Türk kültür tarihine baktığımızda, Yada Taşı diye bilinen
taş vasıtası ile, bir nevi sihir yoluyla kar ve yağmur yağdırıldığının
pek çok örneklerine rastlamaktayız. Bu hususta Çin kaynaklarında olduğu
gibi İslam kaynaklarında (Arap, Fars ve Osmanlı'da) bilgi vardır.
Arapça İslam kaynaklarında "hacerü'l metar", Farsça kaynaklarda "seng-i metar" (yağmur taşı), "seng-i ceda"
(ceda taşı) diye geçen taşa, muhtelif Türk lehçelerinden Yakutça'da
sata, Altaycada cata, Kıpçak grubu lehçelerinde cay adı verilir.[1]
Yağmur taşını, yat diye isimlendiren Kaşgarlı Mahmud,
“Bir türlü kamlık(kahinliktir). Belli başlı taşlarla (yada taşı ile)
yapılır. Böylelikle yağmur ve kar yağdırılır; rüzgar estirilir. Bu,
Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle
gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar
yağdırılırdı ve Ulu Tanrı'nın izniyle yangın söndürüldü” [2]
demektedir. Kırgız Sözlüğü'nde de, “caytaş: Güya koyun işkembesinde
bulunan ve yağmur yağdırma hassasına malik olan küçük taş”
denilmektedir.[3]
Tarama Sözlüğü, ”yada taşı, eskiden usulüne
göre kullanılınca yağmur yağdırdığına inanılan bir taş, yağmur taşı”
derken, bir İngilizce sözlükte, ”yede, Cebrail tarafından Nuh
Peygamber'e verildiği bilinen bir taştır. Yağmurun yağışına ve yağan
yağmurun kontrolüne vesile olur” denilmektedir.
Yada taşı ile
ilgili Çin kaynaklarından naklettiğine göre, Göktürkler‘in kurttan
türeyişi ile ilgili efsanelerden birinde, Göktürkler'in atalarının
kabile reisinin on yedi kardeşinin olduğu ve kurttan doğmuş olduğu ve
diğerlerinden farklı olduğu belirtilmektedir. Tabiat üstü bir kudrete ve
özelliklere sahip olan kardeşin yağmur yağması, rüzgârın esmesi
hususunda emirler verebildiği belirtilir.[4] Bu da onların ataları
Hunlar dan geliyordu. Zira Hunlar düşmanlarına karşı yağmur dolu ve kar
yağdırarak veya fırtına ve rüzgar çıkararak onları mağlup ediyor ve bunu
yapabilen kahinlere sahip bulunabiliyorlardı. Onların V.asırda
kuvvetlenen Cücen (Juan-juan) lerin bir istilasına karşı kendilerini bu
sayede korudukları kaydedilmiştir.[5]
Altay-Türk masallarından
olan Kara-atlı Masalı‘nın kahramanlarından Kara-atlı Han'ın oğlunun
üstün kuvvet ve cesareti yanında, attığı nara ile dokuz karış kar
yağdırdığı, her yandan rüzgar çıktığı zikredilir.[6]
Alplerin
silahları arasında yada taşı vardır, isterlerse havayı istedikleri gibi
değiştirebilirlerdi. Manas Destanı ‘na göre Alp Almanbet çok usta bir
yadacı idi. Bozkır destanlarında yada geleneği çok önemli yer tutar.
Evliya Çelebi (1611-1682), Kafkasya yollarında seyahat ederken (1641),
bir yerli büyücünün galip efsunlarla bulutları gökte toplayıp sağnak
boşandırdığını bir ara anlatmıştır. Şerefeddin Yaltkaya, İslam öncesi
cahiliyet devri Arapları arasında da istediği zaman yağmur yağdırabilen
kimseler bulunduğunu, bunlardan birinin de meşhur Arap şairi Mütenebbi
olduğunu kaydetmekte; İslam kaynakların da da yağmur yağdırma ile ilgili
deliller hatta yağmur yağdırma namazı (salatü'l-istiska) diye bir namaz
olduğunu, fıkıh kitaplarında bununla ilgili bahisler olduğunu
bildirmektedir. Nuh Peygamber ile kavmi arasındaki konuşmadan bahseden
Yaltkaya, Kuran-ı Kerim den Nuh Suresi'nin 10-11. ayetlerini yağmur
yağdırabileceğine delil olarak göstermektedir.[7] Bu ayet şöyledir:
«Dedim ki : Rabbimizden bağışlanma dileyin; çünkü O bağışlayandır. Gökten üzerimize yağmur gönderir.»
Gökalp'in değerlendirmesine göre, İslamiyet öncesi devre ait Türk
destanlarından olan Böğü Tekin efsanesi, bu taşın gökten inen altın
ışıktan meydana geldiğini gösteriyor. Bu efsaneye göre, olan Kutlu Dağ'ı
vücuda getirmiştir. Kutlu Dağ, yeşim taşından bir kayadır ki, Türkler
in elinde bulundukça Türk hakanlığı dünyaya hakim kalmış, Yulun Tekin
zamanında Çinliler, bu gafil hükümdarı aldatarak Türklerin bu kıymetli
tılsımını elinden almışlarıdır. Bunun akabinde Türkler'in büyük göçü
meydana gelerek Türkler her tarafa dağılmış ve bu sırada Uygurlar da
Beşbalık ülkesine kadar gitmişlerdir. Bu rivayet yada taşının eski Türk
hayatındaki ehemmiyetini gösteriyor.[8]
Kırgız-Kazaklar ın Er
Gökçe destanı na göre, Altın Ordu'nun meşhur kahramanı Er Kosay, çölde
susuzluktan sıkıntıya düşen ordusunu bu sıkıntıdan kurtarmak için, cay
taşını atının ciğerinden çekip çıkarmıştır. Kırgızlara göre cada (cay)
taşı koyun karnında bulunur. Bu taşla yazın kar yağdırmak mümkündür.[9]
Yada Taşının Menşei
Yada taşının menşei hakkında çoğu efsanevi nitelikte olan muhtelif
rivayetler vardır. Bu rivayetler ışığında söylenebilecek şey, Seroşevski
nin ifadesini tekrarlamaktan ibaret olsa gerekir: ”Türkler nazarında
mukaddes tanınan herhangi bir taşın, yada mahiyetine alınabileceği
anlaşılmaktadır.” [10]
Yada taşının rengi ve şekli konusunda
başka rivayetlerde bulunur. Yakutlarca bilinen ve sata denilen yağmur
taşının, çok küçük bir insan başı şeklinde olduğudur. Canlı olduğu iddia
edilen sata nın evde tutulamayacağı, hangi hayvandan meydana gelmişse
onun yapağası içine sarılarak, bir delik içinde dikkatle gizlemek
gerektiği, sata nın öldükten sonra artık başka taşlardan hiçbir farkının
kalmayacağı ilave edilmektedir.[11] Sata taşı canlı bir insan kafasına
benzer. Yüzü gözü kulağı, ağzı çok açık görülür. Kadın veya bir yabancı
eli ona dokunduğunda, kuvvetini kaybeder.[12]
Fuat Köprülü,
Mahmut b. Mansur un eserine dayanarak, yağmur taşı için, ”Kolayca
ufalanabilir, büyük bir kuş yumurtası kadar olup 3 türlüdür: Kırmızı
beneklerle dolu beyaz toz renginde, beyaz temiz ve koyu kırmızı, yahut
muhtelif renklerde. Şekli hakkında muhtelif fikirler vardır”
demektedir.[13]
Yada taşı ile nasıl yağmur yağdırıldığı hususunda
da çeşitli rivayetler vardır. Bazılarının bu taşı yüksekten alçağa
doğru akan suyun içine konulduğunu, bazıları da bunun kullanılışını
yalnız Türkler'in bildiğini, bunu kimseye söylemeyip sır tutuklarını,
kimseye öğretmediklerini söylüyor.[14]
Türkler ve Moğollar,
tabiatın hassas dengelerini korumak konusunda son derece dikkatli
davranmışlardır. Özellikle av ve süngü törenleri dolayısıyla tabiatın
dengesini bozmamak için dikkatli davranırdı. Yat törenlerini bilhassa
kışın yapmamak gerekir. Çünkü bu işlem bitki ve hayvanlara zarar verir.
Yazın ona sık sık başvurmamak lazımdır, zira pek çok kurt ve böceğin
ortaya çıkmasına sebep olur.[15]
Yadacıların durumuna ise:
yadacılığı meslek edinmiş kimselerin hepsi yoksul kimselerdir.[11]
Yadacıların yada yapışlarında çoluk çocuklardan birinin ölmesi veya
elindeki malını yitirmesi veya hayvanlarının çalınması gibi bir felakete
uğradıkları kendilerinden duyulmuştur. Hükümdarlar yadacıların
kayıplarını her defasında tazmin etmeye çalışmıştır. Yadacılığın her ne
kadar İslamdan sonra yapıldığına rastlansa da, bu adetin unutulmasında
Türkler'in İslamiyete girmiş olmalarının rolü olsa gerekir. Kaynaklardan
da ifade edildiği gibi, yadacıların yada esnasında söyledikleri
sözlerin bir Müslüman için küfre götürücü nitelikte olması. Allahın
taktiri kabul edilen rüzgarın esmesi, yağmurun yağması gibi tabii
olaylara müdahaleyi İslam inancı ile bağdaşır bulmamaları. Son olarak da
yadacıların her yada yapışına müteakip mutlak suretle bir zarara maruz
kalmalarına dair olan yaygın kanaat dolayısı ile yadanın zamanla
unutulmasında amil rol oynamış olmalı.
Hıristiyan ve
Moğollaşmakta olan bir Türk kavmi Naymanlar da muharebelerde yadacıları
kullanıyorlardı. Nitekim Buyruk Han da, bir defasında Cengiz Han a
karşı, 1202 yılında bir muharebede bu vasıtaya başvurmuştur. Bu hususa
Yakup el-Hamavi'nin eserinde Ahmet es-Samani; bir sene 20000 askeri ile
Türkler in üzerine sefer yaptığını Türkler den 60.000 silahlı askerle
karşılaştığını günlerce çarpıştığını anlatır. Türk memluklardan ve diğer
askerlerden bir grubun etrafına toplanıp ona yadacıların savaş
esnasında büyü yapacaklarını askerlerinin üzerine mahvedici bir dolu
yağdıracağını söyler. Ahmet es-Samani:
”Küfür henüz kalbinizden
çıkmamış. Bunu bir insan yapabilir mi? deyip askerleri azarladım. Ertesi
gün kuşluk vakti korkunç seslerle dehşete düştüm, askerlerimin
tepesinde kara bir bulut vardı askerler ne yapacaklarını şaşırmışlar
başlarına gelecek felaketi bekliyorlardı. Bunda bir fitne olduğunu
anladım atımdan inip iki rekat namaz kıldım yüzümü toprağa sürüp Allaha
yalvardım. Ey Allahım bu bulut bizim üzerimize yağarsa Müslümanlar
zayıflar, müşrikler kuvvetlenir. Kuvvet ve Kudretinle onun şerrini
bizden uzaklaştır. Ey azamet, kuvvet ve kudret sahibi dedim. Hayrın
ancak Allah'tan geldiğini, kötülüğü ondan başkasının savamayacağını
biliyordum. Ben bu haldeyken memluklar ve diğer askerler gelerek
selamete erdiklerini müjdelediler. Kolumdan kaldırdılar .Ey emir bak
dediler. Başımı kaldırdım bulutlar askerlerimin üzerinden Türk askerinin
üzerine gitmiş dolular hayvanlarını ürkütmüş, çadırlarını yıkmıştı.
Dolu taneleri kimin üzerine düşse onu takatsiz kılıyor veya öldürüyordu.
Adamlarım Onların üzerine hamle yapalım mı? dediler. Ben hayır Allah'ın
azabı daha dehşetli ve acı dedim. İçlerinden pek azı kurtulabildi.
Karargahlarını olduğu gibi bırakıp kaçtılar…”
Kaynaklar
[1] Abdülkadir İnan, "Tarihte ve Bugün Şamanizm", Ankara 1995. s.160-161.
[2] Kaşkarlı Mahmut, "Divan-ı Lügat-it-Türk", III, Tercüme: Besim Altay, Ankara,1992. s.3.
[3] K. K.Yudahin, "Kırgız Sölüğü", II, Ankara 1994. s.715.
[4] O.Turan, ?, s.127.
[5] Şerafettin Yaltkaya, "Yat yahut Yağmur Taşı", Gündüz Dergisi, c.1, sayı 3, 15 Haziran 1936, s.67-68.
[6] Celal Yıldırım, "Kurân-ı Kerîm ve Tefsiri",Tercüman yayını, s.571-572.
[7] Ziya Gökalp, "Eski Türkler'de Din", s.403.
[8] Abdülkadir İnan, a.g.e., s.164.
[9] Ziya Gökalp, a.g.e., s.403.
[10] Abdülkadir İnan, a.g.e., s.163.
[11] Kaynak belirtilmeli.
[12] Köprülüzade,ag.mak, s.9, Dipnot 1, F.Sümer, a.g.mak., s.2538
[13] Köprülüzade,a.g.mak, s.9, not 1, H.Tanyu, age.64
[14] Kaynak belirtilmeli.
[15] Kaynak belirtilmeli.
İstanbul yangın firması olan Koçak Yangın yangın tüpü dolum ve bakımı için fiyat alabilirsiniz.
YanıtlaSil