25 Haziran 2016 Cumartesi

Paraklit veya Faraklit (Latince Paracletus Yunanca: παράκλητος Parakletos




Paraclete (Gr. παράκλητος, Lat. paracletus) means advocate or helper. In Christianity, the term paraclete most commonly refers to the Holy Spirit.


Paraklit veya Faraklit (Latince ParacletusYunanca: παράκλητος Parakletos), Kitab-ı Mukaddes'in Yunanca metinlerinde (Yuhanna 14, 16) Kutsal Ruh için beraberinde gelen anlamında kullanılan bir sıfattır.[1]
Paraklit sözcüğü Yuhanna İncili'nin 14:16, 14:26, 15:26 ve 16:7'nci ayetleri ile Yuhanna'nın Birinci Mektubu'nun 2:1 numaralı ayetinde Kutsal Ruh'u anlatmak üzere kullanılmıştır. Sözcük Yeni Ahit'in bazı İngilizce çevirilerinde Tesellici (Comforter) ya da Yardımcı/Tavsiyeci (Advocate) olarak çevrilmiştir. Sözcük Antik Yunancada mahkemede yardım eden kişi anlamında da kullanılmıştır. Kumran Yazıtları ya da Ölü Deniz Tomarları olarak bilinen metinlerde sözcük Gerçeğin Ruhu olarak geçer. Hristiyan inancında Kutsal Ruh Tanrı'nın üç unsurundan birini tanımlamak için kullanılır.

İncil'de Parakletos ile ilgili bölümler

  • Yu 14:15 Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz.
  • Yu 14:16-17 Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir “Yardımcı”, Gerçeğin Ruhunu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.
  • Yu 14:18 Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim.
  • Yu 14:19 Az sonra dünya artık beni görmeyecek, ama siz beni göreceksiniz. Ben yaşadığım için siz de yaşayacaksınız. 20O gün anlayacaksınız ki, ben Babamdayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim.
  • Yu 14:21 Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Babam da sevecektir. Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim.»
  • Yu 14:22 Yahuda - İskariyot değil - O'na, «Rab, nasıl olur da kendini dünyaya göstermeyip bize göstereceksin?» diye sordu.
  • Yu 14:23 İsa ona şu karşılığı verdi: «Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız.
  • Yu 14:24 Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba'nındır.
  • Yu 14:25 Ben daha aranızdayken size bunları söyledim.
  • Yu 14:26 Ama Baba'nın benim adımla göndereceği “Yardımcı”, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.
  • Yu 14:27 Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.
  • Yu 14:28 (…) Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. Ama dünyanın, Baba'yı sevdiğimi ve Baba'nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim.[2]

İslam'da Paraklit

Bazı Müslüman alimler Paraklit'in İsa'nın müjdelediği Muhammed olduğunu, yani İncil'deki Paraklit kavramı ile aslında Muhammed'in kastedildiğini iddia ederler.[3] İncil’in Yunanca metninde kullanılan Parakletos, Arapçaya çevrildiğinde iki farklı şekilde okunabilmektedir. Arapça Ahmed sözcüğü "övülmüş" anlamına gelir. Müslüman yazarlar İncil'deki Paraklit'in "övülmüş" anlamındaki Perikletos olabileceğini iddia ederler. Buradan yola çıkarak Muhammed'in İncil'de müjdelendiği sonucuna ulaşırlar. Hıristiyan yazarlar ise Grek alfabesinin Arapça örneğinde olduğu gibi sesli harflerin kullanılmadığı ve kelimelerin farklı okunmasına açık bir dil olmadığını, bu yüzden kelimenin (Parakletos) Muhammed olamayacağını iddia ederler.[4]
İslam'a göre İsa, kendisine gelen vahiyler ile Muhammed'i müjdelemiştir. İslam'da orijinal İncil'in tahrif edildiğine ve bu ayetlerin çıkarıldığına inanılır.[5] Kur'an da İsa'nın Muhammed'i haber verdiği şu ayette belirtilir: "Bir vakit de Meryemin oğlu İsâ şöyle dedi: 'Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın Resulüyüm, önümdeki Tevrat'ın musaddıkı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir'. Sonra o onlara beyyinelerle gelince 'bu apaçık bir sihir' dediler." (Saff: 6)
Bu ayet ile ilgili Muhammed Esed şu yorumda bulunur: "Bu deyim, Ârâmî Mawhamana isminin veya teriminin tam Yunanca karşılığı olan Períklytos'un ("Çok Övülen") bozulmuş şeklidir. (Ârâmî dilinin, İsa zamanında ve ondan yüzyıllar sonra Filistin'de kullanılan ve İncil'in -şimdi ortada bulunmayan- orijinal metinlerinin dili olduğu hatırlanmalıdır.) Períklytos ile Paráklêtos'un fonetik olarak birbirlerine yakınlığı karşısında, çevirmenlerin -yahut, daha büyük bir ihtimalle sonraki tarihlerdeki yazıcıların- bu iki ifadeyi nasıl karıştırdıklarını anlamak kolaylaşır. Hem Ârâmî Mawhamana hem de Yunanca Períklytos'un ikisinin de hamide ("övdü/hamdetti") fiilinden ve hamd ("övgü") isminden türetilmiş olan Son Peygamber'in iki ismi Muhammed ve Ahmed ile aynı anlamı taşımış olmasının önemi büyüktür."[6]
Modern Hıristiyan kaynakları İsa'nın Grekçeyi de çok iyi konuştuğunu belirtir.[7] İncillerin İsa'ya indirilen orijinal İncil olmadığını ve büyük ölçüde sonradan ekleme ve çıkartmalar yapılarak yazılmak suretiyle tahrif edildiğini iddia eden İslam inancı, Paraklit'in kimliğini de günümüz Hıristiyanlığının açıkladığı şekliyle kabul etmemektedir.

        MÜSLÜMANLARIN ÇOK ETKİLENDİĞİ MANİHEİSTLER GNOSTİK KARAKTERLİ BİR DİNDİR!
  Mezhepler tarihçileri, Mecûsîleri “Seneviyye”, Gnostik Mecûsîleri ise “Maneviyye, Maneviler” olarak adlandırmışlardır. Hakîm Mani, farklı dinsel geleneklerin gnostisizmini /irfanını sentezleyen büyük bir eklektikti. Mani, Mecûsîlik ve Hıristiyanlık arasında bir din kurmuştu. Mani, kendi öncülleri olarak Hermes’i, Nuh’un oğlu Sam’ı, Buda’yı, Zerdüşt’ü ve İsa’yı saymıştır. …Maniheizm’e göre evrenin gizemi, Mani’nin ruhsal ikizi olan ‘Paracletos’ tarafından Mani’ye aktarılmış ve o da bu gizemi öğretmekle görevlendirilmiştir. Maniciler; gizeme ulaşmış olan seçkinler (havass) ile avam olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bir tür ruhban sınıfı olan seçkinler, çok zorlu hazırlık dönemlerinden ve çetin inisiyasyon törenlerinden geçirilirdi. Sistemleri birçok yönden İsa öncesi Essenilere benzer. Maniheistlerin ve akidelerinin İslâm gnostiklerinde ve İslam İrfan’ı üzerinde tesiri aşikârdır. 

 
Paraclete comes from the Koine Greek word παράκλητος (paráklētos, that can signify "one who consoles or comforts, one who encourages or uplifts; hence refreshes, and/or one who intercedes on our behalf as an advocate in court").[1] The word for paraclete is passive in form, and etymologically (originally) signified "called to one's side". The active form of the word, parakletor, is not found in the New Testament but is found in Septuagint in Job 16:2 in the plural, and means "comforters", in the saying of Job regarding the "miserable comforters" who failed to rekindle his spirit in his time of distress.
In Classical Greek

The term is not common in non-Jewish texts. The best known use is by Demosthenes:

Citizens of Athens, I do not doubt that you are all pretty well aware that this trial has been the center of keen partisanship and active canvassing, for you saw the people who were accosting and annoying you just now at the casting of lots. But I have to make a request which ought to be granted without asking, that you will all give less weight to private entreaty or personal influence than to the spirit of justice and to the oath which you severally swore when you entered that box. You will reflect that justice and the oath concern yourselves and the commonwealth, whereas the importunity and party spirit of advocates[3] serve the end of those private ambitions which you are convened by the laws to thwart, not to encourage for the advantage of evil-doers. (Demosthenes On the False Embassy 19:1)

Liddell and Scott's Greek-English Lexicon apart from Demosthenes (above) cites also the example of a slave summoned as a help.[4]
In Judaism

Philo speaks several times of "paraclete" advocates[5] primarily in the sense of human intercessors.

The word later went from Hellenistic Jewish writing into rabbinical Hebrew writing. For a summary of rabbinical usage see Jewish Encyclopedia 1914 "Paraclete".

The word is not used in the Septuagint, the word "comforters" being different in Job. Other words are used to translate the Hebrew word מְנַחֵם (mənaḥḥēm "comforter") and Melitz Yosher[6] (מליץ יושר).

In modern Hebrew, the cognate 'praklit' (פרקליט) means 'solicitor' or 'legal counsel', 'praklit ha-mechoz' means district attorney, and 'praklitut ha-medina' the Israeli equivalent of the solicitor-general.
In Christianity

In the Greek New Testament the word is most prominent in the Johannine writings. It appears in the Gospel of John where it may be translated into English as "counselor", "helper", encourager, advocate, or "comforter".[7]

The New Testament Studies peer-reviewed journal, published by Cambridge University Press, describes a “striking similarity” between the defined attributes of what the Paraclete is, and is to do, and what the outcome of Christian prophecy has spoken to, explaining the Paraclete as the post-Passover gift of the Holy Spirit. “The Paraclete represents the Spirit as manifested in a particular way, as a pneumatic Christian speech charisma. Every verb describing the ministry of the Paraclete is directly related to his speech function.”[8]

The early church identified the Paraclete as the Holy Spirit.[9] In first-century Jewish and Christian understanding, the presence of the Holy Spirit is to claim rebirth of prophecy.[8]

During his period as a hermit in the mid 12th century, Peter Abelard dedicated his chapel to the Paraclete because "I had come there as a fugitive and, in the depths of my despair, was granted some comfort by the grace of God."[10]
Scholar interpretations

Raymond Brown (1970)[11][12] supported by Johnston (2005)[13] read that the "another Paraclete" of John 14:16 is in many ways "another Jesus," the Paraclete is the presence of Jesus after Jesus ascends to his Father.[14][15]

Jesus is quoted in the Gospel of Matthew using the verb παρακληθήσονται, paraclethesontai, traditionally interpreted to signify "to be refreshed, encouraged, or comforted". The text may also be translated as vocative as well as the traditional nominative.[16] Then the meaning of 'paraclethesontai', also informative of the meaning of the name, or noun Paraclete, implicates 'are going to summon' or 'will be breaking off'... The Paraclete may thus mean 'the summoner' or 'the one, who, or that which makes free'.[17]

In John 14:16, Jesus is quoted saying "another Paraclete" will come to help his disciples, implying Jesus is the first and primary Paraclete.[14]
Paraclete first appearing in gospel

Here is the context of the passage in John (14:15-27), with the translation of Paraclete as Advocate shown in bold:

15 “If you love me, keep my commands. 16 And I will ask the Father, and he will give you another Advocate to help you and be with you forever— 17 the Spirit of truth.[8] The world cannot accept him, because it neither sees him nor knows him. But you know him, for he lives with you and will be in you.[8] 18 I will not leave you as orphans; I will come to you.[14] 19 Before long, the world will not see me anymore, but you will see me. Because I live, you also will live. 20 On that day you will realize that I am in my Father, and you are in me, and I am in you.[8][14] 21 Whoever has my commands and keeps them is the one who loves me. The one who loves me will be loved by my Father, and I too will love them and show myself to them.”

22 Then Judas (not Judas Iscariot) said, “But, Lord, why do you intend to show yourself to us and not to the world?”

23 Jesus replied, “Anyone who loves me will obey my teaching. My Father will love them, and we will come to them and make our home with them.[8][14] 24 Anyone who does not love me will not obey my teaching. These words you hear are not my own; they belong to the Father who sent me.

25 “All this I have spoken while still with you. 26 But the Advocate, the Holy Spirit,[8] whom the Father will send in my name,[14] will teach you all things and will remind you of everything I have said to you. 27 Peace I leave with you; my peace I give you. I do not give to you as the world gives. Do not let your hearts be troubled and do not be afraid.[8][14]

In Islam

Many Muslim writers have argued that “another Paraclete” (John 14:16)—the first being Jesus—refers to Muhammad. This claim is based on the Quran verse from Surah 61 verse 6. The earliest scholar is probably Ibn Ishaq (died 767), who Islamic tradition states was the grandson of a Christian.[18] Others who interpreted the paraclete as a reference to Muhammad include Ibn Taymiyyah, Ibn Kathir, Al-Qurtubi, Rahmatullah Kairanawi (1818-1891), and contemporary Muslim scholars such as Martin Lings.[19][20]

Here are two translations of the passage in Surat 61 verse 6:

"And [mention] when Jesus, the son of Mary, said, "O children of Israel, indeed I am the messenger of Allah to you confirming what came before me of the Torah and bringing good tidings of a messenger to come after me, whose name is Ahmad." But when he came to them with clear evidences, they said, "This is obvious magic."

- Sahih International

"And when Jesus, son of Mary, said: "O children of Israel, I am God's messenger to you, authenticating what is present with me of the Torah and bringing good news of a messenger to come after me whose name will be acclaimed." But when he showed them the clear proofs, they said: "This is clearly magic."

- Modern Literal Translation

Regarding Ibn Ishaq's biography of Muhammad, the Sirat Rasul Allah, Islamic scholar Alfred Guillaume wrote:

"Coming back to the term “Ahmad,” Muslims have suggested that Ahmad is the translation of periklutos, celebrated or the Praised One, which is a corruption of parakletos, the Paraclete of John XIV, XV and XVI."[21]

A few Muslim commentators, such as David Benjamin Keldani (1928), have argued the theory that the original Greek word used was periklytos, meaning famed, illustrious, or praiseworthy, rendered in Arabic as Ahmad (another name of Muhammad), and that this was substituted by Christians with parakletos.[22][23]

Regarding what the original Greek term was, according to A. Guthrie and E. F. F. Bishop:

"Early translators knew nothing about the surmised reading of periklutos for parakletos, and its possible rendering as Ahmad …. Periklutos does not come into the picture as far as Ibn Ishaq and Ibn Hisham are concerned. The deception is not theirs. The opportunity to introduce Ahmad was not accepted - though it is highly improbable that they were aware of it being a possible rendering of Periklutos. It would have clinched the argument to have followed the Johannine references with a Quranic quotation.”[24][25]

"Once more, if we omit the phrase, ‘bearing the name Ahmad,’ and regard Muhammad as still drawing lessons from previous history, the dubious passage might refer to what happened at Pentecost, and other incidents recorded in the earlier chapters of the Acts. With the absence of any claim on this passage either by Ibn Ishaq or Ibn Hisham, may we go further and suggest that the two Arabic words rendered by Dr. Bell, ‘bearing the name Ahmad,’ are an interpolation to be dated after the death of Muhammad.”[25][26] ( emphasis in original )

According to Muslim missionary Ahmed Deedat, all the biblical references to the Paraclete fit Muhammad more accurately than the Holy Spirit. For example, Deedat mentions that 16:7 of the Gospel of John states that the Paraclete will only arrive once Jesus has departed; however, Deedat notes that the Holy Spirit is mentioned in the Bible as having been present numerous times even before the departure of Jesus. 
Paraklit veya Faraklit (Yunanca: Parakletos), Hristiyanlık'taki Kutsal Ruh'un, Kitab-ı Mukaddes'in bazı Yunanca tefsirlerinde bazı bölümlerde kullanılan adı. Bununla beraber güncel tefsirlerde Kutsal Ruh ve Gerçeğin Ruhu tabirleri kullanılır.

Paraklit sözcüğü Yuhanna İncili'nin 14:16, 14:26, 15:26 ve 16:7'inci ayetleri ile Yuhanna'nın Birinci Mektubu'nun 2:1 no'lu ayetinde Kutsal Ruh'u anlatmak üzere kullanılmıştır. Sözcük Yeni Antlaşma'nın bazı İngilizce çevirilerinde Tesellici (Comforter) ya da Yardımcı / Tavsiyeci (Advocate) olarak çevrilmiştir. Sözcük antik Yunanca'da mahkemede yardım eden kişi anlamında da kullanılmıştır. Kumran Yazıtları ya da Ölü Deniz Tomarları olarak bilinen metinlerde sözcük Gerçeğin Ruhu olarak geçer.(VİKİPEDİ ansiklopedisi).

Cevap 2:

İslamî görüşlere göre Paraklit ismi ile İslam Peygamberi Muhammed (asv) kastedilmektedir.
Yunanca Parakletos kelimesi en basit anlamıyla "Yardımcı" demektir. Yine Yunanca bir kelime olan Periklutos ise "övülmüş" (İngilizce: praised one) anlamına gelmektedir. İslam Peygamberi Muhammed (asv)'in isimlerinden biri olan Ahmed de "övülmüş" anlamına gelmektedir. Bu nedenle bazı İslam alimlerince Parakletos sözcüğünün Periklutos ile aynı sözcüktür ve Ahmed ile anlam olarak örtüşmektedir(a.g.e; ayrıca bk. Alusî, XXVIII/86-88; Elmalılı Hamdi Yazır, VIII/12-17).

Yuhanna İncil'inden bir âyet:

“Mesih: ‘Ben, benim ve sizin Rabb’inize gidiyorum. Ta ki size Tevil’i getirecek olan Faraklit’i göndersin’ dedi.”

Faraklit, hakkın ruhu, hak ile bâtılı birbirinden tamamen ayıran mânâlarına gelir. Evet Allah Resûlü (asm), hakkın ruhudur. Çünkü ölü kalbler ancak O’nun (asm) getirdiği hak ile hayat bulmuştur. O insanların hidayete ermesi için kendini feda edercesine bir mücadele vermiştir ki; hak ile bâtılın birbirinden ayrılması, ancak böyle bir mücâdele ve mücâhede sonucu vuku bulmuştur. İşte Hz. Mesih’in haber verdiği bir Faraklit gelmiştir. O da Allah’ın (cc) son elçisi İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed (asv)’dir.

Yuhanna İncili bab: 14. âyet 15 ve 16 da şöyle deniyor:

“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız. Ben Rabb’e yalvaracağım ve O size başka bir tesellici, hakikat ruhunu (Faraklit) verecektir; tâ ki daima sizinle beraber olsun.”

Şimdi de sırasıyla şu âyetlere bakalım:

“Faraklit, öyle bir Ruhu’l-Kudüs’tür ki, Rabb O’nu benim ismimle (yani peygamber olarak) gönderecektir. O size her şeyi öğretecek ve benim size söylediklerimi de tekrar hatırlatacaktır.” (Yuhanna, Bab: 14, Âyet 26).

“Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz.” (Yuhanna, Bab: 15, Âyet, 26-27).

“Faraklit geldiğinde bütün âlemi, hataları sebebiyle kınar ve onları terbiye eder.” (Yuhanna, Bab: 16, Âyet, 8).

“Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü, gitmezsem, Tesellici size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, günah için, salâh için, ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir. Günah için; çünkü bana iman etmezler. Salah için; çünkü Babama gidiyorum, ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm için; çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var; fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, hakikat Ruhu, gelince, size her hakikate yol gösterecek; zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitirse söyleyecek; ve gelecek şeyleri size bildirecektir.”(Yuhanna, 16/7-13).

Yuhanna’nın bu ayetlerinde “Faraklit/Paraklit” kelimesi, "Tesellici, Hakikat Ruhu ve Ruhü’l-Kudüs" olarak tercüme edilmiştir. Bu son ayetler Necm Suresinin üçüncü ve dördüncü ayetleriyle tamamen örtüşmektedir:

“O, kendi arzusuna göre konuşmaz. Onun konuşması, (Allah tarafından) kendisine vahiy edilen bir vahiyden başka bir şey değildir.”

Yuhanna Arapça tercümesinde de Türkçedeki ifadelerin aynısı kullanılmıştır.(bk. İncilu Yuhanna, el-Eshahu’r-rabi aşer: 16, 26; el-Eshahu’l-hamis aşer: 26; el-Eshahu’s-sadis aşer: 7-8).

“Fakat benim ismimle Babamın göndereceği tesellici, Ruhu’l-Kudüs”(14/26) ifadesinin Arapça versiyonu “ve emma el muazzî er-Ruhu’ellezi yursiluhu ebi bi ismî”; İngilizce’deki versiyonunda ise, “But the Hepler, the Holy Spirit, whom tehe Father will send in My name” şeklindedir.(Benim ismimle, benim adıma..).

Türkçedeki “Tesellici” kelimesi yerine, İngilizce tercümesinde, “Hepler = yardımcı”, Arapça’sında ise, “Muazzî = Tesellici) kelimesi kullanılmıştır.

“Ben Babaya yalvaracağım” cümlesi, Arapça’sında “Atlubu minel ebi = Babadan isteyeceğim”; İngilizce’sinde ise “ I Will pray Thr father” şeklindedir (yalvarmak, istemek, dua etmek). Görüldüğü gibi , üç tercüme arasında çok küçük nüanslardan başka bir fark yoktur.

Cevap 3:

Kur'an'a göre Hz. Muhammed (asv)'in gelişi Tevrat ve İncillerde müjdelenmiştir:

"Bir vakit Meryem oğlu İsâ şöyle dedi: 'Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın Resulüyüm, önümdeki Tevratın doğrulayıcısı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir'. Sonra o onlara açık delillerle gelince 'Bu apaçık bir sihir.' dediler." (Saff, 61/6)

Bu âyette "Benden sonra gelecek" ve "Onun adı Ahmed'dir" cümlelerine özellikle vurgu yapılmış ve müjdenin doğruluğuna dair tevafuk penceresinden belgeler gösterilmiştir.
Şöyle ki:

a. "Benden sonra gelecek" anlamındaki "Ye'tî min b'adî" ifadesinin kelime ve harfleriyle birlikte ebced değeri: 611'dir. Ki bu tarih Hz. Muhammed (asv)'in peygamber olduğu tarihtir. Bu tevafuk âyetin manasını pekiştirecek ve o cümlenin kullanılmasının hikmetini ortaya koyacak mahiyettedir.

b. İkinci vurgulu cümle olan "Onun adı Ahmed'dir" mealindeki ifadenin ayetteki Arapça metninde yer alan ilk kelime "ismuhu"nun ebced değeri, 106= 2x53'tür. İkinci kelime "Ahmed"in ebced değeri ise, 53'tür. Demek ki bu ayette bir taraftan Hz. Muhammed (asv)'in risalet tarihine, diğer taraftan onun Ahmed ismine dikkat çekilmiştir.

c. Ebced değeri 53 olan ve miladî 611'de peygamber olan Hz. Ahmed (asm)'in söz konusu yapıldığı bu ayet, Kur'an'daki sırası itibariyle de aynı rakamlara işaret etmektedir. Çünkü, bu ayet Kur'an'ın 5169. ayetidir. Bu sayıdan Hz. Peygamber (asm)'in risalet tarihi olan ve "Benden sonra gelecek" cümlesinin de ebced değeri olan 611'i çıkardığımızda, geriye 4558 rakamı kalır ki, bu sayı "Ahmed" isminin ebced değeri olan 53'ün 86 katıdır. 86 sayısı ise, ayette yer alan "benden sonra" ifadesinin Arapçası olan "Ba'dî" kelimesinin ebced değeri olduğu gibi, Hz. Ahmed (asm)'in peygamberlik müddeti (23) ile vefat ettiği zaman ki yaşı (63)nı göstermektedir.

d. Elmalılı Hamdi Yazır, Fatih kütüphanesinde bu mesele ile ilgili bir eser gördüğünü, orada bir papazın İncillerdeki "Faraklit" müjdelerinin, Kur'an'ın bu âyetinde haber verilen "Benden sonra gelecek Ahmed isminde bir peygamberi müjdeleyeci olarakç..." şeklindeki müjdesi olduğuna kanaat getirerek Müslüman olduğunu ve bu hususa dair bir risale yazdığını belirten ifadelere rastladığını söylemiştir.(bk. Yazır, , VIII /16).

e. Bediüzzaman Said Nursi de Hz. İsa (as)'ın bu müjdesine dikkat çekmekte ve diğer peygamberlerden daha çok Hz. Muhammed (asv) ile ilgilenmesinin, diğer bazı peygamberlerin Hz. Muhammed (asv)’le ilgili olarak normal bir takım haberler vermelerine karşılık, Hz. İsa (as)'ın çok kuvvetli bir tarzda "Müjde" şeklinde ondan (asm) söz etmesinin hikmetini -mealeln- şöyle açıklamaktadır:

"Her şeyden önce, Hz. Muhammed (a.s), Hz. İsa (a.s)'yı, Yahudilerin dehşet verici tekzip ve iftiralarından, onun dinini müthiş tahrifattan kurtarmıştır. Bununla beraber, Hz. İsa (a.s)'yı peygamber olarak tanımayan İsrailoğullarının bir takım zorlukları ihtiva eden şeriatlerine karşılık, Hz. Muhammed (asv)'in getirdiği şeriatın hükümleri kolay, evrensel ve Hz. İsa (a.s)'nın getirdiği şeriatın prensiplerini de tamamlayacak mahiyettedir. İşte bu sebepledir ki, O çok defa "Alemin reisi geliyor" diye müjde vermiştir."( bk. Nursi, Muktubat, 171).

Cevap 4:
Tevrat ve İncil aslen vahiydir. Ancak değişik nedenlerden dolayı bu ilahi kitaplara ilaveler ve çıkarmalar olmuştur. Ayrıca değiştirmeler de yapılmıştır. Ancak "Göl yerinde su eksik olmaz." kabilinden Son Peygamberden bahseden bazı cümleler, kelimeler de kalmıştır.

Bu konuda yapılan en detaylı inceleme Hüseyin-i Cisriye aittir. Hicri 1261-1327 yılları arasında yaşayan ve anne ile babası Ehl-i beytten olan bu Suriyeli alim, söz konusu mukaddes kitaplardan Efendimiz (asm) ile Alakalı 114 işaret çıkartmış ve bunları Türkçeye de çevrilen Risale-i Hamidiyye'sinde neşretmiştir.
Eski mukaddes metinler arasında en çok tahrif edilmiş olma özelliğini taşıyan Tevratta bile, Peygamberimize (asm.) ait şu işaretler vardır:

“O, iki binici gördü, biri merkep üzerinde, diğeri deve üzerindeki binicilerdi. O, dikkatle dinledi.” (İşaya xxı, 7)

Burada peygamber İşaya tarafından bildirilen iki biniciden merkep üzerinde olanı Hz. İsa(as)'dır. Çünkü İsa peygamber, Kudüse bir merkep üzerinde girmiştir. Deve üzerinde olan kişiyle de, Peygamber Efendimize (asm) İşaret edildiği açıktır. Efendimiz (asm) Medine'ye girişte devesinin üstündeydi.

Ayrıca İncil tercümelerinde faraklit veya paraklit (perikletos) kelimeleri aynen muhafaza edilirken, yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde bu kelime değiştirilerek Arapça tercümelerinde “muazzi”, Türkçe tercümelerinde ise “teselli edici” şeklinde verilmiştir.

Hazreti Şuayb (as)'ın suhufunda, Efendimizin (asm) ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı “Muhammed” dir. Tevrat'ta geçen "Münhemenna" isminin karşılığı da, yine Muhammed'dir. (bilindiği gibi Muhammed kelimesinin lügat karşılığı da, “tekrar tekrar methedilmiş” şeklindedir.)

Bunların dışında, Efendimizin (asm) ismi, Tevrat'ta çoklukla “Ahyed”, İncilde ise, ”Ahmet” olarak geçmektedir. (bk. Kenzu’l-ummal, h. no: 1021; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 108, 112; Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1/35)

Bilgi için bk. Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (Zerdüşt, Hindu, Budist), A. H. Vidyarthi; Çeviren: Kemal Karataş, İnsan Yayınları; İstanbul, 1997; Hüseyin Cisri, Risaletü'l-Hamidiye fi hakikati'd-Diyaneti'l-İslamiye ve Hakkiytü'ş-Şeriatü'l-Muhammediye..)
Kur'an'ın dışındaki mukaddes kitaplara, zamanla insan elinin karıştığı hâlde, Peygamber Efendimiz (asm.)'in bu mukaddes kitapların değişik nüshalarında yer alan isim ve sıfatlarında, büyük bir benzerlik mevcuttur.

Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın zaman zaman tebliğciler veya peygamberler gönderdiğini ve onlara vahiy suretiyle kanunlar, emirler veya kitaplar indirdiğini bildirir. Kur'an, bu ifadeye bağlı olarak Hz. İbrahim (as)' in sahifelerinden, Hz. Musa (as)'a gönderilen Tevrat'tan, Hz. Davut (as)'a indirilen Zebur'dan ve nihayet Hz. İsa (as)'a gönderilen İncil'den bahseder. Kur'an'da beyan edilen “zuhuru'l-evvelin”, yani “eskilerin kitapları” şeklindeki ifade ise, Zerdüştler veya Brahmanların bazı kitaplarına (kesin olmasa bile) işaret eder denilebilir.

Eski İran Mukaddes Metinlerindeki İşaretler:

İran dini, Hindu dininden sonra dünyanın en eski diniydi. Mukaddes yazıları, desatir ve zend-avesta adını taşıyan iki kaynakta toplanıyordu. Bunlardan Desatir numara 14'de, İslam dinine ait bazı prensipler dile getiriliyor ve Efendimizin (asm.) geleceğine dair şu ifadeler yer alıyordu:

“İranlıların ahlak seviyesi düştüğünde, Arabistanda bir nur doğacaktır. Takipçileri onun tahtını, dinini ve her şeyini yükseltecektir. Bir bina inşa edilmişti (Kâbe'ye işaret ediyor) ve onun içinde, ortadan kaldırılacak pek çok putlar bulunmaktaydı. hâlk, yüzünü ona doğru dönüp ibadet edecektir. Takipçileri, İran, Taus ve Belh şehirlerini alacak ve İranın pek çok akıllı adamı, onun takipçilerine katılacaktır.”

Yukarıdaki satırlardan açıkça anlaşıldığı gibi, asırlar sonra doğacak İslam güneşi ve onun yüce Peygamberi (asv), son derece net bir şekilde tarif edilmiştir. Ve bu Peygamberin (a.s.m), “ziyadesiyle övülmüş”, “Ahmet” ve “alemlere rahmet” unvanlarıyla, putları kaldıracak birinin olduğu yazılıdır.

Bu kitabın hâlen mevcut olan kısımlarından Yasht 13 ün 129. bölümünde, aynı hakikatler bir daha dile getirilir ve putları kıracak olan zattan, “herkese ve âlemlere rahmet” ismiyle bahsedilir. Bilindiği gibi efendimizin bir ismi de, rahmeten-lil-alemin (alemlere rahmet olan) şeklindedir.

Hind Mukaddes Metinlerindeki İşaretler:

Paru 8, Khand 8, Adhya 8 ve Shalok 5-8 gibi Hind mukaddes metinlerinde, Efendimizden (a.s.m) şöyle bahsedilmektedir:

“Arkadaşlarıyla birlikte bir mellacha (yabancı dil konuşan veya yabancı bir ülkenin mensubu) olan ruhi bir terbiyeci gelecek ve ismi Muhammed olacaktır. Onun gelişinden sonra raja, pencap ve ganj nehirlerinde yıkanır... Ona der ey sen! Beşeriyetin iftiharı, arap ülkesinin sakini, şeytanı öldürmek için büyük bir güç topladın.” (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

Yukarıdaki ifadede Efendimizin (asm.) has isminin aynen belirtilmiş olması, son derece dikkat çekicidir. Aynı satırlarda geçen “beşeriyetin iftiharı” kelimeleri ise, Peygamberimiz (asm)'in "fahr-i âlem" şeklindeki ismiyle aynı manadadır.

Buda (gautama buddha) kendisinin ölümünden sonra dünyayı şereflendirecek olan bir yüce kişiden bahseder. Palice lisanında adı “matteya”, Sanskritçede “maitreya”, Burmacada ise “armidia” olarak geçen bu kişi müşfik ve iyi kalpli olup, insanları doğru yola çağıracaktır. Budanın çok önceden vermiş olduğu bu haberde geçen isimlerin manası da, ”rahmet” demektir. Bilindiği gibi Peygamberimiz için, Kur'an'da Enbiya Suresi'nin 107. Ayetinde,

“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmaktadır.

Bu yazmalardan birinde, şu ifade geçer:

“Buda şöyle dedi. Ben dünyaya gelen ilk buda (yol gösterici) değilim, son da olmayacağım. Belli bir zamanda dünyaya bir başka kişi gelecektir. O da kutsi, aydınlanmış ve idarede fevkalade kabiliyetli olan biridir. O benim size öğretmiş olduğum aynı ebedi gerçekleri öğretecektir... Ananda sordu: o nasıl bilinecek? Buda cevapladı: o, maitreya (rahmet) olarak bilinecek.”

Pali ve sanskrit yazılı metinlerinde, ileride gelecek olan o yüce kişinin isimleri Maho, Maha ve Metta olarak geçer. Bu isimlerden ilk ikisi, “yüce aydınlatıcı” sonuncusu ise “inayetli” manasına gelir ki, bunlardan her ikisi de peygamberimizin sıfatlarıdır. Zaten dikkat edilecek olursa, başka kutsi metinlerde geçen Efendimiz (asv)'in has ismini gösteren Mohamet veya Mahamet adının, Maha ve Moha kelimelerinden teşekkül ettiği açıkça görülecektir.

Araştırmamızı, şimdi de Tevrat, İncil ve Zebur üzerinde sürdürelim. Bu konuda yapılan en detaylı inceleme Hüseyin-i Cisri'ye aittir. Hicri 1261-1327 yılları arasında yaşayan ve anne ile babası ehlibeyit'ten olan bu Suriye'li alim, söz konusu mukaddes kitaplardan Efendimiz (asm) ile alakalı 114 işaret çıkartmış ve bunları Türkçe'ye de çevrilen Risale-i Hamidiyye'sinde neşretmiştir.

Eski mukaddes metinler arasında en çok tahrif edilmiş olma özelliğini taşıyan Tevrat'ta bile, Peygamberimize (asm.) ait şu işaretler vardır:

“O, iki binici gördü, biri merkep üzerinde, diğeri deve üzerindeki binicilerdi. O, dikkatle dinledi.” (İşaya XXI/7)

Burada peygamber İşaya tarafından bildirilen iki biniciden merkep üzerinde olanı Hz. İsa dır (a.s.). Çünkü İsa peygamber, Kudüs'e bir merkep üzerinde girmiştir. Deve üzerinde olan kişiyle de, Peygamber Efendimize (asm) İşaret edildiği açıktır. Efendimiz (asv) Medine'ye girişte devesinin üstündeydi.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, İncil tercümelerinde faraklit veya paraklit (perikletos) kelimeleri aynen muhafaza edilirken, yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde bu kelime değiştirilerek Arapça tercümelerinde “muazzi”, Türkçe tercümelerinde ise “teselli edici” şeklinde verilmiştir.

Hazreti Şuayb (asv)'ın suhufunda, Efendimiz (asv)'in ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı “Muhammed”dir. Tevrat'ta geçen Münhemenna isminin karşılığı da, yine Muhammed'dir. (Bilindiği gibi Muhammed kelimesinin lügat karşılığı da, “tekrar tekrar methedilmiş” şeklindedir.) Bunların dışında, Efendimizin (asm) İsmi, Tevrat'ta çoklukla “Ahyed”, İncil'de ise, ”Ahmet” olarak geçmektedir.

Konumuzu, bir hadis-i şerifle noktalıyoruz.

“Benim ismim Kur'an'da Muhammed, İncilde Ahmet, Tevratta ise Ahyeddir.”

(bk. Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (Zerdüşt, Hindu, Budist), A. H. Vidyarthi; Çeviren: Kemal Karataş, İnsan Yayınları; İstanbul, 1997)
1 - https://tr.wikipedia.org/wiki/Paraklit
2 - http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=183343

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder