18 Mart 2017 Cumartesi

Cehennem, CENNET, Marifetname,




According to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire. But the home of the damned was also a place of ice and snow, which brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center, the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf


                           Soğuk Cehennem (Zemheri)  

According to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire. But the home of the damned was also a place of ice and snow, which brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center, the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire. But the home of the damned was also a place of ice and snow, which brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center, the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire. But the home of the damned was also a place of ice and snow, which brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center, the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire. But the home of the damned was also a place of ice and snow, which brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center, the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf
According to Dante and other medieval writers, Hell was a place of torment. This included all sorts of torture devices and plenty of unquenchable fire. But the home of the damned was also a place of ice and snow, which brings its own kind of pain.
Indeed, Dante saved ice as his final punishment for the worst of Hell. At the deepest level of the Hell, it ceases to be an inferno and becomes a lake of ice. The ninth circle of Hell featured a frozen lake blowing with wind blowing from the flapping wings of Lucifer, himself trapped in the ice. The closer souls are to the center, the more their souls are covered by ice, with some stuck in ice. It was a place,
- See more at: http://tobingrant.religionnews.com/2014/01/05/winter-weather-becoming-cold-hell/#sthash.EI19Tknu.dpuf

Kur’ân-ı Kerîm’in yetmiş yedi âyetinde yer alan cehennem, kâfirlerin, münafıkların, zalimlerin, gerçeğe boyun eğmeyenlerin azap görecekleri yer olarak tasvir edilir. Cehennem ifadesi genel olarak Cehennem'İn bütün katmanları için kullanıldığı gibi özelde Cehennem'in en üst katmanı için de kullanılmaktadır. Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır.
 
Sünnî âlimlere göre burası günahkâr müminlerin azap yeri olacak, bunların azabı sona erdikten sonra ise boş kalacaktır. Münafıkların cehennemin en aşağı tabakasında olacağı (en-Nisâ 4/145) bildirilmiştir. Sünnî âlimler, azabı en hafif olan birinci tabakada günahkâr müminlerin bir süre kaldıktan sonra buradan çıkarılacağını, yedinci tabakada ise münafıkların azap göreceğini kabul ederler. İkinci tabakadan itibaren de yahudiler, hıristiyanlar, Sâbiîler, ateşe tapanlar ve müşrikler cezalandırılacaktır.
 
Cehennemin tabakalarını birbirinden tamamen ayrılmış katmanlar olarak değil farklı azab türlerine işaret edilmesi şeklinde anlamak daha uygun görülmektedir. Kişi işlediği günahların durumuna göre farklı azabları tadabilecektir.
 
Cehennemin tabakaları şöyle tasnif edilmiştir:
 
1. Cehennem. Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır.
 
2. Cahîm. “Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek ateş” anlamında olup yirmi altı âyette ve bazı hadislerde geçer. Kur’an’da daha çok cehennem yerine, birkaç âyette de “tutuşturulan yakıcı ateş” anlamında kullanılmıştır.
 
3. Hâviye. “Yukarıdan aşağıya düşmek” anlamındaki hüviy kökünden isim olan hâviye “uçurum, derin çukur” mânasına gelir. Kur’an’da sadece bir yerde zikredilmiş ve aynı yerde “harareti yüksek ateş” diye de tefsir edilmiştir (el-Karia 101/9-11). Hâviye cehennemin adı olarak bir hadiste de geçmektedir (Nesâî, “Cenâiz”, 9).
 
4. Hutame. “Kırmak, ufalayıp tahrip etmek” anlamındaki hatm kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olup Kur’an’da yer aldığı bir tek sûrede, “Allah’ın yüreklere kadar tırmanan tutuşturulmuş ateşi” diye açıklanmıştır (el-Hümeze 104/4-7). Hutame cehennemin bütününe ait bir isim olabileceği gibi belli bir kısmını ifade etmek üzere de kullanılmış olabilir. Kelimenin sözlük anlamı ile Kur’an’daki açıklaması arasında tam bir uygunluk vardır. Zira tutuşturulmuş şiddetli ateş karşılaştığı her şeyi yakıp tahrip eder ve onun en iç kısmına kadar işler. Âhiretteki cezayı ve dolayısıyla cehennem ateşini maddî değil de mânevî olarak kabul edenler hutamenin âyetteki izahına dayanarak “kalpleri saran ateşli kaygı” şeklinde bir yorum getirirler. Ancak cehennem azabıyla ilgili âyetlerin bütününe bakıldığında böyle bir yorumu doğru bulmak mümkün görünmemektedir.
 
5. Lezâ. “Hâlis ateş” anlamına gelen kelime Kur’an’da bir yerde geçmekte ve “bedenin uç organlarını söküp koparan” diye nitelendirilmektedir (el-Meâric 70/15-16).
 
6. Saîr. “Tutuşturmak, alevlendirmek” anlamındaki sa‘r kökünden sıfat olup Kur’ân-ı Kerîm’de biri fiil şeklinde olmak üzere on yedi âyette yer alır. Saîr Kur’an’da çoğunlukla cehennemin bir adı olarak, bazan da “tutuşturulmuş, alevli ateş” mânasında kullanılmıştır. Aynı kullanılış hadislerde de mevcuttur (Wensinck, MuǾcem, “saîr” md.).
 
7. Sakar. “Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak” anlamındaki sakr kökünden isimdir. Dört âyette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan Müddessir sûresinde (74/28-29), “yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran” şeklinde nitelendirilmiştir. Kurtubî’ye göre sakar kemiği değil eti yakıp tahrip eder (et-Tezkire, s. 448). Bu yorum kelimenin sözlük anlamına ve Kur’an’daki kullanımına da uygun düşmektedir.(Bekir Topaloğlu, DİA, "Cehennem Md" 7/227).






Allahü teâlâ, şeytana ve diğer kâfirlere azap etmekten âciz değildir. Kâfirlerin azapları hafiflemez, aksine artar. Bu konudaki âyetlerden birkaçının meali şöyledir:
(Kâfirleri, en şiddetli azapla cezalandıracağım.) [Al-i İmran 56]

(Onların azapları hiç hafifletilmez.) [Bekara 86]

(Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti kâfir olarak ölenlerin üzerinedir. Lânette temelli kalırlar, azapları da hafifletilmez ve geciktirilmez.) [Bekara 161, 162]

(Onların azapları hafifletilmez ve tehir de edilmez.) [Nahl 85]

(Orada devamlı kalırlar, azapları hafifletilmez, kurtuluş ümitleri de yoktur.) [Zuhruf 75]

Kadızade Ahmed Efendi buyuruyor ki:

"Cehennemde bir yere Zemherir denir, yani, soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk bir sıcak, sonra soğuk sonra sıcak Cehenneme atılarak, azap yapılacaktır." (Amentü şerhi)

Cehennemde çok soğuk Zemherir azapları bulunduğu, Kimya-i Saadet ve Dürret-ül-Fahire kitabında yazılıdır. Buhari, Müslim, İbni Mace ve diğer hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden, kışın soğukluğu da zemherir Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor. (Örneğin: Buharî, Mevâkît: 9, Müslim, Mesâcid: 185-187; Tirmizî, Cehennem: 9.)

Cehennemde sadece ateşle azap edilmez. Birçok azap çeşitleri vardır. Birkaçı şöyledir:
1- Dondurucu soğukla azap,
2- Yılan, akrep gibi hayvanların sokması,
3- Başına topuzlarla vurarak beynini parçalamak,
4- Aç bırakmak,
5- Zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,
6- Vücutları çok büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,
7- İrinli su içirmek,
8- Gayya kuyusuna atmak,
9- Uçurumlardan yuvarlamak,
10- Zifiri karanlıkta azap,
11- Büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,
12- Azapların her gün katlanarak çoğaltılması ve sonsuza kadar devam etmesi,
13- En büyük azap da, Allahü teâlânın kahır sıfatıyla görülmesidir. Bu azap, diğer Cehennem azaplarından çok daha şiddetli olacaktır.

Kadızade Ahmed Efendi buyuruyor ki: Cehennemin bir bölümüne Zemherir (Zemheri) denir. Çok soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir, bir an dayanılmaz. İmansızlara bir soğuk, bir sıcak, sonra soğuk, sonra ateşe atılarak şiddetli azap yapılacaktır. (Feraid-ül fevaid)

Cehennemde çok soğuk Zemherir azapları bulunduğu, Kimya-i saadet ve Dürret-ül-fahire kitaplarında yazılıdır. Buhârî, Müslim, İbni Mace ve diğer hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden, kışın soğukluğu da Zemherir Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor. Reşahat kitabında da, (Zemherir denilen soğuk Cehennemin azabı çok şiddetlidir) deniyor.

İlk insan topraktan yaratıldı. Diğer insanların bedenleri toprak maddelerinden meydana geldi. Fakat insan, et ve kemiktir, toprak değildir. Cin de böyledir. Ateş ve havadan meydana gelmişse de, ateş ve hava değildir. Şeytan da ateş ve havadan yaratılmışsa da ateş ve hava değildir. (Eşbah, Akâm-il-Mercân)

Allahü teâlânın, şeytana soğuk Cehennemde de, sıcak Cehennemde de azap etmeye elbette gücü yeter. Âciz insanın yaptığı demir testere, demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar. Bugün fen ilmine vakıf olanlar, cisimlerin elementlerden meydana geldiğini bilir. Mesela, yanıcı hidrojen gazı ile yakıcı oksijen gazının terkibiyle su meydana gelmektedir. Su ise, kendini meydana getiren oksijen ve hidrojene hiç benzemez. İnsan topraktan, cin ve şeytan da ateş ve havadan yaratıldığı hâlde, yaratılış maddelerine benzemez. Melekler nurdan yaratılmıştır. Kar ve ateşten yaratılanları da vardır. Mektubat-ı Rabbanî’deki bir hadis-i şerifte, (Meleklerin bir kısmı ateşten ve kardan yaratılmıştır. Bunlar, “Ateşle karı bir arada bulunduran Rabbimizde hiçbir noksanlık yoktur” derler) buyuruldu. (m. 260)

Bu melekler ateş ve kardan yaratıldığı hâlde ateş ve kar değildir.

Cehennem melekleri olan Zebaniler, Cehennemde emrolunan vazifelerini yapar. Cehennem ateşi bunlara zarar vermez. Denizin balığa zararlı olmaması gibidir. (Herkese Lazım Olan İman)

Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, (Ve hüve ala külli şey’in kadir = Onun her şeye gücü yeter) buyuruluyor. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah’ın olduğunu elbette bilirsin. O dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah her şeye kadirdir.) [Maide 40]

Cehennem Senede İki Kez Nefes Alır

.


Ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, kendisi Ebu Hurayra (r.ânh)'dan, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Cehennem ateşi, Rabbine şikayet arzetti: -Ya Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor (yani ben, kendimi yiyorum, izin ver), dedi.
Allah da, onun iki defa nefes almasına izin verdi.
Nefesin biri kışın, diğeri yazın.
En şiddetli hissettiğiniz sıcak ile sizi en çok üşüten zemherir (işte budur).
(Sahih-i Buhârî, Kitabu Bed'i'1-Halk, B.10, Hds.69, Kitabu Mevakiti's-Salat, B.9, Hds.14; Sahih-i Muslim, Kitabul-Mesadd, B:32, Hds.185-187; Sunen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu'l-Cehennem, B.8, Hds. 2719; Sunen-i İbn Mace, Kitebu'z-Zuhd, B.38, Hds. 17, 4319; Sunen-i Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.119, Hds.2848)





Ebû Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Cehennem 'bir kısım bir kısmımı yiyip bitiriyor' diye Allah’a şikayette bulundu. Allah’ta ona iki sefer nefes almasını takdir etti. Kışın bir nefes, yazın bir nefes; kışın aldığı nefesten dolayı soğuklar ve zemheri meydana geldi. Yazın aldığı nefesten dolayı baskın sıcaklar ve sâm yeli ortaya çıktı.”
(Muslim, Mesacid: Bab 27, 32, Hadis no. 185- 186 (617); İbn Mâce: Zuhd: 17, Tirmizi, Cennet, bab 9, Hadis no : 2592)

Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ebû Hurayra’dan değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. Mufaddal b. Salih hadisçilere göre hafız değildir.


(...) Bana Harmeletu'bnu Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti . (Dedi ki) : Bize Hay ve haber verdi. Dedi ki: Bana Yezîd b. Abdillâh b. Usâmete'bni Had, Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hurayra'dan, o da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)''den naklen rivayet etti ki şöyle buyurmuşlar :

«Cehennem, dedi ki: Yâ Rab! Kendi kendimi yedim. Bana izin ver de bir nefes bari alayım!
Bunun üzerine Allah ona iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (alır.) İşte mâruz kaldığınız soğuk, yâhud zemherir cehennemin nefesîndendir. Mâruz kaldığınız sıcak yahut harûr da cehennemin nefesîndendir.»

(Muslim, Mesâcid, bab 32, hadis no : 187)

Bu hadîsi Buhari, «Mevâkitu's - Salât» bahsinde; Nesâî «Kitâbu's - Salât» da tahrîc etmişlerdir.

Cehnnemin, Rabbine şikâyeti, biri hakikat, diğeri mecaz olmak üzere iki vecîhle tasavvur edilebilir.
Kaadî İyâz hakikat olduğuna kaaildir.

Kurtubî dahî: «Bu sözü hakîkata hamletmek imkânsız değildir. Çünkü muhbir-i sâdık olan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haddi zâtında caiz bir şeyi haber vermesi te'vîle muhtaç değildir. Binaenaleyh bu sözü hakîkata hamletmek evlâdır.» demişdir.

Nevevî de buna benzer sözler söyledikden sonra: «Doğru olan hareket bu sözü hakîkata hamletmekdir.» diyor.
Bu husûsda Aynî de şunları söylemişdir: «Allah'ın kudreti büyükdür. Zîrâ Suleyman (Aleyhisselâm)'in, hudhud'une ilim ve idrâk halk eden Allah,, cehenneme de konuşma âleti halk edebilir. Nitekim hudhud'a ilim halk ettiğini kitâb-ı kerîminde haber vermiş. Cehennemin de «Daha var mı?» diyeceğini hikâye etmişdir.»

Dâvûdî: «Bu hadîs cehennemin düşünüp, anladığına delildir. Filhakika cennetle cehennemden daha çok işiten hiç bir şey olmadığına dâir hadîs vârid olduğu gibi, cehennemin Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşacağına keza mu'minle de konuşarak «Geç ey mu'min! Gerçekten nurun alevimi söndürdü.» diyeceği rivayet olunmuşdur. Bu bâbda daha başka sözler de söylenmişdir.

İkinci veçhe göre cehennemin şikâyeti lisân-ı hâl iledir. Kaadî Beyzâvî bu şikâyeti mecaza hamletmiş: «Cehennemin şekvası, galeyanından mecaz olduğu gibi kendi kendini yemesi de cuz'lerinin sıkışıp birbiri üzerine yığılmasından; nefes alması dahî görünen kısmın dışarı çıkmasından mecâzdır demişdir.

«Cehennemde sıcakla, soğuğ'un bir arada bulunması imkânsızdır. Çünkü soğukla sıcak biribirine zıddır; denilemez. Çünkü bâzı hadîslerde vârid olduğuna göre cehennemin bâzı taraflarında ateş, bâzı taraflarında da zemherîr vardır. Zemherîr, şiddetli soğuk demekdir. Sıcakla soğuğun bir yerde bulunması imkânsız değildir, zîrâ Teâlâ Hazretleri iki zıddı bir araya getirmeye muktedirdir. Bir de cehennem, âhiret umûrundandır. Âhiret umurunu, dünyâdakilere kıyâs etmek doğru değildir. Mamafih Arabistan'ın sıcağı; kutupların soğuğu düşünülürse soğukla sıcağın dünyada da bir yerde bulunduğu anlaşılır.

Harûr: Gece ve gündüz devam eden şiddetli sıcakdır. Yalnız gündüz devam edip geceleyin kesilen sıcağa semûm derler. «Harr» sâdece sıcak demekdir. Hadîs-i şerif de: «Ma'rûz kaldığınız harr yahut harûr da cehennemin nefesindendir» denilmişdir. Burada yâ Rftvt şekk etmişdir. Yahut Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu şekilde söylemişdir. Bu takdirde «Ev» kelimesi şekk değil, taksim ifâde etmiş olur.

Sahîh haberlerden anlaşıldığına göre, dünyâ ateşi de cehennem ateşinden yaratılmışdır. Yalnız İbni Abbâs (Radiyallahû anh)'ın beyânına göre üzerine yetmiş defa su serpilmişdir. Zîrâ böyle yapılmasa mahlûkâtın ondan istifâde etmesine imkân kalmazdı. Teâlâ Hazretlerinin ateşi yaratması dünyâ umuru onunla tamam olduğu içindir. Ateş, bize âhireti de hatırlatır. Bizi Allah'ın azabından korkutur.

Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:

1- Yazın sıcaklar şiddetlenince öğle namazım hava biraz serinleyinceye kadar geciktirmek mustehabdır.
2- Cehennem hâlen yaratılmışdır. Bu hadîs «Cehennem kıyamet gününde halk edilecekdir.» diyen Mu'tezile taifesi aleyhine delildir.
3- Şikâyet hayvanlarla, cansız şeylerden de tesavvur olunabilir. Nitekim Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mucizelerinden olmak üzere hurma kütüğünün ve devenin şikâyetde bulundukları rivayet olunmuşdur.
4- Hadîsde serinliğe te'hîr edilmesi emir buyurulan namaz; öğle namazıdır.




CEHENNEM

2/ EL-BAKARA -24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o hâlde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.
10/ YÛNUS -4- Dönüşünüz hep O’nadır. ALLÂH’ın vaad’i hakk’tır. Herşeyi ilk baştan yaratan O’dur. Sonra îmân edip sâlih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O’dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar su’dan bir içecek ve acıklı bir azâb vardır.
7- Bize kavuşmayı ummayanlar, dünyâ hayâtına râzı olup onunla tatmîn bulanlar ve Bizim âyetlerimizden gâfil olanlar da vardır muhakkak.
8- İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.
15/ EL-HİCR -43- “Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.”
44- “Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.”
66/ ET-TAHRÎM -9- Ey Peygamber! Kâfirler ve münâfıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!
67/ EL-MÜLK -6- Rablerini inkâr edenler için cehennem azâbı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o!
7- Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
8- Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: “Size korkutucu bir Peygamber gelmemiş miydi?” diye sorarlar.
70/ EL-MEÂRİC -15- Hayır, o alevlenen bir ateştir.
16- Derileri kavurur, soyar.
17- Çağırır, sırtını dönüp gideni,
18- Mal toplayıp kasada yığanı.
74/ EL-MÜDDESİR -26- Ben onu Sekâr’a (cehenneme) sokacağım.
27- Bilir misin sen, nedir o sekâr?
28- Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
29- Durmadan derileri kavurur.
30- Üzerinde ondokuz (melek) vardır.
31- Biz o ateşin muhâfızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihân kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, îmân edenlerin de îmânı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: “ALLÂH bu misâlle ne demek istedi?” desinler. İşte böyle, ALLÂH dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.
77/ EL-MÜRSELÂT -29- (Kıyâmeti yalanlayanlara şöyle denir): “Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru.”
30- “Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme).”
31- O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
32- O, saray gibi kıvılcımlar atar.
33- Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
81/ ET-TEKVÎR -12- Cehennem kızıştırıldığında
111/ EL-TEBBET -3- (O), alevli bir ateşe girecektir.
CEHENNEMLİKLERİN DURUMU
74/ EL-MÜDDESİR -40-41-42- Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: ‘Sizi Sekâr’a (cehenneme) ne soktu?’
43- Onlar şöyle derler: ‘Biz namaz kılanlardan değildik,
44- Yoksûla yedirmezdik,
45- Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık,
46- Cezâ gününü de yalanlıyorduk,
47- Nihâyet ölüm bize gelip çattı.’

The Mouth of Hell ( شَفَا حُفْرَةٍ ) Çukurun Dudakları
Yine siz, bir ateş çukurunun (Çukurun Dudakları ) tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. 3/ÂLİ İMRÂN-103



DERLEME : YAVUZ TELLİOĞLU 






Cennet ve cehennemin katları ve isimleri nelerdir?

Kur'an-ı Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir.

"Cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır."(Hicr, 15/44).

Bu ayet iki şekilde tefsîr edilmiştir:

a. Cehenneme girecekler çok olduğu için;

b. Cezalandırma, azgınlığın çeşit ve derecelerine göre olacağı için Cehennem'in yedi kapısı veya tabakası vardır. Bu kapı veya tabakalar şunlardır:

1. Cehennem; yukarıda söz konusu edildiği şekilde Kur'an-ı Kerîm'in yetmiş yedi ayetinde geçmektedir.
2. Lâzâ (alevli ateş): "Hayrı' (Allah onu azabdan kurtarmaz) Çünkü o Cehenneın alevli bir ateştir" (Meâric, 70/15).
3. Saîr (pılgın ateş): "O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık. " (Mülk, 67/5). Ayrıca on beş ayette daha bu isimle geçmektedir.
4. Sakar (kırmızı ateş): "Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem). " (Müddessir, 14/27)
5. Hâviye (uçurum): "O, kızgın bir ateştir " (Kâria, 101/9-11).
6.Hutame (kalbleri saran ateşli kaygı): "Şüphesiz o, Hutame ye (ateşe) atılacaktır." (Hümeze, 104/4).
7. Cahim (yanan kızgın ateş):

"Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim'in yarânıdırlar."(Mâide, 5/10).

Ayrıca Cehennem azabı sadece ateş değildir. Birçok azap çeşitleri vardır; birkaçı şöyledir:
1. Soğukla azap,
2. Yılan akrep gibi hayvanların sokması,
3. Başına topuzlarla vurmak,
4. Aç bırakmak,
5. Zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,
6. Vücutları büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,
7. İrinli su içirmek,
8. Gayya kuyusuna atmak,
9. Uçurumlardan yuvarlamak,
10. Zifiri karanlıkta azap,
11. Büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,
12. Azapların her gün katlanarak çoğaltılması,
13. Sonsuza kadar azap edilmesi.

Kadızade Ahmed Emin Efendi buyuruyor ki:

"Cehennemde bir yere Zemherir denir, yani, soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk bir sıcak, sonra soğuk sonra sıcak Cehenneme atılarak, azap yapılacaktır."

Cehennemde çok soğuk Zemherir azapları bulunduğu, Kimya-i Saadet ve Dürret-ül-Fahire kitabında yazılıdır. Buhari, Müslim, İbni Mace ve diğer hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden, kışın soğukluğu da zemherir Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor. (Örneğin: Buharî, Mevâkît: 9, Müslim, Mesâcid: 185-187; Tirmizî, Cehennem: 9.)

Reşahat kitabında deniyor ki: "Zemherir denilen soğuk Cehennemin azabı çok şiddetlidir."

Cennetin tabakalarının isimleri ve özellikleri

İbn Abbâs (r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet'i, Nâim Cennet'i, Daru'l-Huld, Me'va Cennet'i, Daru's-Selâm ve İlliyyûn'dur. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır.

İslâm literatüründe cenneti ifade etmek üzere kullanılan isimleri ve cennet tabakalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

1- Cennet: Ebedî saadet yurdunu ifade etmek üzere Kur'an'da, çeşitli hadislerde ve diğer İslamî eserlerde yer alan isimler içinde en çok kullanılan, içindeki bütün mekân ve imkânları kapsayacak şekilde muhtevası geniş olan bir terimdir. Kur'an'da 147 yerde geçmektedir. İslam literatüründe ebedî saadetle ilgili vaadler, özendirici anlatım ve tasvirler genellikle cennet ismi etrafında yoğunlaşmıştır. Diğer isimler tekil olarak kullanıldığı halde, cennetin çok sayıdaki ayette çoğul şekliyle de (cennât) yer alması, saadet yurdunun belli bir bölgesinin değil; tamamının adı olduğunu gösterir.

2- Cennetü'n-Naîm: 13 ayette geçmektedir. Arapça'da "refah, huzur, mutlu hayat" anlamına gelen nimet kelimesinden daha kapsamlı bir muhtevaya sahip olan naîm, insana mutluluk veren maddî ve manevî bütün güzellikleri ifade etmektedir. Buna göre cennâtü'n-naîm; mutluluklarla dolu cennetler manasına gelir.

"Beni cennetü'n-naîmin vârislerinden kıl" (Şuarâ: 26/85)

3- Adn cenneti: En belirgin anlamı ile ikamet etme, ikamet edilen yer demek olan adn, 11 ayette kullanılmıştır. Adn'in, cennetin belli bir bölümünün adı olduğu veya çoğul şeklinde kullanılışına bakarak onun tamamını ifade eden bir isim olduğu anlaşılır.

"Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlukatın en hayırlısıdır. Onların Rableri katındaki mükâfatı, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da O'ndan râzı olmuşlardır. Bu, Rabbinden korkan O'na saygı gösterenler içindir." (Beyyine: 98/7-8)

4- Firdevs: Özellikle, içinde üzüm bulunan bağ bahçe anlamına gelir. İki ayette geçer. Firdevs, cennetin tamamını ifade eden bir isim olabileceği gibi, onun ortası, en yüksek ve en değerli bölgesinin özel adı da olabilir. "Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs cennetleri vardır." (Kehf : 18/107)

5- Hüsnâ: İyilik yapanlara Allah tarafından daha büyük bir iyilikle karşılık verileceğini, ayrıca buna bir de ilave (ziyade) yapılacağını ifade eden Yunus 26. ayetindeki hüsnâ (daha güzel, daha iyi, en güzel, en iyi) kelimesinin cennet anlamına geldiği müfessirlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Ayetteki "ziyade"den maksat da, cennette Allah'ı görme şerefine nail olmaktır.

"Güzel davrananlara hüsnâ (daha güzel karşılık), bir de ziyade/fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır, ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır." (Yûnus: 10/26)

6- Dârüs's-Selâm: Maddî ve manevî âfetlerden, hoşa gitmeyen şeylerden korunmuş olma manasındaki selâm ile dâr/yurt kelimesinden oluşan bu terkip, iki ayette cennetin adı veya tabakası olarak zikredilmiştir. Cennetin esenlik yurdu olduğu şüphesizdir. Gerçek esenliğin ancak cennette bulunabileceği, sonsuz hayatın, ihtiyaç bırakmayan zenginliğin, zillete yer vermeyen şeref ve üstünlüğün, eksiksiz bir sıhhatin sadece orada mevcut olduğu anlaşılır.

"Halbuki Allah, Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidayet buyurur." (Yûnus: 10/25)

7- Dârü'l-Mukame: Asıl durulacak yer, ebedî ikamet edilecek yurt manasındaki bu terkip de cennete girenlerin Allah'a hamd ve şükür sırasında bulundukları mekân için kullanacakları bir tabir olmalıdır.

"O (Rab) ki lütfuyla bizi Dârü'l-Mukameye / asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecektir." (Fâtır: 35/35)

8- Cennetü'l-Me'vâ:

"İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ cennetleri vardır." (Secde: 32/19)

Bu isimlerin dışında, "ev, konak, şehir, ülke" anlamlarına gelen "dâr" kelimesi, Kur'an'da dâru'l-huld (ebediyet / sonsuzluk yurdu), dâru'l-âhire (âhiret yurdu), âkıbetü'd-dâr, ukbe'd-dâr (dünya yurdunun sonu) terkipleriyle cennet anlamında kullanılmıştır.

Her ne kadar İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbâs'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim Allah Teâlâ'nın Nâim Cennetleri veya "Firdevs Cennetleri" şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir. Ayrıca Ümmü Hârise Hadisinde bu gerçek Hz. Peygamberin dilinden ifade olunmuştur. Ümmü Harise Bedir'de şehit olan çocuğu hakkında Hz. Peygamber'den bilgi almak üzere gelmiş ve ona Rasûlullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun da "Firdevs-i Â'lâ'da" olduğunu söylemek suretiyle teselli etmiştir (Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü' el-Câmi' li'l-Usul, fi Ahadisi'r-Rasûl, İstanbul (t.y.), V, 4033).

Nitekim Müslim'in Ebû Sâid el-Hudrî'den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz. Peygamber tarafından haber verilmektedir (Müslim, İmâre, 116). Hadiste sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür. Bu dereceleri zahiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu derecelerin, zahirinden anlaşıldığı üzere, birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir. Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet'teki nimetlerin çokluğu, insanın veya bir başka yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu anlamında olması muhtemeldir. Zira Allah Teâlâ'nın mücâhide lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır, birbirinden üstündür. Buna göre, nimetlerin fazilet (üstünlük) konusundaki farklılıkları uzaklık açısından yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadî Iyad (544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir (en-Nevevi, Şerhu Müslim, Kahire (t.y.), XIII. 28).

Yine Buhârî'nin bir rivayetinde Hz. Peygamber, Allah yolunda savaşan mücâhidler için Cennet'te yüz derece (tabaka) hazırlandığını ve iki derecenin arasının yerle gök arası gibi olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla "Allah'dan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyin... Çünkü Firdevs, Cennet'in ortası ve Cennet'in en yükseğidir (...). Firdevs'ten Cennet nehirleri doğar" buyurmaktadır. (Buhârî, Cihad 4)

Aynî, "Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır)." cümlesini, Cennet'in en iyi yeri veya üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne "Böylece sizi en hayırlı bir ümmet kıldık" (el-Bakara, 2/143) ayetinde geçen "vesetan" kelimesini delil getirir (el-Aynî, Umdetü'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî, İstanbul 1309, VI, 539). Çeşitli rivayetlerde Firdevs Cenneti'nin güzellikleri dile getirilmiştir. Diğer taraftan hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivayetlere göre "yüz senelik mesafe", "Beş yüz senelik mesafe" şeklinde değiştiğine işaret edelim (el-Aynî, aynı yer).

Bütün bu ayet, hadis ve âlimlerin yorumlarından Cennet'in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının daha yüce ve nimetlerinin daha güzel veya daha efdal olması sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en yüksek olan Cennet tabakasıdır. (Ayrıca bkz. et-Taberi, Tefsir, Mısır 1954, XVI. 37-8)
 

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder