29. "Durmadan derileri kavurucudur"
BEŞER, insan demek olduğu gibi, "beşere" nin çoğulu olarak derinin, özellikle insan derisinin dış yüzleri mânâsına da gelir. İnsana beşer denilmesi de bu yüzdendir.
LEVVÂHA, "levh" kökünden aşırılık ifade eden bir siğa (kip)dır. Levh; susamak veya güneşin ısısı, yahut susuzluğun bir adamın çehresini bozması, yani yakıp kavurarak karartmak veya ortaya çıkmak, şimşek çakmak, gözle görmek mânâlarına gelir ki, Levvâha kelimesinin bütün bu mânâlara ihtimali vardır. Deriye susamış, yahut hiç durmadan derileri kavuran, yüzler karartan, yahut hep beşer gözeten beşere saldıran mânâlarını ifade eder. İbnü Abbas'tan; "Sürekli olarak deriler kavuran, yüzler karartan" mânâsı rivayet edilmiştir. Daha başka mânâlar da söylenmiştir. Buna şöyle diyebileceğiz: Kanmak bilmez bir susuz, sürekli beşersûz (deri yakan).
30. Üzerinde ondokuz var.
Bu "ondokuz"un ne olduğunu açıklayan kelime zikredilmiyor. Ancak bundan sonraki âyetten bunun, o cehennemin korucuları olan melekler yani zebaniler olduğu anlaşılıyor. İnsanoğlunun ruhî ve ahlâkî kuvvetlerinin analizini yapıp sınıflandırarak bu sayının sır ve hikmetini açıklamaya çalışmak isteyenler olmuşsa da, doğrusu bunun akılla bilinebilecek bir ilim işi değil, mutlak bir iman işi olmak üzere bir sınama için olduğu ikinci âyette özellikle anlatılmıştır. Onun için bunun, kayıtsız şartsız bir iman ile inanılması istenen mutlak bir ilâhî haber olduğunu tasdik edip "yorumunu ve mânâsını Allah bilir" demek gerekir. Özet olarak şöyle diyebiliriz: Yüce Allah'ın şimdi sizin tam olarak bilip anlayamayacağınız ve ilerde ortaya çıkacak öyle kuvvet ve güçleri vardır ki onların hakikatini ancak kendisi bilir ve sizin ona mutlak surette inanmanız gerekir. İşte size onlardan bir örnek haber veriyor. Bu, şu anda imanı olmayan ve kalplerinde bir çürüklük bulunanlar için şaşırtıcı bir sır, bilinmez bir şey gibi gelir, "böyle kapalı Allah sözü, Peygamber duyurusu mu olur?" diye alay ve inkâra sapmalarına sebep olabilirse de, kitap ve peygamberin ne demek olduğunu ve gelecek işinin bugünkü işlere kıyas edilerek bilinemeyeceğini bilenlerin kuşkularını kesecek ve iman yeteneği olanların imanlarını artırarak onları başarı ve kurtuluşa götürecek en önemli sebeplerden, hatırlatma ve haber verme cümlesinden olduğu için bunların yorumuna çalışmayarak mutlak bir iman ile inanılması gerekir.
31. Bunun böyle olduğunu açıklamak için devamında şöyle buyruluyor: "Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık." Bu âyette geçen "ashab-ı nâr" sonsuza kadar o ateşin içinde kalıp yanacak olanlar mânâsına değil, o ateşe sahip olup koruyacak bekçiler, muhafızlar mânâsına olduğu açıktır ki maksat, kendilerine "cehennem bekçileri" denilen ve Tahrim sûresinde "Onun başında öyle melekler vardır ki iri mi iri, çetin mi çetin.. Allah kendilerine ne emrettiyse isyan etmezler ve kendilerine ne emredilmişse onu yaparlar." (Tahrim, 66/6) diye nitelenen ve başkanları malik olan zebani meleklerdir. Bu âyette geçen "onların sayısı" sözünden maksat da, zikredilen "ondokuz" sayısı olduğu açıktır. Yani bunların sayılarının ondokuz yapılması veya şahısları mı, türleri mi ne olduğu belirtilmeyerek sade ondokuz sayısıyla bir muamma, bir sır halinde ifade edilerek haber verilmesi sadece kâfirlere bir bela ve imtihan içindir. Bunun faydası da diye başlayan bölümde anlatılanlardır. Bu âyetin iniş sebebi hakkında iki rivayet anlatıyor:
BİRİNCİSİ, âyeti indiği zaman Ebu Cehil Kureyş'e şöyle demişti: "Analarınız ağlasın, İbnü Ebi Kebşe'nin oğlunu işitiyorum, size cehennem bekçilerinin ondokuz adet olduğunu haber veriyor. Sizler ise demir pehlivanlarsınız. Sizin her onunuz onlardan bir adamı yakalamaktan aciz mi?" Ebu'l-eşedd b. Üseyd b. Kelede el-Cümehi, Pençesi pek kuvvetli yırtıcı bir adamdı. "Ben size onyedisinin hakkından geliveririm, siz de bana ikisinin hakkından geliverin." demişti. Bunun üzerine "Biz ateşin bekçilerini hep melekler kıldık." âyeti indi. Onlar sizin güç yetireceğiniz adamlar değil, meleklerdir, diye haber verildi. Ebu Cehil hakkında da Kıyame sûresindeki "Gerektir sana o bela gerek! Evet, gerektir o bela sana gerek."(Kıyamet, 75/34-35) âyetleri indi.
İKİNCİSİ, Tirmizî ve İbnü Merduye'nin Hz. Cabir'den ettikleri bir rivayete göre, yahudilerden bazı kimseler Peygamber (s.a.v)'in ashabından bazılarına "Sizin Peygamberiniz cehennem bekçilerinin adedini biliyor mu?" diye sormuşlar, onlar da Hz. Peygamber (s.a.v)'e bunu haber vermişlerdi. Resulullah (s.a.v), şöyle ve şöyle deyip elleri ile bir kere on, bir kere de dokuz işareti yapmışlardı. Yahudilerin Medine'de bulunmasından dolayı bundan bazıları bu âyetin Medine'de indiğini anlamak istemişlerse de Ashab-ı Kiram'dan bazılarının Medine'ye veya yahudilerden bazılarının Mekke'ye gitmiş olmaları düşünülebileceğinden bunu delil göstererek bir neticeye varmanın zayıf olduğu açıktır ve hatta âyetin iniş sebebinden ziyade bir tefsir mânâsındadır.
"Rabbının ordularını ancak kendisi bilir." İşte o muammanın asıl sırrı ve faydası bu hakikata kayıtsız şartsız bir imanla iman etmeyi sağlamaktır.
CÜNUD, "cünd" kelimesinin çoğuludur. Asker, bir adamın yardımcıları, alay ve ordu mânâlarına gelir. Kuvvet ve sertliği itibariyle daha çok asker için kullanılır olmuştur. Aslı kalıbında kelimesinden alınmıştır ki taşlık , sert araziye denir. Ve o (yani Sekar veya bu âyetler) başka bir şey değil ancak insanlık için, insanın yararı için bir öğüt, bir hatırlatıcıdır.
Bunu hafife alanları reddederek korkutmayı hem desteklemek hem de olumlu bir gayeye yöneltmek suretiyle aydınlatma maksadıyla buyruluyor ki.
Kur’ân-ı Kerîm’in yetmiş yedi âyetinde yer alan cehennem,
kâfirlerin, münafıkların, zalimlerin, gerçeğe boyun eğmeyenlerin azap
görecekleri yer olarak tasvir edilir. Cehennem ifadesi genel olarak
Cehennem'İn bütün katmanları için kullanıldığı gibi özelde Cehennem'in
en üst katmanı için de kullanılmaktadır. Cehennem tabakalarına ait
yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır.
Sünnî
âlimlere göre burası günahkâr müminlerin azap yeri olacak, bunların
azabı sona erdikten sonra ise boş kalacaktır. Münafıkların cehennemin en
aşağı tabakasında olacağı (en-Nisâ 4/145) bildirilmiştir. Sünnî
âlimler, azabı en hafif olan birinci tabakada günahkâr müminlerin bir
süre kaldıktan sonra buradan çıkarılacağını, yedinci tabakada ise
münafıkların azap göreceğini kabul ederler. İkinci tabakadan itibaren de
yahudiler, hıristiyanlar, Sâbiîler, ateşe tapanlar ve müşrikler
cezalandırılacaktır.
Cehennemin tabakalarını
birbirinden tamamen ayrılmış katmanlar olarak değil farklı azab
türlerine işaret edilmesi şeklinde anlamak daha uygun görülmektedir.
Kişi işlediği günahların durumuna göre farklı azabları tadabilecektir.
Cehennemin tabakaları şöyle tasnif edilmiştir:
1. Cehennem. Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır.
2.
Cahîm. “Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek ateş” anlamında
olup yirmi altı âyette ve bazı hadislerde geçer. Kur’an’da daha çok
cehennem yerine, birkaç âyette de “tutuşturulan yakıcı ateş” anlamında
kullanılmıştır.
3. Hâviye. “Yukarıdan aşağıya
düşmek” anlamındaki hüviy kökünden isim olan hâviye “uçurum, derin
çukur” mânasına gelir. Kur’an’da sadece bir yerde zikredilmiş ve aynı
yerde “harareti yüksek ateş” diye de tefsir edilmiştir (el-Karia
101/9-11). Hâviye cehennemin adı olarak bir hadiste de geçmektedir
(Nesâî, “Cenâiz”, 9).
4. Hutame. “Kırmak, ufalayıp
tahrip etmek” anlamındaki hatm kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat
olup Kur’an’da yer aldığı bir tek sûrede, “Allah’ın yüreklere kadar
tırmanan tutuşturulmuş ateşi” diye açıklanmıştır (el-Hümeze 104/4-7).
Hutame cehennemin bütününe ait bir isim olabileceği gibi belli bir
kısmını ifade etmek üzere de kullanılmış olabilir. Kelimenin sözlük
anlamı ile Kur’an’daki açıklaması arasında tam bir uygunluk vardır. Zira
tutuşturulmuş şiddetli ateş karşılaştığı her şeyi yakıp tahrip eder ve
onun en iç kısmına kadar işler. Âhiretteki cezayı ve dolayısıyla
cehennem ateşini maddî değil de mânevî olarak kabul edenler hutamenin
âyetteki izahına dayanarak “kalpleri saran ateşli kaygı” şeklinde bir
yorum getirirler. Ancak cehennem azabıyla ilgili âyetlerin bütününe
bakıldığında böyle bir yorumu doğru bulmak mümkün görünmemektedir.
5.
Lezâ. “Hâlis ateş” anlamına gelen kelime Kur’an’da bir yerde geçmekte
ve “bedenin uç organlarını söküp koparan” diye nitelendirilmektedir
(el-Meâric 70/15-16).
6. Saîr. “Tutuşturmak,
alevlendirmek” anlamındaki sa‘r kökünden sıfat olup Kur’ân-ı Kerîm’de
biri fiil şeklinde olmak üzere on yedi âyette yer alır. Saîr Kur’an’da
çoğunlukla cehennemin bir adı olarak, bazan da “tutuşturulmuş, alevli
ateş” mânasında kullanılmıştır. Aynı kullanılış hadislerde de mevcuttur
(Wensinck, MuǾcem, “saîr” md.).
7. Sakar.
“Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak” anlamındaki sakr kökünden isimdir.
Dört âyette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan Müddessir
sûresinde (74/28-29), “yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle
birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran”
şeklinde nitelendirilmiştir. Kurtubî’ye göre sakar kemiği değil eti
yakıp tahrip eder (et-Tezkire, s. 448). Bu yorum kelimenin sözlük
anlamına ve Kur’an’daki kullanımına da uygun düşmektedir.(Bekir
Topaloğlu, DİA, "Cehennem Md" 7/227).
According
to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This
included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire.
But the home of the damned was also a place of ice and snow, which
brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the
worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an
inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a
frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of
Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center,
the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was
a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpufSoğuk Cehennem (Zemheri)
According
to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This
included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire.
But the home of the damned was also a place of ice and snow, which
brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the
worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an
inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a
frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of
Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center,
the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was
a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According
to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This
included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire.
But the home of the damned was also a place of ice and snow, which
brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the
worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an
inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a
frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of
Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center,
the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was
a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According
to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This
included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire.
But the home of the damned was also a place of ice and snow, which
brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the
worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an
inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a
frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of
Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center,
the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was
a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According
to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This
included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire.
But the home of the damned was also a place of ice and snow, which
brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the
worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an
inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a
frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of
Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center,
the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was
a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According
to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This
included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire.
But the home of the damned was also a place of ice and snow, which
brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the
worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an
inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a
frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of
Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center,
the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was
a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
Allahü
teâlâ, şeytana ve diğer kâfirlere azap etmekten âciz değildir.
Kâfirlerin azapları hafiflemez, aksine artar. Bu konudaki âyetlerden
birkaçının meali şöyledir:
(Kâfirleri, en şiddetli azapla cezalandıracağım.) [Al-i İmran 56]
(Onların azapları hiç hafifletilmez.) [Bekara 86]
(Allah’ın,
meleklerin ve bütün insanların lâneti kâfir olarak ölenlerin
üzerinedir. Lânette temelli kalırlar, azapları da hafifletilmez ve
geciktirilmez.) [Bekara 161, 162]
(Onların azapları hafifletilmez ve tehir de edilmez.) [Nahl 85]
(Orada devamlı kalırlar, azapları hafifletilmez, kurtuluş ümitleri de yoktur.) [Zuhruf 75]
Kadızade Ahmed Efendi buyuruyor ki:
"Cehennemde
bir yere Zemherir denir, yani, soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek
şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk bir sıcak, sonra
soğuk sonra sıcak Cehenneme atılarak, azap yapılacaktır." (Amentü şerhi)
Cehennemde
çok soğuk Zemherir azapları bulunduğu, Kimya-i Saadet ve
Dürret-ül-Fahire kitabında yazılıdır. Buhari, Müslim, İbni Mace ve diğer
hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden, kışın
soğukluğu da zemherir Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor.
(Örneğin: Buharî, Mevâkît: 9, Müslim, Mesâcid: 185-187; Tirmizî,
Cehennem: 9.)
Cehennemde sadece ateşle azap edilmez. Birçok azap çeşitleri vardır. Birkaçı şöyledir:
1- Dondurucu soğukla azap,
2- Yılan, akrep gibi hayvanların sokması,
3- Başına topuzlarla vurarak beynini parçalamak,
4- Aç bırakmak,
5- Zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,
6- Vücutları çok büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,
7- İrinli su içirmek,
8- Gayya kuyusuna atmak,
9- Uçurumlardan yuvarlamak,
10- Zifiri karanlıkta azap,
11- Büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,
12- Azapların her gün katlanarak çoğaltılması ve sonsuza kadar devam etmesi,
13-
En büyük azap da, Allahü teâlânın kahır sıfatıyla görülmesidir. Bu
azap, diğer Cehennem azaplarından çok daha şiddetli olacaktır.
Kadızade
Ahmed Efendi buyuruyor ki: Cehennemin bir bölümüne Zemherir (Zemheri)
denir. Çok soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir, bir an
dayanılmaz. İmansızlara bir soğuk, bir sıcak, sonra soğuk, sonra ateşe
atılarak şiddetli azap yapılacaktır. (Feraid-ül fevaid)
Cehennemde
çok soğuk Zemherir azapları bulunduğu, Kimya-i saadet ve
Dürret-ül-fahire kitaplarında yazılıdır. Buhârî, Müslim, İbni Mace ve
diğer hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden,
kışın soğukluğu da Zemherir Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor.
Reşahat kitabında da, (Zemherir denilen soğuk Cehennemin azabı çok
şiddetlidir) deniyor.
İlk
insan topraktan yaratıldı. Diğer insanların bedenleri toprak
maddelerinden meydana geldi. Fakat insan, et ve kemiktir, toprak
değildir. Cin de böyledir. Ateş ve havadan meydana gelmişse de, ateş ve
hava değildir. Şeytan da ateş ve havadan yaratılmışsa da ateş ve hava
değildir. (Eşbah, Akâm-il-Mercân)
Allahü
teâlânın, şeytana soğuk Cehennemde de, sıcak Cehennemde de azap etmeye
elbette gücü yeter. Âciz insanın yaptığı demir testere, demiri kestiği
gibi, ateş de ateşi yakar. Bugün fen ilmine vakıf olanlar, cisimlerin
elementlerden meydana geldiğini bilir. Mesela, yanıcı hidrojen gazı ile
yakıcı oksijen gazının terkibiyle su meydana gelmektedir. Su ise,
kendini meydana getiren oksijen ve hidrojene hiç benzemez. İnsan
topraktan, cin ve şeytan da ateş ve havadan yaratıldığı hâlde, yaratılış
maddelerine benzemez. Melekler nurdan yaratılmıştır. Kar ve ateşten
yaratılanları da vardır. Mektubat-ı Rabbanî’deki bir hadis-i şerifte,
(Meleklerin bir kısmı ateşten ve kardan yaratılmıştır. Bunlar, “Ateşle
karı bir arada bulunduran Rabbimizde hiçbir noksanlık yoktur” derler)
buyuruldu. (m. 260)
Bu melekler ateş ve kardan yaratıldığı hâlde ateş ve kar değildir.
Cehennem
melekleri olan Zebaniler, Cehennemde emrolunan vazifelerini yapar.
Cehennem ateşi bunlara zarar vermez. Denizin balığa zararlı olmaması
gibidir. (Herkese Lazım Olan İman)
Kur’an-ı
kerimin birçok yerinde, (Ve hüve ala külli şey’in kadir = Onun her şeye
gücü yeter) buyuruluyor. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Göklerin
ve yerin hükümranlığının Allah’ın olduğunu elbette bilirsin. O
dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah her şeye kadirdir.)
[Maide 40]
Ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, kendisi Ebu Hurayra (r.ânh)'dan, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Cehennem ateşi, Rabbine şikayet arzetti: -Ya Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor (yani ben, kendimi yiyorum, izin ver), dedi.
Allah da, onun iki defa nefes almasına izin verdi.
Nefesin biri kışın, diğeri yazın.
En şiddetli hissettiğiniz sıcak ile sizi en çok üşüten zemherir (işte budur).
(Sahih-i Buhârî, Kitabu Bed'i'1-Halk, B.10, Hds.69, Kitabu Mevakiti's-Salat, B.9, Hds.14; Sahih-i Muslim, Kitabul-Mesadd, B:32, Hds.185-187; Sunen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu'l-Cehennem, B.8, Hds. 2719; Sunen-i İbn Mace, Kitebu'z-Zuhd, B.38, Hds. 17, 4319; Sunen-i Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.119, Hds.2848)
Ebû Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cehennem 'bir kısım bir kısmımı yiyip bitiriyor' diye Allah’a şikayette bulundu. Allah’ta ona iki sefer nefes almasını takdir etti. Kışın bir nefes, yazın bir nefes; kışın aldığı nefesten dolayı soğuklar ve zemheri meydana geldi. Yazın aldığı nefesten dolayı baskın sıcaklar ve sâm yeli ortaya çıktı.”
(Muslim, Mesacid: Bab 27, 32, Hadis no. 185- 186 (617); İbn Mâce: Zuhd: 17, Tirmizi, Cennet, bab 9, Hadis no : 2592)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ebû Hurayra’dan değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. Mufaddal b. Salih hadisçilere göre hafız değildir.
(...) Bana Harmeletu'bnu Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti . (Dedi ki) : Bize Hay ve haber verdi. Dedi ki: Bana Yezîd b. Abdillâh b. Usâmete'bni Had, Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hurayra'dan, o da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)''den naklen rivayet etti ki şöyle buyurmuşlar :
«Cehennem, dedi ki: Yâ Rab! Kendi kendimi yedim. Bana izin ver de bir nefes bari alayım!
Bunun üzerine Allah ona iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (alır.) İşte mâruz kaldığınız soğuk, yâhud zemherir cehennemin nefesîndendir. Mâruz kaldığınız sıcak yahut harûr da cehennemin nefesîndendir.»
(Muslim, Mesâcid, bab 32, hadis no : 187)
Bu hadîsi Buhari, «Mevâkitu's - Salât» bahsinde; Nesâî «Kitâbu's - Salât» da tahrîc etmişlerdir.
Cehnnemin, Rabbine şikâyeti, biri hakikat, diğeri mecaz olmak üzere iki vecîhle tasavvur edilebilir.
Kaadî İyâz hakikat olduğuna kaaildir.
Kurtubî dahî: «Bu sözü hakîkata hamletmek imkânsız değildir. Çünkü muhbir-i sâdık olan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haddi zâtında caiz bir şeyi haber vermesi te'vîle muhtaç değildir. Binaenaleyh bu sözü hakîkata hamletmek evlâdır.» demişdir.
Nevevî de buna benzer sözler söyledikden sonra: «Doğru olan hareket bu sözü hakîkata hamletmekdir.» diyor.
Bu husûsda Aynî de şunları söylemişdir: «Allah'ın kudreti büyükdür. Zîrâ Suleyman (Aleyhisselâm)'in, hudhud'une ilim ve idrâk halk eden Allah,, cehenneme de konuşma âleti halk edebilir. Nitekim hudhud'a ilim halk ettiğini kitâb-ı kerîminde haber vermiş. Cehennemin de «Daha var mı?» diyeceğini hikâye etmişdir.»
Dâvûdî: «Bu hadîs cehennemin düşünüp, anladığına delildir. Filhakika cennetle cehennemden daha çok işiten hiç bir şey olmadığına dâir hadîs vârid olduğu gibi, cehennemin Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşacağına keza mu'minle de konuşarak «Geç ey mu'min! Gerçekten nurun alevimi söndürdü.» diyeceği rivayet olunmuşdur. Bu bâbda daha başka sözler de söylenmişdir.
İkinci veçhe göre cehennemin şikâyeti lisân-ı hâl iledir. Kaadî Beyzâvî bu şikâyeti mecaza hamletmiş: «Cehennemin şekvası, galeyanından mecaz olduğu gibi kendi kendini yemesi de cuz'lerinin sıkışıp birbiri üzerine yığılmasından; nefes alması dahî görünen kısmın dışarı çıkmasından mecâzdır demişdir.
«Cehennemde sıcakla, soğuğ'un bir arada bulunması imkânsızdır. Çünkü soğukla sıcak biribirine zıddır; denilemez. Çünkü bâzı hadîslerde vârid olduğuna göre cehennemin bâzı taraflarında ateş, bâzı taraflarında da zemherîr vardır. Zemherîr, şiddetli soğuk demekdir. Sıcakla soğuğun bir yerde bulunması imkânsız değildir, zîrâ Teâlâ Hazretleri iki zıddı bir araya getirmeye muktedirdir. Bir de cehennem, âhiret umûrundandır. Âhiret umurunu, dünyâdakilere kıyâs etmek doğru değildir. Mamafih Arabistan'ın sıcağı; kutupların soğuğu düşünülürse soğukla sıcağın dünyada da bir yerde bulunduğu anlaşılır.
Harûr: Gece ve gündüz devam eden şiddetli sıcakdır. Yalnız gündüz devam edip geceleyin kesilen sıcağa semûm derler. «Harr» sâdece sıcak demekdir. Hadîs-i şerif de: «Ma'rûz kaldığınız harr yahut harûr da cehennemin nefesindendir» denilmişdir. Burada yâ Rftvt şekk etmişdir. Yahut Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu şekilde söylemişdir. Bu takdirde «Ev» kelimesi şekk değil, taksim ifâde etmiş olur.
Sahîh haberlerden anlaşıldığına göre, dünyâ ateşi de cehennem ateşinden yaratılmışdır. Yalnız İbni Abbâs (Radiyallahû anh)'ın beyânına göre üzerine yetmiş defa su serpilmişdir. Zîrâ böyle yapılmasa mahlûkâtın ondan istifâde etmesine imkân kalmazdı. Teâlâ Hazretlerinin ateşi yaratması dünyâ umuru onunla tamam olduğu içindir. Ateş, bize âhireti de hatırlatır. Bizi Allah'ın azabından korkutur.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Yazın sıcaklar şiddetlenince öğle namazım hava biraz serinleyinceye kadar geciktirmek mustehabdır.
2- Cehennem hâlen yaratılmışdır. Bu hadîs «Cehennem kıyamet gününde halk edilecekdir.» diyen Mu'tezile taifesi aleyhine delildir.
3- Şikâyet hayvanlarla, cansız şeylerden de tesavvur olunabilir. Nitekim Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mucizelerinden olmak üzere hurma kütüğünün ve devenin şikâyetde bulundukları rivayet olunmuşdur.
4- Hadîsde serinliğe te'hîr edilmesi emir buyurulan namaz; öğle namazıdır.
The Mouth of Hell ( شَفَا حُفْرَةٍ ) Çukurun Dudakları
Yine siz, bir ateş çukurunun (Çukurun Dudakları ) tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. 3/ÂLİ İMRÂN-103
DERLEME : YAVUZ TELLİOĞLU
.
Cehennem Senede İki Kez Nefes Alır
.Ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, kendisi Ebu Hurayra (r.ânh)'dan, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Cehennem ateşi, Rabbine şikayet arzetti: -Ya Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor (yani ben, kendimi yiyorum, izin ver), dedi.
Allah da, onun iki defa nefes almasına izin verdi.
Nefesin biri kışın, diğeri yazın.
En şiddetli hissettiğiniz sıcak ile sizi en çok üşüten zemherir (işte budur).
(Sahih-i Buhârî, Kitabu Bed'i'1-Halk, B.10, Hds.69, Kitabu Mevakiti's-Salat, B.9, Hds.14; Sahih-i Muslim, Kitabul-Mesadd, B:32, Hds.185-187; Sunen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu'l-Cehennem, B.8, Hds. 2719; Sunen-i İbn Mace, Kitebu'z-Zuhd, B.38, Hds. 17, 4319; Sunen-i Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.119, Hds.2848)
Ebû Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cehennem 'bir kısım bir kısmımı yiyip bitiriyor' diye Allah’a şikayette bulundu. Allah’ta ona iki sefer nefes almasını takdir etti. Kışın bir nefes, yazın bir nefes; kışın aldığı nefesten dolayı soğuklar ve zemheri meydana geldi. Yazın aldığı nefesten dolayı baskın sıcaklar ve sâm yeli ortaya çıktı.”
(Muslim, Mesacid: Bab 27, 32, Hadis no. 185- 186 (617); İbn Mâce: Zuhd: 17, Tirmizi, Cennet, bab 9, Hadis no : 2592)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ebû Hurayra’dan değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. Mufaddal b. Salih hadisçilere göre hafız değildir.
(...) Bana Harmeletu'bnu Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti . (Dedi ki) : Bize Hay ve haber verdi. Dedi ki: Bana Yezîd b. Abdillâh b. Usâmete'bni Had, Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hurayra'dan, o da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)''den naklen rivayet etti ki şöyle buyurmuşlar :
«Cehennem, dedi ki: Yâ Rab! Kendi kendimi yedim. Bana izin ver de bir nefes bari alayım!
Bunun üzerine Allah ona iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (alır.) İşte mâruz kaldığınız soğuk, yâhud zemherir cehennemin nefesîndendir. Mâruz kaldığınız sıcak yahut harûr da cehennemin nefesîndendir.»
(Muslim, Mesâcid, bab 32, hadis no : 187)
Bu hadîsi Buhari, «Mevâkitu's - Salât» bahsinde; Nesâî «Kitâbu's - Salât» da tahrîc etmişlerdir.
Cehnnemin, Rabbine şikâyeti, biri hakikat, diğeri mecaz olmak üzere iki vecîhle tasavvur edilebilir.
Kaadî İyâz hakikat olduğuna kaaildir.
Kurtubî dahî: «Bu sözü hakîkata hamletmek imkânsız değildir. Çünkü muhbir-i sâdık olan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haddi zâtında caiz bir şeyi haber vermesi te'vîle muhtaç değildir. Binaenaleyh bu sözü hakîkata hamletmek evlâdır.» demişdir.
Nevevî de buna benzer sözler söyledikden sonra: «Doğru olan hareket bu sözü hakîkata hamletmekdir.» diyor.
Bu husûsda Aynî de şunları söylemişdir: «Allah'ın kudreti büyükdür. Zîrâ Suleyman (Aleyhisselâm)'in, hudhud'une ilim ve idrâk halk eden Allah,, cehenneme de konuşma âleti halk edebilir. Nitekim hudhud'a ilim halk ettiğini kitâb-ı kerîminde haber vermiş. Cehennemin de «Daha var mı?» diyeceğini hikâye etmişdir.»
Dâvûdî: «Bu hadîs cehennemin düşünüp, anladığına delildir. Filhakika cennetle cehennemden daha çok işiten hiç bir şey olmadığına dâir hadîs vârid olduğu gibi, cehennemin Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşacağına keza mu'minle de konuşarak «Geç ey mu'min! Gerçekten nurun alevimi söndürdü.» diyeceği rivayet olunmuşdur. Bu bâbda daha başka sözler de söylenmişdir.
İkinci veçhe göre cehennemin şikâyeti lisân-ı hâl iledir. Kaadî Beyzâvî bu şikâyeti mecaza hamletmiş: «Cehennemin şekvası, galeyanından mecaz olduğu gibi kendi kendini yemesi de cuz'lerinin sıkışıp birbiri üzerine yığılmasından; nefes alması dahî görünen kısmın dışarı çıkmasından mecâzdır demişdir.
«Cehennemde sıcakla, soğuğ'un bir arada bulunması imkânsızdır. Çünkü soğukla sıcak biribirine zıddır; denilemez. Çünkü bâzı hadîslerde vârid olduğuna göre cehennemin bâzı taraflarında ateş, bâzı taraflarında da zemherîr vardır. Zemherîr, şiddetli soğuk demekdir. Sıcakla soğuğun bir yerde bulunması imkânsız değildir, zîrâ Teâlâ Hazretleri iki zıddı bir araya getirmeye muktedirdir. Bir de cehennem, âhiret umûrundandır. Âhiret umurunu, dünyâdakilere kıyâs etmek doğru değildir. Mamafih Arabistan'ın sıcağı; kutupların soğuğu düşünülürse soğukla sıcağın dünyada da bir yerde bulunduğu anlaşılır.
Harûr: Gece ve gündüz devam eden şiddetli sıcakdır. Yalnız gündüz devam edip geceleyin kesilen sıcağa semûm derler. «Harr» sâdece sıcak demekdir. Hadîs-i şerif de: «Ma'rûz kaldığınız harr yahut harûr da cehennemin nefesindendir» denilmişdir. Burada yâ Rftvt şekk etmişdir. Yahut Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu şekilde söylemişdir. Bu takdirde «Ev» kelimesi şekk değil, taksim ifâde etmiş olur.
Sahîh haberlerden anlaşıldığına göre, dünyâ ateşi de cehennem ateşinden yaratılmışdır. Yalnız İbni Abbâs (Radiyallahû anh)'ın beyânına göre üzerine yetmiş defa su serpilmişdir. Zîrâ böyle yapılmasa mahlûkâtın ondan istifâde etmesine imkân kalmazdı. Teâlâ Hazretlerinin ateşi yaratması dünyâ umuru onunla tamam olduğu içindir. Ateş, bize âhireti de hatırlatır. Bizi Allah'ın azabından korkutur.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Yazın sıcaklar şiddetlenince öğle namazım hava biraz serinleyinceye kadar geciktirmek mustehabdır.
2- Cehennem hâlen yaratılmışdır. Bu hadîs «Cehennem kıyamet gününde halk edilecekdir.» diyen Mu'tezile taifesi aleyhine delildir.
3- Şikâyet hayvanlarla, cansız şeylerden de tesavvur olunabilir. Nitekim Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mucizelerinden olmak üzere hurma kütüğünün ve devenin şikâyetde bulundukları rivayet olunmuşdur.
4- Hadîsde serinliğe te'hîr edilmesi emir buyurulan namaz; öğle namazıdır.
CEHENNEM
2/ EL-BAKARA -24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman
yapamayacaksınız, o hâlde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar
için hazırlanmış ateşten sakının.
10/ YÛNUS -4- Dönüşünüz hep O’nadır. ALLÂH’ın vaad’i hakk’tır. Herşeyi ilk baştan yaratan O’dur. Sonra îmân edip sâlih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O’dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar su’dan bir içecek ve acıklı bir azâb vardır.
7- Bize kavuşmayı ummayanlar, dünyâ hayâtına râzı olup onunla tatmîn bulanlar ve Bizim âyetlerimizden gâfil olanlar da vardır muhakkak.
8- İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.
15/ EL-HİCR -43- “Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.”
44- “Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.”
66/ ET-TAHRÎM -9- Ey Peygamber! Kâfirler ve münâfıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!
67/ EL-MÜLK -6- Rablerini inkâr edenler için cehennem azâbı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o!
7- Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
8- Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: “Size korkutucu bir Peygamber gelmemiş miydi?” diye sorarlar.
70/ EL-MEÂRİC -15- Hayır, o alevlenen bir ateştir.
16- Derileri kavurur, soyar.
17- Çağırır, sırtını dönüp gideni,
18- Mal toplayıp kasada yığanı.
74/ EL-MÜDDESİR -26- Ben onu Sekâr’a (cehenneme) sokacağım.
27- Bilir misin sen, nedir o sekâr?
28- Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
29- Durmadan derileri kavurur.
30- Üzerinde ondokuz (melek) vardır.
31- Biz o ateşin muhâfızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihân kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, îmân edenlerin de îmânı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: “ALLÂH bu misâlle ne demek istedi?” desinler. İşte böyle, ALLÂH dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.
77/ EL-MÜRSELÂT -29- (Kıyâmeti yalanlayanlara şöyle denir): “Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru.”
30- “Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme).”
31- O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
32- O, saray gibi kıvılcımlar atar.
33- Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
81/ ET-TEKVÎR -12- Cehennem kızıştırıldığında
111/ EL-TEBBET -3- (O), alevli bir ateşe girecektir.
CEHENNEMLİKLERİN DURUMU
74/ EL-MÜDDESİR -40-41-42- Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: ‘Sizi Sekâr’a (cehenneme) ne soktu?’
43- Onlar şöyle derler: ‘Biz namaz kılanlardan değildik,
44- Yoksûla yedirmezdik,
45- Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık,
46- Cezâ gününü de yalanlıyorduk,
47- Nihâyet ölüm bize gelip çattı.’
. 10/ YÛNUS -4- Dönüşünüz hep O’nadır. ALLÂH’ın vaad’i hakk’tır. Herşeyi ilk baştan yaratan O’dur. Sonra îmân edip sâlih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O’dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar su’dan bir içecek ve acıklı bir azâb vardır.
7- Bize kavuşmayı ummayanlar, dünyâ hayâtına râzı olup onunla tatmîn bulanlar ve Bizim âyetlerimizden gâfil olanlar da vardır muhakkak.
8- İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.
15/ EL-HİCR -43- “Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.”
44- “Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.”
66/ ET-TAHRÎM -9- Ey Peygamber! Kâfirler ve münâfıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!
67/ EL-MÜLK -6- Rablerini inkâr edenler için cehennem azâbı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o!
7- Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
8- Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: “Size korkutucu bir Peygamber gelmemiş miydi?” diye sorarlar.
70/ EL-MEÂRİC -15- Hayır, o alevlenen bir ateştir.
16- Derileri kavurur, soyar.
17- Çağırır, sırtını dönüp gideni,
18- Mal toplayıp kasada yığanı.
74/ EL-MÜDDESİR -26- Ben onu Sekâr’a (cehenneme) sokacağım.
27- Bilir misin sen, nedir o sekâr?
28- Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
29- Durmadan derileri kavurur.
30- Üzerinde ondokuz (melek) vardır.
31- Biz o ateşin muhâfızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihân kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, îmân edenlerin de îmânı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: “ALLÂH bu misâlle ne demek istedi?” desinler. İşte böyle, ALLÂH dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.
77/ EL-MÜRSELÂT -29- (Kıyâmeti yalanlayanlara şöyle denir): “Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru.”
30- “Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme).”
31- O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
32- O, saray gibi kıvılcımlar atar.
33- Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
81/ ET-TEKVÎR -12- Cehennem kızıştırıldığında
111/ EL-TEBBET -3- (O), alevli bir ateşe girecektir.
CEHENNEMLİKLERİN DURUMU
74/ EL-MÜDDESİR -40-41-42- Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: ‘Sizi Sekâr’a (cehenneme) ne soktu?’
43- Onlar şöyle derler: ‘Biz namaz kılanlardan değildik,
44- Yoksûla yedirmezdik,
45- Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık,
46- Cezâ gününü de yalanlıyorduk,
47- Nihâyet ölüm bize gelip çattı.’
The Mouth of Hell ( شَفَا حُفْرَةٍ ) Çukurun Dudakları
Yine siz, bir ateş çukurunun (Çukurun Dudakları ) tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. 3/ÂLİ İMRÂN-103
DERLEME : YAVUZ TELLİOĞLU
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder