El Cahiz bugünün tanımlamasıyla antropolog ve zoolog.. El Cahiz, “Kitabu’l-Hayavan” adlı kitabında biyolojik evrimi açıkça savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır.
Tarih bilmenin insana kattığı değerlerden birisi de, insan aklını uyuşturan her türlü hurafeye ve de kasıtlı pompalanan yanlış bilgilere karşı uyanık kalabilme yetisidir. Bugün ortalama tarih bilgisine sahip olan her kimse, Avrupa’da rönesans devrinin yaşanmasında İslam coğrafyasında yaşanan “Aydınlanma Dönemi”nin etkisi olduğunu bilir.
Yunan ve Latin kültürü çöküşe geçtiğinde İslam, 7. yüzyılda Arap Yarımadası’nda muazzam bir devrim yaptı. Bunun sonucunda üretim teknikleri ve üretici güçlerde büyük değişimler meydana geldi. Bu süreç içinde, siyasi birliktelik, merkezi otoritenin oluşması, kurumlaşma, kentleşme, ulaşım, silahlanma, sosyal düzenlemeler, teknoloji, edebiyat ve sanat alanlarında büyük atılımlar meydana gelmişti.
Bu ivme 13. yüzyıla değin sürdü. Ancak 13. yüzyıl başında İslam Aydınlığı çöküşe geçti. Çünkü İbn-i Sina, İbn-i Rüşd ve Farabi ‘nin temsil ettiği akli ilimler Eş’ari-Gazali düşüncesinin temsil ettiği dogmatizme yenik düştü. Onlara göre akıl, mutlak hakikate ulaşmakta yetersizdi; aklın yerini sezgi, gönül almalıydı…
Bu yüzden galerimizde düşüncelerine ve eserlerine yer vereceğimiz birçok İslam bilginin adlarını belki de ilk defa duyacaksınız..
Evrim Denince Aklınıza Hemen Darwin Gelmesin!
Evrim düşüncesini ortaya koyan ilk insan, eski Yunan filozoflarından biri olan Anaksimandros’dur. (M.Ö. 610-547), Ona göre, bütün hayvanlar azar azar gerçekleşen bir değişme (changement) sonucu meydana gelmiştir. Ve insan bu değişmenin en son safhasında yer alır. Anaksimandros ayrıca, en eski yaratığın da balık olduğunu söyler.
İslam Bilginlerinin Evrim Düşüncesi Kur’an’da Geçen Terimlere Göre Şekillendi.
İslam Bilginleri ve evrimle ilgili çalışmalarına geçmeden önce, meallerde Türkçeye “yaratma” diye çevrilen, Kur’an’daki haleka kelimesinin hangi çerçevelerde geçtiğine bakmamız gerekiyor. Bu kelimenin Kur’an’da üç ayrı çerçeve içinde geçtiğini görüyoruz.
Birincisi, “bir şeyin, varlık haline getirilmeden önce tasarımının yapılması ve hazırlanması” (veya “emrinin hazırlanması”) şeklinde geçtiği çerçeve.
İkincisi,“emri hazırlanmış bir şeyin ‘ol’ emriyle varlık haline getirilmesi veya var olan bir şeyden veya şeylerden, tamamen farklı özelliklere sahip bir şey ortaya çıkarmak.”.
Üçüncüsü ise, insanlar için söz konusu olan “bir maddeye yeni bir şekil verme” manasındaki yaratmadır.
Not: İslam bilginlerinin ortaya koyduğu evrim düşüncesinin 2. tanıma dayanarak ortaya çıktığını söylemenin; yanlış olmayacağı kanaatindeyiz.
1. El-Cahiz
El Cahiz bugünün tanımlamasıyla antropolog ve zoolog.. El Cahiz , “Kitabu’l-Hayavan ” adlı kitabında biyolojik evrimi açıkça savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır.El Cahiz , kitabında ‘dönüşümcülük ‘e (transformisme) muhtevi olan bazı tecrübeleri şu şekilde ifade eder, «Domuzlan böceklerinin erkekleri arasında yardımlaşma ve o ikisine benzeyen üremeyi yapan farklı iki tür vardır.» diye yazıyor.
Öte yandan, domuzlan böceklerinde ve muayyen yaştaki sineklerde
kanatların görünmesini, ayrıca su böceklerinin kelebeğe dönüştüğünü de anlatıyor.
2. İhvan el-Safa
Evrim düşüncesini sistemleşmiş haliyle ilk defa El- Safa ‘nın çalışmalarında buluyoruz. Bu çalışmalarda İhvan El-Safa , Darwin gibi meseleyi yalnız organik maddelerin evrimiyle sınırlandırmıyor, aynı zamanda onu organik olmayan maddelere de ilişkilendiriyor. Bu durumu doğal seleksiyon (sélection naturelle) yerine, «el-inâyet el-Rabbaniyye» (Tanrı’nın yardımı), «el-hikmet el-İlahiyye» (ilahî hikmet) gibi tabirlerle ifade ediyor. El- Safa insana çok daha yakın olan türlü hayvanları çalışmalarında şu şekilde aktarıyor: Maymun vücut şekliyle; at uysallığıyla; fil , papağan, bülbül, güvercin akıllarıyla; arı sanatıyla insana yakın olan yaratıklardır.
El-Safa ‘ya göre, insanın mertebesi bütün hayvanların mertebelerinin
üstündedir. Bununla beraber bazı hayvanlar insana yakındırlar. Maymun da insana anatomik olarak yakındır. Ayrıca, insanın ilk basamağı hayvanınki ile irtibatlıdır. En aşağıdaki insan fiziki olarak bir insan ama, hareketlerinde bir hayvan’dır…
Nitekim insanlar fiziki görünüm itibariyle insan, faaliyetlerinde de hayvandırlar. İnsanın en son mertebesi meleklerin mertebesidir. Onlara göre, bu seviyeye ulaşmış olanlar, hayatı ilimde ve bilgide bulanlarla basiret sahibi olanlar ve gönül gözüyle akıllı manevi varlıkları görenlerdir. Bunlar zaten temiz bir ruha sahip olarak mânâ alemini müşahede edenlerdir”.
3. Farabi
İslam aleminde «ikinci üstad» olarak bilinen, büyük Türk bilgini Farabi’nin kainatın evrimi ve derecelenişi (gradation) üzerine «Ara’ Bhî el-Medinet el-Fâdüet» kitabındaki sunduğu açıklamalar, söz konusu evrim fikriyle karşılaştırılıp geliştirilebilir. «Bu yaratıkların rütbe silsilesi (hiérarchie) ilk defa en alt seviyedeki varlıkta başlamış sonra daha üst seviyedeki varlığa geçerek böylece daha üstü olmayan bir seviyeye kadar gitmiştir. En alttaki varlık teşekkül etmiş ilk maddi varlıktır, onun üstündeki diğer varlık ise elemanlardan meydana gelmiş varlıktır. Sonra maden, daha sonra bitki, daha sonra da konuşmayan hayvan gelir; konuşan hayvanın dışında daha üstün olan yoktur…»
4. İbn Miskeveyh
İbn Miskeveyh, El-Tahâret, Tahzİb el-Ahlak, El-Fevz el-Aşgar isimli eserlerinde evrim fikrini daha belirli bir çerçeve içinde açıklar. Ona göre, hayvanların evriminin son merhalesini insana en yakın ve ona benzeyen hayvan teşkil eder. İnsan ufkunun en alt ucu veya daha açıkçası, insan cinsinin kökeni, hayvanlar aleminin en gelişmiş aşamasına bağlıdır. Bu son merhale maymun veya insana benzeyen hayvanın merhalesidir. Hayvanlar aleminin bu son merhalesinden sonra gelen de konuşma, akıl yürütme ve ayırt etme becerisini kazanan insandır. Bunlar da Kuzey ve Güney’de yaşayan medeniyet dışı kalmış beşer ufkunun ilk basamağındaki insanlardır. (Burada bahsettiği Türkler ve Afrikalılar bu da başka bir yazı konusudur.)
İnsan ve maymun arasında pek az bir mesafe vardır; Eğer maymun bu mesafeyi kat ederse insan olur. İnsanlaştığı zaman ayaktayürür ve hayvanlar ufkunun yakınında ilkel insan mertebesine uygun
olan temyiz melekesini birazcık olsun kazanır.
5. Îbn El – Heysem
İbn el-Heysem evrimi şu şekilde açıklıyor: Menşeini maddi âlemden alan insan bazı mertebeler geçirir; sırasıyla, öküz, eşek, at, maymun ve sonunda da maymun mertebesinden insan mertebesine geçer.
6. Ragıb El-İsfehani
Ragıb El-İsfehani evrende dereceli olarak gerçekleşen evrimi kabul eder. Evrenin yaradılışındaki hikmet ve bu evreni değiştiren tedrici evrim insanın yaratılışına kadar gelir. Yani evren yaratıcı bir hikmet’in sonucudur ve bu evren insanın yaratılışı ile son bulan tedrici bir evrime uğramıştır. O halde evren insanı meydana getirmek için tedricen yaratılmıştır. Ragıb el-İsfehani ‘nin düşüncesine göre, insan küçük bir evren, evren de büyük bir insandır. Yukarıda belirtildiği üzere,” Evrenin gelişme yoluyla yaratılmasındaki ana gaye insanın yaratılmasıdır” diyen El-İsfehani devamında, “Evrenin esas unsurlarının yaratılmasındaki maddelerden bitkilerin doğuşu ve bitkilerden de hayvanların üremesindeki hedef, insanda bulunan maddelerin meydana getirilmesine yöneliktir.” diye ekler.
7. Seyyid Emir Ali
Emir Ali’ nin «Ruh el-İslam » adlı tercümesinde, İhvan el-Safa ‘nın görüşlerine yakın birtakım açıklamalar bulunduğu görülüyor. Zira o ruhanî varlıkları insan mertebesinin üzerine yerleştiriyor ve hepsinin üstüne de «îlâhilik»i koyuyor. Varlıkların gelişmesini konu alan «Spirit of İslam » adlı ingilizce tercümesinden ilgili bölümü aşağıya alıyoruz: “Evrim doktrini ve filozofların en sağlam bir şekilde bağlandıkları tedrici gelişme, açık bir şekilde, bunların temsilcilerinden biri olan meşhur el-Hazen (Hazini) de görülür. Bu konuda felsefi fikirler şu şekilde özetlenebilir: Maddi varlık alanında madenler en alt sınıfta yer alır, sonra bitkiler alemi, sonra hayvanlar ve nihayet insanlar gelir. İnsan vücuduyla maddi dünyaya aittir, fakat ruhuyla ruhî varlıklara ve üstünde sadece Allah olan meleklere aittir . Böylece en alt gelişme zinciriyle, en yüksek olan silsilelidir. Fakat insan ruhu maddi bağlarını atmaya uğraşmakta, hür olmaya çalışmakta ve neşet ettiği yer olan tekrar Allah’a doğru yükselmektedir…”
8. Turka El-İsfehani
Turka El-İsfehani , yeryüzündeki varlıkları madenlerden başlayıp insana kadar sınıflandırmayı denemiştir. İsfehani görüşlerini: “Yeryüzünde ilk defa maden, sonra bitki, sonra da hayvan meydana gelmiştir. Ulu Tanrı, bunların her türünün son varlığını müteakip türün ilk varlığı yapmıştır: mantarı madenle bitki alemi arasına; hurma ağacını bitki alemiyle hayvan alemi arasına; maymunu da hayvanla insan arasına ara varlık olarak yerleştirmiştir.” diye açıklar.
9. Mevlana
Ünlü Türk düşünürü ve mutasavvıfı Mevlâna, farsça yazdığı ‘Mesnevi’ sinin dördüncü cildinde şunları söyler: Cansızken öldüm, uyur oldum. Uyurken de yine öldüm, ve hayvan oldum. Hayvan iken de öldüm, insan oldum (Adem). İnsan iken de ölür ve sonunda melek olurum.
Diğer mısraları da şöyledir:
«Ademoğlu ilk önce cansızlar âlemine (iklim) geldi.
Sonra bitki âlemine geçti, orada uzun müddet kaldı.
Cansızlar âlemini ve orada meydana gelen kavgaları
hatırlamadı.
Bitki âleminden hayvan âlemine geçti.
Burada da bitkiykenki halini hiç hatırlamadı.
Yüce yaratıcı onu hayvan âleminden insan âlemine çekti.
Bir âlemden diğerine koştura koştura:
Sonunda o âlim ve akıllı oluverdi.
Mevlâna Celâleddin el-Rûmî’ nin sözünü ettiği kavgalar veya mücadeleler Darwin ‘in canlı kavgası (concurrence vitale) görüşüne benziyor. Ancak, Rûmî ‘nin bahsettiği kavgalar, Darwin ‘in canlı kavgasından daha geniş kapsamlıdır. Mevlâna , îbn Miskeveyh ‘in dediğinden fazla birşey söylemiyor ama «ufuk» (evrim merhalesi) kavramı yerine «âlem», (iklim) kavramını kullanıyor.
10. El-Kazvini
«Aca’ib el-Mahlukât »ın yazarı Kazvini , günümüzde organik ve inorganik maddeyi karşılayabilecek sınıflandırmayla, maddeyi canlı madde, cansız madde diye ikiye ayırdıktan sonra şunları söylüyor: «Bu kâinatın ilk unsuru toprak, son unsuru melek ruhudur. Gerçekte madenler bir yandan toprağa ve suya, diğer yandan bitkiye bitişiktir. Bitki, madenle hayvan arasında; hayvan, bitki ile insan arasındadır. İnsan türü bir yandan hayvana ve öte yandan melekî varlıklara bitişiktir.”
Daha yukarıda belirtildiği gibi, Kazvini, varlıkların ilk mertebesinin maden ve son mertebesinin de melek olduğunu söylüyor. Bununla birlikte maymundan bahsetmiyor ama İbn Miskeveyh ile aynı görüşe sahiptir.
11. İbn Haldun
Berberi asıllı dâhi düşünür İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde şu görüşlere yer verir:
“Zenciler sıcak ülkelerde yaşar. Ocaklık onların hem mizaçlarını hem de bünyelerini etkiler. Vücutlarının ve ülkelerinin sıcaklığı kadar ruhları da (esprit) sıcaktır. Dünyanın dördüncü kesiminde oturanlara nisbetle ruhları daha sıcak, daha genleşmiştir. Sonuç: onlar çok daha evrimleşmiş, daha neşeli ve daha değişkendirler.”
“Kıyı bölgelerde oturanlar, biraz güneylilere benzer. Işığın kırılması ve güneş ışınlarının denizin yüzüne vurmasından dolayı iklimleri daha sıcaktır. Dolayısıyla bunlar, soğuk ve dağlık ülkelerde olan halklardan daha sıcak kanlı ve hafif meşrep karakterlidirler”
12. Kınalızade Ali Efendi
“Ahlak-i Alai ” isimli kitabında ilk defa Türkçe olarak evrim sisteminden bahseden odur. Ona göre, maymun, at, fil ve papağan insanın ufkuna en yakın olan hayvanlardır. İhvan el-Safa’nın görüşlerine iştirak eder ve hayvanla insan arasına nasnas (vahşi insan) ve vaşak’ı yerleştirir.
13. El-Kadir Mirza Bedel
Türkistanlı sufi yazar Mirza Bidel «Divân» adlı eserinde evrimi ima ediyor. Özellikle şu iki mısrada maymunu hatırlatıyor: «Maddesiz hiç bir şekil suret kabul etmez, Adem de Adem olmadan önce bir maymundu.»
14. Kutubi
Kutubi maymunların doğal karakterlerinden bahseder: “Muhakkak, İlahiyatçılara göre, bu hayvan, tabii karakterleri açısından insanla hayvandan mürekkeptir. Hayvan tabiatıyla insan tabiatı arasında bir basamaktır.” diye görüşlerini belirtir.
15. Hazini
Daha önce sözünü ettiğimiz gibi, bazı müslüman ilahiyatçılar,evrenin bir aşamadan diğerine doğru evrimleştiğini teyit etmişlerdir. Hazini de evrende bir evrimin olduğunu görenlerden biridir. Draper ‘e göre, Hazini ‘nin bu husustaki fikirleri şöyledir: “Simyanın temel prensibi metal cisimlerin tedrici olarak oluşmasıdır. Halk bunun tedrici şekilde olduğunu bilmediğinden bir medeni cismin diğer metal cisimlerin şeklinden geçtiğini sanır, yani bir metal önce kurşun, sonra kalay, sonra tunç, sonra gümüş ve sonunda da altın olmuştur. Bunun sanki, öküzün, eşeğin, atın ve maymunun simalarından geçerek sonunda insan olmuş gibi tamamen vuku bulan değişmelerle olduğunu sanır, bunun böyle değilde; tedricen bu hale geldiğini ve filozofların bunu söylemek istediklerini halk bilmiyor.»diye yazıyor.
16. Erzurumlu İbrahim Hakkı
Büyük Türk bilginlerinden biri olan İbrahim Hakkı ise, matematik, doğa bilimleri ve ilahiyat konularını içine alan «Marifetnâme» isimli ünlü eserinde evrime bir bölüm ayırır. İbrahim Hakkı , birleşme (ittisal), derece (mertebe), dönüşüm (istihale: transformisme) hususunda İhvan el-Safa ile İbn Miskeveyh ‘in sözlerini özetler. Sırasıyla: maden, bitki ve hayvan mertebelerinden başlayarak insanın evrim derecesini gösterir. Madenle bitki arasındaki ara varlık «mercan »dır. Bitki ile hayvan arasındaki ara varlık «hurma ağacı »dır. Bununla da yetinmeyerek, maymun ve nasnas’ı (sözlük anlamıyla: vahşi adam ) insan türüyle hayvan türünün arasına koyar.
İbrahim Hakkı , insana en yakın hayvanı maymun olarak gösterir, “Varlıklar insanda son bulan bir dizi içinde sıralanabilirler. Bu sıranın hedefi, kainatın bir özeti olan beşeri varlığın zaman içinde tamamlanmasıdır.»
İbrahim Hakkı , gerçekte, maymunun iç ve dış organlarının, kuyruk, kıllar hariç insanınkilerle aynı olduğunu ve insanın tedrisi olarak kâmil insana ve daha da ötede «Külli » akla ulaştığını açıklar Son kısma da Mevlâna’nm «Cansızken öldüm, uyur oldum.» mısralarını ilave eder.
İslam Bilginlerinin Evrim Hakkındaki Görüşlerini Özetlersek
Hepsine göre : Varlıklar devamlı bir dönüşüm halindedirler ve evrimleşmişlerdir.
Hepsine göre : Varlıklar müştereken aynı kaynaktan türeyip gelmişlerdir. Gelişmeleri veya evrimleri bugünün modern verilerine uygun olarak «Yaradılışın Nesil ağacı» şeklinde gösterilebilir.
İhvan el-Safa, Farabi, Ibn Miskeveyh, Emir Ali ve Erzurumlu İbrahim Hakkı ‘ya göre: Varlıklar arasında bir gelişme (développement) basamağı vardır.
İhvan el-Sefa, İbn Miskeveyh, Turha el-îsfehânî ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’ ya göre: Bu basamaklar üzerinde ara varlıklar vardır.
İhvan el-Sefa, İbn Miskeveyh, Ragıb el-Isfehânî ve Kınanızade Ali Efendi’ ye göre: İnsan diğer varlıklara sadece biyolojik karakterleriyle değil, aynı zamanda fizyolojik karakterleriyle de benzer.
Ibn Miskeveyh ve İbn Hadun ‘a göre: Evrim, coğrafi faktörlere göre, farklı ortamlardan ve belirlenemeyen şartlardan meydana gelir. (Bu fikir Lamarkizme ve Emest Haeckel ile Daniel Rosa’nın Ologenez fikirlerine benziyor)
Ibn Miskeveyh ve Mirza Bidel ‘e göre: İnsan maymundan gelmiştir. (J. Huxley ve seleflerinin görüşlerinde olduğu gibi)
Mevlana ‘ya göre: Yaratıklar arasında mutlak bir mücadele vardır. (Darwin’in doğal seleksiyon (sélection naturelle) ve canlı mücadelesi (concurrance vitale) fikirlerinde olduğu gibi)
Hazini ‘ye göre: İnsanın cansız maddelerden gelmesi mümkündür.
Kaynaklar:
DARWIN’DEN ÖNCE İSLAM DÜŞÜNÜRLERİNDE EVRİMLE İLGİLİ FİKİRLER* İsmail Yakıt
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder