7 Mart 2018 Çarşamba

Hacer-ül Esved Kabe








Tevrat'a göre Hz.Yakup as ve kayınpederi Laban, Aramice Şehadet taşı anlamına gelen (Yaghar Sadutha) bir anıt taşını yapılan taş mabede yerleştirmiştir. (Tekvin, 31:45-55) İbranice'de ise buna Mitspa denmektedir. Mitspa ise bir Safa'nın yani taşın yerleştirildiği yer demektir.

Tevrat'ın Hakimler 20 ve 21. bölümlerine göre Mitspa denen kutsal makamda yemin edip düşmanlarını alt etmişlerdir. Nihayet İsrailli Tâlût'un kral olarak tayini yine bu kutsal taşın nezdinde gerçekleşmiştir.
Tevrat'a göre, Hz.Süleyman'ın as mabedinin inşaasından sonra bile bu Mitspa'ya saygı gösterilirdi.

Köşetaşı olgusu İncil'de şöyle işlenir. Bu işari manada Hacer'ül Esved benzetmesiyle Peygamberimize (sav) işarettir:

"İsa onlara şunu sordu: “Kutsal Yazılar’da şu sözleri hiç okumadınız mı?
‘Yapıcıların reddettiği taş,
İşte köşenin baş taşı oldu.
Rab’bin işidir bu,
Gözümüzde harika bir iş!’
“Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştiren bir ulusa verilecek." (Matta 21:42-43)


HACERÜLESVED: Kâbe'nin güneydoğu köşesinde, yerden bir buçuk metre yüksekliğinde, yumurta biçiminde hafif kırmızı ve sarı damarcıkları bulunan, otuz cm. çapında oldukça parlak siyah bir taş.

Bir saygınlık ve kutsiyeti olan ve hac sırasında Hz. Peygamber (asm)'in izinden giderek sünneti gereğince "öpülmek" suretiyle hürmet edilen bu taş, câhiliye Arapları arasında da kutsal sayılıyordu. Bu yüzden Hz. İbrahim'den sonra geçen yüzyıllar boyunca gelip geçen bütün kuşaklar bu taşı özenle korudu.
Hacerülesved'in tarihi Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu İsmail (a.s.) tarafından inşa edilen yeryüzünün ilk mâbedi Kâbe'nin tarihiyle paralellik gösterir. Allah (c.c.) Hz. İbrahim'e insanların ibâdet edecekleri bir mescid yapmasını emrettiğinde, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail Kâbe'nin temellerini attılar (Bakara, 2/127). Tarihî kaynaklar Hacerülesvedin de buraya Hz. İbrahim tarafından konduğunu kaydeder. Taşın nereden ve nasıl getirildiği hususunda değişik inançlar ve anlatımlar vardır, ancak kesin bir bilgi yoktur.
Mekke'nin yakınında olan Ebû Kubeys dağından getirildiğine dâir inancın yanında Nesâi, bir hadîs-i şerifte Hz. Peygamber'in "Hacerülesved cennettendir." buyurduğunu nakleder (Keşfü'l-Hafâ, Aclûnî, 1108).
Kâbe, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail'den sonra birçok milletlerin kontrolüne geçti ve çeşitli defalar tahrip olup tekrar tekrar inşa ve imar edildi. Her defasında hacerülesved de bu durumlardan etkilendi.
Hz. İsmail'den sonra Cürhümîlerin eline geçen ve bir süre onların yönetimi altında kalan Kâbe zamanla ilgisizlikten harabe hâline geldi. Ardından meydana gelen ve tarihe "Seylü'l-farre" adıyla geçen bir sel felaketiyle duvarları tümden yıkılan Kâbe'den geriye boş bir arazi kaldı. Bu dönemde hacerülesvedin nasıl muhâfaza edildiği bilinmiyor.
Daha sonra güçlü Amalika kabîlesinin eline geçen bu bölge ve Kâbe onlar tarafından tekrar ihya edildi; bu kez Kâbe'nin duvarları eskisinden daha yüksek yapıldı. Bu, Hz. İbrahim'den sonra Kâbe'nin ikinci inşasıdır. Bir süre Kâbe'yi hürmetle muhâfaza eden Amalikalılar, daha sonra burayı kendi mülkleri gibi görmeye başlayıp ziyaretçilere engel olmaya, parası olmayanlara zemzem suyunu bile vermemeye başladılar.
Kâbe'ye saygının kalmadığı bu dönemde, harabe hâline gelen Kâbe ikinci bir sel baskınıyla tamamen yıkıldı. Amalikalılar da bölgeyi terketti. Amalikalılardan sonra tekrar Cürhümîlerin eline geçen Kâbe üçüncü kez inşa edildi. Zamanla azgınlaşan Cürhümîler Kâbe'ye ve hacılara hürmetsizlik edip etrafa terör estirdiler. Cürhümîlerin bu tutumunu hazmedemeyip savaş açan Bekroğulları ve Huzâalılar onları Mekke'den çıkardı.
Ancak şehri terkederken Kâbe'nin değerli eşyalarını yağmalayan Cürhümîler hacerülesvedi toprağa gömerek sakladılar. Şehri ele geçiren Huzâalılar, Cürhümîlerin sakladıkları bu taşı bulup tekrar eski yerine koydular. Huzâalılardan sonra Miladî 440 yılında Mekke ve Kâbe'nin yönetimi Peygamberimiz (asm)'in beşinci atası Kusay b. Kilab ve oğullarına geçti. Uzun bir kesintiden sonra Kâbe tekrar Hz. İsmail'in torunlarına geçmişti. Kusay Kureyş'ten, Kureyş ise Hz. İsmail'in soyundandı. Kusay'dan önce Kâbe yakınına ev yapıp yerleşmek saygısızlık olarak kabul edildiğinden, yerleşim birimi değilken Kusay, Beytullah'ın yanına evler kurulmasını ve buranın şenlendirilmesini emretti.
Ayrıca, bir başka rivâyete göre Kâbe'yi yıkıp yeniden inşa etti. Daha sonra Mekke'nin parlamento binası olacak olan "Daru'n-Nedve" Kusay'dan kalan evdi. Kusay Kâbe'nin bütün hizmetlerini kendi kabîlesinde topladı. Diğer kabîleler bu hizmet yarışı nedeniyle ona düşman oldular ve aralarında uzun süre ayrılıklar devam etti.
Hz. Peygamber (asm) zamanında, duvarları alçak olan Kâbe'nin değerli eşyaları çalınmaya başlamış, bu yüzden Kureyş Kâbe'yi daha korunaklı bir şekle dönüştürmeye karar vermişti. Tam bu dönemde bir yangınla tahrip olan Kâbe, ardından gelen bir sel felaketiyle tamamen yıkıldı ve yeniden inşa edildi. Ancak hacerülesvedi yerine yerleştirme konusunda bencil davranan kabileler, bu şerefi başkalarına vermek istemeyince sorun büyüdü, hatta kılıçlar kınlarından çıktı. Bundan dolayı kan dökmek istemedikleri için de "Kâbe'ye gelecek ilk kişinin hakemliğini kabul etmekte" anlaştılar.
Kararlaştıkları günün sabahında Kâbe'nin çevresinde beklerken Kâbe'ye "Muhammedü'l-emin" dedikleri Hz. Peygamber girince rahatladılar; çünkü ona güveniyorlardı, henüz peygamber değildi, ona düşman olacakları zamana daha vardı. Hz. Muhammed (asm) bir bez parçası istedi onu yere serdi, başka rivayete göre abasını yere açtı. Hacerülesvedi kendi elleriyle üzerine koydu. Her kabîleden bir temsilciye bezin bir ucundan tutup kaldırmalarını söyledi. Onların kaldırdığı bu taşı tekrar kendi elleriyle alıp yerine koydu. Allah bu şerefi kendi Peygamberine nasib etti; kabîleler ise kaldırmaya ortak olmanın verdiği mutlulukla barıştılar.
Hz. Peygamber (asm) nübüvvetle görevlendirildikten sonra putlardan arındırılan Kâbe, Yezid İbn Muâviye'nin ordusu tarafından mancınıklarla taşa tutularak tahrip edildi (hicri 63). Yezid'i halife olarak kabul etmeyen Mekkeliler Abdullah b. Zübeyr'e bey'at ettiler. Mekke'yi muhâsara eden Yezid'in ordusu yağlı fitiller atıp mancınıklarla taşa tutarak Kâbe'yi tahrip etti. Atılan bu taşlardan biri hacerülesvedi üç parçaya böldü. Yezid'in Ordu'suna teslim olmayan Mekkeliler Abdullah b. Zübeyr'i halife olarak tanımaya devam etti.
Daha sonra Abdullah b. Zübeyr kırılan bu parçaları bir gümüş çerçeve içine koyarak biraraya getirmek istediyse de etrafındaki, taşlar yanıp kireçlenmiş olduğundan hacerülesvedin parçaları birbirine yapıştırılmakla yetinildi. Kâbe'ye ilk örtü de onun emriyle bu dönemde örtüldü. Abdullah b. Zübeyr hacca gelenlerin Yezid'in vahşetini görüp gerçeği anlaması için hac mevsimine kadar tamir ettirmediği Kâbe'yi, bu dönemden sonra halkla yaptığı istişare neticesinde yıkıp yeniden inşa ettirdi.
Osmanlı Padişahı Birinci Ahmed devrinde tekrar tamir edilen Kâbe onsekiz yıllık bir aradan sonra şiddetli bir sel baskınıyla tekrar yıkıldı. Hacerülesvedin bir parçası kırıldı. Kâbe'nin, Dördüncü Murad'ın emriyle yapılan tamir ve inşasıyla birlikte hacerülesved de tamir edildi. Bakırdan yapılmış olan muhâfaza kabı gümüşle kaplanarak altınla yaldızlandı (M. 1629). Abdülmecid devrinde ise (1839-1861) taşın gümüş çerçevesi tekrar yenilendi.
Hacerülesvedi değerli kılan, haccın menâsikinden olması ve Rasûlullah'ın onu öpmesi nedeniyledir. Haccda tavâfa Hhcerülesvedden başlanır ve yine onunla bitirilir. Tavâf esnasında hacerülesved öpülür, bu imkân olmadığı takdirde elle, bu da mümkün olmazsa uzaktan selâmlanır. Onu öpmek sünnet olduğu için öpülmediği takdirde hac yine yerine gelmiş olur. Ayrıca hacerülesvedin öpülme imkânı bulunmadığı zaman Kâbe'de ikinci bir taş olan Yemame taşına elle dokunmak da onun yerine geçer. Bu taşın bulunduğu yere "Rüknü'l-Yemanî" denir.
Hz. Peygamber (asm)'in hacerülesvedi öptüğü, ayrıca Vedâ Haccı'nda hasta olduğu bir sırada devesinden inmeden tavâf sırasında değneğiyle ona dokunduğu; bir başka zaman da eliyle selâm verdiği rivâyet edilmektedir. Hz. Ömer bir haccında hacerülesvede yaklaşıp öpmüş ve şöyle demişti:
"Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlullah öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim." (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI/108-109).
Hz. Ömer puta tapıcılıktan yeni kurtulmuş bir toplumun, bir taşın öpülmesini gördüğü an küllenmiş duygularının yeniden kabarmasından endişe ederek böyle bir açıklamayı gerekli görmüştü. Batılıların iddia ettikleri gibi hacerülesvedi öpmek puta tapıcı Araplardan Müslümanlara geçen bir miras değil bir saygı ifadesidir; Hz. Peygamber (asm)'in sünnetine uymadır.

.

Hacer ul esved ilk olarak Kabe'ye getirilmeden once (2 kere kabeden uzaklastirildi). Bir pagan tapinagindaydi.
2-Kabe'nin köşeleri yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir. Köşelerden her birinin ayrı ismi vardır: Doğu köşesine "Hacerü'l-Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Iraki" , batı köşesine "Şami" ve güney köşesine "Yemani" denir. Hepsinin tasavvufi bir manasi vardir.
3-islamiyetten once de yapilan hac fiziksel olarak hemen hemen ayniydi. Sadece farki birden cok tanriya tapinilmasiydi. Hatta ihrama giriliyordu. Sol omuzlarinin acilmasi bir tanrica kultu tapinmadir. Bu yuzdende islam ay ile betimlenir.
4- mekkenin guney kutup noktasina uzakligi 12348.32 km dir.
Iki kutup noktasi arasi uzaklik 19980.0 km dir.
19980.0 / 12348.32= 1,6180 yapar.
Ayrica dunyanin gundonumu cizgileri arasinda da 1.618 oranini korumaktadir
5- kur'an da mekke kelimesinin gectigi Ali imran suresi 96. Ayette, tum ayetin harf sayisi47 dir. Ayet basindan Mekke kelimesine kadar 29 harf gecmektedir.
47/1.618= 29 dur.
6- evet tek bir hat uzerindedir.
7- tam 12 kere insa edilmistir.
Not: Kaptan Leventcum' a saygıyla !
Kabe ve 19 sayısı
Öte yandan, gizemli 19 sayısının Kabe ve çev­resinde de ortaya çıktığı görülüyor. Derinle­mesine olmamakla birlikte, yapılan küçük bir inceleme, şu sonuçlan ortaya koydu: Kabe’ nin de içinde bulunduğu Mescid-ül-Haram’ın kapılarının sayısı 19’dur. Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim’in arasındaki uzaklık 19 metredir. Kabe’nin içerisinde bulunan levha­ların toplam adedi 38’dir (2X19). Bu levhalar­dan yine 19 tanesi yeşil renktedir. Kabe’nin güney köşesi (Rükn-ül-Yemani) ile doğu köşesi (Rükn-ül Esved – Hacer-ül Esved’in bulunduğu köşe) arasında 19 taş vardır.


ARAFAT’TA ALTIN ORAN
Safa tepesi ile Arafat tepesi arası 17856m. Arafat tepesi ile küçük şeytan arası 13508,12929m. Safa tepesi ile büyük şeytan arası 5159,646265m. aralarındaki altın oran
Arafat tepesi ile küçük şeytan arası 13508,12929m. Safa tepesi ile büyük şeytan arası 5159,646265m. arası farkı
13508,12929m – 5159,646265m = 8348,483025
Arafat tepesi ile küçük şeytan arası 13508,12929m. Safa tepesi ile büyük şeytan arası 5159,646265m. farkını 8348,483025 Safa tepesi ile Arafat tepesi arasını 17856m. oranlarsak
17856m / 8348,483025 = 2,138831683
Çıkan orantıyı 2,138831683 (17856m / 5159,646265m) 3,460702359 orantılayalım.
3,460702359 / 2,138831683 = 1,618033989 altın oranı verecektir.
Yine çıkan orantıyı 2,138831683 (17856m / 13508,12929) = 1,321870676 orantılayalım
2,138831683 / 1,321870676m = 1,618033989 altın oranı verecektir.
Arafat tepesi ve küçük şeytan arası 13508,12929m. ikisi arasında müzdelife ve Mina bölgeleri varadır. Bu Arafat tepesi ve küçük şeytan arasındaki Müzdelife ve Mina bölgelerinin altın oranlarına bakalım.
ARAFAT 25
Arafat tepesi ile küçük şeytan taşlama arası 13508,12929m.
ARAFAT 26
Bunun için Arafat tepesi ve küçük şeytan arası 13508,12929m. Arafat ile Müzdelife arası bulmak için altın oranla 1,618033989 orantılayalım.
13508,12929m / 1,618033989 = 8348,483025
Müzdelife ve Arafat tepesi arası 8348,48024m.
ARAFAT 27
Arafat tepesi ve küçük şeytan arasından 13508,12929m. Müzdelife ve Arafat arasını 8348,48024m. çıkarırsak
13508,12929m – 8348,483025 = 5159,646265 müzdelife ve mina arasını bulmuş oluruz.(aynı zamanda Safa tepesi ile büyük şeytan arasıdır.5159,6464265m.)
Müzdelife ve Mina’da küçük şeytan taşlama arası 5159,646265m.
ARAFAT 28
Çıkan sayı 8348,483025 Arafat ile Müzdelife arası bölgesel ortak sayıdır.
ARAFAT 29
Arafat ile Müzdelife arası 8348,483025 Küçük şeytan ve Arafat tepesi arası 13508,12929 orantılayalım.
13508,12929 / 8348,483025 = 1,618033989 altın oranı buluruz.
Yine çıkan sayıyı 8348,483025 büyük şeytan ve Safa tepesi arasını 5159,646265m orantılayalım.
8348,483025 / 5159,646265m = 1,618033989 altın oranı buluruz.
ARAFAT 30
Haccın farzlarından biri olan ARAFAT vakfenin yapıldığı yer alan, MÜZDELİFE vakfenin yapıldığı yer alan, Mina’da şeytan taşlama yeri jamarat
ARAFAT 31
Arafat tepesi ve küçük şeytan arası 13508,12929m. ile Arafat ve müzdelife vakfesi arası 8348,48024m. oranı altın oranındadır.
13508,12929 / 8348,48024 = 1,618033989 altın oranında
Arafat tepesi ve küçük şeytan arası 13508,12929m. İle müzdelife ve küçük şeytan arası 5159,646265m. oranı iki altın oranındadır.
13508,12929 / 5159,646265 = 2,618033989 iki altın oranında
arafat ve müzdelife arası 8348,48024m. ile müzdelife ve küçük şeytan arası 5159,646265m. oranı altın oranındadır.
8348,48024 / 5159,646265 = 1,618033989 altın oranındadır.
Görülüyor ki Kabe’nin hacer-ül esved köşesi ile Safa tepesi arası kozmik koordinat doğru parçasının hedeflediği Arafat tepesi ile olan arası, Arafat tepesi ile küçük şeytan taşlama arasında müzdelife ve mina küçük şeytan taşlama arası, büyük şeytan ile Safa tepesi arası görsel geometrik, matematiksel rakamlar arasında bir ahenk var. Buda bize gösteriyor ki bu melekûtun yerlerin bizlere simgesel olarak Allah kelamıyla bir şeyler denmek isteniyor. İnşallah bizlere bir delalet (kılavuz), bir alamet (işaret, iz, nişan) olur ki bizlerde Allah’ın hikmetinden adalet (doğru yolu) buluruz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder