29 Haziran 2015 Pazartesi

Brecht ile Hazreti Süleyman




.
 Gruşa, soylu bir ailenin yanında hizmetçilik yapmaktadır. Şehirde isyan çıkar. Soylular değerli eşyalarını alıp kaçarlar. Bu kargaşada Gruşa’nın çalıştığı evin bebeği ortada kalır. Anne kaçarken bebeğini unutmuştur. Gruşa çocuğu sahiplenir, ona annelik eder. Onu canı pahasına korur. Hatta bebek aç kalmasın, sıcak bir evi olsun diye sevgilisinin askerden dönmesini beklemeden zoraki bir evlilik yapar. Yıllar sonra bir gün gerçek anne çıkagelir. Gruşa’dan çocuğu geri ister. Ortada iki anne ve bir çocuk vardır. Gruşa çocuğu vermek istemez. İsyanda malının mücevherinin derdine düşüp bebeğini unutan kadın gerçek annenin kendisi olduğunda ısrar eder. Mahkemeye gidilir. Hâkim, hikmet sahibi bir adamdır. Annelik iddiasında bulunan bu iki kadına, çocuğun kollarından tutup kendilerine doğru var güçleriyle çekmelerini söyler. Gerçek anne çocuğun koluna kopartırcasına asılır. Çocuğun acı çekmesine yüreği el vermeyen Gruşa ise elini bırakır. Çocuk biyolojik annesinin tarafına düşer. Bertolt Brecht’in ünlü eseri Kafkas Tebeşir Dairesi’nde yer alan, esasında bir Çin masalından devşirilmiş bu hikâyeyi en can alıcı yerinde bırakalım, mahkemenin vereceği kararı beklerken başka bir hikâyeye kulak verelim. Tevrat’ta anlatılıyor. İslami kaynaklarda da aynı şekilde mevcut. Yanlarında bebekleri olan iki kadın ormandan geçerken karşılarına bir kurt çıkar ve bebeklerden birini kapıp kaçar. Bebeğini kurda kaptıran anne çılgına döner ve diğer annenin bebeğini kucağından alıp ‘bu benim bebeğim, kurt senin bebeğini yedi’ der. Bu sefer diğer kadın çığlığı kopartır. Aralarında büyük bir münakaşa çıkar. İki anne soluğu Hazreti Davut’un huzurunda alır. Davut Peygamber kadınları dinler (Tabii henüz DNA testi yapılamayan zamanlar). Bebeği kucağında tutan kadının feryadını daha inandırıcı bulur ve gerçek annenin o kadın olduğuna hükmeder. Tabii ki asıl gerçek anne iddiasından vazgeçmez. Konuyu bir üst mahkeme hükmündeki Hazreti Süleyman’a taşır. Hazreti Süleyman tüm bilgeliğiyle iki kadını dinledikten sonra adamlarından bir kılıç getirmelerini ister. İki kadın şaşkınlık içinde olan biteni seyretmektedir. Hazreti Süleyman iki kadını da eşit derecede inandırıcı bulduğunu, bu durumda bebeği iki eşit parçaya böleceğini ve her birine bir parçasını vereceğini söyler. İşte tam da burada gerçek anne geriye doğru bir adım atar. ‘Durun kesmeyin! Ben yalan söyledim, bebeğin gerçek annesi odur’ der. Büyük an geldi! İki mahkemede de karar aşaması. Brecht’in mahkemesi bebeği Gruşa’ya verir. Yani onca emeğine, fedakârlığına ve sevgisine rağmen bebeğe zarar gelmemesi için ondan vazgeçen anneye.  Hazreti Süleyman ise; doğurduğu, emzirdiği, büyüttüğü bebeğin iki parçaya bölünmesine razı olmayıp saniyesinde hakkından feragat edenin gerçek anne olduğunu anlar ve bebeği alıp ona teslim eder. Biri Çin’de diğeri Hazreti Süleyman’ın saltanat sürdüğü yıllarda yaşandığı rivayet edilen, mesajı aynı iki hikâye. Birinci vakada bebeğe sahip çıkan kadın, ikincisinde biyolojik anne çocuğu alır. Birinci vakada biyolojik anne, ikincisinde bebeğe sahip çıkan kadın kaybeder. Mahkeme haklı olduğunu söyleyeni değil, hakkından feragat edip bir adım geri atanı seçer. Adalet kısa zamanda tecelli eder. Şüphesiz ki; bu iki hikâyede de hepimiz için alınacak dersler ve ibretler vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder