abbas "Hayır, o 
Islâmda bu kötülüğü aşikâr işleyen bir kadındı" cevabını vermiştir. 



216 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2750 
Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Sa'd b. Ubade "Eğer karımla beraber yabancı bir erkek görsem, onu kılıcımın 
keskin tarafıyla vurarak öldürürüm!" demişti. Onun bu sözü Hz. Peygamber'e 
ulaştığında," Sa'd b. Ubade'nin bu kıskançlığına şaşırıyor musunuz? Allah'a yemin 
ederim ki ben, Sa'd'dan daha hamiyetliyim, Yüce Allah ta benden daha 
hamiyetlidir" buyurdu, işte Yüce Allah bundan dolayı gizli açık bütün çirkinlikleri 
haram kılmıştır. Kimse Yüce Allah kadar hamiyetli değildir. Yine kulların 
özürlerini Yüce Allah kadar kabul etmeyi seven de yoktur. Yine Yüce Allah 
kullarını koruduğundan dolayı, müjdeleyici ve uyarıcı birçok Peygamber 
göndermiştir. Övülmeyi de Yüce Allah kadar seven yoktur. Bunun içindir ki Allah 
kullarına cennet vadetmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2755 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Fezare oğullarından bir kişi Hz. Peygamber'e gelerek, "Benim karım, siyah bir 
oğlan doğurdu" dedi. Hz. Peygamber (a. s.) de, bu soruya "Senin develerin var mı?" 
diyerek cevap verdi. O kişi de, "Evet, var" deyince. Allah Resulü devamla, "O 
develerin renkleri nasıldır? "diye sordu. Adam, "Kırmızıdır" dedi. Hz. Peygamber, 
"Bunların içinde boz renkte olanları da var mı?" dedi. Adam, "Tabi, develerim 
içinde boz renkli olanları da var" diye cevap verdi. Hz. Peygamber, "Peki, develere 
o boz renk nereden geldi?" buyurdu. Adam bu soruya, "soyunun bir damarına 
çekmiş olmalı" diye cevap verince Allah Resulü "işte oğlun da, soyunun bir 
damarına çekmiş olabilir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2756 



217 



KÖLE AZAT ETME 



Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre 



Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kimse bir köle üzerindeki hissesini 
bağışlar ve bu kişinin kölenin kıymetinden kalan kısmına yetecek kadar parası da 
bulunursa, kölenin bedeli âdil bir şekilde takdir edilir. Sonra da köle üzerindeki 
payını bağışlayan bu kişi, diğer pay sahiplerine hisselerini verir ve köle bu kişi 
tarafından bütünüyle azat edilmiş olur. Fakat payını bağışlayan bu kişinin, diğer 
pay sahiplerinin hisselerini ödeyecek malı yok ise, bu takdirde kölenin ancak 
bağışlanan hissesi azat edilmiş olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2758 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), ortaklaşa bir köleye sahip olan iki kişiden birinin köle 
üzerindeki hissesini azat etmesiyle ilgili olarak: "Bu köle, diğer ortağın üzerindeki 
hissesini garanti eder" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2759 

Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Ibn Ömer şöyle anlatır: 

Aişe bir köle kızı satın alıp onu hürriyete kavuşturmak istedi. O köle kızın 
sahipleri: "Biz bu kızı, onun velilik hakkı bize ait olma şartıyla sana satarız" 
dediler. Hz. Aişe bu durumu Allah Resulü'ne haber verdiğinde O: "Onların ileri 
sürdükleri bu şart, senin velilik hakkını elinden almaz. Çünkü velilik hakkı, sadece 
hürriyete kavuşturan kimseye aittir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2761 
Ibn Ömer'in (r.a.) nakletiğine göre: 





218 



Hz. Peygamber (a. s.) velilik hakkının alınıp satılmasını ve hibe edilmesini 
yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2770 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim imanlı bir kişiyi hürriyetine 
kavuşturursa, Allah da onun her bir organına karşılık, hürriyete kavuşturanın bir 
organını ateşten kurtarır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2775 
ALIM-SATIM 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), (Cahiliye döneminde yapılan ve tarafların karşılıklı 
rızasına dayanmayan) mülamese (dokunma) ve münabeze (atışma) alım satımını 
yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2780 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber bize iki türlü satış ve giyinişi yasakladı. Bize mulamese ve 
munabeze satışlarını yasakladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2782 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) bir hayvanın karnındaki yavrunun satışını yasaklamıştır. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2784 

219 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) "Müslüman, kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık 
yapmasın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2788 



Hz. Peygamber (a. s.) alış-verişte araya sahte müşteri sokarak fiyat yükseltip 



Hz. Peygamber (a. s.) pazara satışa getirilen ticaret malının pazara ulaşmadan 
önce karşılanıp satın alınmasını yasaklamıştır. Bu ifadeyi, ravilerden Ibn Numeyr 
nakletmiştir. Hadisin diğer ikinci yoldan gelen şekli ise şöyledir: Hz. Peygamber 
(a. s.) ticaret mallarını pazara gelmeden satın almayı yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2793 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) pazara satışa getirilen malların yolda karşılanıp satın 
alınmasını yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2794 
İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber ( a. s.) pazara mal getirenlerin karşılanmasını ve şehirlinin 
komisyoncu olarak köylünün malını satmasını yasaklamıştır. 




gerçek müşteriyi yanıltmayı yasaklamıştır. 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2792 




220 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2798 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

"Şehirlinin, köylü kardeşi yahut babası bile olsa onun adına malını satması 
yasaklanmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2800 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse (çok süt veriyor zannedilsin 
diye) sütü memesinde biriktirilmiş olan bir koyun satın alırsa onu götürsün ve 
denemek için bir süre sütünü sağsın. Eğer verdiği sütü beğenirse o koyunu alsın. 
Koyun beklediğinden az süt veriyorsa bir ölçek hurma ile beraber koyunu geriye 
versin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2802 
İbn Abbas'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir gıda maddesi satın alan 
kimse, o malı tamamıyle teslim almadıkça başkasına satmasın" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2807 
Ibn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü şöyle buyurmuştur: "Muhayyerlik şartı saklı tutulan alım-satım 
akitleri hariç satıcı ve alıcıdan herbiri, birbirlerinden ayrılmadıkça tek taraflı 
iradesiyle akdi bozabilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2821 



221 



Hakim b. Hizam'm (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Satıcı ve alıcı birbirlerinden 
ayrılmadıkça muhayyerlik hakkına sahiptir. Eğer doğru sözlü iseler alış-verişleri 
bereketli olur. Ancak yalan söylerler ise bu alış-verişin bereketi giderilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2825 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Bir kimse Allah Resulü'ne alış-verişlerde daima aldatıldığını söyledi. Hz. 
Peygamber (a. s.) buna cevaben: "Sen de kendisinden bir şey satın almak istediğin 
kimseye aldatmaca yok! de" buyurdu. Artık o kişi alış-veriş edeceği zaman, 
"aldatmaca yok" derdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2826 
Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü, ağaç üzerinde olgunlaşmaya başlamamış meyvelerin satışını 
yasaklamış, satıcı ve alıcıyı bundan menetmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2827 
Gabir'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), iyice olgunlaşmcaya kadar ağaç üstündeki meyvenin 
satışını yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2831 
İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor: 

Hz. Peygamber (a. s.), "hurmanın satımını, yenilmeye elverişli oluncaya ve 
tartıya gelinceye kadar yasakladı" dedi. Bunun üzerine ben (ravi Ebu Bahteri): 



222 



"Tartıya gelinceye kadar ne demek?" dedim. Ibn Abbas'm yanında bulunan bir 
kimse: "Tahmin ve takdir edinceye kadar" diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2833 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Olgunlaştığı görülünceye kadar ağaç üzerindeki 
meyveleri satın almayınız" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2834 
Zeyd b. Sabit'in rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) ariyye sahibine, ariyye olarak ayırdığı ağaç üzerindeki yaş 
hurmayı, kuruduğunda ne kadar geleceği tahmin edilerek hazır kuru hurma 
karşılığında satmasına ruhsat vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2838 

Sehl b. Ebu Hasme'nin (r.a.) de içinde olduğu bir grubun rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü ağaç üzerindeki yaş hurmanın kuru hurma mukabilinde 
satılmasını yasakladı ve şöyle buyurdu: "Bu ilki faiz, ikincisi ise müzabenedir." 
Ancak Hz. Peygamber, ariyye satışına izin vermiştir. Ariyye, satışı bir ev halkının 
yaş olarak yiyecekleri (hurma ihtiyacını karşılamak için) bir ya da iki ağaç yaş 
hurma meyvesini, kuruduğunda geleceği miktar tahmin edilerek kuru hurma ile 
değiştirmeleridir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2842 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü, göz kararı tahminle beş vesk ya da daha az gelen ariyyelerin 
satışına izin vermiştir. 



223 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2845 



Ibn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber muzabeneyi yasaklamıştır. Muzabene, ağaçtaki yaş hurmanın 
kaç ölçek geleceği tahmin edilerek kuru hurma karşılığında; asmasmdaki yaş 
üzümün de yine tahmin edilerek kuru üzüm karşılığında satılmasıdır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2846 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kim aşılanmış bir hurma ağacı 
satarsa, meyveleri satıcıya aittir. Ancak müşteri ağacı bu meyvelerle beraber satın 
almayı şart koşmuşsa meyveler müşteriye aittir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 285 1 

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlatığma göre: 
Resulüllah (a. s.) araziyi kiraya vermeyi yasaklamıştır. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2861 

Ibn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

"Önceleri biz arazinin kiraya verilmesinde bir mahzur görmezdik. Ancak geçen 
sene Rafı', Allah Resulü'nün bunu yasakladığını haber verdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2879 
İbn Abbas'm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 



224 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kişinin arazisini bir kardeşine 
karşılıksız vermesi, karşılığında belirli bir bedel almasından daha iyidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2892 



edecekleri her türlü meyva ve toprak ürünlerinin yarısını almaları koşuluyla 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2896 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslüman bir ağaç diker veya 
tarım yapar da, bu ağaçtan yahut tarım mahsulünden kuş, insan veya herhangi bir 
hayvan yerse, bu o kişi için bir sadakadır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2904 
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) hurmanın rengi ortaya çıkmadan önce satışını 
yasaklamıştır. (Ravi der ki:) Biz Enes'e: Rengin ortaya çıkması nedir? dedik. Enes 
"Kızarması ve sonra da sararmasıdır. Haydi söyleyin bakalım, Allah meyvenin 
yetişmesine mani olursa, kardeşinin parasını ne ile helal sayacaksın?" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2906 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Bir defasında Hz. Peygamber (a. s.) kapı önünde yüksek sesle münakaşa eden iki 
kişinin seslerini duydu. Bu olaya baktığında münakaşa edenlerden biri diğerinden 
borcunun bir miktarını bağışlamasını ve ona biraz müsamaha göstermesini 




Hz. Peygamber (a. s.) Hayber halkıyla, Hayber topraklarını işleyip elde 



anlaşma yaptı. 



225 



istiyordu. Alacaklı ise: "Vallahi bağışlamam!" diye yemin edip duruyordu. Bunun 
üzerine Hz. Peygamber (a. s.) bunların yanma giderek "iyilik işlememek üzere 
Allah'a yemin eden kimdir?" diye sordu. Alacaklı: "Benim ey Allah'ın Resulü, 
borçlu nasıl arzu ederse öyle olsun" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 291 1 
Kaab b. Malik'in anlattığına göre: 

Kendisi, Hz. Peygamber'in zamanında bir gün Mescitte İbn Ebu Hadred'te 
olan alacağını istemiş ve bu münasebetle aralarında yüksek sesle bir münakaşa 
başlamıştır. Allah Resulü de evine kadar giren bu sesleri duymuş ve onlara bakmak 
için gelerek odasının kapı perdesini açarak Kaab b. Malik'e "Ey Kaab!" diye 
seslenmiştir. Kaab da "Buyur ey Allah'ın Resulü" cevabını vermiştir. Bunun 
üzerine Hz. Peygamber (a. s.) ona eliyle alacağının yarısından vazgeçmesi için 
işaret etmiştir. Kaab ise hemen "Vazgeçtim ey Allah'ın Resulü" cevabını vermiştir. 
Hz. Peygamber (a. s.) bu defa Ibn Ebu Hadred'e "kalk borcunu öde" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2912 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

O Resulüllah'ı (a. s.) şöyle derken işitmiştir: "Her kim vaadeli satmış olduğu 
malını, iflas etmiş olan kimsenin elinde bulursa, o kimse o mala sahip olma 
konusunda başkalarından daha çok hak sahibidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2913 
Huzeyfe'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: Sizden önceki ümmetlerden bir kişinin 
ruhunu melekler karşılayarak "Dünyada bir iyilik yaptın mı?" diye sordular. O 
kimse: "Hayır" dedi. Melekler: "Hatırlamağa çalış" dediler. O kimse: "Ben 
insanlara borç verirdim, sonra bunları toplayan adamlarıma; malı olmayan 



226 



borçluya mühlet veriniz, malı olana da müsamaha ediniz şeklinde emrederdim" 
diye cevap verdi. Allah Resulü devamla şöyle dedi: Yüce Allah da: "Siz de bu 
kuluma müsamaha ediniz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2917 
Ebu Mesûd'un (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur. "Sizden önceki ümmetlerden bir kimse 
hesaba çekildi de hiçbir iyiliği bulunamadı. Ancak o kimse zengindi ve insanlarla 
ticari muameleleri olurdu. Borçlularından para toplayan adamlanna da: "Malı 
olmayan borçluları bırakın" diye emrederdi. Hz. Peygamber (a. s.) devamında dedi 
ki: "Yüce Allah, müsamaha bize daha çok yaraşır, bu kulu bırakınız" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 292 1 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar halka ödünç veren bir 
kimse vardı. Bu kişi alacaklarını toplayan adamına: Malı olmayana geldiğinde 
müsamaha göster, umulur ki Allah da bizlere müsamaha edip günahlarımızı 
affeder derdi. Nihayet Allah'a kavuştu ve Allah da ona müsamaha gösterdi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2922 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Malı olan kişinin, borcunu ödemeyi 
geciktirmesi bir zulümdür. Sizin biriniz alacağı malı olan birine havale edildiğinde 
(havaleyi kabul ile ona) müracaat etsin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2924 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 



227 



Hz. Peygamber ( 3,. S.)* Sil sahibi kendi ihtiyacını aşan (kuyu, kanal, vb. 
yerlerdeki) suyu başkalarının kullanmasını engellemesin. Zira bu hayvanların 
otlayacağı otların yetişmesini engellemektir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2927 
Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) köpeğin satışından elde edilen bedeli, zinayla kazanılan 
para ve kâhinin bahşişi gibi kazançları yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2930 

Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) köpeklerin öldürülmelerini emretmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2934 

Ibn Ömer (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle dediğini nakletmiştir: "Her kim koyun köpeği 
yahut av köpeği haricinde bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği iyi işlerin 
sevabından iki kırat eksilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2940 
Ebu Hureyre, 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her kim av köpeği, 
koyun köpeği veya bekçi köpeği haricinde bir köpek beslerse her gün onun 
sevabından iki kırat eksilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2947 



228 



Sufyan b. Ebu Zuheyr 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Bir kimse ne ekin, ne de 
hayvan bekçiliğine yarayan bir köpek edinirse onun amellerinin sevabından her 
gün bir kırat eksilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 295 1 
Enes b. Malik'in anlattığına göre: 

Ona kan alan kişinin aldığı ücret hakkında soru sorulmuş ve bunun üzerine 
Enes şunu nakletmiştir: Resulüllah (a. s.) Ebu Taybe'ye kanını aldırmış ve bunun 
ücreti olarak ona iki ölçek gıda maddesi verilmesini istemişti. Ayrıca Ebu 
Taybe'nin aşiretiyle konuştu ve onlar Ebu Taybe'nin haraç vergisinden bir kısmını 
indirdiler. Hz. Peygamber "tedavide kullandığınız en iyi şey, kan aldırmaktır. Yahut 
o, tedavi yollarının en iyilerindendir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2952 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Bakara suresinin son ayetleri indirildiğinde Hz. Peygamber (a. s.) Mescide çıktı 
ve bu ayetleri halka okuduktan sonra içkinin alınıp satılmasını yasakladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2958 
Gabir b. Abdullah (r.a.) 

fetih yılında Mekke'de iken Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle dediğini işitmiştir: 
"Allah ve onun Resulü şarabın, murdar hayvanın, domuzun ve putların alınıp 
satılmasını haram kıldı." Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Murdar hayvanın iç yağı 
hakkında ne buyurursunuz? Onunla gemiler cilalanır, deriler yağlanır, ve 
aydınlatmada kullanılır" diye soruldu. Hz. Peygamber: "Hayır, murdar yağı alıp 
satmayın, bu haramdır" buyurdu. Sonra Resulüllah bunun ardından: "Allah 



229 



Yahudileri yok etsin! Çünkü Yüce Allah, murdar hayvan yağlarını onlara haram 
kıldığında, kendileri bu yağları eriterek sattılar ve bedellerini yediler" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2960 

Ömer'in (r.a.) rivayetinde Ibn Abbas'm anlattığına göre: 

Hz. Ömer'e, Semure'nin şarap sattığına dair haber ulaştığında O: "Allah 
Semure'nin canını alsın!" O, Hz. Peygamber (a.s.)'m; "Allah Yahudilere lânet etsin! 
Kendilerine bu murdar hayvan yağları haram kılındığında onları erittiler ve 
sattılar buyurduğunu bilmiyor mu? dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2961 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber (a.s.)'m şöyle dediğini rivayet eder: "Allah Yahudileri öldürsün! 
Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağlarını haram etmesine rağmen onlar bunları 
sattılar ve bedelini yediler" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2962 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) 

Resulüllah'm (a. s.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır: "Altını altın karşılığında 
birbirine eşit miktarlarda olmadıkça değiştirmeyin. Gümüşü de gümüş karşılığında 
birbirine eşit miktarlarda olmadıkça değiştirmeyin. Ayrıca bunları kendi cinsleriyle 
değiştirirken bir bedeli peşin, diğerini vadeli yapmayın, ikisini de peşin değiştirin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2964 
Ömer b. Hattab (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: " (Para niteliğinde 
olan) gümüş ve altını akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın birbiriyle 



230 



değiştirmek faizdir. Yine akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın buğdayı 
buğdayla değiştirmek de faizdir. Hurmayı hurma ile peşin teslim olmadan 
değiştirmek de böyledir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2968 

Berâe b. Azib (r.a.) Ebu Minhal'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ortağım bana, (ödenmesi) hac mevsimine yahut hacca kadar vadeli olarak bir 
gümüş satmıştı. Sonrasında bana gelip haber verdi. Ben: "Bu iyi bir iş değil" 
dedim. Kendisi de: "Ben onu bu şekilde çarşıda sattım ve hiç kimse bu işi 
yadırgamadı" dedi. Bunun üzerine ben, Berâe b. Azib'e bunu sordum. Berâe şöyle 
cevap verdi: Peygamber (a. s.) Medine'ye geldiğinde biz bu tür satışlar yapıyorduk. 
Hz. Peygamber: "Elden ele peşin teslimi yapılırsa bunda mahzur yoktur. Vadeli 
olanı ise, bu faizdir" buyurdu. (Berâe devamla şöyle dedi): "Sen bir de Zeyd b. 
Erkam'a git, çünkü O benden daha büyük ticaret sahibi idi" dedi. Bunun üzerine 
ben Zeyd'e geldim ve bunu ona da sordum. Zeyd de aynı şeyleri söyledi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2975 
Ebu Bekre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) gümüşle gümüşü ve altınla da altını (akit yapılırken elden 
ele teslimi yapılmaksızın) değişmeyi yasaklamıştır. Ayrıca gümüş karşılığında altın, 
altın karşılığında da gümüş satımının istenilen şekilde yapılabileceğini söylemiştir. 
Ravi der ki: Birisi Ebu Bekre: "Elden ele teslim şartı yok mu?" diye sormuş, O da: 
"Ben böyle işittim" diye cevap vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2977 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Ensardan Adiy oğullarından bir kişiyi Hayber'e zekât 
toplama memuru olarak gönderdi. Sonra bu kişi Hayber'den dönüşünde yanında 



231 



iyi cins hurma getirdi. Hz. Peygamber ona: "Hayber'in bütün hurmaları böyle 
midir?" diye sordu. O da: "Vallahi hepsi böyle değildir Ey Allah'ın Resulü! Biz bu 
iyi hurmanın bir ölçeğini, adi hurmadan iki ölçek vererek satın alırız" dedi. Bunun 
üzerine Hz. Peygamber: "Böyle yapmayın, birbirine eşit olarak değiştirin. Ya da 
adi hurmayı para karşılığında satın ve bunun bedeli ile bu iyi hurmadan satın alın. 
Tartılabilen faiz maddelerinin tümü için bu böyledir (fazlalık haramdır) " buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2983 
Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre: 

Bilâl en iyi cinsten hurma getirmiş ve Hz. Peygamber (a. s.) ona: "Bu hurma 
neredendir?" diye sormuştu. Bilâl "Bizde adi hurma vardı, Peygamber'in yemesi 
için işte bu adi hurmadan iki ölçeğini, bir ölçek iyi hurma ile değiştirdim" dedi. Bu 
sözlerin ardından Resulüllah heyecanla şöyle dedi: "Eyvah! Bu, faizin ta kendisidir. 
Sakın böyle yapma, iyi cins hurma almak istediğin zaman önce adi hurmayı para 
karşılığında sat, sonra onun parası ile iyi cins hurma satın al." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2985 

Ebu Nasra (r.a.) Ebu Said Hudri'nin şöyle söylediğini anlatır: 

Ben Ebu Nasra (r.a.) Ibn Abbas'a aynı cinsten mallar arasındaki mübadelenin 
hükmünü sordum. "Elden ele aynı anda mı mübadele ediliyor?" dedi. "Evet" 
dedim. "Bunun mahzuru yok" dedi. Sonra bunu Ebu Saîd'e anlattım ve Ibn 
Abbas'a aynı cinsten mallar arasındaki mübadelenin hükmünü sordum, bana 
"Elden ele aynı anda mı mübadele ediliyor?" diye sordu. Ben "evet" deyince, 
"bunun mahzuru yoktur" cevabını verdi dedim. Ebu Said bana "Ibn Abbas böyle 
mi söyledi?" Biz ona sizlere böyle fetva vermemesi için yazacağız deyip şunu ilave 
etti: "Vallahi Resulüllah'm (a. s.) gençlerinden biri kendisine bir tür hurma 
getirmişti de bunu reddetmiş ve: Galiba bu bizim arazilerimizin yetiştirdiği 
hurmalardan değildir" buyurmuştu. O getiren zat bu sene bizim arazilerin 
yetiştirdiği hurmalar yada bizim hurmalar tam iyi değildi, işte bundan dolayı ben 
de bizim hurmalardan biraz fazla vererek bu iyi hurmayı aldım dedi. Bunun 



232 



üzerine Hz. Peygamber "katladın riba yaptın, sakın bir daha böyle yapma, kendi 
hurmanı beğenmiyorsan onu sat sonra da istediğin hurmayı satın al" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2988 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

"Altın, altın ile, gümüş gümüş ile misli misline değiştirilebilir. Kim fazla verir ya 
da fazla isterse muhakkak faiz yapmış olur" diyordu. Ben de kendisine: "Ibn Abbas 
böyle demiyor dedim." Bunun üzerine Ebu Saîd Ibn Abbas'a gidip ona: "Bana 
haber ver, bu söyleyip durduğun faiz vadeyle ilgili olup fazlalıkla alâkalı olmadığı 
fikri Hz. Peygamber'den işittiğin bir şey mi, yoksa Yüce Allah'ın Kitabında böyle 
bir hüküm mü buldun? dedim." Ibn Abbas da: "Ben bunu ne Hz. Peygamber'den 
işittim ne de Allah'ın Kitabında buldum. Fakat Usame b. Zeyd bana Hz. 
Peygamber'in (a. s.): "Faiz (bedeller arasındaki fazlalıkta değil) sadece vadededir" 
buyurduğunu nakletti." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2990 
Usame b. Zeyd'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Faiz ancak vadeli işlemlerde söz konusudur" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2991 
Numan b. Beşir'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Parmaklarını kulakları üzerine koyan Numan Resulüllah'ı (a. s.) şöyle derken 
işitmiştir: "Muhakkak helal belli, haram da bellidir, ikisi arasında bir takım şüpheli 
şeyler vardır ki, çok kimse bunları bilemez. Şüpheli şeylerden sakınan, dinini ve 
namusunu korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan kişi ise, harama düşer. Nitekim 
(içine girmek yasak olan) koru etrafında (davarlarını) otlatan çobanın hayvanları 
da her an bu yasak sahaya girebilir. Haberiniz olsun, her hükümdarın (kendisine 



233 



mahsus) bir korusu olur. Dikkat edin, Allah'ın korusu da haram kıldığı şeylerdir. 
Uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et vardır ki, o iyi olursa bütün beden 
iyi olur, bozuk olursa da bütün vücut bozulur. Dikkat edin! işte o kalptir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2996 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Bir kimsenin Hz. Peygamber'den (a. s.) alacağı vardı. O kimse gelip kaba bir 
üslupla bunu Hz. Peygamber'den istedi. Ashap bu bedeviye haddini bildirmek 
istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Hak sahibinin söz hakkı vardır" 
buyurdu ve onlara: "Bir deve satın alın da bu adama verin" diye emretti. 
Sahabeler: "Biz onun devesi gibi bir deve bulamıyoruz. Bulduklarımız onunkinden 
daha değerli" dediler. Peygamber: "O halde o daha iyi olanı satın alın da onu 
kendisine verin. Çünkü sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde geriye 
vereninizdir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3003 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) bir Yahudiden veresiye bir yiyecek maddesi satın almış ve 
ona zırhını rehin olarak vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3007 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Medine'ye geldiğinde Medineliler meyvelerinde bir ve iki 
senelik vadelerle selem suretiyle alış-veriş yapıyorlardı. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber: "Her kim hurmada selem yoluyle satış yaparsa, bunu ölçüsü ve tartısı 
ve vadesi belirli bir şekilde yapsın" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3010 



234 



Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'den (a. s.) şöyle işittiğini nakletmiştir: "Yemin, malın revaç 
bulması için bir vesile zannedilir. Oysa o malın ve kazancının mahvolmasına sebep 
olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3014 
Cabir'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir gayri menkulde veya 
hurmalıkta ortağı olan kimsenin, ortağına haber vermeden o malı başkasına satma 
hakkı yoktur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3016 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi biriniz, komşusunun 
yapacağı yapının kiriş uçlarını kendi duvarına dayandırmasına engel olmasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3019 

Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir arazinin bir karışını 
zulmederek ele geçirirse, Allah Kıyamet gününde yedi kat yerden itibaren o arazi 
parçasını bu zalim kişinin boynuna (halka yapıp) geçirir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3020 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 



235 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kim, (başkasına ait) bir araziden bir 
kanş yeri zulümle ele geçirirse, yedi kat yerin dibinden itibaren (bu toprak) bu 
kişinin boynuna halka hâlinde geçirilir" buyurdu demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3025 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Bir yolun genişliği anlaşmazlık konusu olursa bu yol yedi 
zira kabul edilir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3026 

FERAİZ (MİRAS ÜZERİNDEKİ BELİRLİ PAYLAR) 

Usame b. Zeyd'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Müslüman, kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3027 
İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Miras paylarını, Kur'an'da bildirilen 
sahihlerine veriniz. Bu paylardan geriye bir şey kaldığında o, baba tarafından en 
yakın olan erkeğe aittir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3028 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hasta olmuştum ve Hz. Peygamber ile Ebu Bekr bana hasta ziyaretine geldiler. 
Ben bayıldım. Hz. Peygamber abdest aldı ve abdest suyundan benim üzerime 



236 



döktü. Bunun üzerine ayıldım. Kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Ben, malım 
hususunda nasıl davranayım? diye sordum. Hz. Peygamber (a. s.) bana Senden 
fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) 
hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor... şeklindeki miras ayeti indirilene kadar bir cevap 
vermedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 303 1 
Berâe b. Azib (r.a.); 

Kur'an'da en son inzal edilen ayet: Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size 
kelâle (babası ve çocuğu olmayan) hakkında şöyle fetva veriyor... ayetidir demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3036 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü borçlu iken ölen kimselerin cenazesine geldiğinde, bu kişinin 
borcunu kapatacak bir mal bırakıp bırakmadığını sorar, eğer o kişinin borcunu 
ödeyecek bir şey bıraktığı söylenirse cenaze namazını kılardı. Aksi takdirde: 
"Arkadaşınızın namazını kılınız" buyururdu. Sonraları Allah kendisine birçok fetih 
ve zafer nasip edince: "Ben bütün müminlere kendi canlarından daha yakınımdır. 
Bu yüzden artık borcu varken ölen kimsenin, o borcunu ödemek bana aittir. Bir 
kişinin geriye bıraktığı tereke ise mirasçılarına aittir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3040 
HİBE VE DİĞER BAĞIŞLAR 

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah yolunda cihat için iyi cins bir atımı bir kimseye bağışlamıştım. Bu kişi ata 
iyi bakamadı ve onun kıymetini bilemedi. Daha sonra bu kişinin atı ucuz fiyata 
satacağını anladım ve Allah Resulü'ne bu atı satın alma konusunu sordum? Hz. 



237 



Peygamber (a. s.): "O atı satın alma ve bağışladığın şeyi geriye alma. Çünkü 
bağışladığı şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen köpek gibidir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3044 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Ömer b. Hattab bir kişiye Allah yolunda bir at bağışlamıştı. Daha sonra o atı 
satılırken gördü ve onu satın almak istedi. Bu konuyu Hz. Peygamber'e 
sorduğunda Hz. Peygamber (a. s.): "Onu satın alma! Sadaka yaptığın şeyi geriye 
alma!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3046 
İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Sadakasından geri dönen kişi, kusan 
sonra da bu kustuğunu yiyen gibidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3048 
İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Hibe ettiği şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen gibidir" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3050 
Beşir oğlu Numan'm (r.a.) naklettiğine göre: 

Numanı Babası Beşir, Hz. Peygamber'e getirip: "Ben şu oğluma bir köle 
bağışladım," dedi. Hz. Peygamber (a. s.): "Her çocuğuna bunun gibi bir hibe yaptın 
mı?" diye sordu. Babam: "Hayır" deyince; Hz. Peygamber: "Öyle ise bu oğluna 
verdiğini geri al" buyurdu. 



238 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3052 
Gabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kimseye umra suretiyle 
bir mal hibe edilirse o mal (cahiliye dönemindekinin aksine bağışlayanın değil) 
artık hibe edilen kimsenin ve onun çocuklarının malı olur. Çünkü o, hibe edilen 
kimsenin mülkiyetine girer ve onu bağışlayan kimseye dönmez. Zira yapılan bu 
bağışa mirasçıların hakkı taalluk etmiştir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3062 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) "Umra suretiyle bağış yapmak caizdir" buyurmuştur. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3073 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslümanm bir şey vasiyet etmek 
istediği halde onu yazılı halde yanında bulundurmadan iki gece geçirmesi doğru 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3074 
Sa'd b. Ebu Vakkas şöyle anlatmaktadır: 

Veda haccmda ölüm tehlikesi geçirdiğim hastalığımda Hz. Peygamber (a. s.) 
beni ziyaret etti. Ben: Ey Allah'ın Resulü! Hastalık ve ağrılarım bu dereceye 
varmıştır. Ben varlıklı bir insanım. Bir tek kızımdan başka varisim yoktur. Bu 



VASİYET 




değildir. 



239 



yüzden malımın üçte ikisini tasadduk edeyim mi? diye sordum. Hz. Peygamber: 
"Hayır," cevabını verdi. Ben: Yarısını edeyim mi? dedim. Hz. Peygamber yine: 
"Hayır" dedi ve: "Üçte birini tasadduk et, üçte bir de çoktur. Ey Sa'd! Senin, 
varislerini zengin bırakman, onlan muhtaç ve halka ellerini açar bir halde 
bırakmandan daha iyidir. Ey Sa'd! Allah rızası için yaptığın her harcamanın 
karşılığını mutlaka alacaksın. Hatta (yemek yerken) hanımının ağzına koyduğun 
bir lokmadan da ecir alacaksın" buyurdu. Ben devamla: Ey Allah'ın Resulü! (Siz 
Medine'ye döneceksiniz de) ben burada dostlarımdan geride mi kalacağım? diye 
sordum. Hz. Peygamber: "Hayır, sen geriye bırakılmayacaksın. (Eğer burada kalır 
da) iyi amel yaparsan elbette onunla merteben yükselir. Belki de burada uzun süre 
kalırsın da birtakım kimseler senden faydalanır; bazı kimseler de zarar görür. 
Rabbim! Ashabımın hicretini tamamla, onlan gerisin geri çevirme. Ancak, çaresiz 
olan Sa'd b. Havle'dir," buyurdu. Ravi: Sa'd b. Havle'nin Mekke'de ölmesinden 
dolayı Hz. Peygamber'in ona çok üzüldüğünü söylemiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3076 
İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: 

insanlar vasiyetin miktannı üçte birden dörtte bire indirseler iyi olur. Çünkü 
Hz. Peygamber (a. s.): "Malınızın (sadece) üçte birini bağışlayın. Aslında üçte bir 
dahi çoktur" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3080 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Ömer b. Hattab'm payına Hayber'de bir arazi düşmüştü. O, bir gün bu arazi 
konusundaki görüşünü almak üzere Hz. Peygamber'e (a. s.) gelerek: "Ey Allah'ın 
Resulü! Hisseme Hayber'de bir arazi düştü ki daha önce ondan daha kıymetlisi 
elime geçmemiştir. Bu mal hususunda ne buyurursunuz?" diye sordu. Hz. 
Peygamber: "istersen toprağı vakfederek gelirini tasadduk edersin" buyurdu. Ibn 
Ömer dedi ki: Hz. Ömer bu araziyi alınıp satılmamak, miras olunmamak ve hibe 
edilmemek üzere tasadduk etti. Gelirinden de fakirlere, akrabalara mükatep 



240 



(hürriyetini satın alma sözleşmesi yapmış olan) kölelerin hürriyete 
kavuşturulmasına, Allah yoluna, yolculara ve misafirlere tasadduk etti. Onun 
idaresini üzerine alan kimseye bunu servet aracı olarak kullanmamak şartıyla 
normal ölçüler içerisinde ondan yemesinde ve bir başkasına yemesi için 
vermesinde mahzur yoktu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3085 
Talha b. Musarrıf (r.a.) şöyle anlatır: 

Abdullah b. Ebu Evfa'ya (r.a.) Hz. Peygamber (a. s.) vasiyette bulunmuş muydu? 
diye sordum. Abdullah b. Ebu Evfa da: "Hayır," dedi. Ben: Öyle ise müslümanlara 
vasiyet niçin gerekli görüldü, yahut niçin vasiyette bulunmak emredildi? dedim. O, 
"Yüce Allah'ın kitabına bağlanmayı vasiyet etti" şeklinde cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3086 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) geriye ne bir dinar, ne bir dirhem, ne bir koyun, ne bir 
deve bıraktı ve hiçbir şeyi de vasiyet etmedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3087 

Saîd b. Cübeyr (r.a.) Ibn Abbas'm şöyle söylediğini anlatır: 

Ibn Abbas bir defasında: "O perşembe günü, o perşembe gündü ne acı gündü!" 
demiş ve gözyaşları kumları ıslatacak şekilde ağlamıştı. Bunun üzerine ben: Ey 
Abbas oğlu! Perşembe günü ne oldu ki? diye sordum. O şöyle dedi: Hz. 
Peygamber'in (son hastalığmdaki) ağnsı arttı da: "Bana yazacak bir şey getirin. 
Size bir şey yazdırayım da benden sonra yolunuzu kaybetmeyesiniz" buyurdu. 
Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın yazılmasın diye) aralarında 
anlaşamayarak münakaşa ettiler. Hz. Peygamber de: "Bir peygamberin huzurunda 
münakaşa etmek yakışmaz" buyurdu. Oradaki sahabeler: "Hz. Peygamber'in neyi 



241 



var, hastalıktan dolayı sayıklıyor mu? Kendisine bir sorun" dediler. Hz. 
Peygamber: "Beni (kendi hâlime) bırakın! Böylesi daha iyi. Sizlere üç şey vasiyet 
ediyorum: Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarınız. Yabancı heyetlere benim 
ikram ettiğim gibi siz de saygı gösterip ikram ediniz" buyurmuştur. Ibn Cureyc: 
"Ibn Abbas burada üçüncüyü söylemedi, yahut söyledi de ben unuttum" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3089 
ADAK 

Ibn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: 

Sa'd b. Ubade, annesinin bir adak adadığını fakat bunu yerine getiremeden 
vefat ettiğini söyleyerek bunun hükmünü Hz. Peygamber' e sordu. Allah Resulü'de 
(a. s.): "Annen adına onun adağını sen yerine getir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3092 
Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki: 

Bir gün Resulüllah (a. s.) bizlere adak adamayı yasakladı ve: "Adak hiç bir şeyi 
değiştirmez. Onunla sadece cimri kimsenin elinden mal çıkar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3093 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Adakta bulunmayınız çünkü adak 
kaderdeki hiç bir şeyi değiştirmez. Ancak adak sebebiyle cimri kimseden mal 
çıkar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3096 



242 



Enes'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) iki oğlunun arasında onlara dayanarak güçlükle 
yürüyebilen bir ihtiyar gördü ve: "Bu niye böyle yürüyor?" diye sordu. Oğulları: 
"O, yürüyerek Kâbe'ye gitmeyi adamıştır" dediler. Hz. Peygamber de: "Allah, bu 
ihtiyarın kendine eziyet ederek yaptığı ibadetten müstağnidir" buyurdu ve ihtiyarın 
bir bineğe binmesini emretti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3100 

A 

Ukbe b. Amir (r.a.) şöyle anlatır: 

Kız kardeşim (Ummü Hibban), Beytullah'a kadar yalınayak yürümeyi adamış 
ve güçsüzlüğünden yakınarak benden bu konuyu kendisi için Allah Resulü'ne 
sormamı istemişti. Ben Peygamberimizden bu meseleyi sorduğumda Hz. 
Peygamber (a. s.): "Hem yürüsün, hem binsin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3102 
YEMİN 

Ömer b. Hattab'm (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Aziz ve Gelil olan Allah babalarınız üzerine yemin 
etmenizi yasaklıyor" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3104 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse "lat hakkı için" diyerek 
yemin ederse hemen "La ilahe illallah" desin. Yine bir kimse de arkadaşına: "Gel 
kumar oynayalım derse sadaka versin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3107 



243 



Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle anlatır: 

Eşarî kabilesinden bir grup içinde eşyalarımızı taşıyacak binek develer istemek 
için Hz. Peygamber'e geldim. Hz. Peygamber (a. s.): "Allah'a yemin olsun ki size 
deve veremem, size vermek için deve yok" buyurdu. Biz de belli bir süre bekledik. 
Sonra Allah Resulü'ne bir takım deve getirildi. Bunun üzerine bize yaşlan üç ile on 
arasında değişen beyaz hörgüçlü üç deve verilmesini emretti. Develeri alıp yola 
koyulduğumuz zaman şöyle konuştuk: Allah bize bereket vermez. Biz kendisinden 
yük devesi istemek için Allah Resulü'ne gittik, o da bizlere deve veremeyeceğine 
yemin etti; sonra da verdi. Bu konuşma Hz. Peygamber'e ulaştırıldı. Buna cevaben 
Hz. Peygamber: "Sizlere develeri ben vermedim. Sizleri develere yükleyen 
Allah'tır. Allah'a yemin ederim ki Allah diler de bir yemin eder sonra da ondan 
daha iyi bir yol görürsem yeminimden kefaret verir ve o daha iyi olan işi yaparım" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3109 

Abdurrahman b. Semure'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) ona şöyle buyurmuştur: "Ey Abdurrahman! Sen 
kendiliğinden emîr ve yönetici olmak talebinde bulunma. Zira sana emirlik ve 
yöneticilik senin kendi talebin sonucunda verilirse istediğin bu şeyi elde edince 
yalnız bırakılırsın. Eğer bu iş senin açık talebin olmadan tevcih edilirse (Allah 
tarafından) yardım görürsün. Bir de bir şeye yemin edip de başkasını ondan daha 
hayırlı gördüğünde yemininden kefaret verip o daha hayırlı olan işi yap." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3120 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Süleyman peygamberin altmış hanımı vardı. Bir gün "yemin olsun ki ben bir 
gecede bu kadınları dolaşacağım ve onların her biri hamile kalarak Allah yolunda 
binip savaşacak birer oğlan doğuracak" demişti. Fakat neticede bu kadınlardan 



244 



sadece bir tanesi hamile kaldı. O da yarım bir çocuk doğurdu. Hz. Peygamber 
(bunu anlattıktan sonra): "Eğer Süleyman bu yemininde inşaallah deseydi o 
kadınlardan her biri, süvari olacak ve Allah yolunda savaşacak birer oğlan 
doğururdu" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3123 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki, bir kişinin 
ailesine eziyet verecek yemininde ısrar etmesi, yeminini bozup da Allah'ın farz 
kıldığı kefareti vermesinden Allah katında daha büyük günahtır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3127 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Ömer "Ey Allah'ın Resulü! Ben cahiliye zamanında Mescid-i Haram'm 
içinde bir gece itikâf etmeği adamıştım..." demiş, Hz. Peygamber de: "Adağını 
yerine getir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3128 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Muhammed (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kölesine zina iftirası atan kişiye 
Kıyamet günü had cezası verilir. Ancak dediği doğruysa bu müstesna." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3138 
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır: 

Bir arkadaşımla aramda tartışma olmuştu. Onun annesi Arap değildi. Ben de 
onu annesinden dolayı kötüledim. Bunun üzerine o beni Hz. Peygamber'e şikâyet 
etti. Hz. Peygamber'le (a. s.) karşılaştığımda: "Ey Ebu Zerr! Sen hâlâ daha cahiliye 



245 



huyları taşıyorsun" dedi. Ben de: Ey Allah'ın Resulü! Kim insanlara söverse, 
insanlar da onun anasma-babasma söver dedim. Hz. Peygamber: "Ey Ebu Zerr! 
Sen hâlâ daha cahiliye huyları taşıyorsun. Eliniz altındaki köleler sizin 
kardeşlerinizdir. Yüce Allah onları sizin elinize emanet etmiştir. Bu yüzden onlara 
yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin ve onlara güçlerini aşan işler 
yüklemeyim Eğer böyle işler yüklerseniz onlara yardım edin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3139 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Birinizin yemeğini hizmetçisi yapıp 
da sonra o yemeği sıcaklığına ve dumanına katlanarak getirirse o yemeği 
hizmetçiyi kendinizle birlikte oturtarak yeyin. Eğer yemek az ise o zaman efendisi 
o yemekten bir yahut iki lokma hizmetçinin eline koysun." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3142 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Köle sahibine karşı dürüst ve samimi 
olur ve ibadetini de iyi yaparsa onun mükâfatı iki kat olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3143 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Daima doğru ve samimi olan köle 
için iki kat ecir vardır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3144 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 



246 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir kölenin, Allah'a güzelce ibadet 
ediyor ve efendisiyle iyi geçinir halde ölmesi ne güzeldir! Ne mutlu ona." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3146 

KASÂME, İSLAMA KARŞI SAVAŞANLAR, KISAS VE DİYET 

Sehl b. Ebu Hasme ve Rafı' b. Hadîc (r.a.) şöyle anlatmışlardır: 

Abdullah b. Sehl ile Mesûd b. Zeyd b. Muhayyısa birlikte sefere çıktılar. 
Hayber'e vardıklarında oradaki işleri sebebiyle ayrıldılar. Bir müddet sonra 
Muhayyısa (geldiğinde) Abdullah b. Sehl'i öldürülmüş olarak buldu ve onu 
defnetti. Sonra Muhayyısa ile kardeşi Huveyyisa b. Mesûd ve bir de Abdurrahman 
b. Sehl Peygamber'e geldiler. Gelenlerin en küçüğü olan Abdurrahman diğer iki 
arkadaşından önce konuşmaya kalkıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.) ona: 
"Yaşı büyük olana tazim et!" ihtarında bulundu. Bunun üzerine Abdurrahman 
sustu ve yanındaki iki arkadaşı Hz. Peygamber'le konuşmaya başladı. Hz. 
Peygamber'e Abdullah b. Sehl'in öldürülüşünü anlattılar. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber onlara: "Bu cinayetin Hayberliler tarafından yapıldığına elli defa 
yemin ederseniz arkadaşınızın diyetine hak kazanırsınız" dedi. Onlar da: "Yanında 
bulunmadığımız ve görmediğimiz bir cinayet hakkında nasıl yemin ederiz?" diye 
çekindiler. Hz. Peygamber: "Öyle ise Yahudiler elli kez yemin ederek bu katil 
olayından beraat etsinler mi" diye sordu. Davacılar: "Ey Allah'ın Resulü! Kâfir bir 
halkın yeminini nasıl kabul ederiz?" diyerek razı olmadılar. Hz. Peygamber bu 
durumu görünce onun diyetini kendisi verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3157 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Ureyne kabilesinden bazı kimseler Medine'ye Hz. Peygamber'in yanma geldiler. 
Medine'de hastalandıklarından burada kalmak istemediler. Hz. Peygamber (a. s.) 
onlara: "isterseniz zekât develerinin bulunduğu yere gidip, onların sütlerinden ve 



247 



(tedavi için) bevillerinden içebilirsiniz" buyurdu. Onlar da Peygamber'in dediğini 
yaparak sıhhate kavuştular. Sonra develerin çobanlarını öldürdüler de islâm 
dininden döndüler. Giderken Hz. Peygamber'in develerini önlerine katarak 
götürdüler. Hz. Peygamber bu olanları haber alınca arkalarından bir müfreze 
gönderdi ve o adamları yakalayıp getirdiler. Sonra da onların elleri ve ayakları 
kesildi, gözleri oyuldu, Harre mevkiine bırakıldılar ve orada öldüler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3162 
Enes Ibn Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Bir Yahudi, bir cariyeyi, üzerindeki gümüş süs eşyalarını almak için taşla vurup 
ağır yaralamıştı. Bu cariye ölmek üzereyken Hz. Peygamber'in huzuruna getirildi. 
Peygamber (a. s.) kadına: "Seni falanca mı öldürdü?" diye sordu. Kadın başı ile, 
hayır işareti yaptı. Sonra Hz. Peygamber ikinci defa sordu. Kadın yine başı ile, 
hayır diye işaret etti. Sonra Allah Resulü üçüncü bir isim daha sordu. Bu sefer 
kadın: "Evet" dedi ve başı ile işaret etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber kadının 
haber verdiği o Yahudiye kısas uygulayarak iki taş arasında ezdirip öldürttü. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3165 
Imran b. Husayn (r.a.) şöyle anlatır: 

Yaala b. Münye yahut İbn Ümeyye, bir adamla kavga etti. Bunlardan biri 
diğerini ısırdı. Işınlan, elini kuvvetle ısıranın ağzından çekince onun ön dişini 
söktü. (Ravi Ibn Müsenna iki ön dişini demiştir). Neticede Peygamber'e davalarını 
arzettiler. Hz. Peygamber (a. s.): "Erkek hayvanın ısırdığı gibi ısırırsınız ha! Bu 
çıkan diş için diyet gerekmez!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3168 
Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: 



248 



Rubey'in kız kardeşi Ümmü Harise, bir kişiyi yaralamış ve bu olayın davasını 
görmek için taraflar Hz. Peygamber'in huzuruna gelmişti. Resulüllah (a. s.): "Kısas 
uygulayın, kısas!" buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Rabiy "Ya Resulüllah! O 
kadına kısas mı uygulanacak? Vallahi ona kısas uygulanmaz" dedi. Hz. 
Peygamber: "Subhanallah! Ey Ümmü Rabiy! Kısas Allah'ın farz kıldığı kanundur" 
dedi. Kadın yine: "Hayır vallahi, o kadına asla kısas uygulanamaz" dedi. Kadın 
bunu söylemeyi sürdürdü ve sonunda yaralı taraf kısas yerine diyeti kabul etti. Hz. 
Peygamber bunun üzerine: "Allah'ın öyle kulları var ki bir konuda Allah'a yemin 
etse, Allah onu yemininde doğru çıkarır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3174 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ibadete layık hiçbir 
ilah bulunmadığına ve benim de Allah'ın elçisi olduğuma şahadet eden müslüman 
kimsenin kanını akıtmak şu üç sebebin dışında asla helal değildir: Evlilik 
yapmışken zina eden dul, öldürdüğü kişiye karşı öldürülen, islâm dininden dönüp 
islâm camiasından ayrılan." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3175 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Haksız yere öldürülen her kişinin 
günahında Adem'in (a. s.) ilk oğluna mutlaka bir pay ayrılır. Çünkü cinayet çığırını 
açan Adem'in o oğludur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3177 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde insanlar arasında 
görülecek ilk dava kan dökmeyle ilgili olanlardır." 



249 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3178 



Ebu Bekre (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber (a. s.) (veda haccmda) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki zaman 
(nesyin kaldırılmasıyla) Allah'ın gökleri ve yerleri yarattığı gündeki ilk şekline 
dönmüştür. Bir yıl, ay ölçüsü ile on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır ki, 
üçü arka arkaya gelir. Bunlar Zülkade, Zülhicce, Muharrem ve (dördüncüsü) 
Mudarın ayı olan Recep'tir. Recep ayı, Cumada ile Şaban ayları arasındadır." 
Sonra Hz. Peygamber (a. s.): "Bu bulunduğumuz ay hangisidir?" diye sordu. Bizler: 
"Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. Hz. Peygamber bir süre sessiz kalınca bizler 
onun bu aya yeni bir isim vereceğini zannettik. Sonra: "Zülhicce ayı değil mi?" 
buyurdu. Biz: "Evet Zülhicce'dir" dedik. Hz. Peygamber: "Bu bulunduğumuz 
şehrin adı nedir?" buyurdu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. Hz. 
Peygamber yine bir süre sessiz kaldı ve biz onun Mekke'ye yeni bir isim vereceğini 
düşündük. Sonra O: "Mekke değil mi?" diye sordu. Biz: "Evet Mekke'dir" dedik. 
Hz. Peygamber: "Bu gün hangi gündür?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü en 
iyisini bilir," dedik. Hz. Peygamber yine bir süre sessiz kaldı ve biz onun bu güne 
yeni bir ad vermesini bekledik. Hz. Peygamber: "Kurban kesim günü değil midir?" 
buyurdu. Biz: "Evet kurban kesim günüdür Ey Allah'ın Resulü!" dedik. 
Muhammed daha sonra: "Şu halde iyi biliniz ki, bu şehrin, bu ayın ve bu günün 
saygınlığı ve yasaklığı gibi; kanlarınız, mallarınız ve namuslarınız da dinen saygın 
ve birbirinize yasaktır. Emin olun ki siz Rabbinize kavuşacaksınız. O zaman bütün 
yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz! Ey insanlar! Aklınızı başınıza toplayınız da 
benden sonra birbirinizin boynunu vuracak şekilde delalete düşmeyin ve küfre geri 
dönmeyin. Dikkat edin bunları burada bulunanlar, bulunmayanlara duyursun. 
Zira kendisine bunları ulaştırdığınız bazı kimseler söylediklerimi burada işiten 
bazılarından daha iyi kavrayıp anlayabilir" dedi ve bundan sonra: "Tebliğ ettim 
mi?" diye sordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3179 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

250 



Huzeyl kabilesinden iki kadın arasındaki kavgada kadınlardan biri diğerine taş 
atmış ve onun karnındaki çocuğun düşmesine sebep olmuştu. Hz. Peygamber (a. s.) 
da kadının düşen çocuğu karşılığında bir köle ya da cariyenin diyet olarak 
verilmesine hükmetti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3183 
Muğira b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Bir kadın hamile olan kumasını çadır direği ile döverek öldürdü. Bu 
kadınlardan biri Lihyan'dandı. Allah Resulü kadının asabesinin öldürülen kadının 
ve ayrıca düşürülen ceninin diyet bedelini ödemesine hükmetti. Bunun üzerine 
öldüren kadının asabesinden bir adam "Biz yememiş içmemiş ve bir hayat emaresi 
göstermemiş bir çoçuğun bedelini mi ödeyeceğiz. Böyle durumlarda bir diyet 
ödenmez!" dedi. Hz. Peygamber ise: "Bu Bedevilerin yaptığı türden bir seci mi?" 
dedi ve diyeti vermelerine hükmetti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3186 

Muğire b. Şu'be ve Muhammed b. Mesleme'nin anlattığına göre: 

Ömer b. Hattab, kadının düşürülen çocuğu konusunda halka danışmıştı. Bu 
istişarede bulunan Muğire b. Şu'be "Ben Hz. Peygamber'in (a. s.) düşürülen çocuk 
karşılığında diyet olarak bir köle ya da cariye verilmesine hükmettiğine şahidim" 
dedi. Hz. Ömer ise: "Buna tanık olan bir başkası daha var mı?" diye sordu. Bunun 
üzerine Muhammed b. Mesleme de bu hükme tanık olduğunu bildirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3188 



251 



HAD CEZALARI 



Hz. Aişe'nin (nah.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) değeri çeyrek dinar ve daha fazla olan bir mal çaldığında 
hırsızın elini keserdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3189 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) zamanında değeri çelik ya da deriden mamül bir kalkanın 
kıymetinden daha az olan şeyleri çalan hırsızın eli kesilmemiştir. Bu kalkan 
nevilerinin her ikisi de epeyce bir değere sahipti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3193 
Ibn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) değeri üç dirhem olan bir kalkanı çalan hırsızın elini kesmiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3194 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, bir yumurta yada bir ip çaldığı 
için eli kesilen şu hırsıza lânet etsin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3195 
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Mahzum soyundan bir kadının yaptığı hırsızlık Kureyşlileri sıkıntıya sokmuştu. 
Onlar: Bu kadının affedilmesi için Hz. Peygamberle konuşmaya onun habibi olan 
Usame'den başka kim cesaret edebilir ki? dediler. Nihayet Usame Hz. 



252 



Peygamberle (bu hususta) konuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.): "Allah'ın 
tayin ettiği bir cezanın uygulanması konusunda suçluya arka mı çıkıyorsun?" 
buyurdu. Sonra ayağa kalkıp şu konuşmayı yaptı: "Ey insanlar! Sizden öncekileri 
helak eden şey şuydu; Onlar, içlerinden soylu bir kimse çaldığı zaman birşey 
yapmazlar, güçsüz birisi çaldığı zaman ise ona ceza verirlerdi Allah'a yemin 
ediyorum ki eğer Muhammed'in kızı Fatıma çalmış olsaydı onun elini de 
keserdim." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3196 
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: 

Şüphesiz Allah, Muhammed'i hak peygamber olarak gönderdi ve ona Kitabı 
verdi. Ona indirilen bu kitabın içinde recm ayeti de vardı. Biz bu ayeti okuduk, ve 
onu anlayıp belledik. Hz. Peygamber (a. s.) da recmi uyguladı, ondan sonra biz de 
recmi uyguladık. Ancak uzun bir süre geçtikten sonra insanlann biz Allah'ın 
Kitabında recmi bulamıyoruz demesi ve böylece Allah'ın indirmiş olduğu bir 
farizayı terk ederek yanlış yapmalarından korkarım. Hiç şüphesiz ki Allah'ın 
Kitabında, zina eden evlilik yapmış erkek ve kadının bu fiili şahitler, gebelik ya da 
ikrar ile ispatlanırsa bunun hükmü recimdir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3201 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Mescitte iken bir müslüman yanma geldi ve ona şöyle 
seslendi: "Ey Allah'ın Resulü! Ben zina yaptım." Hz. Peygamber yüzünü ondan 
çevirdi. Bu sefer o kişi Peygamber'in yüzünü döndürdüğü tarafa geçip yine: "Ey 
Allah'ın Resulü! Ben zina ettim "dedi. Hz. Peygamber yüzünü yine çevirdi. 
Nihayet bu adam zina itirafını dört kere tekrarladı. Bu şekilde aleyhine dört kere 
şahitlik edince Hz. Peygamber onu çağırıp: "Aklında bir hastalık var mı?" diye 
sordu. O kişi "Hayır" dedi. Hz. Peygamber: "Başından evlilik geçti mi?" diye 
sordu. O kişi: "Evet" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber oradakilere: "Bunu 
gö türünüz ve recmediniz" emrini verdi. 



253 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3202 
İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Maiz b.Malik'e "Bana senin hakkında gelen haber doğru 
mu?" diye sordu. Maiz ise: "Hangi haber?" dedi. Hz. Peygamber: "Bana senin 
falancaların kızı ile zina ettiğin haberi geldi" dedi. Maiz: "Evet, doğru" dedi ve 
buna dört defa şahitlik etti. Sonra Hz. Peygamber onun recm edilmesini emretti ve 
recm uygulandı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3205 

Ebu Hureyre ve Zeyd b. Halit Cühenî'nin naklettiklerine göre, 

Bedevilerden bir adam Hz. Peygamber'e (a. s.) gelerek "Ey Allah'ın Resulü! 
Allah aşkına senden hakkımda Allah'ın kitabı ile hükmetmeni istiyorum" dedi. Bu 
kişinin hasmı olan ve dini bilgisi daha çok olan diğer şahıs da: "Evet, aramızda 
Allah'ın kitabı ile hükmet; olayı anlatmama da müsaade et" dedi. Hz. Peygamber: 
"Söyle "diyerek izin verdi. O kişi anlatmaya başladı: "Oğlum, bu adamın yanında 
çırak iken onun karısı ile zina etti. Bana da bu zinadan dolayı oğluma recm cezası 
uygulanacağı haber verildi. Ben oğlum için yüz koyun ve bir cariye fidye verip 
oğlumu kurtardım. Daha sonra bu konuyu bilgisi olan kişilere sordum. Onlar, 
oğlunun cezası sadece yüz değnek ile bir yıllık hapis cezasıdır dediler. Adamın zina 
eden karısına ise recm gerekir, diye haber verdiler" dedi. Hz. Peygamber (a. s.): 
"Allah'a yemin ederim ki ben aranızda Allah'ın kitabına göre, hükmedeceğim: 
Cariye ile koyunlar sana geri verilecek. Oğlun da yüz değnek ile bir yıl insanlardan 
uzaklaştırma cezasına çarptırılacak." Hz. Peygamber daha sonra: "Ey Uneys! 
Haydi bu adamın karısının yanma git, eğer zinayı itiraf ederse recm cezasını 
uygula!" buyurdu. Ravi der ki: Uneys kadının yanma gitti ve o zinayı itiraf etti. 
Sonunda Hz. Peygamber onun recm edilmesini emretti ve emri yerine getirildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3210 



254 



Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber'in huzuruna ikisi de Yahudi olan zina etmiş bir erkek ile bir 
kadın getirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.) Yahudilerin yanma kadar 
gidip: "Sizce Tevrat'ta zina edenlerin cezası nedir?" diye sordu. Onlar: "Zina 
edenlerin yüzleri siyaha boyanır, yük üzerine bindirilir ve sırt sırta bir şekilde 
dolaştırılarak teşhir edilir "dediler. Hz. Peygamber: "Eğer doğru söylüyorsanız 
Tevratı getirin" buyurdu. Onlar Tevratı getirdiler ve okumaya başladılar. Nihayet 
recm ayetine uğradıklarında okumakta olan genç elini recm ayeti üzerine koydu ve 
o ayeti atladı. O sırada Hz. Peygamber ile beraber bulunan Abdullah b. Selam, 
Hz. Peygamber'e: "Ona emret de elini kaldırsın" dedi. Genç elini kaldırınca elinin 
altındaki recim ayeti görüldü. Hz. Peygamber zina eden Yahudilerin ikisine de 
recm uygulanmasını emretti ve recim uygulandı. Ravi Abdullah b. Ömer (r.a.) 
devamında: "Ben bu iki zinakarı recm edenlerin arasmdaydım. Erkeğin, kendini 
siper ederek o kadını atılan taşlardan korumağa çalıştığını görmüştüm" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 321 1 
Ebu Ishak Şeybanî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Adullah b. Ebu Evfa'ya "Hz. Peygamber (a. s.) recm cezası tatbik etti mi?" diye 
sordum. O: "Evet tatbik etti" dedi. Ben: "Nur suresi indirildikten sonra mı, önce 
mi?" diye sordum. O da: "Bilmiyorum" diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3214 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Birinizin cariyesi zina eder ve bu 
ispatlanırsa efendisi ona gereken kamçılama cezasını uygulasm, fakat ayıbını 
yüzüne vurarak onu azarlamasın. Sonra yine zina ederse efendisi gereken 
kamçılama cezasını uygulasm, fakat ayıbını yüzüne vurarak onu azarlamasın. 
Sonra bu cariye üçüncü defa zina eder ve zinası ispatlanırsa, efendisi onu kıldan 
yapılmış bir ip karşılığında da olsa satsın." 



255 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3215 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber' e (a. s.) şarap içmiş bir kimse getirildi. Peygamber ona iki hurma 
değneği ile kırk defa vurdurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3218 
Ebu Burde Ensari (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın koyduğu had cezaları hariç 
hiç kimseye on kırbaçtan fazla vurulmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3222 
Ubade b.Samit (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bir toplulukta Allah Resulü ile beraber iken O şöyle dedi: "Allah'a hiçbir şeyi 
ortak koşmamak, zina etmemek, hırsızlık yapmamak, meşru bir sebep olmaksızın 
Allah'ın yasakladığı canı öldürmemek üzere bana biat ediniz, içinizden sözünde 
duran olursa onun mükâfatını Allah verecektir. Bir kimse bunlardan birini işleyip 
bu dünyada bir cezaya çarptırılırsa bu ceza onun bu şuçla kazandığı günahın 
kefaretidir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı iş gizli kaldığı için dünyada cezaya 
uğramayan kişinin işi Allah'a kalır; Allah isterse onu affeder, dilerse azap eder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3223 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Hayvanların verdiği zararlar hayvan 
sahibince tazmin edilmez. Çöken su kuyusu ile çöken maden kuyusunun da 
zararları ödenmez. Definelerin ise beşte bir vergisi vardır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3226 



256 



YARGIYA AİT HÜKÜMLER 



Ibn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Eğer insanlara ispata gerek kalmadan 
sadece iddiaları ile hakları verilir olsaydı, bir takım insanlar diğerlerinin kanlarını 
ve mallarını iddia ederlerdi. Ancak durum böyle değildir, davalıya yemin etmek 
düşer." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3228 
Ummü Seleme'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Sizler davalarınızı bana 
getiriyorsunuz. Bazınız haksız olduğu halde iddia ve delillerini daha düzgün ifade 
edebilir ve ben de ondan işittiğim bu düzgün ifadelere göre, onun lehine 
hükmedebilirim. Bu sebeple herhangi birinize başkasının hakkı olan bir şeyi bu 
şekilde verirsem almasın. Çünkü ben zahire göre verdiğim bu hükmümle ateşten 
bir parça alıp ona vermişimdir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3231 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ebu Sufyan'm karısı, Utbe b. Rabîa'nm kızı Hind bir defasında Hz. Peygamber 
(a.s.)'m huzuruna girip: "Ey Allah'ın Resulü! (Kocam) Ebu Sufyan çok cimri bir 
kimsedir. O, bana ve oğullanma yetecek miktarda nafaka vermiyor. Ben, ona ait 
olan maldan onun bilgisi olmaksızın alsam, bu günah olur mu?" diye sordu. Hz. 
Peygamber: "Onun malından makul ölçüler içinde sana ve oğullarına yetecek 
miktarda alabilirsin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3233 
Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre: 

257 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celil Allah, annelerinize baş 
kaldırmanızı, kızları diri diri toprağa gömmenizi, borcu yerine getirmeyip hakkınız 
olmayan bir şeyi istemenizi haram kılmıştır. Uç şeyi yapmanızı da çirkin 
görmüştür: Dedikodu etmek, çok soru sormak ve malı boşa harcamak." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3237 
Amr b. As'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir hakim hüküm vereceği zaman 
doğru hükmü bulmak için içtihat eder ve hükmünde isabet ederse ona iki sevap 
vardır. Eğer doğru hükmü bulmak için içtihat ederek hükmünü verir ancak bunda 
isabet edemezse bu defa bir sevap alır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3240 
Ebu Bekre'nin (r.a.) 

anlattığına göre, O, Hz. Peygamber'i (a. s.) şöyle derken işitmiştir: "Hiçbir kimse 
öfkeli halde iken iki kişi arasında hüküm vermesin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3241 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kim bizim şu dinimizde olmayan bir 
şey ihdas eder ve onu dine katmaya çalışırsa o reddedilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3242 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar iki kadın ve bunların iki 
oğlan çocuğu vardı. Bu kadınların çocukları ile beraber bulunduklan bir sırada bir 
kurt gelmiş ve çocuklardan birisini kapıp gitmişti. Bunun üzerine kadınlardan biri 



258 



diğerine: "Kurdun götürdüğü çocuk seninkiydi" dedi. Öbür kadın da: "Hayır senin 
çocuğundu" cevabını vererek itiraz etti. Nihayet bu anlaşmazlık Davud 
Peygamber'e arz edildi. O da çocuğu yaşı daha büyük olan kadına verdi. (Halbuki 
bu çocuk diğerinindi). Kadınlar muhakemeden çıkıp Davud oğlu Süleyman 
Peygamber'e (a. s.) gittiler ve olanları ona haber verdiler. O da: "Bana bir bıçak 
getiriniz! Çocuğu iki kadın arasında paylaştırayım" dedi. Bunun üzerine (bu 
çocuğun annesi olan) genç kadın: "Hayır öyle yapma Allah sana rahmet etsin, 
çocuk bu kadınındır" dedi. Bunun üzerine Süleyman (a. s.) (bu kadının çocuğa olan 
merhametinden hareketle) çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmetti." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3245 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse satın aldığı arazide altın 
dolu bir testi buldu. Daha sonra satıcıya giderek: "Bu altın senindir. Çünkü ben 
senden yalnız toprağı satın aldım, altınları değil" dedi. Arazinin önceki sahibi de: 
"Ben bu araziyi içindekilerle birlikte sattım" dedi. Bunun üzerine satıcı ile alıcı 
üçüncü bir kişiye giderek hakemlik yapmasını istediler. Hakem de onlara: "Sizin 
oğlunuz veya kızınız var mı?" diye sordu. Birisi: "Benim bir oğlum var"; öbürü de: 
"Benim de bir kızım var" diye cevap verdi. Hakem: "Oğlanla kızı evlendirin, 
böylece her ikiniz de altını kullanın ve tasadduk edin" dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3246 
BULUNTU EŞYA 

Zeyd b. Halit Gühenî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber'e bir kimse gelerek buluntu eşyanın hükmünü sormuştu. 
Peygamber (a. s.): "Onun kabını ve ağız bağını muhafaza et!, sonra onu bir sene 
süreyle halka ilan et. Bu süre zarfında sahibi gelirse verirsin, gelmez ise sana kalır" 
buyurdu. O kişi: "Yitik koyunun hükmü nedir, kime kalır?" diye sordu. Peygamber: 



259 



"Sana bir başkasına ya da kurda kalır" cevabını verdi. O kişi bu defa: "Yitik deve 
ne olacak?" dedi. Peygamber: "Ondan sana ne? O hayvanın su tulumu ve gezecek 
papucu beraberindedir. Sahibi ona kavuşuncaya kadar o kendi kendine suya vanr 
ve ağaçlardan yer" cevabını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3247 
Ubey b. Kaab (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Ben Hz. Peygamber (a. s.) zamanında içinde yüz dinar olan bir kese buldum. 
Sonra bu keseyi Hz. Peygamber'e getirdim. Hz. Peygamber: "Bunu bir sene ilan 
et" buyurdu. Ben de bir sene süreyle onu halka duyurdum. Fakat onu bilene 
rastlamadım. Sonra Hz. Peygamber'e geldim. Hz. Peygamber: "Onu bir sene 
(daha) ilan et" buyurdu. Onu bir sene daha ilan ettim. Fakat onu bilene yine 
rastlamadım. Sonra (üçüncü defa) Hz. Peygamber'e gelip durumu kendisine 
arzettim. Bu defa Hz. Peygamber: "Bu paranın miktarını aklında tut, kesesiyle, 
ağız bağını muhafaza et! Sahibi gelirse keseyi ona ver, gelmezse onu kullan" 
buyurdu. Ben de onu kullandım. Şu'be der ki: Ben bir süre sonra Mekke'de 
Seleme b. Kuheyl'le karşılaştım. Seleme bana: "Suveyd b. Şafele üç yıl mı, yahut 
bir yıl mı ilan edildi dedi pek iyi hatırlamıyorum" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3251 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Hiç kimse başkasına ait bir hayvanın 
sütünü izinsiz sağmasın. Siz yiyecek ve içecekleri sakladığınız kilerinize girilmesini, 
dolabınızın kırılmasını ve oradaki yiyeceklerin alınmasını ister misiniz? 
Hayvanlarının memeleri de insanların yiyeceklerini muhafaza eder. Bu yüzden 
kimse başkasının hayvanının sütünü onun iznini almadan asla sağmasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3254 

A 

Ukbe b. Amir (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

260 



"Ey Allah'ın Resulü! Bizleri gazaya gönderdiğiniz bazı zamanlar bizlere 
misafirperverlik göstermeyen insanların yanında konaklıyoruz. Bu hususta ne 
dersiniz?" diye sorduk. Hz. Peygamber (a. s.) bize: "Siz bir halkın yanında 
konaklamak istediğinizde, size misafire layık hüsnü kabul gösterirlerse kabul ediniz. 
Şayet misafirperverlik yapmazlarsa onlardan, kendilerine yakışacak olan misafir 
hakkını alınız" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3257 
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Biz Hz. Peygamber'le beraber bir gazveye çıkmıştık. Bu seferde şiddetli bir açlık 
meydana geldi ve bineklerin bir kısmını kesmeyi düşündük. Bunun üzerine Allah 
Resulü (a. s.) yiyeceklerin birarada toplanılmasını emretti. Biz de toplanacak azık 
için deriden bir sofra yaygısı serdik. Sonra yavaş yavaş herkesin azığı bu yaygı 
üzerinde toplandı. Ben ne kadar biriktiğine bakmak için başımı uzattım. 
Tahminen bir keçi kadardı. Biz de bin dört yüz kişiydik. Bu toplanan azıklardan 
yedik ve hepimiz doyduk. Sonra artanından da içine azığımızı koyduğumuz deri 
kaplarımızı doldurduk. Bu sırada Allah Resulü: "Abdest alacak su var mı?" diye 
sordu. Birisi hemen içinde birazcık su bulunan bir kap getirdi ve o suyu bir çanak 
içine boşalttı. Sonra hepimiz ondan bol bol dökerek abdest aldık. Ravi der ki: 
Ardından sekiz kişi daha gelip "Abdest suyu var mı?" diye sordular. Hz. 
Peygamber (a. s.): "Abdest suyu bitti" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3259 



Hz. Peygamber (a. s.) Mustalik oğulları üzerine hayvanlarının suya götürüldüğü 
bir sırada ani baskın yaptı, savaşanlarını öldürüp diğerlerini esir aldı. Cüveyriye'yi 



CİHAT VE MİLLETLERARASI İLİŞKİLER (SİYER) 




o gün aldı. Bu ordunun içinde (ben) Abdullah b. Ömer de vardı (m). 



261 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3260 
Ebu Musa (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) sahabelerinden herhangi birisini bir işi hususunda bir yere 
gönderdiği zaman daima: "Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylık yolunu gösterin, 
güçleştirmeyin" buyurur idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3262 
Enes'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kolaylaştırın güçleştirmeyin, insanlara 
güven verin de kendinizden uzaklaştırıp kaçırmayın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3264 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah Teala Kıyamet gününde gelmiş 
geçmiş bütün insanları topladığı zaman, hainlik edenlerin teşhir olunması için bir 
sancak dikilir ve: "Bu, falancanın hainliğidir" denilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3265 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Ahdini bozarak hainlik edenler için 
Kıyamet gününde (halk arasında teşhir olunmak üzere) büyük bir sancak dikilir. 
Bu, falancanın ahde vefasızlığının alâmetidir" denilir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3268 
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: 



262 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Verdiği ahde vefa etmeyip hainlik 
eden her kişi için Kıyamet gününde (teşhir olunmak üzere) kendisi ile tanınacağı 
bir sancak dikilecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3270 

Gabir b. Abdullah'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Harp bir hiledir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3273 

Ebu Nadr'm (r.a.) Eşlem kabilesinden Hz. Peygamber'in ashabından Abdullah 
b. Ebu Evfa isimli birinin mektubuna istinaden rivayet ettiğine göre: 

Abdullah b. Ebu Evfa Harura haricileri üzerine gitmekte olan kumandan 
Ömer b. Ubeydullah'a bir mektup yazarak O'na şunları bildirmiştir: Hz. 
Peygamber (a. s.) bir savaş esnasında düşmanla karşılaştığında güneşin tepe 
noktasından batıya meyletmesini bekledi. Sonra ayağa kalkıp askere şöyle bir 
konuşma yaptı: "Ey insanlar! (Kendi gücünüze güvencinizden dolayı) Düşmanla 
karşılaşmayı temenni etmeyiniz, Allah'tan afiyet isteyiniz. Fakat düşmanla 
karşılaşınca da (harbin bütün şiddetlerine karşı) sabrediniz. Ve iyi bilinizki cennet 
kılıçların gölgesi altındadır." Sonra Hz. Peygamber tekrar kalktı ve şöyle dua etti: 
"Kitab'ı indiren, bulutları akıtıp yürüten, düşman birliğini hezimete uğratan 
Allahım! Sen onların birliklerini dağıt ve onlara karşı bize yardım et!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3276 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber'in (a. s.) katıldığı gazvelerden birinde bir kadın öldürülmüş 
olarak bulundu. Bunun üzerine Hz. Peygamber kadınların ve çocukların 
öldürülmesini çirkin görüp tasvip etmedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3279 



263 



Saab b. Cessame'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamberimize (a. s.) Müşrikler üzerine yapılan gece baskınlarında onlann 
aile ve çocuklarının da hedef olduğundan bahsedilerek bu konudaki hüküm 
sorulmuştu. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Onlar da müşrikler camiasmdandır" 
cevabını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3281 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber ( a. s.) sava ş esnasında Beni Nadir Yahudilerinin hurma 
ağaçlarını yaktırdı. Savaşın geçtiği bu bölge (hurmalık) Buveyre idi. Bu hadisin 
Kuteybe ve Ibn Rumh tarafından yapılan rivayetinde şu ilâve vardır: Bunun 
üzerine Aziz ve Celil Allah şu ayetleri indirdi: Hurma ağaçlarından herhangi 
birini kesmeniz, veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun 
yoldan çıkanları rezil etmesi içindir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3284 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Peygamberlerden biri savaşa çıkarken 
ümmetine şöyle demişti: "içinizde evlenmiş fakat henüz hanımıyla biraraya 
gelmemiş biri varsa benimle gelmesin. Bir inşaata başlayıp henüz onun çatısını 
tamamlamamış kimse de gelmesin, Koyun ya da hamile develer almış ve bunların 
yavrulamasını bekleyen kimse de benimle gelmesin!" Peygamber bu 
konuşmasından sonra savaşa gitti ve nihayet ikindi namazı vaktinde yahut daha 
erken fethe geldiği şehre yaklaşınca, Güneşe doğru dönerek: "Sen bir emir 
altındasın, ben de öyle" dedi ve: Allahım! Bu Güneşi benim için biraz durdur diye 
dua etti. Bu Peygamber şehri fethedinceye kadar Güneş yerinde durdu. Neticede 
bu ordu ganimetleri bir yerde topladı. Derken bu ganimeti yakmak için ateş geldi, 
fakat onu yakmadı. Peygamber, ordusuna: içinizde ganimet malından alan biri var, 



264 



her kabileden bir kişi bana biat ederek elimi sıksın dedi ve biat gerçekleşti. Bu 
sırada bir kimsenin eli Peygamber'in eline yapıştı. Peygamber: Ganimet malından 
alan sizin kabilenizdendir. Senin kabilenden olan bütün askerler benim elimi 
sıkarak biat etsin dedi. Bunun üzerine bu kabile onun elini sıktı. Derken iki yahut 
üç kimsenin elleri yapıştı. Bu sefer Peygamber: "Bu işi yapan sizlersiniz" dedi. 
Sonrasında onlar Peygamber'e sığır başı gibi bir altın çıkararak onu yerdeki 
ganimet malının içine koydular. Sonra ateş geldi ve ganimet malını yaktı. Bizden 
önce hiç bir ümmete ganimet helal olmamıştır. Bunun sebebi Yüce Allah'ın bizim 
zaafımızı ve acizliğimizi görmüş olmasıdır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3287 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber (a. s.) Necd tarafına benim de içinde olduğum bir askeri birlik 
gönderdi. Birlik çok sayıda deve ele geçirdi. Herkesin hissesine ganimet olarak on 
bir ya da on iki deve düşmüştü. Bu hisselerine ilâve olarak (Hz. Peygamber'e ait 
beşte bir hisseden) birer deve de ilâve olarak verildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3290 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) bize ganimetteki paylarımızdan başka fazladan, beşte bir 
hisseden bir pay daha vermiş ve benim payıma yaşlı bir deve daha düşmüştü. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3293 
Ebu Katâde (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Huneyn yılında Hz. Peygamber'le beraber sefere çıktık. Düşmanla karşılaşınca 
ordumuzda bir dağılma oldu. Bu sırada bir müşriğin, müslümanlardan birini 
altettiğini gördüm. Hemen arkasından dolanarak onun yanma geldim ve onun 
boynunu vurdum. Hemen dönüp beni öyle bir kucakladı ki ölümün kokusunu 



265 



orada hissettim. Sonra can vererek beni bıraktı. Bundan sonra Ömer b. Hattab'la 
karşılaştım. "Bu askerlere ne oldu?" diye sordu. Ben: Allah'ın işi, dedim. Sonra 
askerler toparlanarak döndüler. Hz. Peygamber oturduktan sonra: "Bir düşmanı 
öldürdüğüne dair şahidi olan kişi, öldürdüğü kimsenin elbise, silah ve diğer 
eşyalarına hak kazanır" buyurdu. Ben hemen kalktım ve: Benim için kim şahit 
olur? diyerek oturdum. Sonra Hz. Peygamber bunu tekrarladı. Ben yine kalkıp: 
Benim için kim şahitlik eder? diyerek oturdum. Sonra Peygamber o sözünü 
üçüncü defa söyledi. Ben yine ayağa kalkınca Resulüllah: "Neyin var? Ebu 
Katâde! "buyurdu. Ben de olanları anlattım. Bunun üzerine oradakilerden biri: 
"Ebu Katâde doğru söylüyor, Ey Allah'ın Resulü! Onun öldürdüğü adamın 
üzerindekileri ben aldım. Onun hakkının karşılığında başka şey vererek onu ikna 
et" dedi. Orada bulunan Ebu Bekr Sıddık müdahale ederek: "Yemin ederim ki 
böyle olmaz! Peygamber, Allah ve Resulü yolunda savaşan bir Allah arşlarımın 
hakkını iptal etmez, ve onun hakkını sana vermez" dedi. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.): "Ebu Bekr doğru söyledi. Yanındaki şeyleri Ebu Katâde'ye ver" 
buyurdu. Ebu Katâde der ki: Bunun üzerine o eşyaları bana verdi. Ben de zırhı 
satarak karşılığında Beni Seleme'de küçük bir bahçe satın aldım. Bu bahçe 
müslüman olduktan sonra sahip olduğum ilk maldır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3295 
Abdurrahman b. Avf (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bedir harbi günü harp safrndayken etrafrma baktrm ve Ensardan yaşlan küçük 
iki delikanlr arasmda olduğumu fark ettim. Gönlümden keşke bunlardan daha 
kuvvetli kişiler arasmda olsaydrm diye geçirdim. Derken bunlardan biri beni gözü 
ile süzerek: "Amca! Ebu Cehil'i tanryor musun?" diye sordu. Ben de: "Evet 
tanryorum, onunla ne işin var?" dedim. O da: "Duyduğuma göre, Hz. Peygamber 
hakkmda ağrr laflar söylüyormuş. Allah'a yemin ederim ki onu bir görürsem artrk 
ikimizden ömrü daha az olan ölünceye kadar onun peşini brrakmayacağrm" dedi. 
Bu söze şaşrrdrm. Az sonra diğeri de beni dürterek aynr şeyleri söyledi. Bu srrada 
ben Ebu Cehil'i görmüştüm. O, askerleri arasmda telaşla bir öteye bir beriye 
koşuşturuyordu. Ben: Gençler! Bana sorduğunuz Ebu Cehil şu adam! dedim. 



266 



Onlar hemen kılıçlarına sarıldılar ve Ebu Cehil'e onu öldürünceye kadar vurdular. 
Sonra dönüp Hz. Peygamber'in huzuruna geldiler ve hadiseyi ona haber verdiler. 
Hz. Peygamber (a. s.): "Onu hanginiz öldürdü?" diye sordu. Bunlardan her biri: 
"Ben öldürdüm" dedi. Hz. Peygamber: "Kılıçlarınızı şildiniz mi?" diye sordu. 
"Hayır silmedik," dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber kılıçları inceledi. Sonra: 
"ikiniz birlikte öldürmüşsünüz," dedi, fakat Ebu Cehil'in ele geçen eşyasının 
bunlardan Muaz b. Amr b. Cemuh'a verilmesine karar verdi. Bu iki mücahit genç, 
Muaz b. Amr b. Cemuh ile Muaz b. Afra idiler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3296 
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber ile birlikte Hevazin gazvesine gittik. Seferde Allah Resulü ile 
beraber yemek yediğimiz bir sırada kırmızı bir deve üzerinde birisi gelip devesini 
çöktürdü. Sonra heybesinden, deriden bir ip çıkardı ve deveyi bağladı. Sonra etrafı 
gözetleyerek ileri geçip cemaatle beraber yemeğe koyuldu. Bu seferde bizim 
hayvan sayımız az olanlar da güçsüzdü, bazılarımız ise piyade idi. Derken o kişi 
ani bir hareketle devesinin yanma geldi ve onu çözdü. Sonra da devesini 
çöktürerek üzerine oturdu ve sonra da ayağa kaldırdı. Deve de onu hızla götürdü. 
Bunun üzerine boz renkli dişi bir deve üzerinde bir adam da peşinden gitti. 
Seleme der ki: Ben de çıkıp süratle hareket ettim ve o dişi devenin hizasına geldim 
ve onu geçtim, nihayet öndeki adamı taşıyan erkek devenin hizasına ulaştım. 
Sonra onun da önüne geçerek devenin dizgininden tuttum ve onu çöktürdüm. 
Deve dizini yere koyar koymaz kılıcımı sıyırıp adamın başına vurarak uçurdum. 
Sonra üzerinde semeri ve sahibinin silahı olduğu halde deveyi çekerek getirdim. 
Beni insanlarla beraber Hz. Peygamber (a. s.) karşıladı ve: "Adamı kim öldürdü? 
"diye sordu. Oradakiler:" Ekva'nm oğlu öldürdü" dediler. Hz. Peygamber: 
"Öldürülen kimsenin bütün eşyası ve devesi onundur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3298 
Ömer (r.a.) şöyle dedi: 




267 



Beni Nadir kabilesinin malları Allah'ın elçisine, at sürüp deve koşturmak 
suretiyle bir savaş olmaksızın nasip olmuş mallardandır. Bu sebeple Beni Nadir 
malları Hz. Peygamber' e mahsus idi. Peygamberimiz ailesinin bir senelik geçimini 
bundan temin ederdi. Artanını da Allah yolunda cihat hazırlığı olarak atlara ve 
silahlara harcardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3301 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) vefat ettiği zaman hanımları, Osman b. Affan'ı Ebu Bekr'e 
göndererek Peygamber'den kendilerine düşecek mirası istemeyi kararlaştırdılar. 
Aişe de onlara; Hz. Peygamber: "Biz Peygamberler miras bırakmayız. Bizim 
bıraktığımız mal sadakadır" buyur madı mı? diye karşılık verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3303 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Mirasçılarım bıraktığım maldan bir 
dinar bile almazlar. Bıraktığım şeyden hanımlarımın nafakası ve işçimin ücreti 
çıktıktan sonra geri kalanı sadakadır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3306 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) ganimeti taksim ederken at için iki, savaşçı için bir hisse 
vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3308 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 



268 



Hz. Peygamber (a. s.) Necid tarafına bir süvari birliği göndermişti. Bu birlik 
Beni Hanife kabilesinden Yemame halkının büyüğü Sümame b. Usal denilen bir 
kimseyi esir edip getirdi ve onu Mescitteki bir direğe bağladı. Hz. Peygamber 
Mescide çıktığında Sümame'ye: "Ey Sümame! Gönlünden sana ne yapacağımı 
geçiliyorsun," dedi. Sümame: "iyilik ümit ediyorum, Ey Muhammedi Beni 
öldürürsen kanlı bir caniyi öldürmüş olursun, ama eğer beni affedersen, iyiliğe 
karşı şükreden bir kimseyi bağışlamış olursun. Şayet fidye olarak mal istiyorsan 
istediğin kadar verilir" dedi. Bu konuşmadan sonra Hz. Peygamber Sumame'yi 
bağlı olarak bırakıp gitti. Nihayet ertesi gün Hz. Peygamber Sümame'ye yine: "Ey 
Sümame! Gönlünde ne var, ne umuyorsun?" dedi. O da: "Gönlümde dün sana 
söylediğim şeyler vardır: Eğer beni bağışlama iyiliğinde bulunursan, iyiliğe karşı 
şükreden bir kimseyi bağışlamış olursun. Eğer beni öldürürsen, kanlı bir caniyi 
öldürmüş olursun. Şayet fidye olarak mal istiyorsan istediğin kadar verilir" dedi. 
Resulüllah onu bu şekilde bırakarak gitti. Ertesi gün olunca yine Sümame'ye 
hitaben: "Ey Sümame! Gönlünden sana ne yapacağımı geçiriyorsun," dedi. 
Sümame: "Dün sana söylediğim gibi: Eğer beni bağışlama iyiliğinde bulunursan, 
iyiliğe karşı şükreden bir kimseyi bağışlamış olursun. Eğer beni öldürürsen, kanlı 
bir caniyi öldürmüş olursun. Şayet fidye olarak mal istiyorsan istediğin kadar 
verilir" dedi. Peygamberimiz bu defa:" Sümame'yi salıverin" dedi. Sümame 
bırakılınca hemen Mescit yakınında içinde su bulunan bir hurmalığa gitti ve 
yıkandı. Sonra Mescide Peygamberimizin huzuruna girdi ve: "Şahitlik ederim ki 
Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir" dedi. Sonra 
şunları söyledi: "Ey Muhammed! Vallahi benim için dünyadaki en sevimsiz yüz 
seninkiydi. Şimdi ise senin yüzün bana bütün yüzlerin en sevimlisi oldu. Vallahi 
benim için senin dininden daha kötü ve düşman bir din yoktu. Şimdi senin dinin 
benim için dinlerin en sevimlisidir. Vallahi hiç bir şehir bana senin şehrin kadar 
sevimsiz gelmezdi. Fakat senin şehrin benim nazanmda şehirlerin hepsinden daha 
sevimlidir. Ben umre yapmağa niyet ettiğim sırada senin süvarilerin beni 
yakalamıştı. Ne buyurursunuz?" dedi. Peygamberimiz Sumame'yi müjdeledi ve 
ona umre yapmasını emretti. Sümame umre için Mekke'ye varınca birisi ona: 
"Dinden mi çıktın? "diye sordu. O da: "Hayır, vallahi ben dinden çıkmadım. 
Sadece Allah Resulü'nün yanında müslüman oldum. Vallahi ben dinden dönmem 



269 



ve Hz. Peygamber izin vermedikçe size Yemame'den bir buğday tanesi dahi 
gelmeyecektir" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3310 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Mescitte bulunduğumuz bir sırada Hz. Peygamber yanımıza geldi ve: 
"Yahudilerin üzerine yürüyünüz" diye emretti. Biz de onunla birlikte çıktık ve 
Yahudilerin yanma geldik. Hz. Peygamber onlara şöyle seslendi: "Ey Yahudi 
cemaati! Müslüman olun, kurtulun!" Onlar cevaben: "Ey Ebu'l-Kasım! Tamam 
tebliğ ettin" dediler. Hz. Peygamber onlara: "Bunu kabul etmenizi istiyorum. 
Müslüman olun, kurtulun!" dedi. Yahudiler yine: "Ey Ebu'l-Kasım! Tamam, tebliğ 
ettin" dediler. Hz. Peygamber onlara: "Bunu kabul etmenizi istiyorum "de di. Sonra 
Hz. Peygamber üçüncü kez bunu teklif ettikten sonra: "iyi bilinki bu topraklar 
ancak Allah'a ve Elçisine aittir. Ben sizleri bu topraklardan çıkarmak istiyorum. Bu 
yüzden malının karşılığında bir şey bulan onu satsın. Haberiniz olsun ki bu 
topraklar ancak Allah'a ve Elçisine aittir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 331 1 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

Nadir ve Kurayza oğulları Hz. Peygamberle savaşmıştı. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.) Nadir oğullarını yerlerinden sürüp çıkarmıştı. Kurayza oğullarını 
ise yerlerinde bırakarak onlardan bir karşılık almamıştı. Nihayet bunun ardından 
Kurayza oğulları da ahdi bozarak savaşa başlayınca Hz. Peygamber onların 
erkeklerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını da müslümanlara 
paylaştırdı. Ancak bazıları islâm dinine girmek için Hz. Peygamber'e geldiler. Hz. 
Peygamber onlara eman verdi ve müslüman oldular. Bu şekilde Hz. Peygamber 
Medine Yahudilerinin hepsini; Abdullah b. Selam'm kabilesi olan Kaynuka 
oğullarını, Beni Harise Yahudilerini ve Medine'de bulunan diğer Yahudileri 
tümüyle Medine'den sürgün etti. 



270 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3312 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle dedi: 

Kureyza halkı Sa'd b. Muaz'm hakemliğini kabul edince Hz. Peygamber (a. s.) 
Sa'd'e haber gönderdi. Sa'd bir merkep üzerinde geldi. (Kuşatmada geçici olarak 
edinilen) Mescidin yanma yaklaştığı zaman Hz. Peygamber Ensar'a "Büyüğünüzü 
(ya da hayırlınızı) karşılamağa kalkınız!" dedi. Sonra da Sa'd'a hitaben: "Bunlar 
senin hükmüne razı oldular" buyurdu. Sa'd da: "Bunların savaşa katılanlarını 
öldürür, kadınları ve çocuklarını da esir edersin" hükmünü verdi. Bunun üzerine 
Peygamberimiz: "Allah'ın hükmüne uygun hükmettin" ya da bazı ravilerin 
rivayetine göre, galiba "Melikin hükmü gibi hükmettin" buyurmuştur. Buradaki 
ravilerden Ibn Müsenna ise: "Melikin hükmü gibi hükmettin" kısmını 
zikretmemiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3314 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Sa'd b. Muaz (r.a.) Hendek gününde yaralanmıştı. Onu Kureyş'ten Hıbban 
Ibnu'l-Arika denilen bir kimse attığı bir okla kol damanndan vurmuştu. 
Peygamberimiz onu yakından ziyaret edebilmek için Mescitte tedavi çadırı 
kurdurdu. Hz. Peygamber Hendek harbinden Medine'ye döndüğünde silahını 
çıkararak yıkandı. Bu sırada Cebrail (a. s.) başının tozunu silkerek Hz. Peygamber'e 
geldi ve: "Sen silahlarını bıraktın mı? Vallahi biz henüz bırakmadık. Haydi onların 
karşısına çık!" dedi. Hz. Peygamber: "Nereye?" diye sordu. Cebrail, Beni Kureyza 
tarafına işaret ederek: "işte oraya!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber Beni 
Kureyza'ya doğru hareket edip onlarla savaştı. Sonunda onlar Hz. Peygamber'in 
hükmüne razı oldular. Peygamberimiz de onlar hakkındaki hükmü Sa'd'a havale 
etti. Sa'd ise: "Ben onlar hakkında harp edenlerinin öldürülmesini, çocukları ve 
kadınlarının esir edilmesini, mallarının da taksim olunmasını hükmediyorum" 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3315 



271 



Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Resulüllah (a. s.) Hendek harbinden dönüldüğünde: "Hiç kimse öğlen namazını 
Beni Kureyza'dan başka bir yerde kılmasın" diye seslendi. Sahabelerden bir takımı 
vaktin gecikmesi endişesiyle namazı Beni Kurayza'ya varmadan kıldılar. Diğerleri 
de: Vakit geçse de biz namazı Hz. Peygamber'in bize emrettiği yerde kılarız 
dediler. Sonra Peygamber bu iki zümreden hiçbirisini kınamadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3317 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Muhacirler Mekke'den Medine'ye geldikleri zaman ellerinde hiçbir şey yoktu. 
Ensarm ise Medine'de arazi ve gayri menkulü vardı. Bu yüzden Ensarın her sene 
malının gelirinin yarısını muhacirlere vermesi muhacirlerin de Ensar'm yerine 
arazi üzerinde tarım yaparak çalışma işini üstlenmesi şeklinde bir ortaklık 
yapılmıştı. Ravi Enes b. Malik'in annesi (ki Ummü Suleym de denilirdi) Abdullah 
b. Ebu Talha'nm da annesi olduğundan Abdullah, Enes'in anne bir erkek kardeşi 
idi. Bu sırada Enes'in annesi Ummü Suleym de Hz. Peygamber'e kendine ait 
bulunan bir kaç hurma ağacı hediye etmişti. Hz. Peygamber de hurma ağaçlannı 
mahsûllerinden istifade etmek üzere Usame b. Zeyd'in annesi ve kendi azatlısı olan 
Ummü Eymen'e vermişti. Ibn Şihab der ki: Enes b. Malik bana şöyle nakletmiştir. 
Peygamberimiz (a. s.) Hayber halkı ile muharebeyi bitirip de Medine'ye döndüğü 
zaman Muhacirler, Ensarm kendilerine meyvelerinden istifade etmeleri için vermiş 
oldukları bağışları Ensar'a iade ettiler. Hz. Peygamber de annemin hediye etmiş 
olduğu hurma ağaçlarını, geri verdi. Hz. Peygamber, Ümmü Eymen'e de bu 
hurma ağaçları yerine kendi bahçesinden bir kısmını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3318 
Abdullah b. Muğaffel (r.a.) rivayet etmiştir: 



272 



Ben Hayber günü bir tulum iç yağı ele geçirdim ve onu sıkıca tutarak: Bundan 
kimseye bir şey vermem, dedim. Arkama döndüğümde Hz. Peygamber (a. s.) 
tebessüm ediyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3320 
Ebu Sufyan (r.a.) anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber'le aramızda aktedilmiş bulunan Hudeybiye barış antlaşması 
devam ederken Şam'a gitmiştim. Bu sırada Roma imparatoru Heraklius'a Hz. 
Peygamber'den bir mektup getirildi. Bu mektubu Dıhyetul-Kelbi getirerek Busra 
Emîrine vermiş, Busra Emîri de Heraklius'a göndermişti. Heraklius "Burada 
Peygamber olduğunu iddia eden bu adamın halkından kimse var mı?" diye sordu. 
Adamları: "Evet vardır" dediler. Bunun üzerine ben Kureyş'ten bir heyet içinde 
davet edildim. Heraklius'un huzuruna girdik. Bizleri önüne oturttu ve: 
"Peygamber olduğunu söyleyen bu adama soyca en yakınınız hanginizdir?" dedi. 
Ebu Sufyan der ki: Soyca en yakınları benim, dedim. Beni onun önüne, 
arkadaşlarımı da benim arkama oturttular. Sonra Heraklius tercümanını çağırdı ve 
dedi ki: "Bunlara söyle: Ben, Peygamber olduğunu söyleyen o kişi hakkında bu 
adama bazı şeyler soracağım. Bu bana yalan söylerse siz onu tekzip ediniz!" Ebu 
Sufyan der ki: Vallahi arkadaşlarım tarafından yalanımın yayılmasından 
korkmasaydım Peygamber hakkında mutlaka yalan söylerdim! Sonra tercümanına: 
"Ona, içinizde onun soy asaleti nasıldır? diye sor," dedi. Ben: "Soy bakımından 
pek asildir" dedim. "Babaları içinde bir kral var mıydı?" dedi. "Hayır," dedim. "Bu 
söylediklerinden önce onu hiç yalan ile itham ettiniz mi?" dedi. "Hayır" dedim. 
"Ona kimler tabi oluyor, halkın eşrafı mı yoksa zayıflar mı?" dedi. "Halkın 
zayıfları," dedim. "Ona tabi olanlar artıyor mu yoksa eksiliyor mu?" dedi. 
Eksilmiyorlar aksine artıyorlar, dedim. "Onun dinine girdikten sonra ona kızarak 
dininden dönen var mı?" dedi. Hayır, yoktur dedim. "Onunla hiç harp ettiniz mi?" 
dedi. Evet ettik, dedim. "Neticeleri nasıl oldu?" dedi. Aramızda zafer sırayladır. 
Bir, biz üstün geliriz, bir O. "Hiç ahdi bozar mı?" dedi. Hayır, hainlik etmez. 
Ancak biz şimdi onunla bir müddete kadar mütareke halindeyiz. Bu müddet 
içinde ne yapacağını bilmiyoruz, dedim. Ebu Sufyan der ki: Vallahi kendiliğimden! 



273 



bir şey katacağım bir söz söylemeye bundan başka bir fırsat vermedi. "Sizde ondan 
önce peygamberlik iddia etmiş bir kimse var mı?" dedi. Hayır yoktur dedim. 
Tercümanına dedi ki: "Ona söyle: Bu adamın soyunu sordum, içinizde soy olarak 
pek asil olduğunu beyan ettin. Peygamberler de zaten halkının asil olan 
soylarından seçilir. Ben sana: Onun babaları ve dedeleri içinde bir kral gelmiş 
midir diye sordum. Hayır gelmemiştir, dedin. Babalarından bir kral olsaydı O da 
babalarının saltanatını geri almak isteyen bir kimsedir diye hükmederdim. Sana: 
Ona tabi olanlar halkın eşrafı mı yoksa zayıfları mı diye sordum. Ona tabi olanlar 
insanların zayıflarıdır dedin. Peygamberlere tabi olanlar da zaten onlardır. Ben 
sana: Peygamber olduğunu söylemeden önce onun bir yalanını görmüş müydünüz 
diye sordum. Sen: Hayır, dedin. Anladım ki halka karşı yalan söylememiş bir 
kimse gidip de Allah'a karşı yalan söylemeğe cüret edemez. Sana: Onun dinine 
girdikten sonra beğenmemezlikten dolayı bırakan eden kimse var mıdır diye 
sordum. Sen: Hayır dedin, işte inanç kalbe karışıp kökleşince böyle olur. Ben sana: 
Ona tabi olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu diye sordum. Onlar artıyorlar 
dedin, inanç kemale erinceye kadar böyle gider. Ben: Onunla hiç harp ettiniz mi 
dedim. Sen: Onunla harp ettiğinizi, harbin neticesinin sırayla değiştiğini; bir sizin 
bir onun üstün geldiğini söyledin. Peygamberler de böyledir. Onlar (Allah 
tarafından) sıkıntılarla imtihan edilirler, ancak akıbet onların lehine olur. Ben sana: 
O ahdine vefasızlık eder mi diye sordum. Hainlik etmez dedin. Peygamberler de 
böyledir, hainlik etmezler. Ben sana: Halkınız içinde ondan evvel peygamber 
olduğunu söylelen birisi var mı idi dedim, Sen: Hayır, dedin. Eğer böyle birisi 
olsaydı, bu da kendisinden önce söylenmiş bir söze uyup taklide kalkışmış bir 
kimsedir diye düşünürdüm" dedi. Bundan sonra Heraklius: "Size ne emrediyor?" 
diye sordu. Ben: O bize namazı, zekâtı, akrabalık bağına dikkat etmeyi, 
haramlardan el çekmeyi emrediyor, dedim. Heraklius: "Eğer hakkında 
söylediklerin doğru ise, O mutlaka bir peygamberdir. Zaten ben bir Peygamberin 
çıkacağını biliyordum. Fakat onun sizden olacağını tahmin etmezdim. Onun 
yanma varabileceğimi bilsem, onunla buluşmayı çok isterdim. Onun yanında 
olsaydım ayaklarını yıkardım. Yeminle söylüyorum ki onun iktidarı üzerinde 
bulunduğum şu yere kadar ulaşacaktır, dedi. Sonra Hz. Peygamber'in mektubunu 
istedi. Getiren kişi onu Heraklius'a verdi. O'da mektubu okudu. Mektupta şunlar 
yazılmıştı: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, Allah'ın Elçisi Muhammed'den 



274 



Romalıların Başkanı Heraklius'a! Hidayet yoluna uyanlara selam olsun! Ben seni 
Islâma davet ediyorum. Müslüman ol, kurtul. Müslüman ol ki Allah senin ecrini 
iki kat versin. Eğer bu davetimi kabul etmezsen, Halkının günahı senin 
boynunadır. Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz; 
Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı 
bırakıp ta kimimiz kimimizi ilahlaştır masın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o 
zaman: Şahit olun biz müslümanlarız! deyiniz. Heraklius mektubu okumayı 
bitirince yanında sesler yükseldi ve gürültü çoğaldı. Bizim çıkarılmamızı emretti. 
Biz de yanından çıkarıldık. Çıktığımız zaman arkadaşlarıma: Ibn Ebu Kebşe'nin 
(yani Peygamberin) işi hakikaten büyüdü. Romalıların kralı bile ondan korkmakta, 
dedim. Artık ben Allah Islâmı kalbime sokuncaya kadar Hz. Peygamber'in işinin 
üstün geleceğine olan inancım hiç yitirmedim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3322 
Berâe b. Azib'in naklettiğine göre: 

Bir kimse ona: "Ey Ebu Umare! Huneyn günü kaçtınız mı?" diye sormuş, 
Berâe da şöyle cevap vermiştir: "Hayır vallahi, Hz. Peygamber (a. s.) asla geriye 
dönmedi. Lâkin Peygamberin ashabı içindeki gençler ve acele ile ilerlemek 
isteyenler, zırhsız, üzerlerinde silah yahut yeterli silah yokken taarruza geçtiler. 
Birdenbire bir tek oku bile boşa atmayacak kadar usta atıcıların olduğu bir grubu 
önlerinde buldular. Usta atıcı olan bu grup Hevazin ve Beni Nasr kabileleri idi. 
Bunların bizim öncülere attıkları oklann hiçbiri boşa gitmiyordu. Öncü kuvvetleri 
bunlara karşı koydular sa da Hz. Peygamber'in (a. s.) olduğu yere doğru geri 
dönmeye mecbur kaldılar. Fakat O, beyaz katırının üzerinde hiç korkusuz duruyor, 
Ebu Sufyan Ibn Haris Ibn Abdu'l-Muttalip de onu çekiyordu. Hz. Peygamber 
inerek Allah'tan yardım ve zafer dileğinde bulundu ve: 

"Ben Peygamber'im yalan yok, 

Ben o Abdu'l-Muttalip oğluyum!" diyerek bozulan orduyu tekrar harp 
düzenine koydu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3325 



275 



Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Taif halkını kuşatmış fakat bir sonuç elde edememişti. 
Bunun üzerine "Inşaallah yarın döneceğiz" diyerek kuşatmanın bittiğini haber 
verdi. Fakat sahabeler: Taif i fethetmeden nasıl döneriz? dediler. Bu söz üzerine 
Hz. Peygamber onlara: "Öyle ise sabah harbe hazır olun" buyurdu. Sabah olunca 
saldırı başladı ancak bir çok sahabe yaralandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber 
yine: "Yarın döneceğiz" buyurdu. Bu karara bu defa sevindiler. Hz. Peygamber de 
sahabelerin bu sevincini tebessümle karşıladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3329 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamberimiz (a. s.) Mekke'ye girdiğinde Kâbe'nin etrafında ibadet için 
konulmuş üç yüz altmış tane put vardı. Hz. Peygamber elindeki değnekle bu 
putlara dokunarak şöyle söylüyordu: Hak geldi batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl 
yıkılmaya mahkumdur.Hak geldi; artık batıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de 
geri getirebilir. Hadisin ravilerinden Ibn Ebu Ömer (Peygamberimizin Mekke'ye 
girişiyle ilgili olarak) "fetih günü idi" ilâvesini yapmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3333 
Berâe b. Azib (r.a.) şöyle anlatır: 

Hudeybiye gününde Peygamber (a. s.) ile müşrikler arasında yapılan barış 
antlaşmasını Ali b. Ebu Talip yazıya geçirmişti. Hz. Ali "Bu, Allah'ın elçisi 
Muhammed'in antlaşma yaptığı metindir" şeklinde yazmıştı. Kureyş heyeti: 
"Allah'ın elçisi yazma! Eğer biz senin Allah'ın elçisi olduğuna inansaydık seninle 
savaşmazdık" dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz Hz. Ali'ye: "Allah'ın elçisi 
sözünü sil" buyurdu. O ise: "Onu ben silemem" dedi: Bunun üzerine 
Peygamberimiz kendisi sildi. Antlaşmanın maddeleri arasında, müslümanlarm 
(gelecek sene umre için) Mekke'ye geldiklerinde sadece üç gün kalmaları ve 



276 



Mekke'ye silahları mahfazalarındayken girmeleri şartı vardı. Ebu Ishak'a silahın 
mahfazasından ne kastediliyor? diye sorduğumda O; "Km ve içindekiler" cevabını 
verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3335 

Sehl b. Huneyf in (r.a.) Ebu Vail'den anlattığına göre: 

Ebu Vail şöyle dedi: Sehl b. Huneyf Sıffin savaşı esnasında ayağa kalkıp şunları 
söylemiştir: Ey insanlar! Kendinizi kınayınız. Hudeybiye gününde Allah Resulü ile 
müşrikler arasında yapılan barışta Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber bulunduk. Eğer 
bizler harbe lüzum görseydik elbette savaşırdık. O gün Ömer b. Hattab Hz. 
Peygamber'e gelip: "Ey Allah'ın elçisi! Onlar batıl yolda, bizler ise hakka tabi değil 
miyiz?" dedi. Hz. Peygamber: "Evet, biz hak üzerindeyiz" buyurdu. Hz. Ömer: 
"Bizim ölülerimiz Cennette, onlarınki ise Cehennemde değil mi?" dedi. 
Peygamberimiz: "Evet öyle" buyurdu. Hz. Ömer: "Öyleyse dinimiz hususunda bu 
düşüklüğe nasıl razı oluyoruz ve Allah henüz onlarla bizim aramızda hükmünü 
vermemişken biz niçin geri dönüyoruz?" dedi. Peygamberimiz: "Ey Hattab oğlu! 
Ben gerçekten Allah'ın elçisiyim, Allah benim koybolup gitmeme asla izin 
vermeyecektir" buyurdu. Bu sözler Hz. Ömer'i yatıştırmaya yetmedi ve O, sinirli 
bir şekilde çıkıp Hz. Ebu Bekr'in yanma geldi. Ona:" Ebu Bekr! onlar batıl yolda, 
biz ise hakka tabi değil miyiz?" dedi. Hz. Ebu Bekr: "Evet öyle"dedi. Ömer: 
"Bizim ölülerimiz Cennette, onlarınkiler Cehennemde değil mi?" dedi. Ebu Bekr: 
"Evet öyle" dedi. Ömer: "Öyle ise niçin dinimiz hususunda bu zillete razı oluyoruz 
ve Allah henüz aramızda hükmünü vermeden geri dönüyoruz?" dedi. Bunun 
üzerine Ebu Bekr:" Hattab oğlu! Kuşkusuz O Allah'ın elçisidir. Allah onun sönüp 
kaybolmasına asla izin vermeyecektir" dedi. Bu sırada Hz. Peygamber'e fethi 
müjdeleyen ayetler (fetih suresi) nazil oldu. Peygamberimiz hemen Ömer'e haber 
gönderdi ve bu ayetleri ona okudu. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ey Allah'ın elçisi! 
Fetih bu mudur?" dedi. Peygamberimiz: "Evet" deyince Hz. Ömer'in gönlü oldu 
ve yatışmış bir halde kalktı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3338 



277 



CİHAT VE MİLLETLERARASI İLİŞKİLER (SİYER) 

Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber'in (a. s.) Hudeybiye'den dönüşü sırasında: Biz sana doğrusu 
apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını 
bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. Ve sana şanlı 
bir zaferle yardım eder. imanlarını bir kat daha artırsınlar diye müminlerin 
kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah 
bilendir, her şeyi hikmetle yapandır. (Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin 
kadınları, içinde ebedi kalacakları zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, 
onların günahlarını örtmesi içindir, işte bu Allah katında büyük bir 
kurtuluştur. ayetleri nazil olduğu zaman, müslümanlara bir üzüntü ve gönül 
kırıklığı hakimdi. Hz. Peygamber Hudeybiye'de kurbanları kestikten sonra: 
"Andolsun üzerime bir ayet indirildi ki o bana bütün dünyadan daha sevimlidir" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3341 
Sehl b. Sa'd'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber'in Uhud günü yaralanışı hakkında sorulduğunda şöyle cevap 
vermişti: O gün Peygamberimizin yüzü yaralandı. Yan dişi kırıldı. Başındaki 
miğfer parçalandı. Kızı Fatıma akan kanı yıkıyor, Ali b. Ebu Talip de kalkanı ile 
ona su döküyordu. Fatıma suyun kanı fazlalaştırdığmı görünce bir hasır parçası 
alıp kül oluncaya kadar yaktı. Sonra da o temiz külü yaraya bastı ve bu şekilde kan 
kesildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3345 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Şu anda Peygamberimizi Peygamberlerin birinden bahsederken görüyor 
gibiyim. O Peygamber'e, kendi kavmi saldırmış fakat o, hem yüzünden kanı siliyor, 
hem de: "Rabbim! Kavmimi bağışla, çünkü onlar cahillik ediyorlar!" diyordu. 



278 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3347 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

"Peygamberimiz (kırılmış) yan dişini işaret ederek: "Allah'ın elçisine bunu 
yapan bir halka Allah'ın intikamı şiddetli olur" buyurmuştur. Hz. Peygamber yine: 
Allah'ın gazabı, onun elçisinin Allah yolunda öldürdüğü kimseye karşı çok şiddetli 
olur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3348 

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Peygamberimiz Kâbe'nin yanında namaz kılarken, Ebu Cehil bazı 
arkadaşlarıyla orada oturuyordu. Bir gün evvel de bir dişi deve kesilmişti. Ebu 
Cehil yanındakilere: Hanginiz gidip falancaların dün kestiği dişi devenin sargısını 
alarak, secde ettiği zaman Muhammed'in sırtına koyar? dedi. Oradakilerin en 
azgını koşarak onu getirdi ve Peygamberimiz secdeye vardığında omuzları arasına 
koydu. Adamlar gülüştüler ve gülmekten eğilmeye başladılar. Ben ise dikilmiş 
bakıyordum. Eğer bir gücüm olsaydı Hz. Peygamber'in sırtından o sargıyı fırlatır 
atardım. Peygamber secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet birisi gidip Fatıma'ya 
haber verdi. Yetişmiş bir kız olan Fatıma gelerek onu sırtından attı. Sonra da o 
adamlara dönüp onlara çıkıştı. Peygamber namazını bitirince sesini yükselterek 
onlara beddua etti. Peygamberimiz beddua ve hayır dua ettiği zaman üç defa 
tekrar ederdi. Sonra "Allahım! Kureyş'i sana havale ederim!" diye üç kez beddua 
eti. Onlar Peygamber'in sesini işittikleri zaman bedduasından korktukları için 
gülmeleri kesildi. Peygamberimiz daha sonra (isim sayarak): "Allahım! Ebu Cehl'i 
sana havale ederim, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Ukbe'yi, Umeyye 
b. Halefi ve Ukbe b. Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Yedinci bir kişi 
daha saydı ama onu hatırlamıyorum. Muhammed'i hak ile gönderen Allah'a 
yemin ederim ki Hz. Peygamber'in, isimlerini saydığı kimselerin Bedir gününde 
hep yerlere serildiğini gördüm. Sonra bu cesetler çukura, Bedir çukuruna 
sürüklendiler. 



279 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3349 
Hz. Aişe'nin (nah.) anlattığına göre: 

O bir defasında Hz. Peygamber'e: Ey Allah'ın Resulü! Uhud gününden daha 
sıkıntılı bir gün geçirdin mi? diye sormuş, Hz. Peygamber de şöyle cevap vermiştir: 
"Başıma kavmim Kureyş'in çıkardığı birçok zorluk ve sıkıntı geldi. Fakat Akabe 
günündeki, hepsinden şiddetli idi. Ben hayatımın korunmasını Abdul Külal oğlu 
Ibnu Abdi Yalil'e teklif ettiğim zaman dileğime olumlu cevap vermemişti. Ben de 
kederli bir halde yüzümün doğrusuna (Mekke'ye) yollandım ve ancak Karnu 
Sealip denilen yere ulaştığımda kendime gelebildim. Burada başımı kaldırıp 
baktığımda bir bulutun beni gölgelendirmekte olduğunu ve içinde Cebrail'in 
bulunduğunu gördüm. Cebrail bana: "Yüce Allah, kavminin hakkında 
söylediklerini işitti ve seni korumayı reddettiklerini gördü. Allah sana şu Dağlar 
Meleğini gönderdi. Bu meleğe kavmin hakkında ne dilersen emredebilirsin" dedi. 
Bunun üzerine Dağlar Meleği bana nida edip selam verdikten sonra: "Ey 
Muhammedi Allah, kavminin sana söylediklerini işitti. Ben Dağlar Meleğiyim. 
Rabbin, halkın hakkında istediğin şeyi bana emredesin diye beni gönderdi. Onları 
ne yapmamı istersin? Eğer şu iki yalçın dağı birbirinin üstüne Mekke halkı üzerine 
yıkmamı istersen, yapayım" dedi. Hz. Peygamber ise: Hayır, ben Allah'ın bu 
müşriklerin soyundan yalnız Allah'a ibadet edecek ve ona hiç bir şeyi ortak 
koşmayacak bir nesil meydana getirmesini niyaz ederim" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3352 
Cündüp b. Sufyan'm (r.a.) anlattığına göre: 

Gazvelerin birinde Hz. Peygamber'in parmağı yaralanıp kanamıştı. Bunun 
üzerine Hz. Peygamber (a. s.): 

"Sen sadece bir parmaksın kanayan, 

Allah yolunda gelmiştir başına gelen" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3353 



280 



Cündüp'ün (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Cebrail'in (a. s.) bir süredir Peygamberimize vahiy getirmesi gecikmişti. 
Müşrikler:" Muhammed'i terke ttiler" demeye başladılar. Bunun üzerine Yüce 
Allah: Kuşluk vaktine ve sükuna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni 
bırakmadı ve sana darılmadıayetleriyle başlayan sureyi indirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3354 
Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) bir gün üzerinde semer bulunan bir merkebe binmişti. 
Semer fedek dokuması saçaklı bir kadife ile alttan tutturulmuştu. Hz. Peygamber 
Usame b. Zeyd'i de terkisine alarak Haris b. Hazrec oğullan mahallesine Sa'd b. 
Ubade'ye hasta ziyaretine gitmişti. Bu, Bedir'den önce olmuştu. Giderken, içinde 
müslümanlar, müşrikler, Putperestler ve Yahudilerden meydana gelmiş bir topluluk 
bulunan bir meclise uğradı. Abdullah b. Ubey ve Abdullah b. Revaha da bu 
mecliste bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz oturanların üzerine gelince 
Abdullah b. Ubey, kaftanıyle burnunu kapayarak: "Üzerimize toz kaldırmayın!" 
dedi. Peygamber onlara selam vererek durdu ve bineğinden indi. Onları islâm'a 
davet etti ve onlara Kur' an okudu. Bunun üzerine Abdullah b. Ubey "Hey adam! 
Bu söylediklerinden daha güzeli yok!. Fakat eğer bu söylediklerin doğru ise bizim 
toplantılarımıza gelerek bizi rahatsız etme! Evine dön de bizden sana gelen olursa 
ona anlat!" dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Revaha "Sen bizim toplantılarımıza 
gel! Çünkü bizi ziyaret edip Kur'an okumanı istiyoruz" dedi. Bunun üzerine 
müslümanlar, müşrikler, Yahudiler birbirlerine küfretmeye başladılar ve birbirleri 
üzerine saldırmaya yeltendiler. Peygamberimiz ise onları yatıştırmaya çalışıyordu. 
Sonra Peygamber bineğine binip Sa'd b. Ubade'nin evine girdi. Peygamberimiz: 
"Saad! (Abdullah b. Ubey'i kastederek) Ebu Hubab'm ne dediğini duydun mu? O 
şöyle, şöyle dedi buyurdu. Sa'd b. Ubade: "Ey Allah'ın Resulü! Siz Ibn Ubey'in 
kusurunu affedin. Yemin ederim ki Yüce Allah size nasip ettiği nübüvveti zaten 
vermiştir. Halbuki şu belde halkı Abdullah b. Ubey'e tac giydirip sarık sararak onu 
reis olarak atamak için anlaşmış ve hazırlanmışlardı. Yüce Allah sana ihsan ettiği 



281 



Peygamberlik ile bunu engelleyince Ibn Übey'in hevesi kursağında kaldı. Bu da 
ona gördüğünüz bu çirkin hareketi yaptırmıştır" dedi. Bunun üzerine Peygamber 
de onu affetti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3356 
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) Abdullah b. Ubey'e giderek onunla konuşsanız iyi olur, 
denildi. Bunun üzerine Peygamberimiz bir merkebe binip, müslümanlar da kendisi 
ile beraber yürüyerek Abdullah b. Ubey'e gittiler. Gidilen yol çorak bir yerdi. 
Peygamber Abdullah b. Ubey'in yanma vardığında Abdullah Peygamberimiz'e: 
"Benden uzak dur. Vallahi merkebinin pis kokusu beni rahatsız ediyor" dedi. 
Bunun üzerine Ensar'dan birisi (Abdullah b. Revaha), Abdullah b. Ubey'e "Vallahi 
Hz. Peygamber'in merkebi senden çok daha güzel kokuyor" diye karşılık verdi. 
Abdullah b. Ubey'in etrafındakilerden birisi bu söze çok sinirlenerek onun adına 
karşılık verdi. Peygamberimiz ve Abdullah'ın yanındaki kişiler biribirlerine 
öfkelenerek hurma değnekleri papuçları ve yumruklarıyla kavgaya tutuştular. 
Daha sonra: Eğer müminlerden iki grup birbirleri ile savaşırlarsa aralarını bulup 
barıştırmaye tinin onlar hakkında nazil olduğu söylendi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3357 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Ebu Cehil'in ne yaptığını, kim öğrenip gelecek?" 
buyurdu. Bunun üzerine Abdullah b. Mesûd (r.a.) gitti ve Ebu Cehil'i Afra'nm iki 
oğlu tarafından vurularak yere yığılmış gördü. Ibn Mesûd, Ebu Cehil'in sakalından 
tutarak: Ebu Cehil sen misin? dedi. Ebu Cehil: "Sizin öldürdüğünüz kişiden üstün 
bir kimse var mıdır?" Yahut da: "Kendi kavmi tarafından öldürülen kişinin 
üzerinde bir kimse var mıdır?" demiştir. Ravi Ebu Miclez, Ebu Cehil'in "Keşke 
beni öldüren kimse bir çiftçi olmasaydı" dediğini rivayet etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3358 



282 



Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.): bir gün" Kaab b. Eşrefi kim öldürebilir? Çünkü o Allah'a 
ve elçisine eziyet etmiştir" diye sordu. Muhammed b. Mesleme ise bunun üzerine: 
"Ey Allah'ın elçisi! Onu benim öldürmemi ister misin?" dedi. Peygamberimiz: 
"Evet isterim" buyurdu. Ibn Mesleme: "Öyle ise ona bazı şey söylememe (ve 
böylece bir hile hazırlamama) izin ver" dedi. Hz. Peygamber: "istediğini söyle" 
dedi. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme Kaab'm yanma vardı ve ona şöyle 
dedi: "Şu adam (yani Peygamber) bizden zekât istedi ve bizi darlığa düşürdü." 
Kaab, bu sözü işitince: "Vallahi daha çok yaka silkeceksiniz" dedi. Muhammed b. 
Mesleme: "Bir kere ona tabi olmuş bulunduk. Onun işinin nereye varacağını 
görmek için onu şimdi terke tmek istemiyoruz. Şimdi bana biraz ödünç vermeni 
istiyorum" dedi. Kaab: "Peki sen bana rehin olarak ne veriyorsun?" dedi. 
Muhammed b. Mesleme: "Neyi istersin?" dedi. Kaab: "Bana kadınlarınızı rehin 
verin, dedi. "Sen Arabm yakışıklısısm, kadınlarımızı sana nasıl rehin bırakırız? 
dedi. Kaab: "Öyle ise bana oğullarınızı rehin verin, dedi. Muhammed: "O zaman 
da birimizin oğlu hakkında: "Bu iki deve yükü hurma karşılığında rehin olan 
çocuktur," denilerek alay edilir. Fakat biz sana silahımızı, zırhımızı rehin 
bırakabiliriz" dedi. Kaab bu teklifi kabul etti ve Ibn Mesleme ona Haris, Ebu Abs 
b. Gebr ve Abbad b. Bişr ile gelerek belli bir vakitte rehni teslim edeceğini vadetti. 
Bu grup bir gece topluca gelerek Kaab'ı çağırdılar ve O da yanlarına indi. Ravi 
Sufyan Amr'm dışındaki ravilerin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kaab onların 
yanma inerken, karısı kendisine hitaben: "Dikkatli ol, ben bir ses işitiyorum... sanki 
kan dökecek birinin sesi!" dedi. Kaab: "Bu gelen Muhammed b. Mesleme ile onun 
süt kardeşi ve Ebu Naile'dir Üstelik mert adam geceleyin kılıçla vurulmaya çağrılsa 
bile kabul eder" dedi. Muhammed b. Mesleme arkadaşlarına: "Kaab geldiği 
zaman ben elimi onun başına uzatacağım. Onu sımsıkı tuttuğum zaman hemen 
öldürünüz" diye talimat verdi. Kaab b. Eşref onların yanma kılıcını kuşanmış 
şekilde indi. Onlar: "Güzel kokuyorsun" dediler. O: "Evet, Arap kadınlarının en 
güzel kokulusu benim hanımımdır" dedi. Muhammed b. Mesleme: "Koklamama 
müsaade eder misin?" dedi. Kaab bunu kabul edince Ibn Mesleme uzanıp kokladı 
ve sonra: "Bir daha koklayabilir miyim?" dedi. Bu defa Muhammed b. Mesleme, 



283 



Kaab b. Eşrefin başını sımsıkı yakaladı. Sonra arkadaşlarına: "Haydi vurunuz! 
dedi, ve bu şekilde Ibn Eşrefi öldürdüler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3359 



Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Allah Resulü ile beraber Hayber gazasına çıktık. Bir gece cemaat yürürken 

A A 

kafileden bir kimse Amir b. Ekva'ya "Hey Amir! Kısa vezinli şiirlerinden bize 

A 

dinletmez misin?" dedi. Şair bir kişi olan Amir hayvanından indi ve şiirini 
okuyarak kafile develerini yollandırdı: 

"Allahım! Sen olmasaydın biz ne hidayete erer, 

ne sadaka verir, ne de namaz kılardık. 

O halde canımız senin yoluna feda olsun, günahlarımızı affet! 
Düşmanla karşılaştığımızda ayaklarımızı sabit kıl. 
Gönüllerimize sükunet ve direnç ver. 
Çünkü biz savaşa çağrılırsak geliriz. 

Yardım istenildiğinde hemen koşarız." Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Şiirle 

A 

develeri yollandıran kimdir?" diye sordu. Sahabeler:" Amir b. Ekva "dediler. Hz. 

A 

Peygamber: "Allah Amir' e rahmet etsin!" dedi. Kafileden bir kimse: "Ey Allah'ın 

A A 

Resulü! Amir'in şehit olması kesin. Keşke Amir şimdi şehit olmasa da ondan biraz 
daha istifade edebilsek" dedi. Nihayet Hayber'e geldik ve Hayber halkını kuşattık. 
Kuşatma sırasında şiddetli bir açlıkla karşılaştık. Peygamberimiz: "Yüce Allah 
Hayber'in fethini müjdeledi" dedi. Hayber fethi müjdelendiği günün akşamı 
olunca mücahitler bir çok ateş yaktılar. Hz. Peygamber: "Bu ateşler nedir? Niçin 
yakıyorsunuz?" diye sordu. Sahabe: "Et pişirmek üzere" diye cevap verdiler. Hz. 
Peygamber: "Hangi et?" diye sordu. Sahabeler: "Evcil eşeklerin eti dedi." Hz. 
Peygamber: "O etleri dökünüz, kaplarını da kırmız!" buyurdu. Sahabelerden biri: 
"Etleri döksek ve kaplarını yıkasak olmaz mı? diye sordu. Resulüllah: "Yahut öyle 

A A 

yapınız" buyurdu. Bu seferde Amir'in kılıcı biraz kısa olduğundan Amir bu kısa 
kılıcıyla bir Yahudiye vurmak için baldırına saldırmıştı. Fakat kılıcın keskin yüzü 



284 



dönüp Amir'in dizine isabet etti ve bu yaradan dolayı vefat etti. Hayber'den 
döndükten sonra Peygamberimiz beni sessiz bir halde görünce, iki elimi tutarak: 
Ey Seleme "Neyin var?" dedi. Ben de ona: "Annem, babam, sana kurban olsun. 

A 

Bazıları Amir'in gazasının boşa gittiğini iddia ediyorlar" dedim. Peygamber: "Bunu 
kim söyledi? dedi. Ben: "Falancalar ve Useyd b. Hudayr "dedim. Peygamber: 
"Bunu söyleyen kimse yalan söylemiştir, (iki parmağını birleştirerek) Muhakkak ki 

A A 

Amir için iki ecir vardır" buyurdu ve sonra: "Şu muhakkak ki Amir, hem Allah'a 
itaat yolunda gücünü sarfeden bir cahid, hem de bir mücahiddir. Yeryüzünde bu 

A 

hasletlerle yürüyen Amir'in benzeri bir Arap pek az bulunur" diye tamamladı. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3363 

Berâe (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber (a. s.) Hendek savaşında (hendek kazılırken) bizimle beraber 
toprak taşıyor ve toprak karnının beyazlığını örtmüşken şöyle şiir okuyordu: 

"Yemin olsun ki, Ey Allahım sen olmasaydın biz ne hidayete erer, 

ne sadaka verir ne de namaz kılardık. 

Şu kâfirler Islâma davetimizi kabul etmediler. 

Artık sen onlara karşı bize sekinet indir!" Bazen de 

"Bu topluluk Islâma davetimizi kabul etmedi. 

Onlar bizim çekindiğimiz fitneyi çıkarmak istediklerinde, onlara karşı bize 
sekinet indir!" diyor ve bu sözleri söylerken sesini iyice yükseltiyordu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3365 
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 



285 



Biz hendek kazarak omuzlarımız üzerinde toprak taşırken Peygamberimiz (a. s.) 
yanımıza geldi ve: "Allahım! Gerçek hayat Ahiret hayatı! Bu yüzden Muhacir ve 
Ensar'a mağfiret eyle!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3366 

Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre, Peygamberimiz (a. s.) şöyle buyurmuştur: 

"Allahım! Gerçek hayat Ahiret hayatı! 

Bu yüzden Muhacir ve Ensar'a mağfiret eyle!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3367 

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatır: 

Bir gün sabah namazı ezanı okunmadan önce yola çıktım. O günlerde Hz. 
Peygamber'in (a. s.) sağmal develeri Zukared merasında otluyordu. Giderken 
Abdurrahman b. Avf m hizmetçisi yolda bana rastladı ve: "Hz. Peygamber'in 
sağmal develeri kaçırıldı," dedi. Ben: Kim kaçırdı? diye sordum. Köle:" Gatafan 
kabilesi" diye cevap verdi. Ben üç kez: Ey erkenciler yetişin! diye, sesimi 
Medine'nin iki kara taşlığı arasındaki halka duyuracak şekilde haykırdım. Sonra 
yüzümün doğrultusuna arkalarından süratle koştum. Nihayet onlara Zukared 
mevkiinde yetiştim. Adamlar develeri sulamaya başlamışlardı. Hemen onlara ok 
atmaya başladım çünkü iyi bir atıcıydım. Ok atarken de: 

"Ben Ekva oğluyum bu gün alçakların öleceği gündür" diyerek recezler 
söylüyordum. Neticede develeri kurtardığım gibi onlardan otuz tane elbiseyi de 
ganimet olarak ele geçirdim. Sonra Peygamber (a. s.) ve sahabe geldiler. Ben: Ey 
Allah'ın elçisi! Bu adamların su içmelerine bile fırsat vermedim. Şu anda susuz 
olduklan için (şimdi su tedariki ile meşgul olacaklardır) peşlerine bir müfreze 
gönder dedim. Hz. Peygamber: "Ey Ekva oğlu! Sen alacağını aldın. Artık onlara 
yumşaklık göster" buyurdu. Bunun üzerine döndük. Hz. Peygamber beni 
Medine'ye kadar devesi üzerinde terkisine aldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3371 



286 



Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) (annem) Ümmü Suleym'i harbe götürürdü. 
Peygamberimiz harbe gittiği zamanlarda beraberinde Ensardan bazı kadınlar da 
bulunurdu. Bunlar su taşırlar ve yaralıları tedavi ederlerdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3375 
Bureyde'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) on dokuz gazaya çıkmış ve bunlardan sekiz tanesinde 
bizzat savaşmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3384 
Seleme (r.a.) şöyle anlatır: 

"Hz. Peygamber (a. s.) ile yedi gazaya katıldım. Hz. Peygamber'in gönderdiği 
seriyelerin ise dokuzunda bulundum. Bir seferinde kumandan Ebu Bekr diğer 
birinde ise Usame b. Zeyd idi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3386 
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: 

Altı kişilik bir birlik içinde, Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber bir gazaya çıktık. 
Sırayla bindiğimiz bir devemiz vardı. Artık ayaklarımız delinmişti. Benim de iki 
ayağım delinmiş, tırnaklarım dökülmüştü. Bunun için ayaklarımıza bez parçaları 
sarıyorduk. Ayaklarımızı bu şekilde bez parçalarıyla sardığımız için bu sefere 
Zatu'r-Rik'a adı verildi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3387 



287 



YÖNETİMLE İLGİLİ HÜKÜMLER 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar (Arap kabileleri) şu iş 
(Emirlik) hususunda Kureyş'e tabidir. Arapların müminleri, Kureyş'in 
müminlerine; müşrikleri de Kureyş'in müşriklerine tabidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3389 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde iki kişi de kalsa bu iş 
(Emirlik) Kureyş'ten ayrılmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3392 
Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Babam ile beraber Peygamber'in (a. s.) huzuruna girdim ve onun şöyle 
buyurduğunu işittim: "Kendilerinden on iki tane halife çıkmadıkça bu iş son 
bulmayacaktır." Sonra söylediklerini işitememiştim. Bu yüzden babama: Hz. 
Peygamber ne söylemişti? diye sordum. Babam: "Bunların hepsi Kureyş'tendir, 
buyurdu" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3393 
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatıyor: 

Babam yaralandığı zaman yanma gittim. Etrafında toplananlar kendisini 
överek, "Allah seni hayırla mükâfatlandırsın" dediler. Babam Ömer "Hem ümitli, 
hem endişeliyim" dedi. Yanındakiler: "Yerine birini halef tayin et" dediler. Ömer 
"Sizin yapmanız gereken işleri hayattayken yaptığım gibi ölüyken de ben mi 
üstleneyim? Bu hilafetten olan payımın ne az ne çok ihtiyaç miktarı kadar 



288 



olmasını, arzu etmişimdir. Yerime bir halef tayin edersem bu mümkündür, çünkü 
benden üstün olan Ebu Bekr böyle yapmıştır. Eğer halef tayin etmezsem, benden 
üstünlüğü şüphesiz olan Allah Resulü de halef tayin etmemiştir" dedi. Abdullah 
Babam, Hz. Peygamber'i zikrettiği zaman onun da bir halef tayin etmeyeceğini 
anladım, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3399 
Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bir defasında amca oğullarımdan iki kişi ile birlikte Peygamberimizin huzuruna 
girdim. Bu iki kişiden birisi: "Ey Allah Resulü! Yüce Allah'ın sana verdiği yerlerin 
birinin idaresini bana ver" dedi. Öbürü de buna benzer bir talepte bulundu. 
Bunun üzerine Hz. Peygamber (a. s.): "Vallahi biz bu işe ne onu açıkça talep eden 
birini tayin ederiz, ne de ona tamah edeni" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3402 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Haberiniz olsun ki hepiniz 
çobansınız ve her biriniz idaresi altmdakilerden sorumludur: insanların yöneticisi 
olan kimse çobandır ve eli altmdakilerden sorumludur. Erkek, ev halkının 
çobanıdır ve eli altmdakilerden sorumludur. Kadın, evi ve çocuklarının çobanıdır 
ve ailesinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malının çobanıdır ve ondan 
sorumludur. Haberiniz olsun, her biriniz birer çobandır ve elinin altmdakilerden 
sorumludur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3408 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Bir gün Allah Resulü (a. s.) aramızda ayağa kalkarak devlet malına hıyanetten 
bahsetti. Bunun günahının çok ağır olduğunu anlattı. Sonra şöyle buyurdu: "Sakın 



289 



hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda böğüren bir deve ile gelerek bana: "Ey 
Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey 
yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet 
gününde boynunda kişneyen bir at ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana 
yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu 
haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda 
meleyen bir koyun ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken 
bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" 
demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda çığlık atan bir kimse ile 
gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin 
için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın 
hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda dalgalanan bir elbise ile gelerek bana: "Ey 
Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey 
yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet 
gününde boynunda altın ve gümüş ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana 
yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu 
haber vermiştim" demeyeyim." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3412 
Ebu Humeyd Saidi'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamberimiz, Esd kabilesinden Ibn Lutbiye denilen bir kimseyi memur 
olarak, Ravi Amr ve Ibn Ebu Ömer'e göre ise zekât memuru olarak 
görevlendirmişti. Bu kişi görevden dönüp Medine'ye geldiği zaman: "Şu sizin zekât 
malınız, bu da bana verilen hediye mal" dedi. Hz. Peygamber, hemen minber 
üzerinde kalkıp ve Allah'a hamd ettikten sonra şöyle buyurdu: "Zekât toplamaya 
gönderdiğim şu memura ne oluyor! Gelmiş: Şu sizin malınız, bu da bana hediye 
verilenler, diyebiliyor. Bu adam babasının yahut annesinin evinde otursaydı 
kendisine bir hediye verilir miydi, verilmez miydi, görürdü. Muhammed'in nefsi 
elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir kimse kamu malı olan bir şeyi haksız yere 
ele geçirirse Kıyamet gününde o malı boynunda taşıyarak getirir. Çaldığı hayvan 
deve ise, boynunda böğüre böğüre; sığır ise avaz avaz böğürerek; koyun ise acı acı 



290 



meleyerek gelir." Bundan sonra Hz. Peygamber iki elini koltuk altı beyazlığı 
görünene kadar kaldırdı. Sonra da iki defa: "Allahım! Tebliğ ettim mi?" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3413 
Ibn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan idarecilere de 
itaat edin. ayeti Peygamberimizin bir birliğin kumandanı olarak gönderdiği 
Abdullah b. Huzafe b. Kays ile ilgili olarak nazil olmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3416 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim bana itaat ederse o Allah'a 
itaat etmiştir. Her kim de bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiştir. Kim de Emîre 
(idareciye) itaat ederse o, bana itaat etmiştir. Her kim Emîre isyan ederse, bana 
isyan etmiştir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3417 
İbn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman bir kimsenin, hoşlandığı 
ve hoşlanmadığı hususlarda (amirlerini) dinlemesi ve itaat eylemesi gereklidir. 
Allah'a isyan içeren bir işin yapılmasının emrolunması hâli müstesnadir. Böyle bir 
durumda ise itaat söz konusu değildir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3423 
Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) bir seriye gönderdi ve onlara bir kimseyi kumandan tayin 
etti. Kumandan: bir ateş yaktı ve beraberindekilere "ateşe giriniz" diye emretti. 



291 



insanların bazıları ateşe girmek istediler. Diğerleri ise: Biz zaten ateşten kaçtık 
dediler. Bu husus Resulüllah'a anlatılınca Resulülllah ateşe girmek isteyenlere 
seslenerek: "Eğer bu ateşe girseydiniz Kıyamet gününe kadar onun içinde 
kalacaktınız." Diğerlerine de güzel söz söyledi ve "Allah'a isyan edildiği yerde itaat 
olmaz, itaat sadece iyi işlerde olur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3424 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Devlet başkanı, milleti için bir 
kalkandır. Onun ardında (kumandası altında) harp edilir. Onun sayesinde 
(düşmandan) korunulur. Eğer o halkına Yüce Allah'a takvayı emreder ve adaletle 
hareket ederse, bu emir ve adaleti sebebiyle ecir kazanır. Eğer takva ve adaletle 
yönetmezse bundan dolayı günaha girer." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3428 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarını Peygamberler idare 
ederdi. Bir Peygamber öldüğünde, onun yerine bir başka Peygamber geçerdi. 
Şüphesiz ki benden sonra Peygamber gelmeyecektir. Ancak halifeler gelecek ve 
sayıları çok olacaktır." Sahabe: "Halifeler birden çok olursa ne yapalım?" diye 
sordular. Hz. Peygamber: "Ettiğiniz biate sırasıyla bağlı kalınız ve onlara haklarını 
veriniz. Onlar da kendilerine tabi olanların haklarından sorumludurlar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3429 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Resulüllah (a. s.): "Benden sonra bir takım kayırmalar ve hoşlanmayacağınız 
işler meydana gelecek" buyurdu. Sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Bu işlere 



292 



erişenler nasıl hareket etmeliler?" dedi. Peygamberimiz, "Üzerinize düşen görevi 
yerine getirir, haklarınızı da Allah'tan istersiniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3430 
Useyd b. Hudayr'm (r.a.) anlattığına göre: 

Ensar'dan birisi Hz. Peygamber (a. s.) ile başbaşa olduğu bir sırada: "Falanca 
gibi bana da bir memuriyet (tahsildarlık ya da valilik) vermez misin?" dedi. Hz. 
Peygamber: "Benden sonra bir takım kayırmalara rastlayacaksınız. Ancak sizler 
Kevser Havuzu başında bana kavuşuncaya kadar sabrediniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3432 
Huzeyfe b.Yemân (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

insanlar Hz. Peygamber'e (a. s.) iyi şeylerden soruyorlar, ben ise başıma gelir 
endişesiyle ona kötü şeyler hakkında soruyordum. Bu endişe ile bir kere: "Ey 
Allah'ın Resulü! Biz koyu bir cehalet ve kötülük içinde idik. Sonra Allah bize şu 
hayrı (islâm dinini) getirdi. Artık bu hayır ve saadetten sonra gelecek bir şer ve 
fitne var mıdır?" diye sordum. Hz. Peygamber: "Evet vardır" buyurdu. Ben: "O 
şerden sonra bir hayır gelecek mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet, ama bunun 
içinde bir fesat ve bulanıklık bulunacak" dedi. Ben: "O hayrın bulanıklığı nedir?" 
dedim. Hz. Peygamber: "O devrin amirlerinden bir zümre, benim sünnetimden 
başka yollar tutacaklar ve ümmeti başka yollara götürecekler. Bazı hareketlerini 
tasvip edecek, bazılarını ise yadırgayacaksın" buyurdu. Ben: "Bu bulanık 
dönemden sonra yine şer ve fesat devri gelecek mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet 
gelecek. O devirde bir takım kişiler halkı Cehennem kapılarına çağıracak. Onların 
davetine icabet edeni Cehenneme sürükleyecek" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın 
Resulü!, Bu davetçiler zümresini bize tanıt," dedim. Hz. Peygamber: "Peki 
tanıtayım: Onlar bizden bir zümredir ve bizim dilimizle konuşurlar" buyurdu. 
Ben: "Ey Allah'ın Resulü! O uğursuz devire yetişirsem nasıl davranayım?" dedim. 
Hz. Peygamber: "Müslümanların cemaatından ve onların başında bulunanlardan 
ayrılmaz, onlara itaat edersin" buyurdu. Ben: "Onların birlik ve beraberliği ve 



293 



başlarında bir reis olmazsa?" dedim. Hz. Peygamber: "O takdirde bu fırkaların 
hepsinden uzak dur. Bu ayrılman bir ağaç kökünü ısırmak gibi (meşakkatli) olsa 
bile. Artık ölüm gelinceye kadar böyle kal!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3434 
Ibn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Emîrinin yaptığı bir şeyi kötü bulan, 
sabretsin hemen baş kaldırmasın. Çünkü kim islâm camiasından bir karış 
ayrılarak ölürse, bu cahiliye ölümüdür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3438 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hudeybiye gününde bin dört yüz kişi idik. Ağacın altında Peygamberimize, bir 
elini Hz. Ömer tutmakta iken biat ettik. Bu ağaç büyük bir diken ağacı idi. Hz. 
Peygamber'e biatimiz ölmek üzerine değil, kaçmamak üzerineydi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3449 

Hazn b. Museyyeb (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Babam Museyyeb, ağaç yanında Hz. Peygamber (a. s.) ile biat eden 
sahabelerden biri idi. Biz (ertesi sene) hacı kafilesi olarak yola çıktık. (Hudeybiye 
mevkiine geldiğimiz zaman) bu ağacın bulunduğu yeri bulamadık. Eğer o ağacı 
görmüşseniz, daha iyi anlarsınız. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3459 

Seleme b. Ekva'nm (r.a.) azatlısı Yezit b. Ebu Ubeyd şöyle anlatır: 



294 



Ben Seleme'ye Hudeybiye gününde Hz. Peygamber'e (a. s.) ne üzerine biat 
ederek ahitleştiniz? diye sordum. Seleme: "Ölmek üzere" diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3462 

Abdullah b. Zeyd'in (r.a.) rivayetinde Abbad b. Temim şöyle anlatır: 

Birisi Abdullah b. Zeyd' e gelerek: "Şu Ibn Hanzala insanlardan biat alarak 
ahitleşiyor" dedi. Ibn Zeyd ise: "Ne üzerine biat alıyor?" diye sordu. O kişi: "Ölüm 
üzerine" dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Zeyd: "Ben, Hz. Peygamber'den (a. s.) 
sonra kimseye ölmek üzere biat etmem!" diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3463 

Seleme b. Ekva'nm (r.a.) rivayetinde Yezid b. Ebu Ubeyd şöyle anlatır: 

Seleme b. Ekva, (Medine'de) Haccac'm yanma gitmiş ve Haccac ona: "Ey Ekva 
oğlu! Sen iki ayağının ökçesine basarak gerisin geri döndün ve çöl Arabi mı 
(bedevi) oldun?" demiş, Seleme ise: "Hayır (geri dönmedim), fakat Peygamberimiz 
çölde oturmama izin verdi" karşılığını vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3464 
Mucaşi' b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ben, Peygamber'e (a. s.) geldim, hicret etmek üzere kendisine biat edecektim. 
Bunun üzerine: "Artık hicret etme dönemi geçmiştir. Fakat islâm'a girmek, cihat 
etmek ve iyilik yapmak üzere biat edebilirsin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3465 
İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Mekke'nin fethi günü şöyle buyurmuştur: " (Fetihden 
sonra, artık Mekke'den Medine'ye) hicret sona ermiştir. Bundan sonra yalnız cihat 



295 



için ve cihat niyetiyle (vatandan) çıkılabilir. Bu yüzden cihada çağrıldığınızda 
hemen koşunuz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3467 
Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) hicret hakkında soruldu. Bunun üzerine: "Fetihden sonra 
artık (Mekke'den Medine'ye) hicret dönemi sona ermiştir. Bundan sonra 
Mekke'den cihada ve cihada niyetle çıkılabilir. Bu yüzden cihada çağrıldığınızda 
hemen koşunuz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3468 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bir bedevi, Hz. Peygamber'e hicret edeyim mi? diye sordu. Hz. Peygamber 
(a. s.): "Vah sana! Hicret çok çetin bir iştir. Senin develerin var mı?" buyurdu. 
Bedevi: "Evet" dedi. Hz. Peygamber: "Onların zekâtlarını veriyor musun?" diye 
sordu. Bedevi: "Evet veriyorum" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Öyle ise 
sen uzak beldelerde çalışabilirsin. Çünkü Allah emeğinden hiç bir şeyi zayi etmez" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3469 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Mümin kadınlar, Hz. Peygamber'in (a. s.) yanma hicret ettikleri zaman Yüce 
Allah'ın şu kavli ile imtihana çekilerek biat ederlerdi: Ey Peygamber! Mümin 
kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek 
hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman. Hz. Aişe devamla: Mümin 
kadınlardan bu şartları kabullenen herkes artık Peygamber'e biat ederek 
sorumluluk altına girmiş olurdu. Hz. Peygamber, kadınlar bu şartları kendi dilleri 
ile ikrar ettikleri zaman onlara hitaben: "Artık gidiniz, biatinizi kabul ettim!" 



296 



buyurdu. Allah'a yemin ederim ki Hz. Peygamber'in eli hiçbir kadının eline 
dokunmamış onlardan sözlü biat almıştır. Hz. Aişe daha sora: Allah'a yemin olsun 
ki, Hz. Peygamber kadınlardan Allah'ın emrettiğinin dışında bir şartla asla biat 
almadı. Ve onun avucu da hiçbir kadının avucuna dokunmadı. Hz. Peygamber 
kadınlardan biat aldığı zaman onlara hitaben: "Biatinizi kabul ettim" buyururdu, 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3470 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz Hz. Peygamber'e (a. s.) emirlerini dinlemek ve itaat etmek üzere biat ederdik 
de o bize: "Gücünün yettiği kadar" buyururdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3472 
Ibn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Uhud günü Hz. Peygamber (a. s.) beni savaşla ilgili olarak teftiş etti. O zaman 
on dört yaşında olduğum için bana izin vermedi. Sonra Hendek günü beni gözden 
geçirdi. O zaman da on beş yaşında idim. Bu defa bana -savaşa girmeğe- izin 
verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3473 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Mushaf ile düşman toprağına sefer edilmesini 
yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3474 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 



297 



Hz. Peygamber (a. s.) idmana çekilmiş atlarla Hafya'dan Seniyyetul-Veda'ya 
kadar, idman yaptırılmamış atlarla da Seniyye'den Beni Zurayk Mescidine kadar 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Atların alınlarına dökülen yelelerinde 
Kıyamet gününe kadar hayır vardır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3478 
Urve Barikî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Atlar, alınlarına dökülen yelelerinde 
Kıyamet gününe kadar hayır bağlı olan hayvanlardır. Bu hayır, (Ahirette) ecir ve 
(dünyada) ganimettir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3480 
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Atın alnında bereket vardır." 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3482 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Kendi yolunda (cihada) 
evinden sırf Allah yolunda cihat için, sırf ona iman ettiğinden dolayı ve 
Peygamberini tasdik ettiğinden dolayı çıkan kimseyi Cennete koymayı ya da nail 
olduğu sevap ve ganimetle içinden çıkmış olduğu evine sağ salim geri döndürmeyi 
teminat vermiştir. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ediyorum ki 
Allah yolunda açılan her bir yara Kıyamet gününde yeni açıldığı andaki şekli 



koşu yarışı yaptı. Abdullah b. Ömer de yarış edenler arasında idi. 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3477 




298 



üzere gelecek; rengi kan rengi fakat kokusu misk kokusu olacaktır. Muhammed'in 
nefsi elinde olan Allah'a yeminle söylüyorum, müslümanlara zorluk vermeyecek 
olsa Allah yolunda gaza eden hiçbir seriyeden asla geri kalmazdım. Fakat onların 
hepsini bineklere yükleyecek varlığa ne ben ne de onlar sahipler! Bu yüzden 
cihattan geri kalmalan onlara ağır geliyor. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a 
yemin ediyorum ki Allah yolunda gaza ederek öldürülmeyi, sonra yine gaza edip 
öldürülmeyi, sonra tekrar gaza edip öldürülmeyi ne kadar arzu ederdim!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3484 



Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Ölüp de Allah katında bir hayra 
malik olan hiçbir nefsi ne takrar dünyaya dönmesi, ne de dünya ve dünyadaki her 
şeyin kendisinin olması sevindirebilir, yalnız şehit müstesnadır. Çünkü o, şehit 
olmanın faziletini gördüğü için tekrar dönmeği (yani dirilmeği) ve dünyada 
yeniden şehit olmayı temenni eder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3488 



Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber'e (a. s.): "Hangi ibadet Yüce Allah yolunda yapılan cihada denk 
olabilir?" diye soruldu. Hz. Peygamber: "Ona gücünüz yetmez" buyurdu. Bu soru 
iki ya da üç defa tekrar edildi. Hz. Peygamber bu suallerin hepsinde: "Ona 
gücünüz yetmez" cevabını veriyordu. Üçüncü defasında: "Allah yolunda savaşan 
mücahidin benzeri oruç tutan, namaz kılan ve Allah yolunda cihat eden mücahit 
evine dönünceye kadar orucundan ve namazından hiç gevşemeyerek Allah'ın 
ayetlerine uyan kimsedir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3490 



299 



Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda (cihat için) yapılan bir 
sabah veya akşam seferi, dünyadan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3492 
Sehi b. Sa'd Saîdî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kulun Allah yolunda yürüyeceği bir 
sabah yürüyüşü dünyadan ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3493 
Ebu Eyyûb'un (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Sabah veya akşam herhangi bir 
zamanda Allah yolunda yürüyüş, üzerine güneş doğup batan her şeyden daha 
hayırlıdır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3495 
Ebu Saîd Hudrî (r.a) şöyle anlatmaktadır: 

Bir kimse Peygamberimize gelip: "insanların en faziletlisi hangisidir?" diye 
sordu. Hz. Peygamber: "Malı ile, canı ile Allah yolunda cihat eden kimsedir" 
buyurdu. O kişi: "Sonra kimdir?" dedi. Hz. Peygamber: "Kuytu bir yerde Rabbine 
ibadet eden ve insanları kendi şerrinden rahat bırakan kimsedir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3501 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Biri diğerini öldürüp sonra Cennete 
giren iki kimseyi Allah rızası ile karşılar" buyurdu. Sahabeler: "Bu nasıl olur? Ey 



300 



Allah'ın Resulü!" dediler, "ilki, Yüce Allah yolunda cihat ederken şehit olur. Sonra 
Allah onu öldürene tevbe ve hidayet nasip eder de müslüman olur. Sonunda O da 
Yüce Allah yolunda cenk eder ve neticede şehit düşer" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3504 
Zeyd b. Halit Gühenî'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda gaza edecek bir askeri 
(teçhizatını temin ederek) hazırlayan kimse de cihat etmiş olur. Yine cihada 
gidenin ailesiyle en iyi şekilde ilgilenme hususunda onun yerini alan kişi de cihat 
etmiş olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 351 1 
Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

"Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ileAllah 
yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz. "Bu ayet nazil olduğu zaman 
Hz. Peygamber Zeyd'e emir verdi, o da bu ayeti yazacağı bir kürek kemiği getirdi. 
Bu sırada Ibn Ummü Mektum körlüğünü Peygamber'e arzetti. Bunun üzerine: 
Müminlerden özürsüz olarak oturanlar mücahitlerle eşit olamaz... kaydı nazil oldu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3516 
Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

"Bir kimse (Süveyd'in hadisinde: bir kimse Uhud gününde): Ey Allah'ın Resulü! 
(Cihat ederken) öldürülürsem nerede olacağım?" diye sordu. Hz. Peygamber: 
"Cennette olacaksın" buyurdu. Bu cevap üzerine o kişi elinde bulunan hurmaları 
yere attı ve ölünceye kadar (düşmanla) savaştı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3518 



301 



Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ensar kabilesinin Nebit oğullarından bir kimse Hz. Peygamber'in (a. s.) 
huzuruna geldi ve: "Ben şahadet ediyorum ki Allah'tan başka ilah yoktur ve sen 
muhakkak onun kulu ve elçisisin" dedi. Sonra ileri atıldı ve şehit düşünceye kadar 
savaşmaya davam etti. Peygamberimiz, şehit düşen bu kimse hakkında: "Şu kişi, az 
iş yaptı fakat çok ecre nail oldu" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3519 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

ismini almış olduğum amcam (Enes b. Nadr), Bedr'de Hz. Peygamber (a. s.) ile 
beraber bulunamamıştı. Bu durum kendisine çok ağır geldiğinden: "Ben 
Resulüllah'm katıldığı ilk savaşta bulunamamıştım. Eğer Allah bana bundan sonra 
Hz. Peygamber'in yanında şehit olma yeri daha gösterirse Allah benim ne 
yapacağımı biliyor" demiş. Ve daha fazlasını söylemekten çekinmişti. Nihayet 
Uhud gününde Hz. Peygamber ile beraber hazır bulundu. Bir ara S a d b. Muaz 
kıbleye yöneldi. Enes b. Nadr ona hitaben: "Ey Ebu Amr! nereye? Ah şu güzelim 
cennet kokusuna! Onu Uhud'da hissediyorum" dedi ve arkasından müşriklerle 
savaşmaya başladı, nihayet şehit düştü. Enes b. Nadr'm cesedinde kılıç darbesi, 
mızrak dürtmesi ve ok saplanması olmak üzere seksenden fazla yara bulundu. Kız 
kardeşi olan halam, Rubey bt. Nadr "Kardeşimi ancak parmaklarından 
tanıyabildim" demiştir. Ve şu ayet (bu gibiler hakkında) indi: Müminler içinde 
Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var! işte onlardan kimi sözünü yerine 
getirip o yolda canını vermiştir, kimi de bunu beklemektedir. Onlar hiçbir surette 
sözlerini değiştirmediler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3523 
Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bedevi bir kimse Hz. Peygamber'e geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bir kısım insan 
ganimet için, bir kısım ise halk arasında anılmak için, bir kısım insan da ne kadar 



302 



yiğit olduğu görülsün diye savaşıyor. Acaba Allah yolunda cihat eden kimdir?" diye 
sordu. Hz. Peygamber (a. s.): "Kim Allah'ın iradesi en yüksek olsun diye cihat 
ederse ancak onun cihadı Allah yolundadır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3524 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Amellerin karşılığı ancak niyete 
göredir. Bir kimsenin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur. Kimin 
hicreti Allah'a ve Rasulüne yönelmiş ise, onun hicreti Allah'a ve Resulünedir. Kim 
de bir dünyalığa erişmek veya bir kadınla evlenmek için hicret etmişse, onun 
hicreti de Allah'ın ve Resulünün rızasına değil hicretine sebep olan şeyedir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3530 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Milhan kızı Ümmü Haram'm ziyaretine gelirdi de o da 
kendisine yemek ikram ederdi. O sırada Ümmü Haram, Ubade b. Samit'in 
nikâhında idi. Yine bir gün Hz. Peygamber Ummü Haram'm yanma girdi. Sonra 
Ummü Haram oturdu ve Hz. Peygamber'in başını tarayıp temizledi. Ardından 
Hz. Peygamber bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram 
dedi ki; ben: Ey Allah'ın Resulü! Seni ne güldürüyor?, diye sordum. O da: 
"Ümmetimden bazı insanlar deniz üstünde hükümdarların tahtlarına kuruldukları 
gibi (yahut tahtlarına kurulmuş hükümdarlar gibi) binerek Allah yolunda deniz 
harbine gider halde gösterildi de ona gülüyorum" buyurdu. Ben: Ey Allah'ın 
Resulü! Beni de o deniz gazilerinden kılması için Allah'a dua ediniz diye rica 
ettim. Hz. Peygamber benim için dua etti. Sonra Resulüllah başını yastığa koyarak 
bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Yine ben: Ey Allah'ın 
Resulü! Seni ne güldürüyor? diye sordum. Hz. Peygamber bu defa da önce dediği 
gibi: "Bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin Allah yolunda gazaya gitmeleri 
gösterildi" dedi. Ümmü Haram der ki, ben: Ey Allah'ın Resulü! Seni ne 
güldürüyor? Beni o gazilerden kılması için Allah'a dua ediver dedim. Hz. 




303 



Peygamber: "Hayır, sen birincilerdensin" buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ümmü 
Haram bt. Milhan, Muaviye b. Ebu Süfyan'm (Şam valiliği) zamanında ve onun 
kumandasında (cihada açılan bir) gemiye binmiş fakat denizden çıktığı sırada, 
bindirildiği hayvandan düşerek şehit olmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3535 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Vaktiyle biri yolda giderken yol 
üstünde bir diken dalı buldu. Onu alıp yoldan dışarıya attı. Yüce Allah da onun bu 
amelini hüsnü kabul buyurup günahlarını bağışladı." Sonra Resulüllah şöyle 
buyurdu: "Şehitler beş kısımdır: Vebadan, ishalden ve suda boğulmaktan ölenlerle 
yıkık altında kalan ve bir de Yüce Allah yolunda şehit olan yani öldürülen." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3538 
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

"Hz. Peygamber (a. s.) veba (taun) hastalığından ölen her müslüman şehit 
sayılır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3540 
Muğire'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden bir grup her tarihte 
hakka açıkça sahip çıkmaya devam edecekler. Allah'ın emri (Kıyamet) gelinceye 
kadar bu böyle devam edecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3545 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 



304 



Malik' e Peygamberimiz: "Sefer bir tür azaptır. Seferdeki kişinin uyumasını, 
yemesini, içmesini engeller. Bu yüzden yolcu olanınız seferdeki işini bitirince biran 
önce ailesinin yanma dönsün" buyurduğu sana nakledildi mi? diye sordum. Malik: 
"Evet" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3554 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) (seferden dönüşünde) evine geceleleyin girmezdi. Onların 
yanma ya sabah ya da akşam vaktinde gelirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3555 

AV VE HAYVAN KESİMİNE AİT HÜKÜMLER İLE ETİ YENEN 
HAYVANLAR 

Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ey Allah'ın Resulü! Ben eğitilmiş köpekleri av peşine salıveririm ve onlar bana 
avı tutarlar, onları salıverirken besmele de çekiyorum, dedim. Hz. Peygamber (a. s.): 
"Öğretilmiş köpeğini besmele çekerek salıverdiğin zaman o avın etini ye!" 
buyurdu. Ben: Köpekler avı öldürürse? diye tekrar sordum. "Başka bir köpekle 
beraber tutmamışlarsa, sırf senin köpeğin avı öldürse de yine etini ye!" buyurdu. 
Bu sefer ben: Bir de ben ok atıyor ve avı vuruyorum, dedim. Hz. Peygamber: 
"Oku attığın zaman avı delerse o avı da ye! Fakat ava okun enli tarafı çarparak 
(onu öldürürse) böylesini yemezsin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3560 
Ebu Sa'lebe Huşenî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ben Hz. Peygamber'e (a. s.) gelerek: Ey Allah'ın Resulü! Biz kitap ehli bir 
kavmin arasında yaşıyor, onların kaplarmdn yemek yiyoruz. Bir de av yerinde 

305 



bazen yayımla, bazen de eğitilmiş ve eğitilmemiş köpeğimle avlanıyorum. 
Bunlardan hangisi helal olur, haber ver dedim. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: 
"Kitap ehli bir kavmin diyarında bulunduğunuzu, onların kaplanndan yemek 
yediğinizi söyledin. Eğer başka bir kap bulursanız, onların kaplarından yemeyin. 
Eğer onların kabından başka bulamazsanız, onların kabını yıkadıktan sonra 
kullanın. Av yerinde bulunman meselesine gelince, sen yayınla ele geçirdiğin avın 
üzerine besmele çekerek ye! Eğitilmiş köpeğinle de her ne avlarsan onu da Allah'ın 
ismini an, sonra ye! Eğitilmemiş olan köpeğinle avladığın avı ise henüz 
ölmemişken yetişip boğazlayabilirsen onu da ye." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3567 
Ebu Sa'lebe'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Oku attıktan sonra avı kaybedersen, 
ardından da onu bulursan kokmamış ise onu ye." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3568 
Ebu Sa'lebe'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) yırtıcı hayvanların azı dişi olanlarının etini yemeyi 
yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3570 
Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) bizleri, üzerimize Ebu Ubeyde'yi kumandan tayin ederek 
Kureyş'in kervanını karşılamak üzere bir sefere yollamış ve bizlere azık olarak bir 
dağarcık hurma vermiş başka bir şey bulamamıştı. (Sefer esnasında açlık tehlikesi 
belirdiğinden) Ebu Ubeyde onları bize teker teker veriyordı. Ravi Ebu Zubeyr dedi 
ki: Ben Cabir'e: O hurmalarla nasıl yapıyordunuz? diye sordum. Cabir: Biz o 
hurmayı, çocuk gibi emiyor, sonra da üzerine su içiyorduk. Bununla geceye 



306 



kadarki günlük gıdamızı karşılıyorduk. Bir de sopalarımızla selem ağacının 
yapraklarını silkiyor, sonra da onu su ile ıslatarak yiyorduk. Sonra Cabir şöyle 
devam etti: Biz sahil boyunca gittik. Sonunda bize yüksek bir kum tepesi gibi bir 
şey göründü. Onun yanma geldik. Bir de baktık ki o balina denilen hayvan! Ebu 
Ubeyde "Bu murdardır" dedi, sonra da: "Hayır, bizler Allah resulünün elçileriyiz 
ve Allah yolundayız. Şimdi de açlıktan ölme tehlikesindesiniz. Bu yüzden bunu 
yiyiniz" dedi. Artık biz onun yanında bir ay kaldık. Üç yüz kişi olduğumuz halde 
semizledik. Yeminle söylerim ki onun göz çukurundan testilerle yağ 
doldurduğumuzu ve ondan öküz büyüklüğünde parçalar kestiğimizi pek iyi 
bilmekteyim. Yine yeminle söylerim ki Ebu Ubeyde yanma on üç kişi alarak bu 
hayvanın göz çukuruna oturttu. Ve onun kaburga kemiklerinden birini alıp dikti. 
Sonra yanımızdaki en büyük deveyi semerledi ve deve bu şekilde onun altından 
geçti. Onun etinden haşlama yaptık. Nihayet Medine'ye döndüğümüzde Hz. 
Peygamber'in yanma varıp bu olayı anlattık. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "O, 
Allah'ın sizler için çıkardığı bir rızıktır. Yanınızda onun etinden bir parça varsa 
bize de tattırsanız?" buyurdu. Biz de ondan Hz. Peygamber'e gönderdik ve O da 
yedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3576 



Ebu Sa'lebe'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) eşek etini haram kılmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3582 

Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) eşek etini yemeyi yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3583 

Süleyman Şeybani (r.a.) şöyle anlatır: 



307 



Abdullah b. Ebu Evfa'ya, evcil eşeklerin eti hakkında sorduğumda şöyle cevap 
verdi: "Biz Hayber günü Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber bulunurken şiddetli bir 
açlığa düştük. Bu sırada şehirden dışarı çıkmakta bulunan düşmana ait eşekler ele 
geçirdik ve onları kestik. Artık tencerelerimiz de kaynıyordu. Birden Hz. 
Peygamber'in tellalı: "Tencereleri dökünüz, eşek etlerinden yemeyiniz!" diye 
duyurdu. Ben: Hz. Peygamber bunları ne sebeple haram kıldı ki? dedim. 
Aramızda böyle konuştuk. Neticede kimimiz; Hz. Peygamber onları kati ve ebedi 
olarak haram kıldı, kimimiz de; Onların henüz beşte biri alınmadığı için yasakladı 
dedik." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3585 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) eşek etini, onlar insanların eşyalarını taşıyan hayvanlar 
olduğu ve bu yüzden nakil vasıtalanndan bir kısmının yok olup gitmesini 
istemediği için mi, yoksa Hayber günü mü (beşte biri ayrılmadan kesilmiş 
olduğundan mı) yasakladı, bu hususu iyi bilmiyorum. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3591 
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bizler Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber Hayber seferine çıktık. Bu seferde Allah, 
müslümanlara Hayber'in fethini müyesser kıldı. Fethin olduğu gün akşam olunca 
mücahitler yer yer bir çok ateş yaktılar. Hz. Peygamber: "Bu ateşler nedir, niçin 
yakıyorsunuz?" diye sordu. Sahabeler: "Et Pişirmek için" dediler. Hz. Peygamber: 
"Ne eti?" dedi. Sahabeler: "Evcil eşeklerin eti" diye cevap verdiler. Bu cevap 
üzerine Resulüllah: "Onları dökünüz, kaplarını da kırmız!" emrini verdi. 
Sahabelerden biri (Ömer b. Hattab): "Ey Allah'ın Resulü! Etleri döküp de kabları 
yıkasak (olmaz mı)?" dedi. Hz. Peygamber: "O da olur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3592 



308 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber Hayberi fethettiğinde şehrin dışında bir takım eşekler ele 
geçirdik ve onlardan yemek yaptık. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in tellalı: 
"Dikkat! Allah ve Resulü bunu yasaklıyor. Çünkü bu şeytan işi bir pisliktir" diye 
duyurdu. Hemen etlerin kaynadığı kaplar boşaltıldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3593 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle nakletmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Hayber gününde evcil eşek etini yasakladı ve at eti yemeye 
ise izin verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3595 
Esma (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) zamanında bir at kestik ve onu yedik. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3597 

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) keleri yemenin hükmü sorulunca cevaben: "Ben onu ne 
yerim ne de haram kılarım" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3598 
Halid b. Velid'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber, Peygamber'in zevcesi Meymune'nin yanma 
girmiştir. Meymune onun ve Ibn Abbas'm teyzesidir. Onun yanında kızartılmış bir 
keler gördü. Bu keleri Meymune'nin kız kardeşi Hufeyde bt. Haris, Necid'ten 
getirmişti. Meymune bu keleri Hz. Peygamber'e takdim etti. Hz. Peygamber'e bir 



309 



yiyecek takdim edilirse mutlaka o yemekten kendisine anlatılır ve ismi söylenirdi. 
Hz. Peygamber elini kelere uzattı. Bu anda orada hazır bulunan kadınlardan biri 
Hz. Peygamber'e takdim ettiğiniz yemeğin ne olduğunu kendisine haber verin! 
dedi. Kadınlar: O kelerdir Ey Allah'ın Resulü! dediler. Peygamberimiz elini 
kaldırdı. Bunun üzerine Halid b. Velid: "Keler haram mıdır?" Ey Allah'ın Resulü! 
diye sordu. Hz. Peygamber: "Hayır, fakat o benim halkımın arazisinde bulunmaz. 
Ben de kendimi ondan tiksiniyor hissederim" dedi. Halid Ben keleri kendime çekip 
yedim, Hz. Peygamber gördüğü halde bunu yasaklamadı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3603 
İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Teyzem Ummü Hufeyd bir kere Hz. Peygamber'e (çöl armağanı olarak) bir 
miktar tereyağı, keş ve bir kaç keler hediye etmişti. Hz. Peygamber (a. s.) 
tereyağından ve keşten birer miktar yedi de tiksindiği için kelerleri bıraktı. Hz. 
Peygamber'in sofrasında keler yenilmiştir. Eğer keler haram olsaydı Hz. 
Peygamber'in yemek sofrası üzerinde yenilmezdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3604 
Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber yedi gazada bulunduk, (hepsinde) çekirge 
yiyorduk dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3610 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Bir seferde yürüyorduk, Merru Zehran'a geldiğimizde bir tavşanı ürkütüp 
kaçırdık. Seferde bulunanlar arkasından koştularsa da yorulup onu 
yakalayamadılar. Ben koştum ve tavşanı yakaladım. Müteâkiben onu Ebu Talha'ya 



310 



getirdim. Ebu Talha hayvanı kesti ve uyluğunu ve budunu Hz. Peygamber'e (a. s.) 
gönderdi. Bunu Hz. Peygamber'e ben getirdim, o da kabul etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 361 1 

Abdullah b. Muğaffel'in (r.a.) rivayetinde İbn Büreyde'nin anlattığına göre: 

Abdullah b. Muğaffel arkadaşlarından bir kimsenin sapan ile taş attığını 
görünce ona: "Böyle taş atma, iyi bil ki Hz. Peygamber (a. s.) sapanla taş atmayı 
hoş karşılamazdı (yahut) yasakladı. Zira sapan ile atılan taşla ne av avlanır, ne de 
düşman öldürülür. Ancak bu taş diş kırar ve göz çıkarır" demiştir. Abdullah b. 
Muğaffel, aradan bir zaman geçtikten sonra aynı şahsı yine sapanla taş atarken 
görünce ona: "Ben sana Hz. Peygamber'in sapanla taş atmayı hoş görmediğini 
yahut yasakladığını haber veriyorum ve seni hâlâ sapanla taş atmaya devam ediyor 
görüyorum! Bir daha sana böyle bir söz söylemem" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3612 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) hayvanların hapsedilip bağlanarak hedef yapılmalarını ve 
bu şekilde öldürülmelerini yasak etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3616 
Ibn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

İbn Ömer (r.a.) bir tavuğu dikerek ona ok atan bir grubun yanından geçmişti. 
Bu gençler, Ibn Ömer'in gelmekte olduğunu görünce dağıldılar. Bunun üzerine 
Ibn Ömer "Bu tavuğu kim nişangâh dikti? iyi biliniz ki Hz. Peygamber (a. s.) canlı 
bir hayvanı atış hedefi edinenlere lânet etti" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3618 



311 



KURBAN 



Gundub b. Sufyan (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Kurban bayramı günü Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber hazır bulundum. 
Namazı kıldı, namazı bitirip de selam verince, namaz bitmeden önce kesilmiş olan 
bazı kurban etleri ile karşılaştı. Bunun üzerine: "Kim namazdan önce kurbanını 
kestiyse onun yerine bir kurban daha kessin. Kim kesmemiş ise besmele ile kessin" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3621 
Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Dayım Ebu Bürde kurbanını namazdan evvel kesti. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.): "Senin bu koyunun yalnız et içindir" buyurdu. Ebu Burde: "Ey 
Allah'ın Resulü! Bende bir keçi oğlağı var" dedi. Hz. Peygamber: "Onu kurban et. 
Fakat senden başkasına yaramaz" buyurdu. Sonra da şunları ilâve etti: "Her kim 
namazdan evvel keserse ancak kendi nefsi için kesmiş olur. Her kim namazdan 
sonra keserse kurbanı tamam olmuş ve müslümanların sünnetine uymuş olur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3624 
Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) kurbanın birinci günü: "Her kim namazdan evvel 
kurbanını kesmiş ise iade etsin" buyurdu. Bunun üzerine birisi kalkıp: "Ey Allah'ın 
Resulü! Bu, et yeme arzu edilen bir gündür" dedi de komşularının ihtiyacından 
bahsetti. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendisini tasdik eder gibi oldu. O kişi: 
"Bende bir oğlak vardır ki bence et için kesilen iki koyundan daha iyidir. Onu 
(kurban olarak) keseyim mi?" diye sordu. Hz. Peygamber da ona müsaade etti. Ben 
onun aldığı bu müsaadenin başkasına ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Hz. 
Peygamber iki koç kesti. Ardından insanlar küçük bir koyun sürüsüne doğru gidip 
sürüyü aralarında taksim ettiler yahut parçalara ayırdılar. 



312 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3630 



Ukbe b. Amir'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), ona sahabelere vekaleten taksim etmek üzere bir koyun 
sürüsü vermişti. (Ukbe de bunları taksim ettikten sonra) geriye bir oğlak kalmıştı. 
Ukbe bunu Hz. Peygamber' e söylediğinde: "Onu da sen (Ravi Kuteybe 
arkadaşlarına dağıtmak üzere) kurban et" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3633 
Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) aklı karalı alaca ve boynuzlu iki koç kurban etti ve bunları 
kendi eliyle kesti. Keserken de ayağını onların yanlarına basıp besmele çekti ve 
tekbir getirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3635 
Rafı' b. Hadîc (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Ben: Ey Allah'ın Resulü! Yarın düşmanla karşılaşacağız. Halbuki yanımızda 
bıçak yok! diye sordum. "Hayvanın kendi kendine ölmemesi için acele davran. 
Kesim bol kan akıtan bir şeyle yapılır ve üzerine Allah'ın adı andırsa onu ye. 
Yalnız dişle tırnak müstesna. Bunun sebebini anlatayım: Diş bir kemiktir (kesmez), 
tırnak ise Habeş halkının bıçağıdır" buyurdu. Rafı' dedi ki: Biz bol deve ve koyun 
ganimetine nail olduk. Bu sırada develerden birisi kaçmıştı. Derken mücahitlerden 
bir kimse onu ok atıp vurdu da bu suretle hayvanı durdurdu. Bunun üzerine Hz. 
Peygamber (a. s.): "Bu hayvanlar vahşi hayvanlar gibi kaçıyorlar. Bunlardan 
herhangi biri kaçarsa işte böyle muamele ediniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3638 
Ebu Ubeyd (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

313 



Bayramda Ali b. Ebu Talip ile beraber bulundum. Ali hutbeden önce namazı 
kıldırdı ve hutbede: "Hz. Peygamber (a. s.) kurbanlarımızın etlerini (bekleterek) üç 
geceden sonra yemeyi bize yasakladı" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3639 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kimse kurbanının etini (bekleterek) 
üç günden sonra yemesin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3641 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde 

Abdullah b. Vakıd şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a. s.) kurbanların etlerini üç 
günden sonraya (bırakıp) yemeyi yasaklamıştır. Abdullah b. Ebu Bekr de: Bu 
hususu Amre'ye andım o da bana Abdullah b. Vakıd doğru söylemiştir. Ben Hz. 
Aişe'yi şöyle derken duydum: Resulüllah zamanında bedeviden birçok kişi Kurban 
bayramına yakın Medine'ye doğru yavaş yavaş yürüyüp geldiler. Bunu gören 
Resulüllah "kurban etlerini üç gün tutabilirsiniz sonra kalanı dağıtınız" buyurdu. 
Bu yılı takip eden yılda sahabeler "ey Allah'ın Resulü birtakım insanlar 
kurbanlarından kaplar dolusu erzak ediniyorlar, kurban etlerinden yağ eritip 
biriktiriyorlar" dediler. Resulüllah: "iyi de bunu bana niçin söylüyorsunuz?" 
buyurdu. Sahabeler geçen sene kurban etlerinin üç günden sonra yenilmesini 
yasaklamıştın da ondan soruyoruz dediler. Resulüllah: "Ben o zaman ancak 
kütleler halinde yavaş yavaş akın edip gelen fakir bedeviden dolayı yasaklamıştım, 
şimdi kurban etlerinizi yeyiniz, birikiriniz ve tasadduk ediniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3643 
Gabir (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 




314 



Hz. Peygamber (a. s.), kurbanların etlerini (bekleterek) üç gün geçtikten sonra 
yemeyi yasakladı. Bir zaman sonra ise: "Kurban etlerinizi yiyiniz, (kavurup) azık 
yapınız ve biriktiriniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3644 
Seleme b. Ekva'nm (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kim kurban keserse bayramın 
üçüncü gecesinden sonra evinde kurban etinden bir şey bulunduğu halde 
sabahlamasın" buyurdu. Ertesi seneye girdiğimiz zaman sahabeler: "Ey Allah'ın 
Resulü! Kurban etlerini geçen sene yaptığımız gibi mi yapacağız (yani dağıtacak 
mıyız)?" diye sordular. Hz. Peygamber: "Hayır (bu yıl yiyin, yedirin, azık da edinin) 
çünkü geçen sene halk arasında geçim zorluğu vardı. Bu sebeple kurban etlerinin 
halk arasında dağıtılmasını arzu ettim" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3648 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber (a. s.): "islâm'da fera ve atira yoktur" buyurdu. Ravi Ibn Rafı' 
kendi rivayetinde: Fera, hayvanın ilk doğurduğu yavrularıdır. (Cahiliyede müşrikler 
bu ilk yavruları putlarına) kurban ederlerdi, izahını ilâve etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3652 
İÇECEKLER 

Ali b. Ebu Talip (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber bulunduğum Bedr gazası günü yaşlı bir deveyi 
ganimet olarak aldım. Hz. Peygamber bana bir yaşlı deve daha vermişti. Bir gün 
bu develerimi Ensar'dan bir kimsenin kapısı önünde çöktürdüm. Bunlara boya otu 
yükleyip satmak ve parasıyla Fatıma'nm düğün yemeğine yardım etmek 



315 



istiyordum. Kaynuka kabilesinden bu işe vâkıf bir kuyumcu da benimle beraberdi. 
Bu sırada Hamza b. Abdu'l-Muttalip bu Ensari'nin evinde içki içiyor ve 
beraberinde de şarkıcı bir kadın şarkılar söylüyordu. Bu şarkıcı kadın: 

Ey Hamza! Semiz develere bak! deyince hemen Hamza kılıcı ile bu iki hayvana 
doğru sıçrayarak bunları boğazladı. Hörgüçlerini kopardı, böğürlerini yarıp 
ciğerlerinden birer parça aldı. Ben Ibn Şihab'a Hörgüçten de mi? diye sordum, 
"ikisinin de hörgüçlerini aldı," dedi. Ibn Şihab Ali'nin devamla: Beni çileden 
çıkaran bir manzara görmüştüm. Peygamberimizin yanma geldim. Yanında Zeyd. 
b. Harise vardı. Ona olanı anlattım. O Zeyd ile beraber dışarı çıktı, ben de 
ardından gittim. Hamza'nm yanma giderek ona kızdığını belli etti. Hamza başını 
kaldırdı ve: "Siz benim babalarımın kölelerinden başka nesiniz ki?" dediğini 
bildirdi. Bunun üzerine Peygamberimiz de gerisin geri çıktı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3660 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 

içkinin haram kılındığı gün ben, Ebu Talha'nm evinde bir içki meclisinde 
şakilik yapıyordum. Onların o günkü içkileri hurma koruğu ve hurma şarabıydı. 
Derken birisi seslenmeye başladı. Ebu Talha: "Çık bak!" dedi. Ben de çıktım. Bir 
münadi "Haberiniz olsun ki şarap haram kılınmıştır" diye duyuruyordu. Hemen 
Medine sokaklarında su gibi şarap aktı. Ebu Talha da bana: "Çık şarapları dök" 
dedi. Ben de onları döktüm. Bu sırada halk arasında bazı kimseler: (Uhud günü) 
Falancalar karınlarında şarap olduğu halde öldürüldüler bunlar ne olacak? dediler. 
Ravi: "Bu son söz, Enes'in hadisinden midir? bilmiyorum" demiştir. Bunun üzerine 
Yüce Allah şu ayetleri indirdi: iman edip de iyi amellerde bulunan kimselere, 
sakındıkları ve imanlarında sebat ile iyi işlere devam ettikleri takdirde (haram 
kılınmazdan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3662 
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: 



316 



Hz. Peygamber (a. s.) kuru üzümle hurmayı ve hurma koruğuyle hurmayı 
karıştırmayı yasaklamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3674 
Ebu Katâde'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Alacalanmış hurma koruğu ile taze 
hurmayı birleştirerek şıra yapmayınız. Kuru üzümle hurmayı birleştirerek de şıra 
yapmayınız. Fakat bunlardan her birini ayrı şıra yapabilirsiniz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3681 
Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Dubba'da ve müzeffette şıra tutulmasını yasaklamıştır. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3693 

Müminlerin annesi Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Esved şöyle anlatır: 

Hz. Aişe'ye; Ey Müminlerin annesi! Bana Hz. Peygamber'in, içinde şıra 
tutulmasını nehyettiği şeyleri bildiriver dedim. Hz. Aişe: "Biz ev halkının dubba'da 
ve müzeffette şıra kurmamızı yasakladı" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3694 

İbn Ömer'in (r.a.) rivayetinde Saîd b. Gübeyr şöyle anlatır: 

Ben Ibn Ömer ve Ibn Abbas Resulüllah'm (a. s.) dubba'yı, hantemi, müzeffeti ve 
nakiri yasakladığını duyduklarına şahitlik ediyorum. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3705 
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

317 



Resulüllah (a. s.) bazı kaplara şıra ve şerbet konulup içilmesini yasakladığı 
zaman sahabeler: "Herkesin tulum, kırba gibi deri kabı yok ki" dediler. Bunun 
üzerine Hz. Peygamber onlara; çömlek, testi, küp gibi kilden yapılmış fakat 
ziftlendirilmemiş kaplar içinde şıra, şerbet, sirke kurmalarına müsaade etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3726 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber'e (a. s.) bıt'in hükmü sorulmuştu. O da "Sarhoş eden her içki 
haramdır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3727 
Ibn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her sarhoşluk veren şey (dinde 
yasaklanan içki olan) hamr grubundandır ve sarhoşluk veren her şey haramdır. 
Her kim dünyada sarhoş edici içki içer ve içkiyi bırakmadan ölürse, o kişi Ahirette 
cennet şarabından içemeyecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3733 
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: 

Ebu Useyd Saidî, Hz. Peygamber'i kendi düğün yemeğine davet etmişti. O gün 
gelin olan karısı da davetlilere hizmet etmekte idi. Ravi Sehl, şöyle demiştir: Siz o 
gelinin Hz. Peygamber'e ne sunduğunu biliyor musunuz? Gelin, Peygamber (a. s.) 
için bir kap içinde geceden birkaç hurma ıslattı. Peygamberimiz yemeğini yiyince 
bu hurma şırasını ona takdim etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3746 
Sehl b. Sa'd'm (r.a.) haber verdiğine göre: 



318 



"Hz. Peygamber'e Arap bir kadından bahsedildi. Ebu Useyd'e o kadına haber 
göndermesini emretti. Ebu Useyd de o kadına haber yolladı. Bunun üzerine kadın 
Medine'ye geldi ve Beni Saide kalesine misafir oldu. Hz. Peygamber çıkarak 
kadının bulunduğu yere geldi ve yanma girdi. Başını aşağıya doğru eğmiş bir 
kadınla karşılaştı. Hz. Peygamber onunla konuşunca kadın: "Senden Allah'a 
sığınırım" dedi. Hz. Peygamber (a. s.): "O halde ben seni kendimden korudum" 
buyurdu. Bunun ardından oradakiler kadına: "Sen onun kim olduğunu biliyor 
musun?" diye sordular. Kadın: "Hayır bilmiyorum" dedi. Oradakiler: "Bu Hz. 
Peygamber'dir. Seni istemeye gelmişti" dediler. Kadın: "Ben Peygamber'le evlenme 
fırsatını kaçırmaktan dolayı bedbaht oldum" dedi. Sehl der ki: O gün Hz. 
Peygamber geldi de kendisi ve sahabeleri Benu Saide sofasına oturdular. Sonra 
Hz. Peygamber Sehl'e "Bize su ver! buyurdu. Ben de onlar için su kadehi çıkardım 
ve bununla kendilerine su içirdim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3747 
Enes b. Malik (r.a.) 

Andolsun ki ben şu kadehimle Hz. Peygamber'e (a. s.) bal, nebiz (şıra) su ve süt 
gibi bütün içecek şeyleri içirdim, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3748 
Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) ile beraber (hicret sırasında) Mekke'den Medine'ye doğru 
yola çıktığımız zaman bir çobana rastladık. Hz. Peygamber susamıştı. Ben Hz. 
Peygamber için biraz süt sağdım ve bunu Hz. Peygamber'e getirdim. Kendisi içti, 
nihayet ben de susuzluğunu karşıladığımı bilip rahat oldum. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3749 
Ebu Humeyd Saidî (r.a.) şöyle nakletmiştir: 



319 



Ben bir kere Hz. Peygamber'e Naki'den üstü açık bir kase süt getirdim. Hz. 
Peygamber (a. s.): "Bu kaseyi bir bezle örtmedin mi? Keşke bunun üzerini çapraz 
bir dal parçasıyla olsun örtseydin!" buyurdu. Ebu Humeyd "Tulum ve kırbaların 
geceleyin ağızlarının bağlanmasını, kapıların da geceleyin kilitlenmesini 
emretmiştir" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3752 
Gabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: 

Bizler Hz. Peygamber ile beraberdik. Bir aralık kendisi içecek su istedi. Bir 
kimse: Ey Allah'ın Resulü! Sana nebiz içireyim mi? dedi. Hz. Peygamber: "Evet 
içir" buyurdu. O kişi koşarak çıktı, içinde nebiz bulunan bir kase getirdi. Hz. 
Peygamber: "Bu kaseyi bir bezle niye örtmedin? Keşke bunun üzerini enlemesine 
bir çalı ile de olsa örtseydin" buyurdu ve içti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3753 
Cabir'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Kapları örtün, kırbaların bağlarını 
bağlayın, kapıları kilitleyin, kandili söndürün. Çünkü şeytan hiçbir kırba bağını 
çözemez, hiçbir kapıyı ve hiçbir kap kaçak ağzını açamaz. Eğer biriniz kap 
kaçağını örtmek için onun üzerine enlemesine bir çalı parçası koymaktan başka bir 
imkan bulamazsa Allah'ın ismini anarak bunu yapsın. Çünkü küçük fasık (fare), ev 
halkı üzerine evlerini yakabilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3755 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Uykuya yatacağınız zaman 
evlerinizde söndürülmemiş ateş bırakmayınız" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3759 



320 



Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: 

Medine'de içinde oturulan bir ev gece vakti yanmış, bu durum Hz. 
Peygamber'e haber verilince: "Şüphesiz ateş sizin düşmanmızdır. Bu yüzden 
uyumak istediğiniz zaman ateşi söndürünüz" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3760 
Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben Hz. Peygamber'in terbiyesi altında bulunuyordum. Yemek yerken elim 
yemek kabının her tarafına dolaşırdı. Hz. Peygamber (a. s.) bana: "Ey oğul! Allah'ın 
adını an, sağ elinle ve sana yakın olan taraftan ye!" buyururdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3767 
Ebu Saîd (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) tulumların ağızlarını dışanya kıvırmayı yasakladığını 
rivayet etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3769 
Ibn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben Hz. Peygamber'e (a. s.) zemzem suyu verdiğimde ayakta olduğu halde içti. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3776 

Enes (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber (a. s.) (su içerken) bir bardak suda üç defa nefes alırdı. 



321 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3781 



Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatmaktadır: 

Hz. Peygamber' e su ile karıştırılmış bir miktar süt getirildi. Resulüllah'm sağ 
tarafında bir çöl arabı, sol tarafında ise Ebu Bekr bulunuyordu. Hz. Peygamber 
(a.s.) içtikten sonra çöl arabma verdi ve: "Sağa, sıra ile sağa ver!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3783 
FAZİLETLER 

Gubeyr b. Mut'im'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. 
Ben o Mahiyim ki küfr benimle mahvedilir. Ben o Haşir'im, ki insanlar benim 
arkamda toplanır. Ben Akıb'im. Akıb, kendisinden sonra hiçbir Peygamber 
bulunmayandır. " 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4342 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a.s.) bir iş yaptı da o işe ruhsat verdi. Az sonra bu, sahabelerinden 
bazı insanların kulağına vardı. Galiba onlar bundan hoşlanmadılar ve onu 
yapmaktan çekindiler. Bunu da Allah Resulü duydu. Konuşmak üzere ayağa 
kalkarak: "Bazılarına ne oluyor ki benim ruhsat verdiğim bir iş, kulaklarına varıyor 
da ondan hoşlanmayıp çekiniyorlar! Allah'a yemin ederim ki ben Allah'ı onların 
hepsinden daha iyi bilen ve O'ndan en çok korkanım." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4345 
Abdullah b. Zubeyr'in (r.a.) anlattığına göre: 



322 



Ensar'dan bir kimse hurmalıkları suladıkları Harre su yolları hakkında Allah 
Resulü'nün (a. s.) huzurunda Zubeyr b. Avvam'dan davacı olmuş. Ensar dan olan 
zat, Zubeyr'e: Suyu sal da geçsin, demiş. Zubeyr buna razı olmamış. Taraflar 
Allah Resulü'nün huzurunda muhakeme oldular. Allah Resulü, Zubeyr'e Ey 
Zubeyr Sen sula, sonra suyu komşuna salıver, buyurdu. Ensari hiddetlenerek: Ey 
Allah'ın Resulü! Bu adam, halanın oğlu diye mi? demiş. Bu sözden Allah 
Resulü'nün yüzünün rengi değişti. Sonra Peygamber: Ey Zubeyr! Sula; sonra da 
suyu tıka. Ta duvar dibine kadar geri dönsün, buyurmuşlar. Zubeyr Vallahi öyle 
sanıyorum ki Hayır, Rabbine and olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri hususlarda 
seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükmü, içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam 
bir teslimiyetle kabullenmedikçe iman etmiş olmazlarayeti bu hadise hakkında 
nazil olmuştur dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4347 

Sa'd b. Ebu Vakkas'tan (r.a.) rivayet olunduğuna göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanların müslümanlar hakkında 
en büyük suçlusu, müslümanlar üzerine haram kılınmamış bir şeyi sorup da bu 
sualinden dolayı o şeyin müslümanlara haram kılnmasma sebep olan kimsedir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4349 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü'ne (a. s.) sahabelerinden bir şey ulaşmıştı. Bunun üzerine bir hutbe 
irad edip şöyle buyurdu: "Bana Cennet ve Cehennem gösterildi: Hayır ve şerde 
bugün gibisini hiç görmedim. Benim bildiğimi siz bilseydiniz, muhakkak az güler; 
çok ağlardınız! " Enes der ki: Allah Resulü'nün sahabeleri üzerine bu günden daha 
şiddetli hiçbir gün gelmedi. Herkes başlarına elbiselerini örtmüş, için için 
ağlıyorlardı. Derken Ömer b. Hattab kalkarak: Biz Rabb olarak Allah'a, din olarak 
islâm'a, Nebi olarak Muhammed'e razı olduk dedi. Bir adam da ayağa kalkıp: 
Benim babam kimdir? diye sordu. Allah Resulü: "Baban filandır" buyurdu, işte bu 



323 



olay üzerine şu ayet nazil oldu: Ey iman edenler, açıklandığında hoşunuza 
gitmeyecek şeyleri sormayın... 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4351 
Ebu Musa'nın (r.a.) bildirdiğine göre: 

Hz. Peygamber'den (a. s.) hoşlanmadığı bazı şeyler soruldu. Bu gibi sualler 
çoğalınca öfkelendi. Ondan sonra halka: "Bana istediğinizi sorun!" buyurdu. Birisi 
(kalkıp): Benim babam kimdir? dedi. "Baban Huzafe'dir "buyurdu. Bir başkası 
kalkarak: Benim babam kimdir, Ey Allah'ın Resulü? diye sordu. "Senin baban 
Şeybe'nin azatlısı Salim'dir "buyurdular. Ömer b. Hattab Allah Resulü'nün 
yüzünde öfkeyi görünce: Ey Allah'ın Resulü! Biz Allah'a tevbe ediyoruz, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4355 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nü şöyle buyururken işittiğini haber vermiştir: "Meryem oğluna 
insanların en yakını benim. Peygamberler baba bir kardeşlerdir. Benimle Isa 
arasında başka bir peygamber de yoktur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4360 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Dünyaya gelen hiçbir çocuk yoktur ki 
şeytan ona dokunmuş olmasın. Şeytanın dokunmasından dolayı çocuk feryat 
ederek ağlar. Bundan yalnız Meryem oğlu ile annesi müstesnadır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4363 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: 



324 



Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Meryem oğlu Isa hırsızlık etmekte olan bir 
kimseyi gördü. Isa Ona: Çaldın mı? diye sordu. O da: Kendisinden başka hiçbir 
ilah bulunmayan (Allah)'a yemin ederim ki hayır, diye cevap verdi. Bunun üzerine 
Isa: Allah'a inandım, kendimi yalanladım, dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4366 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Peygamber olan ibrahim (a. s.) seksen yaşındayken, 
(Şam yakınlarındaki) Kadum'da sünnet oldu" buyurduğunu nakletmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4368 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuşlardır: "Peygamber ibrahim (a. s.) şu üçü 
müstesna asla yalan söylememiştir. Bu yalanlardan ikisi Allah'ın zatına aittir. Birisi: 
Ben hastayımöbürü de: Belki bu işi, putların şu büyüğü yapmıştır, demesidir. Biri 
de, Sare hakkında söylediği sözdür. Şöyle ki: ibrahim, beraberinde Sare olduğu 
halde zalim bir hükümdarın memleketine gelmişti. Sare ise insanların en güzeli 
idi. ibrahim, Sare'ye: Şu cebbar hükümdar senin, benim zevcem olduğunu bilirse, 
seni benden alır. Eğer sana sorarsa, benim kızkardeşim olduğunu haber ver. 
Çünkü sen islâm Dininde benim kız kardeşimsin. Zira biliyorum ki yeryüzünde 
benden ve senden başka müslüman yoktur, dedi. Nihayet ibrahim o zalimin 
memleketine girdiğinde, onun adamlarından biri Sare'yi gördü. Bu adam, zalim 
hükümdara: Ülkene, senden başka hiçbir kimseye layık olmayacak bir kadın geldi 
dedi. Zalim hükümdar Sare'ye adam gönderip getirtti. Bunun üzerine ibrahim 
(a. s.) kalkıp namaza durdu. Sare, zalim'in yanma girince zalim hükümdar elini ona 
uzatmaktan kendini alamadı. Fakat eli şiddetli bir şekilde tutuldu. Bunun üzerine 
Sare'ye: Allah'tan elimi salıvermesi için dua et, sana hiçbir zarar vermeyeceğim, 
dedi. Sare, dediğini yaptı. Zalim tekrar saldırdı. Bu sefer eli birinciden daha 
şiddetli bir şekilde tutuldu. Zalim, Sare'ye yine aynı şeyleri söyledi. O da denileni 
yaptı. Tekrar saldırınca bu sefer zalimin eli ilk ikisinden çok daha şiddetli bir 



325 



biçimde tutuldu. Zalim hükümdar Sare 'ye: Allah'a dua et de elimi salıversin; Allah 
şahidim olsun sana bir zarar vermeyeceğim dedi. Sare de bunu yaptı ve adamın eli 
salıverildi. Zalim, Sare'yi getiren adamı çağırarak: Sen bana insan değil, ancak bir 
şeytan getirmişsin. Bu kadını benim topraklarımdan çıkar. Hacer'i de ona ver, 
dedi. Ravi diyor ki: Sare yürüyerek ibrahim'in yanma döndü, ibrahim (a. s.) onu 
görünce ondan tarafa giderek: Ne haldesin? diye sordu. Sare: Hayırdır, Allah 
facirin elini men etti; bana da bir hizmetçi ihsan eyledi, dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4371 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Ölüm meleği Musa'ya (a. s.) gönderildi. Melek Musa'ya gelince Musa ona bir 
tokat vurdu ve gözünü çıkardı. Bunun üzerine melek Rabbine dönüp: Sen beni 
ölmek istemeyen bir kula gönderdin, dedi. Allah, ona gözünü geri verdi ve: Tekrar 
Musa'ya dön ve ona şöyle söyle: Elini bir öküzün sırtına koysun, elinin kapladığı 
yerdeki her kıl için kendisine bir sene ömür vereceğim, buyurdu. Musa: Ya Rab! 
Sonra ne olacak? diye sordu. Allah: Sonra ölüm! buyurdu. Musa: Öyle ise şimdi 
öleyim, dedi ve Allah'tan kendisini Mukaddes Arza bir taş atımı mesafeye kadar 
yaklaştırmasını, diledi. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Orada olsaydım, onun, 
yol kenarında kızıl kum tepesinin altında bulunan kabrini sizlere gösterirdim" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4374 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Bir Yahudi kendisine ait bir ticaret malını satışa sunduğunda karşılığında 
hoşlanmadığı yahut razı olmadığı bir şey verilmişti. Bunun üzerine Abdu'l-Uzeyr 
Musa'yı insanlar üzerine seçkin kılan Allah'a yemin ederim ki, hayır!, dedi. Bu 
sözü duyan Ensar'dan biri Yahudinin yüzüne bir tokat vurup: Allah Resulü 
aramızda bulunduğu halde sen, Musa'yı insanlar üzerine seçkin eyleyen Allah'a 
yemin ederim, diyorsun ha!? dedi. Bunun üzerine Yahudi Allah Resulü'ne gitti ve: 
Ey Ebu'l-Kasım! Ben zimmi ve anlaşmalıyım. Filan kimse yüzüme bir tokat attı 



326 



dedi. Allah Resulü Ensari'ye hitaben: Bunun yüzüne niçin tokat vurdun? diye 
sordu. Ey Allah'ın Resulü! O, Musa'yı bütün beşer üzerine seçkin kılan Allah'a! 
diye yemin etti. Halbuki sen bizim aramızda bulunuyorsun dedi. Bunun üzerine 
Allah Resulü kızgınlığı yüzünden belli olacak derecede öfkelendi, sonra şöyle 
buyurdular: "Allah'ın Peygamberleri arasında üstünlük farkı aramayın. Zira gerçek 
şu ki; "Sura üfürülecek, Allah'ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde olan herkes 
ölecektir. Sonra Sura bir daha üfürülecek" ilk diriltilen, yahut ilk diriltilenler 
arasında ben olacağım. Bir de göreceğim ki Musa arşa tutunmuş. Musa, Tur 
günündeki çarpılması ile mi hesaba çekildi, yoksa benden önce mi diriltildi? 
bilmiyorum. Ve ben: Hiç kimsenin Yunus b. Metta'dan (a. s.) daha faziletli 
olduğunu söyleyemem." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4376 
Ibn Abbas'm (r.a.) ifade ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Hiç bir kula: Ben Yunus b. Metta'dan daha hayırlıyım 
demek yakışmaz" buyurmuşlar ve Yunus'u babası Metta'ya nisbet etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4382 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Ey Allah'ın Resulü! insanların (Allah katında) en çok kerem ve ihsana nail olanı 
kimdir? diye sorulmuştu. O da: insanların en muttaki olanıdır buyurdu. Sual 
soranlar: Bunu sormuyoruz dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): Öyle ise, 
Halilullah (ibrahim'in) oğlu, Allah'ın Peygamberi Ishak'm, oğlu Allah'ın 
Peygamberi Yakub'un oğlu Allah'ın peygamber'i Yusuf dur, buyurdu. Biz size bunu 
da sormuyoruz dediler. Bu defa Allah Resulü: Siz Arapların asıllarını mı 
soruyorsunuz? Arapların cahiliyet zamanında hayırlı olanları ilim üzere hareket 
ederlerse, islâm devrinde de en hayırlılarıdır, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4383 



327 



Ubey b. Kaab'm (r.a.) rivayetinde Said b. Cubeyr şöyle anlatır: 

Ben, İbn Abbas'a "Nevf Bikali, Beni İsrail'in peygamberi Musa'nın (a. s.), 
Hızır'ın arkadaşı olan Musa olmadığını iddia ediyor", dedim. Bunun üzerine Ibn 
Abbas: Allah'ın düşmanı yalan söylemiş, dedi. Ben Ubey b. Kaab'tan; Allah 
Resulü'nün (a. s.) şöyle buyururken işittiğini duydum: Musa israil oğulları içinde 
hutbe okumak için kalkmıştı. Kendisine: insanların en alimi kimdir? diye soruldu. 
Musa: En alim benim diye cevap verdi, ilmi (Allah en iyi bilendir diyerek) Allah'a 
havale etmediğinden dolayı Allah onu muaheze etti. Allah: "iki denizin bitiştiği 
yerde bir kulum var, o senden daha alimdir" diye ona vahyetti. Musa: Ya Rab, ben 
onunla nasıl buluşabilirim? dedi. Ona: Sele içinde bir balık taşı. Balığı nerede 
kaybedersen o kul oradadır denildi. Musa, hizmetçisi Yuşa b. Nun ve 
beraberlerinde de sele içinde bir balık olduğu halde yaya olarak yola çıktılar. 
Nihayet bir kayanın yanma geldiklerinde Musa ve hizmetçisi uykuya daldılar. 
Derken seledeki balık debelendi. Seleden çıktı ve denize düştü. Allah ondan suyun 
akışını kesti. Hatta (su) kemer gibi oldu. Böylece balık için bir kanal meydana 
geldi. (Deniz içinde böyle bir yolun meydana gelmesi) Musa ile hizmetçisini çok 
şaşırtmıştı. Günlerinin kalan kısmı ile bütün gece yürüdüler. Musa'nın arkadaşı 
olan genç, Musa'ya haber vermeği unutmuştu. Sabah olunca Musa, hizmetçisine: 
Sabah kahvaltımızı getir, bu yolculuktan çok yorulduk. dedi. Halbuki Musa 
emrolunduğu yeri geçinceye kadar yorgunluk duymamıştı. Hizmetçisi: Gördün 
mü, kayaya sığındığımız vakit ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı şeytandan 
başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir biçimde denizde yolunu tuttu, dedi. Musa 
Zaten bizim aradığımız da bu idi dedi. Hemen izlerini takip ederek geriye 
döndüler. Kendi izlerini takip ediyorlardı. Nihayet taşın yanma vardıklarında üzeri 
elbise ile örtülmüş bir zat gördüler. Musa ona selam verdi. Hızır da Musa'ya: 
Senin bulunduğun yerde selam ne gezer? dedi. O da: Ben Musa'yım dedi. Hızır: 
israil oğullarının Musa'sı mı? Musa: "Evet" dedi. Hızır: Sen Allah'ın ilminden, 
Allah'ın sana öğrettiği bir ilim biliyorsun ki ben onu bilmem. Ben de Allah'ın 
ilminden bana öğrettiği bir ilim biliyorum ki onu da sen bilmezsin dedi. Musa 
Sana öğretilen hakkı bana öğretmen şartıyla sana tabi olabilir miyim? dedi. Hızır: 
Doğrusu sen benimle beraber olmaya asla sabredemezsin. Iç yüzünü 
kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin? dedi. O da: Inşaallah beni sabırlı 



328 



bulacaksın, sana hiç bir hususta karşı gelmem, dedi. Hızır Eğer bana tabi olacaksan 
ben sana bahsedinceye kadar bana hiçbir şey sorma dedi. Musa: Pekâlâ! dedi. 
Bunun üzerine Hızır ile Musa deniz kıyısında yürüyerek gittiler. Yanlarına bir 
gemi uğradı. Kendilerini gemiye almaları için gemicilerle konuştular. Gemiciler 
Hızır'ı tanıdılar ve ikisini de ücretsiz olarak gemiye aldılar. Derken Hızır geminin 
tahtalarından birine el atıp söktü. Musa ona: Adamcağızlar bizi gemilerine 
ücretsiz almışlarken sen gemilerine kastedip içindekileri batırmak için mi gemiyi 
deliyorsun? Gerçekten çok büyük bir iş yaptın! dedi. Hızır: Benimle birlikte 
olmaya asla sabredemezsin demedim mi? dedi. Musa Unuttuğum şeyden dolayı 
beni muaheze etme ve şu arkadaşlık işinde bana güçlük gösterme dedi. Sonra 
gemiden çıktılar. Deniz kenannda yürüdükleri sırada bir de baktılar ki bir oğlan 
çocuğu diğer çocuklarla oynuyor. Hızır, hemen çocuğun başını tuttu ve eliyle 
koparıp çocuğu öldürdü. Musa Masum bir canı diğer bir can karşılığı olmaksızın 
öldürdün ha! Gerçekten sen çok kötü bir şey yaptın dedi. Hızır: Ben, sana benimle 
birlikte olmaya asla sabredemezsin demedim mi? dedi. Musa Bu birinciden daha 
şiddetlidir dedi. Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık 
etme. Benim tarafımdan özür derecesine vardın. Yine yürüdüler. Nihayet bir köye 
vararak ahalisinden yiyecek istediler. Onlar kendilerini misafir etmekten çekindiler. 
Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır bunu eliyle 
doğrultuverdi. Eliyle işaret ederek, eğrilmiş diyordu. Onu düzeltti. Musa ona: 
Bunlar öyle bir kavim ki biz onlara geldik, ne misafir ettiler ne de bizi doyurdular, 
isteseydin elbet buna karşı bir ücret alabilirdin, deyince Hızır: işte bu, benimle 
senin ayrılışımız dır. Sana sabredemediğin şeylerin tevilini (iç yüzünü) haber 
vereceğim dedi. Allah Resulü (a. s.): "Allah Musa'ya rahmet etsin! Çok isterdim ki 
Musa sabredeydi de aralarında geçen maceralarını bize anlataydı" buyurdu. Yine 
Allah Resulü: "Musa'nın ilk muhalefeti dalgınlıktan idi. O sırada bir serçe gelerek 
geminin kenarına kondu. Sonra denizden bir yudum su aldı. Bunun üzerine Hızır 
Muhakkak ki benim ilmim ile senin ilmin, Allah'ın ilminden şu serçenin denizden 
eksilttiği su kadar bile eksiltmez dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4385 



329 



SAHABELERİN FAZİLETLERİ 



Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz Mağarada iken başlarımızın üstünde (bizi aramağa gelen) müşriklerin 
ayaklarına baktım: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlardan biri eğilip de iki ayağı 
hizasından baksa bizi muhakkak ayak hizasının altında görecektir" dedim. Allah 
Resulü (a. s.): Ey Ebu Bekr! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun? 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4389 
Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre: 

Resulüllah (a. s.) minbere oturdu ve: "Bir kul ki yüce Allah onu, dünyanın 
nimetlerinden vermek ile kendi nezdinde olanlar arasında muhayyer bıraktı. O da 
Allah nezdindekini seçti" buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekr ağladı da ağladı: 
Atalarımız ve analarımız sana feda olsun! dedi. Ravi der ki: işte Allah Resulü, o 
muhayyer kılman kul imiş, Ebu Bekr onu hepimizden iyi biliyordu. Allah Resulü 
şöyle buyurdu: "Muhakkak ki bana karşı, malı ve arkadaşlığı hususunda insanların 
en cömerti Ebu Bekr'dir. Bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i dost 
edinirdim. Lâkin din kardeşliği (şahsi dostluktan efdaldir). Mescitte Ebu Bekr'in 
kapısından başka hiçbir kapı bırakılmasın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4390 
Amr b. As'm (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) onu Zatu Selasil ordusuna kumandan olarak göndermiş. 
(Amr diyor ki:) Bu seferden döndüğümüzde Allah Resulü'ne geldim ve: insanlar 
içinde sana en sevgili olan kimdir? diye sordum. Allah Resulü: Aişe'dir buyurdu. 
Ben: Erkeklerden kimdir? dedim. Allah Resulü: Aişe'nin babası, buyurdu. Sonra 



330 



kimdir dedim? Allah Resulü: Ömer buyurdu. Sonra bir takım kimselerin adlarını 
saydı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4396 
Gubeyr b. Mut'im'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Bir kadın Allah Resulü'nden (a. s.) bir şey istemişti. Allah Resulü de kadına, 
tekrar gelmesini emretmişti. Bunun üzerine kadın: Ey Allah'ın Resulü! Ya gelir de 
seni bulamazsam? dedi. Babam Cubeyr Kadın, bu sözü ile sanki ölümü 
kastediyordu, dedi. Allah Resulü: Şayet beni bulamazsan Ebu Bekr'e gidersin, 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4398 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Resulü'nün (a. s.) hastalığında kendisine şöyle buyurduğunu nakletmiştir: 
"Baban Ebu Bekr ile kardeşini bana çağır da bir yazı yazacağım. Çünkü ben bir 
isteklinin temenni etmesinden ve birinin, "ben daha layığım" demesinden endişe 
ediyorum. Halbuki Allah ve Müminler bunu kabul etmez. Yalnız Ebu Bekr böyle 
yapmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4399 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Vaktiyle bir adam, 
üzerine yük yüklediği öküzünü götürürken, öküz ona dönerek: Ben bu iş için 
yaratılmadım. Lâkin ben ancak çift sürmek için yaratıldım, dedi" buyurdu. Bunun 
üzerine insanlar, öküz konuşur mu? diye şaşkınlık ve dehşetle: Sübhanallah! 
dediler. Allah Resulü: "Ben buna inanıyorum, Ebu Bekr ile Ömer de" buyurdu. 
Ebu Hureyre'nin dediğine göre Allah Resulü şöyle buyurdu: "Bir çoban, 
koyunlarının içinde bulunurken sürüye bir kurt saldırdı ve koyunlardan birini alıp 



331 



götürdü. Çoban da onu takip etti ve nihayet koyunu kurtardı. Bunun üzerine kurt 
çobana dönüp: Bu koyunlara yırtıcı günde, benden başka çobanları olmadığı 
günde kim bakacak? dedi." Cemaat: Sübhanallah! dediler. Bunun üzerine Allah 
Resulü: "Ben buna iman ediyorum, benimle birlikte Ebu Bekr ve Ömer'de 
"buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4401 
Ali'nin (r.a.) rivayetinde Ibn Abbas şöyle anlatır: 

Ömer b. Hattab (vefat ettiğinde) yatağının üzerine konuldu, insanlar etrafına 
toplanıp dua, sena ve salat ediyorlardı. Ben de onların içinde bulunuyordum. Beni 
arkamdan omuzumu tutan bir adamdan başka hiç bir şey heyecanlandırmadı. 
Dönüp baktığımda onun Ali olduğunu gördüm. Ali, Ömer'e rahmet okudu ve 
şöyle dedi: Ameli ile Allah'a kavuşmayı sevebileceğim hiç bir kimse bırakmadın. 
Allah'a yemin ederim ki Allah'ın muhakkak seni iki dostunla (Resulüllah ve Ebu 
Bekr) beraber bulunduracağını zannetmekteyim. Bu zannım şundandır: Ben Allah 
Resulü'nü (a. s.): "Ben Ebu Bekr ve Ömer'le geldim, ben Ebu Bekr ve Ömer'le 
girdim, ben Ebu Bekr ve Ömer'le çıktım" buyururken işitirdim. Ve Allah'ın seni 
onlarla beraber bulunduracağını umuyor ve zannediyordum. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4402 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: Uyuduğum esnada insanların bana 
arzolunduklarını gördüm; üstlerinde de gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi 
memelere varıyor, kimi daha aşağıya iniyordu. Ömer b. Hattab da geçti; 
üzerindeki gömleği yerde sürüyordu. Ey Allah'ın Resulü! Bunu neye yordun? diye 
sordular. "Dine" cevabını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4403 



Abdullah b. Ömer (r.ahm.), 

332 



Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Bir defa ben uyurken 
bana, içinde süt bulunan bir tas getirildi. Ondan, tırnaklarımın ucuna kadar 
kanmcaya dek içtim. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim." Bunu neye 
yordun Ey Allah'ın Resulü? dediler, "ilme" diye cevap verdiler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4404 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyururken işittiğini bildirmiştir: "Bir defa ben 
uyurken kendimi bir kuyu başında gördüm. Kuyunun üzerinde bir kova 
bulunuyordu. Ben hemen o kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çıkardım. Sonra 
kovayı Ebu Kuhafe'nin oğlu aldı, o da bir yahut iki kova su çekti. Allah ona 
mağfiret eylesin! onun su çekişinde bedence bir zayıflık vardı. Sonra o kova, daha 
büyük bir kova hâline dönüştü. Onu Hattab'm oğlu aldı. Ben insanlardan Ömer b. 
Hattab gibi su çeken bir yiğit görmedim. Nihayet insanlar develerini ağıllarına 
kapadılar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4405 

Abdullah b. Ömer'den (r.ahm.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bana rüyada şöyle gösterildi: Sanki 
kendim bir kuyu başında bulunuyor ve deve kovası ile su çekiyordum. Derken Ebu 
Bekr geldi, o da bir yahut iki kova su çekti. Allah Tebareke ve Teala ona mağfiret 
buyursun! O nisbeten zayıf bir şekilde su çekti. Sonra Ömer geldi ve su çekmeye 
başladı. Kova da daha büyük bir kova hâline dönüştü. Artık ben insanlardan onun 
yaptığını yapabilecek bir yiğit görmedim. Nihayet bütün insanlar suya kandılar ve 
develeri ağıllarına kapadılar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4407 
Cabir (r.a.) 



333 



Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: " (Bir kere 
rüyamda) ben Cennete girdim ve orada bir ev yahut bir köşk gördüm. Bu 
kimindir? diye sordum. Melekler: Ömer b. Hattab'm, dediler. Oraya girmek 
istedim, fakat senin kıskançlığını hatırladım" buyurdu. Bunun üzerine Ömer 
ağladı ve: Ey Resulüllah! Hiç senden de kıskanılır mı? dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4408 
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Ben bir kere uyurken kendimi Cennette 
gördüm. O sırada bir kadın bir köşkün yanında abdest alıyordu. Bu köşk kimin? 
diye sordum. Onlar: Ömer b. Hattab'm dediler. Ömer'in kıskançlığını hatırladım 
da hemen dönüp geldim." Ebu Hureyre dedi ki: Bunun üzerine Ömer ağladı. 
Bizler de topluca bu mecliste Allah Resulü'yle birlikteydik. Sonra Ömer Babam 
sana kurban olsun, ya Resulüllah! Senden mi kıskanacağım? dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4409 
Sa'd b. Ebu Vakkas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Bir kere Ömer Allah Resulü'nün huzuruna girmek için izin istemişti. Halbuki 
bu sırada Allah Resulü'nün yanında Kureyş (kabilesin) den bir takım kadınlar 
vardı. Bunlar Allah Resulü (a. s.) ile yüksek sesle konuşuyorlar ve ondan çok şeyler 
istiyorlardı. Ömer izin isteyince bu kadınlar hemen kalktılar ve perdeye doğru 
koşuştular. Allah Resulü Ömer'in gelmesine müsaade etti. Ömer huzura girdiğinde 
Allah Resulü (kadınların bu hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Ömer Ey Allah'ın 
Resulü! Allah seni bütün ömrünce güldürsün, dedi. Allah Resulü: Şu yanımda 
bulunanlara şaştım. Senin sesini işitince perdeye koştular, buyurdu. Bunun üzerine 
Ömer Ey Allah'ın Resulü! Onların çekinmelerine Sen daha layıksın dedi ve Ömer 
kadınlara hitaben de: Ey nefislerinin düşmanları! Allah Resulü'nden çekinmeyip 
de benden mi çekmiyorsunuz? dedi. Kadınlar: Evet senden çekiniyoruz. Çünkü 
sen, Allah Resulü'nden daha sert ve katısın, dediler. Allah Resulü: Hayatım elinde 



334 



olan Allah'a yemin ederim ki (ya Ömer) şeytan seninle bir yolda karşılaşsa o 
muhakkak senin yolundan başka bir yol tutar, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4410 
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben üç şeyde Rabbime muvafakat ettim: Makamu ibrahim hakkında (Bakara, 
125), hicap hakkında (Ahzap, 53) ve Bedr esirleri hakkında (Enfâl, 68). 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4412 
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: 

Abdullah b. Ubey b. Selul öldüğü zaman onun oğlu Abdullah b. Abdillah (r.a.) 
Allah Resulü'ne (a. s.) gelerek ondan, babasını kefenlemek için gömleğini kendisine 
vermesini istedi. Peygamber de gömleğini ona verdi. Sonra cenaze namazını 
kıldırmasını da rica etti. Allah Resulü, namazı kıldırmak için davrandığında Ömer 
de kalktı ve Allah Resulü'nün elbisesini tutarak: Ey Allah'ın Resulü! Allah sana 
onun namazını kılmayı yasakladığı halde sen yine ona cenaze namazı mı 
kılacaksın? dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: Allah beni sadece muhayyer bıraktı 
ve: Onlar için istiğfar et, ya da etme. Onlar için yetmiş defa istiğfar etsen 
de... buyurdu. "Ben yetmişten fazla istiğfar edeceğim" dedi. Ömer: Hiç şüphesiz o 
bir münafıktır dedi. Neticede Allah Resulü onun namazını kıldı. Aziz ve Celil 
Allah da: Onlardan ölen bir kimseye ebediyen namaz kılma; kabrinin başında da 
dur maaye tini indirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4413 
Ebu Musa Eşarî'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) Medine'nin bahçelerinden birinde bulunduğu esnada bir 
yere dayanmış, yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeğe uğraşırken 
aniden bir adam kapının açılmasını istedi. Resulüllah: Kapıyı aç ve onu Cennetle 



335 



müjdele buyurdu. Gelen Ebu Bekr idi. Ona kapıyı açtım ve kendisini Cennetle 
müjdeledim. Sonra başka bir kimse daha kapının açılmasını istedi. Allah Resulü 
yine: Kapıyı aç ve geleni Cennetle müjdele buyurdu. Ben kapıya gittim, gelen 
Ömer idi. Ömer'e kapıyı açtım ve kendisini Cennetle müjdeledim. Sonra bir 
başkası daha kapının açılmasını istedi. Bu sefer Peygamber oturdu ve: Kapıyı aç ve 
onu, meydana gelecek musibet şartıyla Cennetle müjdele buyurdu. Ben kapıyı 
açmaya gittim. Bu gelen de Osman b. Affan idi. Kapıyı açtım da kendisini 
Cennetle müjdeledim ve Peygamber'in söylediği sözü söyledim. Bunun üzerine 
Osman: Allahım! sabır ihsan et dedi. Yahut da: Yardım istenecek ancak Allah'tır 
(Yusuf, 18) dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4416 
Sa'd b. Ebu Vakkas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) Ali'ye hitaben: "Senin bana yakınlığın, Harun'un Musa'ya 
yakınlığı gibidir. Ancak benden sonra Peygamber yoktur" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4418 
Sehl b. Sa'd'm (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) Hayber günü: "Ben şüphesiz bu sancağı öyle birine 
vereceğim ki Allah fethi onun eliyle müyesser kılacaktır. O Allah'ı ve Resulünü 
sever, Allah ve Resulü de onu sever" buyurdu. Bunun üzerine insanlar geceyi 
sancağın kime verileceğini konuşarak geçirdiler. Ertesi gün sabah olunca Allah 
Resulü'nün huzuruna vardılar. Hepsi de sancağın kendisine verilmesini umuyordu. 
Allah Resulü:" Ali b. Ebu Talib nerededir?" diye sordu. Sahabeler: Ey Allah'ın 
Resulü! O gözlerinden rahatsızdır dediler. "Ona haber gönderin" buyurdu. 
Akabinde Ali getirildi. Allah Resulü Ali'nin gözlerine tükrüğünü sürdü ve ona dua 
etti. Ali hemen iyileşti; sanki hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Allah Resulü sancağı ona 
teslim etti. Bunun üzerine Ali Ey Allah'ın Resulü! Onlarla bizim gibi (müslüman) 
oluncaya kadar savaşırım! dedi. Allah Resulü de: Onların topraklarına gizlice gir. 
Sonra onları islâm'a davet et ve islâm'da üzerlerine vacip olan Allah haklarını 



336 



onlara haber ver. Allah'a yemin ederim ki Allah'ın senin sayende bir tek kişiye 
hidayet vermesi sana, senin bir çok kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır, 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4423 
Seleme b. Ekva'nm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Ali, Hayber'de bir ara gözünden hasta olduğu için Peygamber' den geride 
kalmıştı. Ben Allah Resulü'nden geride mi kalacağım! dedi ve Ali hemen yola 
çıkarak Peygamber'e yetişti. Nihayet sabahında Allah'ın Hayber'in fethini 
müyesser kıldığı gecenin akşamı olunca, Allah Resulü (a. s.): "Muhakkak yarın 
sancağı öyle bir kimseye vereceğim yahut, yann sancağı öyle bir kimse eline alacak 
ki onu Allah da, Resulü de sever. Yahut da: O, Allah'ı ve Resulünü sever. Allah 
fethi ona nasip edecektir" buyurdu. Hiç ummadığımız halde bir de gördük ki bu 
zat Ali imiş. Sahabeler, işte Ali! dediler. Allah Resulü sancağı ona verdi ve neticede 
Allah fethi ona müyesser kıldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4424 
Sehl b. Sa'd'm (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) bir gün kızı Fatıma'nm evine geldi. Ali'yi evde bulamadı. 
"Amcanın oğlu nerde?" diye sordu. Fatıma: Aramızda bir şey geçti, beni kızdırdı. 
Bu yüzden gündüz uykusunu yanımda uyumadı; çıkıp gitti, dedi. Allah Resulü bir 
adama. "Bak, o nerede?" buyurdu. O zat (gidip) geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! O 
mescitte uyuyor dedi. Bunun üzerine Allah Resulü mescide Ali'nin yanma geldi. 
Ali uzanmış, ridası bir yanından sıyrılmış, vücudu toprağa bulanmıştı! Allah 
Resulü: "Ebu Turab! Kalk, Ebu Turab! Kalk" diye diye bedeninden toprağı 
silkmeğe başladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4426 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle dedi: 

337 



Allah Resulü (a. s.) bir gece uyuyamadı da: "Keşke sahabelerimden uygun bir 
kimse bu gece beni korusa" dedi. Biz de tam bu sırada bir kılıç sesi işittik. Bunun 
üzerine Allah Resulü: Kim o? diye seslendi, Sa'd b. Ebu Vakkas, ya Resulüllah! 
Seni korumaya geldim dedi. Aişe dedi ki: Bunun üzerine Allah Resulü uyudu, 
hatta horlamasını işittim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4427 
Ali'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü ( a. s.), Sa d b. Malik (yani Sa'd b. Ebu Vakkas) dışında hiç bir kimse 
için babasıyla annesini bir arada zikretmemiştir. Çünkü Allah Resulü Uhud günü 
ona: "Babam, anam sana feda olsun! at!" demeye başlamıştı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4429 
Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) Uhud günü benim için babası ile anasını birlikte zikretti, 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4430 

Talha ve Sa'd'm, Ebu Osman'dan rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü'nün savaş yaptığı günlerin bazısında (öyle anlar oldu ki) Allah 
Resulü'nün beraberinde Talha ile Sa'd b. Ebu Vakkas'tan başka kimse kalmadı. Bu 
söz onların hadislerinden alınmadır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4435 
Gabir b. Abdullah (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) Hendek günü insanları bir işe çağırdı. Bu çağrıya Zubeyr 
icabet etti. Sonra Allah Resulü insanları tekrar çağırdı. Bu sefer de Zubeyr icabet 



338 



etti. Sonra onları yine çağırdı, yine Zubeyr icabet etti. Bunun üzerine Peygamber: 
"Her peygamberin bir Havarisi vardır. Benim Havarim de Zubeyr' dir "buyurdu, 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4436 
Abdullah b. Zubeyr (r.a.) şöyle anlatır: 

Hendek harbi günü ben ve Ebu Seleme'nin oğlu Ömer (küçük olduğumuz için) 
Hassan'm kalesinde kadınlarla beraber bulunduk. Orada bir Ömer eğiliyor, ben 
dışarıya bakıyordum. Bazen da ben onun için belimi eğer, o bakardı. Atının 
üzerinde silahlı olarak Kurayza oğulları tarafına geçtiği zaman babam Zubeyr'i 
tanırdım. Ravi şöyle dedi: Keza bana Abdullah b. Urve, Abdullah b. Zubeyr'in 
şöyle söylediğini bildirmiştir: Ben bunu babama söyledim de babam: Yavrucuğum, 
sen beni gördün mü? dedi Ben: Evet, gördüm dedim. Babam: Allah'a yemin 
ederim ki, Allah Resulü (a. s.) o gün benim için babası ile anasını bir arada 
zikrederek:" (Zubeyr!) Babam anam sana feda olsun" buyurdu dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4437 

Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Urve b. Zübeyr şöyle dedi: 

Aişe bana: "Vallahi, senin iki baban (deden Ebu Bekr ile baban Zubeyr), 
yaralandıktan sonra bile yine Allah'ın ve Resulü'ne icabet edenlerdendirdedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4440 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.): "Her ümmetin bir emini vardır. Ey ümmet! Bizim eminimiz 
de Ebu Ubeyde b. Cerrah'dır "buyurdu demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4442 



339 



Huzeyfe'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Necran ehli Allah Resulü'ne geldiler ve: Ey Allah'ın Resulü! Bize emin bir 
kimse gönder, dedirler. Allah Resulü (a. s.) de: "Size gerçekten ve gerçekten emin 
bir kimse göndereceğim" buyurdu. Allah Resulü'nün bu sözü üzerine sahabeler o 
yüce emniyete mazhar olmak heyecanı ile beklediler. Allah Resulü ise Ebu Ubeyde 
b. Cerrah'ı gönderdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4444 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) Hasan için şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: 
"Allahım! Ben bunu seviyorum, bunu sen de sev ve bunu seveni de sev!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4445 
Berâe b. Azib (r.a.) 

Ben Ali'nin oğlu Hasan'ı, Peygamber'in omuzunda gördüm. Peygamber (a. s.): 
"Allahım! Ben bunu seviyorum, sen de sev!" buyuruyordu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4447 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.) 

Biz Zeyd b. Harise'yi, Kur'an'daki Onları babalarının adlarıyla çağırın. Allah 
indinde bu daha doğrudur. ayeti nazil oluncaya kadar Zeyd b. Muhammed diye 
çağırırdık, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 445 1 
Ibn Ömer (r.ahm.) şöyle söylemiştir: 





340 



Allah Resulü (a. s.) bir ordu gönderdi; başlarına da Usame b. Zeyd'i kumandan 
tayin etti. Bazı kimseler onun kumandanlığına itiraz ettiler. Bunun üzerine Allah 
Resulü: "Siz şimdi Usame'nin kumandanlığına itiraz ediyorsunuz, siz bundan önce 
onun babasının kumandanlığına da itiraz etmiştiniz. Allah'a yemin olsun ki, Zeyd 
kumandanlığa layık idiyse ve o bana insanların en sevimlilerinden biri ise hiç 
şüphesiz Usame de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4452 

Abdullah b. Cafer'in rivayetinde Abdullah b. Ebu Müleyke şöyle anlatır: 

Abdullah b. Cafer, İbn Zübeyr'e Hatırlar mısın, ben, sen ve İbn Abbas Allah 
Resulü'nü karşılamıştık, dedi. ibn Zübeyr: Evet, hatırlarım, dedi. (Abdullah): Allah 
Resulü (a. s.) bizi terkisine almıştı da seni bırakmıştı, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4454 
Abdullah b. Cafer (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) bir seferden geldiği zaman Ehl-i Beytinin çocukları 
tarafından karşılanırdı. Bir defasında yine bir seferden geldi. Allah Resulü'ne 
herkesten önce beni götürdüler. O da beni hayvanının önüne bindirdi. Sonra 
Fatıma'nm iki oğlundan biri getirildi. Allah Resulü onu da terkisine aldı. Böylece 
bir hayvan üzerinde üç kişi olarak Medine'ye girdik. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4455 
Hz. Ali (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Zamanındaki 
kadınların en hayırlısı Imran kızı Meryem ve yine zamanındaki kadınların en 
hayırlısı Huveylid kızı Hatice'dir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4458 



341 



Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber'in (a. s.) yanma Cibril gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! işte şu 
Hatice'dir; sana doğru gelmektedir. Yanında bir kap var, içinde katık yahut yiyecek 
veya içecek vardır. Hatice yanma geldiğinde ona Aziz ve Celil olan Rabbinden ve 
benden selam söyle. Ve kendisine Cennette inciden yapılmış bir sarayı da müjdele. 
Onun içinde ne gürültü olacak, ne de meşakkat" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4460 
Abdullah b. Ebu Evfa'nm (r.a.) rivayetinde 

ismail şöyle dedi: Abdullah b. Ebu Evfa'ya Allah Resulü, Hatice'ye Cennette 
bir ev müjdeledi mi? diye sordum. O da: Evet, ona Cennette inciden, içinde 
gürültü ve meşakkat olmayan bir ev müjdeledi, diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4461 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü (a. s.) Huveylid kızı Hatice'yi Cennette bir ev ile müjdelemiştir, 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4462 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Bir kere Hatice'nin kız kardeşi Hâle bt. Huveylid Allah Resulü'nün huzuruna 
girmek için izin istemişti. Allah Resulü Hatice'nin izin istemesini hatırladı ve 
bundan memnuniyet duyarak: "Allahım! Bu Huveylid kızı Hâle'dir "deyiverdi. 
Bunun üzerine ben kıskandım: Ağzının iki tarafı kıpkırmızı olmuş ve ölüp gitmiş 
ihtiyar Kureyş kadınlarından bir kocakarıyı ne anıp durursun? Allah sana, ondan 
daha hayırlısını vermiştir! dedim. 



342 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4467 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Bana üç gece 
rüyamda gösterildin. Melek senin suretini bana ipekli bir kumaş içinde getirdi: Bu 
senin (müstakbel) hanımındır! dedi. Bir de yüzünü açınca baktım ki o senmişsin. 
Cibril'in o sözü üzerine ben: Eğer bu Allah'tan ise Allah kendi takdirini yerine 
getirir," diyordum. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4468 
Hz. Aişe (r.ah.) dedi ki: 

Allah Resulü (a. s.) bana: Ben senin benden razı olduğun zamanı ve bana dargın 
bulunduğun zamanı pekâlâ biliyorum, dedi. Ben de: Bunu nereden biliyorsun? 
diye sordum: Benden razı isen: Muhammed'in Rabbine yemin olsun ki hayır! diye 
yemin ediyorsun. Dargın bulunduğun zaman ise: ibrahim'in Rabbine yemin olsun 
ki hayır! diyorsun buyurdu. Ben: Evet vallahi, Ey Allah'ın Resulü böyledir. Fakat 
senin ancak ismini bırakıyorum, dedim. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4469 
Hz. Aişe (r.ah.), 

Allah Resulü'nün yanında birçok kızlarla beraber oynadığını, söylemiş ve şöyle 
devam etmiştir: Arkadaşlarım benim yanıma gelirlerdi de Allah Resulü'nden (a. s.) 
utandıkları için saklanırlardı. Allah Resulü de onları benim yanıma yollardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4470 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 



343 



insanlar Peygamber' e hediye takdim etmek için Aişe'nin nöbet gününü 
gözetirler, bununla da Allah Resulü'nün memnunluğunu dilerlermiş. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 447 1 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Hz. Peygamber'in hanımları, Allah Resulü'nün kızı Fatıma'yı Allah Resulü'nün 
yanma gönderdiler. Allah Resulü (a. s.) benim yanımda, örtümün içinde uzanmıştı. 
Fatıma içeri girmek için izin istedi. Allah Resulü ona izin verdi. Girer girmez 
Fatıma: Ey Allah'ın Resulü! beni senin yanma hanımların gönderdiler. Onlar 
senden Ebu Kuhafe'nin kızı hakkında eşitlik istiyorlar dedi. Ben susuyordum. Allah 
Resulü ona: "Ey kızcağızım! Benim sevdiğimi sen sevmez misin?" buyurdu. 
Fatıma: Evet severim dedi. Allah Resulü: "Öyle ise Aişe'yi de sev!" buyurdu. 
Fatıma Allah Resulü'nden bu sözleri işitince kalkıp Peygamber'in eşlerinin yanma 
döndü ve onlara, hem kendi söylediğini, hem de Allah Resulü'nün söylediği sözü 
haber verdi. Kadınlar Fatıma'ya: Bizim için bir şey yaptığını zannetmiyoruz. Sen 
tekrar Allah Resulü'ne dön ve ona: Gerçekten hanımların, Ebu Kuhafe'nin kızı 
hakkında senden adalet istiyorlar de, dediler. Fakat Fatıma Vallahi bu konuda 
Allah Resulü'ne kesinlikle bir kelime söylemem, dedi. Aişe der ki: Peygamber'in 
kadınları bu defa da Peygamber'in zevcesi Cahş kızı Zeyneb'i gönderdiler. Zeynep, 
Allah Resulü'nün yanında, diğer kadınları arasında bana rakip olan bir kadındı. 
Din hususunda Zeynep'ten daha hayırlı; onun kadar Allah'tan korkan, onun kadar 
doğru sözlü, onun kadar akrabayı ziyaret edip gözeten, onun kadar çok sadaka 
veren ve verdiği sadakada ve Allah'a yaklaşmaya vesile olan her türlü hayır 
işlerinde nefsini onun kadar horlayan yoktu. Ancak sert mizacından dolayı bir 
parlaması vardı ki ondan da çabuk dönerdi. Zeynep Allah Resulü'nün huzuruna 
girmek için izin istedi. Allah Resulü de, Fatıma'nm girdiği zaman ki halde, örtüsü 
içinde Aişe ile beraber bulunuyordu. Allah Resulü ona izin verdi. Zeynep içeriye 
girince: Ey Allah'ın Resulü! Kadınların beni sana gönderdiler. Onlar senden Ebu 
Kuhafe kızı hakkında âdil davranmanı istiyorlar, dedi. Sonra benim hakkımda atıp 
tuttu ve aleyhime uzun uzun konuştu. Ben de Allah Resulü'nü gözetiyor ve 
Zeyneb'e cevap vermem hususunda bana izin verecek mi diye gözüne bakıp 



344 



duruyordum. Zeynep konuşmasına devam etti. Nihayet anladım ki, Allah Resulü, 
benim Zeyneb'e karşı kendimi savunmamı kerih görmeyecek. Ben Zeynep 
hakkında konuşmaya başlayınca, ona yaptığım hücumda kendisine aman 
vermedim. Bunun üzerine Allah Resulü gülümseyerek: "Bu, Ebu Bekr'in kızıdır" 
buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4472 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü bakmıyor ve Aişe'nin nöbet günü gecikti düşüncesiyle: "Bugün 
neredeyim, yarın nerede olacağım?" diyordu. Benim günüm gelince, Allah O'nun 
ruhunu benim ciğerimle boğazım arasında aldı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4473 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) bir sefere çıkmak istediğinde eşleri arasında kura çekerdi. Bir 
seferde kura Aişe ile Hafsa'ya çıktı, iki kadın Allah Resulü'nün maiyetinde 
beraberce yola çıktılar. Allah Resulü gece olunca Aişe ile birlikte yürür ve onunla 
konuşurdu. Bir gün Hafsa, Aişe'ye Bu gece sen benim deveme binsen, ben de senin 
devene binsem de sen görmediklerini görsen, ben de görmediklerimi görsem 
olmaz mı? dedi. Aişe: Peki diye cevap verdi. Bunun üzerine Aişe Hafsa'nm 
devesine, Hafsa da Aişe'nin devesine bindi. Allah Resulü Aişe'nin devesine geldi. 
Üzerinde Hafsa bulunuyordu. Allah Resulü Hafsa'ya selam verdi. Sonra onun 
beraberinde yola devam etti. Nihayet bir yerde indiler. Aişe Allah Resulü'nü 
kaybettiği için kıskançlığa kapıldı. Durak yerinde indiklerinde Aişe ayağını izhir 
otlarının arasına soktu ve: Ey Rabbim! Bana bir akrep ya da yılan musallat et de 
beni soksun. Ben Allah Resulü'ne bir şey söyleyemiyorum! demeye başladı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4477 
Enes b. Malik (r.a.) 

345 



Allah Resulü'nden (a. s.) şunları işittiğini söylemiştir: "Aişe'nin sair kadınlara 
üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4478 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Hz. Peygamber (a. s.) bana: "Cibril sana selam ediyor" dedi. Ben de: Ve 
aleyhi's-selamu ve rahmetullah (Selam ve Allah'ın rahmeti onun üzerine de olsun) 
dedim, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4479 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayet ettiğine göre: 

Onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının durumlarından bir şey 
saklamamaya dair aralarında söz verip anlaşmışlar. Birinci kadın: Benim kocam 
sarp bir dağ başındaki ank bir deve etidir. Kolay değil ki çıkılsm, semiz değil ki 
götürülsün! demiş, ikinci kadın: Kocamın hâlini ifşa edemem. Korkarım ki onları 
bitiremem. Çünkü onu söyleyecek olsam irisini ufağını sayıp dökmek zorunda 
kalacağım, demiş. Üçüncü kadın da: Benin zevcim, upuzundur. Konuşursam beni 
boşar, susarsam beni terkeder, demiştir. Dördüncü kadın ise: Kocam Tihame 
gecesi gibidir. Ne sıcaktır ne soğuk. Ondan ne korkulur ne de bıkılır, demiştir. 
Beşinci kadın: Benim kocam evine geldiğinde sanki bir parstır. Evden çıkınca da 
bir arslan kesilir. Güvendiği şeyi sormaz, dedi. Altıncı kadın: Kocam yerken siler 
süpürür, içerken de kurutur. Yatarken yorganına bürünür, (evin bir köşesinde tek 
başına uyur). Benim üzüntümü anlamak için elbiseme elini sokmaz, demiş. 
Yedinci kadın da: Kocam erlik vazifesini yerine getirmekten aciz ve işini bilmez 
ahmak bir kişidir. Her dert onu bulur. Baş yarığı mı dersin yahut kol kırığı mı 
istersin; ya da her ikisini de senin için bir araya toplayıversin, demiştir. Sekizinci 
kadın: Eşimin kokusu hoş kokulu bir bitki gibi, teni de tavşandır, dedi. Dokuzuncu 
kadın: Kocamın evinin direği yüksek, kını uzundur. Ocağının külü çok, evi de 
meclise yakındır, dedi. Onuncu kadın da: Zevcim maliktir, hem ne malik! 
Hayalinizden geçen her hayra sahiptir. Onun çok oturan, az dolaşan bir sürü 



346 



develeri vardır. Develer ud sesi duyunca boğazlanacaklarını anlarlar, demiştir. 
Onbirinci kadın ise: Kocam Ebu Zera'dır. Ama ne Ebu Zera Mücevherden 
kulaklarımı şakırdattı. Pazularım yağla doldu. Beni sevindirdi, benim de gönlüm 
ferah oldu. O beni dağ başında küçük bir koyun sürüsü sahibinde buldu. Sonra 
beni atları kişneyen, develeri böğüren, harman döğen, daneler savuran bir aileye 
kattı. Şimdi ben onun yanında konuşurum, horlanmam; uyuyor, sabahlıyorum; 
içiyor, kanıyorum, demiştir. (Devam ederek:) Ebu Zera'nm anası da var. Ebu 
Zera'nm anası ne kadındır, bilir misiniz? Onun ambarları gayet büyük, evi de 
geniştir... Ebu Zera'nm oğlu da ne Ebu Zera'nm oğlu! Onun yatağı, soyulmuş 
hurma lifi gibidir. Onu bir kuzunun budu doyurur. Ebu Zera'nm kızı! Ne Ebu 
Zera'nm kızı! Ne terbiyeli kızdır, birlir misiniz? Babasına, anasına itaatlidir. O, 
elbisesini doldurur; akranlarını çatlatan cinsten... Ebu Zera'nm cariyesi, Ebu 
Zera'nm ne cariyesi ama? Laflarımızı yaymaz. Yiyeceğimizi döküp saçmaz. 
Evimizi de kuş yuvasına çevirmez, temiz tutar. Ümmü Zera anlatmaya devam 
ederek şöyle der: Bir gün Ebu Zera evden çıktı. Her tarafa süt tulumları konmuş, 
çalkanmakta idi. Yolda bir kadına rasgeldi. Kadının yanında pars gibi iki çocuğu 
vardı. Böğürlerinin altındaki iki nar tanesiyle oynuyorlardı. Beni boşayıp onu 
nikâhladı. Ondan sonra ben eşraftan bir adamla evlendim. O da şimşek gibi bir 
ata biner, Hatt yapımı mızrağını alırdı. Akşam üstü birçok deve getirirdi. Her 
hayvandan bana bir çift verirdi. Bu kocam da bana: Ey Ümmü Zera! istediğin gibi 
ye; akrabana da ver derdi. Bununla beraber ben onun bana verdiği her şeyi 
toplasam, Ebu Zera'nm en küçük kabını bile dolduramaz. Aişe der ki: Allah 
Resulü (a. s.) bana: "Ben senin için Ümmü Zera'ya nisbetle Ebu Zera gibiyim" 
buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4481 
Misver b. Mahreme (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.), minberde şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Hişam 
b. Muğira oğulları kendi kızlarını Ebu Talib'in oğlu Ali'ye nikâhlamak için benden 
izin istediler. Ben onlara izin vermiyorum. Sonra yine izin vermem, sonra yine izin 
vermem. Ancak Ebu Talib'in oğlu benim kızımı boşayıp onların kızı ile evlenmek 



347 



isterse (olur). Çünkü kızım Farıma ancak benden bir parçadır. Ona şüphe veren 
şey beni de şüphelendirir, ona eziyet veren şey bana da eziyet verir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4482 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) kızı Fatıma'yı yanma çağırıp bir şeyler fısıldadı ve Fatıma 
ağladı. Sonra Allah Resulü kızma bir şeyler daha fısıldayınca, bu defa Fatıma 
güldü. Aişe, Fatıma'ya Allah Resulü sana neler fısıldadı ki ağladın, sonra tekrar bir 
şeyler söyledi, güldün? diye sordum. Fatıma: O, bana fısıldayarak öleceğini haber 
verdi. Ben de ağladım. Sonra yine gizlice, ailesinden ilk olarak ardından benim 
takip edeceğimi söyledi. Bundan dolayı da güldüm, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4486 
Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle söylemiştir: 

Cibril'in (a. s.) Allah'ın Peygamber'ine geldiğini haber aldım. Bu sırada 
Peygamber'in yanında Ummü Seleme bulunuyordu. Cibril Peygamber'le 
konuşmaya başladı. Sonra kalkıp gitti. Allah'ın Peygamber'i, Ummü Seleme'ye Bu 
kimdir? diye sordu. Yahut nasıl dediyse öyle dedi. Ümmü Seleme: Bu Dıhye'dir 
dedi. Ummü Seleme yine şöyle dedi: Allah'a yemin ederim ki Allah Peygamberinin 
Cibril ile bizim haberimizi sahabelere haber vermek üzere irat ettiği hutbesini 
işitinceye kadar ben Cibril'i kesinlikle Dıhye sanmıştım. (Ravi): Ummü Seleme'ye 
böyle veyahut buna benzer bir söz söyledi, dedi. Ben, Ebu Osman'a: Sen bunu 
kimden duydun? diye sordum. Usame b. Zeyd'den dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4489 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.): "Sizin (ölümümden sonra) bana en çabuk kavuşacak 
olanınız, eli uzun olanmızdır" buyurdu. Aişe dedi ki: Bu söz üzerine kadınlar, 



348 



hangisinin kolu daha uzundur diye ölçmeye başladılar. Yine Aişe dedi ki: içimizde 
kolu en uzun olanımız Zeynep idi. Çünkü o kendi el emeği ile çalışır, sadaka 
verirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4490 
Enes b. Malik (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) zevceleri dışında Ümmü Suleym'in yanından başka hiç bir 
kadının yanma girmezdi. Peygamber Ümmü Suleym'in yanma girerdi. Bir gün 
Peygamber'e bunun sebebi soruldu da Peygamber: "Ben Ümmü Suleym'e çok 
acıyorum, çünkü onun kardeşi benim beraberimde şehit oldu!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4493 
Gabir b. Abdullah (r.a.) Allah Resulü'nün (a. s.) 

şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Bana Cennet gösterildi. Orada Ebu Talha'nm 
karısını gördüm. Sonra da önümde bir ayak hışırdaması işittim, bir de baktım ki 



Allah Resulü (a. s.) bir sabah namazında Bilâl'e "Ey Bilâl! islâm'da işlediğin ve 
senin nazarında en karşılığını beklediğin amelini bana söyle. Çünkü ben bu gece 
Cennette önümde senin ayakkabılarının sesini işittim," buyurdu. Bilâl Ben 
islâm'da gecenin veya gündüzün herhangi bir anında tertemiz paklanıp bu 
temizlikle Allah'ın bana takdir ettiği kadar namaz kılmamın dışında daha fazla 
menfaatini beklediğim bir amel yapmadım, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4497 



Bilâl imi 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4495 




349 



Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben kardeşim ile beraber Yemen'den geldiğim zaman bir müddet bekledik. Bu 
esnada Ibn Mesûd ile annesinin Allah Resulü'nün yanma çok girip çıkmaları ve 
onunla çok irtibatta bulunmalarından dolayı biz bu ikisini Allah Resulü'nün ev 
halkından zannederdik. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4499 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz? Yemin ederim ki ben 
Resulüllah'm (a. s.) huzurunda yetmiş kadar sure okumuşumdur. Gerçekten Allah 
Resulü'nün sahabeleri, benim Allah'ın Kitabını en iyi bilenleri olduğumu bilirler. 
Eğer benden daha iyi bilen birinin mevcudiyetini bileydim, muhakkak ona 
giderdim, ravi Şakik Muhammed'in sahabeleri içinde oturmuştum. Bu sözleri 
reddeden ve Ibn Mesûd'u ayıplayan kimseyi işitmedim, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4502 

Abdullah b. Amr'm (r.a.) rivayetinde Mesruk şöyle anlatır: 

Bizler Abdullah b. Amr'a gelirdik de onunla konuşurduk. Ibn Numeyr Onun 
yanında konuşurduk demiştir. Bir gün Abdullah b. Mesûd'u anmıştık. Bunun 
üzerine Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle dedi: Öyle birini zikrettiniz ki Allah 
Resulü'nden (a. s.) işitmiş olduğum bir şeyden sonra artık onu hâlâ seviyorum. 
Allah Resulü'nü şöyle buyururken işittim: "Kur'an'ı dört kişiden alınız: Ibnu Ummi 
Abd'den Allah Resulü söze Ibn Mesûd'dan başladı Muaz b. Cebel'den, Ubey b. 
Kaab'dan ve Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim'den." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4504 
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: 



350 



Allah Resulü (a. s.) zamanında Kur'an'ı dört zat ezberlemişti ki bunların hepsi 
de Ensar'dandı Muaz b. Cebel, Ubey b. Kaab, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4507 
Gabir b. Abdullah (r.a.) 

Allah Resulü ( a.s.J, Sa d b. Muaz'm cenazesi cemaatin önlerinde bulunurken: 
"Bu cenaze için Rahmanın arşı titremiştir" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 45 1 1 
Bera'nm (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü'ne ipekten yapılmış bir elbise hediye edildi. Allah Resulü'nün 
sahabeleri elbiseye dokunmaya ve onun yumuşaklığına hayret etmeğe başladılar. 
Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): "Siz bunun yumuşaklığına mı şaşıyorsunuz? 
Sa'd b. Muaz'm Cennetteki mendilleri bundan daha hayırlı ve daha yumuşaktır" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4514 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü'ne ince ipekten yapılmış bir cübbe hediye edildi. Allah Resulü ise 
ipek kullanmayı yasaklıyordu, insanlar bu duruma şaşırdılar. Bunun üzerine Allah 
Resulü (a. s.): "Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)a yemin ederim ki Sa'd b. 
Muaz'm Cennetteki mendilleri bundan daha güzeldir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4515 
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: 



351 



Uhud harbi olduğu zaman babam örtülü olarak getirildi. Müsle yapılmıştı 
(burun, kulak gibi azaları kesilmişti). Ben üstündeki örtüyü kaldırmak istedim. 
Kavmim beni bundan nehyetti. Sonra tekrar örtüyü kaldırmak istedim. Kavmim 
yine beni nehyetti. Derken örtüyü, ya Allah Resulü kaldırdı, yahut emretti de 
kaldırıldı. Bu sırada ağlayan veya feryat eden bir kadın sesi işitti. Bunun üzerine: 
"Bu kadın kimdir?" diye sordu. Oradakiler: Amr'ın kızı, yahut kız kardeşidir 
dediler. Allah Resulü (a. s.): "Niçin ağlıyorsun? Kaldırılana kadar melekler onu 
kanatları ile gölgelendirip duruyorlar ya" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 45 1 7 
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz, haram ayı helal kıldıkları için kavmimiz olan Gıfar kabilesinden ayrıldık. 
Ben, kardeşim Uneys ve annemizle birlikte yola çıkıp dayımız olan birine misafir 
olduk. Dayımız bizlere ikram etti ve ihsanda bulundu. Derken dayımızın kavmi 
bize haset etti ve: Sen ailenin yanından dışarıya çıktığında Uneys onlara muhalefet 
etti dediler. Dayımız geldi ve hakkımızda söylenen sözleri bize söyledi. Ben de 
dayımıza: Bize yaptığın iyiliklerin hepsini berbat ettin. Bundan sonra seninle bir 
araya gelinmez, dedim. Hemen develerimizi yanaştırıp üzerlerine bindik. Bu 
sırada dayımız elbisesine bürünerek ağlamağa başladı. Biz yola çıktık ve nihayet 
Mekke yakınlarında konakladık. Derken Uneys, deve sürümüze karşılık bir o kadar 
deve için şiir müsabakasına girdi, ikisi de kâhine geldiler. Neticede kâhin Uneys'i 
daha üstün gördü. Bunun üzerine Uneys bizim deve sürümüzü, beraberinde bir 
mislini daha ilâve ederek getirdi. Ebu Zerr, ravisi olan ben Abdullah b. Samit'e: Ey 
kardeşimin oğlu! Ben Allah Resulü'ne kavuşmamdan üç sene önce namaz 
kılmışımdır dedi. Kime? diye sordum. Allah'a, dedi. Nereye doğru yöneliyordun? 
dedim. Rabbim beni nereye çevirirse oraya doğru. Yatsı namazını kılıyordum, 
gecenin sonu geldiği zaman ta güneş üzerime vuruncaya kadar bir örtü gibi serilir 
kalırdım. Bir defa Uneys Benim Mekke'de bir işim var, sen benim işlerimi de gör 
dedi. Müteâkiben Uneys yola çıkıp Mekke'ye gitti. Oradan dönmekte biraz gecikti. 
Sonra geldi. Ben kendisine: Ne yaptın? diye sordum. Uneys: Mekke'de senin 
dininde olan bir adamla karşılaştım. O, Allah'ın kendisini Peygamber olarak 



352 



gönderdiğini söylüyor dedi. Ben: Ya insanlar onun hakkında ne diyorlar? dedim. 
Uneys: Şairdir, kâhindir, sihirbazdır diyorlar dedi. Uneys de şairlerden biri idi. 
Uneys Gerçekten ben kâhinlerin sözünü işitmişimdir. Onun sözü kâhinlerin sözü 
değildir. Onun sözünü şiir çeşitlerine tatbik ettim. Fakat benden sonra ona şiir 
demeye hiçbir kimsenin dili varmaz. Allah'a yemin ederim ki o muhakkak doğru 
sözlü bir kimsedir. Ötekiler ise yalancıdırlar dedi. Ebu Zerr dedi ki: Bu sefer sen 
benim buradaki işlerime bak da ben gidip onu göreyim dedim. Müteâkiben 
Mekke'ye geldim. Mekkelilerden zayıf bir adam buldum ve ona: Kendisine Sabii 
dediğiniz kimse nerededir? diye sordum. Beni işaret ederek: işte sabii! dedi. Bunun 
üzerine Mekke vadisinin ahalisi bütün kezek ve kemiklerle bana hücum ettiler. 
Nihayet ben bayılarak yere kapandım. Sonra kendime gelip de kalktığım zaman 
sanki kıpkırmızı olmuş dikili taşlar gibiydim. Hemen zemzeme geldim; üzerimden 
kanları yıkadım ve suyundan içtim. Yemin olsun ki kardeşim oğlu, geceli gündüzlü 
otuz gün orada kaldım. Zemzem suyundan başka bir yiyeceğim yoktu. Bununla 
beraber ben semizlendim, hatta karnımın etleri bükülüp katlandı. Ben karnımda 
açlık zafiyeti hissetmedim. Mehtaplı bir gecede Mekke halkı yatıp uyudukları ve 
Kâbe'yi hiç kimsenin tavaf etmediği bir sırada Mekkelilerden iki kadın gördüm. 
Onlar isaf ve Naile putlarına dua ediyorlardı. Tavafları sırasında benim yanıma 
geldiler. Ben: Siz bunların birini diğerine nikâh edin dedim. Fakat onlar 
sözlerinden vazgeçmediler. Tekrar benim yanıma geldiklerinde: Odun gibi şey! 
yalnız ben kinaye söylemiyorum, dedim. Bunun üzerine kadınlar velvele 
kopararak: Keşke neferlerimizden biri burada olsaydı, deyip gittiler. Derken Allah 
Resulü ile Ebu Bekr yukardan aşağıya inip gelirlerken bu iki kadınla karşılaştılar. 
Allah Resulü: "Size ne oldu?" diye sordu. Kadınlar: Kâbe ile örtüsü arasında 
dinsiz var, dediler. Allah Resulü: "O size ne söyledi?" buyurdu. Kadınlar: O bize 
karşı ağza alınmayacak bir laf etti dediler. Allah Resulü geldi, Hacer-i Esved'i 
istilâm etti. Arkadaşı ile beraber Beyti tavaf ettikten sonra namazını kıldı. Allah 
Resulü namazını bitirince Ebu Zerr es-Selamu aleyke ya Resulüllah! diyerek onu 
islâm selamı ile selamlayan ilk kişi oldum. Allah Resulü: "Ve aleyke ve 
rahmetullah" diyerek selamımı aldıktan sonra: "Sen kimsin?" diye sordu. Gıfar 
kabilesindenim dedim. Allah Resulü elini kaldırdı ve parmaklarını alnının üzerine 
koydu. Ben içimden: Allah Resulü benim Gıfar kabilesine mensup olmamdan 
hoşlanmadı dedim ve elini tutmaya davrandım. Arkadaşı beni bundan menetti. O 



353 



şüphesiz Peygamber'i benden daha iyi biliyordu. Sonra Peygamber başını kaldırdı 
ve arkasından: "Ne zamandan beri buradasın?" dedi. Geceli gündüzlü otuz 
gündür buradayım, dedim. Öyle ise seni kim doyuruyordu? buyurdu. Benim 
zemzem suyundan başka yiyeceğim yoktu. Böyle iken semizledim. Hatta karnımın 
etleri katlanıp büküldü. Karnımda açlık zaafı da hissetmiyorum dedim. Allah 
Resulü: O gerçekten mübarektir; yemek gibi doyurucudur, buyurdu. Ebu Bekr Ey 
Allah'ın Resulü! Bu gece onu doyurmak için bana izin ver dedi. Müteâkiben Ebu 
Bekr ve Allah Resulü yürüdüler. Ben de onlarla birlikte yürüdüm. Nihayet Ebu 
Bekr bir kapı açtı ve bizim için Taif in kuru üzümünden avuçlamaya başladı, işte 
bu kuru üzüm benim yediğim ilk yemek oldu. Sonra orada kaldığım kadar kaldım. 
Sonra Allah Resulü'ne geldim. Allah Resulü: Bana gerçekten hurmalık bir yer 
gösterdi. Ben oranın Yesrib'den başka bir yer olacağını zannetmiyorum. Sen 
benim adıma kendi kavmine tebliğ eder misin? Umulur ki Allah senin sayende 
onlara fayda verir, onlar hakkında da sana karşılığını verir, buyurdu. Sonra 
Uneys'e geldim: Ne yaptın? diye sordu. Şunu yaptım ki, müslüman oldum ve 
tasdik ettim, dedim. Uneys: Ben senin dinine karşı değilim. Zira ben de müslüman 
oldum ve tasdik ettim, dedi. Ardından annemize geldik. O da: Ben sizin dininize 
karşı değilim. Çünkü ben de müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi. Bunun 
üzerine develerimize binerek kavmimiz Gıfar'a geldik. Onların da yarısı müslüman 
oldu. Onlara Eyma b. Rahada Gıfari imam oluyordu. Bu zat onların reisleri idi. 
Gıfar kabilesinin yarısı da: Biz Allah Resulü Medine'ye geldiği zaman müslüman 
oluruz dediler. Nihayet Allah Resulü Medine'ye gelince hakikaten onların geri 
kalan yarısı da müslüman oldu. Derken Eşlem kabilesi geldi ve onlar da: Ey 
Allah'ın Resulü! Bunlar bizim kardeşlerimizdir. Onların müslüman oldukları 
hususlarda biz de müslüman oluruz, diyerek müslüman oldular. Bunun üzerine 
Allah Resulü:" Gıfar! Allah ona mağfiret eylesin! Eslem'e de Allah selamet versin!" 
buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4520 
Gerir b. Abdullah (r.a.) 



354 



islâm'a girdiğimden beri hiçbir vakit Allah Resulü (a. s.) beni huzuruna 
girmekten menetmedi. Beni gördüğünde de muhakkak gülmüştür, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4522 
Ibn Abbas (r.a.) şunları söylemiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) abdesthaneye gitti. Ben de kendisine su bıraktım. Heladan 
çıkınca: "Bunu kim koydu?" diye sordu. Zuheyr'in rivayetinde: Ibn Abbas dediler; 
Ebu Bekr'in rivayetinde ise ben: Ibn Abbas dedim. Allah Resulü: "Allahım! onun 
anlayışını artır!" buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4526 
Ibn Ömer (r.ahm.) şöyle anlatır: 

Uyku esnasında bir rüya gördüm. Güya elimde ipekten dokunmuş kalın bir 
kumaş parçası bulunuyordu. Ben Cennetten bir yer istemeye göreyim, hemen 
oraya uçardı. Ben bu rüyamı Hafsa'ya anlattım. Hafsa da Peygamber'e arzetti. 
Peygamber (a. s.): "Ben Abdullah'ı iyi bir kimse olarak görüyorum" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4527 
Enes'in (r.a.) rivayetinde Ümmü Süleym 

Ey Allah'ın Resulü! Enes hizmetçindir. Onun için Allah'a dua buyurunuz, 
demiş. Allah Resulü (a. s.) da: "Allahım! Bu çocuğun malını, evladını çoğalt ve 
verdiklerinde kendisine bereket ihsan eyle!" diye dua etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4529 
Enes b. Malik (r.a.) 

şöyle söylemiştir: Ben çocuklarla beraber oyun oynarken Allah Resulü (a. s.) 
benim yanıma geldi ve bize selam verdi ve beni bir işe yolladı. Bu yüzden ben 



355 



annemin yanma dönmekte geciktim. Geldiğim zaman annem bana: Nerede 
kaldın? diye sordu. Ben de: Allah Resulü beni bir iş için göndermişti dedim. 
Annem: Allah Resulü'nün bu işi ne idi? diye tekrar sordu. Ben: O, bir sırdır dedim. 
Annem: Sakın Allah Resulü'nün sırrını hiçbir kimseye söylemeyesin! dedi. Enes, 
Sabit'e: Vallahi eğer bunu bir kimseye söyleyecek olsaydım, sana söylerdim ey 
Sabit! demiş. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4533 
Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) 

Allah Resulü'nün, Abdullah b. Selam dışında yürüyen bir canlı için, "Bu 
Cennettedir," buyurduğunu işitmedim, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4535 

Abdullah b. Selam'm (r.a.) rivayetinde Kays b. Ubad şöyle anlatır: 

Medine'de bir takım insanların arasında bulunuyordum. Aralarında 
Peygamberin bazı sahabeleri de vardı. Derken yüzünde huşu eseri bulunan birisi 
geldi. Cemaatten biri: işte bu Cennet ehlinden bir kimsedir, işte bu Cennet 
ehlinden bir kimsedir dedi. O zat, uzatmadan iki rekât namaz kıldı, sonra dışarıya 
çıktı. Ben de peşine düştüm. Evine girdi, ben de girdim. Bir süre konuştuk. Bana 
ısınınca ona: Sen insanların yanma girdiğin zaman bir kimse senin hakkında şöyle 
şöyle söyledi dedim. Abdullah b. Selam şöyle dedi: Sübhanallah! Hiç bir kimseye 
bilmediği şeyi söylemesi yakışmaz. Bunu niçin söylediğini sana anlatayım: Ben 
Allah Resulü (a. s.) zamanında bir rüya gördüm ve onu Allah Resulü'ne anlattım. 
Şöyle ki: Rüyamda kendimi bir bahçe içinde gördüm. Abdullah, (o bahçenin 
genişliğini, çimenlerini ve yeşilliklerini zikretti) Bahçenin içinde demirden bir direk 
vardı. Bu direğin alt tarafı yerde, yukarısı gökte idi. Tepesinde bir kulp vardı. 
Bana: Haydi bu direğe çık denildi. Ben: Yapamam, dedim. Bunun üzerine yanıma 
bir minsaf geldi. (Ravi Abdullah b. Avn Mmsaf, hizmetçi demektir dedi). Ve 
arkamdan elbisemi tutup yukarı kaldırdı. Abdullah b. Selam, onun kendisini 
arkasından kaldırışını eliyle tarif etmiş Bunun üzerine ben direğin ta tepesine 



356 



kadar çıktım ve kulpu yakaladım. Bana: iyi tut, denildi. Bir de uyandım ki kulp 
elimdedir. Bu rüyamı Allah Resulü'ne anlattım. Peygamber: "O bahçe islâm'dır. 
Direk de islâm'ın direğidir. O kulp da Urve-i Vuska'dır. Sen vefat edinceye kadar 
islâm üzere kalacaksın" buyurdu. Ravi: içeriye gelen huşulu adam Abdullah b. 
Selam'dı dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4536 

Hassan b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde Sait b. Museyyib şöyle anlatır: 

Bir kere Hassan b. Sabit mescitte şiir okurken Ömer yanma uğradı. Bunun 
üzerine Hassan: Ben bu mescitte senden daha hayırlısı varken de şiir okurdum, 
dedi. Sonra Hassan Ebu Hureyre'ye dönerek: Allah aşkına sana sorarım. Sen 
Allah Resulü'nün Hassan'a: "Benim adıma sen cevap ver!" dediğini ve: "Allahım! 
Onu Ruhul Kuds ile destekle" buyurduğunu işittin mi? dedi. O da: Allahım! evet, 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4539 
Berâe b. Azib (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) Hassan b. Sabit'e "Sen de onları hicvet ya da onlara 
hücum et; Cibril seninle beraberdir" buyururken işittiğini söylemiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4541 

Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Urve şöyle anlatır: 

Hassan b. Sabit, Aişe aleyhine çok konuşanlardan idi. Bundan dolayı ben de 
ona sövdüm. Bunun üzerine ben: Ey bacımın oğlu! Onu bırak. Çünkü Allah 
Resulü'nü (a. s.) müdafaa ederdi, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4542 



357 



Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Hassan Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan'a hicvedip kötülemek hususunda bana 
izin ver, dedi. Allah Resulü (a. s.): Benim akrabalığım varken nasıl olacak? buyurdu. 
Hassan da: Seni kerim kılan Allah'a yemin ederim ki, seni onlardan tereyağından 
kıl çeker gibi çeker çıkarırım, dedi. Ardından Hassan şu kasidesini söyledi: 

Muhakkak şerefin en yükseği Haşim oğullarında, Mahzum kızının 
oğullarındadır. Senin baban ise köledir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4544 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Siz zannediyorsunuz ki Ebu Hureyre Allah Resulü'nden çok hadis rivayet 
ediyor. Varılacak yer Allah'ın huzurudur. Ben fakir bir adam idim. Muhacirler 
çarşılarda alışverişle meşgul olurlarken, Ensar da mallarının başında dururken, 
ben karın tokluğuna Allah Resulü'ne hizmet ediyordum. Bir gün Allah Resulü: 
"Kim elbisesini açıp yayarsa artık benden işittiği hiçbir şeyi asla unutmayacaktır" 
buyurdu. Bunun üzerine ben Allah Resulü sözünü bitirinceye kadar hemen 
elbisemi yaydım. Sonra da onu kendime doğru toplayıp dürdüm. Bir daha 
kendisinden işitmiş olduğum hiçbir şeyi unutmadım. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4547 

Hz. Aişe (r.ah.) Urve b. Zübeyr'e hitaben şöyle demiştir: 

Ebu Hureyre sana hayret vermiyor mu? Geldi odamın yanı başına oturdu da 
Peygamberden hadis söylüyor ve bunu bana da işittiriyordu. Ben de nafile namaz 
kılıyordum. Ben namazımı bitirmeden gitti. Eğer ona yetişseydim O'nu red 
edecektim. Çünkü, Allah Resulü (a. s.) sizin yaptığınız gibi sözü uzatmazdı, 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4548 



358 



Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) benimle Zubeyr ve Mikdad'ı gönderdi ve: "Hemen Hah 
bahçesine gidin. Orada mahfe içinde yolcu bir kadın var. Yanında da bir mektup 
vardır. O mektubu ondan alın," buyurdu. Biz hemen çıktık, atlarımızı koşturarak 
bahçeye vardık. Hakikaten orada kadınla karşılaştık. Kadına: Mektubu çıkar 
dedik. Kadın: Yanımda mektup yoktur dedi. Biz kadına: Ya mektubu çıkarırsın, 
yahut da elbiseni soyunursun dedik. Bunun üzerine kadın mektubu örülü saç 
bağları arasından çıkardı. Biz de onu Allah Resulü'ne getirdik. Bu mektubta: 
"Hatıb b. Ebu Beltea'dan, Mekkeli müşriklerden bazı insanlara!" deniliyor, onlara 
Allah Resulü'nün bazı işlerini haber veriyordu. Bunun üzerine Allah Resulü: Ey 
Hatıb! Bu ne? diye sordu. Hatıb: Ey Allah'ın Resulü! Üzerime varmakta acele 
etme. Ben Kureyş içinde alâkası olan bir kimseyim. (Ravi Süfyan Onların müttefiki 
idi, fakat Kureyş'ten değil idi dedi). Maiyetinde bulunan Muhacirlerin Mekkelilere 
akrabalıkları vardır. Mekke'deki ailelerini o sebeple himaye ederler. Benim ise 
Mekkelilere nesep bakımından münasebetim olmadığı için, yakınlarımı himaye 
edecek bir dost kazanmak istedim. Yoksa ben bunu ne bir küfür, ne dinimden 
dönmek, ne de islâm'dan sonra kâfirliğe razı olmak için yaptım, dedi. Peygamber 
de: Doğru söyledi, buyurdu. Ömer Ey Allah'ın Resulü! Beni bırak da şu münafığın 
boynunu vurayım! dedi. Allah Resulü de: Hatıb, Bedr gazasında hazır bulundu. 
Ne biliyorsun, Allah'ın Bedr ehli hakkında bir bildiği var ki onlara: Dilediğinizi 
yapın, sizi affettim, buyurdu. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah: Ey iman edenler, 
düşmanımı ve düşmanınızı dost edinmeyin! ayetini indirdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4550 
Ebu Musa (r.a.) şöyle söylemiştir: 

Hz. Peygamber (a. s.) Mekke ile Medine arasındaki Girane mevkiine indiğinde 
ben onun yanında idim. Yanında Bilâl da vardı. Bu sırada Allah Resulü'ne bir 
bedevi geldi ve: Ey Muhammed! Bana yaptığın vaadi hâlâ yerine getirmeyecek 
misin? dedi. Allah Resulü ona: Müjde! buyurdu. Bedevi Arab da Allah Resulü'ne: 
Bana karşı bu "müjde" sözünü çok söyledin dedi. Bunun üzerine Allah Resulü 
kızgın bir şekilde Ebu Musa ile Bilâl'e dönerek: Bu adam müjdeyi reddetti. Sizler 



359 



kabul ediniz, buyurdu. Onlar derhal: Kabul ettik ya Resulüllah! dediler. Sonra 
Allah Resulü içi su dolu bir kap istedi, bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı, 
içine püskürdü. Sonra Ebu Musa ile Bilâl'e: Bundan içiniz ve yüzlerinize, 
göğüslerinize serpiniz, size müjdeler olsun, buyurdu, Ebu Musa ile Bilâl de su 
kabını aldılar ve Allah Resulü'nün emrettiğini yaptılar. Ummü Seleme perde 
arkasından: Kabınızın içindekinden annenize de bırakınız! diye seslendi. Bunun 
üzerine onlar, o sudan bir miktar da Ummü Seleme'ye bıraktılar. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4553 



Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: 

A 

Hz. Peygamber (a. s.) Huneyn gazasından döndükten sonra, Ebu Amir'i bir 

A 

fırka asker üzerine kumandan yaparak Evtas'a gönderdi. Ebu Amir, Dureyd b. 
Sımme ile karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Askerlerini de Allah hezimete uğrattı. Ebu 

A 

Musa rivayetine devam ederek dedi ki: Allah Resulü beni de Ebu Amir ile beraber 

A 

göndermişti. Ebu Amir dizinden vuruldu. Cuşem oğullarından bir adam ok atıp 

A 

dizine isabet ettirmişti. Ben hemen Ebu Amir'in yanma koştum ve: Ey amca! Sana 

A 

kim ok attı? diye sordum. Ebu Amir Ebu Musa'ya Benim katilim şudur; görüyor 
musun, işte beni o vurdu, diye işaret edip gösterdi. Ben hemen katile doğru yönelip 
koştum ve ona yetiştim. Katil beni görünce dönüp kaçmaya başladı. Ben onun 
peşine düştüm: Utanmıyor musun? Sen Arap değil misin? Yerinde dursana? diye 
demeye başladım. Adam kaçmaktan vazgeçti: Biribirimizle karşı karşıya geldik. 
Her ikimiz de kılıçlarımızla vuruşmaya başadık. Nihayet ona kılıcımla bir darbe 

A 

indirip öldürdüm. Sonra Ebu Amir'in yanma döndüm ve: Allah senin düşmanını 
öldürdü dedim. Amcam bana: Şu oku dizimden çek, çıkar dedi. Ben de hemen o 
oku çıkardım. Fakat okun yerinden pek çok kan boşandı. Bana: Ey kardeşim oğlu! 

A 

Allah Resulü'ne git ve ona benden selam söyle de ona: Ebu Amir sana "benim için 

A 

Allah'tan mağfiret isteyiver" diyor de! dedi. Ebu Amir beni, kendi yerine 
kumandan yaptı. Ve az bir zaman yaşadıktan sonra vefat etti. Ben peygamber'in 
yanma dönüp geldiğimde, huzuruna girdim. Allah Resulü bir ev içinde, hurma 
dallarından örülmüş bir divan üzerindeydi. Divanda bir şilte vardı. Hurma dalı 
örgüleri Allah Resulü'nün sırtında ve yanlarında iz bırakmıştı. Ben kendisine, 



360 



haberlerimizi ve Ebu Amir'in başına gelenleri bildirip: Allah Resulü benim için 
Allah'tan mağfiret istesin! diye vasiyet ettiğini arzettim. Bunun üzerine Allah 
Resulü su istedi ve abdest aldı. Sonra ellerini kaldırıp: "Allahım! Kulcağızm Ebu 

A 

Amir' e mağfiret eyle!" diye dua etti. Dua ederken ellerini o kadar kaldırdı ki ben, 
iki koltuğunun beyazlığını gördüm. Sonra Allah Resulü: "Allahım! Kıyamet 

A 

gününde Ebu Amir kulunu yarattığın halkın yahut insanların çoğundan üstün kıl!" 
niyazında bulundu. Bunun üzerine ben: Ey Allah'ın Resulü! Benim için de 
mağfiret dile! diye rica ettim. Peygamber benim için de: "Allahım! Abdullah b. 
Kays'm günahını mağfiret eyle ve onu Kıyamet gününde makbul bir makama 
koy!" diye dua etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4554 
Ebu Musa'nın (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Ben Eşarî cemaatının geceleyin evlerine 
girdikleri zaman okudukları Kur'an seslerini pek iyi tanırım. Her ne kadar 
gündüzleyin evlerine girdiklerini görmemiş olsam bile onların evlerini yine gece 
vakti Kur'an seslerinden bilirim. Onlardan biri de Hakim'dir. O, süvarilere veya 
düşmana rastladığı zaman onlara: Arkadaşlarım size burada kendilerini 
beklemenizi emrediyor! der." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4555 



Ebu Musa (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Hakikaten Eş'ariler, 
gazada azıkları biter yahut Medine'de ailelerinin yiyeceği azalırsa hemen 
yanlarındaki erzakı bir örtü içine toplayıp, sonra bir kap içinde (ölçerek) aralarında 
eşit surette taksim ederler. Binaenaleyh Eş'ariler bendendir, ben de 
Eş'arilerdenim. " 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4556 



361 



Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz Yemen'de iken Peygamber efendimizin ortaya çıkışı haberi bize ulaştı. Ben, 
iki ağabeyim, Ebû Bürde ve Ebû Rûhem ve Eş'arî kabilesinden 52 kişi bir gemiye 
bindik ve Resûlullahı görmek için yola çıktık. Ancak gemimiz hava muhâlefeti 
sebebiyle bizi Habeşistan'a çıkardı. Burada oturmamızı emretti Habeşistan'da 
Ca'fer bin Ebû Tâlib ile buluştuk ve Müslüman olduk. 

(Buhari ve Müslim'in ittifak ettiği hadisler bkz.) 
İYİLİK, SILA VE EDEPLER 

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü'ne bir kimse geldi ve: Benim güzel hizmet ve ülfet etmeme 
insanlar içinde en layık ve en haklı olan kimdir? diye sordu. Allah Resulü: Anandır 
buyurdu. Sonra kimdir? dedi. Allah Resulü: Sonra anandır buyurdu. Sonra 
kimdir? dedi. Allah Resulü: Sonra anandır buyurdu. Sonra kimdir? deyince Allah 
Resulü: Sonra babandır, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 462 1 
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle dedi: 

Bir adam cihada gitmek hususunda izin istemek için Peygamber'e (a. s.) geldi. 
Peygamber: Anan baban sağ mıdırlar? diye sordu. Evet, dedi. Peygamber: Şu 
halde sen (evvela) onlar için çalış buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4623 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 



362 



Güreye, bir manastırda ibadet ediyordu. Derken annesi geldi. Humeyd dedi ki: 
Ebu Rafı', Allah Resulü'nün Cureyc'in annesinin, Cureyc'i çağırdığı sıradaki hâlini, 
kadının elini kaşının üstüne nasıl koyduğunu, sonra da oğlunu çağırırken başını 
nasıl kaldırdığını tarif etmesini Ebu Hureyre'nin nasıl gösterdiğini bize vasfetti. 
Sonra kadın: Ey Cureyc! Ben senin ananım. Benimle konuş dedi. Annesi ona 
namaz kılarken tesadüf etmişti. Bunun üzerine Güreye: Allahım! Biri annem, biri 
namazım? diye düşündü ve neticede namazını tercih etti. Cevap alamayınca anası 
geri döndü. Sonra ikinci defa çağırmaya geldi ve: Ey Cureyc! Ben senin annenim; 
benimle konuş, dedi. Cureyc yine kendi kendine: Allahım! Annem ve namazım? 
dedi ve yine namazını tercih etti. Bunun üzerine annesi: Allahım! Şüphesiz ki bu 
benim oğlum Cureyc'dir. Kendisiyle konuştuğum halde o benimle konuşmaktan 
çekinmiştir. Allahım! Sen ona fahişeleri göstermedikçe canını alma, dedi. Allah 
Resulü: Eğer annesi onun aleyhine fitneye uğratılmasmı dua etmiş olsaydı Cureyc 
muhakkak fitneye uğratılırdı, buyurdu. Allah Resulü devamla şöyle dedi: Bir koyun 
çobanı vardı ki bunun manastırına sığınırdı. Bir gün köyden bir kadın çıkmış. 
Çoban bu kadınla zina etmiş. Kadın gebe kaldı ve sonunda bir oğlan doğurdu. 
Kadına: Bu nedir? diye sorulduğunda kadın: Şu manastırın sahibindendir, dedi. 
Bunun üzerine halk baltaları ve çapaları ile manastıra geldiler ve Cüreyc'e 
seslendiler. Fakat onu namaz kılarken çağırdıkları için, Cüreyc onlarla konuşmadı. 
Bunun üzerine onun manastırını yıkmaya başladılar. Cüreyc bunu görünce onların 
yanma indi. Halk Cüreyc'e: Şu kadına sor dediler. Cureyc, gülümsedi. Sonra da 
çocuğun başını eliyle sıvazlayıp: Senin baban kim? diye sordu. Çocuk: Babam 
koyun çobanıdır diye cevap verdi. Halk çocuktan bunu işittiklerinde: Biz senin 
manastırından yıktığımız yerleri altın ve gümüşle bina edelim dediler. Cureyc: 
Hayır, eskiden olduğu gibi onu tekrar topraktan yapınız deyip yukanya çıktı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4625 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Allah, mahlûkatı 
yaratıp bunların takdiratmı tamamlayınca, akrabalık ayağa kalkarak: (Ya Rabbi!) 
Burası, akrabalık münasebetlerini kesmekten sana sığınanların makamıdır dedi. 



363 



Cenab-ı Hak: Evet. Sana sıla yapana benim de sıla yapmama; senden alâkayı 
kesenlerden benim de kesmeme razı olmaz mısın? buyurdu. Akrabalık: Evet, diye 
cevap verdi. Yüce Allah: "Bu sana verilmiştir" buyurdu. Bundan sonra Allah 
Resulü: isterseniz şu ayetleri okuyunuz buyurdu: Geri dönerseniz hemen 
yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlannızı keseceksiniz, öyle mi? Onlar öyle 
kimselerdir ki Allah onları lânetlemiş, sağırlaştırmış ve gözlerini kör etmiştir. Onlar 
Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalblerinde kilitler mi var? 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4634 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Rahim Arşa asılmış der ki: Beni gözeteni Allah gözetsin, 
beni terk edeni Allah terk etsin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4635 
Gubeyr b. Mut'im'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Akraba ziyaretini kesen kimse Cennete giremez" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4636 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Her kim rızkının 
bollaştırılmasmı yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, sıla-i rahim yapsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4638 

Enes b. Malik'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Resulü (a. s.): "Biribirinize kin tutmayın, biribirinizle hasetleşmeyin, 
biribirinizden sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! kardeşler olunuz. Bir 



364 



müslümanm din kardeşine küsüp, üç günden fazla ayrı durması helal değildir" 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4641 
Ebu Eyyûb Ensari'den nakledildiğine göre: 

Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslümanm din kardeşine üç günden 
fazla küsüp ayrı durması helal olmaz. Birbirleriyle karşılaştıklarında birisi yüzünü 
şu tarafa çevirir, öbürüsü de öte tarafa çevirir. Halbuki bunların en hayırlısı önce 
selam vermeye başlayandır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4643 
Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Su-i zandan çekininiz. Çünkü su-i zan 
sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye çalışmayınız. 
Birbirinizin özel hayatını araştırmayınız. Menfaatte bencillik yapmayınız. 
Hasetleşmeyiniz. Birbirinize nefret etmeyiniz. Birbirinize arka dönmeyiniz. Ey 
Allah'ın kulları! Hepiniz kardeşler olunuz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4646 
Hz. Aişe (r.ah.) 

"Hastalığı, Allah Resulü'nden (a. s.) daha şiddetli olan hiçbir kimse görmedim" 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4662 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü'nün huzuruna girdim; kendisi şiddetli hasta idi. Elimle ona 
dokundum ve: Ey Allah'ın Resulü! Siz gerçekten çok ızdırap çekiyorsunuz dedim. 



365 



Allah Resulü (a. s.): Evet Ben sizden iki kişinin çektiği kadar şiddetli bir ızdıraba 
maruz bulunuyorum dedi. Ben: Bu yüzden sizin için muhakkak iki kat ecir vardır, 
dedim. Bunun üzerine Allah Resulü: Evet dedikten sonra şöyle buyurdu: 
"Kendisine hastalık ve daha başka neviden herhangi bir eza isabet eden hiçbir 
Mümin yoktur ki Allah bu eza sebebiyle onun günahlarını, ağacın yapraklarını 
döktüğü gibi dökmesin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4663 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Kendisine bir 
diken yahut ondan büyük bir şey batan hiç bir müslüman yoktur ki onun sebebiyle 
kendisine bir derece verilmesin ve bir günahı silinmesin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4664 
Ebu Saîd Hudrî, 

Allah Resulü'nü şöyle buyururken işitmiştir: "Müslümana bir ağrı, bir 
meşakkat, bir hastalık, bir üzüntü, hatta kendisini bunaltan bir iç sıkıntısına 
varıncaya kadar herhangi bir şey isabet ederse günahlarından bir kısmı yokedilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4670 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Her kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görürayeti nazil olunca bu ayet 
müslümanlara çok ağır geldi. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu:, "işlerde 
orta bir yol tutunuz, daima doğru olanı arayınız. Müslümanm başına gelen her 
musibette bir keffaret vardır. Hatta meydana gelen bir sıyrıkta, yahut batan bir 
dikende bile." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4671 



366 



Atâ b. Ebu Rebah 

Ibn Abbas bana: Sana Cennet kadınlarından bir kadın göstereyim mi? dedi: 
Ben de evet göster dedim. Ibn Abbas şöyle dedi: Şu siyah kadındır. Bu kadın bir 
kere Peygamber' e geldi ve: Ben sara hastalığına tutuluyorum, sara tuttuğu zaman 
üzerimi açıyorum. Allah'a benim için dua ediver dedi. Allah Resulü (a. s.): istersen 
hastalığına sabret. Bunun mukabilinde sana Cennet vardır, istersen sana şifa 
vermesi için Allah'a dua edeyim buyurdu. Kadın: Sabrederim, ancak ben 
açılıyorum. Allah'a dua et de açılmayayım, dedi. O da kendisine dua etti. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4673 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.) 

Allah Resulü (a. s.): "Muhakkak ki zulüm Kıyamet gününde meşakkattir" 
buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4676 
Ibn Ömer'den (r.ahm.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman müslümanm kardeşidir. Ona 
zulmetmez ve onu tehlikeye atmaz. Her kim bir kardeşinin ihtiyacını giderirse, 
Allah da onun ihtiyacını giderir. Her kim bir müslümanm sıkıntısını giderirse, 
Allah da o kimseden Kıyamet gününün sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her 
kim bir müslümanm kusurunu örterse, Allah da Kıyamet gününde onun kusurunu 
örter." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4677 
Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Şüphesiz Aziz ve Celil Allah zalime mühlet verir. Ama bir 
de onu yakalarsa bırakmaz" buyurdu. Sonra da: Rabbin, zulmeden memleketlerin 



367 



halkını yakaladığı zaman böyle yakalar; yakalaması da şidettli ve elimdirayetini 
okudu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4680 
Cabir'in (r.a.) anlattığına göre: 

Biri Muhacirlerden, öbürü de Ensar'dan iki genç biribiriyle dövüştü. Derken 
Muhacir yahut Muhacirler Ey Muhacirler! Yetişin! diye bağırdı. Ensari de: Ey 
Ensar, Yetişin! diye seslendi. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.) dışarı çıktı ve: "Ne 
bu cahiliyet ahalisinin davası?" diye sordu. Orada bulunanlar: Hayır, öyle birşey 
yok ya Resulüllah! Yalnız şu iki genç dövüşmüş de, biri diğerinin kıçına vurmuş, 
dediler. Allah Resulü: "O halde zararı yok. Kişi, zalim olsun, mazlum olsun 
kardeşine yardım etsin. Eğer kardeşi zalim ise onu zulmünden alıkoysun. Şüphe 
yok ki bu da o zalim için bir yardımdır. Kardeşi mazlum olmuş ise ona da yardım 
etsin" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4681 



Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Müminin Mümine bağlılığı, birbirini perçinleyen bina 
gibidir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4684 



Numan b. Beşir (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Birbirlerini sevmekte, 
birbirlerine acımada, birbirlerine şefkât hususlarında müminlerin misali, vücut 
gibidir. O vücuttan bir organ hastalanınca vücudun diğer azaları, uykusuzluk ve 
ateşle ona katılmaya çağrışırlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4685 



368 



Hz. Aişe'nin (r.ah.) ifade ettiğine göre: 

Bir kimse Peygamber'in huzuruna gelmek için izin istedi. Peygamber: "Ona izin 
veriniz. O, aşiretin ne kötü oğludur, yahut aşiretin ne kötü kişisidir" buyurdu. O 
kimse yanma girince Peygamber ona karşı yumuşak sözler söyledi. Aişe Ey Allah'ın 
Resulü! Onun için söylediğini söyledin. Sonra da ona yumuşak konuştun? diyerek 
bunun sebebini sordum. Allah Resulü (a. s.): "Ey Aişe! Kıyamet günü Allah katında 
mevkii bakımından insanların en şerlisi kötülüğünden korunmak için insanların 
veda ettiği veya terk ettiği kimsedir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4693 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Ey Aişe! Şüphesiz ki Allah Refik'tir. Rıfkı 
(yumuşak huyluluğu) sever. Şiddet (sertlik ve kabalık) ve başka hiçbir şey için 
vermediğini rıfka verir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4697 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle dua etti: "Allahım! Ben ancak bir insanım. 
Müslümanlardan herhangi bir kimseye ağır söz söylemiş, lânet etmiş, veya vurmuş 
isem bunları onun için bir temizlik ve rahmet kıl." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4706 
Ümmü Külsum bt. Ukbe (r.ah.) 

Hz. Peygamber'i (a. s.): "insanların arasını düzelten, bunun için hayırlı söz 
söyleyen ve hayırlı söz ulaştıran kimse yalancı değildir" buyururken işitmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 47 1 7 



369 



Abdullah b. Mesûd (r.a.) 

Hiç şüphesiz Muhammed (a. s.) "Adh'm ne olduğunu size haber vereyim mi? O, 
insanlar arasında koğuculuktur, insanlar arasında söz taşıyıp yaymaktır" buyurdu. 
Ve yine hiç şüphesiz Muhammed (a. s.) "Muhakkak ki kişi doğru söyleye söyleye 
nihayet Sıddık (pek doğru sözlü olarak) yazılır. Ve yalan söyleye söyleye de nihayet 
yalancı yazılır" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4718 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Pehlivan, herkesi yenen kimse değildir. Pehlivan ancak öfke 
zamanında kendini tutan kimsedir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4723 
Süleyman b. Surad'm (r.a.) anlattığına göre: 

iki kişi Peygamber'in yanında birbirlerine sövdüler. Bunlardan birinin gözleri 
kızarmaya ve şah damarları şişmeye başladı. Bunun üzerine Allah Resulü (a. s.): 
"Ben bir kelime biliyorum ki eğer şu kimse o kelimeyi söylese bu hâl ondan 
giderdi. O kelime: "Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım" sözüdür, buyurdu. 
Buna karşılık o öfkeli kimse: Yoksa bende bir delilik mi görüyorsun?" dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4725 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.): "Biriniz kardeşi ile kavga ettiği zaman yüze vurmaktan 
çekinsin" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4728 
Gabir'in (r.a.) anlattığına göre: 



370 



Bir adam okları ile mescide uğradı. Allah Resulü (a. s.) ona: "Okların 
demirlerinden tut (da kimseye dokunmasınlar) " buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4736 
Ebu Musa'dan (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz elinde oklarla bir mescit 
yahut bir çarşıdan geçerse, okların demirlerinden tutsun, sonra okların 
demirlerinden tutsun, sonra okların demirlerinden tutsun." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4739 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Ebu'l-Kasım (a. s.): "Her kim kardeşine bir demir parçası ile işaret ederse, hiç 
şüphesiz ana baba bir kardeşi olsa da bırakmcaya kadar melekler ona lânet eder" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4741 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Resulü'nden (a. s.) şunları işittiğini söylemiştir: "Cibril bana komşu hakkına 
riayet olunmasını o kadar vasiyet etti ki, onu mutlaka mirasçı yapacak sandım." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4756 
Ibn Ömer (r.ahm.), 

Allah Resulü (a. s.): "Cibril, bana komşuyu o derece tavsiyede bulundu ki onu 
mutlaka mirasçı yapacak zannettim" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4757 



371 



Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.), bir ihtiyacının yerine getirilmesini isteyen bir kimse geldiği 
zaman, yanında oturanlara döner ve: "Sizler şefaat ediniz ki ecir kazanasmız. 
Allah Peygamberinin dilinden istediğini yerine getirsin" buyururdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4761 
Ebu Musa'dan (r.a.) nakledildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "İyi kimse ile oturup kalkan ve kötü 
kimse ile arkadaş olanın misali tıpkı misk taşıyanla körük üfıiren kimse gibidir. 
Misk taşıyan ya sana da verir, ya sen ondan satın alırsın, yahut da ondan güzel bir 
koku duyarsın. Fakat körük üfüren ise, ya senin elbiseni yakar, yahut da ondan 
fena bir koku duyarsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4762 

Hz. Peygamber'in zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Bir kere beraberinde iki kız çocuğu bulunan bir kadın yanıma geldi. Benden 
birşeyler istedi. Fakat o sırada yanımda bir tek hurmadan başka bir şey 
bulamadım. Onu kadına verdim. Kadın hurmayı aldı ve onu iki kızı arasında 
taksim etti, kendisi ondan hiç bir şey yemedi. Sonra kızlarıyla beraber kalktı gitti. 
Müteâkiben yanıma Peygamber (a. s.) girdi. Ben kadının hikayesini Peygamber'e 
söyledim. Bunun üzerine Peygamber: "Bir kimse, kız çocukları yüzünden bir 
sıkıntıya düşer de onlara iyi davranırsa, kızlar kendisine Cehennem ateşine karşı 
perde olurlar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4763 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlardan üç çocuğu ölen 
kimseye, yemini yerini bulacak kadar müstesna Cehennem ateşi dokunmaz." 



372 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4766 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) ifade ettiğin göre: 

Bir kadın Allah Resulü'ne gelerek: Ey Allah'ın Resulü! Senin sözlerini hep 
erkekler alıp gidiyorlar. Bize de kendiliğinden bir gün tahsis et de o günde sana 
gelelim. Allah'ın sana öğrettiği şeylerden bizlere öğretirsin! dedi. Allah Resulü 
(a. s.): Şu günde ve şu günde toplanınız buyurdu. Kadınlar toplandılar. Allah 
Resulü de geldi ve onlara Allah'ın kendisine öğretmiş olduğu şeylerden öğretti. 
Sonra da: Hiç bir kadın yoktur ki evladından üç tanesini (Ahirete) yollasın da bu 
çocukları kendisi için Cehenneme karşı birer perde olmasınlar buyurdu. Bunun 
üzerine bir kadın: iki tanesi de, iki tanesi de, iki tanesi de! dedi. Allah Resulü 
cevaben: iki tanesi de, iki tanesi de, iki tanesi de, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4768 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah bir kulu sevdiği zaman, 
Cebrail'i çağırır ve: Ben filanı seviyorum, sen de onu sev diye emreder. Cibril de 
onu sever. Sonra Cibril semada seslenip: Allah filan kimseyi seviyor, binaenaleyh 
siz de onu seviniz! der. Artık gök ahalisi de onu severler. Sonra yeryüzüne onun 
için (Allah tarafından) kabul konulur. Allah bir kula buğz edince de Cibril'i çağırır 
ve: Ben filanı sevmiyorum, sen de onu sevme diye emreder. Cibril de onu sevmez. 
Sonra Cibril gök halkı içinde: Allah filan kimseyi sevmiyor, siz de onu sevmeyiniz 
diye nida eder. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra onun için yeryüzüne 
(Allah tarafından) buğz ve nefret konulur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4772 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 



373 



Bir A'rabi Allah Resulü'ne: Kıyamet ne zaman kopacak? dedi. Allah Resulü 
(a. s.) ona: Kıyamet için ne hazırladın? diye sordu. Bedevi: Allah'ın ve Resulünün 
sevgisini dedi. Allah Resulü: Sen sevdiklerinle berabersin buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4775 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) 

Allah Resulü'nün huzuruna bir adam geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Henüz 
içlerine katılmadığı bir kavmi seven kimse hakkında ne buyurursunuz? diye sordu. 
Allah Resulü (a. s.): Kişi sevdiği ile beraberdir buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4779 
KADER 

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Bize daima doğru söyleyen ve kendisine de doğru bildirilen Allah Resulü (a. s.) 
şöyle buyurdu: "Sizin birinizin yaratılışı kırk gün anasının karnında toplanır. Sonra 
orada bir o kadar zaman içinde asılı bir parça hâlini alır. Sonra yine o kadar 
zaman içinde bir çiğnem ete dönüşür. Sonra bir melek gönderilir ve kendisine ruh 
üfürür. Melek, dört kelime yani rızkını, ecelini, amelini şaki ve said olduğunu 
yazmakla emrolunur. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, 
sizden biriniz Cennet ehlinin ameli ile amel etmekte devam eder, nihayet kendisi 
ile Cennet arasında bir arşından başka mesafe kalmaz. Bu sırada yazısı o kişinin 
önüne geçer de Cehennem ehlinin ameli ile amel etmeğe devam eder ve 
Cehenneme girer. Ve yine sizden biriniz Cehennem ehlinin ameli ile amel eder, 
nihayet kendisi ile Cehennem arasında ancak bir arşın mesafe kalır. Bu sırada 
yazısı önüne geçer de Cennet ehlinin ameli ile amel eder ve Cennete girer." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4781 



374 



Enes b. Malik (r.a.) hadisi Allah Resulü'ne nisbet ederek: 

Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur, demiştir: "Şüphesiz Aziz ve Gelil Allah rahime 
bir melek görevlendirmiştir. Melek: Ey Rabbim! Bir nutfedir. Ey Rabbim! Bir 
alakadır. Ey Rabbim! Bir çiğnem ettir der. Allah bir mahluk yaratmak istediğinde 
melek: Ey Rabbim! Erkek mi, yoksa dişi mi? Bedbaht mı, yahut mesut ve bahtiyar 
mıdır? Rızık ne olacak? Ecel ne olacak? Sorularını sorar. Böylece bunlar anasının 
karnında iken yazılır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4785 
Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır: 

Bakiu'l-Garkad mezarlığında bir cenazede idik. Allah Resulü (a. s.) yanımıza 
gelip oturdu, biz de etrafına oturduk. Beraberinde bir asa vardı. Allah Resulü 
başını eğdi. Elindeki asayla yeri çizmeye başladı. Sonra: Sizden hiç bir kimse ve 
yaratılmış hiç bir nefis yoktur ki, muhakkak Cennetteki ve Cehennemdeki yerini 
Allah yazmış olmasın. Ve herkesin bedbaht veya bahtiyar olduğu muhakkak 
yazılmıştır! buyurdu. Bunun üzerine bir kimse: Ey Allah'ın Resulü! Öyle ise bizler 
ameli terk edip yazımız üzere durmayalım mı? dedi. Allah Resulü: "Saadet 
ehlinden olan kimse saadet ehlinin ameline varacak, şekavet ehlinden olan ise 
şekavet ehlinin ameline varacaktır," buyurdu ve şunu ilâve etti: "Sizler amel edip 
çalışın. Çünkü herkese imkan verilmiştir. Saadet ehline, saadet ehlinin ameli 
müyesser olacaktır. Şekavet ehline de, şekavet ehlinin ameli kolay gelecektir." 
Sonra Allah Resulü şu ayetleri okudu: Bundan sonra kim verir ve sakınırsa, en 
güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız. Ama kim cimrilik eder, 
kendisini müstağni görür ve en güzeli yalan sayarsa biz de onu en güç olana 
hazırlarız. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4786 
Imran b. Husayn (r.a.) şöyle anlatır: 



375 



Ey Allah'ın Resulü! Cennet ehlinin ateş ehlinden ayrıldığı bilindi mi? diye 
soruldu. Evet, buyurdu. Öyle ise amel edenler niye böyle amel edip duruyorlar? 
denildi. Allah Resulü: "Herkese niçin yaratıldıysa onun için imkan verilmiştir," 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4789 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: Adem ile Musa münakaşa ettiler. Musa Ey 
Adem! Sen bizim babamızsm. Sen bizi mahrumiyete düşürdün ve Cennetten 
çıkarttın! dedi. Adem de ona: Sen, Allah'ın kelamı ile seçip mümtaz kıldığı ve 
eliyle yazdığı Musa'sın Öyle iken sen, Allah'ın beni yaratmasından kırk sene evvel 
üzerime takdir buyurduğu bir işten dolayı mı beni kınıyorsun? dedi. Bunun 
üzerine Peygamber: "Böylece Adem, Musa'ya galip geldi. Adem, Musa'ya galip 
geldi," buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4793 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, Adem oğluna zinadan nasibini 
takdir etmiştir. Hiç şüphesiz bu akıbete erişecektir, imdi göz zinası bakmaktır, dil 
zinası da konuşmaktır. Nefis temenni eder ve iştahlanır. Tenasül uzvu ise bunu ya 
tasdik eder gerçekleştirir, yahut (bırakarak) yalanlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4801 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her doğan ancak 
fıtrat üzere doğar. Bundan sonra anası, babası onu Yahudi yaparlar, Hristiyan 



376 



yaparlar, Mecusi yaparlar. Nitekim hayvanın, derli toplu bir hayvan doğurduğu 
gibi. Bu hayvanda hiç bir kesik aza görüyor musunuz?" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4803 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a.s.)'ne müşriklerin çocuklarından soruldu. Allah Resulü (a. s.): 
"Allah onlann ne işleyeceklerini en iyi bilendir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4808 
İLİM 

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) şu ayeti okudu: Sana kitabı indiren O'dur. Onun bir kısım 
ayetleri muhkemdir ki bunlar kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. 
işte kalblerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için 
ondaki müteşabihlerin peşine düşerler. Halbuki onun tevilini Allah'tan başkası 
bilmez, ilimde yüksek payeye erenler ise: Biz ona inandık. Hepsi Rabbimiz 
karındandır derler. (Bunları) aklı selim sahiplerinden başkası iyice düşünmez. Aişe 
devamla: Bundan sonra Allah Resulü: "Kur'an'm müteşabih ayetlerine uyan 
kimseleri gördüğünüzde (ki Allah onları Kur'an'da zikretmiştir) onlardan 
sakınınız!" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4817 
Cündeb b. Abdullah Beceli (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.): "Üzerinde gönülleriniz birleştikçe, Kur' an okuyunuz. Kur' an 
hakkında ihtilaf ettiğinizde de artık kalkıp dağdınız" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4819 



377 



Hz. Aişe'nin (nah.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Erkeklerden, Allah'a en sevimsiz olan şiddetle düşmanlık 
yapandır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 482 1 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Şüphesiz ki sizler, 
kendinizden önce gelen milletlerin yoluna karışı karışma, arşını arşınına muhakkak 
uyacaksınız. O kadar ki şayet onlar bir kelerin deliğine girseler, siz de muhakkak 
onların arkasından gideceksiniz." Biz: Ey Allah'ın Resulü! bunlar Yahudilerle 
Hristiyanlar mıdır? diye sorduk. Allah Resulü: "Başka kim olacak" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4822 
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "ilmin kaldırılması, cehlin kökleşmesi, içkinin içilmesi, 
zinanın açıktan yapılması Kıyamet alâmetlerindendir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4824 
Ebu Musa (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu, demiştir: "Şüphesiz Kıyametin kopmasından 
önce öyle günler vardır ki ilim kaldırılır ve cehalet iner. O günlerde here çoğalır; 
here adam öldürmedir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4826 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 



378 



Allah Resulü (a. s.): "Zaman yaklaşacak, ilim alınacak, fitneler zuhur edecek. 
Aşırı cimrilik yerleşecek ve here çoğalacaktır" buyurdu. Sahabeler: Here nedir? 
dediler. Allah Resulü: "Öldürmektir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4827 
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu işittiğini söylemiştir: "Şüphesiz 
Allah, ilmi insanlardan çekip almakla değil, alimlerin ruhlarını kabzetmek suretiyle 
kaldıracaktır. Nihayet hiç bir alim bırakmayınca insanlar kendilerine cahil bir 
takım kimseleri başkanlar edinirler. Bunlara sorulur, onlar da bilgisizce fetva 
verirler de hem kendileri saparlar, hem halkı saptırırlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4828 
ZİKİR, DUA, TEVBE VE İSTİĞFAR 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Aziz ve Gelil Allah şöyle 
buyurur: Ben kulumun beni zannettiği gibiyim. Kulum beni anarken ben 
muhakkak onunla beraber bulunurum. Eğer o beni gönlünde gizlice zikrederse, 
ben de onu gönlümde zikrederim. Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse, ben 
de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Kulum bana bir 
karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben 
ona bir kulaç yaklaşırım, o bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4832 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Allah'ın kendine has doksan dokuz ismi vardır. Her kim 
bunları ezberlerse Cennete girer. Şüphesiz Allah tektir, teki sever" buyurmuştur. 



379 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4835 



Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz dua ettiği zaman azimli ve 
kararlı olsun. Ve sakın: Allahım, dilersen bana ver! demesin. Çünkü Allah'ı 
zorlayacak (hiç bir kuvvet) yoktur" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4837 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz dua ettiği zaman sakın: Allahım, 
dilersen beni affet demesin. Kesin, kararlı ve azimli istesin, rağbeti büyültsün. 
Çünkü Allah'a, vereceği hiçbir şey büyük gelmez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4838 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Sizden biriniz başına 
gelen herhangi bir zarardan dolayı sakın ölümü temenni etmesin. Mutlaka 
isteyecekse: Allahım, yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat. Benim için ölmek 
hayırlı ise beni öldür! desin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4840 

Habbab (r.a.) rivayetinde Kays b. Ebu Hazım şöyle dedi: 

Habbab'm (r.a.) yanma hasta ziyareti için girmiştik. Karnına yedi dağlama 
yapılmıştı. Habbab hastalığının şiddetli ızdırabmı ifade ederek: Eğer Allah Resulü 
bizim ölümü istememizi yasaklamış olmasaydı muhakkak ölümü isterdim, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4842 



380 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizden hiç biriniz ölümü temenni etmesin ve 
ölüm kendisine gelmeden evvel ölümü dilemesin. Çünkü biriniz öldüğü zaman 
ameli kesilir. Ve muhakkak ki ömür, Müminin ancak hayrını artırır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4843 
Ubade b. Samit'ten rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, 
Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da 
ona kavuşmayı istemez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4844 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Her kim Allah'a 
kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan 
hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmayı hoş görmez," buyurdu. Ben: Ey Allah'ın 
Peygamberi, bu, ölümden hoşlanmamak mıdır? Öyle ise bizler hepimiz ölümden 
hoşlanmayız dedim. Bunun üzerine Allah Resulü: "Öyle değil, lâkin Mümin 
Allah'ın rahmeti ile, rızası ile ve Cenneti ile müjdelendiği zaman, Allah'a 
kavuşmayı sever, Allah da o mümin kula kavuşmayı sever. Kâfir olan ise Allah'ın 
azabı ile, hoşnutsuzluğu ile müjdelendiği zaman Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz, 
Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4845 
Ebu Musa (r.a.) 



381 



Hz. Peygamber'in (a. s.): "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona 
kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona 
kavuşmaktan hoşlanmaz" buyurduğunu bildirmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4848 
Enes'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) müslümanlardan zayıflıktan kuş yavrusu kadar kalmış hasta 
bir kimseyi ziyaret etti. Allah Resulü ona: "Sen Allah'a herhangi bir şeyle dua 
ediyor, yahut sadece Allah'tan bir şey istiyor muydun?" dedi. Evet, ben: Allahım! 
Bana Ahirette bir ceza verecek isen o cezayı bana dünyada ver diye dua 
ediyordum dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "Sübhanallah! Ona takat 
getiremezsin (yahut senin buna gücün yetmez) sen: Allahım! Bize dünyada da iyilik 
ver, Ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koruîdiye dua etsen ya" buyurdu. 
Müteâkiben o hasta için Allah'a dua etti, Allah da şifasını verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4853 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetinde Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurdu: 

"Allah Teala'nm yeryüzünde seyahat eden bir takım fazla melekleri vardır. 
Bunlar zikir meclislerini araştırırlar, içinde Allah'ın zikredildiği bir meclis 
bulduklarında onlarla beraber otururlar ve birbirlerini kanatları ile kuşatırlar. Ta ki 
onlarla sema arasındaki mesafeyi doldururlar. Cemaat dağıldığında, yükselip 
semaya çıktıkları zaman Aziz ve Celil olan Allah onları pek iyi bildiği halde 
meleklere: "Sizler nereden geldiniz?" diye sorar. Melekler: Biz yeryüzünde senin 
bir takım kullarının yanından geldik ki onlar seni teşbih ediyorlar, seni tekbir 
ediyorlar, tehlilde bulunuyorlar, sana hamd ediyorlar ve senden istiyorlar derler. 
Allah: Benden ne istiyorlar? buyurur. Melekler: Senden Cennetini istiyorlar derler. 
Allah: Onlar benim Cennetimi görmüşler mi? buyurur. Melekler: Hayır, 
Rabbimiz! Eğer onlar Cennetimi görmüş olsalardı nasıl olurdu? buyurur. 
Melekler: Senden eman dilerler, derler. Benden niçin eman diliyorlar? diye sorar. 
Senin Cehenneminden Ya Rabbi! diye cevap verirler. Onlar benim Cehennemimi 



382 



görmüşler mi? der. Hayır, cevabını verirler. Acaba Cehennemimi görmüş olsalar 
ne yaparlar? der. Senin mağfiretini talep etmektedir derler. Bunun üzerine Allah: 
Ben onlara mağfiret eyledim. Onlara bütün istediklerini ihsan ettim ve eman 
istedikleri şeyden de kendilerine eman verdim buyurur. Melekler: Ya Rabbi! O 
zikredenlerin içinde günahı çok olan filan kimse de vardı. Sadece oradan 
geçiyordu da onlarla beraber oturuvermiştir derler. Allah: Ben onu da mağfiret 
ettim. O cemaat öyle kemal sahibi kimselerdir ki onlarla beraber oturan kimseler 
şaki olamaz! buyurur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4854 
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim günde yüz kere Bir ve ortaksız 
olarak Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Mülk onundur, hamd onundur, o 
herşeye kadirdir! derse bu dua o kimse için on köle azat etme sevabına denk olur. 
Ve kendisine yüz hasene yazılır, yüz günah da silinir. O gün akşamlayana kadar 
şeytandan korunmuş olur. Ve hiç bir kimse onun yaptığından daha faziletli bir iş 
yapamaz. Meğer ki ondan daha çok okuyan bir kimse olsun. Ve her kim günde 
yüz kere: Subhanallah ve bi-hamdihi (Allah'ı, ona hamd ederek teşbih ederim) 
derse o kimsenin günahları deniz köpüğü kadar bile çok olsa dökülür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4857 
Ebu Eyyûb Ensari (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Her kim on kere "Tek 
ve ortaksız olan Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Mülk onundur, hamd onundur. 
O, her şeye kadirdir!" derse ismail Peygamber'in neslinden dört kişi azat etmiş gibi 
olur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4859 



Ebu Hureyre (r.a.) 



383 



Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu, demiştir: "Dile hafif, mizanda ağır, Allah'a 
sevgili olan iki kelime (iki cümlecik) vardır. Bunlar: Subhanallahi ve bi-hamdihi, 
subhanallahi'l-azim (Allah'ı, ona hamd ederek teşbih ederim, büyük Allah'ı teşbih, 
ederim)'dir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4860 
Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi: 

Biz bir seferde Peygamber'in maiyetinde bulunduk, insanlar tekbir getirirken 
seslerini yükseltmeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber (a. s.): "Ey insanlar, 
kendinize acıyınız! Çünkü siz ne sağıra dua ediyorsunuz, ne de gaibe. Muhakkak 
ki siz, en iyi işiten ve size çok yakın olana dua ediyorsunuz. Ve O her zaman sizinle 
beraberdir" buyurdu. Ebu Musa dedi ki: Bu sırada ben Peygamber'in arkasında 
idim ve: Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur! sözlerini söylüyordum. Allah 
Resulü: "Ey Abdullah b. Kays! Ben sana Cennet hazinelerinden bir hazineyi 
göstereyim mi?" buyurdu. Ben de: Evet, Ya Resulüllah! dedim. Resulüllah: "La 
havle ve la kuvvete illa bi'llah de" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4873 
Ebu Bekr (r.a.) 

Bir defa Allah Resulü'ne: Bana bir dua öğret de namazımda okuyayım demiş. 
Allah Resulü (a. s.) da: "Şüphesiz ben kendime büyük (Kuteybe: çok) zulmettim. 
Günahları mağfiret edecek de ancak sensin. Öyle ise makamından bana mağfiret 
ve bana merhamet eyle. Şüphesiz ki Gafur ve Rahim sensin! de" cevabını 
vermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4876 
Enes b. Malik (r.a.) 



384 



Allah Resulü (a. s.): "Allahım! Ben acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, 
bunaklık derecesine varan ihtiyarlıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir 
azabından, hayatın ve ölümün fitnelerinden de sana sığınırım!" buyururdu, 
demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4878 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), kötü hükümden, bedbahtlık erişmesinden, düşmanların 
gülmesinden ve belanın çetinliğinden Allah'a sığınırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4880 
Bera b. Azib'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Yatağına vardığın zaman evvela namaz 
abdesti gibi bir abdest al. Sonra sağ tarafına yat. Sonra da: Allahım! Kendimi sana 
teslim ettim, işimi sana ısmarladım. Arkamı sana dayadım. Çünkü ümidim de 
sendedir, korkum da sendendir. Senden sığınacak ve Senden kurtulacak yer varsa 
yine sensin, indirdiğin Kitabına ve gönderdiğin Peygamber'ine iman ettim, de. 
Bunlar son sözün olsun. Şayet o gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun." 
Bera: Bu sözleri iyice ezberlemek için onları Peygamber'in huzurunda tekrar ettim 
de: "Gönderdiğin Resulüne iman ettim" dedim. Allah Resulü (duadaki resul ve 
nebi kelimelerinin değiştirilerek söylenmesine razı olmayıp): "Gönderdiğin 
Peygamberine iman de" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4884 
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yatağına girdiği zaman izarmın 
kenarıyla yatağını tutup silksin ve besmele çeksin. Çünkü kendisinden sonra (yani 
dünden beri) yatağında ne kaldığını bilemez. Yatmak istediği zaman, sağ yanı 



385 



üzerine yatsın da şöyle dua etsin: Allahım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih 
eylerim. Ya Rabbim! Ancak seninle yan tarafımı yatağıma koydum. Ve onu ancak 
seninle kaldırırım. Eğer canımı alacaksan sen ona mağfiret eyle. Ve eğer bırakacak 
isen, sen onu, salih kullarını muhafaza ettiğin himayenle muhafaza eyle!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4889 
İbn Abbas'tan (r.a.) nakledildiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) şöyle der idi: "Allahım! Kendimi yalnız sana verdim, yalnız 
sana iman ettim. Yalnız sana güvendim. Yalnız sana yöneldim. Ancak senin 
uğrunda düşmanla mücadele ettim. Allahım! Beni dalalete düşürmenden senin 
izzetine sığınırım. Senden başka hiçbir mabud yoktur. Sen hiç ölmeyecek olan 
ebedi dirisin. Halbuki cinler ve insanlar öleceklerdir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4894 
Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle dua ederdi: "Allahım! Günahımı, bilgisizliğimi, her 
işimde israfımı ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı mağfiret eyle. 
Allahım! Ciddi hâlimi, şakamı, hatamı ve bilerek işlediğimi affeyle. Bunların hepsi 
bende vardır. Allahım! evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa 
vurduğum ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı mağfiret eyle. Öne 
geçiren ancak sensin. Geriye bırakan da sensin ve sen her şeye kadirsin." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4896 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) her zaman şöyle der idi: "Bir Allah'tan başka hiçbir ilah 
yoktur. Allah, ordusunu aziz kıldı, kuluna da yardım etti. Tek başına da kavimlere 
galebe çaldı. Allah'tan başka hiç bir şey yoktur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4903 



386 



Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Fatıma, değirmen taşı çevirmekten dolayı elinde meydana gelen rahatsızlıktan 
şikâyet etmişti. O sırada Peygamber' e de bir çok esirler gelmişti. Fatıma gittiyse de 
babasını bulamadı. Aişe'ye rastladı ve derdini ona haber verdi. Peygamber (a. s.) 
geldiğinde Aişe, Fatıma'nm geldiğini ona haber verdi. (Ali dedi ki:) Bunun üzerine 
Peygamber bize geldi. Biz de yataklarımıza girmiştik. Hemen kalkmaya davrandık. 
Peygamber: "Yerlerinizde durun!" buyurdu ve ikimizin arasına oturdu. Hatta ben 
göğsümün üzerine ayağının soğukluğunu hissettim. Sonra Allah Resulü: "iyi 
dinleyiniz! Ben size, benden istediğinizden daha hayırlı olan bir şey öğreteyim mi? 
Siz yatağınıza girdiğiniz zaman otuz dört defa "Allah'ü ekber" dersiniz. Otuz üç 
defa "sübhanallah" dersiniz. Otuz üç defa da "elhamdülillah" dersiniz. Bunları 
söylemeniz sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4906 
Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Sizler horozun ötmesini işittiğiniz 
zaman Allah'ın fazlından isteyiniz. Çünkü o melek görmüştür. Merkebin 
anırmasını işittiğinizde de şeytandan Allah'a sığınınız. Çünkü o şeytan görmüştür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4908 
Ibn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Allah'ın Peygamber'i (a. s.) sıkıntı esnasında şöyle buyururdu: "Azamet ve vakar 
sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'm sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. 
Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve kıymetli Arş'm Rabbi Allah'tan başka mabud 
yoktur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4909 



387 



Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Biriniz acele ederek: Ben dua ettim fakat kabul olunmadı 
demedikçe duası kabul edilir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4916 



Usame b. Zeyd'ten (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Cennet kapısının önünde durdum. Bir de gördüm ki 
Cennete girenlerin çoğu fakirlerdir. Mevki sahipleri ise hapsolunmuşlardır. Yalnız 
Cehennemlikler müstesna. Onların Cehenneme konulmaları daha önce 
emrolunmuştu. Cehennem kapısı önünde de durdum. Bir de baktım ki 
Cehenneme girenlerin çoğu kadınlardır" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4919 



Imran b. Husayn (r.a. 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Cennet sakinlerinin en azı kadınlardır" buyurduğunu 
rivayet etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 492 1 



Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle dedi: 

Allah Resulü: "Benden sonra erkeklere, kadınlardan daha zararlı bir fitne ve 
imtihan sebebi bırakmadım" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4923 



388 



Ibn Ömer'den (r.ahm.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken 
yağmura tutulmuşlar. Bunlar hemen dağdaki bir mağaraya sığınmışlar. Derken 
mağaranın ağzı, dağdan kopup düşen büyük bir kaya ile kapanmış. Bunun üzerine 
birbirlerine: Bakın, hayatınızda sırf Allah için işlediğiniz bir takım iyi ameller 
varsa onlar vasıtasıyla Allah'a dua ediniz. Belki Allah bu kayayı açar! dediler. 
Bunlardan birisi: Allahım! Bilirsin ki benim, yaşlı ihtiyar anamla babam, bir karım 
ve bir kaç küçük çocuğum vardı. Ben her gün onlar için koyunları otlatırdım. 
Koyunları onların yanma sürüp getirdiğim zaman sütlerini sağar, evvela ana 
babamdan başlayarak çocuklarımdan önce onlara süt içirirdim. Şu var ki bir gün 
ağaçlık beni uzağa götürmüştü de akşama kadar gelememiştim. Geldiğimde de 
anam ile babamı uyumuş halde bulmuştum. Her gün sağmakta olduğum gibi 
sütleri sağdım ve süt bakracını getirdim. Baş uçlarında durdum. Onları 
uykularından uyandırmaya kıyamıyor, anam ve babamdan önce çocuklara 
içirmeyi de istemiyordum. Halbuki çocuklar ayağımın dibinde ağlaşıyorlardı. Ta 
fecr doğuncaya kadar benim ve çocukların hâli devam etmişti. Hiç şüphe yok sen 
pek iyi bilmektesin ki ben ana babama yaptığım bu derin hizmeti yalnız senin 
rızan için yapmıştım. Şu kayayı bir parça arala da oradan gök yüzünü görelim! 
diye dua etti. Bunun üzerine Allah kayayı araladı ve o delikten gökyüzünü 
gördüler. Onlardan bir diğeri: Allahım! Şu muhakkak ki benim amcamın bir kızı 
vardı. Ben onu, erkeklerin kadınları sevmekte oldukları sevginin en şiddetlisi ile 
sevmiştim. Ben kendisiyle evlenmek istedim. O, ben kendisine yüz dinar 
getirmedikçe kabul etmedi. Ben bu parayı kazanmak için yoruldum. Nihayet yüz 
dinarı toplayıp amcamın kızma getirdim. Bacaklarının önüne oturduğum zaman 
kız bana: Ey Allah'ın kulu! Allah'tan kork. Mührü haksız yere açma! dedi. Bunun 
üzerine ben de kalktım. Sen pek iyi bilmektesin ki bu işi sırf senin rızan için 
yapmadığımı biliyorsun. Bu kayadan bir delik aç dedi. Bunun üzerine Allah onlar 
için biraz daha açtı. Öteki de: -Allahım! Ben bir ölçek pirinç mukabilinde bir işçi 
tutmuştum, işçi işini bitirdiği zaman: Bana hakkımı ver dedi. Ben de ona ölçeğini 
verdim. Fakat o adam bunu istemedi, bırakıp gitti. Ben onu ekmeye devam ettim. 
Nihayet ondan çobanlarıyla birlikte bir sürü sığır elde ettim. Bir müddet sonra o 
işçi geldi ve: Allah'tan kork, benim hakkıma zulmetme dedi. Ben: Şu sığırların ve 



389 



çobanların yanma git ve onları al, dedim. Bunun üzerine işçi: Allah'tan kork, 
benimle alay etme dedi. Ben: Hayır seninle alay etmiyorum. Şu sığırları ve 
çobanlarını al, dedim. Bunun üzerine alıp götürdü. Şüphesiz sen biliyorsun ki ben 
bunu senin rızanı talep için yaptım. Bizim için deliğin kalanını da aç diye dua etti. 
Allah onlar için mağaranın kalan deliğini de açtı." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4926 
TEVBE 

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben, Abdullah hasta iken onu ziyaret etmek maksadıyle yanma girdim. Kendisi 
bize biri kendinden, biri de Allah Resulü'nden olmak üzere iki hadis söyledi: Allah 
Resulü'nü (a. s.) şöyle buyururken işittiğini söyledi: "Muhakkak Allah mümin 
kulunun tevbesi sebebiyle şu kimseden daha fazla sevinir: Öyle bir kimse ki çorak 
bir arazide devesi ile birlikte bulunuyor. Devesinin üzerinde yiyeceği ve içeceği 
vardır. Derken uyuya kalır. Uyandığında bir de bakar ki devesi gitmiş. Devesini 
aradı. Nihayet kendisine şiddetli bir susuzluk erişti. Sonra kendi kendine: Artık ben 
ilk bulunduğum yere döneyim de orada ölünceye kadar uyuyayım dedi. Gitti, 
ölmek üzere başını kolunun üzerine koydu. Bir aralık uyandı. Bir de baktı ki devesi 
yanıbaşmda. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devenin üzerinde! işte Allah 
mümin kulunun tevbesine bu kimsenin devesini ve azıklarını bulması anındaki 
sevincinden daha fazla sevinir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4929 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah'ın, kulu kendisine 
tevbe ettiğinde sevinmesi: Birinizin, çorak bir arazide devesi üzerinde 
bulunduğunda, üzerinde yiyeceği ve içeceğinin bulunduğu devesi kaçar. Devesini 
bulmaktan ümidi kesip de nihayet bir ağacın gölgesinde yatar; devesinden ümidini 



390 



kesmiştir. Tam bu haldeyken birdenbire devesini yanıbaşmda dikiliyor bulur. 
Hemen devesinin ipini tutar. Sonra sevincinin şiddetinden dolayı: Allahım! Sen 
benim kulumsun, ben de senin Rabbinim! diyerek sevincinin şiddetinden dolayı 
böyle hata etmesindeki sevincinden daha fazladır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4932 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Allah mahlûkatı yarattığı zaman 
kendi nezdinde Arş'm üzerinde bulunan kitabına: "Muhakkak benim rahmetim 
gazabıma üstün gelir" yazmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4939 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nden (a. s.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Yüce Allah rahmetini 
yüz parçaya ayırıp doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını da 
yer yüzüne indirdi, işte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün mahluklar 
birbirlerine merhamet ederler. Hatta hayvan, üzerine basarım endişesiyle ayağını 
yavrusundan kaldırır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4942 
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü'nün huzuruna bir takım esirler gelmişti. Bunların içinde bir kadın 
vardı ki çocuğunu aramakta idi. Kadın esirler arasında çocuğu bulunca hemen 
onu aldı bağrına bastı ve emzirmeye koyuldu. Allah Resulü (a. s.) bize: "Şu kadının, 
kendi çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız?" dedi. Biz de: Hayır vallahi. 
Atmamak elinden geldiği sürece atmaz, dedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "işte 
muhakkak ki yüce Allah, kullarına bu kadının çocuğuna acımasından daha 
merhametlidir" buyurdu. 



391 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4947 
Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Asla hiçbir iyilik yapmamış olan bir 
adam ailesine: Öldüğüm zaman beni yakın. Sonra külünün yansını karaya, 
yarısını da denize doğru savurun. Allah'a yemin ederim ki eğer Allah ele 
geçirmeğe kadir olursa alemlerden hiç bir kimseye azap etmediği bir azaba 
çekecektir, dedi. Bu kimse öldüğü zaman emrettiği işleri yaptılar. Neticede Allah 
karaya emretti. Kara hemen kendisinde bulunanları topladı. Allah deryaya 
emretti, o da derhal kendisinde bulunanları toplayıverdi. Sonra Allah o kimseye: 
Bunu niçin yaptın? diye sordu. Adam: Senden korktuğumdan dolayı ya Rabb! Sen 
daha iyi bilirsin! dedi. Bunun üzerine Allah onu affetti." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4949 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) 

Hz. Peygamber'den (a. s.) şunları nakletmiştir: Sizden önceki ümmetlerden bir 
kimse vardı. Allah ona mal ve evlat ihsan etmişti. Bir gün evladına hitaben: Vallahi 
ya benim emredeceğim şeyi yaparsınız, yahut da ben mirasımı sizden başkalarına 
vasiyet ederim: Öldüğüm zaman beni yakınız. (Zannederim şunu da söylemiştir:) 
Sonra beni öğütüp rüzgârda savurunuz. Çünkü ben Allah katında hiç bir hayır 
biriktirmedim. Şüphe yok ki Allah beni azap etmeğe kadirdir, diyerek bu hususta 
çocuklarından söz aldı. Rabbime yemin ediyorum ki çocukları da vasiyet ettiği 
şeyleri yaptılar. Nihayet yüce Allah; Bu yaptığına seni sevk eden nedir? diye sordu. 
O zat: Senden korktum, dedi. Allah Teala: "Zaten bunu da başkası affedemez 
dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4952 
Ebu Hureyre (r.a.) 



392 



Hz. Peygamber'in (a. s.) Aziz ve Gelil olan Rabbmdan rivayet ederek şöyle 
buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir kul bir günah işledi. Müteâkiben: Allahım! 
Günahımı bağışla, dedi. Yüce Allah: Kulum bir günah işledi, fakat günahı 
mağfiret eden ve günah sebebiyle cezalandıracak bir Rabbı olduğunu bildi 
buyurdu. Sonra kul tekrar dönüp günah işledi. Ardından: Ey Rabbim! Günahımı 
affet diye yalvardı. Yüce Allah yine: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret 
eden ve günah sebebiyle cezalandıracak bir Rabbı olduğunu bildi buyurdu. Sonra 
kul tekrar dönüp günah işledi. Ve: Ey Rabbim! Günahımı mağfiret et diye 
yalvardı. Yüce Allah bu sefer yine: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret 
eden, günah sebebiyle ceza veren bir Rabbı olduğunu gereği gibi bildi. Sen 
istediğini yap, ben seni mağfiret ettim, buyurdu." Ravi Abdul Ala "istediğini yap!" 
sözünü üçüncü yahut dördüncü defa da mı söyledi, bilmiyorum dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4953 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu demiştir: "Allah kadar medh ve sena 
olunmayı seven hiç bir kimse yoktur. Bunun için Allah kendisini medh etmiştir. 
Allah'tan daha kıskanç hiç bir kimse de yoktur. Bundan dolayı Yüce Allah bütün 
çirkin fiilleri haram kılmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4955 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah kıskanır. Mümin de 
kıskanır. Allah'ın kıskanması, haram kıldığı şeyleri müminin işlemesidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4959 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: 



393 



Yabancı bir kadını öpen biri Hz. Peygamber'e geldi ve olayı anlattı. Bunun 
üzerine: Gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru namaz kıl. 
Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere büyük bir 
hatırlatmadırayeti nazil olunca o zat: Ey Allah'ın Resulü! Bu yalnız benim için mi? 
diye sordu. Allah Resulü (a. s.): "Ümmetimden onu yapan herkes içindir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4963 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber'e bir adam geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Ben had cezası 
gerektirecek bir kabahat işledim. O cezayı bana tatbik et dedi. Ravi der ki: Bu 
anda namaz vakti de gelmişti. Adam da Allah Resulü ile beraber namaz kıldı. 
Namaz bitince yine: Ey Allah'ın Resulü! Ben ceza gerektirecek bir kabahat 
işledim. Binaenaleyh hakkımda Allah'ın Kitabı'nı tatbik eyle! dedi. Allah Resulü 
(a. s.): "Sen bizimle birlikte namazda bulundun mu?" diye sordu. Evet bulundum 
dedi. Allah Resulü: "Sen affolundun" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4965 

Ebu Saîd Hudrî'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah'ın Peygamber'i (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizden evvelki ümmetler içinde bir 
adam vardı ki doksan dokuz insan öldürmüştü. Bu zat, yeryüzü insanlarının en 
aliminin kim olduğunu sordu. Kendisine bir rahip gösterildi. O da rahibe gelerek 
kendisinin doksan dokuz kişi öldürdüğünü ve tevbesinin kabul edilip 
edilmeyeceğini sordu. Rahip: Hayır, edilmez diye cevap verdi. Bu cevap üzerine 
katil o rahibi de öldürdü. Bununla sayıyı yüze tamamladı. Sonra yine yeryüzü 
halkının en alimini sordu. Alim bir kimse gösterildi. Onun yanma gelince: Bu 
adam yüz tane insan öldürmüştür. Acaba Onun için bir tevbe yolu var mıdır? 
dedi. O: Evet vardır, insan ile tevbesi arasına kim girebilir? Sen filan yere git. 
Çünkü orada Allah'a ibadet etmekte olan bir takım insanlar vardır. Sen de onlarla 
beraber Allah'a ibadet et ve sakın bir daha kendi memleketine dönme. Çünkü 
orası kötü bir çevredir, dedi. Bunun üzerine adam gitti. Nihayet yolun yarısına 



394 



vardığı zaman eceli geldi. Bu sefer rahmet melekleri ile azap melekleri çekişmeye 
başladılar: Rahmet melekleri: Bu adam tevbe ederek ve kalbi ile Allah'a yönelerek 
geldi dediler. Azap melekleri de: Bu adam hiç bir hayır işlememiştir dediler. Bu 
sırada insan kılığında başka bir melek geldi. Her iki taraf bu meleği aralarında 
hakem yaptılar. O melek: Şimdi siz buradan itibaren geldiği yer ile gideceği yerin 
mesafesini ölçün. Bulunduğu bu yer, hangisine daha yakın ise bu kimse oraya ait 
olur dedi. Melekler mesafeleri ölçtüler ve adamın gitmek istediği yere daha yakın 
olduğunu gördüler. Bunun üzerine onun ruhunu rahmet melekleri aldılar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4967 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) bir sefere çıkmak istediği zaman kadınları arasında kura 
çekerdi. Kura kime düşerse Allah Resulü onunla birlikte sefere çıkardı. Aişe 
devamla: Gazaya gitmek istediği bir gazvede de aramızda kura attı ve bu kurada 
benim ismim çıktı. Ben Resulüllah ile beraber sefere çıktım. Bu sefer, hicap ayeti 
indirildikten sonra idi. Ben havdecimin içinde bindirilir ve (konak yerine) onun 
içinde indirilirdim. Bütün yolculuğumuzda böyle oldu. Nihayet Resulüllah bu 
gazasından ayrılıp da döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımızda bir gece yürüyüşü 
bildirdi. Hareket izni verildiği zaman ben kalkıp yürüdüm. Hatta orduyu geçtim. 
Hacetimi yerine getirdiğim zaman dönüp yerime geldim. Bir de göğsümü 
yokladım. Baktım ki Yemen'in gözboncuğundan dizilmiş gerdanlığım kopup 
düşmüş. Hemen dönüp gerdanlığımı aradım. Fakat onu aramak beni yoldan 
alıkoymuştu. Benim devemi hazırlayan kimseler gelip havdecimi yüklemişler ve 
havdecimi bindiğim deve üzerinde götürmüşlerdi. Onlar beni havdecin içinde 
sanıyorlarmış. O zaman kadınlar hafif idiler, şişmanlamazlardı. Et ve yağ onları 
bürüyüp kaplamazdı. Çünkü onlar az yemek yerlerdi. Bu cihetle bana hizmet 
edenler havdeci yüklemek üzere kaldırdıklarında havdecin ağırlık derecesinin 
farkına varmayarak yüklemişler. Bilhassa ben küçük yaşta genç bir kadındım. 
Deveyi kaldırmışlar ve gitmişler. Ordu gittikten sonra ben gerdanlığımı buldum. 
Akabinde konakladıkları yerlere geldim fakat oralarda ne bir çağıran, ne de bir 
cevap veren kalmıştı. Bunun üzerine ben orada evvelce bulunduğum konak yerime 



395 



geldim. Ve onlar beni havdecde bulamazlar da beni aramak üzere dönüp yanıma 
gelirler diye düşündüm. Yerimde otururken uykum geldi ve uyumuşum. Safvan b. 
Muattal Şulemi sonra Zekvani, ordunun arkasında mola vermişti. Bu zat sabaha 
yakın yürümüş, benim bulunduğum yere gelmiş, uyuyan bir insan karaltısı 
görünce benim yanıma gelmiş ve beni görünce tanımış. Beni tesettür farz 
kılınmadan önce görür idi. Ben onun beni tanıdığı sırada onun istirca sözlerini 
söylemesi ile uyandım. Uyanınca hemen çarşafıma bürünüp yüzümü örttüm. 
Allah'a yemin ediyorum ki o bana bir tek kelime söylemiyordu. Ben ondan, istirca 
sözünden başka hiç bir kelime işitmedim. Devesini ıhtırıp çöktürdü, ön ayağına 
bastı. Ben de deveye bindim. Safvan bindiğim deveyi önünden çekerek yürüdü. 
Nihayet kafile konak yerine indikten sonra öğlen sıcağında orduya yetiştik. Bu 
sırada benim yüzümden helak olan helak olmuştu, iftiranın çoğunu Abdullah b. 
Ubey b. Selül yapmıştı. Müteâkiben Medine'ye geldik. Medine'ye geldiğimizde 
ben bir ay hasta oldum. Meğer bu sırada halk iftiracıların sözlerine dalmışlar. Ben 
ise bunlardan hiç bir şeyin farkında değildim. Yalnız hastalığımda beni 
işkillendiren bir cihet vardı: Peygamber'den, hastalandığım başka zamanlarda 
gördüğüm lütuf ve şefkâti bu hastalığımda görmüyordum. Ancak yanıma giriyor, 
selam veriyor, sonra da: "Nasılsınız?" diyordu. Bu hâl beni işkillendiriyordu. Fakat 
bir kötülük hissetmiyordum. Nihayet iyileştikten sonra dışanya çıktım. Benimle 
beraber Mistah'm annesi de çıktı. Biz, Menası tarafına doğru çıktık. Bu yer bizim 
helamızdı. Buraya biz ancak geceden geceye çıkardık. Bu âdet evlerimizin 
yakınında helalar edinmemizden önce idi. O zamanlar bizim hâlimiz ilk Arapların 
âdeti idi. Biz evlerimizin yakınında helalar yapmaktan eziyet duyardık, işte ben 
Mistah'm annesi ile dışarı çıkıp gittim. Bu kadın, Ebu Ruhm b. Muttalib b. Abdu 

A 

Menafin kızıdır. Annesi de Sahr b. Amir'in kızıdır ki bu kadın da Ebu Bekr 
Sıddık'm teyzesidir. Ebu Ruhm kızının oğlu da Mistah b. Usase b. Abbad b. 
Muttalib'dir. Orada hacetimizi gördükten sonra ben ve Ebu Ruhm kızı evimden 
tarafa dönüp gelirken Mistah'm annesinin ayağı çarşafı içinde sürçtü. Kadın: 
Mistah helak olsun! dedi. Ne fena söyledin! Bedir'de hazır bulunan bir kimseye mi 
sövüyorsun? dedim. Kadın bana: Ah kadın! Sen onun söylediği sözü duymadın 
mı? dedi. Ben: O ne dedi ki? diye sordum. Bunun üzerine o bana iftiracıların 
sözünü haber verdi. Artık hastalığım kat kat arttı. Evime dönünce yanıma Allah 
Resulü geldi. Selam verdikten sonra: Nasılsınız? diye sordu. Ben de: Ebeveynimin 



396 



yanma gitmek üzere bana izin verir misin? dedim. Ben o sırada bu haberi 
ebeveynim tarafımdan tahkik etmek istiyordum demiştir. Allah Resulü bana izin 
verdi. Ben de ebeveynimin yanma gittim ve anneme: Ey anneciğim! insanlar ne 
konuşuyorlar? dedim. Annem: Ey yavrucuğum! Sakin ol. Vallahi bir erkeğin 
yanında sevgili, parlak, güzel bir kadın olsun ve onun bir çok ortaklan bulunsun da 
onun aleyhinde çok laf etmesinler pek nadirdir dedi. Ben de: Subhanallah! 
insanlar bunu mu konuşuyorlarmış? dedim. Bunun üzerine bütün gece ağladım. 
Sabaha kadar gözümün yaşı dinmiyor, gözüme de uyku girmiyordu. Sonra 
ağlayarak sabahladım. Allah Resulü de o sabah Ali b. Ebu Talib'i ve Usame b. 
Zeyd'i yanma çağırmıştı. Vahy gecikince ailesi ile ayrılması hususunda onlarla 
istişare etmişti. Usame b. Zeyd, Peygamber'in ailesinin beraatını bildiğini ve onlara 
karşı beslediği sevgiye işaret ederek: Ey Allah'ın Resulü! Onlar senin ailendir. Biz 
onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmeyiz dedi. Ali b. Ebu Talib'e gelince, o 
da: Allah senin başını dara sokmaz. Aişe'den başka kadınlar çoktur. Cariyeye de 
sorsan sana doğruyu söyler demişti. Bunun üzerine Allah Resulü Berire 'yi çağırıp: 
Ey Berire Aişe'de sana şüphe veren bir hâl gördün mü? diye sordu. Berire de: Seni 
Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki ben Aişe'den kendisini 
ayıplayabileceğim hiç bir şey görmüş değilim: Yalnız, Aişe yaşı küçük, genç bir 
kadındı. Ailesinin hamurunu yoğururken uyurdu da evin besi koyunu gelir 
hamuru yerdi demiş. Bunun akabinde Allah Resulü minber üzerinde ayağa kalktı 
ve Abdullah b. Ubey b. Selul'den özür dilemesini istedi. Kendisi minber üzerinde 
şöyle hitabetti: Ey Müslümanlar topluluğu! Ev halkıma verdiği ezası son dereceye 
varan bir şahıs için bana kim yardım eder? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan 
başka bir şey bilmiş değilim. Bir adamın da ismini ortaya koydular ki bu zat 
hakkında da ben hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Bu kimse ailemin yanma da 
ancak benimle beraber girerdi. Bunun üzerine Ensar'dan Sa'd b. Muaz ayağa 
kalkarak: Ey Allah'ın Resulü! O kimseye karşı sana ben yardım edeceğim. Eğer 
Evs'ten ise biz onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec kardeşlerimizden ise yapılacak 
işi sen bize emredersin biz de emrini yerine getiririz demiş. Bu defa Sa'd b. Ubade 
ayağa kalkmış. Bu da Hazrec kabilesinin büyüğü idi. Ve bu vakıadan evvel iyi bir 
kimse idi. Fakat bu defa kabile hamiyeti onu cahilliğe sürükledi de Sa'd b. Muaz'a 
karşı: Sen yalan söylüyorsun. Allah'ın ebediyetine yemin ediyorum ki sen onu (yani 
Abdullah b. Ubey'i) öldüremezsin ve onu öldürmeye muktedir olamazsın! demiş. 



397 



Bu defa da Sa'd b. Muaz'm amcasının oğlu olan Useyd b. Hudayr ayağa kalkarak 
Sa'd b. Ubade'ye karşı: Allah'ın beka ve ebediyetine yemin ediyorum ki sen yalan 
söylüyorsun. Vallahi biz onu elbette öldürürüz. Sen mutlaka münafıksın ki, 
münafıklar hesabına bizimle mücadele ediyorsun diye mukabele etmiş. Bu suretle 
Evs ve Hazrec kabileleri ayaklanmışlar. Hatta birbirleri ile vuruşmaya 
niyetlenmişler. Allah Resulü ise henüz minber üzerinde ayakta duruyordu. Allah 
Resulü onları yatıştırmaya devam etti. Nihayet onlar susunca sustu. (Bana gelince:) 
Ben o gün ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme bir uyku girdi. Sonra 
ertesi gecemde de ağladım. Yine gözümün yaşı dinmiyor gözüme hiç uyku 
girmiyordu. Babam ile anam, ağlamak ciğerimi parçalayacak sanıyorlardı. Bu 
şekilde Ebeveynim yanımda oturdukları, ben de ağlamakta bulunduğum sırada 
Ensar'dan bir kadın izin istemişti. Ben de o kadına izin vermiştim. O da oturup 
benimle ağlıyordu. Biz bu hâl üzere iken Allah Resulü yanımıza girdi, selam 
verdikten sonra oturdu. Halbuki Allah Resulü bundan evvel hakkımda dedikodu 
başladığı günden beri yanımda oturmamıştı. Ve Allah Resulü bir ay beklediği 
halde kendisine hakkımda bir şey vahyolunmamıştı. Allah Resulü oturduğu 
zaman, şahadet kelimelerini söyledikten sonra: Ey Aişe! Hakkında bana şöyle şöyle 
sözler geldi. Eğer suçsuz isen yakında Allah seni muhakkak beraat ettirecektir. Yok 
eğer bir günah işledinse Allah'tan mağfiret dile ve Allah'a tevbe et! Çünkü kul, 
günahını itiraf ve sonra tevbe edince Allah da onun tevbesini kabul edip mağfiret 
buyurur dedi. Allah Resulü sözlerini bitirince gözümün yaşı kesildi. Hatta göz 
yaşından bir damla bulamıyordum. Hemen babama: Allah Resulü'nün söylediği 
sözlere benim adıma cevap ver dedim. Babam: Vallahi Allah Resulü'ne ne 
diyeceğimi bilmiyorum dedi. Sonra Anneme: Allah Resulü'nün söylediği söze 
benim adıma cevap ver dedim. O da: Vallahi Allah Resulü'ne ne diyeceğimi 
bilmiyorum dedi. Bunun üzerine ben, henüz Kur'an'dan çok şey bilmeyen küçük 
yaşta bir genç olduğum halde şöyle dedim: Vallahi ben kesinlikle anladım ki siz bu 
dedikoduyu işitmişsiniz. Hatta bu söz sizin gönüllerinizde yer etmiş ve ona 
inanmışsınız. Şimdi ben size suçsuzum desem (ki Allah suçsuzluğumu biliyor) bu 
konuda bana inanmazsınız. Ve eğer ben size bir itirafta bulunsam (ki Allah suçsuz 
olduğumu bilir) sizler beni hemen tasdik edeceksiniz. Vallahi ben kendimde size 
verecek bir misal bulamıyorum. Ancak Yusuf un babasının dediği gibi: Artık (bana 
düşen) hakkıyla sabretmektir. Sizin şu söylediklerinize karşı yardımına sığınılacak 



398 



ancak Allah'tır.Aişe şöyle devam etmiştir: Sonra dönüp yatağıma yattım. Halbuki 
vallahi o zaman ben suçsuz olduğumu ve Allah'ın da muhakkak beni temize 
çıkaracağını biliyordum. Lâkin vallahi hakkımda okunan bir vahy indirileceğini 
hiç zannetmiyordum. Benim hâlim de kendimce Aziz ve Celil Allah'ın hakkımda 
okunan bir şeyle konuşmasından daha aşağı idi. Lâkin Allah Resulü'nün uykuda 
bir rüya göreceğini ve Allah'ın da o rüya ile beni beraat ettireceğini umuyordum. 
Vallahi Allah Resulü oturduğu yerden kalkmamıştı. Ev halkından bir kimse de 
dışarı çıkmamıştı. Aziz ve Gelil Allah Peygamber'ine vahy indiriverdi. Kendisini 
vahy inerken basan şiddet yine bastı. Kendisine indirilen kelamın ağırlığından kış 
gününde bile inci tanesi gibi ter dökülürdü. Allah Resulünden vahy hâli kalkınca 
kendisi sevincinden gülüyordu. Söylediği ilk söz şu oldu: "Müjde ya Aişe! Allah 
seni beraat ettirdi." Bunun üzerine annem bana: Kalk, O'nun yanma git, dedi. 
Ben: Vallahi ne ona kalkarım, ne de beraatımı indiren Allah'tan başkasına hamd 
ederim dedim. Aziz ve Celil Allah şu on ayeti indirdi: "O uydurma haberi 
getirenler içinizden bir cemaattir. (ayetinden itibaren) on ayet indirdi (Nûr, 1 1-21). 
Aziz ve Celil Allah işte bu ayetleri benim beraatım hakkında indirmiştir. Ebu Bekr, 
akrabalığından ve fakirliğinden dolayı infak etmekte bulunduğu Mistah b. Usame 
için: Aişe hakkında bunları söyledikten sonra vallahi ben de Mistah'a bir şey 
vermem! diye yemin etti. Bunun üzerine de Aziz ve Celil Allah: Sizden fazilet ve 
servet sahibi olanlar, akrabasına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere 
yardımda bulunmayacağına yemin etmesin... "ayetini, "Allah'ın size mağfiret 
etmesini arzu etmez misiniz?" sözüne kadarindirdi. Hibban b. Musa'nın dediğine 
göre, Abdullah b. Mübarek işte bu, Allah'ın kitabı içinde en ümit bahşeden ayettir, 
demiştir. Bunun üzerine Ebu Bekr Vallahi, ben Allah'ın beni mağfiret etmesini 
isterim, dedi ve Mistah'a vere geldiği yardımı tekrar vermeye başladı ve: Ben bunu 
ondan ebediyen kesmem dedi. Aişe Allah Resulü, zevcesi Zeynep bt. Cahş'a benim 
durumumu sormuş: Ne bilirsin, ne gördün? demişti. O da: Ey Allah'ın Resulü! 
Ben kulağımı, gözümü muhafaza ederim. Vallahi hayırdan başka bir şey bilmem, 
diye cevap verdi. Bu hususta Aişe Zeynep, Peygamber'in hanımları arasında bana 
rekabet eden bir kadındı. Fakat Allah onu vera ve takvası sebebiyle muhafaza 
buyurdu. Kızkardeşi Hamne bt. Cahş ise onunla mücadele etmeye başladı da bu 
sebeple helak olanlar içinde helak oldu. (Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4974) 



399 



MÜNAFIKLARIN SIFATLARI VE HÜKÜMLERİ 



Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle anlatır: 

Biz Allah Resulüyle birlikte bir sefere çıktık. Bu seferde halka bir kıtlık isabet 
etti. Bunun üzerine Abdullah b. Ubey arkadaşlarına: Allah Resulü'nün yanında 
bulunan kimseleri beslemeyin ki etrafından dağılıp gitsinler dedi.Ravi Züheyr: Bu 
"havlehu" kelimesini mecrur okuyanın kıraatidir dedi. Ubey devamla: Eğer 
Medine'ye dönersek andolsun kuvvetli olan, en hakir olanı muhakkak oradan 
çıkaracaktırdedi. Ben hemen Peygamber'e geldim ve bu sözleri kendisine haber 
verdim. Peygamber, Abdullah b. Ubey'e adam gönderip bunu kendisinden sordu. 
Ubey, bunu söylemediğine var kuvvetiyle yemin etti ve: Zeyd, Allah Resulüne 
yalan söylemiş dedi. Onların söyledikleri şeyden gönlüme şiddetli bir hüzün düştü. 
Nihayet Allah beni tasdik ederek: Münafıklar sana geldiği zaman... suresini indirdi. 
Sonra Peygamber onları kendileri için istiğfar etmeğe davet etti de onlar başlarını 
çevirdiler. Bir de şu ayet indi: Onlar dayanmış keresteler gibidirler. Zeyd: Onlar en 
güzel adamlardı dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4976 
Cabir'in (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.), Abdullah b. Ubey'in kabrine geldi. Onu kabrinden dışarı 
çıkardı, iki dizi üzerine koydu. Onun üzerine tükürüğünden üfledi ve ona 
gömleğini giydirdikten sonra "Allah en iyi bilir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4977 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

Kâbe'nin yanında üç kişi toplandılar. Bunların ikisi Kureyş'li, biri Sakif li yahut 
da ikisi Sakif li, biri Kureyş'li idi. Kalplerinin anlayışı az, karınlarının yağı çoktu. 



400 



Bunlardan biri: Allah'ın bizim konuştuklarımızı işittiğini zannediyor musunuz? 
dedi. Diğeri: Eğer açıktan söylersek işitir, gizli söylersek işitmez dedi. Öteki ise: 
Eğer açıktan söylediğimiz zaman işitirse gizli söylediğimiz zaman da işitir dedi. 
işte bunun üzerine Aziz ve Celil Allah: Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de 
derilerinizin aleyhinize şahidlik etmesinden sakınmıyordunuz... ayetini indirmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4979 
Zeyd b. Sabit'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) Uhud harbine çıktı. Bu sırada yanında bulunanlardan bir 
takım insanlar geriye döndüler. Peygamber'in sahabeleri de bunlar hakkında iki 
grup oldular. Bir kısmı: Onları öldürelim dedi. Bir kısmı da: Hayır öldürmeyelim 
dedi. Bunun üzerine: Size ne oldu da münafıklar hakkında iki fırka oldunuz?ayeti 
indi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4980 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) zamanında münafıklardan bir takım kimseler, Peygamber 
gazaya çıktığı vakit arkaya kalırlardı ve Allah Resulü'nün arkasında kalıp 
(evlerinde) oturduklarına sevinirlerdi. Peygamber geldiği zaman da ona bir takım 
özürler beyan edip yemin ederler ve yapmadıkları bir şeyle övülmelerini arzu 
ederlerdi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Yaptıklarına sevinen, yapmadıkları ile 
de övülmelerini isteyenleri zannetme. Evet, bunları sakın azabtan kurtulacak 
zannetme! 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4981 

Ibn Abbas'm (r.a.) rivayetinde Humeyd b.Abdurrahman b. Avf şöyle anlatıyor: 

Mervan (r.a.), kapıcısına: Ey Rafı'! Ibn Abbas'a git ve ona: Eğer biz 
müslümanlardan, yaptığına sevinen ve yapmadığı bir işle övülmek isteyen herkes 



401 



azap olunacak ise, hepimiz azap olunacağız (demektir)? diye sor dedi. Ibn Abbas 
bu suale: Bu ayetten size ne? Bu ayet ancak Kitap Ehli hakkında nazil olmuştur, 
diye cevap verdi. Sonra: Hani Allah kendilerine Kitap verilenlerden, onu insanlara 
açıklayacaklarına ve gizlemeyeceklerine dair söz almıştı. ayetini okudu. Yine Ibn 
Abbas Yaptıklarına sevinen, yapmadıklarıyla da övülmelerini arzu edenleri 

A 

zannetme. "(Al-i Imrân, 188) ayetini okudu. Ibn Abbas bundan sonra şöyle dedi: 
Peygamber (a. s.) bir kere onlara bir şey sordu. Onlar da sualin cevabını ondan 
sakladılar da başkasını haber verdiler. Müteâkiben Peygamber'in kendilerinden 
sormuş olduğu şeyi sanki ona haber vermişler göstererek dışarı çıktılar ve 
kendisinden bundan dolayı övülmelerini istediler. Sorduğu şeyi gizlemiş olmaktan 
da sevindiler. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4982 
Enes b. Malik (r.a.): 

Bizden, Neccar oğullarından bir kimse vardı. Bu zat, Bakara ve Ali Imran 
surelerini okumuştu. Allah Resulü'ne de katiplik yapıyordu. Derken bu adam kaçıp 
gitti ve Kitap Ehline katıldı. Onlar kendisini yüksek makamlara çıkardılar ve: Şu 
adam Muhammed'e katiplik yapıyordu diyerek kendisini pek beğendiler. Aradan 
çok zaman geçmeden Allah onun boynunu helak etti. Onun için bir mezar 
kazdılar ve onu gömdüler. Fakat sabah olunca yer onu dış yüzüne atmıştı. Sonra 
döndüler ve onun için yine bir çukur kazdılar ve onu tekrar gömdüler. Arz tekrar 
onu yeryüzüne attı. Sonra döndüler, bir çukur daha kazdılar ve yine gömdüler. 
Fakat yer onu yine dış yüzüne atmıştı. Bunun üzerine artık onu atıldığı vaziyette 
bıraktılar. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4987 



402 



KIYAMET, CENNET VE CEHENNEMİN SIFATI 



Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde iri cüsseli, semiz bir kişi 
gelir. Fakat Allah yanında, bir sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmayacaktır." Şu 
ayeti okuyunuz: Biz de onlar için hiç bir tartı tutmayacağız. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4991 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) 

Hz. Peygamber'in huzuruna bir alim geldi ve: Ey Muhammedi yahut da: Ey 
Ebu'l-Kasım! Hiç şüphesiz yüce Allah Kıyamet gününde gökleri bir parmağında, 
yerleri bir parmağında, bütün dağları, ağaçları bir parmağında, suları ve 
toprakları bir parmağında, diğer mahlukları da bir parmağında tutacak. Sonra 
onları sallayarak: Melik benim! Melik benim! buyurur dedi. Allah Resulü (a. s.), 
alimin söylediklerine şaşarak onu tasdik olmak üzere güldü. Sonra şu ayeti okudu: 
Onlar Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Halbuki Kıyamet günü bütün yer onun 
bir elindedir. Gökler de onun sağ elinde dürülmüştür. Tenzih ederim; O, onların 
koştukları ortaklardan münezzehtir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4992 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Yüce Allah Kıyamet günü bütün yeri 
avucuna alır. Göğü de sağ elinde dürer. Sonra: "Melik benim. Hani yeryüzünün 
hükümdarları neredeler!" diye hitap eder." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4994 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.), 



403 



Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Aziz ve Celil Allah 
Kıyamet günü bütün gökleri dürer. Sonra onları sağ eli ile tutar. Sonra da: "Melik 
benim! Zalimler nerede? Mütekebbirler nerede?" buyurur. Sonra sol eliyle de 
gökleri dürer. Ardından: "Melik benim! Zalimler nerede, mütekebbirler nerede?" 
buyurur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4995 
Sehl b. Sa'd (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Kıyamet günü insanlar beyaz unun çöreği gibi 
bembeyaz, kızıl beyaz bir yerde toplanacak. Orada hiç bir kimse için bir alâmet 
olmayacak" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4998 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kıyamet gününde yer, 
tek bir çörek gibi olur. Cebbar olan Allah, onu herhangi birinizin yolculukta 
çöreğini evirip çevirdiği gibi Cennet ahalisi için bir ikram olmak üzere çevirir." 
Ebu Saîd dedi ki: Bu sırada Yahudilerden biri geldi ve: Ey Ebu'l-Kasım! Rahman 
olan Allah sana bereket versin! Cennet ahalisinin Kıyamet gününde azığının ne 
olduğunu sana haber vereyim mi? dedi. Allah Resulü: Evet, buyurdu. Yahudi 
Allah Resulü'nün dediği gibi: Yer, bir tek çörek olur dedi. Bunun üzerine Allah 
Resulü bizlere baktı, azı dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra Yahudi: Sana 
onların katığını da haber vereyim mi? dedi. Allah Resulü: Evet dedi. Yahudi: 
Onların katığı balam ve nun'dur dedi. Sahabeler: Bunlar nedir? diye sordular. 
Yahudi: Öküz ile balıkdır. Bunların ciğerinin kenarından yetmiş bin kişi yiyecektir, 
dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5000 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: 

404 



Bir gün Peygamber'le birlikte bir tarlada yürüyordum. Kendisi bir hurma 
dalma dayanıyordu. Derken bir kaç Yahudiye tesadüf ettik. Birbirlerine: Ona ruhu 
sorun dediler ve şöyle konuştular: Neden O'na sorma gereği duyuyursunuz? Sizin 
karşınıza hoşunuza gitmeyen bir şeyle çıkmıyor ki. Fakat yine de O'na sorun 
dediler. Bunun üzerine biri kalktı ve Peygamber' e ruhu sordu. Peygamber sükut 
etti. Anladım ki kendisine vahy geliyor. Yerimde durdum. Vahy nazil olunca: Sana 
ruh hakkında soruyorlar. Onlara de ki: Ruh, Rabbimin işidir. Sizlere ancak pek az 
bir bilgi verilmiştirbuyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5002 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Ebu Cehil Allahım! Eğer bu hakikaten senin tarafından gelen hak bir (din) ise, 
bize gökten taş yağdır veya bize acı bir azap ver! dedi. işte bunun üzerine şu 
ayetler nazil oldu: Sen aralarmdayken Allah onlara azap edecek değildir, istiğfar 
ettikleri müddetçe de Allah onlara azap edecek değil. Onlar Mescid-i Haram'dan 
menedip dururken Allah ne diye kendilerine azap etmeyecekmiş. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5004 
Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

Biz Abdullah'ın yanında oturuyorduk. Abdullah aramızda yaslanmıştı. Derken 
kendisine bir kimse geldi ve: Ey Ebu Abdurrahman! Hikayeci bir adam Kind'e 
kapıları yanında hikaye anlatıyor ve Duman mucizesi gelerek kâfirlerin nefesini 
keseceğini, müminlerin ise ondan nezle kadar etkileneceklerini iddia ediyor, dedi. 
Abdullah b. Mesûd kızgın bir halde oturarak şöyle dedi. Ey insanlar! Allah'tan 
korkun. Sizden her kim bir şey biliyorsa bildiğini söylesin. Bilmeyen de "Allah 
bilir" desin. Çünkü O, birinizin bilmediği bir şey için Allah bilir demesini en iyi 
bilendir. Aziz ve Gelil Allah Peygamber'ine: Ben buna karşı sizden hiçbir ücret 
istemiyorum. Ve ben yapmacık davrananlandan da değilim deîbuyurdu. Allah 
Resulü (a. s.) insanlarda islâm'a karşı bir gerileme görünce: "Allahım! Yusuf un yedi 
(kıtlık) yılı gibi yedi (kıtlık yılı olsun)!" buyurmuştu. Bunun üzerine Kureyş'i şiddetli 



405 



bir kıtlık yılı yakaladı ki her şeyi silip süpürdü. Hatta açlıktan hayvan derilerini, 
leşleri yediler. Onlardan biri gökyüzüne bakardı da duman şeklinde bir şey 
görürdü. Ebu Süfyan hemen Peygamber'in yanma geldi ve: Ey Muhammedi Sen 
geldin, Allah'a itaati ve akrabalık bağlannı gözetmeyi emrediyorsun. Kavmin ise 
helak oldular. Artık onlar için Allah'a dua et! dedi. Aziz ve Celil Allah: Şimdi sen, 
Sema'nm insanlan bürüyecek apaşikâr bir duman getireceği günü gözetle. Bu pek 
yaman bir azap! "ayetini, "Siz hiç şüphe yok ki tekrar döneceksinizsözüne kadar 
buyurdu. Allah'ın: Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle 
intikamımızı alırızbuyurulan günde Ahiret azabı kaldırılır mıydı? Ayetindeki batşe 
(yakalamak) günü, Bedr günüdür. Demek ki Duhânayeti, batşe, lizam ve Rum ayeti 
geçmişlerdir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5006 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) zamanında ay iki parçaya bölündü de Allah Resulü: "Şahid 
olunuz!" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5010 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Mekke halkı Allah Resulü'nden (a. s.) kendilerine bir mucize göstermesini 
istemişler. O da onlara ayın yarılmasını iki kere göstermiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5013 
Ibn Abbas (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) zamanında ay yarıldı demiştir. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5015 



406 



Ebu Musa (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu, demiştir: "işitmekte olduğu ezaya karşı Aziz 
ve Celil Allah'tan daha sabırlı kimse yoktur. Kendisine şirk koşulur, çocuk nisbet 
edilir de sonra Allah onları yine selamette kılar ve rızıklandırır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5016 
Abdullah b. Kays'm (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "işittiği ezaya karşı Yüce Allah'tan daha 
sabırlı hiç bir kimse yoktur. Onlar Allah'a eş koşuyorlar, ona çocuk isnat ediyorlar 
da bununla beraber, Allah onları rızıklandırıyor, selamette kılıyor ve onlara 
veriyor." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5017 
Enes b. Malik'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah Cehennemliklerin en 
hafif azablısma: Dünya ve dünyadaki her şey senin olsa onu fidye eder miydin? 
buyurur. O kul: Evet, der. Bunun üzerine Allah: Sen Adem'in sulbünde iken ben 
senden daha hafif bir şeyi: Bana ortak tanımamanı istemiştim. (Ravi, şöyle 
dediğini de zannediyorum dedi) Ben de seni ateşe atmayacaktım. Fakat sen şirkten 
başkasını kabul etmedin, buyurur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5018 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Bir adam: Ey Allah'ın Resulü! Kâfir Kıyamet gününde yüzüstü nasıl 
haşrolunur? diye sordu. Allah Resulü: Dünyada onu iki ayağı üzerine yürüten 
Kıyamet gününde yüzüstü yürütmeğe kadir değil midir? buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5020 



407 



Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Müminin misali 
ekin gibidir. Rüzgâr onu sallar durur. Mümine de bela ve sıkıntı gelmeye devam 
eder. Münafığın misali de sedir ağacı gibidir ki kesilmedikçe sallanmaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5024 
Kaab b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.): "Müminin misali, bir deste ekin gibidir. Rüzgâr onu eğiltir 
durur. Bazen yere vurur, bazen doğrultur. Kâfirin misali ise, kökü üzerinde dimdik 
duran sedir ağacı gibidir. Kökünden bir defada sökülünceye kadar, onu hiç bir şey 
eğiltemez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5025 
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Ağaçlardan bir ağaç vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç 
müslümanm benzeridir. O nedir? Bana söyleyiniz" buyurdu, insanların aklı 
kırlardaki ağaçlara takıldı. Abdullah Bunun hurma ağacı olduğu hatırıma geldi. 
Fakat utandım. Ondan sonra insanlar: Ey Allah'ın Resulü! Bize söyle, o nedir? diye 
sordular. Allah Resulü: "O hurma ağacıdır" cevabını verdi. Ben bunu Ömer'e 
söyledim. O hurma ağacıdır deseydin, benim için şundan ve şundan daha makbul 
olurdu, dedi, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5027 
Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Sizden hiç kimseyi ameli kurtaramayacaktır" buyurdu. Bir 
kimse: Ey Allah'ın Resulü! Seni de mi? diye sordu. Allah Resulü: "Evet beni de. Şu 



408 



kadar ki Allah'ın beni kendinden bir rahmet ile örtmesi vardır. Lâkin sizler daima 
doğruyu isteyin," buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5036 
Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) ayaklan şişinceye kadar namaz kıldı. Kendisine: Allah 
senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını mağfiret eylemiş iken, niçin bu külfete 
katlanıyorsun? denildi. Allah Resulü buna: "Şükreden bir kul olmayayım mı?" diye 
cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5044 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) namazı kıldığı zaman ayakları çatlayıncaya kadar kıyam 
yapardı. Aişe "Ey Allah'ın Resulü! Senin gelmiş geçmiş bütün günahların mağfiret 
edildiği halde, bunu niçin yapıyorsun?" diye sordu. Peygamber: "Ey Aişe! Ben 
Allah'a çok şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5046 

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) rivayetinde Şakik şöyle anlatır: 

Abdullah b. Mesûd'un kapısı yanında onu beklerken oturuyorduk. Derken 
yanımızdan Yezid b. Muaviye Nehai geçti. Ona: Abdullah'a burada 
bulunduğumuzu bildiriver dedik. Yezid, Abdullah'ın huzuruna girdi. Çok 
geçmeden Abdullah bizim yanımıza çıktı ve: Sizlerin burada bulunduğunuzu 
haber aldım. Fakat yanınıza çıkmama sizleri bıktırırım endişesi engel oldu. Çünkü 
Allah Resulü (a. s.) vaaz ve nasihat hususunda bıktırır endişesiyle bazı günler 
bizden söz alırdı, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5047 



409 



CENNET, CENNET NİMETLERİ VE CENNETLİKLERİN SIFATI 



Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 



Peyamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celil Allah: Ben iyi kullarım için 
hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden 
geçmeyen şeyler hazırladım, buyurdu." Allah'ın kitabında bunu tasdik eden delil şu 
ayettir: Artık yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne sevinçler saklandığını hiç 
kimse bilemez. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5050 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Şüphesiz Cennette bir ağaç vardır ki bir süvari onun 
gölgesinde yüz sene yürür" buyurduğunu rivayet etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5054 
Sehl b. Sa'd (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Şüphesiz Cennette bir 
ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürüse de gölgesini bitiremez." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5055 
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Şüphesiz Cennette öyle bir ağaç vardır ki bir süvari, 
süratli, talimli, iyi cins bir at ile yüz sene yürüse de onu bitiremez" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5056 



410 



Ebu Saîd Hudrî'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Allah, Cennet ahalisine: Ey Cennet ahalisi! diye hitap 
buyurur. Onlar: Ey Rabbimiz! Sana iki defa icabet ederiz ve kullukta daimiz. 
Hayır senin iki elindedir derler. Allah: Razı oldunuz mu? buyurur. Kullar: Ya Rab! 
Nasıl razı olmayalım? Sen bize mahlûkatmdan hiç bir kimseye vermediğini ihsan 
buyurdun! derler. Allah: Bundan daha kıymetlisini vereyim mi? buyurur. Onlar: 
Ey Rabbimiz! Bundan daha kıymetli ne olabilir ki? derler. Bunun üzerine Allah: 
Ben size rıdvanımı (razımı) helal kılıyorum ve artık bundan sonra sizlere ebediyen 
kızmam! buyurur." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5057 
Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Şüphesiz Cennet ehli Cennetteki köşkü, sizin gökte 
yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5058 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Ebu'l-Kasım (a. s.) "Cennete ilk girecek zümre ayın on dördüncü gecesindeki 
sureti üzere girecekler. Bunların peşi sıra girenler de semadaki parlak yıldız 
suretinde geleceklerdir. Her birine iki zevce vardır. Bunların bacağının iliği etinin 
üstünden görünür. Ve Cennette bekar yoktur" buyurmuştur, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5062 
Ebu Musa Eş'ari'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak mümin için Cennette içi 
boş bir tek inciden bir çadır vardır. Boyu altmış mildir. Mümine mahsus aileler 
vardır ki mümin onlan dolaşıp ziyaret eder, fakat onlar birbirlerini görmezler." 



411 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5070 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celil Allah Adem'i kendi 
suretinde yarattı. Onun boyu altmış arşındır. Adem'i yaratınca: Haydi git de şu 
cemaate selam ver. Onlar oturan bir grup melekti. Sana ne cevap vereceklerini iyi 
dinle. Çünkü bu, hem senin, hem de zürriye tinin selamı olacaktır, buyurdu. Bunun 
üzerine Adem gitti ve melekler topluluğuna: -esselamu aleyküm (selam size) dedi. 
Onlar da: -esselamu aleyke ve rahmetullah (selam ve Allah'ın rahmeti senin 
üzerine olsun) diye karşıladılar. Ve selamlarına "Ve Rahmetullah" cümlesini ziyade 
ettiler. Cennete giren herkes Adem'in suretinde ve altmış arşın uzunluğunda 
olacaktır. Ama Adem'den sonra insanlar ta şimdiye kadar kısalmaya devam 
etmiştir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5075 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Siz Adem oğullarının yakmakta olduğunuz şu ateşiniz 
Cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır" buyurdu. Sahabeler: Ey 
Allah'ın Resulü! Vallahi bu bile yetecekmiş, dediler. Allah Resulü: "Cehennem 
ateşi her biri dünya ateşi sıcaklığı derecesinde olmak üzere üzerine altmış dokuz 
kat daha fazla kılındı" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5077 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Cehennem ile Cennet 
münakaşa ettiler. Cehennem: Bana zalimler ve mütekebbirler girer dedi. Cennet: 
Bana zayıflar ve miskinler girer dedi. Aziz ve Celil Allah Cehenneme: Sen benim 
azabımsm. Dileyeceğim kimselere seninle azap ederim buyurdu. (Belki de: 
Dilediğime seninle isabet ederim demiştir). Cennete de: Sen benim rahmetimsin. 



412 



Dilediğim kimselere seninle merhamet ederim, ikinizi de dolduracak vardır 
buyurdu." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5081 
Enes b. Malik'in (r.a.) bildirdiğine göre: 

Allah'ın Peygamber'i (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Cehennem durmadan: Daha 
var mı? diyecek. Nihayet izzetin Rabbine Pak ve Yüce Allah ona ayağını koyar. 
Bunun üzerine Cehennem: izzetine yemin ederim ki yeter, yeter! der ve parçaları 
birbirine dürülür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5084 
Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü ölüm, alaca bir koç suretinde 
getirilir. (Ebu Kureyb şunu ziyade etti:) Cennet ile Cehennem arasında durdurulur. 
(Hadisin kalan kısmında ittifak etmişlerdir). Müteâkiben: Ey Cennet ahalisi! Sizler 
bunu tanıyor musunuz? denilir. Cennetlikler hemen başlarını kaldırıp bakarlar ve: 
Evet, bu ölümdür derler. Sonra: Ey Cehennem ahalisi! Sizler bunu tanıyor 
musunuz? diye sorulur. Onlar da başlarını kaldırarak bakarlar ve: Evet, bu 
ölümdür derler. Bunu takiben koçun kesilmesi emrolunur ve derhal boğazlanır. 
Bundan sonra: Ey Cennet halkı! Cennette ebedi yaşıyacaksınız, artık ölüm yoktur. 
Ve ey Cehennem halkı! Sizler de ebedisiniz, artık ölüm yoktur denilir." Bundan 
sonra Allah Resulü şu ayeti okudu: Onlan hasret günü ile korkut. Çünkü onlar 
hâlâ gaflet içinde ve hâlâ iman etmemişken iş bitmiş olur.Allah Resulü bu ayeti 
okurken eliyle dünyaya işaret etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5087 



Abdullah b. Ömer (r.a.) 



413 



Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah, Cennetlikleri 
Cennete, Cehennemlikleri de Cehenneme sokar. Sonra aralarında bir tellal kalkıp: 
Ey Cennet ahalisi! Artık ölüm yoktur; ve: Ey Cehennem ahalisi! Artık ölüm yoktur. 
Herkes bulunduğu yerde ebedidir! diyecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5088 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Kâfirin avurt dişi (yahut azı dişi) Uhud (dağı) kadar, 
derisinin kalınlığı da üç günlük mesafedir" buyurduğunu bildirmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5090 

Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'ne isnat ettiği hadiste Allah Resulü (a. s.): 

"Cehennemde kâfirin iki omuzu arası, hızlı giden bir süvarinin üç günlük yolu 
kadardır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5091 
Harise b. Vehb Huzai (r.a.) 

Hz. Peygamber (a. s.) den şunları işittiğini söylemiştir: Peygamber: "Size Cennet 
ehlini haber vereyim mi?" buyurdu. Sahabeler: Evet, dediler. Allah Resulü: Zayıf 
olan ve halk tarafından zayıf görülen her mümin (Cennetlik) dir. Allah'a yemin 
etse, muhakkak ki Allah onu yemininde doğru çıkarır, buyurdu. Sonra da: "Size 
Cehennem ehlini haber vereyim mi?" buyurdu. Sahabeler: Evet, dediler. Allah 
Resulü: Her katı yürekli, düşman ve kibirli kimsedir, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5092 
Abdullah b. Zema (r.a.) şöyle anlatır: 



414 



Allah Resulü (a. s.) hutbe okudu da deveyi ve onu boğazlayanı anarak şöyle 
buyurdu: Semud kavminin en aşağılığı fırladığı zaman... "Buna, Ebu Zema gibi 
kuvvetli, şirret bir adam kalkıştı" buyurdu. Sonra Allah Resulü kadınlardan 
bahsederek onlar hakkında öğütler verdi ve: "Sizden biriniz karısını ne zamana 
kadar dövecek?" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5095 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.): "Ben şu Kaab oğullarının atası Amr b. Luhay b. Kama b. 
Hmdifi, Cehennemde bağırsaklarını sürüklerken gördüm" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5096 
Hz. Aişe (r.ah.), 

Allah Resulü'nden (a. s.) şunları işittiğini söylemiştir: "insanlar Kıyamet 
gününde yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak haşrolunurlar." Ben de: Ey Allah'ın 
Resulü! Kadın ve erkekler beraber olup birbirlerine bakacaklar mı? dedim. Allah 
Resulü: "Ey Aişe! Mesele, birbirlerine bakmalarından çok daha vahim" 
buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5102 
Ibn Abbas (r.a.) 

Hz. Peygamber'i (a. s.) hutbede şöyle buyururken işitmiştir: "Muhakkak ki sizler 
Allah'a yürüyerek, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak kavuşacaksınız!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5103 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 



415 



Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "insanlar üç fırka olarak 
haşredilecekler: Birinci fırka, istekliler, korkanlar, ikinci fırka, iki kişi bir deve 
üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü bir deve üzerinde ve on kişi bir deve 
üzerinde olanlar. Geri kalanlarını da Cehennem toplayacak; nerede geceyi 
geçirirlerse, o ateş de onlarla beraber geceler. Onlar nerede istirahat ederlerse o da 
onlarla beraber istirahat eder. Sabahladıkları yerde onlarla beraber sabahlar. 
Akşamladıkları yerde, onlarla beraber akşamlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5105 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.), 

Hz. Peygamber'in (a. s.) insanlar alemlerin Rabbi için kalkacağı günayeti 
hakkında şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "insanlardan her biri kulaklarının 
yarı yerlerine kadar tere batmış olarak kalkacaktır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5106 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Kıyamet günü ter, yerin içine 
yetmiş kulaç işleyecektir. Ve hiç şüphesiz insanların ağızlarına yahut kulaklarına 
kadar ulaşacaktır." Ravi Sevr, bunların hangisini söylediğinde tereddüt etmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5107 
Ibn Ömer'in (r.ahm.) bildirdiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz vefat ettiğinde, sabah ve akşam 
ona oturacağı makamı gösterilir. O kimse Cennet ehlinden ise, Cennetlik; ateş 
ehlinden ise Cehennemlik olacaktır. Ve ona: Kıyamet günü Allah seni oraya 
gönderinceye kadar işte senin yerin budur, denilir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5110 



416 



Ebu Eyyûb (r.a.) 

Bir gün güneş battıktan sonra Allah Resulü (a. s.) dışarı çıktı ve bir ses işitti: 
Bunun üzerine: "Yahudiler kabirlerinde azap görüyorlar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5114 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah'ın Peygamber'i (a. s.) şöyle buyurdu demiştir: "Kul, kabrine konduğu ve 
arkadaşları geri dönüp gittikleri zaman onların ayakkabılarının seslerini şüphesiz 
işitir. Buyurdular ki: iki melek gelip onu oturtarak: Şu adam hakkında ne derdin? 
diye sorarlar. Mümin: Onun Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim diye 
cevap verir. Bunun üzerine ona: Cehennemdeki yerine bak! Allah onun yerine 
sana Cennetten bir yer verdi, denilir." Allah'ın Peygamber'i: "O iki makamını 
birden görür" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5115 
Bera b. Azib'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): Allah, iman edenleri sabit sözle yerlerinde tutarayeti kabir 
azabı hakkında indi. Kabirde ölüye: Rabbin kimdir? diye sorulur. O da: Rabbim 
Allah ve Peygamberim Muhammed'dir der. işte, Aziz ve Celil Allah'ın: Allah, 
iman edenleri dünya hayatında da Ahirette de sözlerinde sabit tutar... ayeti budur, 
buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5117 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü (a. s.): "Kıyamet gününde kim hesaba çekilirse azap görecektir" 
buyurdu. Bunun üzerine ben: Aziz ve Celil Allah işte kolayca bir hesaba 



417 



çekilirbuyurmamış mı? dedim. Resulüllah: "O hesap değildir. Bu dediğin ancak 
arzdır. Kıyamet gününde hesapta tartışılan kimse azap görecektir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5122 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Allah bir kavme 
azap etmek isteyince o kavim içinde bulunan her ferde azap isabet eder. Sonra 
herkes amellerine göre diriltilirler." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5127 



Zeynep bt. Cahş'm (r.ah.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) bir kere uykusundan: "Allah'tan başka ilah yoktur. Vukuu 
yaklaşan şerden dolayı vay Arab'ın haline! Bugün Ye'cüc ve Me'cüc şeddinden şu 
kadarı açıldı" diyerek uyandı. Süfyan eliyle on işareti yapmıştır. Ben: Ey Allah'ın 
Resulü! içimizde bunca iyi kimseler varken biz helak olur muyuz? dedim. Allah 
Resulü! "Evet. Pislik ve kötülük çoğaldığı zaman" diye cevap verdi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5128 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.): "Bu gün Ye'cüc ve Me'cüc şeddinden şunun gibi bir 
delik açıldı" buyurdu. Ravi Vuheyb, eliyle doksan işaretini yapmıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5130 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 




FİTNELER VE KIYAMET ALÂMETLERİ 




418 



Allah Resulü (a. s.) uykusunda sıçradı. Biz Ey Allah'ın Resulü uykunda şimdiye 
kadar yapmadığın bir şey yaptın dedik. Bunun üzerine: "Şaşacak şey! 
Ümmetimden bir takım insanlar Kâbe'ye sığınmış Kureyşli bir adam sebebiyle 
Kâbe'ye kastediyorlar. Nihayet onlar Beyda'ya ulaştıkları zaman yere batırıldılar" 
buyurdu. Biz: Ey Allah'ın Resulü! Şüphesiz ki yolda bir çok insan olabilir, dedik. 
Resulüllah: "Evet, onların arasında bilerek gelenler, zorlananlar ve yolcular da 
vardır. Bunların hepsi birden helak olacaklar da farklı yerlerden çıkacaklar. Allah 
onları niyetlerine göre diriltecektir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5134 
Usame'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) Medine'nin burçlarından birine çıkıp baktı da sonra: "Benim 
gördüğümü görebiliyor musunuz? Ben evlerinizin aralarında fitnelerin yerlerini, su 
gözleri gibi görüyorum" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5135 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Gelecekte bir 
takım fitneler olacaktır. Fitne zamanında oturan kişi ayakta durandan; ayakta 
duran yürüyenden; yürüyen koşandan hayırlıdır. Her kim fitnelerin başına dikilirse 
fitneler onu yıkar. Her kim fitne zamanı sığınacak bir yer bulursa hemen oraya 
sığınsın." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5136 
Ebu Bekre (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.): "iki müslüman kılıçları ile karşı karşıya geldikleri zaman 
öldüren de ölen de Cehennemdedir" buyururken işittim, demiştir. Bunun üzerine 



419 



ya ben ya da bir başkası: Ey Allah'ın Resulü! Öldüren böyle ama ölene ne oluyor? 
dedi. Allah Resulü: "Ölen de arkadaşını öldürmek istemiştir" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5139 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: 

Resulüllah (a. s.) şöyle buyurdu: "iki büyük fırka savaşıp aralarında büyük bir 
harp olmadıkça Kıyamet kopmayacaktır. Halbuki ikisinin davası da birdir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5142 
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Here vakıaları çoğalmadıkça Kıyamet kopmaz" buyurdu. 
Sahabeler: Ey Allah'ın Resulü! Here nedir? diye sordular. Allah Resulü: 
"Öldürmek, öldürmek!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5143 
Huzeyfe b. Yeman (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah'a yemin ederim ki benimle Kıyametin kopması arasında olacak her 
fitneyi insanların en iyi bileni benimdir. Bu da bende, Allah Resulü'nün bana 
gizlice söylediği, benden başkasına da söylemediği bir sır olmasındandır. Lâkin 
Allah Resulü, benim de içinde bulunduğum bir mecliste fitnelerden bahsederken 
bunu söylemiştir. Allah Resulü (a. s.) fitneleri sayarken şöyle buyurdu: "Onlardan 
üçü var ki hemen hemen hiç bir şey bırakmayacaktır. Yine onlardan yaz rüzgârları 
gibi öyle fitneler vardır ki bir kısmı küçük, bir kısmı da büyüktür." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5146 
Ebu Hureyre'den (r.a.) 



420 



Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Fırat nehri (suları 
gitmesi sebebiyle) altın bir dağı meydana çıkarmadıkça Kıyamet kopmaz, insanlar 
onun için savaşacak ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecektir. Onlardan 
her bir kimse: Keşke kurtulan ben olsaydım! diyecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5152 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Hicaz 
toprağından, Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatan bir ateş çıkmadıkça 
Kıyamet kopmayacaktır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5164 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.), 

Allah Resulü'nü (a. s.) doğu tarafına yönelmiş bir halde: "Haberiniz olsun ki 
fitne işte şuradadır, iyi biliniz ki fitne bu tarafta, şeytanın boynuzunun çıktığı 
yerdedir" buyururken işitmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5167 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.): "Devs kabilesi kadınlarının kalçaları Zu'l-Halasa'nm 
etrafında çalkalanmadıkça Kıyamet kopmaz," buyurdu. Zu'l-Halasa, Tebale'de, 
cahiliyet devrinde Devs kabilesinin taptığı bir put idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5173 
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "insan, diğer bir insanın kabrinden geçerken: Keşke onun 
yerinde ben olsaydım! demedikçe Kıyamet kopmaz" buyurdu. 



421 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5175 



Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Kahtan oğullarından bir kişi çıkıp da insanları sopasıyla 
sürmedikçe Kıyamet kopmayacaktır" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5182 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Sizler, yüzleri deri 
kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavimle muharebe etmedikçe Kıyamet kopmaz. 
Ve yine siz, ayakkabıları keçe olan bir kavimle harp etmedikçe Kıyamet kopmaz" 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5184 
Ibn Ömer'den rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Sizler Yahudilerle muhakkak muharebe edecek ve onları 
öldüreceksiniz. Hatta taş bile: Ey müslüman! bu Yahudidir; gel de onu öldür! 
diyecektir" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5200 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Müslümanlarla 
Yahudiler arasında çok kanlı bir muharebe olmadıkça Kıyamet kopmaz. O 
muharebede müslümanlar Yahudileri tamamiyle öldürürler. Hatta bir Yahudi taş 
ve ağaç arkasına saklanacak da o taş veya ağaç: Ey Müslüman! Ey Allah'ın kulu! 
Şu arkamdaki bir Yahudidir. Hemen gel de onu öldür, der. Yalnız Garkad ağacı 
müstesnadır. Çünkü o Yahudilerin ağaçlarmdandır." 



422 



Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5203 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'in (a. s.): "Kendilerinin Allah'ın peygamberi olduğunu iddia 
eden otuza yakın yalancı Deccal gönderilmedikçe Kıyamet kopmaz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5205 
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) 

şöyle anlatır: Ben Mekke yolunda Ibn Saîd'e yoldaşlık ettim. Bana: Benim 
Deccal olduğumu iddia eden bazı insanlarla karşılaştım. Sen Allah Resulü'nün 
(a. s.): "Deccal'in çocuğu yoktur" buyurduğunu işitmedin mi? dedi. Ben de: Evet 
dedim, işte benim çocuğum doğdu! Sonra sen Allah Resulü'nü "Deccal, 
Medine'ye ve Mekke'ye giremeyecektir" buyururken işitmedin mi? dedi. Ben: Evet 
diye cevap verdim. Ibn Saîd: Muhakkak ki ben Medine'de doğdum ve işte şimdi de 
Mekke'ye gitmek istiyorum dedi. Ve sonra sözünün sonlarında bana: Fakat vallahi 
ben Deccalin nerede ve ne zaman doğduğunu ve şimdi nerede bulunduğunu pek 
iyi bilirim dedi. Böyle söyleyerek kafamı karıştırdı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5209 

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Muhammed b. 
Münkedir 

Ben Cabir b. Abdullah'ı, Ibn Saîd'in Deccal olduğunu Allah'a yemin ederek 
söylerken gördüm. Ben de: Allah'a yemin mi ediyorsun? dedim. Cabir: Ben, Ömer 
b. Hattab (r.a.) da Peygamber'in yanında Ibn Sayyad'm Deccal olduğuna yemin 
ettiğini işittim. Peygamber (a. s.) onun bu yeminine karşı çıkmadı, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5214 
Abdullah b. Ömer'in (r.ahm.) anlattığına göre: 





423 



Ömer b. Hattab (r.a.) Allah Resulü (a. s.) ile beraber bir cemaat içinde Ibn 
Sayyad'm bulunduğu tarafa gitti. Allah Resulü, Ibn Sayyad'ı Benu Meğale 
soyunun kalesi yanında çocuklarla oynarken buldu. Ibn Sayyad o sırada henüz 
büluğ çağma yaklaşmıştı. Allah Resulü onun sırtına eliyle dokununcaya kadar 
farkına varmadı. Allah Resulü: Benim Allah Resulü olduğuma şahadet eder misin? 
diye sordu. Bunun üzerine Ibn Sayyad Allah Resulü'ne baktı ve: Senin ümmilerin 
Peygamberi olduğuna şahadet ederim, dedi. Sonra Ibn Sayyad Resulüllah'a: Sen 
de benim Allah Resulü olduğuma şahadet eder misin? dedi. Resulüllah (a. s.) onu 
reddetmiş ve: Ben Allah'a ve Allah'ın Resullerine iman ettim buyurdu. Sonra Allah 
Resulü ona: Ne görüyorsun bakalım? diye sordu. Ibn Sayyad Bana doğrucu da 
gelir, yalancı da, diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resulü: Senin işin çok 
kanşık, buyurdu. Sonra Allah Resulü Ibn Sayyad'a: Ben gönlümde senin için bir 
şey sakladım, dedi. Ibn Sayyad O dumandır, diye cevap verdi. Bunun üzerine 
Allah Resulü ona: Sus! Sen asla değerini aşamazsın, buyurdu. Bu sırada Ömer b. 
Hattab Ey Allah'ın Resulü! Müsaade buyur da şunun boynunu vurayım dedi. 
Allah Resulü de ona: Eğer bu Deccal ise sen ona asla musallat olamazsın. Deccal 
değil ise onu öldürmekte senin için bir hayır yoktur, buyurdu. Abdullah'ın oğlu 
Salim, Abdullah b. Ömer'i (r.ahm.) şöyle derken işittim demiştir: Allah Resulü (a. s.) 
bundan sonra Ubey b. Kaab Ensari ile beraber Ibn Sayyad'm bulunduğu 
hurmalığa gitti. Nihayet Allah Resulü hurmalığa girdiği zaman hurma 
gövdeleriyle gizlenmeye başladı. Allah Resulü Ibn Sayyad kendisini görmeden Ibn 
Sayyad'dan bir şeyler işitmek istiyordu. Allah Resulü onu kadife örtüsü içinde bir 
şilteye yaslanmış, bir şeyler mırıldanırken gördü. Tam bu sırada Ibn Sayyad'm 
annesi, hurma ağacının arkasına gizlenmiş bulunan Allah Resulü'nü gördü ve 
hemen Ibn Sayyad'a Ey Safi! işte Muhammed! diye seslendi. Safi, Ibn Sayyad'm 
ismidir. Ibn Sayyad hızla kalktı. Bunun üzerine Allah Resulü yanındaki 
sahabelerine: "Kadın onu bıraksaydı ne olduğunu beyan edecekti" buyurdular. 
Salim b. Abdullah, Abdullah b. Ömer'in şöyle dediğini söylemiştir: Bunun üzerine 
Allah Resulü (a. s.) insanlar içinde ayağa kalktı ve Allah'ı gerektiği şekilde övdü. 
Sonra Deccali zikredip şöyle buyurdu: "Ben sizleri ona karşı uyarırım, istisnasız 
bütün Peygamberler kavmini Deccal'den sakındır mıştır. Nuh da kavmini ondan 
sakındırmıştır. Fakat şimdi ben size onun hakkında, hiç bir Peygamber'in 



424 



söylememiş olduğu bir şey söyleyeceğim: iyi biliniz ki onun bir gözü kördür. Yüce 
Allah ise kör değildir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5215 



Enes b. Malik'ten (r.a.) bildirildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Ümmetini tek gözü kör ve pek yalancı 
olan (Deccal)dan sakındırmamış hiç bir Peygamber yoktur. Dikkat edin ki onun bir 
gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir. Onun iki gözünün arasında -Kefere - 
yazılmıştır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5219 



Huzeyfe (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Deccal sol gözü kör, gür saçlı bir kimsedir. Beraberinde 
Cennet ve Cehennem vardır. Onun Cehennemi Cennet, Cenneti de 
Cehennemdir" buyurduğunu söylemiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5222 



Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.): "Dikkat edin! Size Deccal hakkında öyle bir şey bildireceğim 
ki hiç bir Peygamber kendi kavmine söylememiştir. Onun bir gözü kördür. Hem 
Cennetin, hem Cehennemin bir benzeri de onunla beraber gelecektir. Fakat onun 
Cennet dediği Cehennemdir. Nuh, ona karşı kavmini nasıl uyardıysa, ben de sizi 
uyarıyorum" demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5227 



425 



Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) bir gün bize Deccal hakkında uzun bir konuşma yaptı. 
Söyledikleri arasında şu da vardı: Buyurdular ki: "Deccal gelecektir. Fakat Medine 
yollarına girmek ona haram kılınmıştır. Medine etrafındaki bazı işlenmeyen 
arazilere kadar varacaktır. O günün en hayırlı bir siması yahut insanların en 
hayırlılarından birisi Deccale karşı çıkar ve: Şahadet ederim ki muhakkak sen, 
Allah Resulü'nün bize haber vermiş olduğu Deccalsm! der. Bunun üzerine Deccal 
Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem ne dersiniz? Bu işte şüphe eder 
misiniz? diye sorar. Hayır, derler. Deccal o kimseyi hemen öldürür, sonra da diriltir. 
Ve diriltir diriltmez o kimse: Vallahi senin hakkında hiç bir zaman şimdiki kadar 
basiretli olmamışımdır, der. Bunun üzerine Deccal onu tekrar öldürmek ister. 
Fakat ona musallat olamaz." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5229 
Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır: 

Hiç bir kimse Peygamber'e Deccal hakkında benim kadar çok sual sormamıştır. 
Allah Resulü (a. s.) bana: Ondan seni yoran nedir ki? O sana zarar veremez, 
buyurdu. Ben de: Ey Allah'ın Resulü! Onun yanında yiyecekler ve nehirler var, 
diyorlar dedim. Allah Resulü: O, Allah nezdinde bundan daha değersizdir 
buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5231 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Mekke ile Medine 
dışında Deccal'm ayak basmayacağı hiç bir belde yoktur. Medine'nin bütün 
yollarında, orayı koruyan saf saf melekler vardır. Deccal, Sıbha'ya (çorak bir 
araziye) iner. Medine üç defa sarsılır. Bütün kâfir ve münafıklar Deccal'm yanma 
doğru Medine'den çıkarlar." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5236 



426 



Sehl b. Sa'd (r.a.) 

Ben Peygamber'i (a. s.), şahadet parmağı ve orta parmağı ile işaret ederek: 
"Kıyamet günü ile ben şöyle gönderildim" buyururken işittim demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5244 
Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.): "Kıyamet günü ile ben şu iki parmak gibi gönderildim" 
buyurdu demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5245 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: 

Bedevi Araplar Allah Resulü'nün yanma geldikleri zaman: Kıyamet ne zaman 
kopacak, diye Kıyameti sorarlardı. Allah Resulü de onlardan en genç olana bakar 
ve: "Eğer şu yaşarsa; o ihtiyarlamadan Kıyametiniz kopabilir" buyururdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5248 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Bir adam, Resulüllah'a: Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Bu sırada 
yanında Ensar'dan Muhammed adında bir çocuk bulunuyordu. Allah Resulü (a. s.): 
"Eğer bu çocuk yaşarsa umulur ki o ihtiyarlamadan Kıyamet kopar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5249 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü (a. s.): "İki üfıirme arasında kırk vardır" buyurdu dedi. Ey Ebu 
Hureyre, kırk gün mü? dediler. Cevap vermekten çekindim. Onlar: Kırk ay mıdır? 



427 



diye sordular. Ben çekindim. Bu, kırk sene mi? diye sordular. Ben yine çekindim. 
Allah Resulü: "Sonra Allah semadan su indirir de onlar sebzenin bitmesi gibi 
biterler" buyurdu. Keza Allah Resulü: "Bir tek kemik müstesna, insanın 
çürümeyecek hiç bir yeri yoktur. O da kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet 
gününde tekrar yaratma ondan terkip edilecektir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5253 
ZÜHD VE REKAİK 

Enes b. Malik (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ölüyü üç şey takip 
eder. ikisi geri döner, biri orada onunla beraber kalır: Ölüyü ailesi, malı ve ameli 
takip eder. Neticede ailesi ve malı geriye döner. Sadece ameli kalır." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5260 
Amr b. Avf (r.a.) şunları anlatmıştır: 

Allah Resulü (a. s.) Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı, cizye mallarını getirmek üzere 
Bahreyn'e gönderdi. Harp etmeksizin Allah Resülü, Bahreyn halkı ile bir sulh 
yapmıştı. Allah Resulü bunlara Ala b. Hadrami'yi emir tayin etmişti. Ebu Ubeyde 
cizye mallarını alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde Ensar Ebu Ubeyde'nin 
gelişini işittiler. Allah Resulü ile birlikte sabah namazına geldiler. Allah Resulü 
sabah namazını kılıp ayrılınca sahabeler hemen onun önüne koşuştular. Allah 
Resulü onları bu halde görünce gülümsedi. Sonra: Öyle sanıyorum ki sizler, Ebu 
Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirdiğini duydunuz, buyurdu. Sahabeler: Evet 
ya Resulüllah! dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "O halde sevinin ve sizi 
sevindirecek şeyi umunuz!... Allah'a yemin ediyorum ki, bundan sonra sizin 
adınıza fakirlikten korkmuyorum. Fakat sizin için dünyanın sizden öncekilere 
serildiği gibi size de serilmesinden ve onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de 



428 



yarışmanızdan, dünyanın onları helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden 
korkuyorum," buyurdular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5261 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Sizden biriniz mal ve halk (evlat) hususlarında 
kendisinden üstün olan kimselere baktığında bir de kendisinin üstün olduğu daha 
aşağı kimselere baksın" buyurduğunu bildirmiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5263 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Hz. Peygamber'i (a. s.) şöyle buyururken işitmiştir: "israil oğullarında biri alaca, 
biri kel ve biri de kör olmak üzere üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi 
de onlara bir melek gönderdi. Melek alacalıya geldi ve: Sence en makbul şey 
nedir? dedi. Abraş: Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların tiksindikleri 
hastalığın benden gitmesi dedi. Melek onun vücudunu sıvazladı ve hemen ondan 
bu iğrençliği gitti ve ona güzel bir sima, güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek 
ona: Hangi malı çok seversin? diye sordu. Deve dedi. (Yahut da: inek dedi. 
Hadisin ravisi Ishak tereddüt etmiştir. Ancak alacalı ile kelden birisinin deve, 
öbürüsünün inek istediğini söylemiştir). Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi 
de bunun üzerine melek: Allah sana bu devede bereket ihsan eylesin! diye dua etti. 
Sonra melek kel adamın yanma vardı. Ona da: Sen en çok neyi seversin? diye 
sordu. O da: Güzel bir saç ve insanların tiksindiği hâlin benden gitmesi dedi. 
Müteâkiben melek onun başını sıvazladı da ondan kellik gitti ve ona güzel bir saç 
verildi. Melek ona da: En çok hangi malı seversin? diye sordu. O da: inek dedi. 
Ona da gebe bir inek verildi. Ve melek ona: Allah bu ineği sana bereketli eylesin! 
diye dua etti. Melek sonra körün yanma geldi ve ona da: Sence en makbul şey 
nedir? diye sordu. O da: Allah'ın gözümü bana iade etmesi ve benim de onunla 
insanları görmemdir dedi. Melek onun gözünü sıvadı da Allah ona gözünü verdi. 
Melek köre: Hangi malı çok seversin? diye sordu. O da: Koyun dedi ve kendisine 



429 



kuzulu bir koyun verildi. Bir müddet sonra deve ve sığır sahihlerinin devesi ve sığırı 
yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle birinin bir vadi dolusu 
devesi; ötekinin bir vadi dolusu sığırı, diğerinin de bir vadi dolusu koyunu oldu. 
Sonra günün birinde o melek ilk şeklinde alacalı kişiye geldi ve ona: Ben fakir bir 
kişiyim. Yolculuğumda bütün imkanlanm kesildi. Bugün önce Allah, sonra da 
senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Şimdi, sana güzel bir renk, güzel bir 
cilt ve bir çok mal veren aşkına senden bir deve isterim ki bu yolculuğumda onun 
üzerinde muradıma erişebileyim! dedi. Alacalı: Haklar çoktur, dedi. Melek ona: 
Ben seni tanır gibiyim. Sen halkın iğrendiği alacalı adam değil misin? Hani 
fakirdin de bu malı sana Allah vermişti, dedi. O da: Ben bu mala ancak atadan 
ataya intikal ederek varis olmuşumdur dedi. Melek de ona: Eğer yalancı isen Allah 
seni eski hâline çevirsin! dedi. Sonra melek ilk suretinde kel adama geldi ve 
alacalıya dediği gibi ona da söyledi. Alacalının reddettiği gibi bu kel de reddetti. 
Melek ona: Eğer yalancı isen Allah seni eski hâline çevirsin! dedi. Bu defa melek 
yine ilk sureti üzere âmâya gelerek: -Ben fakir ve yolda kalmış, zavallı bir 
kimseyim. Yolculuğumda bütün çarelerim tükendi. Bu gün önce Allah, sonra da 
senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Gözlerini iade eden aşkına, senden, 
yolculuğumda gayeme ulaşabileceğim bir koyun istiyorum dedi. Kör: Gerçekten 
ben kör idim. Allah bana gözlerimi iade buyurdu. Dilediğini al, dilediğini de bana 
bırak. Allah'a yemin ederim ki: Bu gün Allah için alacağın bir şeyde sana güçlük 
vermek istemem dedi. Bu cevap üzerine melek ona: Malını muhafaza et. Siz 
imtihan edildiniz. Senden razı olundu. Fakat iki arkadaşın hışıma uğradılar, dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5265 
Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) şöyle anlatır: 

Vallahi ben, Araplardan Allah yolunda ilk ok atan kimseyim. Allah Resulü (a. s.) 
ile birlikte, huble ile şu semur ağacının yaprağından başka yiyeceğimiz olmadığı 
halde gaza ederdik. Hatta, her birimiz koyun gibi defi hacet ederdi. Sonra Beni 
Esed din konusunda beni tazir eder oldu. Şu halde ben hüsrana uğradım ve 
amelim boşa gitti demektir. Ibn Nümeyr, "şu halde" sözünü söylememiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5267 



430 



Hz. Aişe (r.ah.) 

Muhammed'in (a. s.) ev halkı, kendisi Medine'ye geldikten vefat edinceye kadar, 
arka arkaya üç gün buğday ekmeğinden doya doya yemediler, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5274 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Gerçekten Muhammed'in ev halkı olan bizler bir ay ateş yakmadan dururduk. 
Yiyeceğimiz hurma ile su idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5280 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü (a. s.) benim rafımda bir ciğer sahibinin yiyeceği bir şey yok iken 
vefat etmiştir. Rafımda sadece yarım ölçü arpa vardı. Uzun zaman ondan yedim. 
Nihayet bir defasında o arpayı ölçtüm de tükeniverdi, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5281 
Hz. Aişe (r.ah.) 

Allah Resulü (a. s.), iki siyah denilen hurma ile suya doydukları zaman vefat etti, 
dedi. (İnsanlar, iki siyah ile doydukları zaman vefat etti. Bunlar; su ve hurma, 
dedi.) 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5284 
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: 

Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki (Ibn Abbad: Ebu Hureyre'nin nefsi 
elinde olan Allah'a yemin ederim ki demiştir) Allah Resulü (a. s.) dünyadan 



431 



ayrılıncaya kadar aile halkını üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle 
doyurmamıştır. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5286 
Abdullah b. Ömer (r.ahm.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.) Hicr ashabı hakkında: "Şu azap gören kavmin yanma 
ağlayarak gidiniz. Eğer ağlayamıyorsanız, onlara isabet edenin benzerinin sizlere 
de isabet etmemesi için, sakın onların yurtlarına gitmeyiniz" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5292 
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: 

Hz. Peygamber (a. s.) şöyle buyurmuştur: "Dul kadın ve yoksul için çalışan, 
Allah yolundaki mücahid gibidir. (Ravi: Şöyle dediğini de zannediyorum dedi) 
Yahut gevşemeksizin namaz kılan ve bırakmadan oruç tutan kimse gibidir." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5295 
Cündüb Alaki (r.a.) şöyle anlatır: 

Allah Resulü (a. s.): "Her kim duyulsun diye bir iş yaparsa, Allah o kimseyi 
duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun içyüzünü ortaya 
koyar" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5302 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nü (a. s.) şöyle buyururken işitmiştir: "Kul (bazen) bir söz söyler ki 
onun sebebiyle Cehenneme; doğu ile batı arasından daha uzağa iner!" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5303 



432 



Üsame b. Zeyd (r.a.) 

Allah Resulü şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Kıyamet gününde bir kişi 
getirilip Cehenneme atılır da bağırsakları karnından dışarıya çıkar. Onları, eşeğin 
değirmen taşını döndürdüğü gibi döndürecek. Derken Cehennem halkı toplanırlar 
da: Ey filan! Ne bu hâl? Sen iyiliği emreden, kötülükten de nehyeden biri değil 
miydin? derler. O da: Evet, öyle idim. Fakat ben iyiliği emrederdim; kendim 
yapmazdım. Yine ben kötülükten nehyederdim de kendim işlerdim, der." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5305 
Ebu Hureyre (r.a.) 

Allah Resulü'nün (a. s.): "Ümmetimin hepsi affolunmuştur, yalnız açıktan açığa 
günah işleyenler müstesna. Açık günahlardan biri de: Kul geceleyin bir günah işler. 
Sonra Rabbi o günahı örtbas ettiği halde sabaha erer. Fakat kul: Ey filan! Ben dün 
gece şöyle şöyle yaptım diye söyler. Halbuki kendisi, Rabbi onun günahını örtbas 
ederek gecelemişti. Rabbi onun günahını örttüğü halde geceler de sabahlayınca 
Allah'ın örttüğünü açar" buyurduğunu işittiğini söylemiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5306 
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: 

Bir kere Peygamber'in yanında iki kişi aksırdı. Peygamber (a. s.) bunlardan 
birisine hayır dua etti, öbürüne de etmedi. Peygamber'in hayır dua etmediği kimse 
Peygamber'e: Filan kimse aksırdı da ona hayır dua ettin. Ben aksırdım, fakat bana 
hayır dua etmedin! dedi. Peygamber: Muhakkak ki bu Allah'a hamd etti. Sen ise 
Allah'a hamd etmedin, buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5307 
Ebu Hureyre (r.a.) 



433 



Allah Resulü (a. s.): "Esnemek şeytandandır. Binaenaleyh herhangi biriniz 
esneyeceği zaman gücü yettiği kadar kendini tutsun" buyurdu, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5310 
Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "israil oğullarından bir ümmet 
kaybolmuştur. Ne yaptığı bilinmiyor. Ben zannetmem ki o ümmet fareden başka 
bir şey olsun. Görmez misiniz? O, kendisi için deve sütü konulduğunda içmez de 
koyun sütü konulduğu zaman onu içer" 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5315 
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber (a. s.): "Mümin aynı şeye iki defa aldanmaz" buyurmuştur. 
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5317 

Ebu Bekre'nin (r.a.) anlattığına göre: 

Hz. Peygamber'in huzurunda bir kimse başka birini övdü. Bunun üzerine 
Peygamber (a. s.) birkaç defa: "Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin. 
Arkadaşının boynunu kestin!" buyurdu. Sonra da: "Herhangi biriniz arkadaşını 
mutlaka övmek durumunda kalırsa: Filanı zannediyorum; Allah ona kâfidir; ben 
Allah'a karşı kimseyi temize çıkaramam (şayet onu biliyorsa), onu şöyle şöyle 
zannederim desin" buyurmuştur. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5319 
Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: 



434 



Hz. Peygamber (a. s.) birisinin bir adamı övdüğünü ve onu övmede aşırı gittiğini 
duydu da bunun üzerine: "Andolsun ki siz o adamı helak ettiniz. Yahut bu adamın 
belini kırdınız!" buyurdu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5321 
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde 

Urve şöyle dedi: Ebu Hureyre hadis rivayet ediyor ve: Ey Hücrenin sahibesi! 
Dinle! Ey Hücrenin sahibesi, dinle! diyordu. Aişe de bu sırada namaz kılıyordu. 
Namazı bitirince Urve'ye Şu adamı ve biraz evvelki söylediklerini işitmez misin? 
Peygamber (a. s.) bir söz söylerdi. Eğer biri onları saymak isteseydi, muhakkak 
sayabilirdi, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5325 
TEFSİR 

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: 

Allah Resulü (a. s.) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarına Kapıdan secde ederek 
girin ve hıtta (dileğimiz günahımızı affetmendir) deyin ki size günahlarınız 
affolunsun, denildi. Fakat onlar bu emri tebdil ettiler de kapıdan kıçları üzerinde 
sürünerek girdiler ve (hıtta yerine) "Kılın içinde bir tane" dediler." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5330 
Enes b. Malik'in (r.a.) haber verdiğine göre: 

Aziz ve Celil Allah, vefatından önce Allah Resulü'ne (a. s.) arka arkaya vahiy 
indirdi. Nihayet vefat etti. Vahyin en fazla olduğu zaman, Allah Resulü'nün vefat 
ettiği gün idi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5331 



435 



Ömer'in (r.a.) rivayetinde Tarık b. Şihab şöyle anlatır: 

"Yahudiler Ömer'e Sizler bir ayet okumaktasınız ki eğer o ayet bize indirilmiş 
olsaydı, biz onun indirildiği günü muhakkak bir bayram edinirdik dediler. Bunun 
üzerine Ömer (r.a.) "Muhakkak ki ben onun indirildiği yeri, hangi günde 
indirildiğini ve o indirildiği zaman Allah Resulü'nün nerede bulunduğunu pek iyi 
biliyorum: O ayet Arafat'ta, Allah Resulü (a. s.) Arafat vakfesi yaparken 
indirilmiştir." Sufyan: "Bugün dininizi bütünledim ve size nimetimi tamamladım" 
ayetinin Cuma günü mü yoksa başka gün mü indiğinden emin değilim, dedi." 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5332 

Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde anlatıldığına göre: Urve b. Zubeyr, 

Hz. Aişe'ye, Allah'ın Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden 
korkarsanız size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâh edin... ayetini 
sordu. Aişe (r.ah.) şöyle cevap verdi: Ey bacımın oğlu! Ayetteki yetimler ile murad 
olunan, velisinin terbiyesinde bulunan öksüz kızdır. Malında veliye ortak olur. 
Onun da malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider, ve velisi mehrinde adalet 
gözetmeyip ona başkasının verdiği kadar mehir vererek onunla evlenmek ister. Bu 
sebeple, onlar hakkında adalet gösterip mehirlerinin âdet olanın en üst derecesine 
ulaşması dışında, velilerin onları nikâh etmeleri yasak edildi ve bunlardan başka 
kendilerine helal olan kadınlardan nikâh etmeleri emredildi. Uvre dedi ki: Aişe 
(devam ederek) şöyle dedi: Kadınlar hakkındaki bu ayet nazil olduktan sonra 
insanlar, Allah Resulü'nden fetva istediler. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah şu 
ayeti indirdi: Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Allah onlar hakkında 
ve Kitab'ta size okunan mehirlerini vermediğiniz halde kendilerini nikâhlamak 
istediğiniz yetim kızlar hakkında fetva verecektir.Aişe şöyle dedi: Yüce Allah'ın 
Kitapta size okunmakta olandiye zikretmiş olduğu birinci ayettir ki Allah bunda: 
Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, size 
helal olan kadınlardan nikâh edin... buyurmuştur. Aişe (devamla) der ki: Diğer 
ayetteki Allah'ın: Onları nikâh etmek istersenizsözü, himayesindeki öksüz kızın 
malı ve güzelliği az olunca velinin ona rağbet göstermemesidir. Böylece veliler 



436 



bunlara rağbet etmediklerinden dolayı malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim 
kızları, adalete riayet etmedikçe nikâhlamaktan nehyolundular. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5335 
Hz. Aişe (r.ah.), 

Her kim fakir ise meşru surette yesin... ayetinin tefsirinde: Bu ayet yetimin 
malına bakan, onu ıslah eden velinin muhtaç olduğu zaman o maldan yiyebileceği 
hakkında indirildi demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5339 
Hz. Aişe (r.ah.), 

Aziz ve Gelil Allah'ın: Size hem üstünüzden, hem altınızdan geldikleri ve gözler 
şaşırıp, yürekler boğazlara dayandığı vakit... ayeti hakkında: Bu hâl Hendek harbi 
günü oldu demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5341 
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: 

Ve eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığmdan endişe 
ederse... ayeti şöyle bir kadın hakkında indirildi: Kadın, bir erkeğin nikâhında olur 
ve uzun zaman geçinir. Neticede erkek o kadını boşamak ister, işte böyle olan 
kadın kocasına: Sen beni boşama da beni yanında alıkoy buna karşılık sen benden 
yana serbest ol! der. işte bu ayet bunun için nazil oldu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5342 



Ibn Abbas'm (r.a.) rivayetinde Saîd b. Cubeyr (r.a.) şöyle anlatır: 



437 



Kufe halkı şu, Kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası 
Cehennemdir. ayetinde ihtilaf ettiler. Bunun üzerine ben, Ibn Abbas'm yanma 
giderek ona sordum. Ibn Abbas: Andolsun ki bu ayet indirilen ayetlerin sonuncusu 
olarak indirilmiştir. Sonra da bu ayeti hiç bir şey neshetmemiştir, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5345 
İbn Abbas'm (r.a.) anlattığına göre: 

Müslümanlardan bir takım insanlar, kendine aid küçük bir koyun sürüsü içinde 
bulunan bir kimseye rastladılar. Adam: es-selamu aleyküm! diye selam verdi. Fakat 
onlar adamı yakalayıp öldürdüler ve beraberinde bulunan küçük koyun sürüsünü 
aldılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Size selam veren kimseye, sen mümin 
değilsin demeyin... Ibn Abbas bu ayetteki (selem sözünü) selam şeklinde okudu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5350 
Bera'nm (r.a.) anlattığına göre: 

Ensar, hacca gidip döndükleri zaman evlere ancak arka taraflarından girerlerdi. 
Bir kere Ensar' dan bir kimse geldi ve evinin kapısından girdi. Bundan ötürü 
kendisine dedikodu edildi, işte bunun üzerine: Evlere arka taraflarından gelmeniz 
iyilik ve itaat değildir. ayeti nazil oldu. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5351 
Abdullah b. Mesûd (r.a.) 

Aziz ve Celil Allah'ın şu: Onların yalvardıkları da (hangisi Rablerine daha 
yakın olacak diye) vesile ararlar, ayeti hakkında şöyle demiştir: Cinlerden bir 
topluluk müslüman olmuşlardı. Halbuki daha evvel kendilerine tapınılıyordu. 
Cinlerden olan bu topluluk islâm'a girdikleri halde de onlara tapan kimseler yine 
onlara kulluk etmekte kalmışlardı. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5356 



438 



Ibn Abbas'm (r.a.) rivayetinde Saîd b. Cubeyr şöyle anlatır: 

Ibn Abbas'a suresi nedir? diye sordum. O, Tevbe mi? Hayır o Fatiha süresidir. 
Zira o devamlı surette: Onlardan bazıları, onlardan bazıları diyerek nazil 
oluyordu. Sonunda halk, "bizlerden zikredilmedik hiç kimse kalmayacak 
zannettiler" dedi. Ben: Enfâl suresi nedir? dedim. Ibn Abbas: Bu, Bedr süresidir, 
dedi. Ben: Ya Haşr? dedim. Ibn Abbas: O Beni Nadr hakkında nazil oldu, dedi. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5359 
Ibn Ömer'in (r.ahm.) anlattığına göre: 

Ömer b. Hattab (r.a.) Allah Resulü'nün minberi üzerinde hutbe verdi: Evvela 
Allah'a hamd ve sena eyledi. Sonra şöyle dedi. Bundan sonra. Haberiniz olsun ki 
içkinin haram kılınması nazil olmuştur. Haram hükmünün indiği gün şarap şu beş 
şeyden yapılıyordu: Buğdaydan, arpadan, kuru hurmadan, kuru üzümden ve 
baldan. Hamr aklı örten şeydir. Ey insanlar! Uç şey var ki Allah Resulü'nün onlar 
hakkında bize bir bilgi vermiş olmasını çok arzu ederdim. Bunlar: Dede, kelâle ve 
ribanm bazı çeşitleridir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5360 

Ebu Zerr'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Kays b. Ubad, 

Ebu Zerr'i "Şu ikisi, Rableri hakkında mücadele eden iki hasımdırlar..." ayeti, 
Bedr savaşında teke tek dövüşe çıkan Hamza, Ali Ubeyde b. Haris ile Rebia'nm iki 
oğlu Utbe ile Şeybe ve Velid b. Utbe hakkında nazil olmuştur, diye yemin ederken 
işittim, demiştir. 

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5362 



439